18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
>1 ARALIK 1988 KÜLTÜRYAŞAM CUMHURİYET/5 İSMAIL GILGEÇ MÜZİK HAYVANLAR AKM'de sahne kargaşası Opera sahnesinde senfonik konser vermek olası. Ama sesin o devasa mekânda yok olmaması için önlem almak gerekiyor. Oysa "Üç Kuruşluk Opera" dekorunun senfoni dekorunun çakıldığı platformlara el koyması nedeniyle, orkestranın arkasına "sesi iyice yutsun" diye olacak, bir perde indiriliyor. Kültür ve eğitime rausallat olan taş devrinden kalma, taş kafalı zihniyet karşısında basiretimiz bağlanmış sanki. Olaru biteni şaşkın şaşkın izliyor, bize antatılan ipe sapa gelmez mazeret ve gerekçeleri ve yakınmalan yılgınlıkla dirüiyor, işin mantığırun ters olduğunu bile bile, "Peki kankşinı. sen de haklısın" demek zorunda kalıyoruz. Konumuz yine "konser salonu" ya da opera sahnesinde "senfonik konser." En sondan bir önceki teknik cihazlarla donandığı söylenen raodern opera sahnemizin bütün teknik sorumluluğunu 4 genç teknik elemanın yüklendiğini öğrendim cuma akşamı. Az kalsm dudaklanm uçuklayacaktı. Bu vatandaşlarımızın cesaretine şaşmamak ve hayranlık duymamak elde değil tabii. Milano La Scala'daki sayılan 100'leri aşan teknik ekip ile fabrika gibi çalışan ve birbiri ardına dört beş değişik olayın sahnelenebildiği kuruluşları daha geçen ay incelememiş olsam, bizim maharetimize belki de daha iyımser bir gözle bakardım. Opera sahnesinde senfonik konser vermek olası, ama havadar kulislerin, sofito boşluğunun bir biçimde kapatılması gerekiyor, sesin o devasa mekânda yok olmaması ve dinleyiciye yansıması için. Ahşap bir oda dekoru kullanıyor konserler için Milano La Scala, Venedik La Fenice ve Floransa Teatro Comunale ile Pergola tiyatrolan. Bu dekorun üstü, arkası ve iki yanı sımsıkı kapalı. Sanatçılar dekorun iki yanındaki FİLİZ ALİ KİM KİME DUM DUMA BEHU; AK Zor yaprta yctkiı yorum Istanbul Devlet Senfoni Orkestrası'nın geçen haftaki konserlennde, devlet sanatçısı Ayia Erduran (solda), Çekoslovak şef Zdenek Bilek (sağda) yönetimindeki orkestra eşliğinde Ahmet Adnan Saygun'un (ortada) keman konçertosunu yorumladı. Konser sonrasında konçertonun "çok zor" olduğuna değinen Erduran, yapıtı yetkin bir yorumla sunma başansını gösterdi. (Fotograf: Lale Flloğlu) kapılardan geçerek sahneye giriyorlar. Atatürk Kültür Merkezi'nde de buna benzer panolardan oluşan azıcık derme çatma da olsa ise yarayan bir dekor yapılmıştı. Yine de kulisler açıkta kaldığından akustik sorunu tam olarak çözülememişti. Biz buna bile razıyken, son birkaç haftadır bir de ne görelim? Devlet Tiyatrosu'nun sahneye koyduğu "Üç Kuruluşluk Opera" dekorlannın, senfoni dekorlannın çakıldığı platformlara el koyması nedeniyle, orkestranın arkasına "sesi iyice yulsun!" diye olacak bir perde indiriliyor. Ne biçim "en son modern teknikle donanmış" operadır ki bu, dekorlar hâlâ eski usulle platformlara çakılır ve aynca bu ne biçim çalışma anlayışıdır ki bir devlet kuruluşu öteki devlet kuruluşunun işini baltalar? Gelelim 16 aralık cuma akşamı yukarıda belirttiğimiz koşullarda verilen konsere. Konserin Çekoslovak şefi Zdenek Bilek hakkında orkestra üyeleri ikiye değil beşe, ona bölünmüşlerdi. Kimine göre, Bilek iyi bir şef olmakla birlikte "gariban"'dı. Bunun tercümesi "zart zurt" etmeyen "kibar" demekti yanılmıyorsam. Kimine göre ise Bilek amatörün tekiydi. Bir başka görüş de Bilek'in tam bir profesyonel olduğu. karşısındaki orkestrayı bir okul orkestrası gibi çalıştırmaya yanaşmadığı veya gerek görmediği doğrultusundaydı. Bu son tanımlama daha akla yakın gibi geliyor bana. Sınırlı sayıda konser yönetmek için ülkemize gelen konuk şeflerden, aynca öğretmenlik yapmalarını da beklemek haksızlık olur. Profesyonel orkestralar, kötü şeflerle bile muziğin asgari çerçevesini ortaya çıkaran orkestralardır diye düşünüyc uz normal olarak. Konserin ilk yansında Ahmet Adnan Saygun'un op. 44 keman konçertosunu devlet sanatçısı kemancı Ayla Erduran yorumladı. Program notlarında eserle ilgili şöyle garip bir cümle yer alıyordu: "Bolümlerden hiçbirinde (sanat) benzeri ugraşılara rasllanamaz." Gelin de çıkın işin içinden bakalım... Acaba burada "sonal" bıçimi mi söz konusuydu da baskı hatasıyla "sanat" oluvermişti? Konser sonrasında, Adnan Saygun'un Keman Konçertosu'nun "çok zor" olduğuna değinen Ayla Erduran, bu zorlukları dinleyiciye hissettirmeden, eserin lirizminin, heroizminin, dramatik yapısının altını çizerek yorumladı. Devlet sanatçılığını her bakımdan hak eden birkaç sanatçımızdan biri olan Ayla Erduran, bu mükemmel çalışmasıyla besteciyi de mutlu etmiştir umarım. P I K N I K PtYALE MADRA Arttk kıtabm eonuna Işle *sor\ satırı Okumai:ta>d SON HIZLI GAZETECI UÜKÜMLÜ AİLEIERNİZCOCUKLÜR/MIZ SÇERİPB ÇOK ZOR pizıo? J ONLARA MANCA PAVR4NUMAS/NI \STiiuRVK .. NN FEJZAU TuTMAYA CİDŞlN N/JSll OLSA New itbrk'taArel konseri Bülent Arel, 23 Nisan 1989'da 70 yaşına girecek. Arel için geçenlerde New York'ta ABD'nin çeşitli merkezlerinden gelen meslektaşlarının katıldığı bir konser gerçekleştirildi. Bülent Arel'i seven dostları, meslektaşları ve eski öğrencüerini sevindirecek bir haber geldi New York'tan. 23 Nisan 1989'da 70 yaşına girecek olan Türk bestecisi Bülent Arel için 15 Aralık 1986 akşamı, bestecinin 1971 yılmdan bu yana kompozisyon profesörü ve elektronik müzik stüdyoları direktörü olarak görev yaptığı New York eyaleti Stony Brook Üniversitesi Müzik Fakültesi'nde ABD'nin çeşitli müzik merkezlerinden gelen meslektaşlannın, öğrencilerinin ve dinleyicilerin katıldığı bir "retrospektif" konser düzenlendi. Bu konserde Arel'in 1950'lerden 80'lere kadar uzanan elektronik müzik yaratılan yanmda geleneksel çalgılar için bestelediği eserler de seslendirildi. Güzel Sanatlar Akademisi'nin ilk kız öğrencisi ressam Miijdan Arel'in oğlu olan Bülent Arel, 1919'da İstanbul'da doğdu. Galatasaray, Ankara ve Bursa liselerinde öğrenciyken müziğe ve besteciliğe merak sarrmştı. 1939 yılında Ankara Devlet Konservatuvan'na girdi. Orada Necil Kâzırn Akses'le bestecilik, Eduard Zuckmayer'le armoni ve kontrpuan, Ferhunde Erkinle piyano çalıştı. Mezun olduktan sonra uzun yıllar Ankara Devlet Konservatuvan'nda öğretmenlik, Ankara Radyosu'nda tonmeisterük ve Müzik Yayınlan müdürlüğü yapan ve piyanist olarak konserler ve Bülent Arel 70 yaşm eşiğinde Hafta son ıı konserleri YAFMAYA CAU51CAM PE BİR Ş kültür Servisi Devlet senfoni orkestralannın üç büyük kentteki haftalık konserleri sürüyor. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası, Ankara'da CSO Salonu;nda verecegicuma ve curnartesı konserlennde solıst olarak pıyanist Ayşegül Sanca'ya eşlik edecek. Şef Gürer Aykal'ın yöneteceği konserlerde Rahmaninofun "3. Piyano Konçerto"su, Bft'thoven'ın "7. Senfoni"si seslendiriliyor. İzmir Devlet Senfoni Orkestrası'nı ise cuma 19.30, cumartesi 11.00'deki konserlennde Hikmet Ştmşek yönetecek. Konserin solistleri, piyanist Benal Tannsever ve barıton Mesut İktu. Programda Ulvi Cemal Erkin'in "Piyano Konçertosu", Ahmet Adnan Saygun'un "5 Şarkı"sı, Selçuk'un "Orkestra SuitiÜç İstanbnP'u ve Ferit Tüzün'ün "Çeşmebaşı" adlı yapıtı yer alıyor. tstanbul Devlet Senfoni Orkestrası cuma 19.00, cumartesi 11.00'de Atatürk Kültür Merkezi'nde şef Otakar Thrlik yönetiminde çalacak. Korno sanatçılan Hüseyin Coşkun ve Bnıno Schneider ile piyanist Meral Güneyhan1 ın solist olarak yer alacak. ÇİZGİLİK KÂMİL MASAH4CI Butent Arel Mew York'ta onuruna düzenlenen konserde, Bülent Arel'in 1950'lerden 1980'lere uzanan elektronik müzik yaratılannın yanı sıra geleneksel çalgılar için besteiediği yapıtlar da seslendirildi. ren Arel, 1959 yılında Rockefeller Araştırma Bursu'yla New York'a gitti. O zamanlar yeni kurulan ColumbiaPrinceton Elektronik Müzik Merkezi'nde Vladimir Ussachevsky. Olto Lueboing, Edgar Varese gibi bestecileıle işbirliği yaptı. Yale Üniversitesi ile Stony Brook Üniversitesi'nin elektronik müzik stüdyolannın kurucusu olan Bülent Arel'in eserlerini içeren 4 plağı var. Müzik dışında pilotluk ve resim gibi pek çok merak ve becerileri olan Bülent Arel, aynı zamanda 195u'li yıllarda Ankara sanat yaşamına büyük canlılık ve hareket getiren "HeVikon" derneği ve "Helikon" Oda Orkestrası'nın kurucularındatı. AĞAÇ YAŞKEN EĞİLİR KEMAL GÖKHAS GÜRSES Venedik'in dar sokaklannda bir müzik yolculuğu Insan emeğinin bir başeseri Venedik labirenünde yolunuzu yitirmiş, şaşkın şaşkın dolaşırken, karşımza çıkan mermer tabelalardan ttalyan müzik ve sanat tarihini izlemek de olası. Başlangıçta insanı serseme çeviren bir kent Venedik. İnsatı emeğinin bir başeseri. Üç adım genişliğindeki, daha doğrusu darhğındaki sokaklarına güneş ışığı binbir nazla giriyor. Daracık kanallarıydaysa gondollar, motorlar, çöpleri toplayan takalar vızır vızır. Kış turistleri, orta yaşlı, varlıklı Fransızlar ve Almanlar, tek tük de Amerikalı. Onlar genellikle Hemingway'in meşhur ettiği "Harry's Bar" ile Peggy Guggenheim'ın paha biçilmez modern resim \t heykel koleksiyonunun bulunduğu müzeye takılıyorlar. Şehrin sakinleri bunca turiste rağmen İtalyancadan başka dil konuşmamakta son derece kararlı. Italyanca konuşmak da yeterli değil, Venedikçe konuşacaksınız eğer derdinizi anlasınlar istiyorsanız. Besili sarman ve tekirler sokakların asıl sahibi, sanki Venedik'in sembolü aslanın ahvadı bunlar, turisie filan hiç aldırdıkları yok. Düşünüyorum kara kara. Acaba büyük kanahn iki yakasındaki sarayları mı gezsem, müzeleri mi, kiliseleri mi, Doc'lann sarayını mı, yoksa San Giorgo Maggiore Adası'ndaki kttaplığa mı kapansam? Zaman kısa, karar vermek zor. San Giorgo Maggiore Adası'ndaki Cini Vakfı Kitaphğı'nda yüzlerce yıllık notalar, libret tolar beni bekliyor. Burada tarihin içinde yitip gidiyor insan. Yaprakları sararmış, dokununca dağıhverecekmiş duygusunu verecek kadar incelmiş kitaplar arasında yüzlerce yıl gerilere dönüyorum. Ada ile San Marco Mevdanı arasında vaporettolar işliyor. Vaporetto. Venedik Doc'larının sarayının biraz ilerisindeki taş rıhtıma yanaşıyor. Sahildeki caddenin adı Rive degli Schiavoni. Buradaki nhııma bir zamanlar her ırktan esirler getirilirmiş gemilerle. Vivaldi'nin yıllarca yaşayıp öğretmenlik, bestecilik, şeflik ve müdürlük yaptığı kızlar yetimhanesi Ospedale della Pieta, şimdi Metropole Oteli. Venedik labirentinde yolunuzu yitirmiş, şaşkın şaşkın dolaşırken karşınıza çıkan mermer tabelalardan İtalyan müzik ve sanat tarihini izlemek de olası. İşte bu binada Napolili besteci Cimarosa yaşamış ve ölmüş. Ünlü çapkın Casanova'nın San Samuele tskelesi yakınlarındaki daracık sokaktaki bir evde doğduğu sanılıyor. WolfFerrari son günlerini bu Palazzo'da geçirdi. Wagner, "Tristan ve Isolde" operasını Palazzo Giustinıan'ın bir bölumünde tamamladı ve 1883'te Palazzo LoredanVendraminCalergi'de öldü.Wagner de saraylardan hiç çıkmamış anlaşılan. Zengin Venedikli tacirlerin sanat merakı çok eskilere dayanıyor. 17. yüzyılda Venedik'te 17 operabinası varmış. 1637 ile 1650 yıllan arasında bu tiyatrolarda tam 358 yeni opera sahnelenmiş. Monteverdi'nin, Cavalli'nin, Vivaldinin, Albinoni ve Galuppi'nin kentine Venedikli tacirleri Napoli'den Alessandro Scarlatti, Paisiello ve Doraenico Cimarosa'yı ithal etmişler. 18. yüzyılın sonuna gelindiğinde ise Venedik'te topu topu 7 tiyatro kalmış. Bunların en önemlisi olan San Benedetto 1774'te yanıp kül olunca yerine yenisini yapmak isteyen Venedikli sanatseverler dünya kadar masraf edip binayı bitirdiklerinde arsanın sahibi Venier ailesi ile bozuşmuşlar ve binadan kovulmuşlar. Yenilgiyi kabul eımeyen tiyatro sahipleri, bu defa da San Rocco Okulu'nun bulunduğu arsayı satın alıp üzerındeki binaları yıkmışlar ve yerine şimdikı opera binasını inşa etmişler. Bunca yangından, engelden, aksilikten sonra gerçekleşen rüyalarıııa da "La Fenice", yani mitolojinin o ünlu kuşu "Feniks"in adım vermeyi uygun görmüşler. La Fenice, soprano Leyla Gencer'in Scala'dan sonra en sevdiği tiyatro ve Gencer Venedik'te daima bir kraliçe gibi saygı ve hayranlık görüyor. 1982'de karnaval dolayısıyla "Mozart ve Türk Konulan" başlığı altında düzenlenen dokuz temsil vc koııserin ikisi Leyla Gencer'in "Leyla la Turca" resitalleri idi. 1983 yılı karnavalının yıldızı yine Leyla Gencer'di. Bu kez bir perdelik "Bir Ciddi Opera Provası" (La provj di un'opera Seria) adlı farsın primadonnasını canlandıran La Gencer, komedidc üe en az trajedi kadar güçlü olduğunu kanıllamıştı o yıl. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKA\ 21 Aralık 1917 'OE 8UGÜH, ÜNLÜ ALMAH YAZARl SÖLL POGMUÇTV. U PÜNYA SAVAŞt SONRASI, EN TAMHMl$ BİRKAÇ ALMAN YAZARININ 8AÇINOA S£L£M SÖUL., 1972 'DE NOBBL EDEgiyAT ÖOÜLÜ ACAfCTlH. SAI/AÇ SIRASIHDA, PİrAOE Efii OL4RAK ÇAGPIŞVİIŞ OÖRT tCEZ. C£ YA/SAIANAJIŞTI'. DÜNYA SAVAŞıNIN SÇfJUNDA yAZAISL/ĞA &AÇLAYAH HBINR.ICH BÖU,/Lie OL4KAK "T/S6N(N TAM SAATIYPt " (1349J (tOMANINI YAYtMLArMIŞT). ONU "VE O HİÇ 8İRÇEY PEMEPİ "(1953) VE "BA8AS<2 £i/LER. "(19S4) İZI^MİŞTİ. GEGÇEKÇİ Br£ TAKZPA , yas raf* oe ACI B/e MİZAH PUYGUSUYLA YAZAN 8ÖLL, SOfJ YAPirLARtNPA İSE ÖZ£LLİ/CLS Bi£EYS£L HAKİA& KOUU £Ott/MıÇTİ. BUNA EKI tyr ö?/e< "JF/SA m BOLL'UN YAZARUGI.. (9f4) R N I C > I £ 60 YIL ONCE Cumhuriyet 21 Aralık 1928 milyonlarca nüsha basılmaktadır. Şark demiryoUarı jüf~ »• La Fenice'nin gediklisi Venedik teki La Fenice tiyatrosunun tarihi 18. yüzyıla uzanıyor. Günümüzde ise La Fenice'nin gedikli sanatçılan arasında dünyaca ünlü İtalyan dansçı Caria Fracci de yer alıyor. Fracci, La Fenice'de o kadar sık sahneye çıkıyor ki, kent sakinleri sanatçıyı artık Venedikli sayıyorlar. alıtn frangı itilafnamenin tasdik ve imzasım müteakip iki fırsatta verecekti. Şirket ahiren Nafıaya müracaatle itilafnamenin imzasına hazır bulunduğunu bildirmiştir. Itilafname imzalanır imzalanmaz şirket mütebaki 3 milyon altın frangını def'aten olduklan ve hattm işletme tesviye edecektir. umuru da hükümet idaresine İtilafnamenin şimdiye kadar geçtikten sonra Alpulludan Meclisten niçin çıkmadığı Edirneye yeni bir hat temdidi malum olmamakla beraber bu arzu edildiği söylenmektedir. Şark demiryollartnın hükümetie aktettiği iıilafname hususta bazı tereşşühat vardır. Bu meyan şirketin imtiyazmı Nobel Edebiynt henüz meclisin tasdikine satın alarak esasen devlete ait ıktiran etmemiştir. Şirket, bu olan mezkür hattm da Devlet Mükafatı ıtilafnameye tevfikan eski hesaplanmn riiyeti neticesinde Demir Yollan İdaresine ilhakı 1928 senesi Nobel mükajatını mevzu bahsolunduğu rivayet kazananlar arasında bir kadtn hükümei hissesi olarak tespit edilmektedir. edilen 5 milyon altın frango da vardır. Nobel Edebiyat Bilhassa buna Trakya mahsuben 2 milyon frank mükafatmı almağa muvaffak mebuslannın taraftar vermişti. Mütebaki 3 milyon olan bu kadın Norveç roman LON ŞANEV in ACİ GÜLENLER .. kxıkh.,1ı.( OI'KRA.vfa Rıısyuda Laün Harfleri Moskova 19 (ÜM.) Latin esası üzerine Türkmen alfabesinin kabulü içfrı Sovyet iıtihad komitesi umumi celsesi Kazan da açılmıştır. İçtimaa iştirak eden 40'dan fazla mümessil arazın arasında Özbekistan merkezi icra komitesi reisi Akhun Bacaef, Sovyet ittihadı merkezi icra komitesi milletler meclisi katibi Kulbeşerev, bir çok milli cumhuriyetlerin halk komiser meclis reisleri ve çeşiıli alimler mevcuttur. muharriresi Sigrid Undset'tir. Bu muharrire hali hazırda dünyamn en meşhur sahibi kalemi olup yazdtğı ramanlar gerek Avrupada gerek A merikada fevkalade bir rağbet ve takdire mazhar olmakla, her eseri
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle