26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 NİSAN 1988 CUMHURÎYET/13 Kravat hariç, 6 puan Yunanistan'ın kaliteli "Status" erkek dergisi, Başbakan özai'ın giyimini modaya uygun, ancak gereğinden çok 1ar bulduğunu belirten bir eleştiri yayımladı geçenlerde. Ama yine de Yunanistan'ın iddialı birçok erkeğinden iaha çok puan verdi. 10 üzerinden 6 puan. Derginin eleştiri yönelttiği bir başka nokta da kravatla cep mendili arasmdaki özenli uyum. STELYO BERBERAKİS ATİNA Başbakan Turgut özal, Yunan kamuoyundaki popülerlığini, kuşkusuz Davos doruğundan sonra kazandı. Davos öncesine kadar, Yunan basımna en çok deroeç veren yabancı lider olarak ün yapmasına karşın, Davos sonrası kadar popüler değildi. Yunan Televizyonu, Özal ile ilgili haberlerinde, Başbakan Özai'ın pek de iyi olduğu söyienemeyen fotoğraflarını ekrana getiriyordu. Nitekim Atina'daki Türk Büyükelçüiği Davos öncesinde ekranda kullanılan söz konusu fotoğraflann değiştirilmesini Yunan Televizyonu'ndan rica etmişti. Ancak özal, Yunan okuyucusu ve TV izleyicisi için, şimdi bambaska bir çehre ile ortay a çıkıyor. özai'ın gaietelerde dergi ve televizyonlarda kullarulan fotoğraflan sanki daha sempatikleşti. Davos ve Brüksd'de Özal'ı yakından görme fırsatını elde eden Yunanlı fotoğrafçı ve gazetecüer, özal iraajına, Yunan kamuoyunda apayrı boyutlar kazandırdılar. Yunanistan'ın oldukça kaliteli "Status" adlı erkek dergisi, erkekler için moda, otomobil, motosiklet, iyi lokanta, gidilecek yerler gibi konularda tavsiyeler yağdıran bir dergi... Bu derginin bir de "Resmi Kişiler İçin Moda" sayfası var. Geçenlerde derginin sayfalannı kanştınrken, Başbakan OzaTın bir boy resmi gözümüze çarptı. Sayfa, "Resmi KişUer İçin Moda" sayfasıydı. Ve dokuzu Yunanlı, biri yabancı resmi kişinin giyimi eleştiriliyordu. Yabancı olan Başbakan Turgut özal'dı. Diğerleri; hükümet kabinesinin en yakışıkh bakanlanndan biri olarak tanınan Eğitim ve Din tşleri Bakanı Andonis Tritsis, Spor Bakanı Kuluris, PASOK üyesi eski bakan ve çapkınlığı ile ün salan Andonis Kacifaras, başbakanla akrabalığı olmayan bayan bakanlardan Vaso Papandreu, Yeni Demokrasi Başkanı Konstantin Mitsotakis, Komttnist Parti Genel SekTeteri Harilaos Florakis, Yeni Demokrasi Milletvekili ve eski Olimpiyat şampiyonu Papageorgopulos'du. Hepsinin de giyimleri olumlu ve olumsuz açıdan elestiriliyor, ne giyerlerse daha çok yakışacağı belirtiliyor, ne giymeleri ve ne giymemeleri gerektiği gibi öğütler veriliyordu. Ancak bu resmi kişiler için modada genel bir "krizden" söz eden dergi, eleştirdiği resmi kişilere 10 üzerinden en çok 7 puan verdi. Başbakan Özal ise, 6 puan aldı. Özai'ın tam boy resmi, yürurken çekilmiş. Fotoğrafta, 1950 yıllannın modasının yeniden gündeme gelmesiyle ortaya çıkan knıvaze ceketli, piyetli pantolondan oluşan koyu lacivert takım elbisesi için, dergi özal'a şu öğütleri veriyor: "Sayın Ozal'ın giysilerine biiyök özen gösterdiği gözleniyor. Giydiklerine bakılacak olursa bu konuya büyuk onem veriyor. Ancak lacivert takım elbisesi modaya uygun oidugu halde, bu denli dar olmaması gerekirdi." Fotoğrafta Özai'ın beyaz gömleği, paralel çizgili kravatı ve paralel çizgili cep mendili de görülüyor. Derginin öğütleri şöyle sürüyor: "Sayın ÖzaFın bnradaki kravatı aşın derecede asortik.. Renk tonlan çok derin, hayal gucünden Ve cesaretli giyimden yoksun gibi.. Cep mendilinin de kravatıyla takım oluşturması ve cebe mimari bir biçimde yerleştirilmesini yorumsuz bırakıyoruz..." Dergi, kravatla mendilin takım oluşturmasına karşı çıkıyor ve diğer sayfalarında kravatla mendilin değişik renklerde ve düzenlerde olmasını öğütlüyor. Başbakan Özai'ın kravat iğnesi için ise dergi şunları yazıyor: "Sayın Özai'ın kravat ignesi aşın derecede yiiksekte... Her gözün görebitecegı bir yere lakılmış. İgnenin degerini vermek istediginden olsa gerek.." özai'ın ayakkabılarına ilişkin olarak da, bunlann, resimde olduğu gibi ponponlu değil, bağh olmasının daha uygun ve geri kalan klasik giysiye daha uyumlu olabilecegine dikkat çeken devgi, her şeye rağmen Özai'ın giyim merakı olduğu ve bu konuda gösterdiği gayretleri için "alu pnan' verildiğini yazıyor... Dergide yer alan diğer resmi kişilerden Mitsotakis, Florakis, Tritsis ve Kuluris ise taktıklan kravatlann bağlan nedeniyle eleştirilerek, en şık giyinenlerin arasında bulundukları halde ancak yedişer puan alabildiler... Dergiden özal gibi altı puan alan resmi kişilerin arasında Bayan Vaso Papandreu ve Marinakis yer alıyor. Davet edildikleri yerlere eh şık giysileriyle geldikleri gözlenenlerden Papageorgopulos, yöneltilen büyük eleştirilerden sonra dört puan, çapkınlıkları ve derginin "Greek Bouzouki Lover" olarak saldırdığı Kacifaras ise dergi tarafından 2 puanla cezalandırılmış... Başbakan özal, böylece Yunan gazete ve televizyonundaki siyasi haberlerden çıkarak moda dergilerine de konu oldu. Gazeteler, özai'ın Papandreu ile görüşmeleri sırasında giydiklerini "AvnıpaIdaşraa akunı" çerçevesinde değerlendirdi. itina'dan Lizbon'dan istavrit kokan evler HADt ULUENGİN LİZBON Portekiz, coğrafi konumu itibarıyla kıtanın parçası olsa da, adalı bir karakter arzeder. Sırtıru hep, ezeli düşmanı Ispanya'ya ve onun ötesindeki anakaraya dönmüştür. Ufku tarih boyunca okyanusa açılmıştır. Yeryüzünün en büyük ve en eski sömurge imparatorluklarından birini kurmuştur. Avrupa'nın badirelerinden ve sosyal çalkantüanndan uzak durmuş kendısıni tecrit etmiştir Salazar yönetimi, kıtada faşizmin yıkılışından otuz yıl sonrasına kadar Portekiz'de iktidar kalmıştır. Lizbonsefirlikleri, genelde emeklilik arifesi ve hatıra yazımı postlan olmuştur. Dilin Latince kökenine ragmen, Portekizce işitildiğinde, Slav lisaruymış izlenimi edinılmiştir. Son yıllara kadar, Portekiz Avrupa'nın marjında yaşaraış ve Portekizli, adalılara has özgünlüğünü korumuştur. dan Politeknik Sokağı'na dönerken çan çalar. Falcı Sokağı ise, di'ğerleri gibi parke taşı döşelidir ve sokaktan uzak bir fado duyulur. Lizbon tskenderiye hayallerini de andınr. Yıkılacakmış intibaıru veren kolonyel evlerde, ya çok genç ve çok fakir Mozambik göçmenleri oturur, yada çok yaşlı ve çok fakir aristokratlar ikâmet eder. Mozambik göçmenlerinin oturduğu evlerden, Benfıca maçının naklen yayım ve ızgara istavrit kokusu gelir. Balkonlarda çamaşır asılıdır. Aristokratların ikâmet ettiği evlerden ise, piyanodan Chopin noktürnleri gelir. Rıhtımdan Brezilya'ya hep bir şilep kalkar. Bafrro Alto taraflarında, tayfalar hüzünlü ve orospular hüzünlüdür. Yeşil şarap ve brandy içerler. Lizbon, metafizik zamanın ve güneş altında hüznün şehridir. Lizbon sonsuz cazibelidir. Yunan aergısı suîus, Bilbao'dan Stockholm'den Öliun, zeyun Isveçi şaşırtan edepsiz cuma' dahnda geldi 6 lu spermi yoluyla aktığından, dünyanın en büyük " ö ı e l " resim koBtLBAO Joaquin Recio Suleksiyonunun sahibi oluşunda şabires, insanlığın yüzünü kızartacak şılacak bir durum yok. kadar yoksul, yoksulluğu utandıXV. ile XVIII. yüzyıl Avrupa racak kadar çok çocuk sahibiydi. resim sanatımn bir özeti nıteliğini Malagalıydı Joaquin Recio. Kırk taşıyan Van Eyck, Rubens, El yaşındaydı. New York ya da tstanGreco, Murillo ve Goya gibi ağır bullu da olabilirdi. Pencerelerine toplann denizde kum olduğu 1200 gazete gerili bir kulübede yaşıyor, parçalık görkemli koleksiyona, yedi kişilik ailesine bakabilrnek yaklaşık bir milyar dolar değer biiçin yazın tarım işçiliği, kışın piçilmekte. Yapıtlann bir bölümü, yangoculuk yapıyordu. bugüne değin Baronun Lugano gölüne karşı yer alan özel müzeDünyanın türa umutsuzları gi'•YA umut kumarbazıydı Joaquin. sinde seyredilmekteydi. Diğerleri ; de Londra ve Amerika'da sergileEline ne geçerse piyangoya koyuniyordu. Ne var ki paraıun henüz yor, kimi kez bir demet yabani durduramadığı zaman ilerleyip, kuşkonmaz, kimi kez bir keçi yavateşli karısı ve yaşlılık çökertmenısunun büyuk ikramiyeyi oluşye başlayınca iyice omuzlanru, bir turduğu çekilişler tertipliyordu. düşüncedir aldı Baronu. Aslında resmi bir milli piyango satıcılığı yoktu; ama gezgin biletçi"Bir koleksiyon, yalnız sanat Uk yaptığı da çok olurdu. Anlayışb yapıtlannı kornmakla kalmayıp bayüerden veresiye bir tam numa gecmiş çağlardan gelecek çaglara ra alıyor, bu bilete ortak olmayı bir insanlık mesajı taşır" diyebiisteyenlere pay satıyordu. tspanlecek kadar ince bir kültürden süyollann pek düşkün olduğu milli zülen bu adam, sahibi ulunduğu piyango sistemi böyle işte: Halk 1200 müze parçasım, ne satmak ne arasında şişko diye adlandınlan de üç oğlu bile olsa, ölümlü insantek bir ikramiye var ve yarım ya ların eline buakmak istetniyordu. da dörtte bir bilet yerine, belli bir Değerinden daha az bir para karnumaraya ortak olduğunuzu gösşılığında ve fakat yapıtlan en iyi tererek pay fîşleri alıyorsunuz. Kaç koşullarda koruyup sergileyecek pay fışi satıldrysa, o sayıya bölübir devlet aramaya koyuldu. nüyor büyük ikramiye. Yirmiye yakın önerinin arasınJoaquin umut tüccarlığı yapı dan ilk elemede tspanya devleti, yordu ya, kuçuk oğlu öksürmeye Paul Getty Vakfı, Bonn ve Stuttbaşlayalıberi iyice yitirmişti kengart kentleri ile Isviçre'nin Ticinio MİNE G. SAULNtER isveç televizyonu tarafından gösterime sokulan bir program dizisi ülkeyi yerinden oynattı. Bu ülkeyi dışardan izleyenlerin zihninde "seks diyarı" tnitosu ne kadar yaygınsa, katı Protestan ahlakının bu ulkedeki gizli egemenliği o kadar güçlü. YAVUZ BAYDAR STOCKHOLM Önce koyu kırmızı bir yatak odası beliriyor. Ortada geniş ve yumusak divanda, şehla gözlü, dolgun bacaklı, erotik tebessümlü bir kadın, başını hafıfçe bize doğru çeviriyor. Dekolte giysisiyle yan uzanmış, göğüslerini enflasyonist bir edayla sergiliyor. Hizmetkârı Ziadko hemen arkasında, kollannı kavuşturmuş durumda ayakta bekliyor. Şark üslubuna uygun biçimde şalvar ve kuşak kullanan Zladko'nun belden yukansı, karşı cinsle doğrudan iletişim çağnşımları yaratmak için olacak, estner ve çıplak. Zladko'nun gözleri sahibesinin beyaz teni üzerinde gezinirken, cıyak rujlu dudaklardan şu sözcükler dökülüyor: "Yatak odamda sizi tatlı hizmetkânmla birükte ağıriamak ne mutluluk! Hoşgeldiniz!" tsveç'i geçen hafta yerinden oynatan "Edepsiz Cuma" işte bu hava içinde başlıyor. "Edepsiz Cuma" İsveç Televizyonu tarafından gösterime sokulan bir program dizisinin adı. Bundan böyle cuma geceleri geç saatlerde iki saatük bölümler halinde gösterilecek olan programın temel konusu söylemesi sakıncalı ama ne yazık ki belirtmek zonındayız stks. Üstelik tsveç'in ilk kez karşı karşıya geldiği bir olgu bu. Yani isveç Televizyonu'nda ilk kez baştan sona sadece seks ile ilgili olan bir program dizisi yayımlanıyor. Şaşırtıcı değil mi"? Ama lsveç'in bu ülkeyi dışardan izleyen zihinlerde "seks diyan" mitosu ne kadar yaygınsa, katı Protestan ahlakının bu ulkedeki gizli ve güçlü egemenliği o kadar güçlü. Programın, yasal hiçbir engel olmarnasına karşın, ancak 1980 sonlarında vücut bulması, tutucu çoğunluğun olası tepkisine karşı duyulan korku ile açıklanıyor. Erotik sahneler içeren sanat filmleri rahatça gösteriliyor, ama cinsel sorunlara değinen pedagojik bir program söz konusu olunca toptumun duyarlılığının arttığı düşünUlüyor. Tabuları kırma konusunda kararlı olduğunu söyleyerek, "Edepsiz Cuma"nın sunuculuğunu üstlenen Malena tvarsson, bir papaz ailesinin kızı. TV'de bir kadın programmda birkaç kez "cinsel soranlar uzmanı" olarak görunen ve bir gecede ulusa1 üne kavuşan Ivarsson'u bugün herkes tanıyor. Ayrıca bir gazetede büyük bir ilgiyle okunan "Malena Abla" köşesınin de sahibi. TV'd^ geniş bir seks programı yaynmlamak istediğıni, bunun hazırlıklarına uzun bir süre önce giriştiğini anlatan Malena, amacını "İsveç halkına seksin güzel, zevkli bir şe> olduğunu göstermek. Yatak iSşkikrine renk, ortak >aşama hu/ur katmak" biçiminde özetliyor. Malena'nın amacına ulaşıp ulaşmadığını söylemek için zaman çok erken. Ancak programın büyük bir ilgiyle karşılandığı ortada. Milyonlarca tsveçliyi ekran başına toplayan dizinin ilk bölümü, dunyaca ünlü bir kişinin yarı çıplak gösterisiyle açıldı. Cicciolina olmadan olur mu? Italyan yıldız milletvekilinin iki şarkısıru ve seksiktidar ilişkileri üstüne diskurunu dinledikten sonra, sırasıyla "İzle>icilerin Sorunlan", "Siyasetçileriraiz Sekse Nasıl Bakıyor", "Ev BalVden Mutluydular, ölülerini yakacaklardı TARIK ERSOY BALİ (ENDONEZYA) "Bakın burada işler aceleye gelmez. Burası farklı bir yerdir. Her şeyi yavaş yapın. Kendinizi »ıkıntıya sokmayın." Balili turist rehberi Wan'ın havaalanında karşıladığı gruba verdiği ilk tavsiyeler böyle başlıyordu. Wan, beline sardığı koyu kırmızı renkli kumaş, mavi gömleği ve yanık teniyle görüntüsünü tamamlayan sağ kulağınm arkasına yerleştirdiği beyaz zambak çiçeğini, adaya ilk adımlanru atan turistlere göstererek konuşmasını sürdürüyordu: "Yanlış anlamayın, kulağıma bu güzd çiçeği 'müsait' olduğum için takrruyorum, siz de deneyin, yaşam daha da guzelleşecek göreceksiniz." Gerçekten de öyle oldu. Zaten dünyanın yaradıhşını anlatan eski bir Endonezya elyazmasına göre Bali Adası, evrenin merkezi değil miydi? Bir kaplumbağanın sırtına binmiş olarak tasvir edilen, "Mis kokan bir gök ve birbirinden güzel nadide çiçeklerie bezenmiş" bu ada, anlaşılan aradan geçen yüzyıllarda pek değişmemişti Balililer de kendilerinin diğer Endcnezyalılardan farklı olduklarını duşünmenin keyfıni yaşamıyorlar mıydı? Rivayete göre büyük bir Java rahibi, bir zamanlar gerçekten Java ile Bali'yi denizden birleştiren ince kara parçasına parmağını değdirerek bu bağı ortadan kaldırmıştı. Diğerlerinden farklı olmak için coğrafya bile uygundu artık. Adalıların yaşam felsefeleri kadar dinleri de ülkenin bütününden bir hayli farklıydı. Adada hemen hemen bütün evlerin bahçesinde küçuk tapınaklar yer ahyordu. Her sabah bu tapmakların önune ve bütun koy yollarında gorülen adak yerlerine, binlerce Balilinin iyi ruhları anmak için getirdikleri pirinç, kumaş parçaları ve .meyveler özenle yerleştirihyordu. Sabahın erken saatlerinde birbirinden canlı renklerle giyinmiş Balililerin geldikleri veya gittikleri yer bir tapınaktan başka ne olabilirdi? Balilinin ölüm kavramı da adadaki bitki örtüsü ve renk zenginliği gibi farkhlık gösteriyordu. Sabahın erken saatlerinde şarkılar söyleyerek bir panayıra gidercesine yollara dokülen binlerce Balili, en şık elbiselerini giymiş neşe içinde yürürken izleyenlere "Acaba cenaze yakma törcni yerine başka bir yere mi geldik?" sorusunu sorduruyordu. Cenazesi yakılacak kişi köyün rahibiydi ve iki ay önce ölmüştü. Ailesi cenaze törenini yapmak için para biriktirmiş ve sonunda o "mullu gün" gelmişti. Muttulardı, çünkü ölenin yakılması, ruhunun serbest kalarak yüce Tanrı ile bir araya gelmesini sağlayacaktı. için hazırladığj pirinç, et yemekleri ve meyveler yenirken, yakma töreninin yapüacağı alan binlerce kişiyle doluyordu. Gelenler yanlannda getirdikleri adaklan yere serdikleri bir hasınn üzerine özenle yerleştiriyor, sonra da manda derisi şemsiyelerin altına yerlesip, koyu bir sohbete başlıyorlardı. Bambu, kâğıt, tel, ayna parçaları, kumaş ve çiçeklerden yapılmış 67 metre boyunda katafalklar, alana girdiğinde heyecan son haddine varmıştı. Yaklaşık 30 erkek tarafından taşınan katafalklardan birincisinde rahibin cesedi, ikincisinde ise saatler sonra bu cesedin, üzerine konularak yakılacağı sarı bir manda heykeli yer alıyordu. Katafalkları uzun bambu ağaçları üzerinde taşıyan köylüler durdukları yerde titremeye başlayıp, sağa sola doğru koşmaya başladıklannda töreni izleyerüer çılgınca bağırıyor, ellerini yerden göğe doğru sallayarak kaçışıyorlardı. Katafalk kendi etrafmda dondürülürken bir an duşecek gibi oluyor, sonra çığbklar arasında tekrar doğrultuluyordu. Böylece ölenin ruhuna "sağı solu şaşırülmış" ve artık evine geri dönmesi engeUenmişti. Uzun dualar ve adaklardan sonra yakma işlemi başlıyordu. * Bambulardan yapılmış küçük bir eve konulan tabut özenle tutuşturulacak, yüksek bir ağacın üstüne asılan benzin bidonundan gelen basınçlı gazla son parçasına kadar yakılacak ve külleri ailesi tarafından denize atılacaktı. Şehrin öteki dayanılmaz cazibesi ise, "Lizbon Hayaleti" olarak bilinen ve yirminci yüzyıhn en büLizbon ise egzotiktir. Okaliptus ağaçlarından hiç yaprak eksik ol yük şairlerinden olan Fernando maz. Erguvanlar erken açar. Gün Pessoa'nun burada yaşamış olmabatımında rüzgâr, okyanustan kal sından kaynaklanır. Lizbon, eski kar, Taç Irmağını yalar, dokları pardesüsü ve geniş kenarlı şapkageçer, llâhi Ruh Yokuşu'ndan yu sı ile dolaşan hayaleti olmadan dükarı çıkar ve Pompal Markizi şünülemez. Şehir ve şair birbirlemeydanında biter. Afrika kokusu rinin metafizik tamamlayıcılandırgelir. Lizbon nostaljiktir de. lar. Tramvaylar, KadıköyKısıkh güFernando Pessoa, hayatı bozergâhında çaüşmış olanların tıp yunca hiç mülk edinmemiş ve hep kısıdır. Vatman, 5. Pedro Sokağı'n anonim otel odalannda yaşamıştır. Sayısız takma ad kullanmıştır. öidüğünde, dört ayrı kişilik ve bir otel odasında bir bavul şiir müsvettesi bırakmıştır. "Ben bir hiçim. / Ben hiçbir zaman hiçbir şey olmayacagım. / Ben hiçbir şe> olmak isteyemem. / Bunun dışında, bende dünyanın bütun hayalleri var"diye başlayan Tutüncü Dükkam'nı da otel odasından yazmışYatak tlişkileri", "Tao'da Kadın tır. Kıtanın marjında olan PorteErkek Eşitli^i Duşüncesi" gibi köşeler izledi. Stüdyo, konuklar ta kiz'i Avrupa yeniden keşfediyor. rafından zivaret edildi. Malena, ya Hayatm marjında yaşamış olan tak odasının yan bolumünde bu Fernando Pessoa'yı ise, hem Porlunan ve Marilyn'nin dudaklan tekiz, hem Avrupa keşfediyor. esprisinde hazırlanmış bir kapıdan Doğumunun yüzuncü yıldönümü içeri giren bu konukları, falluslar münasebetiyle, Lizbon Merkez ve dikit biçiminde kadın göğüsle Kütüphanesi'nde on bin sayfalık rinin iç dekoru oluşturduğu salo Fernando Pessoa arşivi açılıyor. nunda kabul etti ve yatak odasın Gloria Sokağı'ndaki A Bresıllieria daki divanına götürdü. Programın kahvesinin önüne de, "Lizbon en "ateşli" bölümünü, Guy de Ma Hayaleti" nin büstü dikiliyor. Pesupassant'mn öykulerini üzerine soa'nın şiirleri, romanları, pilisıFransız TV'sinin hazırladtğı erotik ye hikâyeleri, piyesleri, Ingilizcefilmlerden ilki "Limonluk" oluş ye, Fransızcaya, Almancaya, Danimarkacaya çevriliyor. Paris, turdu. Berlin, Londra Pessoa'yı konuşu"Edepsiz Cuma" farklı tepküer yor. Hayat, hayatın marjında yatopladı. "Şahane", "Evimize bişamış olanı ve "hiçbir zaman hiçraz sıcaklık gddi" gibi görüşlerin bir şey olamayacaL olanı" keşfeyani sıra "seyTettigimiz en kötü, diyor. en iğrenç program" diyenler de var. Şurası kesin ki, başarılı dlsa Lizbon'da, KadıköyKısıklı da olmasa da, konu sıkıntısı çeken tramvaylannm tıpkısı çalışır ve Isveçlilere "Edepsiz Cuma" bir rüzgâr okyanustan eser. Kolonyel ilaç gibi geldi. Seks, Isveç'te de ka evlerden, ızgara istavrit kokusu ve palı bir kutu. Chopin noktürnleri gelir. Lizbon, egzotik ve güneşte hüzünlüdür. Fernando Pessoa, geniş kenarlı şapka giyer ve Gloria Sokağı'ndaki A Bresilieria kahvesinden platonik sevgilisi Daisy'ye mektup yazar. Bir de, "Bende dünyanın bütün hayalleri var" diye yazar. Lizbon'da dünyanın bütün hayalleri, eTken açan erguvanlar ve BrezilRahibin ailesinin törene katüanlar ya'ya kalkan şilepler vardır. Zürih'ten Baron Thyssen Bonemisza, "Bir koleksiyon yalmz sanat yapıtlannı korumakla kalmayıp, geçmişten geleceğe bir insanlık mesajı taşır" diyor. Hans Hemrich ThyssenBonemisza. di umudunu. 86 949 numaralı bilete, yasal olandan daha fazla pay sattı. Açıktan birkaç kuruş daha kazanabilmek için. Tanıyanlar, "şeftali kunısu" diye çagırırlardı Joaquin'i. Tek ikramiyelik çekilişte piyango onu mu bulacaktı yani? Anasından dogarken vurmuştu ona piyango. tkramiyesi ömurboyu yoiduktu. 86 949 numaralı bilete, gereğinden çok pay satılmıştı. 86 949 numaraya, şişko vurdu o hafta. Sekiz milyon peseta Joaquin için büyük paraydı. Yaşammı değiştirecek fırsat, ölü bir yüdız gibi kayıp gitmişti ufkundan. Pay sahiplerinin öfkesini ve devletin zengine serçe, yoksula kuzgun pençesini de düşününce... bir zeytin ağacına kendini astı Joaquin. Burası Ispanya. Şairleri zeytin ağacı dibinde kurşuna dizerler. Yoksullar zeytin dallanna asar kendilerini. Adı Hans Heinrich Thyssen Bonemisza. Baron doğmuş anasından. Dünyanın yedi bucağında ticaret ortakhklan, borsa bonolan, kâr payları var. New York, Londra, Madrid'de oturmadığı zamanlar, kendi ülkesinde, yani tsviçre'de Lugano gölüne karşı bir sarayda yaşıyor Baron Thyssen 1961 yılı lspanya güzeli ve Katalan oluşu dolayısıyla da açıkgözlülüğü hamurunda taşıyan hanımı Carmen Cervera'nın da üçuncü kocası olmak mutluluğuna erişebilmiş bir kişi. Rockfeller ya da Paul Getty gibi koleksiyoncuların sonradan gördükleri, onun mavi kanma ve banka hesaplarına babasının soykantonunun adaylığını fînale bırakan Thyssen'e, bir yıldır ne cilveler yapılıyor bilseniz. Federal Cumhurbaşkanı Richard von Weizsaecker'in bile Alman önerilerini deaeklemek üzere kalkıp taa tsviçre*ye kadar ayağına gittiği koleksiyon, sonunda Ispanya'ya kaldı.. ama henüz "yalnız" on yılhğına. tspanyollann Güzel Sanatlar Akademisi büyük ödülüyle yağlayıp, yirmi milyar peseta (Paul Getty'nin önerisinden ucuz) dışında, Buen Retiro Dükalığı unvanını vaat ettikleri Baron aslında kraliyet ailesinin üstü kapalı ricası ile güzel kansının haunnı kıramamıştı sonunda. tspanyol devletinin başı taçlı ne kadar diplomatı varsa seferberliğe çıkanp, önünde dörde katlandığı koleksiyon, Madrid Prado Müzesi'ni bir anda dünyanın bîr numaralı resim müzesi yaptı. Carmen Cervera ise güzel bacaklannın üstüne sıkıca tutturulmuş akıllı başına, "Miss tspanya"lığm sahte mücevherli tacmdan sonra baroneslikten geçen bir yörüngenin bitiminde, gerçek düşeslik tacını geçirmekte. Baron Thyssen ünlü koleksiyonunu ilk on yılm sonunda belki başka bir devlete cmanet edecek. Ama başını on yıl için hanım dırdırından kurtardı ya şimdilik... Claude Lelouch'un çok güzel bir fümidir "Bazılan ve diğerieri." Özgün müziğinin sözlerinde şöyle bir tümce geçer: "Biitün insanlar eşittir. Ne var ki bazılan, diğerlerinden daha çok eşittir." VIP'LE BAHAR GEZILERI Moda merkezine yolculuk!... Gürültü makinesi 'Heuroka' DOĞAN ABALIOĞLU ZÜRİH Avustralyarun 200. keşif vıldonümü kutlamalarına katkıda bulunmak için kentin Zürichhorn (Zurih Boynuzu) yöresitıdeki Jean Tinquely'nin "Heuroka" adlı demir plastiği geçenlerde sökuldü. 30 nisanda Brisbane (Avustralya) kentinde "çağımız teknolojisinde özgür çalışma" adıyla İsviçre pav^onunda sergilenecek. "Heuroka"; Arşimet'in elinde tasla hamamdan fırlamasındaki bağırmasıyla eş anlamlı, eski Yunancada "buldum" demek. Pos bıyıklı Tinquenly'nin "Expo Lozan" için olan bu çalışması, daha doğrusu buluşu. 1964 Dunya Fuarı'ndan sonra "Walter Bechller Vakfı" tarafından satın alınmış ve ödünç olarak 1967'de Zürih kentine verilmiş. O zamanlar gölun karşı kenarı \Vollishofen sakinleri imza karşılığı Heuroka'yı istememışler. Saat 11.00 veya P.OOsularında Casino'ya doğru parkta geziyorsanız, insanların toplandığı bu plastiğin önunde durun. 20 vılın üzerinde artık Zürih Boynuzu"nun simgesi olan ve halk ağzinda "güriiltü aygıtı" Heuroka, 15 dakikalık devinime başlayacak demektir. Kulak tırmalayıa seslerle salt görsel sanat sergileyen bu 10 ton ağırhğındaki demir yığını hurdacılardan topîanrrnş parçalardan, elektrik motorlarından ve çeşitli grupları devinime geciren kayışlardan oluşuyor. "Heuroka" plansızlık nedeniyle numaralanarak soküldu. Bazı pârçaların norm dışı olmasından 4,5 ton tahta ile sandıklanıp Basel'den Ren akarsuyu yoluyla Amsterdam'a postalandı. Oradan "Barber Texas" g'emisiyle küremizin diğer yarısına yolcu edilecek. Ve eğer kendisiyle taruşmadıysanız, bu yılm sonunda gene Casino yakınındaki \erinde, Zürih Boynuzu'nda sizi bekleyecek. i Sadece gidiş fiyatından UCUZ MİLANO FIRSATI: 4 TAM GÜN: Otel + Kahvaltı + GidişDönüş uçak ve Venedik'i görme imkânı. Hareket 29 Nisan myrmal ırçuş: liyal İ3.000 tamamı tl. İŞTE AMERİKA: 10 Mayıs ve her ay ÇİN EFSANESİ: 12 Mayıs GÜNEY AMERİRA: 13 Mayıs ATİNA GEZİSİ: 14 Mayıs ve her ay BUDAPEŞTEVİYANA: 14 Mayıs ve her ay UZAKDOĞU: 15 Mayıs ve her ay NİL SEFASI: 15 Mayıs İŞTE RUSYA: 18 Mayıs VIP TURIZM Pirinçcioölu Elmadağ: Cumhuriyet cad 12 Elmadağ Tel 131 15 66 (10 hat) Maslak: Pabetland Tel. 176 24 28 Balıhler cenaze törenlenne renkl, gıysıler ıcınde. sarkı söyleyerek gıöıyorlar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle