18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 MART 1988**** HABKRLFRİN DEVAMI CVMHURÎYET/13^ NATO Zirvesi.. Dun Brüksel'de açılan NATO zirvesi, bütün bu özetlemeye çalıştığımız tedirginlik ve kaygıların çerçevesine oturtulabilir. Nitekim ABD Başkant Reagan, zirveyi açtş konuşmasında Amerika'nın Avrupalı müttefıklerinı Sovyetler önünde yalnız bırakmayacağının altını özellikle çizerek beklenen . güvenceyi vurgulamıştır. NATO'nun "esnek mukabele" ve "nükleer caydırıcılık" stratejısinin geçerliliğini yinelemiştir; yani Avrupa başkentlerinın "yüreklerine su serpmiştir." Başbakan Özal da zirvedeki konuşmasında Türkiye'nin duyduğu kaygılan diplomatik Gerek INF Antlaşması'nın gerekse "Penbir dille anlatmıştır. Türkiye'nin bu aşamada tagon raporu"nun Batı Avrupa merkezlerinyenı nükleer yükümlülük istemediğını belli de olduğu gibi Ankara'da da belli bir eden Başbakan, NATO sözleşmesinin 5. tedirginlikle karşılandığı bilinmektedir. Türkimaddesine açıkça değinmeksizin "Bir üyeye'nin güvenliği ne olacaktı? Türkiye ek nükye yapılan saldın, tüm üyelere yapılmış biçimleer yükümlülük isteklerine nereye kadar dide algılanmalıdır" diyerek bu konuda renebilecekti? NATO'nun "esnek mukabele" Türkiye'nin rahatsızlığını belırtmiştir. Başbave "kademeü nükleer caydırıcılık" ilkelerinin kan Özal, NATO çerçevesinde öngörülen degişmesi olasılığı karşısında, Türkiye'ye dönükleer modernizasyon programının bir sünük savunma güvencesi ne olacaktı? Eski re ertelenrr.esınden yana olduğunu dile geNATO Genel Sekreteri Rogers'ın, "Sovyetler' tirmjştir. Sayın Özal ayrıca, askeri alanda 1 den bir saldırı gelirse, bilmem NATO Türkiye Türkiye'ye daha çok katkı isteğini yıne dipnin yardımına koşar mı" şeklindeki sözleri, lomatik bir biçimde konuşmasında vurgula"Pentagon raporu"nun çizdiği çerçevede dü mıştır. şünüldüğü zaman, durum daha da ciddileşHerhalde Brüksel zirvesi, "büyük ağabey" miyor muydu? Çünkü bu raporun öngördüğü in güvencesini de içeren dayanışma dolu bir strateji, olası bir Sovyet saldırısına verilecek açıklamayla noktalanacaktır. Ancak bunun karşılığt en azda tuttuğu için Ankara'yı rahatgibi kesin olan bir başka nokta da artık NAsız etmiyor muydu? Ankara, kanat ülkelere TO'nun INF Antlaşması'ndan sonra "eski daha çok önem verilmesini istediği için "PenNATO" olmayacağıdır Batı ittifakı içinde satagon raporı/'nun bu yanından memnundu, vunma stratejisinin, anlayışının degişmesine ama aynı zamanda Körfez savunmasında ilişkin bir süreç işlemeye başlamıştır. "NATO dışı katkı"y\ çok lazla vurguladığı için Dileğimiz, bu süreç içinde Türkiye'nin yerahatsız değil miydi? rinin akıllıca belirlenmesıdır (Baftarafi I. Sayfada) Özal 'eşitlik' istedi (Baştanı/ı 1. Sayfada) projjramını" bir ile uç yıl arasında eı telemesı >onunde tulum koşdu Öte yandan Özal, Türkiye'nin NATO içindeki değişik saflaşmalardan, özellikle de Batı Avrupa Birliği (BAB) ve Almanya Fransa Savunma Konseyi gibi değişik savunma orgütlerinden "hosnııt olmadıgını" çağnştırdı ve "Ittifak içinde bölgesel çozümler dusiiniiiemez" deyişini kullandı. Türkiye Başbakanı, ayrıca, NATO'nun "nükleer caydıncıhk" ve "esnek mukabele" stratejisinin hâlâ geçerli olması gerektiğini özellikle vurguladı. özal, insan haklan konusunda Bulgaristan'daki Türk azınhğına dikkati çekti. Brüksel'de dün başlayan ve ittifak savunma stratejisinin "ner şeye ragmen" geçerli olduğunun teyit edildiği olağanüstü NATO zirvesi, ABD ve Sovyetler Birliği arasında imzalanan INF Antlaşması'nın "götgesinde" gerçekleşti. ve eşit duzeylere indirilmesini arzu ediyoruz. Bu konu konvansiyonel ve kimyasal alandaki gdişmelerie iliskili bir biçimde ele alınmalıdır. Taktik nükleer silahlann modernizasyonu konusu makul bir zaman sureci içinde ve Sovyetler'in nükleer ve konvansiyonel silahlann kontrolü görüşmelerinde sergüeyecekleri tutum ışıgında degerlendirilmelidir." Konuşmasındj DoğuBatı ilişkilerine de değinen Başbakan özal, açıklık ve Batı ile daha iyi ilişkiler noktaları etrafında şekillendiği izlenen yeni Sovyet politikalannın özendirilmesi gerektiğine inandığını ancak bu arada sadece sözlerin değil, uygulamanın da önem taşıyacağına işaret etti. hazırlanan "Pentagon raporu"tiur. Başkan Reagan'a sunulan bu raporun, Batı Avrupa: da neden rahatsızlığa yol açtığı şöyle özetlenebilîr: Avrupa'nın sınırlı bir nükleer savaşa sahne olmasına ilişkin tehdıdi gündeme getirmesi; geleceğin bir süper gücü olarak Avrupa'nın rolünü azaltması; Orta Avrupa'ya ağırlık verip Türkiye ve Norveç gibi kanatlan ihmal ettiği için NATO'yu eleştirmesi; Batı Avrupalı müttefiklerden, NATO'nun sorumluluk ve görev alanı dışında da katkı istemesi. w » Bulgaristan'la ilişkiler Başbakan Turgut Özal, Turkiye1nin başta insan haklan konusu olmak uzere Sovyetler Birliği ve öteki Doğu Avnıpa ülkelerinde görülen gelişmeleri yakından izlediğini bildirdi. Başbakan özal, "Bulgaristan'daki Türk azınlığının çekmekte oldugu ısörabın sona erdırilmesi için gayretJerimizi ısrarta surdürecegizn dedi. Türkiye ile Bulgaristan arasında imzalanan protokole de değinen özal, Bulgar hükümetinin bu protokolle ilk kez insani konularda Türkiye ile göruşmeyi kabul ettiğini belirtti. özal, "Gerek bu prolokolün, gerekse HeUinki Nihai Sozleşmesi ve ilgili öteki anlaşmalannın Bulgaristan tarafından uvgulanmastnın" Batı ulkeleri ve kamuoyunca da yakından takip edilmesinın önem taşıdığını vurguladı. AKŞAM YEME6İ Başbakan Turgut Özal, NATO zirvesinin açılışından sonra Val Düşesi Şatosu'nda venlen akşam yemeğine katıldı Ozal, yemek boyunca Ingıltere Başbakanı Thatcher ile konuşurken. ABD Başkanı Reagan. NATO Genel Sekreten lord Carrmgton ile sohbet etti (Fotoijraf AP) Reagan ne dedi? Dunkü oturumda ilk konuşmayı yapan ABD Başkanı Reagan, beklenildiği gibi, Washington'un Avrupah müttefiklerini Sovyeüer Birliği önünde yalnız bırakmayacağının güvencesini verdi. Reagan, Kuzey Atlantik Paktı'nın ana savunma stratejisini oluşturan, "esnek mukabele" ve "nükleer caydırıcılık" ilkelerinin geçerli olduğuna işaret ettikten sonra, "ABD kııvvetlerinin Avrupa'dan çekilmesi söz konusu değildir. Benden sonra gdecek olan başkanın da bu konnda bir geri donüş yapması beklenemez" şekünde konuştu. Başkan Reagan, Sovyetler BirliğTnin konvansiyonel silahlardaki üstünlüğüne dikkati çektikten sonra ABD ile Avrupa arasında en önemli sorunlardan birini oluşturan kısa menzilli nükleer silahlann modernizasyonu konusunda yeni bir talepte bulunmaktan özellikle kaçındı. Reagan, nükleer modernizasyon karanrun alındığı 1983 Montebello kararlanna atıfta bulunmakla yetindi. Böylece Washington, bir anlamda Avrupalı müttefiklerin Amerikan nükleer şemsiyesi, ABD savunmasırun eski kıtada sürdürülmesi ve nükleer silahlann bu aşamada yeni yükttmlülüklerle pekiştirilmemesi konusunda "yüregJne su serpmiş" oldu. ZİRVEDE İLK GÜN Reagan'ın (Baştarafı 1. Sayfada) ın kulağındaki işitme bozukluğunun otuz yıl kadar önce bir film çekimi sırasında kulağmın çok yakımnda bir silahın ateşlenmesi yüzünden olduğu öğrenildi. NATO zirvesinin ilk günü Başbakan Turgut Özal'ın eskortu olan polis için talihsiz başladı. Sabah kaldığı Mayfair Oteli'nden ittifak merkezine gitmek üzere Belçika eskortlannın refakatinde yola çıkan Başbakan üzücü bir trafik kazasına tanık oldu. özal'ın otomobiline yol acan polislerden biri kırmızı ışıkta başka bir arabayla çarpıştı ve ağır yaralandı. Belçikalı poüsin yaralanmasmdan sonra ilk mudahale başbakanın özel doktoru Cengiz Aslan'dan geldi. Aslan, polisin bacağının kınldığını görünce, belkemiğinden de şikâyeti olan yaralıyı taşıyacak ambulans gelene kadar olay yerinde bekledi. Turgut Özal ve eşi Semra Hanım Bruksel ziyaretlerinin ilk gecesinde akşam yemeğini otelin çok yakınındaki ünlü "La Cravacbe d'Or" lokantasında yediler. Ancak bu akşam yemeği baş başa geçirilmedi ve Türkiye'nin AT nezdindeki buyükelçisi Özdem Sanberk ile Belçika sefıri Ecmel Banıtçu eşleriyle yemekte hazır bulundular. Başbakanlık Basın Danışmanı Can Pulak'ın olduğu masaya 8 kişiük yemek fa'urası 40 bin frank geldi. (bir milyon 200 bin lira) Yemek sonrasında otomobillerinde yalnız kalan başbakan ve eşi hızlı bir kent turu yaptılar. Gece yarısını geçen bir saatte mavi sirenü bir otomobille bunu takip eden 6 diğer otonun Brüksel'in ünlu belediye meydanı "Grand Place"ı tam iki kez turlaması çevrenin ilgisini çekti. özal ve eşi bugün Papandreu ile bir araya gelecekleri "Egmonl Sarayı"m da uzaktan seyrettiler. Avrupa ağırlığını koydu HADİ ULUENGİN BRÜKSEL NATO zirvesinin ilk günü, aralannda Ankara'nın da bulunduğu Avrupalı başkentlerin Washington'a karşı kazandıklan teorik bir "zaferle" sonuçlandı. Diğer bir deyişle, ABD, bizzat Başkan Reagan'ın ağzından, Birleşik Amerika'mn yaşlı kıtayı Sovyetler Birliği önünde yalnız bırakmayacağının güvencesini verdi. Reagan'ın, NATO'nun "kademeü nükleer caydıncılık" stratejisinin değişmeyeceğini ve ABD'nin Avrupa'dan asker çekmeyeceğini söylemesi, Ankara'dan Bonn'a, Londra'dan Atina'ya kadar bütün Batı başkentlerinin "yüreğine su serpmeye" yönelikti. Yani Amerikan yönetimi, Avnıpa'da derin yankılar yaratan INF Antlaşması'ndan sonra dahi, NATO'da üstlenmiş olduğu yükümlülükleri sürdüreceğini bilhassa vurgulamak zorunluluğunu hissetti. Ancak, NATO stratejisinin yeniden onayına ihtiyaç duyulmuş olması bile, bütün "teorik güvencelere" rağmen, NATO'nun ve ABDnin artık eski ittifak olmadığının işaretini oluşturdu. Türkiye ise, dünkü ABDAvrupa ikilemınde kesinlikle Avrupa'mn yanındaydı. Daha doğrusu, Ankara'mn genel kaygılan diğer Batı başkentlerininkilerden farklı değildi. Başbakan Özal'ın konuşması, diğer Avnıpa liderlerininkileriyle büyük benzerlikler taşıdı. özal'ın öncelikle, NATO sözleşmesinin 5. maddesine atıfta bulunmadan fakat kuşkuya yer bırakmayacak biçimde, ittifakın "birimiz hepimiz için, hepimiz birimiz için" ilkesinin geçerli olduğunun yeniden vurgulanmasını talep etmesi, Türkiye'nin bu konudaki derin kaygısından kaynaklandı. Onak bildiride bu sorunun Ankara görüşlerine paralel biçimde yer alacak olması ise, Türkiye'nin önemli bir diplomatik başansını oluşturdu. Ustelik, Fransa Cumhurbaşkanı Mitterrand'ın da aynı tür bir yaklaşımla konuşmaya başlaması, Ankara yaklaşımına sıcak bakıldığının bir başka ifadesı oldu. özal'ın diplomatik bir biçimde formüle ettiği ve yeni nükleer yükumlüluğe ilişkin yak'aşım ise, Ankara'nın bu konudaki duyarlılığından geri adım atmadığım ortaya koydu. Turgut özal'ın, "nükleer modernizasyon" için "makul bir süreden" söz etmesi, Türkiye'nin bu modernizasyonu istemediğinin, hiç olmazsa karann ertelenmesini talep ettiğinin göstergesiydi. Zaten özal konuşmasında, konvansiyonel silahlardaki müzakere sürecini "araya sokarak", Türkiye'nin zaman fcazanmaya yönelik tutumunun bir başka işaretini verdi. Federal Almanya'nmici ile buyük benzerlik taşıyan bu nükleer modernizasyon politikasının bugün yayımlanacak ortak bildiride de "muğlak" buakılacak olması ise, Ankara açısından başka olumlu bir noktayj oluşturdu. Diğer bir deyişle, Türkiye'nin yeni nükleer yukümülük konusunda "ferahlama" şansı arttı. ÖzaPın yoğun diyalog trafiği ENtS BERBEROĞLU BRÜKSEL Başbakan Turgut Özal, NATO zirvesinin ilk gününde ikili lemaslara geniş zaman ayırdı. Başbakan öğle yemeğinden sonra Amerikan Dışişleri Bakanı George Shnltz ile ikili bir göruşme yaptı. Akşam saatlerinde AT Donem Başkanı Federal Alman Başbakanı Hdmut Kohl ile yine ikili bır görüşme için bir araya gelen Özal, daha sonra Federal Alman Dışişleri Bakanı Hans Dielrich Genscher ve Avrupa Topluluğu Akdeniz Bölgesi Sorurnlusu Claude Cheysson'un da hazır bulundukları "mini AT rirvesi"ne katıldı. Başbakan Turgut özal'ın Amerika ve Avrupa Topluluğu'na yönelik mesajlar verdiği bu yoğun diyalog trafıği, özal'ın sabah kahvaltısında Hollanda Başbakanı Rudd Lubbers ile buluşması ile başladı. Hollanda Başbakanına dış gezi izlenimlerini aktaran Özal, öğle yemeğinden sonra Amerikan Dışişleri Bakanı George Shultz ile bir araya geldi. Türk kaynakları ikili görüşmede SE1A konusunun ele alındığını ve Özal'ın Amerikan Dışişleri Bakanına "daha önct varit olan bazı taahhütlerini hatırtattığım" bıldirdiler. Günun bir diğer önemli görüşmesi de NATO Merkezi'ndeki Daimi Alman Temsilciliği'nde, özal ve Federal Alman Başbakanı Helmut Kohlun bir araya gdmesi ile gerçekleşti. özal. Kohl'e lranIrak savaşı hakkır.iaki düşüncelerini aktardıktan sonra, Davos zirvesine ve TurkYunan ilişkilerindeki gelismeye de değindi. Kohl, bu noktada, laraflar arasındaki yumuşama sürecinin her ikı ülkeye de olumlu puan kazandırdığını beürterek, "Avrupa kamuoyunun TiirkYunan anlaşmazlıgı hakkında yeterince bilgi sahibi olmadığı, ancak gerginükten tedirginlik duyduğu" görüşünü savundu. Diğer yandan, özal'ın Kohl'e önerdiği ortak sanayi yatırımlanna ilişkin bir somut çalışma son aşamaya geldi. 150 milyon mark tutannda bir kaynağın Alman tarafinca bir fon veya kredi olarak seferber edilmesini amaçlıyor. Turgut Özal'ın Türkiye1 nin AT'ye tam üyelik hedefinin peşini bırakmayacağını "somut ifadelerle olmasa da ekonomik verilerle dile getirdiği" bir toplantı da Türk ve Alman başbakanlannın göruşmesinin hemen ardından başladı. Kohl'un, göruşme sırasında Türkiye'nin AT uyeüğini desteklediğini yinelediği, Türk kaynaklarınca hildirildi. Görüşmenin ilk üçte birlik bölümü Özal'ın Suriye, Mısır ve Iran gezilerine ilişkin izlenimlerini Genscher ve Ortadoğu konusundaki merakıyla tanınan Cheysson'a aktarması ile geçti. Ancak Özal, daha sonra sözu Turk ekonomisinin geniş olanaklanna getirerek bir anlamda "istah kabarttı." Başbakan, görüşmenin Ortaklık Konseyi toplantısına ilişkin son bolümünde ise Türkiye'nin bu toplantıdan "somut vc yapıcı kararlaı bekledigini" aktardı. Ana hatlan ik belirginleşen Ortaklık Konseyi gündeminde gümrük birliği, serbest dolaşım ve 600 milyon ECU'luk kredinin serbest bırakılması yer alıyor. Alman tarafının bu çerçevedekı Türk tezi karşısında "Almanya'nın elinden geieni yaptıgını, ancak mali protokol konusunda onay mercii olan Avrupa Parlamenlosu'ndaki komposizyonun da dikkale alınması geıektiği" görüşunu dile getirdiği öğrenildi. Cheysson ise toplantı sonrasında Türk gazetecileri ile konuşurken daha açık bir ifade kullanarak, "«00 milyon ECU'luk kredinin serbest bırakılması şn an için bir hayaldir" dedi. Cheysson, "Ancak gerçekler bazen ilhamlardaa, bayalden kaynaklamr. Hayaller gerçek olur" diyerek bir umut ışığı da yaktı. AT'ye üyelik Başbakan Turgut özal, konuşmasında Türkiye'deki gelişmelere de değinerek hükümetin kapsamlı bir kalkınma programım uygulamaya koyduğunu ve bunun olumlu sonuçlannı almaya başladığını anlattı. Türkiye'nin Avrupa ile bütünleşmesinin sadece savunma alanında değil, öteki alanlarda da düşünülmesı gerektiğini belirten özal, bu çerçevede Türkiye'nin amacırun Avrupa Topluluğu'na tam Üyelik olduğunu vurguladı. Başbakan özal, silahlı kuvvetlerin modernizasyonu ile ilgili programlann tatminkâr bir şekilde ilerlemekte olduğunu, ancak bu alandaki gayretlerin ekonomik yükünün Kuzey Atlantik Antlaşması'mn 2'inci maddesinin nıhuna uygun olarak öteki muttefiklerce de payiaşılmasının önem taşıdığını söyledi. Mitterrand'ın konuşması Reagan'dan sonra konuşan Fransa Curahurbaşkanı Mitterrand'ın açıklamasındaki en önemli özelliği ise, NATO ülkelerinin savunmasımn bir bütün olduğunu vurgulaması oluşturdu. François Mitterrand, Türkiye'nin kaygılannı doğrular nitelikte, NATO sözleşmesinin, "Hepimiz birimiz için, birimiz hepimiz İçin" yükumlulüğünü oluşturan 5'inci maddesine değindi ve Batı savunma kapsamının her koşul altında bir bütün olarak algüanması gerektığıni vurguladı. Mitterrand, kısa menzilli nükleer silahlann modemleştirilmesi konusunda da Ankara yaklaşunına parale) bir tutum içinde gözuktü ve konvansiyonel silahlardaki müzakere sürecinin bu modernleşmede unutulmaması gerektiğini kaydetti. Bölgesel sorunlar Afganistan, Körfez Savaşı ve Ortadoğu'daki durumun Türkiye açısından endişe ile izlenen bölgesel çatışmalar arasında bulunduğunu belirten Başbakan Özal, Türkiye'nin Körfez savaşında izlediği dikkatli ve dengeli politikanın bütün ilgili ülkelerce takdir edildigine inandığını kaydetti. Tahran'a ziyaretinden sonra nisan ayı başında da Bağdat'a gideceğini bildiren Başbakan Özal. "Turkij<(i» nin bn konuda izlediği aktif tarafsulık politikası müttefiklerimizin de yarannadır" dedi. tsrail işgali altındaki bölgelerde İsrail'in almakta olduğu sert önlemlerin kabul edilemez olduğunu ve üzüntü ile karşılandığıru belirten özal, Türkiye'nin Ortadoğu sorunu konusunda Filistin halkının meşru hak ve çıkarlanm gözeten bir çözümü arzu ettiğini bildirdi. Başbakan özal, Türkiye'nin, Sovyet birliklerinin Afganistan'dan çekilmesine yol açabilecek gelişmeleri memnuniyetle karşıladığım, gelecekteki geciş döneminde yeni istikrarsızhklann ortaya çıkmayacağım ümit ettiğini kaydetti. Gözlemcilere göre, Türkiye'nin dünkü NATO zirvesinde Başbakan Turgut özal'ın ağzından ifade edilen ana yaklaşımlan şunlar oldu: Ankara, global bir yaklaşımdan hareket ederek kendisi için teorik olarak zaten mevcut olan NATO savunma yükümlülüğünün yeniden teyid edilmesini istedi. Özal'ın konuşmasında "mihenk taşı niteliğini taşıyan bu yaklaşım, eski NATO Müttefık Kuvvetmeri Komutam Rogers'ın sözünu ettiği "az güvenlikli bölgeler çok güvenlikli bölgeler" formülasyonun yaratmış olduğu kaygıdan kaynaklandı. Yani, Ankara yeniden kendi toprak bütünlüğü için güvence talep etti. Türkiye, yeni nükleer yükümlülük almak istemediğini "diplomatik bir lisanla" çağnştırdı ve en azından NATO'nun "nükleer modernizasyon" karannı ertelemesini istedi. Ankara, konvansiyonel silahlardaki DoğuBatı dengesizliğinden yola çıkarak bu konuda da NATO uyeleri arasında bölgesel eşitlik talep etti. Bir yandan kendi konvansiyonel savunmasının guçlendirilmesini isterken öte yandan NATO'nun Varşova Paktı ile yapacağı konvansiyonel indirim müzakerelerinde, kendi bdlgesi olan Güney Doğu'da da Orta Avr«pa'daki gibi bir indirim taiep etmesi gerektiğini vurguladı. Gözlemciiere göre, bu genel Ankara yakaşımı dünkü zirve toplantısında esas olarak "olumlu ve gerçekçi" karşılandı. Aynı gözlemcilere gore, bunun temel göstergesıni de bugün yayımlanacak onak bildirinin Türkiye tezlerine paralel bir içerik taşıyacak olması. Sayı • : Özal parlamentoyu lemyor. Yunanistan Başbakanı, Brtıksel'e gelmeden önçe Yunan kamuoyuna bir dizi vaadlerde bulundu. Yunanistan'ın ve Kıbns Rum kesiminin oldukça duyarlı olduğu Kıbrıs kayıpları konusunu, Özal'a yeniden açacağını belirten Papandreu, bu konuda oldukça kahn bir dosyayı Brüksel'e getirdı. Bu dosyada sayıları 1619 olarak belırlenen Rum ve Yunan askerlerinin kayıplara karıştığı halde, bunlardan bazısımn halen Türkiye ve Kuzey Kıbns'ta esir kamplannda yaşadıklannı iddia eden belgeler bulunuyor. Papandreu, kendisini hiçbir taahhut altına girmesini istemediğini gösteren son açıklamasmda, bu belgeleri Özal'a sunacağını ve bu insani sorunun "bir an önce sona ermesi için" bir dizi somut ve alternatifli öneriler getireceğinden söz etmişti.Papandreu'nun, özal'dan 64 kararnamesinin kaldınlmasından sonra Yunan vatandaş(annın Türkiye'deki gayrimenkulleri için uygulanacak hukuki işlemler konusunda aynntılı bilgı isteyeceği de kesinleşti. Ancak her iki başbakan da geçen hafta sonunda Atina'yı ziyaret eden Türkiye Konutbank Genel Müdurü Bulent Şemler'in, Yunanistan'ın Ionian Bankası yetkilileriyle yaptığı göruşmeleri yakından ve ilgiyle izledi ve bu görüşmeler hakkında yeterince bilgi sahibi oldu. Papandreu'nun son olarak Ege bölgesinde tatbikat uçuşu yapan Türk savaş uçaklannın Yunan hava sahasını ihlal ettiği yolundaki iddiaları da gündeme getireceği açıklanmış bulunuyor. Ancak Yunanistan Başbakam'nın gündeme getireceği bu uç ana konunun dışında Başbakan Özal'ın da bir dizi öneriler getirmiş olabileceğjnden sözediüyor. Brüksel'deki zineyi izleyen Yunanlı gözlemciler, Özal'ın Kıbns konusunda bir 'Ueri adım' atacağına inanıyor. Bu adımın da Kıbns'taki Türk askerlerinin geri çekilmesi ile ilgiü olabileceği üzerinde duruluyor. Öte yandan Turk ve Yunan başbakanlannın Brüksel'de yapacaklan görüşmeden 4 saat önce delegasyonlar arasında "serin bir hava" esti. Yunanistan Dışişleri Bakanı Karolos Papulyas zirveden bir gün önce Dışişleri Bakanı Mesut Yılmaz ile yapacağı görüşmeye gelemedi. Papulias'ın bu randevuya geleme>işi Türk delegasyonu taraflndan "soguk" karşılandı. Mad '966 I0O0 T L t (Baftarafı 14. Sayfada) NATO dtşında ne giW baglantüara gidebüecegini düfünürsiiaüz? ECEV'tT Önce şunu söyleyeyim: Yardım kısıntılanna karşı, Türkiye'nin elinde, İkili Savunma ve Ekonomik İşbirliği Anlaşması (SEİA) ek mektubun onaylanmasını geciktirmeye devam etmek gibi, çok kolay uygulanabilecek ve dünya dengelerini altüst etmeyecek bir koz vardı. O kolay kozu bile elden çıkaran bir Türk hükümetinin, şimdi daha zor kullamlabilir kozlarla müttefıklerini tehdit etmesi durumunda, bunun pek inandıncı olamayacagım düşünürüm. Başka kozlar elde etme olanağı bolunamaz mı? ECEVtT Türkiye, elbette isterse başka kozlar bulabilir. Ben 197879 hükümet dönemimiz sırasında bunu, "Türkiye köseye süuşünlırsa duvann öbür yanma gecebilir" diye ifade etmiştim; fakat aym konuşmada, bu sözlerimin hemen ardından, kendi sorumluluk anlayışımız dolayısıyla o yola gitmeyeceğimizi de özellikle vurgulamıştım. Yani bunu bir "tehdit" unsuru olarak kullanmamıştım ve kullanamayacağımızı belirtmiştim. Hükümetin veya Başbakanın aklında şimdi ne gibi "koz"lar bulunduğunu bilmiyorum. Sanınm hiç kimse bilmiyor. Çünku, Başbakan Sayın Özal, dış politikada aklından geçenleri kendine saküyor; kamuoyunu, parlamentoyu hiçe sayıyor. O yüzden de kendi kendini zayıf düşürmüş oluyor. Çünku, bu durumda dış güçler, "Madem ki Özal dış politikada kendi kamuoyunu ve nariamentosunu devre dışı bırakarak her adımı atabilecek durumda, öyleyse Özal'a baskı yaparak Türkiyt'den istediklerimizi elde edebüiriz" umuduna kapılırlar. Acaba Ortadoğu ülkeleri ile askeri işbirliği mi düşünülüyor? ECEVtT Eğer Sayın özal, güvenliğimiz açısından NATO'nun veya ABD'nin dışında bazı Ortadoğu ülkeleriyle askeri işbirüğini duşünüyorsa, ABD, bundan kaygıya kapılmak şöyle dursun, büyük mutluluk duyar. Çünkü zaten ABD, Turkiye'yi Ortadoğu'da böyle işbirliklerine zorlamaktadır. Kaldı ki, bizim güvenlik konusunda işbirliği yapabileceğimiz Ortadoğu ülkeleri, bu konuda kesinlikle Amerika Birleşik Devletleri'ne bağımlı olan ülkelerdir. Amerika'yı "şejtan" olarak ve "cebennemlik" olarak ilan eden İran bile, askeri araç ve gereçlerini büyük ölçüde Amerika'dan sağlayabilmek için, "Irangate" olayıyla bir örneği ortaya çıkan turden, gizli kapaklı yollara başvur TürkABD ilişkileri ve SEIA'nın onayı HASAN ESAT IŞIK 1980 Türk Amerikan Savunma lşbirliği Antlaşması'nın çok tehlikeli bünyesel bir sakalbğı vardır. Bu anlaşma ile Türkiye devlet olarak yükümlülük almıştır, Amerika'mn yükümlülüğü ise sadece hükümet düzeyindedir, o da anlaşma ile mutabık kalınmış hususların Amerikan KongTesi'nce onaylanması için gerekli çabayı göstermekten ibarettir. Amerikan Kongresi'ni adeta Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin de üstünde bir makam haline getiren bu anlaşmada, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin adı bile geçmez. TBMM'nin onayı diye bir sorun yoktur. Bu anlaşma, uluslararası ilişkilerde eşit devletler arasında yapılması pek alışılmış bir anlaşma değildir. Eşit düzeydeki devletler arasındaki anlaşmaların, tarafları aynı düzeyde bağlaması gerekir. Tüm tarafların ya devlet düzeyinde ya da hükümet düzeyinde, fakat herhalde aynı duzeyde yükümlülük almalan önemlidir. Biri devlet düzeyinde yükümlülük alırken, öteki yalnız hukümet düzeyinde yükümlülük alırsa bu topal, dengesiz bir anlaşma olur; daha doğrusu böyle bir anlaşma "eşit" değil, "buyuranuyan" ilişkileri çağrışımı yapar. 1976 tarihli TüıkAmerikan lşbirliği Antlaşması'nda böyle bir sakathk yoktu. Anlaşmanın iki tarafın da parlamentolan tarafından onaylamp, iki taraf için de devlet düzeyinde yükümlülük getiren bir anlaşma olması öngörülmüştü. 1980 anlaşması 5 yıllık bir süre için imzalanmıştı ve ondan sonra taraflardan biri tersine bir girişimde bulunmadığı takdirde, birer yıllık sürelerle kendiüğinden uygulamada kalması öngörülmüştü. rikan hükümetinin de iştirakiyle Türkiye, tahsis edilecek NATO ödenekleri Kıbrıs ile ilgili siyasal koşullarla irtibatlandınlmaktadır. 1947 yıhnda Türk Amerikan askeri işbirliği, Kongre'nin bir komitesinde görüşülurken, Kongre üyelerinden biri, "Madem Türkiye'ye yardım yapmamız gerekiyor. bunu öyle koşuilara baglayalım ki Türkiye bizint arzomuz dışında bir harekette bulunamasın" dediğinde, o dönetnin Dışişleri Bakan Yardımcısı Acheson hemen, "Boyle bir yola gidersek, Türkiye 'bu yardımın bedeli benim için çok pahalı' der" demişti. Bugün Amerika'da kimsenin böyle bir kaygısı yok. NATO ödenekleri, rahatlıkla siyasal koşuilara bağlaruyor. Kısa bir süre önce ilginç bir gelismeye daha hayretle tanık olduk. Amerika hariciyesı, insan haklan konusunda Kongre'ye gönderdiği bir raporda, Yunan hükümetinin Batı Trakya'da Türklere karşı uyguladığı politikayı adeta aklarken, Türk hükümetinin Kürt soyundan olduklan kamsında olan vaıandaşlanmıza karşı takındıği tavn sert bir şekilde kınadı ve teşhir etti. Evet doğrudur, benim kammca da hükümetin Güneydoğu Anadolu'daki davranışlanrun degişmesi zorunlu yönleri varcur. Nitekim bizzat hükümet bazı iyileştirmelere gitmiştir. Bu iyileştirmeler, Amerikan hükümetinin olayı teşhir etmesinden önce olsa idi elbette ki çok daha isabetli olurdu. Bugünkü yazıımzda konunun bu yönü üzerinde durmayacağım. önemli olduğu için burada da buna deginmezlik edemedim. Elbet müttefiklerimiz de münasip şekilde bu konuya değinebilirler. Bunu doğal karşılamak gerekir. Fakat Türkiye'deki bu durum belirtilirken, bir yandan da Yunan hükümetinin Batı Trakya'daki politikasıru aklama yolunu gidilirse, işte bu olmaz. O zaman bu tutum insancıl düşüncelerle izah edilemez. Bu, doğnıdan Türkiye'ye karşı siyasal tavır koymak olur. Korıuk yazâr Kohl'e göre Federal Almanya Başbakanı Helmut Kohl'ün yaptığı konuşmada da, nükleer modernleseye ilişkin Bonn tutumunun Ankara ile benzerlik taşıdıgı gözlendi. Kohl, bu aşamada NATO'nun yeni bir nükleer yükümlülük altına ginnesinin yararlı olmayacağını çağnştırdı ve konvansiyonel silahlardaki indirim görüşmelerinin, nükleer modernleşme konusunda da parametreler verebileceğini söyledi. Bir başka deyişle Kohl de aynı Özal gibi, nükleer yükümlülük ve modernizasyon konusunda yeni bir erteleme süreci istedi. Özal'ın konuşması Başbakan özal, Brüksel'deki NATO doruğunda yaptığı konuşmada, INF Antlaşması'mn tarihi bir önemi bulunduğunu ancak, Sovyetler Birliği'nin yakın gelecekte özellikle konvansiyonel alanda Batı'ya oranla daha üstun bir durumda bulunacağjnın gözden uzak tutulmaması gerektiğini söyledi. Sfcvyetler Birliği'nin konvansiyonel istikrar, kimyasal silahlann yasaklanması ve stratejik silahlann sınırlandınlması görüşmelerinde sergileyeceği tutumun, ilerisi için önemli işaretler verebileceğine işaret eden Başbakan Özal, şöyle dedi: "tltifakın kaıarbiığı ve dayamşmaoıı, Sovyetler'i silahlann kontrolü alanmda daha olumlu tutumlara sevkedebileceğine inamyornm. Bu çerçevede ittifakm konvansiyonel yeteneklerinin artnnlması ve bu konuda en büyük gereksinimlerin göriildiiğiı güneydogu kanadınm özelliklerinin göz önünde tutulması gerekmektedir." NATO'nun esnek mukabele ve ileri savunma stratejisinin etkili ve geçerli olduğunu belirten Başbakan Özal, bunun devam ettirilmesi için nükleer caydıncılığın sürdürülmesi ve konvansiyonel güçlerin kuvvetlendirilmesi gerektiğini bildirdi. Başbakan Özal, silahsızlanmanın kendi içinde bir amaç olamayacağım, esas amacın güvenlik olduğunu kaydederek, "Silahlann kontrolü veya süahsulanma alanında atılacak adımlar bütün müttefiklerin güvenlik ihtiyaçlannı karşılayabilmelidir" dedi. NATO üyelerinin güvenliği ve savunmasımn bolünmez olduğunu bildiren Özal, ittifak içinde bölgesel çözümlerin düşünülemeyeceğini vurguladı. Başbakan Turgut Özal, Türkiye'nin "daha alt kuvvct düzeylerinde konvansiyonel denge sağlanmasına" buyük önem verdiğini beürterek, kimyasal silahlann da tam, kuresel, etkili ve denetlenebilir bir şekilde yasaklanmasını desteklediklerini bildir Ne düşünmüştüm? İlk beş yıllık sürenin hitamında Türk hükümetinın bu değindiğim bünyesel aksaklığı düzeltmeden anlaşmanın vurürlülük süresinin uzatümasına raa olmayacağını düşünmüştüm. Fakat böyle olmadı. Hatta tersine, bu hüküm aynen metinde bırakdırken, anlaşmanın yıllık uzatmalarla değil, yine eskisi gibi 5 yıllık bir süre için uzatılması yoluna gidildi ve bir ek mektupla bu sağlanmak istendi. Bu benim için şaşırtıcı ve üzücu bir gelişme oldu. Fakat sonradan Dışişleri Bakanı tarafından Washington'da imzalanan bu ek mektup, Bakanlar Kurulunun gündemine getirilip onaylanmadı ve elbette yürürlüğe girmedi. 1980 anlaşması bunun sonucu kendiliğinden bir yıl için uzatılmış oldu. Hükümetirrek mektubu onaylamaması, anlaşmadaki sakatlığın iktidar tarafından da fark edildiği umudunu vermişti ve Türkiye ile Amerika arasında eşit devletler ilişkilerine daha çok yakışan dengeU ve ciddi yapıda bir anlaşma yapılabilme kapısı açıldı sanılmıştı. Herhalde benim dileğim bu idi. Oysa birdenbire öğrenildi ki, hükümet bugüne kadar onaylanmasım sakıncalı bulduğu ek mektubu onaylama karan almış. Türk yok, İslam var Bugün, muhakkak Amerikan hariciyesi de biliyordur; Yunan hükümeti aynı şiddetle değilse, muhakkak ki aynı azimle Batı Trakya'daki Türkleri tarihlerinden, etnik yapılanndan soyutlayıp Rumlar içinde entmek istemektedir, onlara siz Türk değilsiniz IslamlaşHrılmış Yunanlılar denmektedir. Nilekim daha gecenlerde bir Yargıtay karan, tarihi bile karşısına almaya cüret ederek, "Yunanistan'da Türk yoktur, tslam vardır" fetvasını verebilmiştir. Bu kadarla da bitmemektedir. Yunan hükümeti, "Bulgar tehdidi karşısındayım" diyerek, Yunan Bulgar sınınndaki Rodop bölgesini yasak bölge ilan etmiştir ve oradaki soydaşlanmızı dunyadan adeta tecrit etmiş bir vaziyette yaşatarak onlara Türklüklerini unutturma çabası içindedir. Böyle bir durumda, Amerikan hariciyesinden insan haklan konusunda belirttiğim içerikte bir rapor verilmesine şaşmamak olanağı yoktur. Hangi gelişmeler?.. Türkiye ile Amerika arasındaki hangi olumlu gelişmeler hükümeti böyle bir karar değişikliğine yöneltmiştir, belli değildir. Herhalde bu nitelikte bir gelişme kamuoyuna bugüne kadar yansımamıştır. Hatta denebilir ki, tersine, o tarihten beri ek mektubun imzalanmasını daha da güçleştirici Amerikan davraruşları ile karşüaşılmıştır. Yalnız Kongre değil, artık Amerikan hükümeti de sözü edilen anlaşma gereğince Türkiye'ye tahsisi gereken NATO odeneklerini doğrudan İcendisi kesmeye başlamıştır. Ekonomik yardım konusunda da durum aynıdır. Amerikan Savunma BakanJığı, Kongre'ye verdiği bir raporda, bir saldın karşısında Doğu Anadolu'nun savunulmasmda ısıar edilmeyip, savunma hattınuı Toroslar'a çekilmesine önceük veren bir senaryo ortaya koymuştur. Türkiye ve Yunanistan'a tahsis edilecek NATO ödenekleri, her ne kadar Amerika hükümeti; ben onaylamıyorum diyorsa da, yine 7/10 oranına bağb kalmaya devam etmektedir. Ve yine bu defa Ame Tutarh değil Böyle bir durum ve gelişmeler içinde bulunduğumuz bir sırada, Amerika Yunan Savunma İşbirliği Antlaşması müzakerelerinin nasıl sonuçlanacağı bile belli değilken, hükümetin ek mektubu onaylamasını ve cumhurbaşkanımn bilinen nedenlerle ertelenmiş Amerikan ziyaretini haziranda yapacağının açıklanmasını ben, tutarh nedenlerle izah olanağı bulamıyorum. Birkaç gün önce Rockefeller'ın Türkiye'ye gelmiş olduğunu dikkate alıyor, "Yoksa ekonomik zoriuklar hükümeti bazı şeyleri görmezlikten gelmeye mi ikna etti" diye düşünüyonım. Maddi sıkıntılardan manevi ödünlerle veya kalıcı haklardan ödünlerle kurtulmaya kalkışmamalıdır. Böyle davranışlar, ciddi devletlerin harcı değildir. Bunlar devletlerin yannlannı tehlikeye sokar. Bir hukuki noktaya da değinmek isterim: 1980 anlaşması Milli Güvenlik Konseyi tarafından resmen görülüşüp onaylanmıştı. Bunda tadilat getiren ek mektubun da mutlaka TBMM'de görüşülüp onaylanması gerekir. eıeğin bayrağı I KTUK ^ 5OSTAIİST ~ D'JtUl " * ~ | ma zorunluluğunu duymaktadu". Mısırta ortak askeri utbikat ko | MHU var. | ECEVtT Başbakan özal'ın Ka ; hire ziyareti ardından, Türkiye de Mı ı sır'ın ortaklaşa denız tatbikatı yapa J caklannın açıklanması da, herhalde Amerika'yı kaygılandınnamıstır; ter, sine çok sevindirmiştir. "i Ulusal güvenüğimiz konusunda^ Sovyetler Birliği'nden yardım aramaj rruz ise, herhalde söz konusu olamaz. Elbette iki komşu ülke arasında kar işılıkü güven ortamını geüştirmek ge' rekir, ama bu savunma araç ve gereçî* lerimiz için Sovyetler Birliği'ne başHt vurma sonucunu doğurmaz. î1 Kaldı ki, ReaganGorbaçov uzlaş^i masından sonra, Turkiye'den istelcî' gelse bile, Sovyetler Birliği'nin ülke^mizle o tür bir işbirliğine girmeyi kaS bul edebileceği çok kuşkuludur. ^ Başka ulkelerle, omegin tskaa> dinavtarla işbirtiginden söz ediliyor. * ECEVİT Savunma sanayilerini ve teknolojilerini bir hayü geliştirtniş olan bazı lskandinav ülkelerinin Türkiye ile bu konuda işbirliğine ya~ naşmalanm sağlamaksa, hele içinde' bulunduğumuz koşuüarda çok zor~ dur. Türkiye, insan haklan, işçi haklan ve demokrasi yolunda beürli' adımlan atmadıkça, özellikle bağlantısız İskandinav ülkeleri, Türkiye ile askeri konularda işbirliğine yanaşmazlar. Hükümetleri istese bile ya. naşmazlar. Çünkü, buna, o ulkelerde iktidarlardan daha güçlü olan sendikalar karşı çıkarlar ve engel olurlar. NATO'da müttefıkimiz olan Nor, veç bile, Türkiye'ye bazı askeri araçgereçler satmaİc istediğinde, sendikaların direnciyle karşılaşıyor. \ Geçen yıl Norveç'e yaptığım bir gezide, sendikalarm bu direncini kırma, ya çalışmak, üstume vazife olmadığı halde bana düşmüştü. Bu gerçekler karşısında, elirnizdeki kolay kullanılabilir kozlan bile kullanmayan Sayın Özal'ın aklında, daha başka ne gibi etkili '•koz"lar bulunduğunu tahmin edemiyorum. Sayın Başbakan'ın kafasında baglantısızlık bedefi olabilir mi? ECEVtT Belki, Sayın Özal, Turkiye'yi bir hukuki veya fıili baglantısızlık konumuna geçirmeyi dü şünüyordur, fakat Türkiye'nin jeopcK İitik durumundaki bir ülke için baglantısızlık, savunmaya aynlacak kaynaklann ve ileri teknolojili askeri araçgereç gereksinmesinin, azalmasına değil, tam tersine, belki de artmasına neden olur. Nitekim, İsveç, bağlanhsızüğım, ancak çok gelişmiş bir savunma sanayiine ve Ueri ölçüde güvenlik düzenlemelerine dayanarak surdürebilmektedir. YENİGÜN A.Ş. • Şantiyelerimizde görevlendırilmek üzere; Deneyimli, İNŞAAT MÜHENDİSLERİ TBKP Program Tasansımn Eleştirisi: REVİZYONİZM KENDİNİ BELGELİYOR SOSYALİST ARNAVUTLUKTA KADIN SOSYALİST YA DA DEVRİMCİ BİR PARTİ OLANAKLI MI İŞKENCE BÜTÜN HIZIYLA SÜRÜYOR Taktik nükleer silahlann modernizasyonu Başbakan Özal, taktik nükleer silahlann modernizasyonu konusunda da şunlan söyledi: "Taktik nükleer silahlann daha alt Aranıyor. BAYİLERDE • Tunus Cad. 91/7 ANKARA Tel: (94) 168 28 68
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle