17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 MAYIS 1988 KÜLTÜRYAŞAM HAYVANLAR ISUAİL CUMHURÎYET/5 <;ı um;. YALAH ! DÛZMBCB VB B.İR HA&R ktMı(?,E,M YAZAf' FİLM Oktay Rifat'la, çok has bir ozanımızı yitirdik 'Tabii, yine, hep lirik' O gün, "Denize Doğru Konuşma"daki şürlerden hiçbiri dergilerde de yayımlanmamıştı daha, bundan sonra şiirlerini gerçeküstücü yönteme tam uyarak yazacağını söylemişti bana Oktay Rifat ve eklemişti: "Tabii, yine, hep lirik!" O kamdayım ki, Oktay Rîfat'ın şürinin ekseni bu sözcükte, lirizm sözcüğünde dönmektedir. SABAHATTİN KUDRET AKSAL Oktay Rifat, iyi ozanlann çoğunda göruldüğü üzre, daha ilk şiirlerinde yetkinliğe ulaşmıştı. tlk ölçülü uyaklı şiirlerden Resim, Ithaf, Sıla, Güıüer Geçmiş Buradan adını taşıyanlan, kısa süre sonra Garip şiirine geçişte Karacaahmet, Manzara, Saksılar, Uykusuzluk adlı şiirleri ve daha birçoğunu anımsarsak ozanımızın şürinin ilk zamanında da uyumlu, esnek bir söyleyişi ve örgüsü çok sağlam, arnsız ve eksiksiz bir yapıyı gerçekleştirdiğini görmemenin olanağı yoktur. Söylemek gerekir ki, o yıllar dinginlik yıllanydı, yetkinlik kavramı da sanatın önde gelen değerlerinden sayılıyordu. Böyle olsa da bu genç ozan, eriştiği yerden hep kopmak icteyerek, gerçeküstücülerin "Yetkinlik tembelliktir" sloganını içinden duymuşçasına, yaşamı boyunca uzun sayılamayacak aralarla, şürinin yöntemini olduğunca, izleğıni de yenilemek isteyecek, vardığı her durakta bu kez o yeni dflnyanın yetkinliğine ulaşacaktır. Kimi zamanda da, doyumsuz bir arayışla, bıraktığı durağa döner yeniden. Sanki eksik gedık bir şeyler bıraktığmı sarimıştır orada; bir süre sonra yeni bir uğrağa yönelir. Hangi doğrultuya yönelirse yönelsin, hep sağlam, uyumlu, sessel bir yapıdır bırakmak istediği, bırakır da. Sözcüklerin manyetik alanını o denli iyi tanımaktadır. Şimdi bakıyorum da, Oktay Riüfurduğu boru, Anadolu'nun kırı, yazı, insanı ve o görünümlerin ruhsal karşılıkları, daha da sonra bu kez biraz daha uzun sürecek bir donem için katkısız, kurama uyularak yazılan gerçeküstücü şiirler, gerçekustüculüğün tanıma gelmez, çok parlak, karmaşık görüntüsu. Şaşırtıcı bir zenginlik bu, kısa aralıklarla bir araya getirilmiş bir yeryuzü bileşiminin motifleri gibi bir şey ve denilebilir ki "Yaşayıp Ölmek Aşk ve AvarHikler Üstüne Şürler" adlı ilk kitabıyla son yapıtı "Koca Bir Yaz" arasında gidip gelen her şey bu bileşimin, senfoniye pek benzeyen bu bileşimin çerçevesindedir. Ve bu büyük değişkenliği içinde değişmeyen töz ozanın sesi, kişiliği, yöntemidir. Neydi o yöntem? Bunu yapıttan çıkarmanın, yapıtı çözümleyerek değişikliğin içerdiği değişmeyerü bulmanın olanağı vardır kuşkusuz. Diyebiüriz ki, belirgin olduğu için pek de kolaydır. Yine de ben yedi sekiz yıl önce, "Elifli" ile "Denize Dognı Konuşma" adlı