19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER rı ucretlerden daha sık arttırma olanağına sahip olan işadamları yararlanmaktadır. IV Gayri menkul fiyat artışları enflasyonist bir baskı yaratmaktadır. V Butçe ve para politikası uygulamaiarında enflasyonist yontemler bulunmaktadır. OECD bu saptamasını sonrakı yıllann Türkiye Incelemeleri'nde de anımsatmayı unutmamıştır. Ayrıca, yine OECD'nin sonraki bir incelemesinin sonuçlarına gore, 1979 ile 1986 yıllarını kapsayan süre boyunca, fiyat artışları içinde en yüksek paykâr öğesine, en duşuk etki ise ucret oğesine aittir (3). Söz konusu araştırma sonuçlarını kısaca özetleyecek olursak, 1979 ve 1986 yıllarını da kapsayan yakın geçrnişteki sekiz yıl boyunca. fiyat artış hızı, ortalama yuzde 51.2 olmuş, bunun içindeki farklı öğelerin yüzde cinsinden ortalama paylan ise, kârlarda 66.9, dışalım fiyatlarında 17.1, ucretlerde 12.3, dolaylı vergilerde de 4.5 olarak gerçekleşmıştir. Yıllık dalgalanmalar ıncelendiğinde, 1982 yılında yuzde 28'e kadar duşen fiyat artışlannın, 1983 yılından itibaren yeniden yukselmeye başladığı görülmektedir. Bulgular, 12 hylül askerı harekâtından sonraki dönemde, kâr ve ucret öğelerinin fiyat artışları içindeki paylannın en yüksek ve en duşük duzeyde gerçekleştiği yıllar bakımından ele alındığı takdirde. üst sınır, kârlarda 1986 (<Fo 85), ucretlerde ise 1983 (rç> 13.8); alt sınırda, kârlarda 1983 ve 1984 (^o 62), ucretlerde ise 1986 (<Fo 5.5) yılı olarak belirmektedir. Dış borç yukü 1983 yılında GSMH'nin yalnızca yuzde 36'sı iken, 1987 yılında yuzde 57'sine ulaşmıştır. Bu borçları ödeme sorumluluğu cumhurıyet hukumetlerinin ve dolayısı>la tum vergi yukumlülerinindir. Kamu kesiminin dışsatım içindeki payı oldukça onemsız kaldığına gore, acaba Özal iktidarı, sonuç itibariyle, ulkenin kaynaklannı, kamu kesiminden ozel kesime aktarmamakta mıdır? Ayrıca, dışalım mallan fiyatlarında yukarıda değinilen çerçevede yapay olarak yaratılan fiyat artışları, dışalım malları fiyatlarıhdaki yükselişe bağlı olarak enflasyonist bir baskı da yaratmaktadır. Enflasyon hızı 1988 yılı başında yuzde 70'lere kadar çıktıysa, bunda TL'nin fıyaîının sürekli gerçek değerinin altında tutulmasının da azımsanmayacak bir payı bulunmak gerekir. 7 KASIM 1988 Enflasyon, İkrisat Politf kası ve Bölüşüm: 197986 Fiyat artışlarının önlenebilmesi için öncelikle bütçe açıklarının azaltılması gerekmektedir. İktisat politikası açısından bu çerçevede, ilkin kâr ve faiz gelirlerinin düşünülmesi, ikinci olarak da dışalım fiyatlarımn enflasyonist baskısı üzerinde durulması gerekebilir. Ücret gelirlerinin fiyat artışlarının çok altında kaldığı görülmektedir. Bir başka fiyat artış kaynağı olarak da dolaylı vergilerin kamu gelirleri içindeki payının arttırılmaması, tersine azaltılması konusu üzerinde durulabilir. CÜMmJRİYETTE/V OKURLARA... OKAY GÖNENSİN Neyse ki... G Doç. Dr. KEMÂLİ SAYBAŞILI Özal iktidarının uyguladığı iktisat politikasını, Turkiye'nin, 1970'li yıllann son döneminden itibaren, yeniden ve daha şiddetli bir biçimde karşılaştığı, artık kronikleşmiş, siyasal ve ekonomik sorunlardan bağımsız duşunmek murakün değildir. Bu yazının konusunu oluşturan ekonomik sorunlar iki ana konuyu kapsamaktadır: Yüksek oranlardaki fiyat artışları ve döviz sıkıntısı, buna bağlı olarak Türkiye ekonomisinin karşılaştığı darboğazlar. Döviz sıkıntısının dış ticaret açığından kaynaklandığı kesinken, enflasyon olgusunun nedenleri tartışmaya açıktır. Ayrıca, iktidarın uyguladığı politikalara gelince, gerek "sıkı" para politikası, gerekse dışsatımın desteklenrnesi amaçlı döviz kuru politikası ile "ihracatta vergi iadesi" politikaları eleştiriye son derece açıktır. buyüdüğünu OECD saptamış bulunmaktadır. Ozellikle son yıllarda dış borçlarda meydana gelen yüksek oranlardaki artışlar, yine bütçe açıklarının ve dolayısıyla enflasyonun önemli nedenleri arasında sayıknak gerekir. Böylelikle, en azından 1985 yılından beri sıkı bir para politikası uygulanmadığı ya da uygulanamadığı açıklık kazanmaktadır. Parasalcı yaklaşım ya da sıkı para politikası ile ilgili ikinci ve çok daha önemli saydabilecek bir eleştiri de, adı geçen politikanın enflasyonu onlemek bakımından, en azından Turkiye koşullarında, ne derece etkili olduğu ya da olabileceği sorusuna, bu konudaki bilimsel araştırmaları ya da somut verilere dayalı araştırma sonuçlarını göz önüne alarak, verilecek yanıttır. Bu çerçevede verilebilecek en geçerli yanıt 'parasalcı politika, enflasyonu önlemek açısından yetersizdir' biçiminde olacaktır. Bu yanıt, bilimsel bir araştırma sonunda varılan bir sonuçtur (1). Kaldı ki, OECD de haziran 1985 tarihli araştırmaları sonucunda benzer bir noktaya değinmektedir: Turkiye'de enflasyonun öteki nedenleri yanında bir de yapısal nedenleri bulunmaktadır (2). Söz konusu OECD tncelemesi'ne dayanarak, Türkiye'deki enflasyonun yapısal nedenleri şöylece özetlenebilir: I Nüfusun büyük bir çoğunluğu çok düşük bir gelir düzeyine sahiptir. Ele geçen gelir temel gereksinmelere yönelik harcanmaktadır, dolayısıyla tüketim eğilimi çok yüksek bir düzeydedir. II Taban fiyatları uygulaması enflasyonist bir baskı yaratmaktadır. III Ücret artışlarının enflasyonun altında tutulması uygulamasından, fiyatla Vergi iadeleri ve sonuç "Sıkı" para politikası Konunun ayrıntılı bir incelemesine "sıkı" para politikasından başlayacak olursak, gündeme iki ternel eleştiri gelecektir. llki bütçe açıklarının GSMH'ye oranının, 1980'den 1984 yılına kadar geçen süre içinde ortalama >1ızde 2 düzeyinde kalmışken, 1985'ten itibaren artarak GSMH'nin yüzde 4'ünü geçtiği, ne aradaki yıllarda, ne de 1987 yılında azaldığı, kesinlikle söylenebilir. Sanırım sıkı para politikasının asıl amacının bütçe açıklannı azaltarak enflasyonist baskının en önemli etkenlerinden birini ortadan kaldırmak olduğu konusunda herhangi bir kuşku bulunmamaktadır. Bütçe açıklarının artan kredi hacmi ve para miktarı ile Son bir nokta da vergi iadesi uygulamaları konusuna ilişkindir. Soz konusu uygulama bütçe açıklarının önemli bir kaynağını oluşturmaktadır. Bu çerçevede, 1980 dönemi öncesinde Kamu Ekonomik Kuruluşlanna ayrılan transfer harcamalarımn yerini vergi iade harcamaları almış olmaktadır. Böylelikle kaynaklar, ayrıca ve yine, özel kesime aktanlmaktadır. Kaldı ki, "dışsatım"ın önemli bir bölumunu "hayali ihracat"' oluşturmaktadır. Fiyat artışlannın önlenebilmesi için öncelikle butçe açıklarının azaltılması gerekmektedir. İktisat politikası açısından bu çerçevede, ilkin, kâr ve faiz Fiyat artışlan içinde kâr paylannın son derece gelirlerinin düşünülmesi, ikinci olarak da dışalım yüksek olması duşundürücüdür. Milli gelirin kâr, fiyatlarımn enflasyonist baskısı ıızerindc durulması faiz ve ücret öğeleri arasında bölüşümüne ilişkin gerekebilir. Ücret gelirlerinin fiyat artışlarının çok S. Özmucur ile E. Özitin'in araştırmaları da ko altında kaldığı görülmektedir. Bir başka fiyat arnunun öncelikle demokratik bir böluşüm sorunu tış kaynağı olarak da dolaylı vergilerin kamu geçerçevesinde değerlendirilmesi gercktiği yolunda lirleri içindeki payının arttırılmaması, tersine azalki bir yaklaşımı destekler niteliktedir (4). tılması konusu üzerinde durulabilir. Ancak can alıcı soru şu: Söz konusu noktalar, sık sık, ama seDışsatımın arttırılması çimlerden sonra olmak kaydıyla, "ekonominin geDışsatımın desteklenmesi, esas itibariyle, doviz reği neyse o yapılır" diyen Sayın Turgut Özal ve iktidarının amaçlarına ne ölçüde uygundur? kazandırıcı hizmetlerin ya da borçlanmalann ozendirilmesi politikasına dönüşmüştür. Bu çerçevede, (1) Ercan Uygur, İSeoklasik Makroiklisal vc Fijal Bekletemel politika, bir yandan TL'yi sürekli, yaklaşık Kuramı ve Türkhe Ekonomisinr olarak gerçek değerinın yuzde beş aitında tutmak, >işleri Bılgıler Fakılltesi yayını: Ankara. Vygulama (A U Sıyasal İ983) böylece dışsatım mallarının fıyatlarını uluslarara(2) OECD Economıc Surveys: T«rkey19*4/85, (Parıs, Ması düzeyde düşürmek, öte yandan da, dışsatımı yıs 1985) s. 3335. (3) OECD Econormc Survevs: TurVevl9J6/87, (Pans, Haözendirmek için yüksek miktarlarda vergi iadesi zıran 1987) s. 14 vermektir. (4) Suleyman Özmucur, TL'nin bilinçli olarak gerçek değerinin altında Itiblrivlr Tahmini, DolariaMilli Gelirin Üç Aylık Donrmlcr Iftdesi ve Gelir Yoluylı Hesaptutulması belki dışsatımı özendirmektedir, ancak lanmaadsıanbul Ticaret Odası: Istanbul, 1987) s. 7883; Curaülkenin dış borç yükünu de sürekli arttırmaktadır. hurivel, 224/1988, Cumhuriyel. 19/10'1988. EVET/HAYIR Güdümlü Demokrasiyle Hesaplaşmak "Turkiye'de kim suç işlemişse, haksızlık yapmışsa hesap sorulmalıdır. Bugün sorulur, yarın sorulur, ama bir gün mutlaka sorulur." SHP lideri Erdal inönü'nün bu görüşüne katılmamak olanaksızdır. Evet, suç işleyenden hesap sorulmalıdır;sorulacaktırda... ilke olarak böyledir, insan olmanın gereği olarak böyledir, demokrasiye bağlılık açısından böyledir. Buna kimsenin bir diyeceğiolamaz. Ama anayasaya bir madde koymuşlar, belli bir zaman süresinceyönetim başında olanlardan hiçbirşekilde hesap sorulamaz, bu kişiter hiçbir eylemlerinden sorumlu sayılamaz diye! 82 Anayasası bu kesin temele dayandırılmış. Sen şimdi kalkıp da kimden hesap soracaksın? Tek çare 82 Anayasası'nı olduğu gibi degiştirmektir. Belli bir zaman süresincegörevyapanlannvereceklerı bir hesap varsa, suçlu sayıldıkları işlervarsa, bu konularadalet önüne götürülebilmelidir. SHP'li birkaç milletvekili geçenlerde 12 Eylül konusunda suçlayıcı sözler söylediler. Ben de bu sözlere karşı beliren tepkilerin yanlışlığını dünkü yazımda belirttim Bazı gazeteci arkadaşlar "hesap soran" SHP'li milletvekillerini çirkin biçimde yerdiler, onları bambaşkaniyetlerinadamıolmaklasuçladılar Oysa12Eylül,tarihimizin önemli birdönemidir. Her dönem gibi tarihteyer alacaktır. Tarihte yer alan her olay gibi üzerinde tartışı lacak, iyi y anlan ya da kötü yanlan enine boyuna incelenecek, sergilenecektir. 12 Eylül gerekli miydi? 12 Eylül ne getirdi, ne götürdü? 12 Eylülcüler neden kendilerini anayasa maddeleriyle güvence altına almayı zorunlu gördüler? Bunlar ve bunlara benzer başka konuların tartışılması zamanı gelmemiş midir? Ûstelik de iktidar yetkilileri, en başta Sayın Evren ve Bay Özal ikide bir "12 Eylül öncesine mi dönmek istiyorsunuz?" diye halkımızı korkutmaktadıriar. TV gucüyle, başında yer alan yandaşlarıyla, 12 Eylül konusu sürekli işlenmekte, 12 Eylül olayını, 12Eylül'ünyaptığıyıkıntılarıgözlerdensilmekistemektedirler. Buna karşı çıkmak, "Şu olayı gelin doğru dürüst inceleyelim, işlenen suçları aydınlığaçıkaralım, hesap vermesigerekenleriadalet önüne götürelim" demek niyeçirkin birdavranışolsun? SHPIiderininsözleribilebirbölukbasıntarafındançarpıtılarak verildi.inönü, 12 Eylül'e karşı çıkılmasını.bu dönemde işlenen ya da işlendiği söylenen suçlarm söz konusu edilmesini önlemiş, SHP'li milletvekillerineçıkışmışlOysa İnönü'nün bu konudaki konuşmasını okuduğunuzda böyle bir kınama görmüyorsunuz. SHP Genel Başkanı, kendisinin de polıtikaya 12 Eylül'ün getirdiklerine karşı çıkmak için girdiğini söylemektedır. İnönü, yalnızca Anayasa Mahkemesi, Silahlı Kuvvetler, Parlamentogibi kurumları karşıyaalmamanıngerektiğinisözlerineeklemiştir. Böyleyken, bazı politikacılar ve gazeteciler, İnönü ile sol kanat arasında birtakım düşünce anlaşmazlıkları varmış havasını vermekte kendilerince yarar görüyorlar. 12 Eylül olayıyla 'hesaplaşma' eninde sonunda gündeme gelecektir. Şimdi vakti mi, değil mi orası ayrı... Ama 12 Eylül olayının türlü yönleriyle, gizli açık yanlarıyla incelenmesi kaçınılmaz bir görevdir. Demokrasiye inanıyorsak, bu ülkede gerçek bir demokrasi düzeninikurmakistiyorsak, 12Eylül'üde, i2Mart'ıda,27Mayıs'ıda bilimsel biryöntemle, yansızca, önyargısızcateşrih masasınayatıracağız. "Ülkemizde güdümlü demokrasi olmasın diye polıtikaya girdim" diyen Sayın Erdal İnönü'nün, güdümlü bir rejimin getirdiği yasaları, uygulamaları, en baştada82 Anayasası'nı değiştirmekgerekliliğine inandığı kanısındayım. Güdümlü demokrasi ile başkatürlü savaşılamaz ki! OKURLARDAN Bulunduğumuz ilde Yurtkur'a bağlı iki blok halinde kız ve erkek öğrencilere yurt yapılmış. ancak iki blok da erkeklere Tokat Kız Yurdu ayrılmıştır. Sorunumuza öğrencileriyiz. Fakülte binamız çözüm bekliyoruz. Ziraat fakültesi ve Meslek TOKAT KIZ YURDU Yüksek Okulu'nun bünyesinde ÖÖREKCİLERİ bulunmaktadır. Binanın üst katında bir bölum dekanlık tarafından kız öğrencilerinin kalabileceği bir yer olarak verildi. Normalde 68 Şisli, Hanımefendi Sokağı'nın, öğrencinin kalabildiği odalarda. 1 ile 55 nolu apartmanlan 12 öğrenci yatırıhyordu. Bu yıl arasmdaki boUimün sokak Meslek Yüksek Okulu 'na bağlı Umbalan, 810 yıi içinde teker yeni bölümlerin açılmasıyla bu teker söndü, Son üç yıldır da sayının 14 olması tam bir zifiri karanlık içinde, planlanmakta. Çoğu TEK anza servisine kaç kere öğrencilere dolap telefon ettiğimi artık kalmadığından eşyalan dışarıda hatırlamıyorum. öyle dağınık bir halde cevaplarla geçisürUdim ki... bulunmaktadır. Banyolara Bu yazımın da ilgilileri sıcak su yetersiz verümekte, harekete geçireceğini hiç mi hiç kalorifer tsıttcı düzeyde sanmıyorum. yanmamaktadır. ERGÜNIŞIKSEL tstanbul OKTAYAKBAL Kız öğrenciler yurt istiyor Öğretmenlik sınavı üzerine Sokagımız karanlık Bizler MEGSB'nin açmış olduğu öğretmenlik sınavım kazanmamış öğretmen adayiarıyız. MEGSB'nin bu sınavı niçin yaptığını hâJâ anlamış değiliz. Çünkü başında Bir de bakanlığm bulunduğumuz ilçede öğretmen geçen sene yayımlamış açıklarıyla ilgili haberleri olduklan genelgeyle, yeterlilik okudukça, bu sınavın niçin yapudığına şaşmamak mümkün sınavım kazanamayan öğretmen adaylanna dershane ve özel değil Bir tarafta yığınla okulların kapısı da kapanmıştır. öğretmen açığı, bir tarafta da yığınla elenmis öğretmen adayı Bakanlık bununla neyi var. Bu çelişkiyi anlamak bir amaçlamıştır? Bakanlık hayli güç. Bakanlık bu sınavı yetkililerinden bu konuda yeterlilik ve yansma' adı açıklama beklemekte ve bu altında yapmaktadır. önlemsiz sınavın bir an evvel kaldınlmasmı bekliyoruz. Bakanlıkça yeterliliğin ölçüsü 100 dakikahk ve 100 soruluk BtR GRUP bir sınav mı.L Eğer böyleyse ÖĞRETMEN ADAYI bu sınava katılmadan öğretmen olan arkadaşlar bakanhğa göre veterli midir? Aynca fakültesinde 4 yıl okuyup vetersiz mezun olan bu insanlara ne diye diloma verilmiştir? Yoksa bakanlık YÖKVn yetiştirdiği öğretmen adayını yetersiz mi görmekte'dir? azetelerin günlük toplam satışları yine 3 milyonun üstüne çıktı. Bu sayıya ulaşılmış olması ilk bakışta sevindirici gibi görünebilir, ancak hemen hemen tüm artışlann lotarya, piyango ve karton ev, biblo vb. armağan dağıtımıyla sağlanmış olması, işin öteki yüzü. Verilere bakıldığında şöyle bir götvnüm ortaya çıkıyor: Ülkemizde yaklaşık 2 milyon kişi lotaryaya bakmadan sürekli gazete alabiliyor, buna karşılık yoğun lotarya bombardımanı, yaklaşık 1 milyon kişiyi gazete alıcısı yapabiliyor. Gazeteyi okumak için alan insan sayısının yarısı kadarı da piyangosu ya da armağanı için gazeteye "para veriyor." Ama yine de "Ülkemizde gazete okuriarı da var, kitap okurları da var" diye sevineceğimiz durumlaria da karşılaşmıyor değiliz. Örneğin genç bir okurumuz bir düş görmüş ve bir mektupla bize anlatmış: "Korkunç bir rüya gördüm.. Ülkede gazeteler çıkmıyordu.. Pırıl pırıl bir sabah uyanıyorum. Içimde garip bir sızı.. Kötü şeylerin olduğunu bildiren tuhaf bir önsezi... İçimi sıkıntı kaplıyor. Bugün salı diyorum. Gazete alayım. Gazete bayiine gidiyorum. Bayide bir gariplik.. Gazetelerin katlanarak konulduğu, dergilerin, gazetelerin mandallarla dışarıya tutturulduğu yerler bomboş.. Olur ya. Adam yorgundur, asmak istememiştir. Onemsemiyorum. Bir gazete istiyorum. Adam başını sallıyor: 'Üzgünüm efendim. Bugün hiçbir gazete çıkmadı'.. 'Neden' diyorum. Hiçbiri mi?' 'Hiçbiri' diyor adam. Şaşkın şaşkın yürürken 'Rüya bu' diyorum. 'Böyle şaka yapılır mı insana..' Bu küçük kentteki tüm bayileri dolaşıyorum. Yanıt aynı: 'Gazeteler çıkmadı..' Gazete almak için gelen insanlar da aynı cin çarpmışçasına, tokat atılmışçasına şaşkın ifadeli yüzleriyle uzaklaşıyorlar. Sokaklarda fısıl fısıl konuşmalar başlıyor. Herkeste aynı terk edilmişlik duygusu.. Sanki kocaman ülke içinde yitmişiz.. Panik içinde bağırmaya başlıyor insanlar. Sonra dipsiz bir kuyuda kalmışçasına ağır bir sessizlik çöküyor kente. Herkes evlerine kapanıyor. İlk kez tüm savaşlardan daha büyük bir felaket kapımızı çalıyormuş gibi korkuyoruz. Gazeteler dilimizmiş demek. Şimdi dilsiz kaldık..." Genç okurumuzun düşü daha da sürüyor ve mektubunun sonuna şöyle bir not eklenmiş: "İsterdim ki bu korkunç rüyayı, ülkenin tüm duvarlarına, insanların okuyabilecekleri yerlere asayım. Tann bu düşü tüm insanların uykularına serpse bir gün.. İnsanlar uyanınea düşünseler." • Ülkemizde kitap okuyan da var diye sevindirten bir olay da artık gelenekselleşti. TÜYAP'ın düzenlediği 7. Kitap Fuarı, başta Alman Yayıncılar Birliği olmak üzere, Fransa, ingiltere, Japonya ve Sovyetler Biriiği'nin de katılımıyla bu hafta boyunca sürecek. Daha ilk günden gördüğü geniş ilginin yanı sıra bu yılki kitap fuarının bizler için özel bir anlamı daha var: Başyazanmjz Nadir Nadi bu yılki fuarın onur yazarı seçildi. TÜYAP'ın bu nedenle Nadir Nadi için hazırlattığı bir kitapçık da başyazanmızın yarım yüzyıllık yazarlık, başyazarlık ve gazetecilik yaşamından anlamlı kesitler sunuyor. Başyazarımızın bu yılın onur yazarı seçilmesiyle ilgili tören bu hafta yapılacak. Önceki akşam da TÜYAP, ^ Etap Oteli'nde başyazarımız Nadir Nadi onuruna bir • akşam yemeği düzenledi. Bülent Ünal'ın evsahipliğini yaptığı yemekte başyazarımızı eşi Berin Nadi temsil etti. Kitap fuan için Istanbul'a gelen Alman, Yunanlı ve ÜRGÜP 2.ÜLÜSLARARASI ŞARAP YARIŞMASI BÜYÜK ALTIN MADALYA SERİSİ Aziz Nesin, Berin Nadi, Adnan Kahveci ve Bülent Ünal, başyazarımız Nadir Nadi onuruna verilen yemekte... Sovyet konuklann yanı sıra Yaşar Kemal, Aziz Nesin gibi ünlü yazarlanmızla birlikte Devlet Bakanı Adnan Kahveci de konuklar arasında yer aldı. Bu içten ve neşeli gecede Yaşar Kemat bütün ısrarlara karşın başyazanmızla ilgili olarak konuşmadı ve bütün söyleyeceklerini ayın 11'indeki törene sakladığını belirtti. Aziz Nesin de bol esprilerle süslü konuşmalannda Nadir Nadi'yi nasıl yarım yüzyıldır "rehber" bildiklerini aktardı.. TEŞEKKÜR Babam Musa Ak'ın gerek ameliyatında, gerek ameliyat sonrasjnda bizlerden yakın ılgilerini esirgemeyen Özel Vatan Hastanesi Başhekimi Doç. Opt. Dr. METİN TÂNKER'e Opt. Dr. MEHMET ERENER'e Dahiliye Mut. Uzman Dr. Ve aynca müşfik insan; muracaat memuru ADEM GÖLBAŞI'na işten teşekkürlerimi arz ederim. gCEVAHİR GÜZEL ^ ÇIKTIKASETÇİLERDE BU YOLUN SAHIBİ İNCİ TURANTAN'a METİN DİZER I (DEYIŞLER) İŞİNİZ İNGİÜZCE BİLMENİZİ GEREKTİRİYORSA ENGUSH LANGUAGE SERVICES Mesleki Ingılizce ve iş Ingilizcesi üzerine eğitim programları düzenlemekte uzmanlaşmıştır. Ana dilı ingilizce olan öğretmenlerimiz ve danışmanlarımız, İngilizce ile ilgili her konuda ı VEFAT Kıymetli babam, değerli insan, Kimya Yük. Müh., Kurtuluş Savaşı gazilerinden MUST4FA ÖZERTUĞ'u kaybettik. Cenazesi 7 Kasım 1988 Pazartesi günü öğle namazını müteakip Karacaahmet Camisi'nden kaldmlacaktır. size yardımcı olabiiirler. •Şırketıniz bünyesinde İngilizce eğitim' programlan • Yazılı iş İngilizcesi için seminerler • Her yaşta öğrenciler için Ingiltere'de kurslar. ENGUSH LANGUAGE SERVICES Telefon 151 39 39 ÇOCUKLARI: BANU ve RON TORUNLARI: AKSEL ve AYŞE Çelenk gönderilmemesı rica olunur. SIRMA DOĞAN (Ozyol) arif kemal "j ı?***3. ÇIKTI KASETÇİLERDE a 5 M a a a ı e l Şimdi bütün bayilerimizde ile MURAT DOĞAN evlendiler. 6 Kasım 1988 tstanbul ö«f& TEKEL
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle