Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET / 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 1955'li yıllardan sonra Türk çocuklarırun iyi Bulgarca öğrenemedikleri bahanesiyle Türk okullan kapatılmaya başlanmış, Türkçe seçimlik duruma getirilmiş ve bu hareket 1960'h yıllarda tamamlanmıştır. Ancak Turkçenin Türkler tarafından sürekli olarak özgürce konuşulacağı garantisi verilmek istenmiştir. Nitekim, 1960'h yıllarda, o zaman da Devlet Baskanı olan Sayın Todor Jivkov, Türk okullannın kapatıldığı ortamda, Türk azınlığının rejime karşı güvenini sağlayabilmek için, o zaman Türkçe olarak çıkmakta olan bir derginin yirminci kuruluş yıldönümü münasebetiyle, dergi yönetimini kutlama mesajında, "Bulgaristan Türkünün, Türkçe öğretim yapan okulların kapandıktan sonra da Türkçeyi öğreneceğmi, en güzel yapıtlannı bu dille yazacağım ve en güzel türkülerini Türkçe olarak söyleyeceğini" bildirmiştir. Sayın Jivkov'un bu mesajı günümüzde sadece bir arşiv belgesi niteliğindedir. Çünkü, 1970'li yıllarda artık Türkçe, "seçimlik" olarak bile gündemden kalkmıştır. olmuştur. O ana kadar bizzat resmi Bulgar kaynaklarında ve tarih kitaplannda tersi yazılı olduğu halde, bunlar Türk değil, meğer Osmanlı döneminde zorla Müslümanlaştınlmış Bulgarlarrruş! O günden bugüne, TürkBulgar ilişkileri de en düşük düzeyde seyrediyor. Hatta öteki ülkelere göre, önemli gelişmeler gösterip en üst düzeye çıkmış TürkBulgar iktisadi işbirliği de duruvermiştir. Yukandaki uygulamayla herkesi şaşırtmış bulunan Bulgaristan yönetimi, Türkiye'nin konuyu uluslararası arenalara getirmesinden de sürekli rahatsız olmuştur. Kendisinin barışçı olduğunu, Türk aanlığının adlannı zoria Bulgar adlanyla değiştirmesinin bir iç işi olduğunu söyleyip durmuştur. Tabii "Türk azınlığı" deyimine hiç değinmeden!.. Balkan Ülkeleri Konferansı, ilgili ülkeler arasındaki sorunları çözmek bakımından çok önemli görülmüştür. Daha doğrusu, çozüme bir başlangıç olması bakımından önemli görülmüştür. Bulgar Dışişleri Bakanı Sayın Mladenov'un burada konuşması da ilginç olmuş, basına yansıyanlar doğru ise hatta, "insancıl sorunlann çözümünün zamanı gelmiştir" sözlerini kullanmıştır. Fakat, daha sonra bir soru üzerine, "Bulgaristan'da Türk azınlığından söz edilemeyeceği, Türkiye'ye bir göçün söz konusu olamayacağı" biçimindeki sözleri basında yer almıştır. Yani Bulgar yönetimi ve dışişlerinin Bulgaristan Türk azınlığı konusunda zigzagli tutumu galiba sürüyor. Peki konferansta ve öteki alanlarda genel ve parlak sözler niye? Balkaıtlarda Koııferans ve TürkBulgar II Lskilori Belgrad'daki Balkan Konferansı, ilgili ülkeler, bu arada TürkiyeBulgaristan arasında diyalog kurulması bakımından, kuşkusuz olumlu katkılar sağlamıştır. Ancak, bölgede barışa büyük katkılar sağlayacak bir iktisadi işbirliği için, "insanal" konularda somut görüşmelerde olumlu gelişmeler sağlanması gerekmektedir. Sağlam ve sürekli bir işbirliğinin tefaıeli, herhalde bu sorunlann çözümünde yatmaktadır. Prof. Dr. NAZİF KUYUCUKLU /. Ü. Siyasal Bilgiler Uç yılı aşkın bir süredir, TürkBulgar ilişkileri en durgun bir dönemini yaşıyor. 2426 Şubat 1988 tarihlerinde Belgrad'da düzenienmiş olan "Balkan Ülkeleri Konferansı", öteki Balkan ülkelerinin aralarmdaki sorunlann çözümü ve işbirliği bakımından olduğn gibi, TürkBulgar ilişkilerinde de eski dinamizmine dönme bakımından kamuoyunda bazı ümitler doğurmuştur. Konferansta genel ve olumlu konuşmalar, özellikle TurkBulgar dışişleri bakanlarımn "insancıl ve işbirliği" konularını içeren bir protokol imzalamış olmalan bu ümidi çok daha güçlendirmiştir. Durum gerçekten böyle midir? Yani Balkan Ülkeleri Konferansı'nda, dışişleri bakanlannın olumlu konuşmalan, TürkBulgar dışişleri bakanlarımn "insancıl ve iktisadi işbirliği" konulannda protokol imzalamış olmalan, öngörülen konulann gerçekleşmesi için yeterli midir? PENCERE Fiş. 16 MART 1988 Fakültesi Uygulamaya dönüşmedikçe... Hemen belirtelim, Balkanlar'da insancıl konulann Helsinki anlaşmalan doğrultusunda iyileştirilmesi ve iktisadi işbirliğinin gerçekleştirilmesi bizim en içten dileğimizdir. Konuyu, Balkan Ülkeleri Konferansf nda, TürkBulgar dışişleri bakanlarımn konuşmalan ve aralarında ımza etmiş ol duklan protokolü kuramsal düzeyde ele aldığımızda da bu doğrultuda bir gelişme içeriği taşıması açısından çok olumlu bir girişim olarak düşünebiliriz. Ancak, hemen belirtmek gerekir ki bu genel, kuramsal konuşmalar ve protokoldeki insancıl sonınlar ve işbirliği, pratiğe dönüştürülmedikçe, bir çok benzerlerinde olduğu gibi, bunlar arşivlerin sayfalannda sıkışıp kalmaya mahkumdurlar. Bulgar yönetimi, iktisadi işbirliğine çok arzuludur. Ama insancıl sorunlar konusundaki tutumunda kesin davramşını ortaya koyamamıştır. "insancıl sorunlar" derken dışişleri bakanlığımızın kastettiği, herhalde "Bulgaristan'daki Türk azınhğının" durumudur. Bulgar Dışişleri Bakanhğı'nın "insancıl sorıınlar"dan anladığı ise biraz da müphemdir. Bunlar, ilerde bu konuda oluşturulacak komisyonlarda somutlaşacaklardır. Bununla birlikte, bizim "insancıl sorunlar"dan anladığımız "Bulgaristan'daki Türk azınlığı" konusunda Bulgar yönetiminin tutumu, uzun süredir çok zigzagli, sürekli sürprizli ve şaşırtıcı olmuştur. Örneğin 1945'leri izleyen yıllarda, herhalde ülkede Türk azınlığının sempatisini kazanabilmek için her köyde Türkçe öğretim yapan ilk ve orta okullar açmıştır. Hatta Bulgar ve Türk okullan aynı köylerde yan yana var olmuşlardır. Ancak Zigzagli tutum süriiyor mu? Başka bir saptama da şudur: 1970'li yıllarda Bulgaristan'ı resmen ziyaret eden Türkiye Dışişleri Bakanı Ü. Haluk Bayülken'in Bulgaristan Türkünün Türkçesini ve kültüriinü korurnakta bile bazı güçlüklerle karşılaştığını belirtmesi üzerine, Bulgar Dışişleri Bakanı'nın anayasarun tüm Bulgar vatandaşlanna eşit olarak uygulandığını, Türk azınlığı ile ilgili olarak uygulamada bazı eksiklikler varsa, bunları gidermeye hazır olduklarıru bildirmiştir. O zaman da Bulgar Dışişleri Bakanı, bugün de aynı makamda bulunan Sayın Mladenov'dur. Ancak onun sözleri de o zamanki basın sayfalannda sıkışıp kalmıştır. Daha sonraki olayları çok daha açıklıkla anımsıyoruz: Türk siyasal yöneticilerinin biri birleriyle söz düellolan ve siyasalsosyal yaşamımızda terörist olaylı yıllardan sonra, Bulgar yönetimi çok daha büyük sürprizli bir uygulama yapmıştır. 1984 yılının sonundan başlayarak ordusuyla, miüsiyle ülkesindeki Türk azınlığının adlannı zorla Bulgar adlanyla değiştirivermiştir. Bunun gerekçesi de kendisi kadar sürpriz Sonuç Belgrad'daki Balkan Konferansı, ilgili ülkeler, bu arada TürkiyeBulgaristan arasında diyalog kuruiması bakımından, kuşkusuz olumlu katkılar sağlamıştır. Ancak bölgede barışa büyük katkılar sağlayacak bir iktisadi işbirliği için, "insanal" konularda somut görüşmelerde olumlu gelişmeler sağlanması gerekmektedir. Sağlam ve sürekli bir işbirliğinin temeli, herhalde bu sorunlann çözümünde yatmaktadır. OKT4V AKBAL EVET/HAYIR Yine Liderlik Üstüna.. r YÎNE KITAPLARı.TÖRKÛLERÎ.BAYRAKLARı DALGA DALGA AYDıNUK OLDULAR. YORODOLER KARANLIĞIN ÖSTONE. MEYDANLARı ZAPTETTıLER YINE. ILE GELDILER. "Uder, Smavtardap Goçen insandır" başlıklı yazımın, kimi siyasal çevreler ve kişilerde türlü yorumlara yol açtığını öğrendim. Mektup yazanlar, telefon edenler oldu. Kimi ya da kimleri söz konusu ettiğimi soranlar da çıktı. Bu yüzden konuya dönmek gereğini duyuyorum. Ben hiç kimseyi suçlamadım. Hem suçlanacak bir durum da yok. Ayrıca böyle bir şey bana düşmez. Bugüne dek hiçbir partinin üyesı olmamış bağımsız bir yazarım. Kimsenin iç işlerine, çalışmalanna kanşmadım, kanşmam da... Ama bağımsız yazar olmak, yurt ve ulus sorunlarına kayıtsız kalmak da değildir. Otuz ikinci yılı biten köşeyazarlığımda sürekli yinelediğim bir konu var, daha doğrusu bir yurttaş olarak özlemini duyduğum bir gerçek var; o da, Atatürk devriminin temel ilkelerinin yasama geçirilmesi, o ilkelerin daha ileri aşamalara, çağdaş yorumlara, çağdaş uygulamalara götürülmesi... Bunu hartgi siyasal kuruluş benimser, gerçekleştirmek isterse ben onu desteklerim. Bugüne dek CHP'ydi, zaman zaman ödünler verse de Atatürk devrirni doğrultusunda yürüyen parti... Çoğulcu demokratik yaşama geçtiğimiz günden bu yana devrimci Türkiye'nin yavaş yavaş tutucu, hatta gerici bir duruma itildiğini gördük. CHP'yi eleştirdiğimizde, CHP'nin o günlerdeki yöneticilerini uyarmak istediğimizde, benim gibi yazarlann, daha doğrusu yurttaşlann amacı yalnızca buydu: Atatürk döneminin kazanımlarının yitirilmemesi, o kazanımlara yenilerini eklemek... 12 Mart'lar, 12 Eylül'ler toplum yaşantımızı gerileten atılımlar oldu. Ne yazık ki öyle oldu! Hedef, Atatürk devrimi oldu, Türk halkının toplumsal uyanışının engellenmesi oldu, emeğiyle yasayan kesimin türlü acılara itilmesi oldu, çağdaş uygarttğın getirdiği hak ve özgürlüklerin elden alınması oldu.. Atatürk diye diye Atatürk'ün en önemli yapıtlarının, düşüncelerinin ortadan kaldırılması oldu. Mademki çoğulcu bir demokrasi kurmak istiyoruz, elbette ulus yararına her türlü görüş ve düşünce açıkça yazılıp söylenecektir. Ulus yararının nerde olduğunu yalnızca birtakım kişiler ve çevreler saptayamaz, buna ancak bilinçli ulus çoğunluğu karar verir. Oylarıyia, davranışlanyta... Ama tek yanlı koşullandırmalarla kandırılan topluluklann vereceği karar ulus yararına olmayacaktır. Bu yüzden demokratik bir toplumda düşünceler, görüşler tam bir özgürlük içinde belirtilmelidir. Şu ya da bu yoldan iktidarı elinde tutanlar, yalnız kendi işlerine gelen düşünce ve görüşlerin savunulmasına izin verir de karşıt düşünce ve görüşleri 'suç' sayarlarsa, o ülkede demokrasiden söz etmek bir yalanı kabul etmek olur. Geçen günkü yazımda sosyal demokrat bir partide liderliğe soyunan politikacıların birtakım sınaviardan geçmesı gerektiğini yazdım. Neydi bu sınavlar? 12 Eylül sonrasındaki yanlış uygulamalara zamanında karşı çıkmak... Bu karşı çıkmak, sopayla, silahla değil fikirle olacaktı elbet! CHP'nin kapatılması olayma kaç kişi 'bu doğru değildir' dedi, diyebildi. Gerçi böyle bir şeye kalkışanlan bekleyen cezalar vardı. Yine de 'bu yapılanlar yanlıştır' denebilirdi, başa gelen de çekilirdi. Atatürk'ün kurumları kapatıldı; emekçilerin yasal hakları ortadan kaldınldı; DİSK gibi milyonlarca insanın yakınlık duyduğu bir örgütün çalışmasına son verildi; DİSK yöneticileri için 'idam' istendi, bu kişiler dört yıl hapislerde yattı. Barış Derneği kapatıldı, yöneticileri üç yıldan çok hapislerde kaldı. Gençlik demekleri ortadan kaldınldı. Binlerce insan adalet önünde hesap vermek için gözaltına alındı. Ben o yazımda, Sayın Erdal İnönü'nün SHP Genel Başkanlığı'ndan çekildi çekiliyor haberleri üstüne "falanca kişiler genel başkan adayı oldular olacaklar" türünden bazı yazılar üzerine 'Bir liderin bazı sınaviardan gecmiş olması'nın gerekliliğini yazmak zorunda kaldım. 12 Eylül sonrasının yanlışlıklarına karşı çıkmaktan çekinen, demokrasi volunda gereken savaşımı vermeyen; anayasa değişikliği günlerinde bile belki ufak tefek mınldanmalar dışında siyasa adamı ağırlığıyla ortaya atılmayan kişilerin, şimdi sosyal demokrat birikimde 'lider' olmaya kalkışmalannın topluluklarda güven yaratmayacağını soyledim. SHP'yi, Atatürk devriminin temel ilkelerini, çağdaş yorumlarla daha ileri atılımlara götürecek, güçlü bir birikim sayıyorum. Sayın inönü'nün liderliğini önümüzdeki yıllarda da sürdürmesinin yararına inanıyorum. Ama inönü, haziran kurultayinda 'Ben yeniden genel başkanlığa adaylığımı koymuyorum' derse, o zaman ne olur? Meydan kime, kimlere kalır? Bu olasılıkların da şimdiden düşünülmesi gerekir... Bir kez daha yineleyeyirn, SHP liderliğine gelecek insan tarih ve ulus önünde güvenilir bu niteliğe sahip, yürekliliği, devrimci ilkelere inanışıyla sınaviardan geçmiş bir kişi olmalıdır. Şu ya da öteki beni ilgilendirmez. Gazeteciler, yazarlar kimseyi 'lider adayı' gösteremezler, göstermemelidirler. SHP kurultayıdır, sosyal demokrat birikimi parçalamadan, bölmeden, ilerici çizgisinden gerilere kaydırmadan başarılara götürecek 'lider'i seçecek olan... BEYAZıTTA ŞEHIT DÖŞEN SILKINIP KALKT1 KABRÎNDEN, VE ELINDE BIR GÛNEŞ GIBI TAŞıY1P YARASıNı YıKTı ŞAHMERANıN MAĞARASıNı. CEMİL SÖNMEZ BAKI E E KZ (1956....) A.TURAN ÖREN (1955....) Bohçacı kadın, kaynattığı kurşunu su dolu kaba dökünce ftşşşş diye bir ses duyulur. Ardından bir tekerleme: "Elemtere fiş... Kem gözlere şiş." Kökü dışarıda kapitalizmin şu aşamasında, arabesk sermayeciliğin komisyoncüsu ANAP diyor ki: Türkiye'de fişli hayatı biz başlattık... Haydi canım sen de!.. Fransızlar "i'lerin üstündeki noktalan koyalım" derler. Vafiahi koyalım: ANAP palavra atıyor, fişli yaşam ülkemizde çok önceden beri vardı. * On yıl önce miydi, yirmi yıl önce mi? Beyoğlu'nda "o biçini" bir film kapalı gişe oynuyordu. Filmin adı: "Tak fişi.... Bitir işi." Demek ki fiş, Yeşilçam'da çok önceleri kullanılıyordu; ama, beyazın da beyazı var... Gerçekte ülkemize elektrik girdiği gün fişli hayata başlamıştık. Ulu Hakan, Komprador Sultan, Cennetmekân Efendimiz ruhsat verdiğinde, Lovanten Efertdi ile Sör Kikirik, telefon, tren, havagazı, sinema, elektrik gibi bütün buluşlan Osmanlı'ya sokmuşlardır O yıllarda televizyon henüz icat edilmediğinden Komprador Sultanımız "İcraatın içinden" programına çıkarak kullarına "çağ atladık" diye müjde verememiştir." • Yıllar geçtikçe uygarlığın nimetlerinden yararlanmasını daha iyi öğreniyoruz; fiş de elbette bilimselteknolojik devrimin yaygınlaştığı bir dünyada çeşitli biçimlerde kullanılabilir. Polis sorgulamalarında elektrikten yarartanma yöntemleri son yıllarda gelişmedi mi? Elimize bir siyasal sanık mı düştü? Konuşturacağız elbet, kusturacağız... Peki, ne yapalrrn? "Tak fişi... Bitir işi." Fiş olayının bir yüzü bu, öteki yüzünde ise milyonlarca yurttaşın (işlenmesi var. Ben diyeyim 15 milyon, siz deyin 2 milyon, bir başka yetkıliye göre 4.5 milyon yurttaş fişlenmiş durumda. Devletimiz sakıncalı gördüklerini fişliyor. ANAP iktidarı övünebilir: Biz dört yıllık icraatımızda, 60 yıllık cumhuriyet tarihinde fişlenen insandan daha çok insanı fişledik... Yalan değil, doğru... • Körolası kapitalizmin kökü dışanda türü bir başka oluyor; arabeskin elektronik çağında yaşıyoruz; yazarfcasalar her yanda salkım saçak... Televizyonda fiş propagandası: Alışverişte fişinizi unutmayın!.. Bakkalda. Fişinizi unutmayın!.. Manavda: Fişinizi unutmayın!.. Kasapta: Fişinizi unutmayın!.. Geçenlerde vatandaş Memet'in karakola işi düşmüş; ayrılırken komiser arkadan seslenmiş: Bayım fişinizi unutmayın!.. * 12 Eylül, fişli yaşamı gerçekleştirdi, çağ atladık; ANAP işi bitirdi, hepimizi fişledi. Artık Türkiye'de sosyal sınıflarda yeni bir aşama söz konusudur; yurttaş ikiye ayrılıyor: İşadamı... Fiş adamı. (1956....) 1 KAMUOYUNA "Dikensiz gül bahçesi" biçiminde, tek tek suskun insanlardan oluşan bir NE1AŞ işyeri için işçiler üzerinde sürdürülegelen sendikasızlaştırma operasyonuna şimdi de teknik elemanlann MTJRAT KURT ABDULLAH ŞIMŞEK A.HAMTT AKTL İŞTEN ATILMALARI ile yeni bir halka eklenmiştir. Son olarak üç mühendis arkadaşımızın işine son verilmiştir. önümüzdeki gttnlerde (1953....) (1956....) (1953....) YEDİ GUZEL INSANDILAR. OZGURLUK AŞKIMIZA KUŞKU, KAVGAMIZA KORKU SALMAK İÇİN 16 MART 1978'DE ÖZGÜRLÖK DUŞMANLARI TARAFINDAN ÖLDÜRÜLDÖLER. KATLEDÎÜŞLERİNİN 10. YILINDA ANILARI ÖNÜNDE SAYGIYLA EĞİLİYORUZ. İSTANBUL UNIVERSTES1 HUKÜK VE İKT1SAT FAKÖLTtSNDEN DÖNEM ARKADAŞLARI ADINA Av. CEM ALPTEKİN PANEL KONU: KİTLE KIRIMLARI ZİNCİRİNİN 16 MART HALKA9 VE DCMOKRAîâ YÖNETEN: Prof. Dr. AYDIN AYBAY KATILANLAR: ŞUKRAN KETENCİ, Av. TURGUT KAZAN, MUSTAFA AKTOLGALI, Av. NURTENÇELİK YER: DÜNYA SINEMASI TARİH; 16 MART 1988 (Bugiin) SAATs 18.30 NOT: GİRİŞ SERBESTTİR 1000'in üzerinde çalışanın da kapı önüne konulacağının süylendiği NETAŞ'ta iş güvencesinin bulunmadıgı kanıtlanmışur. Bu baskılara karşı İNSANLIK ONURUYLA DEMOKRATİK DİRENME HAKKINI KULLANMAKTA KARARLI olan üyelerimizin yanında olduğumuzu, işine son verilen üyelerimizin işlerine geri dönmeleri için her türlü uğraşı vereceğimizi açıklıyoruz. Bu uyguiamaların tüm üyelerimiz için bir başlangıç olabileceğinin bilinciyle, bütün üyelerimizi dayanışmaya çağırıyoruz. Elektrik Müh. Odası tst. Şb.Bşk. Ünal Erdogan, lnşaat Müh. Odası Ist. Şb. Bşk. Mnstafa Altıneller, Makina Müh. Odası Ist. Şb. Bşk. Coşkun Özbaş, Mimarlar Odası Odası Ist. Şb. Bşk. Yücel Giirsel, Kimya Müh. Odası tst. Şb. Bşk. Mehmet Saysel, Gemi Müh. Odası Bşk. Naci Çankaya. HALUK ÖZKAN'IN İDAM GECESİ kasetinde şair Nevzat Çelik'in SUNU adındaki şiiri MÜHEBBET türkusu adı ile çıkmıştır. Duzeltiriz. Nevzat Çelik'e ilgisinden dolayı teşekkür ederiz. GALA MUSIC CENTER. Cumhuriyetimizin kuruluş yılları ile Atatürk ilke ve inkılaplarının yerleşme dönemini de kapsayan olaylarm yer verildiği NUTUK'u gunumüz Turkçesiyle özetleyip sadeleştırerek hazırladık. Hazırlayan: ÖNER KEMAL İsleme Adresı: İnkılap Kıtabevı, Ankara Cad. Cağatoğluİsıanbul (522 28 51/ \e Cumhurtyel Kilap Kulubu merkez ve tum temsilcıliklermde. 512 05 05 ÇUBUK KADASTRO HÂKİMLİĞİ NDEN Dos\a No 954 4809 Çubuk ilçesının Akkuzulu ko\une ait 1920 par\cl sa\ılı tarlanın davalı Mustafa Onbaşı adına [ejpıtine, Elıfe Kılıc. Safi\e Kıl.ı;, \s itirazı uzerıne \apı!an duruşması sonucunda' Nizalı parselın tespıı gıbı davalı Musıafa Onba^ı adına [escıline daır 10.11.1967 tarih ıe 768 sa>ılı mahkememiz kararı, da\acı Elit Kılıç'ın adresı zabıtaca tespit olunamadığından, mahkememiz kara rı tebliğ edilmemış olup, hukum ozeıinın Basın llan Kurumıı lan.ılı ile Çubuk'ta te\zıi olunan gazelelerden bırindc ilanen teblığınc karar lenldiğınden ^201 sa>ı)ı kanunun 28 ıe muteakıp maddelerı \e H L.M K.nunun 432'inci maddesı gereğınce adı ge^enlere ilanen teb!ı|ıne ve ılanı larihınden ılıbarer. 15 aıın sonra LİgıIılerc tebliğ cdıfmış sa>ılacağı ve suresi içersınde temu >oluna ba^urmadıkları lakdırde kararın kesinleşeceği tebliğ şenne kaim olmak uzerc ılan olunur Ozanım Ozan !... Yılın en gıızt'l lurkuk'rnlc K\SETCIMZÜE Hatice Özen Cemil Sönmez, Baki Ekiz, Ahmet Turan Ören, Abdullah Şimşek, Hamit Akıl ve Murat Kurt 16 Mart 1978 katliamında şehit düştüler. 16 MART KATLÎAMINI UNUTMADIK... YENİ ÇÖZÜM ANMA Ağabeyim B«L» MUSIC CENTH Un*a(ian V ı, 6 8lok 6444 IST TH 527 M b9 ;u8E Dı^ı SCK No 36/5 Bfiiktas IST ARK» KASETÇtLlK MUSIK MARKETING: ;f ; Stı ie ı(XX)hOlN lel 0 » ! 6245 05 YÜZYÜZE Atillâ Dorsay 1250 lira (KDV içinde) Çağdaş Yayınlan Türkocağı Cad. 39/41 Cağaloğlutstanbul HAMİT AKIL'm anısını unutmadık. Unutmayacağız. Kardeşi MEHMET ALİ AKIL