25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 NİSAN 1988 • • • • CUMHURİYET/13 Bülent Dîkmener Haber ÖdtiUeri okulunu Anne Özal tehlîkeyi aüatamadı İstanbul Haber Servisi Başbakan TurgutÖzal'ın annesi Hafıze Ozal'ın sağlık durumu ciddiyetini koruyor. Hafize Özal'ın dün yapılan kontrollerinde tansiyonu 1618 nabzı 60, solunumu 20 ateşi ise 37.S olarak belirlendi. Bu göstergelerin hastamn hayati fonksiyortlarının iyiye gittiğinin belirtisi olduğunu kaydeden yetkiUler, şunları söylediler: " B B durum tedavinin yeterli ve geçerli olduğunu gösteriyor. Ancak hastalığın seyrinde bir değişiklik olduğunu göstermiyor. Hastalık ciddiyetini koruyor. Kısmi felç ve konuşmama durumu devam ediyor. " Kimonolu Cicciolina Tokyo'ya iki haftalık Aıub e karşı bir kampanya amacıyla ziyaret yapmakta olan İtalyan parlamenter ve poroo film yıldızı lona Stalier ya da yaygın adıyta Cicciolina'ya toplam değeri 40 milyon yen olan bir kımono ve kuşak hediye edildi. Fotoğrafta Ctcctolina hediyelerini üzerinde denerken görülüyor. (Fotoğraf: AP) ÇalışmaveSosyalGüvenlikBakanı İmren Aykut, kör çocukların şarkısı sırasında gözyaşlarmı tutamadı. Çalışma Bakam imren Aykut, Sakatlar Hattası öncesinde dün körier ve ortopedik âzurlüler okullannı gezdi. Ankara Valisi Saffet Ankan Bedük, Aykuf un kurter okuluna gelmesinden önce çocuklann ayakkabılarmın çok eski olduğunu görunce, Okul Müdüru Hüseyin Demir'i uyardı. İmren Aykut, körler okulunda «k önce, çocuklann bağlama eşliğinde turküler söytedikleri müzik odasını gezdi. Burada Serpil adlı bir çocuğun bağlama ile söylediği bir Karacaoğlan türküsunü dinlerken, Bakan Aykut'un gözlen yaşardı. Bunun üzerıne bayan bakan, çantasından mendifini çıkararak, gözyaşlarmı sildi. ^ ^ eden Haber Merkezi Bülent Dikmener Haber Ödüllerini kazananlar bdirlendi. 27 Nisan 1979 tarihinde genç yaşta yitirdiğimiz gazetemiz Ya?ı tşleri Mudiirü Bülent Dikmener anısına düzenîenen haber ödüllerini kazananlar yann açıklanacak. Bülent Dikmener cuma günü öğleyin mezarı başında anılacak ve haber ödülü töreni aynı gün saat 16.00'da Gazeteciler Cemiyeti salonlannda yapılacak Unlü kadın ressamlanmızdan Fahrünıssa Zeid'e Fransa'nın onur madalyası verildi. Zeid ödulünü geçen cumartesi günü Ürdun'ün baskenti Amman da düzenlenen bir törenle aldı. Commandeur de L'Ordre des Arts et Lettres madalyasını Fransız devleti adına Fransız sefiri Patric Leclair'den alan ünlu ressam Zeid, eşinin Ürdunlü oJması nedeniyle yaşamını Amman'da surdürüyor. İlk kişisel sergisini 1944 yılında İstanbul'da kendi evinde açan sanatçının dünyanın çeşitlı yerlerinde bugune değin 40'ı aşkın sergi açtığı ve dış ülkelerde bu kadar çok eser sergilemiş ilk Türk kadın olduğu belirtildi. Onur madalyası HABERLERIN DEVAMI Fransafda Sürpriz Var. (Baştarafı 1. Sayfada) "Gecenin geç saatfnde Fransız te/evizyon kanallarından birine çıkan yaşlı bir Batı Alman gazetecisi düşüncelerini şö/ie dile getirdi: 'Aşın sağ bir partinin Fransa'da değil de, Almanya'da yüzde 14.5 oy aldığını düşünün... Bu gelişme bütün dünyada Nazi ideolojisinin hortlaması olarak yorumianır, bir anda dünya politikasının sorunu haline gelirdi." Alman meslektaşımızın duygularını anlıyoruz. Ancak Fransa gibi demokratik düşüncenin köklü bir biçimde yerleştiği, demokrasinin bir yaşam tarzı olarak benimsendiği bir ülkede Le Pen'in yükselişi, üzerinde özenle durulması gereken bir gelişmedir. Fransız basınında bazı kalemlerin "san şeytan" olarak niteledikleri Ulusal Cephe liderinin bazı ilkeleri şöyle sıralanabilir: Yabarv cı düşmanlığını bayrak edinmek; Fransızlan yasalar karşısında daha üstün haklara sahip kılmak; AIDS'lileri kamplara kapatmak; ölüm cezasını geri getirmek; ırkçıhk; "ahlaki ve ulusal çöküntüyü ön/eme" paravanası altında ultramuhafazakâr tutum... Böylesi bir programla 1980'li yıllarda yükselişe geçen Fransız "aş/rı sağY'nın ülke tarihinin derinlerine giden kökleri olduğu bilinmiyor değil. Le Pen hareketi, özellikle Mitterrand yönetiminin "kemer sıkma" politikalarını uygulamaya soktuğu 1983'ten başlayarak sürekli tırmanmıştır. Işsizlik Fransız toplumunda yaygınlaştrken, Le Pen de guçlenmiştir. Nitekirrraynı olguya başka bazı Batı Avrupa ülkelerinde de tanık Glunmaktadır. Batı Almanya'da NeoNaziler, İtalya'da NeoFaşist Sosyal Hareket, ingiltere'de aşırı sağcı Ulusal Cephe ve Belçika'daki NeoNaziler, yabancı düşmanlığını bayrak edinmiş olan ırkçı siyasal hareketlerdir. Le Pen'in Ulusal Cephesi bugün Fransız pariamentosunda 34, Avrupa Paıiamentosu'nda da 10 milletvekilliğiyle Batı Avrupa'daki en dinamik faşist harekettir. • Fransa Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilkturunda altı çizilmesi gereken bir başka nokta, bugün Mitterrand'ın geldiği noktayla ilgilidir. Sayın Mitterrand son derece usta ve esnek bir siyaset ve devlet adamı olduğunu 1981'den bu yana çektiğı politik çizgiyie kanıtlamıştır. Yedi yıl önce "değişim" diyen, hayli radikal çizgiler içeren ve millileştirmeleri ön* gören bir sosyalist programla yola çıkarak cumhurbaşkanı seçilen Mitterrand, daha sonraki yıllarda bu ana yörüngesini değiştirmek zorunda kalmıştır. Ekonomik alanda özellikle başlangıçtaki başarısızlığı, partisinin milletvekili seçimlerini yitirmesine mal olmuştur. Ancak Mitterrand yine de Fransız seçmenine deviet başkanı olarak güven vermeye devam etmiştir ve ilk seçim kampanyasının aksine, "değişirrf'ı, "sosyalizm"\ hiç telaffuz etmeden, daha çok "istikrar", "Fransızlann biriiği" gibi sloganlarla ikinci bir yedi yıl daha Elysee Sarayı'na doğru emin adımlaria ilerlemektedir. İlk tura dönük ilginç bir başka gözlem de Fransız komünistleriyle ilgilidir. Portekiz Komünist Partisi'yle birlikte Batı Avrupa'da Moskova'ya en yakın komünist partisi olan FKP'nin iniş dönemini yaşadığı biliniyordu, ama yüzde 7'ye kadar düşebileceği beklenmiyordu. 'Yönitikçi Komünist' adayın da yüzde 2 oy almış olması Vn/şln boyutunu küçültmüyor... Savaş sonrasından 70lerin sonlarına kadar Fransız iç politikasının kilit gücü olan FKP artık 'marjinal' bir güçtür... Ama yıllardır 'marjinal' görülen 'Sarı Şeytan'ın Ulusal Cephe'si artık 'kilit' olmuştur. Son yılların ekonomik kriz ortamının Fransız halkına armağanı budur... Taviz yok Ermeni toplantısına Yıınaıı bakan da katıldı Ermeni göstericilerin Atina'da düzenledikleri konferansa PASOK adına Çevre Bakam Kulumbis'in de katılması Ankara'mn tepkisine neden oldu. Yunanıstan'm Ankara Büyükelçisi, Dışişleri Bakanlığına çağrılarak, olaydan duyulan üzüntü iletildi. ANKARA/AIİNA (Comhuriyet) Atina'da Ermeni Milli Komitesi'nin sözde Ermeni soykırımını anmak için düzenlediği toplantıya Yunanistan ÇeATe Bakanı'nın da katılması Türkiye'de tepkiyle karşılandı, Yunanıstan'm Ankara Büyiikelçisi, Dışişleri Bakanlığı'na çağrılarak olaydan duyulan tepki ve üzüntü dile getirildi. Ermeni göstericilerin dün Atina'da bir sinemada düzenlediği konferansa siyasi parti temsilcilerinin yanı sıra iktidardaki PASOK adına Çevre Bakam Aengelos Kulombis katıldı. Kulumbis konuşmasında "Ermeni haklannı desteklediğini ve haklı tnücadelelerini setamladığını" söyledi. Atina'daki olay üzerine Yunanistan'ın Ankara Büyükelçisi D.Makris dün akşam üzeri Dışişleri Bakanlığı'na çağnldı. Dışişleri'nden yapılan açıklamada, Müsteşarvekili Ayban Kamel'in büyükelçi Makris'e bir Yunan hükümet üyesinin böyle bir toplantıya katılmasının ve sarf ettiği sözlerle Ermeni tezlerini desteklemesinin doğru bulunmadığının iletildiği kaydedildi. Açıklamada, "Bu vesile ile Yunanistan'daki aşın Ermeni örgütlerinin öteden beri Türkiye aleyhine sürdürdükleri faaliyetlere dikkat çekilerek bütün bunlardan duyduğumuz tepki ve derin üzüntü dile getirilmiştir" denildi. AMKARA'dan YALÇ1H DOĞAN (Baştarafı 1. Sayfada) yetkili kıldığı için diğer kuruluşlar bu konuda herhangi bir işlem yapmıyor. Olayı belgeleyip DPTye bildirmekle yetiniyor. DPT ise, sadece birkaç dosya hakkında işlem yaparak bunları mahkemeye yansıtıyor. Bir tarihte hayali ihracatla ilgili dosyaların büyük çoğunluğu DPT'nin o zamanki müsteşar yar' dımcılarından Bülent Oztürkmen'e.devrediliyor. Bir süre sonra da Öztürkmen görevinden alınıyor, Öztürkmen'in yerine Ünal Altıntaş atanıyor. Hayali ihracat dosyalarının tümü şimdi Altıntaş^ ın kasasında kilitli. Ünal Altıntaş yeni görevine başlayalı dört ay geçiyor. Acaba dört ay içinde bu dosyalarla ilgili ne gibi işlem yapılıyor?.. Birkaç dosyanın mahkemeye yansrtılması dışında hangi işlemler yürütülüyor DPT'de?.. Örneğin, dosyalarda devletin müfettişlerince ortaya atılan iddialar ciddiye mi alınmıyor?.. Ya da dosyalarda adı geçen kişi ve kuruluşlar bürokratlan mı korkutuyor?.. Ya da dosyalar el mi yakıyor?.. Dosyaların dokunulmazlığı mı var?.. Örneğin, yine öne sürülen iddialara göre, sadece tek bir firmalar topluluğunu ilgitendiren ondan fazla dosya bulunuyor. Bunların içinde artık herkesçe bilinen kokmuş konserve ihracatı dosyası" işleme konuluyor, diğerleri bekletiliyor. Hazine ve Dtş Tıcaret Müsteşarlığı, DPT'yi uyarıyor. Mantar konservesi ihracatı konusunda "ciddi endişeleri doğduğunu" bildiriyor. Hazine, "Türkiye'nin dağı taşı mantar olsa, bu kadar mantar ihracatı yine de mümkün değil" yargısına varıyor. DPT, mantar ihracatı karşıltğı olan vergi iadesinin ödenmesi emrini veriyor mu, vermiyor mu?.. Örneğin, adı sanı duyulmayan bir firma, İtalya'ya İzmit Gümrüğü'nden uç günde 50 milyon dolariık deri ürünleri ihraç ettiğini bildiriyor. Bu ihracatın karşılığı İtalya'nın ithalat rakamlannda yer almıyor Hazine olaydan kuşkuya düşüyor. DPTVe yazı yazıyor. â > nuç henüz betli değil. Kalkan Gümrüğü'nden sahte belge ile 198 milyon dolarlık son hayali ihracat olayı da dahil olmak üzere bu ömekleri çoğaltrnak mümkün. Çünkü, Kalkan olayında da savcılığın Merkez Bankasına, Merkez Bankası'nın DPT'ye yazıları var. Kalkan'dan ihracatın hayali olduğu belirlenince, DPT de Merkez Bankası'm uyararak "Vergi iadesini ödemeyin" diyor. Birbirinden farklı örnekleri çoğaltmak mümkün. Şu anda bilinen, 250 hayali ihracat dosyasının varlığı. Ve bu dosyaların aylardır DPT arşivlerinde beklemekte oluşu. Neden bekliyor?.. Yoksa, Başbakan Özal'ın bu konuda "çok duyarU" davrandığı, bu tür dosyaların aslmda "ihracatı baltaladığı" konusundaki düşüncesi mi DPT'yi harekete geçirmiyor?.. Öyle olsa bile, vergi iadesi yoluyla milyarlarca liralık haksız kazanç sağlandığı, devletin müfettişlerince saptanmış olmasına rağmen, neden yine de dosyalar savcılığa yansıtılmıyor?.. DPT'den sorumlu Devlet Bakanı Yusuf Özal bu dosyalarla ilgili ne gibi işlem yapılmasını düşünüyor?.. DPT'ye bu yönde hangi tatimatı veriyor?.. Vermiyorsa neden?.. (Baştarafı 1. Sayfada) ğer bir özelliğini de aslında Danimarka'mn Kölding şehrinde gerçekleşmesi gereken bu toplantının, Kopenhag hükümetinin "aşırı pasifist" tutumundan dolayı NATO tarafından "cezalandınlmasından" sonra Brüksel'de yapılması oluşturuyor. Vuralhan da Brüksel'e hareketinden önce Ankara'da yaptığı açıklamada "Herhangi bir ek nükleer yükümlulük almayı düşünmüyoruz. Bu konuda kesinlikle taviz vermeyiz" dedi. " N P G " toplantısımn, başta Ankara ve Bonn olmak üzere, Londra ve Roma dışındaki bütün Avrupa başkentlerini çok büyük ölçüde "ferahlatacağına" kesin gözüyle bakılıyor. Bunun nedenini de müttefik ülke savunma bakanlannı, ABD ve NATO askeri kanadının şimdiye kadar yapmış olduğu tüm "ikna çabalanna" rağmen SNF adı verilen kısa menzilli nükleer silahların modernizasyonu konusunda bir karar almayacak olmalan oluşturuyor. Diğer bir deyişle, yarınki toplantıyla birlikte, 1983 yılında Montebello'da benimsenmiş ölan ve Moskova ile Washington'un INF Antlaşması'nı imzalamasmdan sorra daha da güncellik kazanan NATO "nükleer modernizasyon" planı, yine teorik bir karar olmanın ötesine gidemiyor. Yani, hangi ülkelerin ne tür silahlarla donatılabileceğine ilişkin pratik sorun ise, en az iki yıllık bir dönem için ittifak gündeminden düşmüş oluyor. Böylelikle de Ankara'nin dış politikasında önemli bir "başağnsı" oluşturan "yeni nükleer yükümlulük", belirli bir süre için Türkiye'de de güncelligini yitiriyor. Oturumlarda Ankara adına konuşacak olan Ercan Vuralhan'ın Türkiye'nin yeni nükleer yükümlulük istemediğini Ustü kapalı bir dille yeniden çağnştıracağı ve daha ileriki dönemi de garantiye almak için, nükleer modernizasyon karannın son tahlilde NATO siyasi mercilerine ait olduğunu vurgulayacağı sanılıyor. Bakan Vuralhan, toplantıda daha çok konvansiyonel modemizasyona ağırlık verilmesini isteyeceklerini de kaydeddi. UGUR MLMCU GOZLEM Le Pen şoku (Baştarafı 1. Sayfada) polftikacılara oranla Le Pen'e puan kazandıran nitefik bu."diyordu. "Yabaocıları Fransa'dan kovma", "Fransızlara yasada üstünliik tanıma", "AIDS'İilerf kamplara kapatma", "İdam cezasını geri getirme", "Ahlaki ve uiusal çöküntüyü önleme" gibi birtakım korkuları sömürmeye dayaJı sloganlarla oy toplayan Jean Marie Le Pen'in aldığı oylar, Fransız kamuoyunda, akşam saat sckizden itibarcn bir bomba gibi palladı.. Hangi adayların ikinci tura kaldjğı, Başbakan Chirac'ın yüzde 20'yi bile tutturamayarak uğradığı hezimet, Fransız Komünist Partisi'nin oylarırun yüzde 7 gibi tarihte göriilmemiş bir dUzeye düşmesi gibi konular aşırı sağın oylarındaki bu beklenmedik fırlamayla bir anda ikinci plana düştü. 24 nisan öncesi, "Yüzde 35'ten az oy alırsa ikinci kez başkan seçilme şansı zayıflar" denen Mitterrand'ın aldığı yüzde 34 oya rağmen 8 mayısa gene de büyük favori olarak gitmesi bile, "sol" korkusunu üzerlerinden bir türlü atamayan borsa simsarlanndan başka kimseyi ilgilendirmiyordu. Varsa yoksa aşırı sağın elde ettiği yüzde 14.5'luk inamlmaz başarı.. Sondajlar ikinci turda Le Penci oylann yüzde 1520'sinin sosyalist aday Mitterrand'a gideceğini gösteriyor. Bir o kadar da, ikinci tura katılmama niyetlisi Le Penci secmen saptanıyor. Bu nedenle sağ oyları kendi aralannda, sol oyları da kendi aralannda toplama gibi bir yöntem, ikinci tur hakkında yeterli bilgi vermekten çok uzak. 24 nisanda yüzde 19'u zor bela geçen ve beli bükülen Başbakan Jacques Chirac, düşman kardeşi Raymond Barre*la birlikte ilk gece yaptığı TV konuşmasında, "ulusal kimliğin konuunası" gibi aşın sağ oylan tavlama amaçlı terimler kullarurken, yüzde 16J oyla üçüncü gelen ve elenen Raymond Barre, ırkçıhğın yarattığı tehlikeden söz etrneyi unutmadı. Gerçi Barre, ikinci tuıda seçmenlerini Chirac'a oy vermeye çağırdı, ama çağrının ikircikli niteliği bir kısım seyirciyi tereddüte sevketmekten öteye gitmedi. Chirac'ın aşırı sağ oylarla merkezci oylar arasında sandviç olacağı şeklindeki seçim öncesi öngörü, iki tur arası eskisinden daha da güçlü bir gerçek olarak gözleniyor. Chirac'ın yürüttüğü dinamik ve masraflı kampanyaya rağmen 1981 seçimlerinde aldığı yüzde 19 oyun üzerine çıkamaması, 59 yaşındaki Başbakan için gerçckten büyük hayal kırıklığı.. Çünkü, o seçimde Chirac, sağın diğer adayı ve zamanın cumhurbaşkanı Valery Giscard D'Estaing'den yüzde 7 daha az oy alıp elenmişti. Chirac'ın, partisi RPR'nin geleneksel oylarını bile alamadığı gözleniyor. İki yıllık başbakanlık, Fransa tarihinde eşine az rastlanır boyutta ekonomik önlem, diğer adayların birkaç katı kampanya masrafı, Batı demokrasilerindeki ölçülerle "hoşgörü sınırlannı" zorlarcasına devlet makinesinin Chirac lehine "tam gaz" kullamlması.. Sonuçta yüzde 20'yi bile bulmayan oranda oy.. Liberation gazetesi Chirac'ın Barre*ı geçerek ikinci olmasını ve fınale kalmasını, "körün kötürümn yenmesi" olarak yorumladı. Katılma oranının yüzde 81'de kaldığı ilk tur sonuçlan şöyle: 1 Sosyalist destekli François Mitterrand: Yüzde 34.1 2 De Gaulle'cü RPR destekli Jacques Chirac: Yüzde 19.9 3 Merkezci liberal ortaklığı UDF destekli Raymond Barre: Yüzde 16.55 4 Aşın sağcı Jean Marie Le Pen. Yüzde 14.41 5 FKP adayı Andre Lajoinie: Yüzde 6.78 6 Çevreci aday Antoine Waechter: Yüzde 3.78 7 Yenilikçi komünist aday Pierre Juquin: Yüzde 2.1 8 Troçkist aday Bayan Arlette Laguıller: Yüzde 2 9 Troçkist aday Pierre Boussel: Yüzde 0 J 8 (Baştarafı 1. Sayfada) Bir de soruyorsunuz; "Türklslam Sentezi" görüşünü savunan kitabevi ve gazete sahipleri elbette.. Bugüne kadar kimi, "devlet ihaleleri", kimi ise "tebeşir ithalatı" yoluyla zenginleşen "ANAP yanlısı" yayın organlan, şimdi de bu fondan alabildiğince yararlanacaklar. Bir emirle arsaları üzehndeki ipotekleri çözülen ya da devlet bankalarının kat karşılığı yaptırdığı ınşaatlarda reklam işlertni üstlenen gazete patronlan da bu fon aracılığı ile destek görecekler. Ne demişler: Para veren altın bulsun.. Hayali ihracatçı Hasbi Ağa da bir gazete kuruyormuş.. Devlet ihalelerinden, hayali ihracatlardan kazanılan paralarla Babıali'ye yeni patronlar geliyor. Hoş geliyorlar, sefa getiriyorlar... Başbakanımız anlatıyor. Diyor ki: Biz ton kuracağız, kitaplar için ayn, gazeteler için ayrı. Tabiatıyla nasıl verilecek? İste müzakere etmek istediğim konu buydu. Müzakere edemedık. Ama bu sefer bunu ben yapacağım.. Nasıl yapacak? Daha önce Kamu Ortaklığı Fonu'ndan "kalkınmada öncelikli bölgelere" yapılan yardımlara benzeyecek bu iş de.. 124 milyarın 24 milyarının Malatyalı işadamlarına ayrılması gibi... 14 milyarlık kredinin 7 milyarının tek bir şirkete verilmesi gibi.. Özal, basın patronlarına karşı savaş mı açmak istiyor? Kolayı var.. Gazete sahiplerinin basın dışı alanlarda kazanç sağlamasını yasaklayıcı önlemler getirsin.. Getirsin de bizler kendisini alkıştayalım.. "Patronla savaş" böyle olur. Yoksa, bir patrona karşı, devlet desteği ile yeni patronlar çıkararak değil.. Buyurun işte meydan. Bu "yılda 75 milyarlık fon", hiç kuşkunuz olmasın, Menderes dönemindeki gibi "besleme basın" yaratacaktır. KİT'lerin Günaydın Gazetesi'ne ilan vermeleri nasıl el altından verilen emiherle yasaklanmışsa, bu fondan sonra da yine kapalı kapılar ardında verilen emirlerle milyarlık krediler, iktidar doğrultusundaki yayın organlarına dağıtılacaktır Bu fon kuruluncaya kadar, nasıl olsa sağcı, yağcı, Rabıtacı ve dönek Marksistli yayın organlarınm imdatlarına "Faisal Finans" ve "Al Baraka" gibi İslamcı bankalar yetişirler. Bu İslamcı bankalar, alırlar "Allah rızası için" SEKA'dan tonlarca gazete kâğıdını, verirler yine "Allah rızası için" bu yayın organlarına.. Ne için olacak başka? Sonra ton.. Devlet bankalarmdan miryarlarca lira kredi.. Sonra ithalat.. tebeşir tozundan ve devlet ihalelerinden kazanılan milyarlar. Aklınıza ne gelirse, o işten para.. ve sonra İslamcılık.. Ve sonra arabesk liberallik. Tarikat, ticaret ve siyaset ücgeninden kazanılan paralar. ve sonra dönek Marksistlerin, bu tarikatlar eşliğindeki şaklabanlıkları.. Allah adını zikredelim evvela.. Sonra gelsin paralar. Bir yanda başbakandan basına dava üzerine dava, yasa üzerine yasa, öte yanda 75 milyarlık fon.. Yayınevlerine ve gazetelere yılda 75 milyarlık fon.. Ne için fon? Kim için fon? Modernizasyon dikkat ister (Baştarafı 14. Sayfada) lay bir iş değildir. Geleceği de içeren, iyi düşünülmüş plan ve programlann ciddi tatbikatı ile bu alanda belirli ölçülerde başarı sağlanması olanakhdır. Bu alanda halen önümüzde F16 savaş uçaklarırun raüşterek üretim ve tedarik projesi özgün bir model olarak gelişip olgunlaşmaktadır. Bu uçaklann Türkiye'de montaj ve üretimini yapan TUSAŞGeneral Dynamics, TUSAŞGeneral Electric gövde ve motor şirketlerinin 1994'lerde bu uçaklann üretimleri tamamlanırken, geleceğin ulusal havacılık ve uzay sistemleri ihtiyaçlan için bugünden Genelkurmay, Hava Kuvvetleri ve sivil havacılık örgütleri ile koordineli olarak SAGEB (TUSAŞ) idaresinin güdümünde gerekli planlama çalışmalanna başlamalan bir ihtiyacı ifade etmektedir. Savunma Sanayii Geliştinne ve Destekleme Idaresi Başkanlığı için önemli olan bir husus ihtiyaçlarla kaynaklan iyi dengelemek suretiyle fonun mali yönetimini (finans yönetimini) uygun sürdürmektir. Savunma sanayü için ehemmiyet taşıyan bir başka unsur da seçilecek silah ve malzeme sistemlerinin çağdaş niteliği, taktik, teknik performansı ve uygun maliyetidir. Bugün bir silah sistemi seçimine karar verilişi ile üretime geçiş süreci arasında ilgili faktörler yeterince incelenmemiş ve nispeten uzun bir zaman geçmiş ise tedarik aşamasında pahalı ve demode bir sistemin envantere girmesi mümkündür. Bu itibarla savunma sanayii kurma sorumlulan ile ihtiyaç sahipleri arasında etkin ve sürekli bir iletişim ve koordinasyon yanı sıra, bugün silah sistemlerinin çok pahalı oluşu nedeni ile geleceğe dönük silah sistemlerinin konsept safhasından, araştırma geliştirme, üretim, finans örgütlenmesinde milletlerin katılımı ile oluşan (NATO ve Avrupa Grubu gibi) r konsorsi> um çalışmalanna iştırak ve bu çalışmaların izlenmesi, projelerde uzmanlaşmaya gidilerek belirli payların alınması da düşünülmelidir. Dış askeri vardımlar: Dış askeri yardımlar, savunma harcamalan içinde kaynak olarak önemli yer tutmaktadırlar. Bunlar başlıca ABD ve Federal Almanya askeri yardımlarıdır. ABD askeıi yardımı: Türkiye'ye yapılan ABD askeri yardımlannı 1 Hibe şeklinde yardımlar, 2Ödünç verme ve kiralama yöntemi ile sağlanan yardımlar, 3 FMS kredüeri olarak üç ana grupta toplamak müm kündür. ABD hibe yardım programları 19511975 yıllan arasında devam etmiş, 5 Şubat 1975 tarihinde Türkiye'ye uygulanan silah arnbargosu Ue kaldınlmıştır. ABD ile 1980 yılında imzalanan Savunma ve Ekonomik îşbirliği Anlaşması'mn ruhu gereği ve artan FMS kredilerinin (yabancı askeri satışlar kredileri) gelecekte yükleyeceği ağır borç yükünün hafıfletilmesi maksadı ile 1982 yıhndan itibaren hibe şeklinde yardımlara cüzi bir şekılde yeniden başlanmış ve artan bir seyirle 1988 yıhna gelinmiştir. ABD hibe yardım programlannın 1970'li yılların ilk yarısında kaldınlmasındaki sebep, Kıbns Harekâtı sonucu konulan silah ambargosu yanı sıra, Türk ekonomi ve sanayiinin ABD tarafından hibe yardıma gerek kalmayacak şekilde gelişmiş olduğu kanısına vanlmasıdır. Bir diğer neden de ABD, hibe yardımı o zamana kadar parasal olarak değil de kullanılmış silah ve malzeme vermek suretiyle yaptığından envanterinde yardıma esas yeterli miktar ve nitelikte kullanılmış silah ve malzeme kalmayışı olabilir. Nitekim, ambargo sonrası ve özellikle 1982 ve sonrası hibe ve kredi olarak askeri yardımlar parasal olarak Türkiye'nin bir kısım eğitim, ikmal, idame ve modernizasyon ihtiyaç programlannı temine yönelik olarak ve genelde veni silah ve malzeme temini maksadıyla kullamlmıştır. ABD askeri yardımı 1979 yıhnda 175 milyon dolarlık piyasa faizli FMS kredisi şeklinde iken, bölgenin Afganistan olayları, Iraklran sıcak çatışması nedeni ile artan jeostratejik önemi ve geliştirilerek kabul edilen bazı müşterek imalata dayalı modernizasyon projelerinin ihtiyaçlan paralelinde giderek artış göstermiş ve 1984 yılında en üst düzeye 715 milyon dolar/yıla çıkmıştır. Bu 715 milyon doların 130 milyon doları hibe, 585 milyon doları piyasa faizli FMS kredisi şeklindedir. 1985 yıhndan itibaren yardım miktan azalmış, ancak niteliği iyileştirilmiştir. Nitekim 1985 yılında Türkiye'ye verilen 700 milyon dolarhk askeri yardımın 215 milyon doları hibe, 250 milyon dolan düşük faizli (imtiyazlı kredi) 235 milyon dolan piyasa faizli FMS kredisi şeklinde iken, 1987 ve 1988 ABD mali yüı askeri yardım programlanm teşkil eden 490'ar milyon dolarhk dilimlerin 312 milyon doları hibe, 178 milyon doları düşük faizli imtiyazlı krediler şeklinde olmuştur. Yardımların bu şekilde çeşitli etkenlerie niceüği artmaz iken, hatta azalırken, nileliğinin iyileştirilmesinde Türkiye'nin ısrarlı, koordineli çabaları ve bu çabalara ABD yönetiminin bir ölçüde müzaharet göstermesinin rolü büyüktür. ABD güvenlik yardımı arasında NATO ittifakının güney kanadında yer alan üyelerine 19871988 ABD mali yıllan için geçerli olmak üzere ABD Silahlı Kuvvetleri envanterinden ihtiyaç fazlası olarak kadro dışı bırakılan veya bırakılması programlanan malzemenin verilebilmesi için 1987 yılı Dış Askeri Yardım Yasası'nı tadil eden ek bir yasa çıkanlmıştır. Bu yasa kapsamında olarak Türkiye'ye ihtiyacı olan F ^ E (Fantom) savaş uçaklan ve kadro ihtiyacı bir kısım ateş gücünü arttırıcı silahlar verilmekte ve ödünç verme ve kiralama yöntemi ile Türk Deniz Kuvvetleri'nce kullanılan bir kısım gemıler Türkiye'ye hibe edilmektedir. Fransız "aşırı sagı"nın (Baştarafı 1. Sayfada) çüne son" gibi temalar, klasik sağın da genişçe bir bolümünce saçılığın, ustun ırk tezinin yerini vunulur oldu. İdam cezasının kalalmasını kolaylaştırdı. 1945 sonrası aşın sağ, Fransız po dınlması, yabancı kaçak işçilere litik yaşaraında iki kez sivrildi. "bir keretiğine" af çıkarüması gibi 195O'li yıllanp ortalannda, Pier insancıl ve özgürlükçü önlemler re Poujade adlı demagog bir po bir yandan, artan işsizlik ve ekotikacı, çiftçi, esnaf ve küçük işlet nomik kriz öbür yandan, toplum me sahiplerinde oluşan ürkek ke dışına itüdiği izlenimine kapüan simi, ırkçı teorilere fazla bel bağ bir kesim halkın gözünde, >ııkalamadan kendine çekmeyi başardı. rıda sıraladığımız temaların geçer Koaüsyonlar devri olarak nitele akçeye dönüşmesinde etkili oldu. nen 4. Cumhuriyet'in kötü anlamdaki poh'tik ortamın da, lonca zih1984 AvTupa Parlamentosu seniyetin tipik bir örneğini veren Pi çimlerinde yüzde 11, 1986 milleterre Poujade ve arkadaşlan mec vekili seçimlerinde yüzde 10. Le lise otuzun üzerinde milletvekili Pen ve partisi, Fransız politik aisokmayı başarmıştı. Küçük esnaf lesinin yeni doğan hilkat garibesi ve çiftçi kökenli bu hareket, gibi, yelpazenin aşırı sağ boşluğu1958'de ilan edilen 5. Cumhuri nu doldurmuştu bile... Aşın sağı yet'le birlikte etkisini yitirirken, bu rahminde besleyen "medeni sağ" hareketin en genç milletvekili, Ce ve sağı bölmek için bir ölçüde buzayir'deki sömürge savaşına katü na göz yuman Cumhurbaşkanı mak üzere koyu renk parlamenter Mitterrand, 1988'de karşılannda elbiselerini üzerinden atarak asker politik ınanevralann oyuncağı olçizmesi giyiyordu. Savaştan tek rnaktan çıkıp saygın bir yer istegözunü yitirerek Moşe Dayan'ı an yen bir güç buldular. Le Pen'ci oydınr görüntüsüyle dönen Brötan ların analizi, aşırı sağa oy veren yalı "kabraman", uzun süreli bir seçmenin kaygan, klasik sosyolohazırlık dönemine başlayacaktı. jik kıstaslarla ele gelmeyen bir kit1965 başkanlık seçimlerinde ilk le olduğunu ortaya koyuyor. turda, aşın sağın adayı Avukat Ti "Vdodrome" stadyumunda Musxier Vigniancourt yüzde 5'e yak solini'yi ammsatan mitingin dülaşan oy alırken Le Pen'i bu ada zenlendiği Marsilya'da Le Pen'in yı desteklerken görüyonız. Işin il yüzde 30 oy alarak birinci parti olginci, Tixier Vigniancourt'un ikin duğunu görüyoruz. thtiyarların, ci turda, General de Gaulle'e kar zenginlerin ve Cezayir'den gelen şı ilk kez aday olan Mitterrand'ı Fransızlann yoğun yaşadığı, Nice, destekleme çağnsında bulunması Cannes gibi kentlerin bulunduğu oldu. Bu tarihten itibaren aşın sağ, "Cote D'azar", Le Pen'in oy yüzFransızların deyişiyle uzun bir desini 30'un üzerine çıkarabildiği "çöl yolculuğuna" çıktı. 1981 se bir bölge. Kırsal nüfusun çoğunçimlerinde ise kendi partisini ku luğu teşkil ettiği Almanya sınınnran Jean Marie Le Pen gerekli 500 daki "zengin" Alsace'ta da Le belediye başkanı imzası toplaya Pen yüzde 20'nin üzerinde oy almadıği için aday bile olamadı. dı. Partisi railletvekili seçimlerinde yüzde l'lik oy bile toplayamadı. Sosyalist ve komünistlerin geSosyalistlerin işbaşına gelmesini leneksel olarak güçlü olduğu Belsimgeleyen 1981 yıhndan itibaren çika sınırındaki işsizliğin kol gezJean Marie Le Pen'in savunduğu, diği LiBe ve "Pas De Calais" kent"asayisin fesisi", "yabancı işçi gölerinde de Le Pen şaşırtıcı başanlar elde etti. Ek vergı arayışı (Baştarafı 1. Sayfada) aylık ortalama 300 müyar lira düzeyinde seyretmeye başladı. Yetkililer, önlem alınmaması dunımunda bu yıl bütçe açığmm, 5 trilyon lirayı aşma tehlikesi bulunduğunu belirtiyorlar. 1 mayıstan geçerli olmak üzere alınan tasarruf önlemleriyle bütçeden, ancak 200250 milyar liralık bir tasarruf yapılabileceği belirtilerek bu rakamın. bütçe açığını iyileştirme yönünde önemli bir katkı sağlayamayacağı kaydedildi. Yetkililer, bütçe açığının, ancak başta vergiler olmak üzere zorunlu tasarrufların arttırılmasıyla bir ölçüde azaltılabileceğini belirttiler. Vergi tahsilatını arttırabilmek için bu yıl ilk kez uygulanması düşünülen işyeri kapatma cezasına ilişkin yönetmeliğin son şeklini aldığı ve önümüzdeki günlerde Resmi Gazete'de >ayımlanarak ytirurlüğe gireceği bildirildi. Yönetmelikte, defterdarlıklara, vergi kaçırdığı saptanan işyerlerini 2 günden 7 güne kadar kapatma yetkisi verilmesinin öngörüldüğü belirtiliyor. Daha uzun süreli işyeri kapatma cezaları ise bakanlıkça verilecek. İşyeri kapatma cezaiarının yanı sıra, bu yıl ilk kez teşhir uygulamasına da başlanacağı bildirildi. Buna göre, vergi kaçırma suçu işledikleri Danıştay kararıyla da kesinleşen mükellefler, TRT ve basın aracılığıyla kamuoyuna teşhir edilecek. Maliye ve Gümrük Bakanlıgı'nda başlatılan başka bir çalışmada ise motorlu taşıt ve taşıt alım vergileri başta olmak üzere bazı vergilerin yılın ikinci yansmdan itibaren arttırılması öngörülüyor. Yetkililer, son çıkarüan Vergi Yasası ile Bakanlar Kurulu'na motorlu taşıt ve taşıt alım vergilerini 10 kata kadar arturma yetkisi verildiğini belirterek bu vergilerin yüzde 50 veya yüzde 100 oranmda arttınlmasımn önerileceğini kaydettiler. Harçlarda da aynı oranda bir artışa gidilmesi öngörülüyor. Ayrıca, Katma Değer Vergisi oranlarına ilişkin mal listelerinin de yeniden gözden geçirildiği, halı, mobilya, mefruşat ve benzeri bazı eşyalann da yüzde 15'lik verginin uygulandığı listeye alınmasırun düşünüldüğü öğrenildi. Bu arada, temel gıda maddelerinde halen yüzde 3 olarak uygulanan KDV oranımn yüzde 5'e çıkanlması yönünde de bir öneri olduğu belirtildi. Deprem yükünü 120 yıllık (Baştarafı 14. Sayfada) rak Batı Anadolu deprem şebekesinin kurulması sağlandı. Şu anda Batı Anadoluyu kapsayan 13 sabit deprem istasyonu var. Marmara Denizi'ni çevreleyen 9 radyolink istasyonu da 1978 yılında önemli bir gelişme olarak kuruldu. Sabit istasyonlarda kullanılan sismografların hepsi Kandilli Rasathanesi'nde imal ettiğimiz "Kandilli tipi" sismograftır. Bu aletleri Batı'da satılanlardanl5 kat daha ucuza mal ediyoruz. 9 adet radyolink istasyonumuzdan da elektro manyetik dalgalarla bilgi gönderilir. Bunlar sayesinde Marmara Denizi çe\resindeki tüm yer sarsıntılarını anında tüm özellikleri ile öğrenebiliyoruz. Rasathanenin Türkiye çapında deprem araştırma ve gözlem için yaptığı çalışmalar neler? DİZER Uluslararası sorun olan, depremleri önceden tahmin konusundaki Türkiye'nin katılımını sağlamak için, uzun yıllar yapılacak kayıtların ışık tutacağı gerçektir. Bunun için deprem şebekesinin kurulması gerekiyor. Böylece uzun yıllar yapılan çalışmalarla ülkenin depremselliği ortaya çıkar. Aynca bir deprem alarm sisterainin kurulması sağlanacaktır. Yeterli yetişmiş eleman var mı yeni istasvonlar için? DİZER Merkezimiz, deprem istasyonlannın düzenlenmesi ve çalışması ile uğraşırken enstitü de üniversitelerimizin ihtiyacı olan master ve doktora düzeyinde öğrenci eğitmekle yükümlüdür. Bu öğrencilerin diğerlerine göre şansı Türkiye'nin yegane astrononıi ve jeofizik laboratuvarlannda çalışmalarıdır. Nitekim 5 jeofizik öğrencisi bugün (znik bölgesindeki istasyonda depremleri önceden tahmin konusunda araştırmalara katılıyor. TürkSovyet görüşmeleri yarınbaşlıyor ANKARA (Cnmburiyet Bürosu) Türkiye ile Sovyetler Birliği arasında yann başlayacak olan üst düzeyli "siyasi istişare" görüşmelerinde ikili ilişkiler ile önemli bölgesel sorunlar ele alınacak. Sovyet Dışişleri Bakanlığı Birinci Yardımcısı Yuli Vorontsov, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Nüzbet Kandemir'in konuğu olarak bu akşam Ankara'ya geliyor. Yapılacak görüşmelerde Kıbns sorununun "ağırlıklı" konulardan biri olması bekleniyoı. SÜRECHÎ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle