23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 NİSAN 1988 KÜLTÜRYAŞAM CUMHURİYET/^ İSMAIL GÜLGEÇ DÜNYASINDA INCELEME ARAŞTIRMA YÖNETEN ŞAHİN ALPAY HAYVANLAR EFENPiM. Rî BU HAFtt Mehmet Alî Aybar'ın anıları T İ P Tarihi M.Ali Aybar, 1. Cilt, BDS Yayınlan, Ocak 1988, 306 s. Mehmet Ali Aybar'ın Tiirkiyc lşçi Partisi Tarihi adını tasryan ve beş ciltten oluşması tasarlanan eserinin birinci dldi yayımlandı. Bu cildin ilk yansını kapsayan "Giriş" bölümunde Aybar, 1946'da çok partili düzene geçişten 12 Eylül sonrasına kadar uzanan dönemle ilgili gözlemlerini, Osmanlı ve Cumhııriyet Türkiyesi'nin sosyal ve siyasal yapısı üzerine çözümlemeleriyle birlikte işliyor. Kitabın geri kalan bölümü ise, büyük ölçüde, Aybar'm Şubat 1962'de TtP'in baskanlığını yiıklenmesinden partinin 1965'te parlamentoya girişine kadarki yıllarla ilgili anılannı içeriyor. mürünün ortadan kalkması için üretim araçlannın kamulaştırılması hiç de yeterli olmayabiliı. Sömürüniln gerçekten kalkması için, üreticilerin ürettikleri artıdeğerin kullanımı üzerinde söz ve karar sahibi olması şarttır... Diktatörlüklenn kucağma düşraemek için, deraokratik müesseseleri mutlaka muhafaza edeceğiz, vetersizliklerini gidereceğiz... Fakat herhalde temel hürriyetlerin komyucusu olan demokratik müesseselerden, yani serbest seçimden, dokunulraaz temel haklardan, basın hürriyetinden, çok partili sıstemden vazgeçlet ve başkalan karşısında belirli dokunulmazlıklara ve özgürlüklere sahip olması demektir" (s. 678). "Düşüncenin suç sayıldığı yerde demokrasi yoktur. Düşünce özgürlüğü insarun doğal hakkıdır... Hakikat düşüncelerin çarpışmasından doğduğuna göre, herhangi bir düşüncenin yasaklanması hakikati bulmamızı engeller" (s. 122). 1960'ların radikal iklimi içinde Aybar, görüşlerini pek dar bir çevre ile paylaştı; Aybar'ın bireyci sosyalizmi o günden bugüne Türkiye^ de fazla taraftar bulamadı. ^ O ' t e TİP başkanlığmdan uzaklaştınldı; daha sonra kurduğu Sosyalist Devrim Partisi pek ilgi görmedi. Ama Aybar 1940'tan bugüne kalemiyle ve eylemiyle yılraak bilmeycn bir sahip olanlar sınıfı var... Başlıca üretim aracı olan toprağın, Osmanhda devlete ait olması, yöneticiler sınıfına... toprak rantına el koyma olanağını verir. Beri yandan bu sımf merkezci ve dikine hiyerarşili bir devlet teşkilatı sayesinde ve merkezi bir orduya dayanarak tüm ülkede buyruğunu yürutmüştür. Yüzlerce yıl devam eden bu uygulama, yöneticiler grubunda devletin sahibi olduklarına dair bir bilinç yaratmıştır. Her şeyden kendilerini soramlu saymışlardır... Günümüzde de aynı bilinci taşıyan askersivil yönetici kadro, devletin kaderi üzerinde daima son sözü söylemek hakkını kendinde gönnektedir:' (s. 667). Aybar 27 Mayıs askeri müdahalesini de, devlete sahip olanlar sınıfının, "devletin geleneksel sahipleri"nin, "dizginleri gene ele geçirmeleri", (s. 77) şeklinde yonımluyor ve şöyle diyor: "Türk ulusuna ileriye açık, çağımızın en demokratik anayasalanndan birini armağan ederek iktidan sivülere devretmiş olmalan 27 Mayısçılar için övünülecek, onurlu bir adımdır. Ama demokrasiye paydos denilmesi ve sonraki darbelere kapı açılmış olması da, madalyonun öbür yüzüdür. Demokrasiye tepeden inme hareketlerle gidilemiyor. Demokrasi yüzme gibi, su yuta yuta öğrenilir. Yani düşe kalka. Deraokratlar bir askeri darbe ile değil de, seçimler sonucunda iktidardan uzaklaştınlmış olsalardı, bugün demokrasımiz daha sağlam temeller üzerinde otururdu" (s. 72). Her olguyu ak ya da kara görme eğiliminin ağır bastığı bir kültür ortamında "madalyonun iki yüzünü" görebilme gucüne sahip bir siyaset adamı olduğunu Aybar, çeşitli vesilelerie bu kitabında da gösteriyor. Aybar'ın, sekiz yıl başkanlıgını yaptığı ve yakın siyasal tarihimizde, aldığı oyların oranı ile ölçülemeyecek ağırlıkta bir rol oynamış olan Türkiye lsçi Partisi'nin tarihini, kendine özgü bir yaklaşımla kaleme alması, bu tarihin anlaşılmasına çok değerli bir katkı. Ş.A. KİM KİME DUM DUMA BEHIÇ AK k&n&durumvfida» fo 19601ar Türkiyesi 1960'larda Türkiye, o günlere kadar hiç görmediği ölçüde geniş bir siyasi özgürlük ortamıru yaşıyordu. O yülarda ülke sorunları üzerinde kafa yormaya başlayan aydınlann ve gençlerin düşüncelerinin şekillenmesinde iki akımın büyük etkisi oldu. Bunlardan biri, Yön (daha sonra Devrim) dergisi çevresinde toplanan 'radikal' akımdı. Bu çevre 1930'larda K»dro dergisinde geliştirilen flkirlere benzeyen ve Kemalizmle Mantizmin kanşımı denebilecek görüşleri savunuyordu. Diğer etkili akım ise, TİP ve çeşitli dergiler etrafında kümelenen sosyalistlerden oluşuyordu. Radikallerin soldaki başlıca rakibi olan sosyalistler, TİP'le birlikte ilk kez seslerini yurt çapında duyurma olanağını bulmuşlardı. Ancak kendi içlerinde sosyalizmi farklı yorumlayan kesimlere aynlıyorlardı. Aralarında Aybar'm hayli kendine özgü bir yeri vardı. Hiçbir çoğunluğun çiğneyemeyeceği ternel hak ve özgUrlükleri esas alan demokrasi anlayışı ıle Aybar, sosyalizmi n "bireyci" bir yorumunu savunuyordu. Kitabında bu anlayışını şu sözlerle dile getiriyor: "Sö Aybar'ın sekiz yıl başkanlıgını yaptığı ve yakın siyasal tarihimizde, aldığı oyların oranı ile ölçülemeyecek ağırlıkta bir rol oynamış olan TtP'in tarihini kendine özgü bir yaklaşımla kaleme alması, bu tarihin anlaşılmasına çok değerli bir katkı. meyeceğiz. Kısacası iki kelimeyi korkmadan birleştirerek diyelim ki, fertçi bir sosyalizm tatbik edeceğiz" (s. 1123). siyasi özgürlük mücahidi; siyasal görüşlerini paylaşmayanların da derin saygı duyduğu bir flkir ve siyaset adamı olarak toplumumuzda yerine aldı. fitTeRvnT>Fiez. OİWyoK.<.MPi.. P I K N I K PİYALE MADKA ,ME "Fertçi sosyalizm" Aybar'ın sık sık vurguladığı, bıreyi esas alan özgürlük anlayışının Batı'da baş temsilcisi John Stıurt Mill olan siyasi liberalizme dayandığı söylenebilir. Aybar'a göre: "Demokrasi, devlet karşısında kişinin dokunulmaz, devredilmez, zamanaşımına uğramaz hak ve özgürlükleri olduğu anlamına gelir. Demokrasi, kişinin doğuştan dev Devlete sahip olanlar Aybar'ın bu kitabında dile getirdiği, amlarla iç içe geçen baa gözlem ve çözümlemeler siyasal hayatımızın anlaşılması açısından değer taşıyor. Bence bunların en önemlilerinden biri, Aybar'ın geliştirdiği "devlete sahip olaniar sınıfı" kavramı. Bu kavramı şöyle açıkiıyor: "Osmanhda bir devlete KISA KISA 12 EYLÜL VE HUKUK / Halit Çelenk, Onur Yayınlan, Ankara 1988, 1S7S. Değerli hukukçu Halit Çelenk, İdam Gccesi Amlan ve Kanurlar'ı (1978) izleyen onuncu kitabını yayımladı. Çelenk'in 1980'lerde yayımlanan bu ilk kitabı adını, kitabın başında yer alan ve "12 Eylül Hukuku"nu irdeleyen incelemeden Devlet ceza verebilir mi? Toplumsal Savunma llkeleri / Filippo Gramatica, Çev. Sami Selçuk, Hatiboğlu Yayınevi, Ankara 1988, 391 s. KÖKSAL BAYRAKTAR Çağdaş ceza hukukunun en önemli yapıtlanndan biri, geçen günlerde Yargıtay uyesi değerli hukukçu Dr. Sami Selçuk'un an Türkçesi ile dilimize kazandırıldı. Ceza hukukunun işlevi ve toplum ile birey karşısındaki rolü konusunda düşünen herkes için bu yapıt bir başvuru kitabı niteliğini taşıyacaktır. Devlet cezalandırma hakkına sahip midir? Bazı eylemler neden ve hangi gerekçelerle suç sayılmaktadır? Suçlu kimdir? Suçluyu cezalandırmak devletin görevi olmalı mıdır? Suçluyu cezalandırşinin işleyebileceği ve yasaca cinayet ya da cürüm diye nitelendirilen davranışa bağlanmaksızın bireyi korumak ve hatta iyileştirip duzeltmek kaygısını taşıyan bir toplumsal savunma hukukunu, geleneksel ceza hukukunun yerine geçirmek söz konusudur..;' ğine uygun toplumsal savunma önlemleri uygulanmalıdır. Bu uygulama elbette cezaevinde >apılmayacaktır." Kitap, 20. yüzyıl ceza hukuku ile uygulamasını çok etkilemiş bir doktrinin tüm ilkelerini içermektedir. Yüzyıl başlannda niizlenen, sonra giderek gelişen bu doktrin suç, suçlu, cezalandırma kavramlarına yepyeni boyutlar getirmiştir. Doktrine göre: suç, ceza ve sorumluluk yapay kavramlardır. Siyasal iktidar, kendi isteğine uygun olarak, birtakım yasaklar koymakta, bunların bazılarım suç olarak nitelemekte ve suçu işleyene ceza vermektedir. Suç, böylece, siyasal iktidann belli bir dönemdeki tercihi olmakta ve bunun sonucunda da insanlar "ürkütüctı ve korkutucu bir cezalandırma politikası içinde" ezilmektedir. Yapay bir kavram, en büyük gerçek olan insanı, gene yapay bir sıstem olan cezalandırma alanı içine sokmaktadır. Bu ceza, hukukunun tarihsel yanlışlığıdır. Bu yanlışlığın duzeltilmesi için "ceza" terk edilmeli, "bireye uygun önlemler" getirilmelıdir. Gramatica bunu şöyle açıklamaktadır: "...Devlet toplum içinde yaşamak durumunda olan bireyin sıkıntılanm ve tedirginliklerini ortadan kaldırmakla yukümlüdür. Yasaca öngörülen düzeni kurmak için, devleün cezalandırma hakkı değil, toplumsallaştırma görevi vardır. Toplumsallaştırma görevi ceza aracılığı ile değil, tersine önleyici, eğitici ve iyileştirici nitelikteki toplumsal savunma önlemleriyle yerine getirilmelidir" HIZLI GAZETECİ SECÜKT $IÎ.V UtllA f/V /£•;/*.. MERÎEPE.r KALplglMA UZAÜMlŞB'lR APMIN Eütö'N OrriiNPEN âEÇİP, Wk 6ÖZÜMUZB .. SCH M0P5L ft/iefct/ ARAdAPAN ihll'P TEK£RL£KLERE EÜ 12EYLUL ve HUKUK HALtT ÇELENK Suçluyu korumak Gerçekten, "suçluyu korumak ve iyileştirip duzeltmek" bugünkü modern ve gelişmiş toplumlann başlıca amaçlanndan biri olmalıdır. Birtakım varsayımlarla insanı "suçlu olarak damgalanmış ÇİZGİLIK. KÂMtL MASARAU r. U . alıyor. Buyük bölümü son yıllarda yayımlanan ve düşünce özgürlüğü, ölüm cezası, vatandaşlıktan çıkarma, sendikal haklar, genel af, hukuk devleti, sıkıyönetim yasası gibi 1980'lerde Türkiye'nin temel hukuk sorunlanru ele alan yazılar kitabı tamambyor. Kitabın başında Prof. Bahri Savcı'nın sunuş yansı yer alıyor. SENDİKAL HAKLARIN ULUSLARARASI KURALLARI VE TÜRKİYE / Mesut Gülmez, TODAlE Yayını, Ankara 1988, 487 s. Türkiye, sendikal özgürlükler alanındaki uluslararası ilkelere aykın düzenlemeler ve uygulamalar nedeniyle uzun süredir Uluslararası Çalışma örgütü denetim organlarırun gündeminde yer alıyor. Doc. Dr. Mesut Gülmez, bu çalışmasında UÇÖ belgelerine dayanarak, sendikal haklar ve özgürlükler alanındaki uluslararası kuralları ayrıntılı bir şekilde inceliyor. Çalışmanın son bölümunde, sendikal haklara ilişkin uluslararası sözleşmeler açısından Türkiye"de 12 Eylül öncesindeki ve sonrasındaki durum irdeleniyor. Gülmez, bu çalışmayı, sendikal haklara yer veren UÇÖ dışında kalan belgeleri de ele alacağı bir ikinci çalışmayla tamamlayacağını belirtiyor. Gülmez'in bu önemli çahşmasıyla ilgili bir değerlendirme yazısını önümüzdeki haftalarda yayımlayaca|ız. SEÇME KONUŞMA VE MAKALELER / Mihail Gorbaçov, 1. Cilt, Çev. Mahmut Coşkun, Amaç Yayıncılık, Şubat 1988, 306 s. Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreteri Mihail Gorbaçov'un 1985 ve 1986 yıllanna ait konuşma ve yazılarından yapılan seçmeler bir kitap dizisi olarak yayımlanıyor. Gorbaçov'un önderliğini yaptığı ve "glasnost" (açıklık) ve "perestroyka" (yeniden yapılanma) sözcükleriyle anılan Sovyetler Birliği'nde yenilenme hareketi hakkında birinci elden bilgi sağlayan bir kaynak. Çağdaş ceza hukukunun en önemli yapıtlanndan biri dilimize kazandırıldı. Devlet cezalandırma hakkına sahip midir? Bazı eylemler neden suç sayılmaktadır? Suçluyu cezalandırmak yerine topluma kazandırmak daha uygun değil midir? Bu gibi soruların yamtı özgün bir biçimde verilmekte. mak yerine topluma kazandırmak daha uygun bir davranış değil midir? Bu ve bunun gibi sorularm yanıtını Filippo Gramatica'nın yapıtında özgün bir biçimde verilmektedir. Bu yapıt, çağımız hukukunun başyapıtlarından birisidir; ceza hukukuna yeni ve insancıl bir soluk getirmiş ve kendi alamnda bir devrim yaratmıştır. Nitekim kitabın önsözünde, XX. yüzyıl büyük ceza hukukçularından Marc Ancel, Gramatica'nın ana duşüncesini şöyle özetlemektedir: "....Demek önünde sonunda, yalnızca kiinsanı" toplum dışına iten, acımasızca cezalandırılan geleneksel ceza hukukunun karşısma "toplumsal savunma doktrini", suçlu insanı iyileştirmenin başlıca amaç olduğunu vurgulayarak çıkmaktadır. Sami Selçuk da çeviriyi sunuş yazısında bu doktrini şöyle ortaya koymaktadır: "... Aile, çevre, eğitim ve sağlık açısından bireyi iyileştirmeyi amaçlayan suç politikasının başansı için adalet tanrıçasının gözündeki bağ açılmalı, insan bilimlerinin yanhmı ile toplum yaşamına karşıt bireyin kişiliği çözümlenmeU, ona ceza degtt kişili AĞAÇ YAŞKEN EĞİLİR KEMAL VAÎKHAS Ceza ve suç yerine Ceza ile birlikte "suç" da reddedilmesi gereken bir olgudur. Gramatica'ya göre "Suç, bir ceza normunun çiğnenmesinden başka bir şey değildir. öyleyse suçluyu yaratan da ceza normundan başka nedir kü' Yazar, suç yerine "toplumsal yaşama karşı olma"yı ortaya koymaktadır. Toplum yaşayışında bazı davranış biçimlerini istemez; işte bunların gerçekleştirilmesinde "topluma karşıthk durumu" meydana gelir ve bu durum suç yerine geçer. Bu tanıtım yazısını, gene Ancdin belirlemeleri ile bitirelim: "...bu yapıtın Türk dilinde yayımlanması çok büyük bir önem taşımaktadır. Bu çok güç bir işti ve Yargıtay üyesi Sayın Selçuk'u büyük bir başarı ile kendisini bu işe verdiği için kutlamak gerekir..!' Gerçekten suç, ceza, insanın duzeltilmesi ve suçlunun eğitilmesi gibi kavramlara, bu yapıt yeni görüş ve eleştiriler getiriyor. • Doç. Dr. Köksal Bayraktar, lstanbul Üniversitesi öğretim üyesidir. SURELİ YAYINLARDAN MÜLKtYELÎLER BÎRLİĞİ DERGİSİ İKTİSAT DERGİSİ, Sayı 280, Mart 1988. tktisat Dergisi'nin son sayısındaki başlıca katkılar, Süreyya Hiç'in "Türkiye'de Son Yıllarda Karşılaşılan Enflasyon, Başlıca Nedenleri ve Uygulanması Gerekli Politikalar", Uğur Eser'in "Yeni Monetarizm Üzerine Gözlem ve Düşünceler" ile Ümit Şenesen'in "Toplumsal Açıdan Toplu Taşıma Fiyatları Ne Olmalı?" başlıklı incelemeleri. Derginin "Nobel tktisat Ödülü"nü kapak konusu yapan bir önceki (Şubat 1988) sayısı, 1987 Nobel Iktisat Ödulü'nü kazanan Robert M. Solovv ile yapılan bir soylesinin çevirisini kapsıyordu. TARIHTE BUGUN m\mz <K/MV 14 iV/ BAYEZ/T MEYOAA//MA /NEN UCAKL \ 1914TE SU6UM, BıR 7UK< Pf^O7UtUÇAStYLA DAKI SAYEZ/r MEYMA// A/A S/VM/fn f ONC£, YEÇlLKOY T8YYA&E z ESA(evZ£N££l/\SEY'LE HAI?8lY€ NAZtKl Efyt/EIZ PAŞA A&4£/\jDA SOZ KCA/US'U KOUUŞULMUÇrU SOZ.LEG.I MEf/M£T AU(jaJ&ÇE£\BEY,UÇAĞlYLA SUNU "' V Kİ EMGELL£tZı DE AŞAKAfc SAYEZir KCJLESf >. ıNMlfTi. BU H^eetuET, ASUNDA CE2A 'I\J/AJ 8u CT * " ^ ^ ŞA, PıLCr MEHMET AU SEY'ı tOJTlAOl OıRDı.. Sc/c4a, &EP martca uçak >nd,ât YET CESAÖOuLCSM MÜLKİYELİLER BİRLİĞİ DERGİSİ, Sayı: 94, Nisan 1988. MulkiyelUer Biriiği Dergisi, son sayısını ağırlıkla Tevfik Çavdar'ın "Demokratikleşmenin Resmi Tarihi" ve "Eğitim Çıkmazı" konulanna ayırdı. lcen Börtücene'nin "1988 Yılı Eğitimsizliğin Yılı tlan Edilmeli", Tahir Haüpoğlu'nun "Üniversite Öncesi Eğitimde Demokratikleşme" ve Feyzullah Ertuğrul'un "Öğretmen Örgutçülüğu Üstüne" başlıklı yazıları kapak konusunu içeriyor. Osman Ulagay'ın "4 Şubat Kararlarından Sonra Türkiye Ekonomisi" dergide yer alan diğer ilginç katkılar arasında. CLMHURİYET KİTAP KULÜBÜ NDEN HABERLER HAFTANIN EN ÇOK SATAN KİTAPLARI 7.4.1988 14.4.1988 Sıra 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 Kod KitabM AtfıfYazan 079.042 156.006 200.022 217.004 027.072 079 039 077.043 022 304 Bi2 Duvar Yazısıyız / Gülay Kutal Glasnost / Asıl Neyı İstiyorum / Mihail Gorbaçov Sekiz Kadın / Semra Özdamar Devrimciler / Kaan Arslanoğlu Ziverbey Köşkü / İlhan Selçuk Sıfır Noktastndakı Kadın / Neval El Saddavi Ooğmamış Çocuğa Mektup / Onanna Fallaci Türkiye Ûzgün Yurdum Guzel Yurdum / Ataol Behramoğlu 017 021 Ekim ve Prestroyka Devrim Sürüyor / Gorbaçov 004 049 Safak Turküsü / Nevzat Çelik 50 YIL ÖNCE Cumhuriyet 14 Msan 1938 şehirlerimizde et fiatlan elliden aşağı değildir. Esasen bu mevsimde fiatların bundan aşağı düşmesine de imkân yoktur. Yalnız piyasada kızıl Karaman yoktur. Beyaz Karaman da besi hayvanıdır. O da az miktarda geliyor. Buna mukabil tzmir ve havalisinden bol miktarda kuzu geliyor. İkinci ve büyük bir parti olarak Seyhandan mal getirtiyorum. Bir yandan satıanın vaziyetini tanzim mtınt ederken diğer taraftan piyasaya mal arzetmek suretife bu işi şayanı memnuniyet bir / hak soktuk. Satıcılann şikâyeıleri haksız ve yersizdir.' Halktan ricamız et vermemek ve saire suretile müşkülat çıkaran kasabları derhal alakadar memurlarma haber vermeleridir. Mayısın bihnden iıibaren piyasada ihtiyaçtan çok fazla . et bulmak imkam hasıl •••> olacaktır. Tiru Belge Beige Röportaj Roman Ant Röportaj Deneme Şiir Belge Şiir "Et fiatı yazın 25 kuruşa kadar düşecektir" Evvelki gün Ankaraya giden Vali Muhiddin Üstündağ, bir gün kaldıktan sonra dün sabahki ekspresle şehrimize gelmiş ve dün Belediyede meşgul olmustur. Muhiddin Üstündağ bir müddet Şeir meclisi ikinci reisi Necib Serdengeçti, müteakıben Kasablar şirketi meclisi idare reisi ve Şehir Meclis azasmdan Ahmed Kara ile uzun müddet et meselesini görüşmüştür. Vali ve Belediye reisi bir muharririmizin suallerine şu cevabları vermistir: " Et meselesinin yürüyüş tarzından memnunuz. Fiatlar normaldir. tzmir, Ankara, Konya ve saire gibi bütün
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle