19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER rak tescilli Taşkışla için, bu karara ters düşecek şekilde eklenti ve inşai müdahale içeren "otele dönüştürme sözleşmesi" yapılıveriyor. Otele dönüştürme sözleşmesi de başlıbaşına, binaya inşai müdahale ve koruma kararına aykırılık oluşturmakta. Umursayan yok! • öte yandan bina, 1940'lardan beri tTÜ'ye tahsisli olarak bu üniversite tarafından kullanılmış ve kullanılmakta. Yarım yüzyıllık bu kullamm nedeniyle bina üzerinde İTÜ'nün "zilyet hakkı" oluşmuş. Bu açıdan binanın tapuda İTÜ namına çoktan tescili gerekirken, İTÜ'nün bunu ihmal etmiş oluşundan yararlanılarak bina, pervasızca İTÜ'den çekip alınıp 49 yıllığına ESKA firmasına verilmekte. Itirazlara kulak tıkanmakta! < • Oysa, iTÜ'nün fakülteleri yeni kampusa taşınsalar bile, lTÜ'nün yine dc bu binalara gereksinimi var. Bu gereksinim, lTÜ'lüler tarafından defalarca belirtiliyor ve kamuoyuna geniş bir şekilde yansıtılıyor: Örnegin binanın otelcller yerlne İTÜ Vakfına tahsis edllmesl, 52 dönümlilk arazisi içinde yapılabllecek yeni bazı teslslerie takviye edilerek bir "Kongre, Sürekli Sergi ve Kiiltür Merkezi" oluşturulması, bu suretle bu turistik bölgede bir ek değer yaratılması, ayrıca lTÜ'nün önemli bir 'rant'a kavuşmuş olması, sağlanacak gelirle İTÜ'nün eğitim, araştırma ve bilimde daha güçlü olabitmesi şeklinde son derece tutarlı bir co/.uın defalarca ilgililere onerilip duruyor. Böylelikle binaya da daha iyi bakılabilecek, bina daha iyi korunabilecektir. Fakat, asırlardan beri iilkeye biiyiik hizmet vermiş tTÜ'nün hayrına olacak bu önerilere hiç illifal edilmiyor, olelci firmanın çıkarlan tercih ediliyor. tbrel vericidlr. Bu konularda ilgili en üst mercilere, bakanlıklara yapılan başvurular, açılan geniş imza kampanyalan ve kamuoyundaki yankılar yanıtsız bırakılıyor. Çok uygun olan bu öneriler, başvurular bir yana itilerek, binanın aynen korunması ile çelişen otele dönüştürme dogrultusunda yasalar, kararlar, kurallar çignenmeye dcvam ediyor. Minareyi çalanlar bu kez kılıf hazırlamaya koyuluyorlar: • Taşkışla'yı otele dönüştürme projesi hazırlamyor. Projeyi hazırlayan mimar grubu bina ile ilgili koruma kararlarını inceleme gereğini önemsemiyor ve bunu bir meslek görevi olarak görmüyor herhalde. Hazırlanan proje, 3386 no.lu yasa öncesinde alelacele Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıkları Yüksek Kurulu'na sevk ediliyor. Aynen koruma karan ile çelişen otele dönüştürme projesinin ilke olarak hemen reddedilmesi gerekirken büyük bir gaflet ve sorumsuzluk eseri olarak proje kurulca oy çokluğu ile onaylanıyor.a • T.K. ve T.V. Yüksek Kurulu'nun tutarsız ve haksız onayı sağlandıktan sonra, girişimler sürdürülüyor. Taşkışla ve çevresi ile ilgili imar planı değişikliği kaçınılmaz olduğundan tstanbul Büyükşchir Belediyesine Taşkışla'yı otel olarak göstercn bir imar planı değişiklik önerisi götürulüyor. Buna paralel olarak Belediye Danışma Kurulu'na da başvurulııyor ve "Taşkışla otel projesinin uygun bulunduğu" dogrultusunda görüş alınıyor. Danışma Kurulu'ndaki bir çoğu öğretim üyesi teknik danışmanlar ve meslektaşlar da böyle bir görüşe varırken yasalar ve meslek açısından herhangi bir endişe duymuyorlar herhalde. • T.K. ve T.V. Yüksek Kurulu ve Belediye Danışma Kurulu'nun akıl almaz onayları ile desteklenen bu imar planı değişikliği, İmar Komisyonu'na, oradan da Belediye Meclisi'ne sunuluyor, meclis ise itırazlara rağmen ANAP'lı üyelerin oylarıyla 1/5000 ölçekli değişiklik önerisini kabul ediyor. Bundan sonra 1/1000'lik imar uygulama planları hazırlanacak, ESKA böylelikle Taşkışla otel projesi r. hsatını alabilecektir. Çalınan minarenin kılıfı da bu suretle tamamlanmış olacaktır. • Bununla da yetinilmiyor. lş becerici otelci firma, büyük sabırsızlıkla binaya bir an önce girme yollarını arıyor. YÖK dahi devreye sokuluyor, tTÜ'ye . türlü baskı yapı'ıyor. Binayı kullanmakta olan öğretim üyesi ve öğrencilerin yeni yerleri bitmeden ve İTÜ'nün rızası olmaksızın inşaata başlanamayacağı şeklinde sözleşmede açık hüküm olduğu halde, İTÜ'nün binayı boşaltmaya başlamasını sağlama yolları zorlanıyor. Sonunda bu sağlanınca, gercken proje ve yapı izni alınmaksızın öğrenci yemekhanesi ismi altında ESKA işçileri için mutfak ve yemekhane ınşaatına girişiliyor. Bina cephelerine yeni iskele kuruluyor, bodrum katta kazı ve yıkımlara başlanıyor, sondaj çalışmaları yapılıyor, binanın içinde ders yapanlar inşaat gürültüleri ile saygısızca rahatsız ediliyor. lşte Taşkışla'nın ve İTÜ'lülerin başına gelenler bunlar. Bu haksız karar ve davranışlar sırasında çeşitli kademe ve kurumda görevii meslektaş ve öteki teknik" elemanların, meslek yasa ve kurallarına aykırı öneri ve girişimlere katılmalan ya da göz yıımnıalarının bağışlanabilmesi ve hoş karşılanabilmesi mümkUn değildir. Bu davranışlar yazık ki, giderek meslek odalarınca da kovuşturulması gereken bir boyut kazanmaktadır.a Kısacası, Taşkışla konusunda değinilen bu çıkarcılık ve yanlış işler dizisi, bunlara bulaşan tüm ilgililere söz getirebilecek, hesabı sorulması gereken büyük sorumluluklar yükleyen ibret verici bir olay halini almıştır. 20 NtSAN 1988 Kamuoyu Önüııde Kötü Örnek: Taşkışla Olayı Bina, 1940'lardan beri İTÜ'ye tahsisli olarak bu üniversite tarafından kullanılmış ve kullanümakta. Yarım yüzyülık bu kullamm nedeniyle bina üzerinde İTÜ'nün "zilyet hakkı" oluşmuş. Bu açıdan binanın tapuda İTÜ namına çoktan tescili gerekirken, ÎTU'nün bunu ihmal etmiş oluşundan yararlanılarak bina, pervasızca ITÜ'den çekip alınıp 49 yıllığına ESKA firmasına verilmekte. Itirazlara kulak tıkanmakta! PENCERE Çok Yaşasın Özal! Prof.Dr. EROL KULAKSIZOĞLU ÎTÜ öğretim Üyesi Tarihine ve kültürüne sahip olmak, gcçmişi ile ilgili değerleri onurla koruyabilmek bir uygarlık sorunudur. Tarih ve killtür mirasımızı yansıtan tarihi çevre ve tarihe mal olmuş binalar bu nedenle korunur. Koruma açısından gösterilecek titizlik, korunacak eserin önemine göre farklılıklar gösterir. Bir tarihi binanın "aynen korunması" kararlaşmışsa bu, çok ciddi bir karardır. O binanın tartışılmaz tarihi bir değeri olduğunu gösterir. Askerlik ve teknik eğitim tarihimizin bir simgesi olan Taşkışla binası da ön sırada korunacak bir eserdir. Nitekim binanın bu değerini dikkate alan Eski Eserler ve Muzeler Genel MüdürlUğü'nün önerisi üzerine Taşkışla binası Gayrir.ıenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu'nca "aynen korunacak" birinci sınıf tarihi eser olarak 14/5/1983 tarih 14947 sayı ile tescil edilmiş, bu karar Resmi Gazete'nin 27/4/1984 tarih 18384 sayılı nüshasında ilan edilerek kesinlik kazanmıştır. nüs Holü'nün karşısında Sinan büstü, Sinan Holünü Osmanlı Türk mimarlığının ve mühendisliginin yücelikleri ile doldurmuş, kürsüler koridoru üzerindeki 203 numaralı atölye ve derslik on binlerce Türk mimarının Hocası Ord. Prof. Emin Onat'ın anısı için yıllarca korunup yaşatılmış, iç mimariyi doyumsuzlaştıran karakteristik duvar globları yıllarca gönülleri ve karanlıkları aydınlatıp durmuş, ulu ağaçlı ve havuzlu orta avlu hoca ve öŞrenciler için bir rüya bahçesi oluşturagelmiş, tTÜ'nün rektörlük ve senato etkinlikleri hep bu binada yeralmış, bunlara ek olarak koridorlar, derslikler, anfiler, kitaplıklar, herkesin beğendiği özenle donatılmış bir modern iç mimarlık eseri 109 no.lu konferans salonunun yanı sıra öbür mekânlar ve binanın her köşesi daima öğrencilerin sevimli, renkli, dinamik görüntüleri ile birbirinden ayrılmaz bir bütünleşme içinde kalplerde yaşatılmış ve yaşatümakta. lşte 1983'te alınan "aynen koruma" karan, burada aktarılmaya çalışılan bir üniversite atmosferinin tarihi bina restorasyonu ve kullanımı ile bütünleşmiş şeklinin, böylece korunması kararıdır. Yani, bina 1983'teki işlevi ve bu işlevle bütünleşen şekliyle aynen korunacaktır. Ülkede hemen her eğitim binasının genel yazgısı olan tahsisatsızlık ve bakımsızlık da zamanla Taşkışla'yı bir hayli yıpratmış, bina yeniden onarıma muhtaç hale gelmiştir. Zaman zaman bazı tutarsız eklentilerin istenmeyerek yapılmış olduğu da bir gerçektir. Ancak bina koruma kapsamında onarılırken bu tutarsızlıklardan da arındırılabilecektir.a Aynen koruma ile ilişkili bir başka husus da şudur: Anıtlar Kurulu'nca 1984'teöngörülen tanımlamalara göre birinci sınıf tarihi eserler IA, IB, \C gibi sınıflara ayrılmaktadır. Taşkışla için karar "aynen koruma" olduğundan bina IA sınıfına girmekte, binanın aynen korunması yönünde sadcce "bakım ve onarım ile yetinilmesi" gerekmektcdir. Fiziki ve inşai müdahale dolayısıyla yıkma, duvar örme, wclavaboduş vb. eklentiler gerektiren "otele dönüştürme" bu bina için asla söz konusu olamamaktadır. Yani aynen korunacak bu tarihi bina otele dönüşlürülemeyecektir. Taşkışla için "aynen koruma" karan Taşkışla aynen korunacaktır. Çünkü bu bina tarihe mal olmuş bir anıttır. Bu bina 1860'tan beri askerlik tarihimizin bir parçası olarak yaşamış, 31 Mart (yeni takvimle 13 nisan) dahil nice olaylara sahne olmuş, 1940'tan sonra harap bir haldc İTÜ'ye tahsis edilmiş, Emin Onat ve Bonatz gibi ünlü mimarların elinde dünyanın en güzel restorasyon örneklerinden birini oluşturacak şekilde onarılmış ve "üniversite" işlevine uygun olarak yeniden yaratılmıştır. Bu dönemden sonra Taşkışla bir üniversite binasıdır ve işte 1983'te bu durumuyla aynen korunması gerekli bulunmuştur. 1983'teki haliyle bu değerli bina İTÜ'nün Mimarhk ve Inşaat fakülteleri ile İTÜ'nün Rektörlük Merkez Binası'dır, tTÜ'nün somut bir simgesidir. Binanın aynen korunmaya değer bulunan iç ve dış görüntüleri kalplere yerleşmiştir. Üzerinde binaya uyumlu bir stilde taşa yontulu "Istanbul Teknik Üniversitesi" yazısı bulunan giriş kolonatlı ön cephe görüntüleri yıllarca kartlara, tcbriklerc gururla basılmış, Ust katta iç koridorların kesiştiği hole özenle yerleştirilmiş "Venüs Heykeli" kemerlcr altındaki siiüeti ile Bonatz'ın eski?lerinde ölümsüzleşmiş, üniversite ve fakülte kataloglarında simge olmuş, Ve Düşiindüriicü bir başka yan Gençlere yıllardır bu konularla ilgili meslek eğitimi veren, imar hukukunu, imar yasalarını, mimarlığı, restorasyonu, tarihi eser korumayı, şehirciliği, meslek kurallarını, meslek ahlakını öğreten, aynı zamanda gençlerin onurlu aydın kişiler olarak yetişmeleri için çırpınan öğretim üyelerinin uyarmalarına aldıran olmadığı gibi onlara karşı en ufak bir saygı da görülmüyor. Tersine bugün meslek kural ve yasalarını hiçe sayan iş becerenler, tüm bu doğruları öğretenlerin yanıbaşına kadar pervazsızca sokulup ellerinden kırk yıllık binalarını çekip almaya cüret edebiliyorlar! Gençlere bu doğruları öğretenler mi acaba yanlış yoldadırlar? Yoksa bu konularda bu doğrular yerine iş becerenlerin tüm yaptıkları mı öğretilmeli? Herhalde hayır. Bunlar öğretilmemeli. Dünyanın hiç bir ııygar ülkesinde yasaları saptırmanın, hafife almanın, meslek kurallarını ve meslek kurumlarını hiçe saymanın böylesi görülmüş şey değildir. Onun için yanlışları sorun yapmaksızın bir an önce efendice düzeltelim. Beceriklilerin becerdiklerine gelince... • Askerlik ve teknik eğitim tarihimizin bir anıtı olarak IA sınıfı "aynen korunacak" tarihi bir eser ola 1 'Çoğu gitti azı kaldı. Yirminci yüzyılın üç çeyreğini arkamızda bı raktık. Bugün son çeyreğe adımımızı atıyoruz. Yirmi beş yıl daha geçtı mi, yalnız yaşadığımız vüzyıl değil, damgasını taşıdığımız bln yıl da geride kalmış olacak. Ö günün gazeteleri 1.1.2000 tarihini taşıyarakyayımlanacaklar. Artık 1900'ler, 1800'ler, 1700'ler, vb. aynı zaman birimınin çerçevesi içinde ele alınacak. Selâhaddini Eyyubi. Aslan Yüreklı Richard, Mevlana, Dante, Kristof Kolomb, Ikinci Mehmet, Napolyon, Kant, Rousseau, Marx, Elnstein aynı bln yılın çağdaşlan arasında yer alacaklar. Belki ilkçağ, ortaçağ, yeniçağ deyimleri yerine insanlığın serüveni biner yıllık bölümlere Indirgenerek akılda tutulması daha kolay üç sıfırlı sayılar kullanılacak. Sezar'la Karl Magnus ne zaman yaşamışlardı? Isa'dan sonra birinci bin yılda. Yunus Emre, Kopernik ve Mozart hangi çağda bulunmuşlardı? Ikinci bin yılda." Başyazarımız Nadir Nadi'rim yukarıya bir bölümünü aldığım yazısı 1975'in ilk günü yayımlanmış; ama bugün için de geçerli, yarın da geçerli olacak bir mantığı dile getiriyor. Dünyada her şey göreceli değil mi 7 Biz olayları kısacık ömrümüzün zamansal mantığına sığdırmaya çalışırsak, çoğu gerçek karşısında körleşmez miyiz? Ne yazık, kimi insanoğlu içinde yaşadığı günlerin kavgasına kapılıp yok oluyor. • Bu haftanın ilk günü Nadir Nadi'nin odasında oturuyoruz. Cumhuriyet pazar günü öteki gazetelerle birlikte fiyatını 50 lira arttırmış; arttırmak zorunda kalmış.. Ama o ne? Başbakan Özal, pazartesiyi beklemeden kâğıda yüzde 35 zam yapıyor. A Turgut Bey, insan bu kadar açık verir mi? Tatil günü geçsin diye beklemez mi? Anlaşılan basına karşı hınç, özal'ın gözeneklerine sinmiş... Nadir Beye bakıyorum. Sakin... Ihlamur, çay kahve? Ihlamurlar gelıyor. Pencereden Cumhuriyefm eski ahşap konağı görünüyor. Onun arkasında Yeni Sabah'ın binası. O Yeni Sabah ki 1950'lerde de tıraj alanında Hürriyet'ten sonra gelirdi; Menderes'i tutardı. Zamanın Başbakanı Adnan Bey de Cumhuriyet'e kızardı; bir gün öfkelenmiş, emir vermişti: Kâğıdını kesin! Şaka değil, kâğıt devlet tekelinde. Cumhuriyet köşeye sıkışıyor. Yeni Sabah'a kamyon kamyon kâğıt taşınırken, bizim gazeteye Izmit Kâğıt Fabrikaları'nın kapısı kapanıyor. Ne yapmalı? idare Müdürü Talat Mithat Hemşeri geliyor: Nadir Bey, tirajı düşürelim.. Başyazar diyor ki: Hayır! O yavaş yavaş kendimizi ölüme mahkum etmek olur; okuriarımızın tümüne Cumhuriyet'i ulaştırmalıyız, herzamankl gibi basarız, eğer kâğıt vermezlerse durumu açıklanz ve gazeteyi kapatırız. Gazete basılıyor, zaman akıyor, gerilim yükseliyor, Ankara'dan haber geliyor, Cumhuriyet'in kâğıdı üzerinden ambargo kaldırılıyor; Menderes geri adım atmıştır. Ihlamurlar tütüyor, geçmişte basınbaşbakan ılişkilerine değgin anılar tazeleniyor; 20'nci yüzyılın ilk yarısından son çeyreğine geçilıyor; zaman, en acı anıları bile yumuşatarak ballandırmıyor mu? EVET/HAYIR OKTAY AKBAL SAYIN DOKTOR VE ECZACILARA Oktay Rifat İçin... "Ah, ölümü kimseninkine benzemiyor." Oysa herkesin ölümü birbirinin eşidir. Nice yaşasak da, bir gün son nokta konur. O nokta sanki bekler tepemızde gelip konacağı yeri, ya da satırın sona ermesini! Oktay Rifat 74 yaşında aramızdan ayrıldı. 'Garipçiler'den Orhan Veli 36 yaşında kopmuştu bu dünyadan. Ama kim ölü sayabilir Orhan Veli'yi? Hiçbir büyük şair, büyük yazar büsbütün yok olmaz. Yazılarda sürdürürler yaşamlarını. Oktay Rifat'ın ölümü beklenmedik bir anda oldu. Bir sabah yürek duruverdi; hepsi o denli yalın ve kısa. Herkes gibi öldü Oktay Rifat. Ama o şiirinde dediği gibi, yine de ölümü kimseninkine benzemedi. Benzeyemezdi de ondanl. Bir sanatçının yaşamı ne zaman noktalanır. Tükendiğinde, sustuğunda, işini bitirdiğınde... Oysa açıyordunuz sanat dergilerini, hemen her sayıda Oktay Rifat'ın yepyeni şiirleriyle karşılaşıyordunuz. Sürekli yaratan, sürekli duyan, düşünen, sürekli içinden dışından geçenleri okurlarına veren bir kişinin ölümü elbetteki başka ölümlere benzemez. Yaşı ister yetmişe, seksene ulaşsın, yine de büyük bir acı nedenidir böyle bir yaratıcının aramızdan ayrılması... Kendisi koymamış ki son noktayı! Ben tükendım, bittim dememiş ki! Okurları böyle bir şeyi akıllarından geçirmemişler ki! Şiirleri her ay dergilerde, kitapları vitrinlerde, okurların ellerinde... Oktay Rifat'tan bize kalan, önemli bir gömüdür. Eskimeyecek bir zenginliktir. Adaşımdı Benim adım da ondan bir armağandır. 'Oktay'ların en kıdemlisiydi, hem sanattaki hem yaşamdaki Oktay'ların en kıdemlisi... Başka bir Oktay daha var mı ülkede Oktay Rifat'tan daha kıdemli? Bilmiyorum. Lisedeyken bilgi yoksulu kişiler benimle onu karıştırırlardı. Kimi zaman da beni Oktay Rifat sanarak kınayanlar, tersleyenler de olmadı değil. Onur duyardım, ama "o Oktay ben değilım, o Oktay büyjk bir şairdir" derdim. 'Garip' kitabı çıktığında lise son sınıftaydım, Divan tutkunu edebiyat öğretmenim nerdeyse benı bütünlemeye bırakacaktı. Oktay Rifat sandığından! "öldü, öldüğünü bilmiyor İki elı yanına geldi, götürecekler Gitmem diyemiyor Tadamadı helvadan ve lokmadan Bir teşekkür olsun edemedi Tabutunu taşıyan dostlara Ah ölümü kimseninkine benzemiyor." O 'Garip' kitabı 1940 yılında yazın dünyamızı alt üst etmişti. Orhan Veli, Oktay Rifat, Melih Cevdet üçlüsünün birbirlerine benzer görünen, ama yine de ince ayrımlaria kişısel niteliklerini belirleyen ürünlerini şimdi okursanız o kısacak şiirlerin tazeliğınden, yeniliğinden bir şey yitirmediğini görürsünüz. Doğallıkla üç şair de 'Garip' çizgisınde kalmadı. Üçü de değişti. Orhan Veli'nin kısacık yaşamı 1950de sona erdi. Oktay Rifat'la Melih Cevdet ise en güçlü, en kalıcı ürünlerini daha sonraki yıllarda verdiler, ama 'Garip' şiirleri de yazın yaşamlarının değişik bir tat duyuran başarılı bir aşaması oldu. Oktay Rifat romanlar, oyunlar da yazdı. El attığı her yazın dalında başarılı ürünler verdi. Köşesine çekilmişti. Yazın çevrelerinden uzakta yaşıyordu. Birkaç yıl önce Bostancı'da bir içkili lokantada buluşmuştuk. Aksal, Eloğlu, Karaören ve ben. Son görüşüm oldu. Sonra Bağdat caddesinde yürümüştük biraz... Eski günlerden konuşmuştuk. Ankara'daki günlerden, babasından, benim büyükbabamdan ki Samih Rifat'ın yakın dostuydu söz etmıştık. Ne bilecektim onunla son konuşmam olduğunu... Yaşam çok hızlı akıyor, kimse kimseyi arayıp soramıyor, hepimiz kendi köşemızde bir yaşamı sürüklüyoruz. Çahşarak çalışmayarak, yaratarak ya da bir yaratma anını kollayarak.. Anılar bir kez baş kaldırmayagörsün, durdurmak güçtür. Oktay Rifat artık bu dünyada değil. Ama yazın dünyamızın içinde, yüreğinde... Yazıları, oyunları, romanları; en başta da şiirleri ile yaşıyor. Yaşayan bir şaire kim 'öldü' diyebilir. Her bireyin belirli bir yaşam süreci vardır. önemli olan bu sürecı iyi kullanabilmektir. Er geç o son nokta gelir, yaşam serüvenının son satırına yerleşir. Kimse kaçamaz bundan. Ölüm, Oktay Rifat'ın o çok canlı yaratıcılığını önledi, acımız daha çok bundan... Tek avuntu, Oktay Rifat'ın adım ölümsüzleştirecek yapıtlar bırakmıs olması. işte ölüm, böylelerine bir şey yapamıyor. Yapabilse Rimbaudlar, Puşkinler, Poelar, Haşimler, Nazımlar, Orhan Veliler bugün bile içımizde, aramızda yaşıyor olur muydu? Çağımızın insanı, bin yılı kapsayacak bir mantığın içine bütün olayları yerleştirip değerlendirebilir. Günümüzün aklı, bilinci, bilimi, zamanları güncellikte eritebilecek düzeye erişmiştir. * Başbakan Özal basına savaş açtı, hem de gazetelerin topuna bırden... Yazık ediyor kendisine.. "Çağ atladık" diyor Özal; ama ne çağın ne çağların farkındadır. Başbakanın bilinci, içinde yaşadığımız günlerin anlamını bile kavramaya yetmeyecek kadar cılız. TEŞEKKÜR 12.4.1988 tarihinde iyi ve çalışkan insan sevgili büyüğümüz Hollanda'nın dünyaca ünlü Bebeb Maması Üreticisi NUTRICIA'nın en son ürünü BAMBIX şimdi Türbiye'de. IBRAHIM SELVTN1N aramızdan aynlışı nedeniyle çelenk göndererek, gazetelere ilan vererek yurtiçi ve yurtdışından telefonla, telgrafla ve bizzat gelerek başsağlığı dileyen, acımızı paylaşan tüm kuruluşlara, eş, dost, akraba, arkadaş ve tanıdıklarımıza teşekkür ederiz. Saygılarımızla ÇİLEKLİ ELMALIARMUTLU VANİLYALI TROPİKAL MEYVELİ KARIŞIK SEBZELf YEDİ TAHILLI BİSKÜVİLI Barfıbix, tüm eczane ve ecza depolarına daÇıtılmıştır. Eşi: Fatma (Hacer) Selvi Oğlu: Cevdet Selvi, Halil Selvi ÖDÜL PLAKÇILIK YILIN MUZIK OLAYI! SABAHATTIN SEL YURUYEN ADAM Yakında tüm plak ve kasetçilerde Odul Plakçıhk IMÇ 6 Blok 6426 Tel: 513 34 66 , PINAR MÜZİK İftiharla Sunar MUHLİS ^ MUSA ^YAVUZ AKARSU EROĞLU TOP 3 Dev Sanatçının Birlikte Çalıp Söylediği MflcJÖROZGUNMUZIK YAPIM SflPA BAĞCAA SVHM. CUN AYDIN o,,y, Studyo Tonmalster SEZER BACCAN IMÇ 6 Blok 6506 unkapam Ist Tei 512 58 ]2 DESTE Müzlk Dünyasında TEŞEKKÜR Babam E y u p I c / ' i n hastalığını ılgi vc bilgisi ile tedavi eden EMAYE BOBİN TFXİ ALINACAKTIR I Dıkdortgen kesıılı cmayc bobin lcli (i/oleli) I00O Kg. Yuvarlak kesilli emayc bohin tcli (i/oleli) I52O Kg. I ama kesitli emayc bobin leli (i/oleli) 2000 Kg. kapalı teklif ulmu tısulü ile salın alınacaktır. 2 lhalcyc katılmak icin şarlnaıııe almak mecburidir. Şartnamcler; 36İŞB/8802 ve 37TTB/8645 dosya no'ları ile IEK İManbul Ticarcl Mudurluğu lev/ıpaşa Cad. No: I79 kat: 3 No: 301305 523 43 20(3 halj'dan 3436 FATİII/İSTANBU1. adrcsindcn bcdclsi/ olarak alınabılıı. 3 Teklıller en geç 5.5.1988 gunu saal 14.00'e kadar aynı adrcste 1. kal 106 no'lu odadakı Muhabcral Servisine verilmelidir. 4 Kurumumu/ 2886 sayılı devlel ihalc kanununu (abı olmayıp ihaleyı yapmanıakla veya dılediğinc kısmcn veya lamamen vermeklc serbcsıtir. TURKİYIİ tLLKTRİK KURUMU Şişli Etfal Hsl. Noroloji Klinik !jefi Ruh ve Sinir Hastalıklan Mutehassısı MUHABBET6 Yapımcı RIZAPEDUK Produktor MUHLİS AKARSU Dr. BAHATTİN YARDIMCI ile yakınlığını vc yardımlarını esirgemeyen Prof. Dr. FEY1AZ BERKAY'a Şişli Hast. doktor, hemşire ve personeline teşekkür ederim. KIZI BAKİYK ÇİÇKKOGLU PIIMAR MUZİK URETİM LTD.ŞTİ. IMC. 6 Blok 6511 Unkapanıistanbul Tel: 512 94 52
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle