Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
22 ŞUBAT 1988 HABERLERİN DEVAMI CUMHURİYET/11 "MİT Raporu" ve Ötesi (Baftarafı 1. Sayfada) ÜndüTün istifasıııı "Rapor" tek bir kişinin işi midir? Bir ekip çalışmasının ürünü müdür? Çalışmaya damgasını vuran siyasal motiflerden ve kişisel hesaplaşmalardan söz edilebilir mi? Soruları çoğaltmak olasıdır. Öncelikle buna benzer sorulann yanıtları açığa çıkarılmalıdır. İkinci olarak üstünde durulması gereken konu, bu gizli "rapor" ya da "etuf\e Ozal hükümeti arasında herhangi bir ilintinin olup olmadığıdır. Başbakan Özal'ın seçim öncesi Doğru Yol Partisi'ne ilişkin açıklamaları bu ilinti konusunda bazı kuşkulann dile getirilmesine yol açmaktadır. Son olarak da MİT'in devlet yapısındaki yeri üzerinde durulmalıdır. Çünkü bu sadece devlet yönetimiyle ilgili bir konu değildir. Aynı zamanda bir demokrasi sorunudur. Bu noktanın altı özenle çizilmelkjir. Konunun ne denli hassas olduğu açıktır. Ancak "Kol kırılır, yen içinde kalır" mantığıyla davranmak yine herhangi bir sonuç vermeyecektir. Zaten yıllardır alttan alta işleyen bir yaraya, devlet yönetiminin ciddiyet ve sorumluluğunun bilincinde olarak neşter vurulabilmelidir. Bilıyoruz, böyle bir iş kolay değildir. Ama kurumları yerti yerine oturtmadan, devlete demokrasi getirmeden, halka demokrasi götürülebildiği hiç görülmüş müdür? (Baftarafı 1. Sayfada) celeme aşamasında olan konu üzerinde herkesin sorumluluk bilinci içinde daha duyarlı ve titiz davranmalannı dilediğinı de kaydetti. Baransel, gazetecilerin sorularını şöyle yanıtladı: "Sayın Cumhurbaskanımız, MtT Mnsteşan Sayın ÜndüTün kendisine istifa etmek istedigine ilişkin bir mektup veya dilekçe sunmadıgını bildirmişlerdir. BasuKb MİT raporu otank adı geçen belge konusunda MİT Mnsteşan'nı zaman zaman kabul ederek bilgi akfagraı habrtatan Sayın Cumhorbaşkanımız bn göröşmeier sırasında MİT Müslesan'nın istifa etmeyi düşündügiine ilişkin ima yoluyta da olsa kesinlikle bir ifadc kuUanmadıgım söylemJşlerdir. Sayın Cumhnrbaşkanınuz, MİT Müstesan'nın, kendisine bir gazetede yer alan istifasıyla ilgili dilekçenin sabte olduğunun btliriendigini a n ettigini de bildimıişlerdir. Son zamanlarda bazı kişi ve kurulnşlann saygınbgına gölge düşürülmeye çalışıldıgın, bu yaklaşınun geçmiş döBemlerde ayn dogrultuda sürdünılen tutum ve davranıslarla benzerlik taşıdıgıaa dikkat çeken Sayın Cumburbaşkannuz, araşürma ve inceteme safhasında olan konu üzerinde berkesin sorumluluk bilinci içerisinde, daha duyarlı ve titiz davranmalannı dilemektedirter." öte yandan, Doğu Perinçek'in önceki gOn düzenlediği basın toplantısında Mehmet Ağar'ın "Konusursam yer yerİDden oynar" biçunindeki açıklaması yalanlandı. Ankara Emniyet Müdürü Mehmet Ağar konuya ilişkin bir soruya "Benim böyle bir beyanım ohnamıştır, yanlış bir duyumdan kaynaklanmı^ olabilir" karşıhğını verdi. ÖzaFdan uyarı: Işinizi küçtiltün (Baftarafı 1. Sayfada) nin tıkandığı zamanlarda çıktığına işaret eden özal, sorunlann çözümünün ödemeler dengesinin sağlanmasıyla olabileceğini belirtti. 1987 ve 1988'deki dış borçların büyük bölümunün 1980 öncesi kısa vadede çözüm olarak getirilen Dövize Çevrilebüir Mevduat hesaplanmn oluşturduğuna değinen özal, "Bu paralar o zaman 2025 liraya kullanılmıştır. Ama şimdi Merkez Bankası'na ortalama 600700 liraya mal olmaktadır" dedi. Merkez Bankası'nm 44.5 milyar doları bulan bu borçlann ödenmesi için 2.5 trilyona gereksinimi bulunduğunu anımsatan özal, "Bu durumda verüen krediler kısılacaktır. Ya da karsdıksu para basacaktır. Bu, kısa vadeli önlemin bugünkü Türkiye'ye tesiridir" diye konuştu. 1980 öncesi yaşanan anarşinin ekonomik sıkınblardan kaynaklandığını bildiren özal, devletin ve belediyelerin götürdüğü hizmetlerle anarşi yaratılan bölgelerde gelişme sağlandığına işaret ederek, "1980 öncesi göıülen bu tür gayretler şimdi paıiamentodan okullara, sendikalara kadar yapılıyor. Ama ortam olmadıgı için etkili olamıyor" dedi. 24 Ocak kararlarımn "Türkiye"oin içİDdeki yangım düzdtmek" için alındığını kaydeden Özal, "Bn kararlar 1983'ten sonra daha büyuk çapta tatbikata kondu" diye konuştu. Hükümetin serbest ekonomiye mikro düzeyde değil makro düztyde müdahale ettigini bildiren Başbakan Özal, 1 numaralı hedefierinin ödemeler dengesini sağlamak olduğunu vurgulayarak "Ödemeler dengesini sağlayamazsak iflah olmayız" dedi. ca bu durum bile, İstihbarat Teşkilatı'nda olağan dışı bir şeylerin meydana geldiğine işaret etmektedir. Uzantıları siyasal iktidara kadar gidebilen ya da kökleri oradan kaynaklanan bir iç çekişmeden, bir kavgadan söz edilmektedir. Su yüzüne vurmakta olan belirtiler, bu tür değerlendirmeleri haklı olarak akla getirebilmekledir. Ortaya atılan her iddia, belge veya sahte belge, yapılan yorum ve spekülasyonlar, zihinlerdeki soru işaretlerinin gittikçe kalınlaşmasına neden olmaktadır. Sanki Pandora'nın kutusu birden bire açılmıştır. Gelişmeler, sanki bir zembereğin boşalmakta olduğunun sinyallerini vermektedir. Görüntü, hoş değildir. Olan bitenleri, devlet yönetiminin ciddiyet ve sorumluluğuyla bağdaştırmak olanaksızdır. Bu yüzden, halen yanıtsız birçok sorunun aydınlatılması gerekmektedir. Bu görev yerine getirilmeden hiçbir alanda sağlıklı bir sonuca ulaşılamaz. Gizli raporu kim hazırlamıştır? Neden hazırlamıştır? Hazırlaması için talimat almış mıdır? Almışsa, hangi kaynaklardan? Raporun hazıriatılmasında siyasal iktidar ya da ona yakın odaklar rol oynamışlar mıdır? Raporun basına sızdırılması nasıl olmuştur? Raporda yer alan iddialardaki gerçek payı nedir? ZJrvedeNATO hassasiyeti HADÎ ULUENGİN BRÜKSEL Davos buluşması ertesindeki yeni TürkYunan zirvesnin 3 ve 4 mart tarihlerinde Briiksel'de iki kez tekrarlanması, fakat özellikle "NATO çerçevesi dısındalü bir ortamda" gerçeldeşmesi kesinlik kazandı. "NATO çerçevesi dtşındaki bir ortam" deyişinin günderae gelmesi ise Andreas Papandreu'nun TilrkYunan buluşmasııu, 23 mart tarihlerinde yine Brüksel'de yapılacak ittifak doruk toplantısından bilhassa ayırmak istemesınden kaynaklandı. Bu yaklaşım, Ankara tarafından da "son derece makul" karşüandı. Yani boylelikle, ÖzalPapandreu oturumu "cografi mekanda aynı, kalbi mekanda ayn" bir ortamda yapılacak ve TürkYunan diyaloğuna "NATO gölgesi dösüriilmeyecek." Buna göre, Turgut özal ve Andreas Papandreu, büyük bir olasılıkla, 3 mart perşembe günü öğleden sonra bırinci kez buluşacaklar ve aynı görüşmeyi 4 mart tarihindeki ikinci bir oturumla tamamlayacaklar. Bu yeni zirvenin Davos'takinden farkülığını, görüşmelere Türk tarafından Dijisleri Bakam Mesut Ydmaz'm da katılması ve Ankara ve Atina heyetlerinin lsviçre'dekine oranla daha kalababk olmas oluşturacak. Bunun temel nedenini de Brüksel doruk toplantısında, iki taraf arasındaki sorunlann ve bunlann çözüm yöntemlerinin Davos zirvesinden daha ayrıntılı biçimde ele ahnması teşkil edecek. Belçika baskentindeki buluşmalann nerede gerçekleşeceği henüz tam olarak bilinmemekle birlikte, temaslann her halukârda Brüksel' leki NATO merkezinde yapılmayacağı kesinlik kazanmış durumda. ÖzalPapandreu buluşması Atilla Tokath öldü (Baftarafı J. Sayfada) cak öğle namazından sonra toprağa verjlecek. 1932'de Denizli'de doğan Tokath, Galatasaray Lisesi'ni bitirdikten sonra bir süre Istanbul Universitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nde okudu. 1956 yüında Paris'e giderek felsefe öğrenimini Sorbonne Üniversitesi'nde sürdürdü. Daha sonra yine Paris'te Yüksek Sinema Enstitüsü'nü bitirerek 1960>da Türkiye'ye döndü. UIvi Uraz'ın baş rolünü oynadığı, Selçuk Bakkalbaşı'nın yapımcılığını üstlendiği "Denize Inen Sokak" filmini yönetti. Bu film, 1961 Izmir Film Festivali'nde En lyi Filnı seçildi. Aynca Locarno, KarlovyVary ve Venedik Film Festivalleri'nde gösterildi. 1961'de Erdem Buri'nin yönettiği "Hana" adlı kısa metrajlı fılmde oyuncu olarak çalıştı. 1%3'de yine Ulvi Uraz'ın başrolünü oynadığı "Gd Bansalım" adlı fılmi yönetti. Bir süre Aüf YUmaz'ın yönetınen yardımcılığını yapan Tokath, Yümaz ve Kemal Tahir'le birlikte pek çok senaryoya katkıda bulundu. "Sosyalizm Nedir?" adlı derlemeyle sosyalizmın Türk okuruna tanıtümasına katkıda bulundu. Bugüne kadar 120 çeviri yapan Atilla Tokath, Elsa Triofct'den yaptıgı "Beyaz At" çevirisiyle Türk Dil Kurumu çeviri ödülünü aldı. 1972'de "lsUnbol Mezarian" adlı bir belgesel film çekti. Atilla Tokath, son olarak "Devrimcinin ötümn" adb bir roman yazmıştı. Bu roman yakında tletişim Yayınlan arasından çıkacak. (Baftarafı 1. Sayfada) çok önemli olduğunu, bu seçimde oy oramnı yüzde 1 ya da 2 oranında arttırması halinde, iktidann genel seçimlerde aldığı yüzde 36'lık oy oramnın yarattığı kompleksi gidereceğini kaydeden Demirel, yerel seçimlerin eşit koşullarda yapümaması halinde kendilerinin katılmayacağım bildirdi. Demirel erken yerel seçimin anayasaya aykırı olduğunu savunarak "Biz hiçbir zaman auyasaya aykın bir sccime kaülacağız demedik. Böyle bir seçimde kazamlacak galibiyet onarln degildir. Eşit sartUrda olmayan bir seçimde bizi bulamıular. Hiçbir muhalefet partisi kendisine seçimden kaçtı dedirtmek istemez. Ama 'seçimden kaçtı, kovaladı' gibi sözler çig sözlerdir. Muhalefet, haksızlıga mesruiyet vermez, o zaman znlmdn, haimTİıgııı gieti olursunuz. Biz olmayız. Ama eşit şartlarda yapılacak her seçime, her zaman gimıeye hazmz" diye konuştu. Batırdınız İZMİR'den HİKMET ÇETİNKAY7 (Baftarafı I. Sayfada) lefeti küçümsüyor. TV kameraları harıl harıl çalışıyor... Özal'ın konuşması cılız alkışlarla kesiliyor. Özal, anlatmaya devam ediyor: ANAP'ın getirdiği serbest ekonomik düzen, bizim belki layıkıyla anlatamadığımız bir ekonomik sistem. 24 Ocak 1980'den sonra bu sistem parti parti uygulanmaya başladı. 24 Ocak'ta sistem bütünuyle uygulanmış değildir. ANAP iktidara geldiğinde tam olarak uygulanmaya başladı. Belki bir son merhale daha vardır. 7O'lı yıllara geldiğimizde, ekonomik sistem batağa düştü. O gunleri yaşayanlar, bugün bizi eleştiriyortar. Türkiye'nin ekonomik durumu kotü olsaydı, bugün biz otobüslere dolar, bavul turizmi için Yunanistan'a, izin verirlerse Halep'e giderdik. Halbuki her yerden bize geliyorlar. Bican mı ne diyorlar, bu kravatları Türkiye'de bulabilirsinız Bunlann Avrupa'daki fiyatı 200300 isviçre Frangı'dır, Türkiye'de 6070 bin lira * * * Saat 16.00; Başbakan Turgut Özal, Atatürk Kültür Merkezi'nin görkemli sahnesine kurulu kürsüae "Ekonomik Forum 1988"in açış konuşmasını yapıyor. Başbakanın çizdiği tablo, pek öyle iç açıcı degil. İşadamları, sanayıciler soluk almadan dinliyorlar özal'ı: Türkiye çalkantılı bir deniz. Siz siz olun az krediyte çalışın. İşinizi icap ederse küçültün. Öz kaynaklara dönün. Türkiye'de son altı yıldır yapısal bir degişiklik var. Eğer yurtdışında bir iki yıl kalıp Türkiye'ye dönerseniz, bunu fark edebilirsiniz. Bizim amacımız geçtiğimiz dar boğazı emniyete armaktır. En önemli mesele ödemeler dengesidir. İhraç ürünlerine dayalı bir ekonomiyle bu işi yürütemezsiniz. Türkiye'de hızlı nüfus artışı ve sehirleşme var. Türkiye çalkantılı bir deniz dedim. Biz bu işin altından kalkacağız. Onun için size parlak tablo çizmiyorum. Salonda çıt çıkmıyor. TV kameralannın spotlarından rahatsız olmuyor Özal. Ama gazete fotoğrafçılannın flaşlarına "artık yeter" diyor. Sonra, kürsüdekı teyplerin kasetlerini değiştiriyor Bu iş de bize düştü... Özal, 1970'lerden başlayarak anlatıyor. Petrol krizinin ekonomiye yansımasından örnekler veriyor. İşadamları ve sanayıciler kendi aralarında fısıldaşıyorlar: Şu kredi faizlerine ne kadar az değindi. Hep bildiğimiz şeyleri yınelıyor. * * * Ülkü Sineması'nda yapılan ANAP il kongresıne dönüyoruz. Turgut Özal, 60 dakikadır kürsüde. Konuştukça açılıyor... özal soruyor: Kim demiş Türkiye'nin dısarıda itibarı yok diye... Türkiye 1988'de Avrupa ülkelerıyle yarışryor. ANAP iktidarını çekemeyenlerin dedikodulan tüm bunlar. Başbakan "elinde kara çomak olanları" anlatıyor bu kez: Türkiye'yi kötü gösterenlerin ise içi kara, dışı karadır. Bakmayın aşırı sol yazarların yazdıklarına, bakmayın muhalefete siz. Kedi ulaşamadığı ciğere mundar dermiş. Bu yolun sonu selamettir... Özal'ın iki hedefi var. Birincisi basın. ANAP iktidarını desteklemeyen yazarlar. İkincisi muhalefet. Yani SHP ile DYP... Eğer iki öğe olmasa Türkiye'yi Stireyya (Baftarafı 1. Sayfada) zarlığında toprağa verilecek. Sinemacı Nad Duru'nun oğlu olan Süreyya Duru, Samsun'da doğdu. Galatasaray Lisesi'ni bitirdikten sonra Hukuk Fakültesi'nde okurken baba mesleğini seçen Duru, 1954'te yapıma olarak ilk kez "Vahşi İntiluun"ı cevirdi. Üç yıl sonra Murat Fılm'i kuran Duru, "tstanbHİ'da Ask Başkadır"la ilk yönetmenlik denemesini gerçekleştirdi. Başlangıçta dram, avantür türü fihnler yöneten ve "Malkoçoğlu" dizisini başlatan Süreyya Duru, daha sonraki yıllarda toplumsal içerikli yapıtlara yöneldi. Az film yaparak önemli yapıtlara ımza attı. Duru, son dönemınin toplumcu filmlerinde hep senaryo yazan Vedat Türkall'yle işbirliği yaptı ve bunlardan bazılan dolayısıyla sansürle mücadele etti. 196O'lı yıllarda Atesli Kan", "iki Çalgıanın Seyahatr*, "Büviik Yemin", "Dişi Öriimcek", "Yakılacak Kltap", "Şoför Nebahat Bizde Kabahat", "Şahane Zuguröer", ^oför Nebahal ve Kın", "Döner Ayna", "M«lkocogln", "Alageyik" gibi fihnler çeviren Süreyya Duru, 1970'lerde de •Selahatlin F.yyubi", "Rabia", "Aç Gözünü Memed", "Bedrana" "Kara Çarsaflı Gelin", "Güneşli Bataklık" ve "Derya Güiü" gibi yapıtlara imzasını attı. Sinema uğraşı boyunca yapımcı olarak 50, yönetmen olarak da 40 kadar filmi Türk sinemasına kazandıran Süreyya Duru, son olarak Peride Cdal'in romanından beyazperdeye uyarladığı "Ada" adlı fılmin çekimlerini tamamlamak uzereydi. Senaryosunu Macit Koper'in yazdığı •'Ada"da başrolleri Türkân Şoray ve Rutkay Aziz paylaşıyordu. Süreyya Duru'nun "Bedraaa", "Kara Çarsafta GeHn", "Gnnesli Bataklık" gibi fılmlerinin senaryolannda imzası bulunan Vedat Türkali, yönetmenin ölümüyle ilgili olarak, "Ben çok sevdigim bir dostumn kaybettim, Tnrk sineması da büyük bir yönetmenini" dedi. Duru'nun "Kara Çarşafn Gelin" ve "GüesH Batakhk" fılmlerinde oynamış olan Semra Özdamar ise şunları söyledi: "Süreyya Duru, Yesilçam'da çok az rastlanan insanlardan biriydi. Birlikte çalıştıgımız dönemde yalmzca yönetmenim degil, dostum ve babam gibiydi de. Bir de kara gün dostlufnmuz vardı. Filmler sansür engeByle karşüastığında sansıire karşı biıiikte mücadele venniştik." "Süreyya Duru'nun son filmi "Ada"da başrolü rdrkân Şoray'la paylasan Rutkay Aziz de şunlan söyledi: "Ada filmiyle tanışmıştık, ama sanki yıllar öncesinden gelen bir beraoerligi yaşadık." Adsız savaşçı (Baftarafı 1. Sayfada) katfa da yaşamıyor artık. Kttltürümüzün ve edebiyaumızın bu adsız savaşçısı, o zarif Donkişot, Alünbaş kadehini coşkulu, ta ytlreğinden gelen kahkahalar eşliğinde kaldıramayacak... Ben ve benim kusağım 1960'ın, hemen 27 Mayıs sonrasının üniversite gençleri, bir derlernesiyle tamdık onu: "SosyaBzm Nedir?" Sonra başkalan... Sosyalist kültürün başlıca yapıtlan... Bir güvenceydi onun adı. Duru Türkçesi, açık, anlaşıhr anlatınu, kavrayıcı zekâsı ve engin bilgisiyle. Sağlar (Baftarafı I. Sayfada) Sağlar, kendisiyle ilgili MİT dosyasının da kaybolduğunu basından okuduğunu söyleyerek, "Devlet ne zaman zaaf içindeyse o zaman bu tip olaylar, kaosiar ortaya çtkar, bütttn izler birbirine Vansır. Anavatan iktidan ile devlel zaafa ugratılmışür" dedi. Sağlar basın toplantısında, hükümetin aldığı son ckonomik önlemler ve TBMM'ye getirdiği 1988 yılı bütçesınin başlanan noktaya döndüğunü, Ozal'ın 8 yıldır Müsteşar, Başbakan Yardıması ve Başbakan olarak uyguladığı 24 Ocak modeli ile bir yere vanlamayacağının ortaya çıktığım belinti. Sağlar, "Türkiye'nin ekoBomik koşuüannın sürekli reklamı yapılan 'serbest piyasa ekonomisine' uymadıgını, Iktisatçılıgı kendinden menkul Sayın Özal, umanz, sonnnda ogrenmiştir. Ancak Başbakanın egitimi halkımıza pek pahalıyı mal olmaktadır" biçiminde konuştu. Bu yıl enflasyonun geçen yılı aratacagını da belirten Sağlar, "FaizJerin yüzde 64 ile cumhuriyet tarihinin en yüksek degerine ulaşması ve kredi faizlerinin yüzde yüzün çok üstüne çıkması. bem hukumelin enflasyon beklentisini bem de yatınmlardan neredeyse tiimüyle vazgeçtigini göstermektedir" dedi. Ekonomide serbestliğin savunucularınca, çalışanlann ücret ve maaşlanndan kesinti yapmak için yeni bir "zonınlu tasamıf" yasasının acele ile Meclisten geçirilmek istendiğine de değinen Sağlar, "Botün bu gelişmelert bakarak sornyonız: Nerede serbest ekjnomi? Nerede 24 Ocak modeiinin başansı? Sayın Özal'ın bugüne kadar yapabildigi tek sey dışandan ve iceriden yüklü borçlar abrak el kesesinden keyif sürmek olmuşlur" görüşünü savundu. Sinemanın (Baftarafı I. Sayfada) doruğu... Sayısız birliktdiklerimiz olmuştu, çesitü jurilerde, şenliklerde, toplantılarda... En son Istanbul Sinema Gunleri'ndeki ulusal film yanşması on secici kurulunda da birlikte olacaktık. Ama o bağışlamamızı diledi: tşi vardı, "Ada"yı çekecekti. Batı Trakya (Baftarafı 1. Sayfada) yoktur" dedi. Dışişleri Bakam Yümaz, DYP Hatay Milletvekili Murat Sökmenoğlu'nun Batı Trakya Türklerinin sorunlan ile ilgili olarak TBMM BaşkanlığVna verdiği 3 ayn sonı önergesini yanıtlarken "TürkYunan iUşkBerindetti gerginliklerin Batı Trakyalı soydasbnmızın dunımu üzerinde olumİB ttki yaptıgının bir gerçek olduğu••" vurguladı. Davos'ta başlayan diyalog sürecinin olumlu etkilerini en kısa zamanda soydaşlanmız Üzerinde göstermesinin beklendiğine işaret eden Yılmaz, şu görüşleri savundu: "Batı Trakya'daki Müslüman Tark toplunıunun dinen Müslüman, ırken Tnrk olduğu gerçeginin berhangi bir beyan ya da bir mahkeme kann ile oıtadan kaldırüması mümkün değildir. Türkiye ile Yunanistan armsındaki ilişkilerin iyi bir komşurak münasebetine donuştünilmesinin ve aramızda mevcut tüm sorunlara bansçı yollardan çözüm aranmasının, Batı Trakya'daki soydaşlanmınn kar>ılaştıklan problemlerin halli ve güçlüklerin giderilmesi açısından da yeni ve geniş imkânlar yaraUcagına kuşku yoktur." Kimdi Anila Tokatlı? Galatasaray' ı bitirdikten sonra Paris'te felsefe ve filoloji öğrenimi görmüş sıradan bir çevirmen mi? Önce sinemaya bulaşıp, "Denize İnen Sokak"ı çektikHemen, en gönülden bağışladık: Saten sonra Yeşilçam'ın sıradanhğına natçuıın temd ve en soytu isi üretmek dayanamayıp çeviriye kayan bir se• . ,tt*t><ı • • • ravenci mi? s •dejil m i ? Bir serüvenci; evet. öyieötmasa, Türkiye koşullarında nasıl hayatım koyabilirdi çeviriye? Yazabilecek, belki şiirleri, romanlarıyla ün kazanabilecekken adsLZ kahramanhgj niçin seçsindi? Yüzlerce kitaba çevirmen olarak imzasını atmakla yetindi Attiia Tokath. Yaşamak için durup dinlenmeksizin çeviri yapmak zorundaydı. Yamız düşünce kitaplanm degil, çağdaş dünya edebiyatımn önemli adlarını da Türkçe>e kazandırdı. Gorki'den Öya Ehrenbnrg ve Ostrovski'ye, Roger Vailland'dan Elsa Triotet'ye, sayısız edebiyatçı>T onun Turkçesiyle tanıdı Türk okuru. Sekiz ciltlik "Sosyalist Kültiir Ansiklopedisi"nin Türkiye dışı konu ve kişjlerini kapsayan ilk 5 cildini hazırlayan da oydu. Gücünü kendinden, beyninden alan bir dinamo gibi tıpkı. Şimdi bu dinamo durdu. Bugünden başlayarak börtü böceğe, belki bir başka dünyamn hayaletlerine dünyayı, yaşamın güzelliğini aktaracaktır, inanıyorum. Ve gelecekte Türk kültür ve düşünce tarihi yazıldığında, katkılanndan ötürü ona önemlice bir yer aynlacaktır. Bu akşam Altınbaş içmek istiyor canım. Atilla'mn kahkahalan yansır belki kadehten. Süreyya Duru, sinemamızda kendine özgü bir doruktu gerçekten... Sinemacı bir aileden gelmiş, çocukluğundan itibaren kendini Yeşilçam'ın kendine özgü dünyasında bulmuştu. "Dramavantür" türde fılmler yaptıgı, Malkoçoğlu dizisini vönettiğı yıllarda (60'larda) bile Halide Edip uyarlamas! bir "Döner Ayna" ile nefis bir sürpriz yapmasını bilmişti. Ama asıl sürprizi 1970'lerde yapmış, alacahbulacalı filmlerden, birden Bekir Yıldız ve Vedat Türkali ile işbirliğine, dolayısıyla unutulmaz "Bedrana", "Kara Çarsafb Otin", "Güneşli Bataklık" üçlemesine geçivermişti. Ülkenin gerçek, yaşamsal sorunlanna yaklaşmayla olgun bir sinema egemenliğini birleşüren önemli fihnler... 80'lerde aynı başanyı sürdürememişti. Ama örneğin "Uzan Bir Gece" fılmini seviyordu, bu filmi görememiş olmamdan dolayı bana sitem ediyordu. (Sevgili Duru, bu filmi görsem de ne yazık ki ondan artık sana söz edemiyeceğim). "Ada" ise umutla, hevesle giriştiği son çabasıydı. Nerdeyse bitiremeden öldüğü... Ben, gerçek bir ağabey yitirdim. Sinemamız bir has sinemacı, seyircimiz ise her an sürprizler yapabilecek, daha çok güzel seyler sunabilecek bir yaratıcı... Hepimizin başı sağolsun. Vasilîu (Baftarafı 1. Sayfada) 157.228 (48.37) oy toptadı. Kıbns sorununun en hâkim adamı olarak bilinen Glafkos Klerides (68), Makarios'un öldüğü 1977 yüından bu yana yapılan başkanlık seçimlerinin her ikisine de adaylığın: koymuşsa da diğer panilerin kendi aralannda Spiros Kipriyanu'ya destek çıkmasıyla ve başkanı olduğu sağ eğilimü DlSl'mn Kıbns Rum kesiminin en büyük partisi olmasına karşın, başkanlık koltuğuna çok yaklaşmış, ancak hiçbirinde başan sağlayamamıştı. Kıbnslı Rumlar şimdi, Kıbns siyasetine ilk kez atılan işadamı ve ekonomist Yeorgios Vasiliu'yu (57) kendüerine yeni başkan seçmeyi yeğlediler. Bu, Kıbns'taki başkanlık seçimlerinin ana sloganlanndan biri, Kıbns sorununun çözümü ile ilgiliydi. Kıbnslı Rumlar ve özellikle yeni kuşak, bu sorunun bir an önce çözümünü istiyor. Taraflann "artık karşüıklı bir şekilde" çeşitli gerilemeler yaparak Kıbrıs'ın sosyal yaşamını da olumsuz bir biçimde etkilemeye başlayan bu soruna bir çözüm yolu bulunmasını arzu ediyor. Rum seçmeni, eski ve kurt politikacı Klerides'i "eski ekol" grubuna ait olmasından, kendisi yerine, yepyeni bir çehreye sahip olan Vasiliu'yu yeğledi. V'asiliu, Kıbns sorununun çözümü gibi, Kıbnslı Rumlara diğer konular için de vaatlerde bulundu. Kıbns sorununun çözümünde Tark tarafıyla müzakerelere başlama yanhsı görünümünde. Ancak seçimlere iki gün kala gerck Kıbns Rum partilerine gerekse Yunanistan Başbakanı Andreas Papandreu'ya ilettiği bir bildiriyle, Kıbns sorununda Kipriyanu'nun izlediği siyasete yakın bir tavır aldı. Vasiliu'nun bu tavn, iki gün sonra yapılan seçimlerde, Kipriyanu ve Vasiliu'nun seçmenlerinin oylarını "güvenceye •fanak" için gözlere atılan "kül" olarak değerlendirildi. Vasiliu başkanlığındaki Kıbns Rum yönetiminin, bundan böyle "Kipriynnusuz" bir şekilde Türk tarafına karşı nasıl bir tutum göstereceği şimdilik kestirilemiyor. VEFAT Samsun eşrafından merhum Naci ve merhume Şükriye Duru'nun oğulları, merhum Mehmet ve merhume Remziye Türkoğlu'nun damatları, Nazif Duru, Halide Kocainan ve merhum Edip Duru ile Vesile Erten, Vedia Köprülü, Sabiha Memişyazıcı, Kâmuran Duru ve merhum Sadık Çubukçu'nun yeğenleri, merhum llhan ve Orhan Türkoğlu'nun enişteleri, Murat ve Dilek Duru'nun sevgili babaları, Ayhan Duru'nun kıymetli eşi, 19491950 Galatasaray Lisesi mezunu, film yapımcısı, prodüktör, yönetmen Yüksek faiz ile ilgili olarak son günlerde dile getirilen tepkilere değinen özal, Türkiye'nin darbogazı aştığım yineleyerek sözlerini şöyle sürdürdü : "Enflasyon maalesef haraketlenme arttıkça artan bir olgudur. Büyüme hızı enfiasyonist baskı yapmaktadır. Yapı degişikligi geçircB Törkiye çalkantılı bir denize benzemektedir. Kalkınma hızını aşagıya dogru çekerken insanlanmızın geçimini enflasyonun altına sokmamab gcrekir." kimse tutamayacak. Bir iki yıl içinde Avrupa ülkeleriyle yarışacak. Kentieşmenin hızla sürdüğünü kaydeden Özal köyden kente göçün Tam bu sırada balkondan sesler önüne geçemediklerini vurguladı. yükseliyor: özti 1987 yılma gelirken kalkınma Yalancı basın... Yalartcı basın. hızımn yüzde 8'i bulmasından çekinÖzal. "hele durun bakalım" diyor. diklerini ve enflasyonu arttıracağınBağıranlar susuyor. Şimdi sıra dan endişe ettiklerini söyledi. "Hızı SHP'de. SHP, CHP'nin aşırı tarafı1987'de indirelim dedik ama seçim nın devamı. DYP ise MDP'nin artıyılına girilmtşü" diyen Özal sözleriğı İki partiyi toplasanız, TBMM'de ni, "Memlekette şöyle bir kötü U H ANAP'ın yarısı bile değiller. Üstelik var. Seçim zamanı geldi mi hemen ekonomiyi bilmiyorlar. feryadı fıgan ediyorşunuz. 'Seçim geYine cılız alkışlar... çinceye kadar maliyeciler yollamaBaşbakan konuşmasını bitireceyın' diye. Biz de yollamadık. Ama ği sırada salonda "işçiler ölüyor" bundan sonra yapmayız" diye sözleri duyuluyor. Bir delege yüksek sürdürdü. sesle şöyle bağırıyor: 1987 yıhnda Türkiye'nin tarihın Asgari ücret 40 bin lira, bir ekde en büyuk borç ödemesinin yapılmek 130 lira, ev kirası 60 bin lira, dığını vurgulayan özal, 1988 rakamne olacak isçinin durumu?.. lannın da yüksek olduğunu bildirdi. Özal, ANAP'lı işçiye "otur, otur" Seçim sonrası spekülatif hareketler deyip yanıt veriyor: olduğunu ve 4 şubat kararlannı al işçilere avans gibi bir şeyler mak zorunda kaldıklanm ifade eden veriyoruz, atın cebinize... özal şunlan söyledi: özal daha sonra, "Ben fabrika"Faiz oranlan serbestken banlcada, ateş içinde çalıştım, işçiliği bi lar kendi aralannda anlaşblar faiztirim. Onlar benim gibi ateş pahaleri yüksdtmedaer. Ondan müdahale sına çalıştılar mı?" sorusunu yönel edildi. Yüksek faiz uzun zaman detiyor. Ardından da ekliyor: vam edecek degildir. Biriki ay soa Dedikodulara inanmayın... ra birkaç puan daşer. Size şunu söyANAP'lı delegenin sorusu da leyeyim para azala'aktır. Paranın azalması için mevduat munzam lurböylece yanıtlanmış oluyor. Biz ANAP kongresinden çıkıp şılıklannı arttırdık, teminatlan yükAtatürk Kültür Merkezi'ndeki "Eko selttik. ÖnümüıJeld yaz ayiannda nomik Forum" toplantısına gider da para bollaşacak o zaman da baken salondaki delegeler bağırıyor: kacagu. Birtakım hcsapianmız vmr." 2 trilyon lıralık bütçe açığımn ANAP'ta işkenceye son... Burhan Özfatura'ya bir tepkiydi "iyi" olduğunu vurgulayan özal fabu. Kongre Başkanı Safa Giray izlerin yüksek kalacağını yineleyerek "Bunun iki sebebi var. Birinci enf"işkence" sözünden irkiliyor: Polis delege olmayanları dışa lasyon. Aşagı inse de faizJer düsmez. İkincisi arzlalep dengesi nedeniyle rıya atsın... düşmez" dedi. özal sanayicilere daYine sesler yükseldi: İşkencecilerden hesap so ha sora şu tavsiyelerde bulundu: rulsun... "Teşebbüs sahiplerine şunu diyonım: Az kredi ile çalışın. İşinizi küElbet sorulsun, elbet... çültün. 3 işiniz varsa birini satın. Öz* • * kaynaklannıza dönün. DönemezseBaşbakan özal, Atatürk Kültür niz işinizi küçültün. Yoksa bu faizMerkezi'ndeki konuşmasının sonu lerie sadece bankalar büyiir. Talep na yaklaşıyor. işadamları sanayici azalırsa ekonomi daha iyiye gider. ler pek memnun değiller Özal'ın ko Zamanla ekonomi bu ise de a b ^ f k. nuşmasından. ür." özal anlatıyor: t Yüksek faızin her sektörde uygu Dış kredi itibarı söylentilere lanmadığını öne süren özal ihracabağlıdır. Bilmeyenler, bu konuda bilta dönük üretim yapan sanayüere vegisi olmayanlar dokunmasın bu korilen kredinin arttırılacağı müjdesinuya Mesela bir itibarlı kişi şu banni verdi ve "DÇM borçlan olmasayka batıyor dese, o banka zarar gödı Merkez Bankası daha çok kredi rür. Bu konuları MİT raporu gibi müvercceka'. Eximbank ve Merkez Bannakaşa eder oiduk. kası ihracal bazlı sanayiye kredi Salonda hafif güluşmeler duyu verecek" dedi. luyor. Başbakan da gülüyor "MİT Gazetelerde Türkiye'nin dış kredi raporu" dedikten sonra. Onümüzdeki bir genç işadamı yanındakine, itibarı ile ilgili yazılar ve yorumlar "Şu zakkumdan da söz etse Sayın çıktığını ve bunlara kızdığını bildiBaşbakan" diyor. Saatimize bakıyo ren Özal, "Kredi itiban söylentilere ruz yetmiş dakikadır konuşuyor bağlıdır. Bilmeyenler, bu konn hakkında bilgisi olmayanlar dokunmaözal. sın. Mesela itibarlı bir kişi şu baaka Başbakan Turgut Özal'ı dün iki batıyor dese o banka zarar göriir. Bn ayn yerde, iki değişik topluluk önün konulan MİT raporu gibi münakade izledik. şa eder olduk. Bu gibi konular dikAnlattıklarının tümü bizi etkileme katli degerlendirilmelidir. Hepimiz diği gibi, işadamlarını da etkileme bir gemi içindeyiz, bu gemiye zarar di hiç kuşkusuz. verirseniz hepimiz zarar görürüz. İşadamları ve sanayıciler "şok" Bindiginiz dah kesmeyin" diye uygulamayı şöyle yorumluyorlardı: konuştu. Hastaya hep şok uygulanırsa, Türkiye'nin eskisi gibi olmadığıkomaya girer ve ölür... nı ifade eden özal, "Türkiye bardav Oysa Turgut Özal öyle dügından laşacak. dagı yırtacak bir şünmüyor: Türkiye oldu" dedi. Ozal konuşma Kanser aspirinle tedavi edil sının son bölümüde. "Size parlak bir mez. Biz kısa vadeli hesap için ça tablo çizmedim. Bugünkü mescleJcr lışmayız. Kann 10.9'u ticareti iyi bil ileride mesele oimaktan çıkacakbr. mektir. Bunu peygamberimiz soyle Ama yeni meseleler ortaya miş. Bu işi bileceksin. Onlar bunu çıkacaktır" diye konuştu. bilmiyor. Muhalefet ekonomiden anBaşbakan Turgut özal konuşmalamaz." sından sonra Atatürk Kültür MerkeHasta olan ekonomimiz ya "zakzi'nden aynldı. Toplantıdan çıkan kum suyu içeceğim" diye tutturursanayiciler Özal'ın konuşmasını sa.. Ya da zakkum suyu verilirse. O "ihtiyath" değerlendirirlerken ihrazaman ne olacak? cata dönük sanayinin kredisinin artAsıl sorun bu değil mi? tınlmasını olumlu karşıladıklanm söylediler. Özal, Ankara'ya dönmeden önce Büyük Efes Oteli'nde EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Ersin Faralyalı, Meclis Başkanı Şinasi Ertan ile lzmir Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Halil Şarlak'ı kabul ederek sorunlannı dinledi. Sanayici ve işadamlan: Bakalım göreceğiz k ŞENLİKTE BUGÜN 20 şubat cumartesi günü hakkın rahmetine kavuşmuştur. Cenazesi 22 şubat pazartesi günü (bugün) öğle namazını müteakip Şişli Camii'nden kaldırılarak Rriköy aiîe kabristamna defnedilecektir. Allah rahmet eylesin. SÜREYYA DURU AİLESİ TAP ŞE İSTANBUL TAP ŞENLİĞİ ^ İSTANBUL KİTAP Kİ Kİ ^ ŞENLİĞİ IĞİ İSTANBUL Kİ 22 Şubat 1968 (*) 14.00 Konıar Not: Çelenk gönderilmemesi, arzu edenlerin TEV'e bağışta bulunması rica olunur. 16.00 Fltm Los Paahen» SeferadlaSefarel Müziğl Yavuz HUBEŞ, Setlm HUBEŞ, Karen GERSON, Izzet BONA Arkadaşımız İBRAHİM NİYAZOĞLU'nu 19.2.1988 Cuma günü kaybettik. O'nu uğurlamak üzere bugün, 22.2.1988 saat 13.00'te Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Adli Tıp önünde buluşuyoruz. TÜM DOSTLARI UL KİTAP Ş ivlLIGI İSTANÇj LJLİĞİ İSTA İ3UL KİTAP Ş İJLİĞİ İf İSTAİ3ULKİ ' Başbakan Turgut özal'ın Atatürk Kültür Merkezi'nde yaptıgı konuşmadan sonra değerlendirme yapan Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ersin Faralyalı, "Üretime dönük teşvikler açıUaodı. Bakalım göreceğiz. Faizlerle ilgili şartlann faizi nereye getirdigini Başbakan çok güzel anlattı" dedi. EBSO Meclis Başkanı Şinasi Ertan ise "iyimser değilim" değerlendirmesini yaparken şöyle konuştu: "Ben şöyle degeriendiriyonun: Sayın Başbakan bugünkü konoşmasıyla geçmişi degerlendirdi. Konuşmasında önemli olan bundan sonra yeni bir istikrar döneminin başlayacaff oldu. Bu dönemde kalkmmada yavaşlama, yatınmlarda yavaşlama olacağı ve daha çok ihracata dönük bir politika izlenecegi izlenimini aldık. tnşallah kendi ivinde dengeleri iyi kurulursa, birtakım süunblara yol açmaz. Ama ben o kadar iyimser degilim. Ani duraklamalar ani sıkınlılar yaratabilir." lzmir Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Halit Şarlak da değerlenditmesinde "Sayın Başbakammız da faizlerin çok yukan çıkarridıgımn farkında olduğunu söyledi. Yiiksek olduğunu kendileri de sövlüyor. Ama çok kısa sürede de 3S puan düsecegini ifade ettiler" diye konuştu. NEVRIYE USLU ile İJÜĞ BÜLENT YÜKSEL Nişanlandığımızı tüm dost ve yakınlanmıza duyururuz. 21.2.1988 İSTANBUL AFEKS