kitapların yayımlanış dönemi arasında aramızda geçen bir konuşmadan söz edeceğim. O gün, "Denize Doğru Konuşma"daki şiirlerden hiçbiri dergilerde de yayımlanmamıştı daha, bundan sonra şiirlerini gerçeküstücü yönteme tam uyarak yazacağım söylemişti bana Oktay Rifat ve eklemişti: "Tabii, yine, hep lirik." P İ K N İ K PİMIK MAItRA TEPSI GIBf & WEUOŞ OLUBDU. İC^RINCALAEA A ESİÜP ) HIZLI GAZETECİ .WDKT SÖZCÛKLERİM MANYETİK ALANI Oktay Rıfat. hangı doğrultuya yönelirse yönelsın, hep sağlam, uyumlu, sessel bir yapıdır bırakmak istediği. bırakır da. Sözcüklenn manyetik alanını o denli tanımaktadır. (Fotoğraf: Ara Güler) fat'ın şiirinde ne çok izlek var, birbirine yabancı, birbirini anıştırmayan, uzağında, kimi kez de çok bitişiğinde, birbirlerine bakışan izlekler bunlar. tlk kitabırun adındaki üç sözcüğün uçü de izlekti onda, yaşayıp ölmek, aşk ve avarelik. Ölçüyle uyak, ölçüsüz uyaksız soyleyişle bir aradadır bu kitapta, gerçeküstücü eğiümlerle imgesiz yalın deyiş de birliktedir. Sonra, ardından halk şürinin çok özgün bir uyarlaması gelir: Güzelleme. Bu dönemi de toplumsal taşlama şiirleri, savaş ve banş arası gelgitler ızIer. Yeniden ölçü uyağa, soyut bir içeriğe dönüş, daha sonra da ilk kitabında kısaca buluşup ayrıldığı, yine gerçeküstüculükle, yine soyutun arasında gidip gelen bir şüre yöneliş, bu şiirin uzantısı, yine de tutarlı bir dünyayı belirleyen bir izlek, ardından söylenceye yöneliş, simgecilik, simgeciliğin yansımasıyla görünen şiirin ikiz kardeşleri sonsuzluk ve zaman izlekleri, gizler, gizemler ve kırsal görünümler, Pan'ın bir eski zaman boşluğuna O kamdayım ki, Oktay Rifat'ır. şürinin ekseni bu sözcükte, lirizm sözcüğünde dönmektedir. Değişkenliğin değişmezliğini sağlayan tılsım bu sözcüktedir. Nedir lirizm? Eski deyimlerin çoğu gibi, (klasisizm gibi tıpkı) bu deyimin de çeşitli tanımları vardır. Bence, çağımızın şürdeki uygulanımıyla bu sözcüğun kökenindeki anlamı bir arada düşünürsek, diyebiüriz ki, lirizmin başlıca niteliği uyumdur. Oktay Rifat'ın şiirindeyse, uyum, hangi dönemi olursa olsun, önde gelen değerdir. Üstünde durmak da gerekirse, yine diyebiüriz ki, devingen, değışik ses grafiklerini içeren, çok seslıliği oluşturmuş bir uyumdur bu. Oktay Rifat'la, çok has bir ozanımızı yitirdik. ÇİZCtLtK KÂMİL MASARACI O'Neill ailesiyle hesaplaşıyor Günden Geceye / Yazan: Eugene O'Neill / Türkçesi: Gencay Gürün / Yöneten: Hakan Altıner Dekor: özhan Özdil / Kostüm; Canan Göknil / Oynayanlar: Toron Karacaoğlu, Nedret Güvenç, Yalçın Boratap, Arif Akkaya, Nergis Çorakçı / Istanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları. DİKMEN GÜRÜN UÇARER Cep Tiyatrosu'nun kuçücük sahnesine başanyla sığdınlmış büyük bir oyun "Günden Geceye". Eugene O'NeiITin en önemli uç yapıtından biri. Gençlik yıllanyla, ailesiyle bir çeşit hesaplaşma. O'Neill 1941'de yazmış "Günden Geceye"yi, ama ancak 1953'te sahnelenmiş, ölümünden hemen sonra. Eleştirmenler, çağımızın "Agamemnon"u olarak değerlendirmişler bu oyunu. Eseri 1986'da Londra'da yorumlayan Jonathan Miller ise "Evet, büyük bir oyun, ama Yunan tragedyası gibi desttnımsı boyutlar taşıyan bir büyükliik degU bu" diyor. "Bir Çehov oyunu ne denli destanımsıysa bu da o denli destanımsı. Hatta, yazann aile ilişkilerinde yakaladıgı incelik, kınlabilir denge onu bir Çehov oyunuyla eşdeger kılıyor." Yönetmen Hakan Altıner de "Günden Geceye"ye MUler'ın bu sözlerini anımsatan bir duyarhkla yaklaşmış. Abartıdan kaçınmış. • Dört buçuk saat süren özgün raetinde temayı zedelemeksizin yapı' lan kısaltmalar gerek iç, gerek dış aksiyonda oyunun akışına belirgin bir tempo kazandırmış. llişkilerdeki kopukluk, kişilerin kendi cksenleri çevresinde dönerken birbirlerinin yörüngelerine giriş çıkışları, sevgi ve nefretin bir arada tadılışı, mutsuzluklann, tatminsizliklerin, özlemlerin, kıskançkkların dışa vurumu... Yine Jonathan Miller'ın belirttiği gibi, "Günden Geceye"de söylenenler ve dinlenenler, söylenenler ve kısmen dinlenenler, söylenenler ve hiç dinlenmeyenler yaşanıyor. Kendi yörüngelerinin dışına diğerlerini suçlamak için çıkan mutsuz insanlar. Morfın tutkusunun suçunu zor bir doğum yapmasına neden olan küçük oğlunda ve onu ucuz doktorlara götüren kocasında arayan tatminsiz Mary; başansızlığımn nedenlerini ailesinin omuzlarına yükleyen, hâlâ Bootrr'un karşısında oynadığı gunlerin düşünü kuran, oğullarıyla iletişim kuramamanın sancısını çeken alkol düşkünü aktör eskisi biı baba; içinde bulunduklan zor koşullar için babalarıru suçlayan Jamie ve Edmund. Edmund'un yazma yeteneğini kıskanan hırçın Jamie; Jamie'nin sarhoşluğunu kendi hastalığına karşı bir savunu olarak kullanan maraz Edmund... Güçlü duygulann, bastınlması zoı duyguların, kişileri yıpratan duy 'X}ünden Geceye" tstanbuVdan sonra Ankara'ya gidiyor AĞAÇ YAŞKEN EĞİLİR KKMLAL (,ÖKHA\ TARIHTE BUGUN UİMTAZ ARIKA.\ 3 Mayıs ku$kularmaStna yanılgıyı ö". t TAKIM OYUNCULUĞU Yönetmen Hakan Altıner'ln yorumuyla zevkle izlenen "Günden Geceye", aynı zamanda takım oyunculuğunun göz dolduran örneklerinden biri Eugene O'Neill'in oyununda Toron Karacaoğlu, Nedret Güvenç, Yaiçın Boratap ve Arıt Akkaya başlıca rolleri paylasıyorlar. (Fotoğraf: Özcan Yaman) gulann, ani patlamaların yaşandığı bir ortam... Bilinen patlamalardır bunlar, çünkü Tyrone'lann hepsi de birbirlerini çok iyi tanırlar, birbirlerini ustaca yaralarlar. Sadece Mary'dir zaman zaman bu çekişmeden koparak mutluluğu kendi dü> dıinyoamda arayan ve belki de bulabilen kişi. Jamie'nirı "Ofelya" benzetmesı bir alay mıdır, yoksa salt annesine değil, kendi dummlarına bir acıma mıdır? Hakan Altıner'in, yorumda bu denli istimustünde ilişkilerin abartısız bir çizgide işlenmesine dikkai etmesi "Günden Geceye"yi o gizemli atmosferi içinde zevkle izlenen bir oyun olarak belirliyor. Nedret Güvenç kolaylıkla aşırılığa kaçabilecek bir rolde dozunda bir oyunculuk sergiliyor. Fazlalıkları törpülemiş olmanın rahathğı içinde veriyor Mary'nin iniş çıkışlannı. Yer yer, James Tyrone'da Toron Karacaoğlu ozlemlerini, başarısızlıklannı daha mı dolu dolu yaşamalıydı acaba diye bir soru gelip geçiyor insanın aklından, ama dengeyi bozmayan bir çizgisi var Karacaoğlu'nun. Yalçın Boratap ve Arif Akkaya, Jamie ve Edmund'da dinamik, tempolu oyunlarıyla gerilimi ayakta tutuyorlar. Nergis Çoragan daha düz bir çizgi tutturabilir... "Günden Geceye" takım oyunculuğunun göz dolduran örneklerinden biri... Gencay Gürün'ün çevirideki akıcı Cili, Orhan Özdil'in küçuk salonu da içine alan yalın dekoru, Canan Göknil'in bunalımı pastel renklerle vurgulayan kostümleri Hakan Altıner'in çalışmasını destekleyen unsurlar. 1943'TE SUGÜhl, 2T. OUPJYA S/>u4f/ SZ/eeeK£A/y /SPANYA'OA GÖR£VLl İM6IUZ ASKBRİ 4W fES/•, COA/O&4 ' YA glÇ M&SAJ GÖNEgMİfr/. MESAİDA, glRKAÇ GUU ÖtVCE rSPANYOL BALlZÇlUHZl RAFINDAU DENIZDE BOGUIA*UÇ OL4&4Z SUCUUAN PEM/Z SMgAŞtSl VVfUJAM MAgTIM '/M rÖ/e€ML£ GÖMÜLbÜĞU &ILDlHlLMe^T£YDl.. ÇOK GEÇMePEN, LOAIbeA'OAN KARŞILIK GELMIpİ. SUBAY'N BELiMÇANTADA SULUfJAM EV&AK HEMSN GÖNDEIS.İLMÇUYDİ• ÇAMTAYf L.ONP&A'rA YOUAPt. ANCAK, WCELENlNC£, ÇANrAKJIN YOL0A USTACA AÇIUP IÇİUDE£İL£I2İM OICUH0UĞV AHLAŞ/L&f'SU &ELGBLBR MÜrjEF/KLEZİU YUNAUİSrmN'A Ç//CASA4A YAPACA ~™ GÖSTE&YO&DU VE BİR YAN<LTMACAYD(A£(L ÇltCARMA SlClLYA'YA YAPtLACAiCrf,/4LMAN CASUSLA&I, BtUBAŞl lA/ILLtAM MAÇT7N '/A/ U/Ç YAÇA*1AD'6/AS/ AA/UYAMAM/fT/. OlAYOAV KUÇKULAUAU,[><Ç iÇLEie 8AKAUI gg8Ene HİÇ YAŞAMAMIŞ B/R SUBAY!.. 50 YIL ÖNCE Cumhuriyet 3 Mayıs 1938 ispat etmiş olan Kateri'nin böyle birden janr değiştireceğı ve aynı zamanda muvaffak olacağı kimsenin aklına gelmiyordu. 19391988 Ekibimizin zaferi Roma 2 (Hususi, müstacel) Bugünkü Milletler Kupası müsabakasında ekibimiz buyuk bir zafer kazandı. Yuzbaşt Cevad Kula, Yüzbaşı Cevad Gürkan, Yuzbaşı Eyiib Öncü, Teğmen Saim Polatkandan mürekkeb olan ekibimiz, birçok muhim müsabakada bırınci gelerek M. Mussolini tarafından bu müsabaka için konulmuş olan altın Mussolini kupasmı kazandı. Aralarında Berlin olimpiyadlannda birincilikler kazanmış ve birçok A vrupa musabakalannda birincilikler almış, dunyamn en güzel ve kıymetli atları bulunan hayvanlar ve bunların meşhur, tecrübeli ve mükemmel binicilerile çok çetin bir mUcadeleden sonra Türk ekibi birinci, Alman ekibi ikinci, İrlanda ekibi uçüncu, İtalyan ekibi dördüncü ve Rumenler beşinci oldular. Şeref direğine şanlı sancağımız çekildi. Mızıka İstiklal marşını çalarken M. Mussolini kendi adını taşıyan altın kupayı bizzaı ekibimize verdi ve süvarilerimizi hararetle tebrik etti. Ekibimizin zaferi müsabakalan seyreden binlerle halk tarafından fevkalade alkışlandı. "Kara Sevdalı Bulut"un negatifleri polis mahzeninde Gözaltında bir film Muammer Ûzer: Filmine el konuldu. Türkiye, "Yorgun Savaşçı"yı yakan, Yılmaz Güney'in filmlerini yok eden bir ülke olarak 20. yüzyıl tarihinde yeterince utanç verici olaylar yaşadı. Film yakmak, yok etmek, tutuklamak, Özal iktidarının bile layık olmadtğı çağdışı davranışlardır. ATİLL DORSAY Şu anda bir fılm tutuklu bulunuyor. Evet, yanlış okumadınız, bir film tutuklandı. Muammer Özer'in "Kara Sevdalı Bulut" adlı filmine polis tarafından el kondu. Haberini geçenlerde Cumhuriyet'te okuduğunuz gibi, filmin negatifleri ve basılmış olan pozitif kopyalan, yönetmenin evinden alınıp "gözalüna" alınmıştır. Filme açıkça bir suç yuklenmiyor. Söylenen, Ozer'in İsveç uyruklu olduğu ve filmini çekmek için yabancı uyruklu yönetmenlerin izlemesi gerekli yasal yollan izlemediğidir. Bu korkunç olayın neresini, nasıl eleştirmeli? Bir kez Muammer Özer, bir Türktür. Uzun yıllardır Isveç'te yaşadığı ve sık sık seyahat ettiği için, vize sorunlarından bunalmış ve Isveç vatandaşlığına geçmiştir. Yeni yasadan sonra, çifte uyruklu olmak için başvurusu vardır. İsveç'te yaptığı filmler, dünya çapında ilgi görmüş, Turkiye'de oynatılmış, daha sonra Turkiye'de çektiği "Bir Avuç Cennet" fılmiyse, yine ülkemizde ve katıldığı sayısız şenlikte buyuk övguler almıştır. Son filmi ise bir "yeraltı sineması" girişimi değil, Zuhal Olcay ve Haluk Bilginer gibi unlü oyuncuları olan, ülkemizde çekilmiş, yıkanmış, basılmış, onemli ve ciddi bir tasarının gerçekleşmesidir. Muammer Ozer'in İsveç vatandaşı olarak film çekmesinde bazı yasal işlemler unutulmuş olabilir. (Kaldı ki, geçen gün TV'den duyduğumuz yeni bir yasa tasarısı, tum "yabancı" sinemacıların ülkemizde film çekme koşullarını son derece kolaylaştırmayı öngörmektedir.) Olur a, filminde "zararh", "yasak" öğeler de vardır. Ama zaten tüm gorkemiyle ayakta olan bir sansür kurumu var. Fılmi yasal sansür mekanizmalarının denetimine bırakmak daha doğal değil mi? Bu arada Özer'in ve filminin yasal durumu anlaşılıncaya dek, filmin negatiflerinin poüs mahzenlerinde değil, örneğin yine bir devlet kuruluşu olan Sinema/TV Enstitüsü'nde korunması gerekmez mi? Yarın öbür gun Özer'in durumu, sevk edildiği mahkeme sonucu açıklığa kavuşursa, o arada negatiflere gelebilecek zararı, 100 milyonluk bir filmin ve onca emeğin karşılığını kim odeyecek? Türkiye, "Yorgun Savaşcf'yı yakan, Yılmaz Güney'in filmlerini yok eden bir ülke olarak 20. yuzyıl tarihinde yeterince utanç verici olaylar yaşadı. Bunlar artık yinelenmesin... Film yakmak, yok etmek, tutuklamak, Özal iktidarının bile layık olmadığı çağdışı davranışlardır. CUMHURİYET Süvarilerimizin Romada kazandıkları bu zaferin kıymeti çok büyüktür. Çünkü, bizimkilerden sonra derece alan'Alman, İrlanda, îtalyan ekibleri, A vrupa atlı müsabakalarınm meşhur kahramanlarıdır. Bu ekiblerin atları son derece kıymetlidir. Aralarında 3040 bin liralık atlar vardır. Binicileri de, hayvanları gibi Olimpiyadiarda ve sair müsabakalarda birçok birincilikler kazanmış guzide süvarilerdir. Dünyanm en iyi süvarileri karşısında ikinci defa birincilik kazanmış olan kahraman sıivarilehmizi can ve gonülden tebrik ederiz. Katerin Hepbörn komedi oynamağa başladı Meşhur facia artisti Katerin Hepbörnün son defa komik bir kordelada başrolü oynaması Holivudda çok mühim bir hadise teşkil etti. Şimdiye kadar temsil etıiği "Mari Sturat", "Sabah Zaferi", "Artisler Pansiyonu" gibi eserlerle büyük bir trajediyen olduğunu Milyoner bir genç kız, mesleğine çok düşkün bir hayvanat alimini seviyor... Aralanna bir kaplan yavrusu giriyor. Derken ortaya maharetli bir avcı çıkıyor. Buyuk artist "Guç beğenir Meseleye inadçı bir akıl küçük bey" filminde komik doktoru ile herkesten bir rol deruhte etrneği şüphelenen bir teyze, gayet düşunduğu vakit gözünün kurnaz bir köpek karışıyor.. önüne Şarlo, Harold, Zozo En nihayet bir dolar yağmuru Pisı ve saire gibi halkı başlıyor. Gorüyorsunuz ya, güldürmekte fevkalade bir mevzu busbütün yeni bir tecrübe sahibi olmuş sanatkarları getirmiş olmasına tarzda işlenmiştir. Bu eserle sinema seyircileri rağmen kararından dönmedi. Katerin Hepbörn gibi büyük Bu kordelada rol almanın bir trajedi artistini müşkülatt sade janr kaybettiklerinden dolayı belki değiştirmekle kalsa iyi... müteessir olacaklardır amrna, "Güç beğenir küçük bey" dığer ismini taşıyan mahluk 8 bir sahada aynı kuvvetle onu yaşında koskocaman bir bulduktan sonra teessür ve kaplandı. İhtiyatsızlık teessüfe hacet var mı bilmem? göstermemek, ona bir yerini kaptırmamak lazımdı. Bu da mühim bir mesele idi. Neyse partoneri Kerı Grant'la bırlikte filmi çe\irmeğe koyuldular. Senaryoda fena değildi. Yoksa kötü bir eser yağrnur ıçın olsaydı, Katerin gibi komik /eyahat janra yeni dahil olmuş bir uıçin aktris için onu kurtarmanın imkanı bulunmayacaktı. nız lâzım Vakanın bazı noktalarma ve kahramanlanna şö'yle kısa bir nazar fırlatmanız onun muvaffakiyetli bir eser olduğunu anlamanıza kafıdir. rtanmanlolariov PARLAMENTONl 1 N BOYUTLARI Kahmi Kumaş 1000 lira (Kü\ içinde) Çağda$ Yayınlan TıırktKağı Cad. 3941 Cuiııltmlıı İsluııhtıl SÖYLEV (Belgelcı Bölümii: Cilt 3) Hıt'/ı V. Vclidedcoğlu 3. bası 2500 lira (KDV içinde) YAŞAYIP GÖRMEK Oktay Akbal 700 lira (KDV içinde) Çağdaş Yayınlan Türkocağı Cad. 39/41 Cağaloğlulstanbul Çağ//u$ Yayınlan TurKocağı Cad. 3941 Cüialoğlıılslanhııl
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle