25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17ŞUBAT1988 KÜLTÜRYAŞAM CUMHURİYET/5 GÜLGEÇ MÜZtK FtLİZ AIİ HAYVANLAR tSMAtı Donizetti'den "Rita" WolfFerrari den "Susanna'nın Sırn" > Operanın genç kadrosu sahnede Ataturk Ktthür Merlcezi Konser Salonu'nda pek keyifli iki kısa opera oynanıyor. Dooizerti ve WotfFotari'nin birer perddik komik opcralan, "Rita" ve "Sosanna'nın Sım", opera repertuannın önde gden, yanlular uyandıracak eserlen değil elbette, fakat opera ile yeni tanışan müzikseverler için hos bır başlangıç sayümalı. Her iki eserde de operanın genç kadrolanna sahneye çıkma olanağı tanınmış. 12 şubat cuma akşamı Donizetti'nin komik operacığı "RJta"da Rita rolünü dstlenen Çağnur Gürsan ilk kez profesyond olarak sahneye çüayordu. Beppe'de Ttannr Doganay da genç kadroUrdan, Gasparo'yu ise deneyimii opera ve operet oyuncusu Ferdi Atuner canlandınyordu. "lbu"nın konusu sabun köpügü aslında. "Dea b kazasoda ökfü H U Ü M ilk kocası Gasparo'4aa çok çeken otdd kaduı Ritm'nın, hıncmı Odnd kocaa Beppe'den alması ve öMü sanılan birinei kocamn anideo dönüp Işleri kanştınnası.." diye özetlenebüir bütün opera Sevimli, hafif müziğiyle dmleyeni yormayan bir müziklitiyatro örneği. Eseri sahneye koyan Siuaeray Anmaa, tiyatro öğesine, oyuna önem vermiş, lyj de etmiş. Konuyu günümüze aktarması da hiç garip kaçmıyor. Abartıya meydan vermeden ön plana cıkanlan " f a n " ya da "buffa" öğeleri, mizansenin hızlı temposu, müzikle oyun arasında hiçbir boşluğa meydan vermeden operanın akıp gitmesıni sağlıyor. Eserin yorumunun tümünde acemilikler yok degil. Kaçırüan replikler, bir türlü vazoya yerleştirilemeyen çiçekler, oyunun sevimliliğine zarar vennese de profesyonel bır temsilden daha çok amatör bir çalışma izleıumi uyanmasına yol açıyor. Çağnur Gürsan temiz entonasyonu ile öğrencdlik yülanndan bu yana epey aşama göstermiş. Bundan boyle sahne Ozerinde deneyim kazanması gerek. Timur Doganay ve Ferdi Atuner, Rita'dan kunulmak için topu bırbirlerine atan iki kocarun komiguıi tam dozunda ortaya çıkararak oyunun zevkle izlenmesine katkıda bulunuyorlar. "Snsanna'nın Sım"da tek perdelik bir opera buffa. Bestecısı Ermanno WolfFerrari (18761948), babası AJman, annesi Italyan olduğundan ilk gelisme yülannda iki cami arasında bînamaz kalmış. Müzik öğrenmek için gittiği Münih'te Wagner*in "Stegfried ' operasını dinleyip beyninden vurulmuşa dönen VVolfFerrari'nin Wagner hayranlığı, yaşı ilerledikçe Wagner nefreüne dönüsmüş. "Meraklı Kadular", "Madonna'nın Mücevaerleri", "Sujanna'ıun Sım" gibi buffa, yani komik operalarla tam bir Wagner karşıtı kesilip kendine an yapan WolfFerrari'nin ltalyanbğı Airnanlığına baskın cıkmıs böylece. WolfFerrari'nin müziği Donizetti'ye oranla çok daha karmaşık; yer yer deneyci, cesur, eklektik PÖCNtK PtYALE MADRA HIZIJ G AZETECİ NECDET $EN FAKAT mil OLUR & ŞEVİ ' Ûnder Gokseven'ın sahneye koyduöu, Ermanno WotfFerran'nın Susanna'nın Sım" operasında Banton Sedal Öztoprak, Kont Gıl'i oynuyor öztoprak'ın nıtelıkli bir opera sesı var Sahnesı de daha esnekleşmış ve rahaöamış. Sevıl Yarar da "Susanna'nın Sım"nın sanatçılan arasında. ve esprili. Operanın konusu "Sigaraaın zararian kampanyaa" na ters düşecek korkanm: "Evinde türün kokasu kesfeden kıskanç koca Kont GU, ejinin kendfaini aMaragmdan knşkulanır. Oysa eşinia sjrn çok masumdur. Kocasndan gizli gizli sicara Içmektedir, o kadar. Konl eşini affeder, birilkte tigaraianm töttiirerek odalanna çekiUrler." Susanna'yı Istanbul Devlet Operası'nın genç elemanlarından Suzan Kızıklıogln, kocası Kont Gil'i ise bariton Sedat Öztoprak canlandınyordu 12 subat temsılinde. Sessiz bır rol olan uşak Sante'de Tank Çakar basanlıydı. Operayı sahneye koyan Önder Gökseven yer yer çok hareketli, hatta telaşlı, yer yer de durgun rejisiyle müziğin akışını dengeliyordu. Süzan Kızıklıoğlu'nu Oğrenciliğinden bu yana ilk kez dinliyorum. Epey ilerlemiş, daha bilinçli müzik öğrenmiş, sesinın özellikle orta tonları dolgunlaşmış, koyu bir renk kazanmış. Tek eksigi, nefesim yeterince ayarlayamaması. Nefes doğnı olmayınca sesın de yerini bulamaması, cılızlaşması dogal. Yine de boyle bir partinin üstesinden geJerek, geleceğe ışık yakıyor SOzan. Sedat öztoprak'ın nıtelikli bir opera sesi var. Sahnesi de daha esnekleşmış ve rahatlamış. Sarurım, bu rahatlamada rejinin de etkisı olsa gerek. Her iki kısa operada rol alan sanatçıların göz ardı etmemelerı gereken ortak kusurlan, sözlerinin yeterince anlaşılmaması. Aslında Türkçe, şarkı dili olarak çetrefil bir dil, ama sessiz harfleri ağzın içinde yuvarlamak yerine dudaktan, yani önde söyleme temrinleri ile sesin de öne gelmesi pekala saglanabilir ve sözler daha iyi anlaşılır böylece. Operalann mOziği ufak bir Ufleme çalgılar grubu için yeniden düzenlenmiş. Bu küçük topluluğu piyanodan şef Selman Ada yönetiyor. Elverişsiz koşullarda herkes elinden gelenı yapıyor kuşkusuz. "Rita" ve "Sasanna'mn S ı m " temsillerini birer 'opera stüdyosu' çalışması olarak ele alıyor ve değerlendiriyonız Daha çok prova ve temsille deneyim kazanacaklarından kuşkumuz yok, şimdilik çabalannı candan kutluyoruz. NIZA m ÇÎZGİLIK KÂHtı. MASARACl İDSO Yönetim Kurulu açıklaması Orkestramız hakkmda yapılan bazı yayınların gerçeklerle hiçbir ilgisi olmadığını gazeteniz aracılığı ile dile getirmek istiyoruz. Devletin büyük bir özenle kurduğu I.D.S.O., 15 yıldan beri çok önemli solist ve şeflerle ve büyük imkânsızlıklara karşın sürdurdüğü konserlerinin kalitelerini Bakanlığımızın yakın ilgilerıyle her sezon daha da yukseltmi; ve dinleyicüerinin övgulerini kazanmışlır. Orkestra ianatçılanıun içlerinden seçtikleri yönetıcüer sanatsal sevıyeyi yükseltmek için büyük çaba göstermışlerdir. Hal böyle iken bu sanat yuvasını "Yeniçerl Ocagı'na" benzetmek, davet edilen şef ve solistlerin bir daha gelmeye tövbe ettiklerini ve konserlerini sakinleştirici ilaçlarla bitirebüdıklerinı ileri sUrmek, gerçeklerle bağdaşmamaktadır. Bu sanatçılann daha ılerıkj sezoalarda da konserler vermek üzere onenlerde bulundukları belgelerle sabittir. t.D.S.O.'nun kunıluşundan bu yana devletin maddi imkânlan doğrultusunda davet edilmış olan genel müzik direktörleri gayet doğaldır ki dünya çapında yıldızlar değıldirler. Çünkü orkestra bütçesi buna izin vermemektedir. 1988 Ocağında Genel Müzik Direktörü I.Galıti'nin görevi resmen sona ermiştir. Bu durumda Bay Galati'nin Genel Müzik Direktörü olarak bir sezonda sadece dört konser yöneteceği eleştirisi yerini bulmamaktadır. Sözü edilen yayında orkestra sanatçılanmn "SııdistkeUe avcnı" gibi sıfatlarla nitelendirilmeleri hıçbir müzikal ve hatta sosyal ekştiri normuna uymamaktadır. tstanbul Devlet Senfoni Orkestrası'mn içinde bulunduğu imkânsızlık ve sorunlar gözardı edilerek, konser performanslan Londra veya Berlin orkestralarınınkilerle kıyaslanarak yapılan bu eleştiriler orkestranın geu'şmesmde büyük pay sahibi olması gereken müzik elejtirmeninin bunun tam tersini yapmaya çalıştığı endisesini uyandırmaktadır. Ülkemirin çoksesli müzik yasamını zedeleyecegine inandıgınuz bu tür eleştirilerin yerlerini daha yapıcılanna bırakması umuduyla... AĞAÇ YAŞKEN ECİLİR 7 (• KEMAL GÖKHAN TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ APIKAS 17 Şubat I D S I I Lf n i t C P r İ P r İ istanbul Devlet Senfonı Orkestrası'nın ge• • " * * ' * • " • * • • • • • ' çen haftakı konserierinı sef lonescuGalat yönettı Konsertere solıst olarak katılan pıyanıst Gabriel Tacchıno, orkestra eşliğinde Edward Gneg'ın La Mınör Pıyano Konçertosu'nu yorumladı lonescuGalaü yönetimindekı orkestra aynca Rossını'nın "Hırsız Saksağan" uverturunu ve Beethoven'ın ' Pastoral" 6. senforısını seslendırdı. (FotoOraf: Lale Rtofllu) AÛNANMENDERES'İN UÇAĞl DÜSTÛf. 1359' DA &U6ÜU,2AMAHIAJ &4f8AtcAA// APA/AA/ MEA1>eT>eeS"VA/ OE ıÇtMDE BULUNOUĞU rÇjRtc HA{/A YOLLAK.t'UIH VlSCOUMr(yAYKAN7*) TıPİ YOLCU UÇAĞl İUGtLTEfZE'DE PÜfTİİ. tONt>gj4 'DA VAPtLAAASI ÇIICAM TÜRK HEYETİUI TAŞtYAM UÇAfC, SİS NEÖENiYLE GATM/ICK HAVAALAAItMA İUMEK ÖÜRUIUUNOA KALAAIÇrt. AAJCAM , ALÇAUZKEM, fIAVAALAMI V4K(M/MMKİ OPMAAJA DÜŞMÜÇTZJ. Y£/S&£ ZSO METTSE SÜRÜfOENEM UÇAfC ', K4Z4&/4 14 AyÇ/ ÖLMÜŞ UÇAĞIN KOPAN tOJYGUK K'SMINOA OmtZOuĞU içıN,PEK YA/SA ALMAOAM ÇtKAg/L 36yılöğrenciyetiştirdi, 22 konçertoyu Türkiye'deilkkezçaldı 1909'dan bugüne Ferhunde Erkin Ferhunde Hanım, 1931'de Almanya'dan yurda döndüğünde Ulvi Cemal Erkin'le tanışmış. 1932'de de evlenmişler: "Almanya'dan dönünce Ulvi'yi tanıdım ve çok beğendim. Şöyle ayaklanm içeri içeri basan bir yürüyüşü vardı. Ne güzel dans eder bu adam dedim içimden. Halbuki hiç bilmezdi dans etmesini." "Devfct Sanatçş" unvanının hangi öicülere dayanılarak verildiğini anlayamaz olduk son zamanlarda. ölçü, uluslararası kariyer yapmak mı, ülke içinde sanata kayda değer katkıda ve hizmette bulunmuş olmak mı, bir sanat daürun üklerinden olmak mı, yoksa hepsi mi?.. Kanımca, Devlet Sanatçılığında tek ölçü uluslararası kariyer yapmaktır. Bunun dışında kalan değerli sanatçılanmıza başka bir baslıkla unvan verilebilir. Böylece ülkemiz sanat yaşamına katkıda bulunmuş, emek vermiş olup da ödüllendirilmeyen veya unutulanlara da haksızlık yapılmamış olur. ' Gelişme yülanmda beni en çok etkileyen üç kadından biri olan piyano hocam Ferhunde Erkin (öteküer, annem ve bir yıl Ingilizce hocam olan Lamia Harumdır) bu ülkenin müzik hayatındaki rolü ve yetiştirdiği öğrencilerle unutulmaması gereken değerlerimizden biridir örneğın. Ferhunde Harum, konser piyanıstliği, ögıetmenlik, annelık ve ev kadınlığı görevleri yarunda bir dolu yan marifeti olan üstıin yetenekli insanlardandır. Yabann dillere karşı olağanüstü yatkınlığıyla zaten çok iyi bildiği Almanca, lngjlizce ve Fransızcaya sonraki yülarda ttalyanca ve lspanyolcayı da katmıştı. Ferhunde Erkin'in kendine uyguladığı ölçü o derece katı ve acımasızdı ki, ister istemez öğrencilerini de o sıkı cendereye sokardı. Tek bir standart vardı onun için, çok iyi olmak. 1909'da Istanbul'da dogan Ferhunde Remzi'nin babası Ali Remd Yigitguden askerdi. Oğlu Necdet'e (Atak) keman, kızı Ferhunde'ye de piyano dersleri aldıran Remzi Bey, fena halde müzik meraklısıydı. Kendisı kanun, keman, ud, kemençe çalardı. Ferhunde Hanım çocukluğunu anımsarken: "Bayezid'de otunırduk. Babam o zanan Veüaht AMulmecit Efendi'nin yaveriydi. Ögle yemeklertne eve gelirdi. Ben 'Hadi kuım piyanpya' sözunu işitmeyevim, kendiligimden gideyim diyt aceie jerdim. Ama o 'Aferin Fernundamm, acde yiyorsun degH mi? Piyanoya gideceksin' deyioce buz gibi olurdum. Bir kere de o soylemedeo kendim ^deyim Isterdim... Babamın bir asker arkadaşı vardı. Mazhar Bey. Kalamıs'U otunırdu. Bir gun o haber verdi 'Bir Macar geJdi, çok guzel keman çalıyor, çocuklan dlnleteüm' diye. Kz Necdet'le gittik Mazbar Bey'in evice, Kari Berger'e çaldık. Berger, '40 gnnde ben bu çocnklan konsere hazırlanm' dedi. Ve hakikaten 40 gun sonra GaUtasaray Lisesi'nde biz Necdet'le o zaman için onemli denilecek bir resital verdik. Yü 1920. Needet 10. ben 11 yaşındaydım. Her giın çalısbk Berger'le. Berger bizi baydtiDcaya kadar çalıjıınrdı. Ama onun müzikaUtesiDden, bizi cakşürmaandan çok fajdalandım. Biz Gedikpaşa Amerilcaa Mektebinde okujoruz. Dort bucuku okuldan eve gettyoruz. Annem kapıda, elinde nota canta9, Necdet'in kemanı, bizi bekliyor. Annem 15 yasında »nne olmuş, akran gibiydik. lsle o saattea sonra vapura binip Kalanuş'a derse gidiyoruz. Sonra Berger bUde de misafir kaldı. Son derece sık ve yıkışıklı bir adamdı." Ferhunde ile Needet Remzi 1928 yılında Humbold bursuyla Leipzig Konservatuvan'na müzik ögrenimı yapmaya gjttiler. 1931'de yurda döndüklerinde Atatürk onlan Ankara'ya çağırdı, dinledi ve her ikisuıe de Ankara'da kalarak Musiki Muallim Mektebi'nde öğretmenlik yapmalannı emretti. Ferhunde Rcrazi o yıl UW Cemal Erkio'le tanıştı. 1932'de de evlendiler: "Almanya'dan dönttnce L'M'yi tanıdım ve çok beğendim. Şöyle ayaklanm içeri içeri basan bir yurüyusp vardı. Ne güzet danseder bu adam dedim içimden. Halbuki hiç bilmezdi dans etmesini." Ferhunde Hanım öğretmenlikle birlikte konser piyanistliğine de başladı Ankara'da. 1936 yılında kurulan Ankara Devlet Konservatuvan'nın da ilk piyano öğretmenlerinden olan Ferhunde Erkin 1968 yılında emekli olana kadar tam 36 yıl öğrenci yetiştirdi "Beo 22 piyano konçertosunun ilk çalınışını yapmıştım Turkiye'de. Zeki Bey'le (Üngör), Schmeider'le, Hindemitb'le, Praetorius'la. Hans Rosbaud'la çaldım... Leipzig'de yeüştigim için daha çok AJman mektebi Urnnda çaldım. Teksle ri»yet... Teknik olarak çok parlak degil, ama herjey temiz, yeriode... Fazia sürate gitmeden, tempolarariayetederek çalmak... Şimdi gençler çok daha güzei calıyorlar. Ama bir başlangıç yapmışım. Elimden geldigi kadar çalmışım. Şimdi nasıl çaldım, nasıl cesaret ettim diyorum." Ferhunde Hanım hâlâ kendı kendinin en amansız deştirmeni. Oysa kendine haksızlık ediyor. Ben onun kadar on parmağında on marifet başka bir kadına rastlamadım şimdiye kadar. Ama o ılle de devam ediyor: "Şimdi virtuozite arttı. Başka göriişler, ressam görüşleıi, etki yapma istekleri var. Bazen inandıncı olu>or, bazen olmuyor. Samson François neler vapıyor diye şoke olurduk. Şimdi Samson François hiç kalıyor. Mesela, Pogoreliç filan biısbıitun başka. Ve klasik tarzda, anladıgımız, bekledigimiz gibi çalanlar olanca batta biraz sıkılıyoruz." Hocamın en büyük tesellisi, kendi unutulsa da Ulvi Bey'in unutulmaması. 23 Şubat I988'de Hollanda'da Concertgebou* Orkestrası Yaylılar Grubu, Gurer Aykal yönetiminde Ulvi Cemal Erkin'in "Sinfonietta"sını çalacak. Ayru tanıtma haftasında yine Erkin'in "Yaylılar Ddrtlusu" de yorumlandı. Hollanda TV'si Ferhunde Hanım'ın evinde çekim yaptı. Hocamız bu TV programında hem konuştu hem de piyano çaldı. Böylece yıllar sonra Türkıye'yı tanıtma programları çerçevesindv Ferhunde Erkin bir kez daha hatırlanmış oldu. 50 YIL ÖNCE Cumhuriyet 17 Şubat 1938 Böyle birşey mevzubahis değildir. Gayemiz dünyanın hiçbir yerinde eşi bulunmayan zeybek oyununun en şayam dikkat fıgürlerıni modern dansa uyacak hale getirmek suretile yepyeni bir dans meydana getirmektir. Yaptığımız tecrübeler neticesinde kısa bir muddet zarfında herkes tarafından kolaylıkla öğrenebilecek bir dans vucude getirmek kabil olduğunu gördiik. Şarktaki göz ve baş cazibesinin başka hiç bir memlekette mevcut olmadığını ve zeybek oyununda da muhtelif baş 19381988 hareketleri bulunduğunu gözönünde bulundurduğumuzdan, ilk defa olarak başa da mühım bir rol vermeğı duşündük, bu sebeble dansa "Başbaşa" adım verdik Müzik aletlerine gelince: Eski zurna ve davulu ihya edecek değiliz. Maksadımız bu eski aletlerden mülhem olarak Başbaşa dansımn ritmine uygun modern aletler vucude getirmektir. Yani eski musikiyi asrileştirmek hususunda ameli bir adım atmak istiyoruz Başbaşa dansımn fıgürlerini son derece basit bir hale getirdığimizden halk bu yeni dansı öprenecek ve sevecektir. Madrid elçiüğimise tecavüz mü edütÜ? Berlin 16 (Hıısusi) Madridden bildirildiğîne göre, Türk sefaretine iltica eden 120 kadar îspanyol kadını ve çocuğu îspanyol komı'inistleri tarafından sefarethaneden zorla çıkanlmışlardır. Bunların mukadderatı hakkında hiç bir malumat ahnamamıştır. CUMHURİYET Berlin radyosunun dıin akşam geç vakit verdiği bu haberi hiç bir yerden tahkik imkânı olmadığı için kaydı ihtiyatla telakki etmek lazımdır. "Başbaşa " dansı Başbaşa adındaki dansı vücuda getiren dans profesörleri dün Tokatlıyan otelinde son toplantılannı yaparak, bu yeni dansın kati şekillerini tesbit etmişlerdir. Tamnmış dans profesörlerinden Pünosyan bu hususta bir arkadaşımıza şu malumatı vermiştir: ' Bazı gazeteler yeni milli bir dans vucude getireceğimizi ve zeybek oyunile rumba dansını mezcederek işe başladığın"zı yazmışlardır. YÜKSEK SEÇİM KURULU BAŞKANLlGl'NDAN Yeni ihdas olunan Yüksek Seçim Kurulu Merkez Teşkilatı kadrolan içinde yer alan ve aşağıda yazılı bulunan kadrolar, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'na tabi devlet kuruluşlarında görev yapmakta olanlardan naklen atama yolu ile doldurulacaktır. Naklen atanmaları için başvuracaklann, 298 sayılı kanunun 31. maddesi gereği olarak; evvelce herhangi bir siyasi partiye üye, herhangi bir seçimde siyası parti listesinden aday olmamış kişilerden olmaları zorunludur. Başvurulann en geç 7 Mart 1988 günü saat 17.00'ye kadar, ilgililerin kısaca özgeçmişlerıni de kapsayan dilekçeleri ile Yüksek Seçim Kurulu Başkanlığı'na (saat 17.0018.00 arasında) bızzat yapılması gerekmektedir. Posta ile yapılacak başvurular dikkate alınmayacaktır. Duyurulur. ^•amUMAT GAIİMSI AEDPA ^ e s t m Sergısı M. TARIK CARIM 5 Şubat 24 Şubat J988 Husr» Gerede Cao 126 le^kıye Mey ISI feı 141 V 11 NAKLEN ATAMA YOLU tLE DOLDURULACAK OLAN KADROLAR Kadro unvanı: ldarı ve Mali lşler D.Başk. Şube Müdürü Şube Müdürü Şef Sef Memur Sınıfı: GtH GlH GtH GlH GlH GlH Kadro derecesi: Atanacaklarda Aranacak Nitetikler Sosyal bilimler alanında yüksek ögrenim ve yeterli 1 hizmet süresi 2 Sosyal bilimler alanında yüksek öğrenim ve yeterli hizmet süresi 3 Sosyal bilimler alanında yüksek öğrenim ve yeterli hizmet süresi 5 En az lise ya da muadili ögrenim ve yeterli hizmet süresi 6 En az lise ya da muadili öğrenim ve yeterli hizmet süresi 8 En az lise ya da muadili öğrenim ve yeterli hizmet süresi Basın: 12653 Bekâr üniversite asistanı kiralık ev arıyor Tel.: 526 08 79 1727 yaşlarında bayanlar, Ingiltere'de çocuğa bak, karşılığında tngılızce ögren. 158 53 42 lUÖÖtfT Ferhtnde Ertdn, 1936'da kurulan Ankara Oevlet Konservatuvan'nın ilk pjyano öğretmenlerınden Ferhunde Hanım 1968de emeMı olana kadar tam 36 yıl öfirencı yetıştırdı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle