19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet Sahıbi Cumhurueı Maıbaacılık ve Gazetecılık Turk Anonım Şırketı adma Nıdir Nadi 0 Cenel V a\ın Muduru: Hasın Cemal. Muessese Mudurıi Emiııt l'şaMıgil, ^ azı tşlerı Muduru* Oka> Gonetısiıı. 0 Haber Merke/ı Muduru Yalçın Ba>er, Sayfa Duzenı Vonetmenı AIi *ıcar, O Tenısılcıler ANKARA Yalçın Dogan. 1ZMIR Hikmeı Çelinkaı». ADANA Celal Başlangıc Isıanbul Haberkrı Krhan Aktıldıs. Dış Hahılcr. Erjun Balcı. Ekonomı Osman L'laga). Kulıur: Cdal l sttr, Spor Dani5nurıi Abdulkadir ^ucrlman, Du/elıme Refik Durbaş, Ara>tırma Şahin Alpa>, IşSendıka: Şukran kflcnoi. > urı Haberlen \ecdet Doğan. [)ı/ı Yazılar: Kcrem Çalışkan. Bursa: Lt»«ıt Gtnçrtli, # Koordınaıor. Ahmel Konılsan. Q Malı Işlcr Krol Erfcuı, O Reklam A\>e Torun, Ek Yayınlar: Hulya Aktol % Idare Husctin (,urer Islcımc Ondcr (>lik. Bılgılslem: Nait İnal. Basan vc Yavan Cumhunyel Maıbaacılık.eGaznecılık T A Ş Turk Ocağı Cad 39'4I CaSiloJlu 34334 Isl PK 246lstanbul Tcl 512 05 05 (20 haı), Tclcn 22246 Fax (1) 526 60 72 # Burolar Ankıra: Zıya Gokalp BI. Ink.lapS No 19/4. Tel 133 II 4147, Ttlex 42344 Fa» H) 133 82 64 • Izmir: H Zıya Blv l 3 5 2 S 2 ' 3 . T d 13 12 30. Tclc» 52359 Fax (51)13 12 30 :lnonuCad I I 9 S N o l K a l l . T e l 11455a 119731. Tck» 362155. Faj (71)328056 TAKVİM 14 NİSAN 1988 Imsak: 4.48 Güneş: 6.20 Öğle: 13.09 tkindi: 16.51 Akşam: 19.48 Yatsı: 21.14 ÂT'nin yolu demokrasiden geçer Türkiye'nin tam üyeliği konusunda "mütalaa" raporu hazırlayacak olan Brüksel Komisyonu, işi mümkün olduğu kadar "ağırdan" alıyor. AT organlarından Türkiye'nin tam üyeliğine yöneltilen eleştiri ve itirazların ağırlık noktasını "demokrasi ve insan haklan" konuları oluşturuyor. HADt ULUENGİN BRÜKSEL Bundan tam bir yıl once bugun, Türkiye'nin çiçeği burnunda "Bay AT'si Ali Bozer. Brüksel'ın unlu Egmont Sarayı'nda, tarihi anın onemini yaşamaktan biraz heyecanh, Belçika Dışişleri Bakanı ve Ortak Pazar Dönem Başkanı Leo Tindemans'a bir mektup verdi. Bu üç paragraflık mektupta, Türkiye Cumhuriyeti Hiikümeti'nin, Avrupa Ekonomik Toplulukları'na tam üye olmak için resmen başvurduğu yazılıydı. Böylelikle Ankara, "Avrupa Ütopyası"nda kendisine yer edinmek için AT kapısını "Tıklatan" 13. başkent oldu. Özal hükumeti, Türkiye toplumunda AT ile bütunleşmek konusundaki çok geniş "concensus"ü de arkasına alarak on iki başkentin aslında hiç de arzulamamasına rağmen, şartları zorladı ve kendisinden önceki hukumetlerin cesaret edemediği ya da vakit bulamadığı tam üyelik başvurusunu gercekleştirdi. Türkiye ile AT arasında ayncalıkh ilişkiler öngören 1963 tarihli Ankara anlaşmasından bu yana çok tarüşılan, "ATye tam üyelik başvunısu yapılmalı mı, yapılmamalı mı?" sorunu tarihe karıştı. Yeni sorun, "AT bizi tam üye olarak kabul eder rai?" biçiminde şekillendi. Türkiye'nin 14 Nisan 1987'deki AT üyeliği başvurusundan sonra bir yıllık dönemde ortaya çıkan tablo VenezüeUa Cumhurbaşkanı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Venezüella Cumhurbaşkanı Dr. Jaime Lusinchi, iki günlük özel bir ziyaret için yarın Turkiye'ye geliyor. Lusinchi'nin Uzakdoğu 'ya yaptığı bir gezi turunu tamamladıktan sonra tstanbul'a gelerek 2 gün süreyle kentin tarihi ve turistik yerlehni gezeceği bildirildi. Turkiye'ye gelen ilk Venezüella Cumhurbaşkanı olan Lusinchi'yi tstanbul'da Dışişleri Bakanı Mesut Yılmaz ağırlayacak. Konuk Cumhurbaşkanı pazar gunü Türkiye'den ayrılacak. Heyecanh on iki giin... "AT Türkiye'ji tam uye olarak kabul eder mi?" sorusu, daha başvurunun yapıldığı 14 nisan akşamından itibaren gündeme geldi. Topluluk karar organı durumundaki Dışişleri Bakanlan Konseyinin "nortnal prosediir" uygulayıp uygulamayacağı, yani tam üyelik konusunda "Mütalaa Raporu" hazırlanması için yürütme organı Brüksel Komisyonu'na göre\ verip vermeyeceği, 27 nisan sabahına kadar belli olmadı. Federal Almanya ve Yunanistan bu "normal prosedür uygulama" karannın ertelenmesinden yana tutum aldılar. Bir taraftan, tam üyelik başvurusu sırasında T ü r k kartı" oynayan Bel çika Dışişleri Bakanı Tindemans, öte yandan bizzat Başbakan Turgut Özal, on iki gün boyunca yoğun bir kulis diplomasisi yürüttuler. Özal'ın Alman Başbakanı Helmut Kohl'e bu "nefes kesen hafta" içinde mektup yazmasından ve Tindemans'ın çabalanndan sonra, 27 Nisan 1987, Ankara'yı feraha cıkartan gun oldu. Bu tarihte Lüksemburg'ta toplanmış olan AT Dışişleri Bakanlan, Türkiye'nin tam Üyelik başvurusunu "dikkate aldılar" ve "Mütalaa RaponTnun hazırlanması için Brüksel Komisyonu'na görev verdiler. Böylelikle Ankara, tam üyeliğe gideceği varsayılan çok uzun yolda ilk "aşamayı" salimen aşmış oldu. Şimdi aradan tam bir yıl geçmiş olmasına rağmen, Türkiye'nin tam üyelik başvurusuna gerçekçi bir gözle bakıhrsa, "az gitlik, uz gitük, bir arpa boyu yol gitlik" demeic mümkün. Çünkü başvurudan bu yana geçen dönemde, genel Türkiye AT Jişkilerinde kayda değer bir ilerleme sağlanmadığı gibi Brüksel Komisyonu'nun hazırlayacağı "Mütalaa Raponı"nun ilk paragrafı bile ortaya çıkmadı. Tam üyelik başvurusundan bu yana geçen bir yılda, 12 Eylül mudahalesinden sonra bozulan Türkiye AT ilişkilerinde, nispeten istikrarlı fakat son derece sinirli bir "normalleşme süreci" yaşandı. Önümüzdeki 25 nisanda dışişleri bakanlan düzeyinde gerçekleşecek Ortaklık Konseyi hariç tutulursa, iki taraf arasındaki organlardan hiçbiri yeniden devreye giremedi. "Donuk dosyalann" başında gelen, 4. mali protokolün işlerlik kazanması, serbest dolaşımın gerçekleşmesi, gümrük tarifelerinin ve himayeci önlemlerin kaldırılması konularında ilerleme sağlanamadı. Yakında imzalanması beklenen "Türkiye Yunanistan AT Uyum Anlaşması"ndaki tıkanıklık ise, Ortak Pazar dışındakı bir süreç, yani "Davos ruhu" sayesinde gide rildi. Buna ka'şılık, Yunanistanın AT bünyesinde Türkiye"ye karşı izlediği uzlaşmaz tutumda şimdiye kadar belirgin bir farklılık ortaya çıkmadı. Temel kıstas demokrasi 14 nisan tarihinden sonra, "ATnin vicdanı" Avrupa Parlamentosu ile olan ilişkiler ise eski "netametini" korudu. Hatta aynı organının ünlü 'Ermeni Raporunu onaylaması, Ankara ile Brüksel arasında yeni bir gerginlik ortamı yarattı. Avrupa Parlamentosu ile ilişkilerin normalleşmesi anlamına gelecek olan Türkiye AT Karma Parlamento Komisyonu'nun (KPK) kurulması geçen bir yıllık devrede de mümkün olmadı. Buna karsılık aynı parlamentodan, Türkiye'deki demokrasi ve insan haklan uygulamasını eleştiren, azınlıklar siyasetini kınayan, Ankara'nın dış politikasını tenkit eden sayısız karar çıktı. Kürsüden, AT yöneticilerine sayısız soru soruldu. Brüksel Komisyonu'nun ve konseyin Türkiye"ye karşı yaptıkları çekimser "uvertürlcr" "Avnıpa'nın vicdanından" geri döndü. AT ile organik ilişkileri bulunan iki uluslararası işçi örgütü, "Uluslararası Hür İşçi Sendikaları Konfederasyonu" 1CFTU ve "Avrupa Sendikalar Konfederasyonu" ETUC, demokrasi ve işçi haklarının sınırlı olduğu bir Türkiye'nin AT'ye tam uydiğini desteklemeyeceklerini açıkladılar. Anlaşılacağı gibi tam üyelik başvurusundan sonra geçen bir yıllık dönemde, Türkiye AT ilişkilerinin genelinde önemli bir ilerleme kaydedilmedi. Türke, Alman kalbi FRANKFURT (AA) Federal Almanya'nın Frankfurt kentinde yaşayan bir Türke, ölen bir Almanın kalbi nakledildi. Berlin'deki Alman Kalp Merkezi'nde gerçekleştirilen operasyonla yeni bir kalbe kavuşan 44 yaşındaki Uğur Işler'in sağlık durumunun iyi olduğu bildirilîyor. Geçen yıl geçirdiği açık kalp ameliyatına rağmen kalbi tam olarak görev yapmayan Uğur tşler'e, organ bağışı yapan bir Almanın kalbinin takılması üzerîne, birçok Türk hastanın yetkililere başvurarak aynı şekilde kalp nakli yapılmasını istediği belirtiliyor. Yine de nispi "yumuşama" Demokrasi ve insan haklan konusundaki Avrupa kaygılannın ortadan kalkmamasına rağmen, aradan geçen bir yıllık dönemde, Türkiye ile AT arasındaki ilişkiler en azından diplomatik ve bicimsel açıdan, eskiye oranla nispi bir yumuşama gösterdi. 6 Kasun seçimlerinden sonra, Avrupa Parlamentosu'nda da göreceli bir yumuşama süreci başladı. Önümüzdeki eylül ayından itibaren KPK'nın kurulabilme şansı arttı. Brüksel Komisyonu, sembolik bir anlam taşısa da "Özel tşbirliği Fonu"na dahil bakiye kredilerden bir bölümunu serbest bıraku. Türkiye'nin tam üyeliği konusuna ilişkin olarak işadamları ve uzmanlar düzeyinde seminerler düzenlendi. Bü genel tablo Türkiye AT ilişkilerinin tam üyelik başvurusundan bağımsız olarak ve Türkiye1 deki iç demokrasi dinamiği paralelinde gelişebileceğini ortaya koyarken, tam üyelik cephesinde ise tam bir suskunluk gözlendi. 'Imparator'ıın 5 dolarlık fîgüranları Bertolucci'nin 9 Oscarlı "Son Imparator" fılminde oynayan 10 bin Çinliye günde 5 dolar ve öğle yemeği verilmişti. Yapımcı Jeremy Thomas, "Bu bir Hollynood projesi olsa yüksek maüyet nedeniyle asla gerçekleşmezdi" diyor. Kiütür Servisi Bernardo Bertolucci, ansızın Türkiye'deki sinema seyircisinin gündemine de giriverdi. Gerçi Avrupa'da da bomba gibi patlayan "Paris'te Son Tango" yıllar önce Türkiye'de de gösterilmişti, ama bir yönetmen olarak Bertolucci pek o kadar belleklerde kalmamışu. tki yıl kadar önce Bertolucci'nin "1900" adlı basyapıtı bir fdm şırketi tarafından getirilince, "ttalyan tarzı komünizm"in temsilcisi bu sinema adamından daha sıkça soz edilir oldu. "1900", iki yıla yaJun bir sansür boğuşmasından sonra geçenlerde sinemalarımızın geniş ekranlannda boy gösterdiğinde, Bertolucci1 nin "Son İmparalor" adlı son yapıtı da çoktan tam dokuz dalda Oscar adaylan arasına girmişti bile. Ve "Son Imparator". aday olduğu dokuz dalda da Oscar'ları silip süpürerek Amerikan Sinema Akademisi tarihinin rekortmenleri arasındaki yerini aldı. "Son tmparator". 1960 yüında 11 Oscar alan süper prodüksiyon "Ben Hur" ile 1962'de 10 Oscar'a değer görülen "Baü Yakasının Hikâyesi" müzikalinin ardından Oscar rekorlarının üçüncü sırasına yerleşmişti artık. Üstelik. belki de aday gösterildiği dallann tümünde Oscar alan tek filmdi "Son lmparator." Sinema tutkunlan, bugunlerde hayatlannın en mutlu dönemini yaşıyorlar belki de. Tabii, 1960'ların sonlannda ve 1970'lerin baslannda yasanan Sinematek dönemini saymazsak. 7. Uluslararası tstanbul Sinema Günleri'nde sinemaseverlerin tek sorunu, yedi sinemada gösterilmekte olan 130 filmden hangisini ne zaman seyredebilecekleri. Sineraa Günleri'nin Udını kaçıran sansur sorunu da olmasa şölen eksiksiz sürecek. Bu 130 filmin gösterildiği günlerde, "1900" ve "Haberter" gibi nitelikli ve düzeyli rılmlerin de sinema perdelerine getirilmesi işin cabası. Ama şimdi, daha büyük bir sürpriz geliyor. Bertolucci'nin Oscarları toplayan "Son tmparator"u, 18 nisan pazartesı gunünden başlayarak sinemalarırruzda. "Son tmparator", bu yıl Oscarların tartışılmaz "imparator"u oldu; ama yapımcüığmı Jeremy Thomas'ın üstlendiği filmin, 10 Oscar alan "Baü Yakasının Hikâyesi" ve 12 Oscar kazanan "Ben Hur" gibi süper prodüksiyonlardan ayrılan bir özelliği var. Günümüzdeki birçok filme oranla oldukça "akıllıca" bir maliyete çıkarılmış "Son lmparator." Nasıl cıkarılmasın ki? Bugun Çin, bir yapımcının 10 bin kişilik bir kalabalığı günde 5 dolara ve bir öğle yemeğine oynatabilecegı birkaç ülkeden biri olsa gerek. Nitekim Thomas, "Bayıla bayıla yapülar bu işi" diyor. "Eğer 'Son imparator' bir Hollywood projesi olsaydı asla gercekleşemezdi. Kumluk bir yerde iki adam ve kör bir deveyle çekflen 'Ishtar', vapımcılanna 40 milyon dolara patlamıştı. Oysa Pekin'de Yasak Kent'te 10 bin figüran kullandıgımız 'Son tmparator', bize 23 milyon dolara mal oldu." "Son tmparator"un yapımcısı Jeremy Thomas, fîlmi Hollywood ölçülerine göre ucuza çıkarmış, ama filmin tasarlanması, tezgâhlanması ve gerçekleştirilmesi için tam 4 yıhnı vermiş. Nicholas Roeg'in Sinema Günleri'nde de izlediğimiz "Önemsizlik" adlı filminin de yapımcısı olan Thomas, bu konuda, "Dört yıl benim hayatımın dörtte biri, çalışma hayatımın ise yüzde yirmisi" diyor. Filmin yönetmeni Bernardo Bertolucci ise ilk başta Çin'e kafasında iki ayrı fılm projesiyle gitmiş. Biri, Malraux'nun "tnsanlık Durumu" adlı romanından yapılacak bir uyarlama, öteki de "Son Moskova'da Sarp kapısı görüşmesi ANKARA (AA) Ulaştırma Bakanlığı Müsteşan Ertan Yülek başkanlığında, Dışişleri Bakanlığı ve Hazine Dış Ticaret Müsteşarlığı yetkililerinden oluşan bir heyet, Sarp sınır kapısı ve kara ulaştırma konusunda görüşmelerde bulunmak üzere bugün Moskova'ya gidiyor. Dışişleri Bakanlığı sözcusu Büyükelçi İnal Batu, dün düzenlediği basın toplantısında, Sovyetler ile daha önce yapılacağı açıklanan kara ulaşttrması ve Sarp sınır kapısıyla ilgili görüşmelerin "tahakkuk aşamasına geldiğini" açıkladt. Batu, Türk hükümetinin 1522 nisan tarihleri arasında Moskova'da iki ülke arasında karayoluyla yolcu ve eşya nakliyatı konusunda resmi görüşmeler yapacağtnı bildirdi. Aheste çek kürekleri... Türkiye'nin toplumsal, siyasi ve ekonomik durumunu en ince ayrıntılarına kadar inceleyerek ulkenin AT'ye tam üye olup olamayacağı konusunda Bakanlar Konseyi'ne "müşabede" bildirecek olan komisyon, 27 Nisan 1987'den beri "aheste çek kürekleri" siyaseti uyguladı. Bu yavaşlık siyasetinde, yukarıda sözü edilen demokrasi ve insan haklan faktörlerinin de payı olmasına rağmen, temel unsuru, bütün Ortak Pazar ülkelerinin Türkiye'nin tam üyeliği konusunda karar alma aşamasını mümkün mertebe ertelemek istemeleri oluşturdu. "Mütalaa Raporu"nu hazırlamakla görevlendirilen Brüksel organı, bu raporu kaleme alacak heyeti bile ancak ekim ayı sonunda seçti. Heyetin Turkiye'ye periyodik olarak yapması öngörülen ziyaretlerden ilki 1988 Ocağmda gerçekleşti. Bu göstergeler, Brüksel Komisyonu'nun işi "ağır aksak" almaya devam edeceğini ve 1988 yılı bitiminde ortaya çıkması muhtemel rapor taslağımn dahi içerikten yoksun kalacağının işaretlerini oluşturdu. 14 Nisan 1987'de yapılan tam üyelik başvurusundan sonra Türk resmi şahsiyetlerinin öngörduğü 1.52 yıllık devrenin çok iyimser bir tahmin olduğu ve bunun çok daha uzun bir dönem gerektıreceği anlaşıldı. Başta Başbakan TUrgut Özal olmak üzere Türk yetkililer, her AT'li yonetici ile görüştüklerinde 'Mütalaa Raporunun hızlandırılmasını istediler. Ancak alınan cevap, "Biz komisyonun işine kanşmayız. Zaten acele işe seytan kanşır" oldu. Bizzat Brüksel Komisyonu'nun bu "yavaşlık" konusundakı eleştirelere getirdiği cevap ise "Türkiye diğer ülkeler gibi değil. Toplumsal, siyasi ve ekonomik yönden çok çetrefil ve karmaşık. Bu yüzden de hızlı gitmek mümkün değil" oldu. Türkiye'nin bu durumu değiştirmek için kullanabileceği esas ve yegâne kart ise, demokrasi ve insan haklannda eleştiriye yol açabilecek açık kapı bırakmamak. Aksi takdirde, bir kısır döngü çerçevesinde, zaten Türkiye'yi benimsemek konusunda hiç istekli olmayan ATnin, bazen samimi, bazen ise daha az samimi olarak "demokrasi standartlanndan" yola çıkacağı ve cevap vermekte ayak sürüyeceği anlaşılıyor. "Son lmparator" filmınden bir sahne. "Dünyanın en yalnız" çocuğu PuYı, sarayda. İmparator." "tnsanlık Durumu", uzun yıllardır birçok yönetmenin bir türlü gerçeklestiremediği bir proje. Başlangıçta "Son tmparator"un yapımı da biraz suya düşer gibi olmuş. Çünku filme epey yardıma olmalan gereken Çinliler, ilk ağızda, böyle bir romandan haberleri olmadığım söylemişler. Bertolucci'ye bakılırsa, "kuyruklu bir yalan"mış bu. Ama Çinliler, kitaptan ne kadar "taabersiz" görunürlerse görünsunler, 1949'da idam edileceğine bir hapishane muduru tarafından 10 yıl "yeniden egitilen", sonunda "örnek bir yurttaş" olan Çin son imparatoru Pu Yinin yaşamından ne kadar etkilendikleri hemen belli oluyormuş. Nitekim, Bertolucci de filmin ana teması olarak Pu Yi'nin "yeniden egitilme"sini aldığını söylüyor. Ama bu ana tema çevresinde, Pu Yi'nin hem Yasak Kent'te Göğun Oğlu olarak yaşadığı dönemi hem de "eğitildikten sonra" bahçıvanlığa soyunuşunu ve Kızıl Muhafızlarla "tamşmasını" beyazperdeye getiriyor. Bertolucci'nin Çinlilerde Pu Yi hakkında konuşurken en çok etkilendiği noktalardan biri de, imparatorun uşağıyla birlikte hapse atılması. Pu Yi'nin 1949'dan başlaya Bertolucci, çekim sırasında son imparator PuYi rolündeki Cınlı çocuğa kameraların çahşmasını anlatırken. bafızlara estetik açıdan hayranlık duyuyordum" diyor. "Ama aynı zamanda bağnazhklanndan fena halde korkuyordum. Çinliler, bana Kızıl Muhafızları oynayacak gençleri buldular. Hâlâ evlerinde duran eski Kızıl Kitaplan. rozetleri ve flamalan ortaya çıkardılar. Ama 40 yaşındakilerin, Kızıl Mubafız rolünü üstlenecek gençlere nasıl bağnaz davranacaklan ögrelmeleri gerekti. Sanki Almanya'da Hitler'i hiç taramayan çocuklar gibiydUer." Şimdi, 9 Oscar'lı "Son tmparetor"un ardından, yapımcı Jeremy Thomas da Bernardo Bertolucci de yeni filmler için kollan sıvamış durumdalar. Thomas'ın kafasında, Japon yönetmen Oshima'yla, Japonya'nm Valenüno'su sayılan Hawakawa'nın yaşamı üstüne bir fılm projesi var. Bertolucci ise Malraux'nun romarunı sinemaya aktarma tasansından vazgeçmiş değil. Üstelik yeni filminde de aynı ltalyan ekiple cahşacağmı söylüyor: "Göriintü yönetmenlm Vittorio Storaro da sanat yönetmenim Ferdinando Scarfiotti de (ikisi de "Son tmparator"la Oscar aldılar) onlara spagetti ve espresso verdigim sürece benimle aya bile gelirler..." rak 10 yıl kaldığı hapishaneye gitmiş ve hapishane müdürüyle taruşmış Bertolucci: "Hapishane müdürttne, Pu Yi'nin uşagının da imparatorla birlikte hapse atılışının nedenini sordum. Çünkü usak hiçbir suç işlememişti. Ama mudur bana, Pu Yi'nin uşağı olmadan hiçbir şey yapamadığını sövledi. Ayakkabısının bağlanm bağlamayı bile bilmiyormuş." Bertolucci, JeanLuc Godard ve Marco Bellocchio gibi yönetmenlerin tersine, gençliğinde Maoculukla pek ilgilenmemiş. Ama bugun hâlâ "ttalyan usulü bir komünist" Bertolucci. "Kızıl Mu Pişmanhk üstün başarı getirdi ÜNYE (AA) Ordu'nun Ünye ilçesi Ticaret Lisesi 2. sınıfında okuyan ve hırsızlık suçundan 2,5 yıla mahkum olan takdirnameli öğrenci 17 yaşındaki Ismet Duman, polis için yazdığı kompozisyon ve şiirle birinci oldu. Polis teşkilatmın 143. kuruluş yıldönümü nedeniyle Ünye'de duzenlenen kompozisyon ve şiir yarışmasında birinci olan tsmet Duman, ödülünü Kaymakam Mecit Demirel'den alırken, "Kimsesiz büyüdüm. Bu yalnızlığımın sonucu olarak bir hata yaptım. Çok pişmanım. Bu hatalarımı affettirmek için bana güvenen insanları mahçup etmeyeceğim. Daha çok çalışıp, onlann daha çok takdir ve sevgisini kazanacağım" dedi. YÜKSEK SAĞLIK ŞÛRASI Bakaııa zakkum tepkisi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yüksek Sağlık Şurası dün An'ara'da toplandı. Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı Müsteşarı Dr. Tandoğan Tokgöz'un toplantıda Bakan Akarcalı'nın Dr. Ziya Özel'in zakkum ekstresinin ağır hastalarda kullanılması konusunda üyelerin ne duşünduğünü gundeme getirmesini istediğini bıldirmesi tartışmalara yol açtı. Bu arada AIDS Yuksek Kurulu ortaöğretimde seçmeli olan sağlık bilgisi dersinin zorunlu hale getirilmesini ve bu derslerde AIDS'e yer verilmesini kararlaştırd". Yüksek Sağlık Şurası'nın öğleden sonraki oturumuna Bakan Akarcalı katılmadı, ancak toplantının bu bolümüne başkanlık eden Müsıeşar Tandoğan Tokgöz'un bakanın yemek sonrasında kendisine ilettiği oneriyi şurada açıklaması yoğun eleştirilere yol açtı. Akarcalı'nın isteği şura üyeleri tarafından tepkiyle karşılandı. Türk Tabipler Birliği Başkanı Prof. Dr. Nusret Fişek, Akarca h'nın önerisini aktardıktan sonra Tokgöz'un okuduğu mektuba değindi, daha sonra sinirli biçimde yaptığı konuşmada özetle şunları söyledi: "Bir ilacın nasıl olacağı, insaalarda nasıl kullanılacağı bilimsel olarak saptanmış. Bunun dışına çıkmak bilimi inkâr ctmeklir. Buna, aklı başında bir hekimin gerek duyabileceğini düşünemiyorum. Bu işin bu kadar süriincemede kalmasına sebep olan baskılan duyuyoruz. TRT cidden bü>ük hata yaptı. Hekimleri çok güç duruma düşürdü. Sanki bizi Ziya Bey'in keşfini gölgelemek ve ondan kendi çıkarlarımızı sağJamak isteyen kişiler haline düşürdüler. TTB'nin birinci görev i hastalann hakkını korumaktır. Bizim çabamız bunun içindir. Bir kısım şarlatanlann elinde hastalann süriindüriiimesini ve ölüme süruklenmelerini önlemek içindir. Bunun için Yüksek Sağlık Şurası'nda bu şekilde garip bir kararın çıkabileceğini tahmin etmiyorum." Alman inşaat kahplan sistemi Haber Merkezi Amerika Birleşik Devletleri'nden Fransa'ya, Kanada'dan Ortadoğu'ya ve Singapur'a kadar dünyanın 114 ülkesinde kullanılan Alman teknolojisinin ünlü Paschal kalıp sistemleri artık Türkiye 'de kullanıltyor. Tüm Turkiye'ye pazarlanmasına başlanan modüler Paschal kalıp sistemleri köprü, baraj, altyapı, bina gibi akla gelebilecek her türlü inşaat alanında en basit şekilde ve çok defa kullanılması, inşaat maliyetinde tasarruf sağlanması gibi özellikleriyle tanınıyor. Akarcalı Hastanelerde fakirlerden para alınmıyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanı Bülent Akarcalı, gazetemizin dunku sayısında yayımlanan "Sağlık, parası olan için var" başlıklı haberebiraçıklamagönderdi. Akarcalı, Turk Tabipler Birliği Genel Sekreteri LgurCilasun'undemecinin "bir yanlışlık yok ise, istemeyerek de olsa, çok yanıllıcı bilgilerte dolu olduğunu" ÖIK rdü. Doktor Cilasun gazetemizde yayımlanan demecinde, "En kuçük ameliyalın fivalı 400500 bin lira. 6070 bin lira yatak ucreli. Bir hafta >alan bir hasta için tedavi bedeli 1 milyonu geçiyor. Fjnekli, dul, yetimler, bakmakla yükümlü oldukları ki^iler için hu bedelin yarısı olan SOObinlirayı neredenbulupode>ecekler? Ya sigortalı »Imayan dar gc(Arkası 13. Sayfadu) 600 milyonluk krediiçin Bonn devrede BRÜKSEL (Cumhuriyet) Yunanistan'ın "Davos ruhu"na ters duşen biçimde, önceki gün Brüksel'de TurkiyeAT ilişkilerine yeniden "taş koymasından" sonra, beklenıldiği gibi Topluluk dönem başkanlığını yürüten Federal Almanya devreye girdi. Öte yandan, yine Federal AImanya'nın AT işlerinden sorumlu AdamSch\*eitzer önceki gun Strasbourg'da yaptığı basın toplanlısında, Türkiye'deki demokrasi surecinin "memnuniyet verici" olduğunu kaydetti ve 12 Eylül müdahalesinden bu yana dondurulmuş olan 600 milyon ECU'luk 4. mali protokolun serbest bırakılması gerektiğini vurguladı. Alman bakanın ilk kez AT adına bu tur bir açıklama yapmış olması dikkalleri çckcrken, Bonn sözcusünun "samimiyeti" konusundakı »uphelcr ortadan kalkmadı. "Genç Yaşayin Parkuru" açıldı Haber Merkezi Vakkorama "Genç Yaşayın Parkuru "nun 10 nisan pazar günü yapılan açılışma, Türk sporuna büyük emekleri geçen Sayın Turgut Atakol'un vefatı dolayısıyla 1 dakikalık saygı duruşu ile başlandı. Cem Hakko'nun açılış konuşmasını tstanbul Orman Bölge Müdürü Sayın Mahmut Çotuk'un konu hakkındaki sözleri izledi. Son olarak Büyükşehir Belediye Başkanı Bedrettin Dalan'ın konuşması ve kuraeleyi kesişiyle parkur açıldı. duzenlenen 88 sonbaharkış defılelerınde, Amenkalı modacıların ilgınç kreasyonları sergılenıyor Ûnlu modacı Calvın Klem'ın 88 kışı için hazırladığı giysıler arasında bulunan askısız gece elbısesı de defıle sırasında en çok ılgi çeken gıysılerden bin oldu Kendınden desenlı pembe dantel ktrnaş uzerıne ısienmış sıyah kurdelelerden oluşan elbıse oldukça sade olmasına karsın çok şık olarak nıtelendınldı (Fotoğraf Reuter) Klein'dan askısız geceler Y A 0 B r ; n S
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle