Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
6 KASIM 1988 L uıvın UM ıcı/ ı BrükseVden Seksenli yıllar, galiplenn yıtları. Seksenli yıllarda, gemisini kurtaran kaptan. Ve yenilenler; vurun abalıya. İlla mağlubun yanında olmak zorunda değiliz. Ama illa galipten yana tavır almak zorunda da olmamalıyız. Şunun ikisinin ortası olamaz mı? HADİ ULUENGtN BRUKSEL Şuphesız, mut lak eşıtlıkçı utopyalardan \eya Hırıstıyan ka>gılardan \ola çıkarak, illa mağluplardan vana olmak zorunda değılız Ancak illa galıplerden >ana tavır almak mecburıyetınde de değılız Haıta bana göre, hep muzafferlerıp safında olmak ve hep onlan desteklemek, bıraz da ımmoral bır yaklaşım oluştunıyor. Ne var kı seksenli yıllar, galiplenn yıllan Seksenli yıllarda, gemısını kurtaran kaptan ve yenilenler, vurun abalıya Bu hafta, beısle, seksenli yıllann "mnzafferier ideolojisıni" pekıştıren ıkı olava şahıt oldum Bı Galibin safında ohııak da bır gelışme olarak değerlendır dım Margaret Tlıatcher, seksenli yıllarıngalıplerınden Rakouskı'nın de ışçılerı venebılmek ıçın ışçılerı yenmış olana danışması, seksenli vılların objektıf gerçeğı nncısı, çarşamba sabahı BBC'den hukumetın Gdans'takı tersanelen kapatma karan almasından hemen sonra ve Thalcher'ın Varşova'ya >apacağı zı>aretın anfesııı de Polonya Başbakanı Rako»ski'nın Reuters'e verdığı demecı dınledım Jaruzelsky ekıbının ıkı numarası, Dayanışma Sendıkası'ru ve Lech Walesa'vı "hizaja getırmek için" bu konularda çok tecrubesı olan Magj'ye fıkır danısmak nıyetınde olduğunu soyledı Doğrusu pek yadırgamadım Sosyalıst Polonya Başbakanı'nın mu hafazakârlığın şampıyonu Ingılız meslektaşından nasıhat almak luzumunu hıssetmesını, seksenli vıllann genel ıdeolojık doğrultusun <\ynı gun Belçıka'da bır haftadır devam eden ışletme ve tırmalar arası "Troph>" musabakası nın sonuçları açıklandı Televız >on, radyo ve gazeteler, buyuk tantanayla IRN'nın bırıncı Sou ete Generale'nın ıkıncı, Bruksel Lamberr Bankası'nın da uçuncu geldığını duvurdular Ustu başı çamurlu, vorgunluktan bıtap, ancak kazanmaktan son derece memnun vanşmacılarla mulakâtlar yayımladılar Bırıncıler, "hip hıp hip ' a> bi em", ıkıncıler, "hop hop hop esjebe",uçun culer de "hıp hip hop / be be el" dıye bağırdılar tuğu bır nevı rallı <\maç, bır hafta bovunca suren ve dağları bavırlan aşarken butun sportıf eforların gereklı olduğu musabakavı ekıp halınde kazanabılmek V arışmavı gerçek ve çok boyutlu bır rekabete donuşturebılmek ıçın de sportıf zcrijklar beyınsel bılme celerle takvıye edılıyor Mesela, uç vuz dort yuz kılometrelık parkurun nasıl ızleneceğı, hangı kayaya tırmanılması gerektığı, hangı nehrın >uzulerek geçılebıleceğı, hangı şartlar altında obur ekıplerın atlatılabıleceğı, belırlı kaıde ler dışında varışmacıların kolek tıf ınısıyatıftne bırakılıvor Yanı kazanabılmek ıçın hem bedensel olarak guçlu olmak hem de zıhnen uyanıklık gerekıyor "Trophy". kuçuk ohrnpıyat re kortmenlerının ve kuçuk Nobel adaylannın ovunu "Trophy" illa kazanmak ıstevenlerın oyunu mutevazı kuruluşlardan dev holdınglere kadar, Belçıka'nın butun bellı başiı ışletmelen butun bır >ıl bovunca "Troph>"\e hazırlanıvorlar Genel rjudurler, sekreter kızlar, kalem memurları, elektrık muhendıslerı, bılgısayar uzmanlan, makam şoforlen, çalışma saatlerı dışında hı>erarşıyı unutuyorlar Aralarında sunı bır eşıtlık ve kardeşlık havası doğuyor Sabah mesaılerıne erken gelıp taktık belırlıyorlar Öğle paydoslarında cımnastık yapıyorlar Hatta sonlannda hep beraber uzun koşulara çıkıyorlar Cıgarayı bırakıyorlar Içkıyı kesıyorlar Sevışmeyı frenlıyorlar Super adanı OYUNCAK GİBİ 822 yılında yapılmış Azız Mıkael Kılısesı lar oluyorlar Herkes falanca şırketın, fîlanca bankanın gönullu neferlenne dönuşuyor "Trophv" ve kazanmak hırsı, havatın gıdışatını belırlıyor Yöre, 18 yüzyıldan kalma barok şatolarla dolu Fulda'dan "Trophv" dedıklerı yarışma Seksenli yıllarda herkes kazanson altı vedı senedır moda oldu "Trophj", otomobıllerın ya da mak ıstıvor Bu vuzden de bıraz motosıkletlerın yenne, değışık ış palazlanmış orta bo\ taşra fırmaletmelere mensup ınsanlann koş larından, çok uluslu tekellere. Roma'dan Passatore,Türke muhtaç Sozlük karşılığı "geçırici" olan passatoreler, deneyimlerini, faşizm yıllarında, Italya'dan Îsviçre'ye Yahudi, anarşist ve komunist geçırerek edinmişlerdi. Şimdi geçımlerini, kaçak Türk işçılehnden sağlıyorlar. NİLGÜN CERRAHOĞLU sımrdan geçırıp, ılk îsvıçre koyuROMA Otuz yıl once, aynı dağ yollarından sırurı geçmeye çalışanlar ttalyandı Sardunyalı çobanlar, Sıcılyalı köyluler, Napolılı balıkcılardı çoğu Savaştan yenı çıkan ttalya'da eknıek bulamayanların umut yolu Italya'yı tsvıçre1 den ayıran ^lp Dağlan'ndan geçıyordu Önce Kuzey ftalya'nın refah kentlen Mılano ve Torıno'nun otomobıl, tekstıl ve demır çelık fabnkalannda talıhlennı deneyen bu ınsanlar, çoğu kez son çareyı gızlıce sınırı geçmekte buluvorlardı Alpler'ın uzun kışlarında geçıt vermeyen karlı dağ yollarında gunleree vurumek gerekjyordu bazen Bunun ıçın de "Passatore" denılen dağ rehberlerının hızmetınden yararlanmak, kaçınılmaz oluyordu Tam olarak sözluk karşılığı "geçiricı" olan "Passatore"ler, deneyımlenm faşizm yıllarında Italya'dan Îsviçre'ye Yahudılen, anarşistlerı ve komunialeri geçırerek edınmışlerdı Savaş sonrası yıllarda Isviçre'den Italya'ya çıkolata, saat ve sıgara kaçakçılığı vaparak yaşamlarıru surduren "Passatore"ler, en buyuk kazancı ttalya'dan lsvıçre'>e karlı dağ yollarını yuruyerek gıren çaresız göçmenlere rehberlık ederek ve zengın Italyanlann vergı cenneü Îsviçre'ye mılyonlarca lıreo taşıyarak yapıyorlardı Artık Batının beşıncı sanayı gucu olan İtalya'dan kımse, yaşamını tehlıkeye atarak ekmek parası ıçın dağ yollarından lsvıçre'ye geçmeye çalışmıyor Av rupa Topluluğu sayesınde bugun Ital>anlar, herhangı bır AT ulkesınde, kendı ulkelerınde sahıp oldukları çalışma haklarına sahıpler Ne var kı ItalyaIsvıçre sınırını hâlâ kontrol altında bulunduran "Passatore"ler, öteden ben yaptıklan ınsan etı tıcaretını, şımdı kaçak Turk ışçılen sayesınde surduruycrlar Ikı ulke arasındakı sınırda bulunan her vadının ıkı uç "Passatore"nın denetımı altında olduğu soylenıyor Genellıkle gunduzlen taksı şoforluğu, garsonluk, benzın pompalarında servıs )apan bu rehberler, gecelen "muştenlerını" ne ulaştırıyorlar On beş gun önce 2 bın metre ırtıfadakı tsvıçre1 nın sınır kentı Spluegen'de donarak ölen 7 yaşındakı bır çocuk ıle 15 Turk ışçısının durumunda olduğu gıbı çoğu kez Italyatsvıçre sınınnda kaderlenne terk edılen ışçıler ıse dağ yollannda kolaylıkla yollarını kaybedıyorlar Kar fırtınasında yolunu kaybeden babasının kollannda donarak ölen ışçı çocuğunun trajık seruvenımn kamuoyunda varattığı ılgı sonucunda, Mılano Emnıyet Mudurluğu'nun açtığı soruşturma ıse bu "Passatore"lere bağlı olarak çalışan örgutlu bır Turk ekıbının de ışçı trafığım yönlendırdığıru ortaya koyuyor Mılano'da örgutlenen ve Turkı>e"den Îsviçre'ye kaçak ışçı trafiğıru duzenleyen 6 kışılık Turk ekıbının (her ıkısı de aynı ısmı taşıyan Alı Odun kardeşler, Mustafa Odun, Alı Çıfer, Mehmet Kısa, Alı At) bır yıldan, beş yıia dek hapıs cezası ıle sonuçlanabılecek "goçmen ışçı" tıcare Bu vontemle, kaçTurk ışçısının tı ıle mutevazı bır servet edındık Ilalva'dan îsviçre'ye kaçmavı balerı anlaşılı>or şardığı henuz tam olarak bılınmıyor Ancak "Repubblica" GazeteIşçının ödeme kapasıtesıne go sı'nın ılen surduğu tahmınlere gore, adam başı >a da aıle başına go re bu >ıl en az 14 bın kaçak goç re belırlenen ve de "umut volcu men ışçının hal>alsvıçre sınırını lu|u"nun yanlız Mılano'dan Îsvıç geçmesı beklenıyor Geçen yıla gore sınırına dek olan bölumunu re yuzde 45'hk bır art:ş ıçeren bu kapsa>an geçış ucretının, en az 6 sayının dörtte uçu gıbı buyuk çomılyon TL olduğu bıldırihyor Mı ğunluğunu ıse Turkıye'den gelen lano Emnıvet Mudurlüğu'nun or ışçılerın oluşturması beklenıyor taya koyduğu bulgulara göre Charter uçaklarıyla gelen ve fstanBu ıstıla karşısında, Isvıçreyetbul'dan perşembelerı kalkan oto kılılen bır sureden ben ısrarla Italbuslerle va da trenle ıkı gunde Mı van hukumetmden Italya'ya gıren lano'ya ulaşan Turk ışçılennın ya Turk vatandaşlarına vıze u>gulannı sıra, karayoluyla Yugoslavya' masını ıstıvor haKanlar ıse, şımya geçen ve Yugoslavya'dan Vene dıkı halde bu yönde herhangı bır dık'e vapurla geçerek Venedık onleme başvurmak eğılımı ıçınde Mılano arasını trenle yapan ışçı gorunmu>orlar Italya'nın onde ler, bu çılelı yolculuğun ardından gelen yayın organı "Repubblıca'Mılano'da Turklenn oluşturduğu 'nın ıddıasına gore Italvanlar bo> goçmen işçı tacırlen tarafından bır lece Îsviçre'ye geçmıştekı eskı bır sure ya tren ıstasyonunda ya da hesabın faturasını odetıyorlar "Isucuz bır otelde bekletıldıkten son vıçre'den Italya'ya vuklu sıgara ka ra, yaklaşık onar kışılık gruplar çakçılığı yapıldığı yıllarda" dıyor halınde "Passatore"lenn elıne tes "Repubblica" veekhvor "Kımse lım edılı>orlar Genellıkle Mılano sınırları taramak konusunda boyle konaklaması sırasında kotalarını tıtızlık gostermıyordu Şımdı tıcaödeyen ve sınır yollannda karşıla retın vönu değıştı Bu kez Isvıçreşacaklan guçluklerden haberdar ye bız, Turk emeğı ıhraç edıyoruz edılen ışçılerın çoğu, bu uğurda Şımdı sorun lsvıçrelılerın sorunu Turkıye'de varlarını yoklarını sat Dılerlerse kendı sınırlarını kendımış oluyorlar. lerı tarayabılırler Bıreyın kolektıf butun ıçınde eruıldığı Japonya'dan sonra Trophy"nın Avrupa'da da kurumsallaşması, bana gore seksenli vıllarda hukum suren "muzaffer Fulda, benim gordüğum Alman kentlehnden ler ideolojisivle" vakından bağ hiçbirine benzemıyor. Alman kentlerine ozgu lantıJı llîa kazananJardan olmak arzusu, illa galıpler arasında ver o ağır, oturakh, künt bir istasyon yapısma almak kaygısı. mukemmelıyetçı ınmıyorsunuz Fulda'da. Hiç de sandığım lığın en aşırı nokta>a vardırılma kadar büyük değil ustelik. Hepsi hepsi 58 bin sı ve butun bunların da son tah lılde bır uretım bırımı olan ışlet kadar bır insan topluluğu. me bunyesı ıçınde kolektıfleştırılmesı, seksenli yıllar ıdeolojısıne DEMİR ÖZLU Jffl2fc£i2fcMÖ aıt FULDA Nurnberg yakınınNıtekım Belçika "Trophy"sı dakı Furth kentının benzersız mını kazanan ekıp, televızvondakı man butunluğunu gördukten sonmulakât sırasında, genel mudu ra, bugun Doğu Almanva sınırırunden servıs şefıne, bılgısayar na vakın bır verde kalmış olan programcısından sendıka delege Fulda'yı bu eskı kentı ne yapıp sıne kadar hep a>nı telden çalıvor yapıp görmeyı kararlaştırmıştım "Trophy" şampıv.on!arının, ıma Hıç de guç olmadı Frankfurt'la latta da pı>asada da ışletmecılık Hamburg arasındakı en kısa tren te de ışçıışveren ılışkısınde de hep yolu olan Fulda'dan geçen yol ıçın en ıvıler olacağını tekrarhvorlar alırsanız bıletınızı, her saat başı Gelecek yıl daha çok çalışacakla Frankfur'tan kalkan bu hızlı eksFRANSA rını ve dığerlennı daha çok geçe prsslerle bır bud kadar sonra Fulda'dasınız Fulda'da ınersenız, ccklennı soviu>orlar zaten Hamburg'a kadar uç buçuk Ben rekabetten vanayım Mut saatlık bır volunuz kalıvor Fakat bu aşağıya doğru ınen lak eşıtlıkçı utopyalarım yok Ne Fulda, Almanya'nın benım dumduz istasyon caddesınden bıvar kı seksenli vılların "muzaffer görduğum kentlennden hıçbırıne raz sağa doğru sapınca, o eşsız deler ıdeolojisi" bana urpertı verı benzemıvor, Furth'ede Alman ğer ve guzellıktekı yapılan goruyor kentlerine ozgu, o ağır, oturakh, crnorsunuz Bıraz aşağıda, va Doksaniı yıllaıa doğru, kan kunt bır ntasvon yapısına ınmı di. e do^ru bır duzluğe oturtulmuş tann topuzu tam kaçıvor. Hep ga yorsunuz Fulda'da Uzun, nor o çok unlu, mımar Dientzenholıplerden ve gemısını kurtaran mal jTikseklıkte, açık renk bır sarı fer'ın vaptığı, eşsız, görkemh bakaptanlardan olmak, herkesın sıvayla sıvanmış, buvuk, uzun bır rok kılıse Kuşkusuz, 18 yv baharcı değıl Ustelık hep onlardan evı andıran uysal bır ıstasyona ını rok mımarının çok özgun ornek >ana olmak da ımmoral Rakovvs \orsunuz Bu bır Anadolu ıl mer lerı var Fulda'da Ama bu ozgun kı'nın ışçılerı yenebılmek ıçın kezının de tren ıstasyonu olabılır barok yapının buyusune kapılmaMagy'ye danışması, 'Troph>'ler Istasyonun önunden de, kuçuk bır dan, hemen onun bıraz ötesınde, de "hip hip hip" dıye bağırılma meyılle aşağıva doğru ınen, ıkı hafif bır yukseltımn uzennde çok sı ımmoral, illa mağluplardan >a vandakı kaldırımları da ağaçlı, uzun kulâhlanyla, çok daha eskı na olmak zorunda değılız Ama ıl dumduz bır cadde var Hıç de olduğu anlaşılan, oyuncaklar kala galıpler safında olmak mecbu sandığım kadar buyuk değıl Ful dar sevımlı başka bır kılısevı fark rıvetınde de değılız Bazen bırın da, hatta Furth'ten bıle daha az edıvorsunuz 822 vılında Karocılerden, bazen ıkıncılerden de ınsan yaşıyor orda 58 bın kadar lenjler zamanında yapılmış, Katolık Azız Mıkael Kılısesı bu Son olabılırız bır ınsan topluluğu Sanki Ahnanyu değil ra, hemen gene o yorede 18 y> 'da yapılmış barok şatolar kullıyesı Bır yanı guncel pıyesleroynayan tıyatro olarak kullanılan, sokak uzerıne duşen vapılar, ıçlennde açılmış, buyuk, oval kapılardan geçıleıek varılan ıç bahçeler, dere kıyılarındakı yukseltılerın uzennde venı venı barok şatolar Fulda'nın barındırdığı tarıhsel v apılar elbette bu kadar değıl 18 vv 'da bır unıversıte ıle bır de te olojı fakultesı açılmış burada Otuzvıl Savaşlan'nı da yaşamış olan Fulda, ortaçağın en önemlı dınsel, entelektuel ve sanatsal merkezlerınden bırıymış tşte bu onemlı kulturel merkeze 13 yuzyıldan başlayarak Yahudıler de gelıp verleşmeve başlamışlar Artık 1603 yılı geldığınde Fulda, Yahudıler ıçın de buvuk bır dınsel merkez olmuş 1784'te Yahudı okulu açılmış orada Bu ulus ıçın de çok onemlı bır merkez halıne gelmış Fulda Orada 1860yılında 321 olan Yahudı nufus, 19O5'te 675'e, 1925'te 1137've çıkmış Nasvonalsosyalızm oncesı Yahudıler, Fulda halkının yuzde 4 44'unu oluşturmuşlar Çok onemlı, eskı bır sınagog da varmış orada 1938 yılında Nazılerce yıkılarak, vakılarak ortadan kaldırılmış 1939'dan başlayarak Yahudıler sağa sola surülmuşler Kımısı Rıga'ya, kımısı başka >erlere Dolaşmalarımda, Fulda'da bu topluluğun burada vaşamış olduğuna, buravı vurt edındığıne daır bır ız bulamadım Kuşkusuz var olan Yahudı mezarlıgım da, kentın acemısı olduğumdan fark edemedım Amsterdam 'dan Stockholm'den Ddbuçuğa başbakan koltugu İster inamn, ister inanmayın; bastırdım ikibuçuk lirayı, başbakan koltuğuna oturdum. Öyle bit pazarındaki eski vezir, sadrazam koltuklarma değil; bildiğiniz, kanlı canlı başbakan koltuğuna. Hollanda Başbakanı Dr. Lubburs'unkine... MUZAFFER İZGÜ AMSTERDAM İster ınanın ister inanmayın, bastım ıkı buçuk lırayı, başbakan koltuğuna oturdum. Yok efendım yok, ovle bıt pazanndan alınan hanı şu eskııı paşa, vezır koltuklanndan değıl bu Hem ıkı buçuk liraya öyle bır koltuğa ınsanın ehnı sürdurtmezler, ola kı tellerı dökulur dıye. Ben, şu anda turp gıbı yaşamakta olan bır başbakanın koltuğuna oturdum. Bastım oradakı Türk ışçilennın aeyışiyle ıkı buçuk hrayı (ıkı buçuk florın) Başbakan Dr. Ruud Lubburs'un koltuğuna oturdum Yok camm, o denlı de değıl vanı, koskoca başbakanın koltuğunu orta yere koyacaklar da para gelsın dıye, "Hadeee başbakan koltuğu, hadeee vetiiiş, otunnası iki buçuk liraa" dıye bağıracaklar Oyle değıl, Hollanda'da çalışan Turk ışçılennın çıkarmakta olduğu Kırmızı Gul adlı kultur sanat dergısının Amsterdam'da duzenledığı Kültur Fesüvalı'ne çağrılı olarak gittım. Festıvalı Amsterdam Beledıyesi'yle bırhkte duzenlıyor dergı Dergı yönetıcıleıınden Bektaş Tosun'la Denhaag'a (Lahey) uğradığımızda meclıs bınasına (Parlementse Gebouvv) gıttık Eskı, kocaman,restoreedıimış bır yapı Yanında da çok buyuk bır havuzu var, göl gıbı Iştebuyapıda Hollanda Parlamentosu toplanıyor, sağcısı solcusu ve kararlar alıyorlar Mechsın avlu kapısına yaklaşıyoruz, bakalım hele kapıda kaç polıs, kaç yandan oramızı buramızj elleyecekler, yoklayacaklar? Hangı polıs bızı sıkı bır sorgudaıi geçırecek, "Hangi milletvekilıni goreceksin, hemşehrisi mısin, akrabası mısın?" Hangı polıs, hangı polıse havale edıp kımlık soruşturması yapacak, hangısı kımlığımızı alıp, yakamıza özenle takmamız gereken tanıtma 9 kartını verecek Tam kapıdan gırıyoruz, ardımda bır zıl sesı, bısıklet, vız gırıverdı meclıs kapısından ıçen Breh aman' . Breh saygısız, breh hayasız, hıç meclıs kapısından zıl çala çala bısıkletın uzennde geçılır mı'' Üstelık arka seleye de anasını oturtmuş, sankı meclıs değıl, yol geçen hanı. Bu kapıdan gırdı, avluyu (Bınnenkofkamer) boydan boya geçtı, anası bısıkletın terkısınde, ötekı kapıdan çıktı gıttı Şaştım kaldım Kapıda bır tane polıs yoktu, dondum kaldım. Bınnenkofkamer'ın onasında kocaman bır kofıcı (kahve), gelsın çaylar kahveler. Banklarda yaşlılar gençler; bırak çayı kahveyı, ıstersen şöyle aç rakını, kur çılıngır sofranı, oh, mechse baka baka yudumla gıtsın. Önce bır film, yapının tanıtımı ıçın sonradan bır bayan duştu önumuze uç dılden konuşarak, dosdoğru yukanya, toplantı salonuna, ne ardımızda polıs, ne önümüzde polıs, ne de "Dur, s*n de nereden çıktın?" dıyen varım bır kovboy "Şurası solculann, şurası sağalann." Çok görkemh bır salon. E, pekıyı, başbakanın koltuğu nerede 9 "tşte şurada, buyrun, gelin... tşte!" Yahu hıç başbakan koltuğu bu denlı sade olur mu 7 Hanı cafcaf?Bayana sordum,"Oturabilir miyim bir sanıve başbakanın koltuğuna? " "Sayın Başbakan Dr. Lubburs gorevine gelinceye dek oturabilirsiniz." Geçtım, Hollanda Başbakanının koltuğunu oturdum Kollarımı kavuşturup şöyle bır yanıma yöreme baktım Ama bırden toparlanıverdım, olur da olur, şımdı tutar gebr başbakan, lap dıye dalar ıçerı, "Kalk ulan oradan, orası benim, kun otnrttu senı oraya, nasıl oturursun, haa .." dıye ağzını açar gözunu yumarsa9 Tekrar avluya ındığımızde, yanımızdan çok hızlı, koşar gibı, bıraz da kızgm geçen bir adamı gösterdı Bektaş Tosun, meğer Adalet Bakanı Korthels Alts'mış Kıtnbılır neye kızgındı Alts, yoksa onun da mı tek tıp gıysı, hapıshanelerde açlık grevı sorunu vardı? Elmde çantası, bir taksıye bıner gıbi bındı kara arabasına, (Saygtsız surucu. kapıyı açıp okkalı bır selam kondurmadı büe Sayın Adalet Bakanı'na, ben yerın dıbıne gırdım.) Vah vah, ne önunde yanar dönen çalışır trafık arabası, ne ardında korumacıları7 Başbakan da böyle gıder gelrrmiş kj ı ıh tadı mı olur boy le başbakanlığın, sırenler çalmasa, o telaşlar olmasa cık olmaz Sherlock Hokner'in intikamı Paime anayetı soruşturmasını bir yıl yöneten eskı emnıyet müdurti Holmer'ın "Olof PalmeVuruldu"adh kitabı, bomba gıbı paüadu YAVUZ BAYDAR STOCKHOLM lsveç Başbakanlık Konutu Rosenbad'ın yanıbaşmda, Maelaren Gölü'nü Balük'a bağlayan kanalın kıyısmda yer alan Sheraton Oteh'nde geçen hafta başmda ılgınç bır basın toplantısı yaşandj Yuz kadar basın mensubunun katıldığı toplantının düzenlevıcısı Stockholm eski Emniyet Mudurü Hans Holroer. konusu ıse Palme cinayetımn soruşturmasını ıkmcı günden ıtıbaren 1 yıl süreyîe yönetmış olan Holmer'ın "CHof Patee Vunıldnî" başlıklı kıtabıydı Holmer'ın kıtabmın lsveç kamuoyunda, özellıkle de siyası ve hukukı çevTelerde bır "deprem"e yol açacağı tahmın ediliyor, ancak bu depremın Rıchter ölçeğındekı yeri bılinmiyordu. tlk tepkiler tanıklardan ve Palme soruşturmasının savcılanndan geldi Tanıklar, adlarının açıklanarak "karil ve mubtemel yardımcılanaa hedef goMerildiklfrinı' öne sürerek "Poiise bund%n soara tdm gövenebiiir?'" somsunu sorarken savcılar, Holmer'ın savcılık önsoruşturmasırun yayırru yasak bdgitennı açıklamakla "bir çuval incui bierbat ettigini". bundan sonra herhangı bu kişının "cinayeti ben işledim" dıyerek rahatça polise teslun olâbüeceğinı, bunun tersıni kanıttamada savcıların büyük zorluklarla karşılasacağını öne sürmekteler. Genel kanı, soruşturmanın yöntemı konusunda savcdarla bttyük ıhtüafa duşen, tsveç'teki yerleşık yasal uygulama ve usullen hiçe sayarak "önce operasyon, sonra kanıt" görfişünu öne surdüğu ıçın faşıstlikle bile suçlanan Holmer'ın bu kitabı yayımlayarak kesin irtnkamıru almış olduğu. "Otof Palme VonıkJn!" kıtabının şu sıralarda BM Uyuşturucu ile Savaşım Komısyonu'nda görevh olan, ancak görev süresının yakında sona ermesı beklenen Holmer'ı kısa bir süre ıçınde mılyoner yapması beklenıyor. New York'tan Atina'dan Marshların sürprizi "Wiavi bir ışık jeti dünyaya doğru hızla yaklaşıyor..." 30 Kasım 1938 gecesi, saat 20.00 sularında, CBS böyle girdi yayına. ABD'nin büttin eyaletlerinde insanlar birbirine girdi. ŞEBNEM ATİYAS NEW YORK bzun suren bunalım vıllarının sonuna doğ ruydu 30 Kasım 1938 gecesi hafif sıslı, soğuk havada bır tuhaf sanlık vardı Her zamankınden bıraz daha ağırca Çoğunluğun akşam vemeğıne başlayacağı sırada, saat 8 sularında, radyoda kalın, esrarengız, sert bır ses anonsa baş ladı "Artık hepimiz 20. vuzvılın başlanndan beri dunyanın ınsandan çok daha ııstun istihbarat veteneğıne sahıp guçlerce gozetlendiğıni bilijoruz..'." Esrarengız ses, avnı garıp tonda devam ettr "Kasım ayının sonlanydı. Işlerin daha ıvi gitliği bır zamandı. Savaş korkusu yoktu" derken. ses alçalarak kayboldu Radyo, yayınına, Nevv York Hotel Park Plaza'da Ramon Raquello ve orkeslrasının konserıyle devam edeceğını anons ettı "La Comparsıta" ıle açılan konser, bır ıkı sanıye devam ettı ve spıker yayını keserek şu açıklamayı yaptı "Sajın dinleyıciler, programı uluslararası haber servısimian özel bir bulleni nedenıvle kesmek zorunda kaldık, şimdi bulteni verijoruz." Spıkerın anonsunu avnı esrarengız ses takıp ettı "Diinois, Chieago Jenings Dağı gozlem kulesınden Prof. FareH'ın bildirdigine gore, saat 8e 20 kaia Mars gezegenınde duzenlı aralıklarla patlamalar kaydedildi. Princeton Universitesi'nden Prof. Pierson ise mavi bir ışık jetinin Mars'tan dunya>a dogru yaklaşmakta olduğunu beiirtti." Bu anonstan sonra radyo, konser yayınına gerı dondu Kısa bır sure sonra yayıiı yenı bır bultenle kesıldı Olay yennden naklen haber vennenın heyecanı nın vaşandığı donem yenı başla mış olduğundan, bu sefer radyo spıkerı olayın "kalbınden" canlı yayın yapıyordu "Sa>ın dinlejıcıler, spikeriniz Kari Phılips, size Princeton Unıversıtesi gozetleme kulesınden seslenı>or. Şu anda donen bir gozetleme odasındavız. Bulunduğumuz odanın tavam yarım kure şeklinde vıldızlara dogru açılmış dunımda..." Ertesı gun gazeteler yayını dın leyıp gerçekten Marshların saldırısına uğradıklannı sanan ve elı ne tufeğını alıp çıftlığını korumak ıçın teke tek dovuşmeyı bekleyen çıftçılerın boy boy resımlen, evle rım boşaltmaya başlayan ınsanların hıkâyelen ıle doluydu Yayın 6 mılyonu aşkın ınsan tarafından dınlenmıştı Buyuk bır kısım, yayının başını kaçırmıştı InsanUr ıse CBS'ın uç gundur reklamını vaptığı "Dunvaların Savaşı" prog ramından habersızdı Butun bunlar "Mercury Theather of the \ir"ın CBS den gunlerdır yayımlanacağını bıldırdığı "H.G. VNells'ın "Dunvaların Savaşı" programının bır parçası ıdı Orson VVelles hem esrarengız sesı. hem de hızlı spıkerı canlandırmıştı Butun amaç vayın olavını, dınlevenlere yabancılaştırmaktı Yenı tur habercılığın nasıl vanılsama varatan bır kurum olduğunu ınsanlara bızzat yaşatarak olavların bır anon^ ya da manşetle olay halıne getırıldıklerını kanıt lamaktı Orson Welles radvonun, gazetelerın, telev ızyonun toplumu nasıl etkıledıklerını gostermeyı amaçlamışu Sonunda VVelles anlatmaya çalıştığını ıletmekte pek de başarılı olamadı Aksıne ınsanlar "kandırılmış olmanın verdiği kızgınlık içinde" CBS ve VVelles'e karşı da va ustune dava açmaya başladılar Açılan davalar arasında heyecan nedemyle çocuk duşurmekten, ıtış kakış sırasında yaralanmaya kadar çeşıtlı tazmınat konulan yer aldı 30 kasım, tam 50 vıl sonra geçen hafta yıne pazar gunune rast ladı CBS bır saatlık programı yayının yıldonumune ayırdı ABD çapında çeşıtlı radyo kanallan aynı yavını tekrar orıjınal bandından yayımladılar Orson VVelles'ın unlu yayının yıldonumunde eleştınsının eskıden daha canlı yaşadığına dık kat çekıldı Bugun benzen turden bır yayının aynı etkıyı yapıp yapmayatağı sorusu cevapsız bırakıldı Aktif gecelere doğru Yavaş yavaş kışa hazırlanıyor Atina. Arada bır de pastırma yazı var, ama yaz sezonu artık bıttı. Yazlık yerler de kapandı. Şimdi gün, kışlık eğlence yerlerinin. Bunların en gozdelerınden biri de Eksarhia semtindeki Markiza bar. STELYO BERBERAKIS ATINA Yunanıstan yaz aylannı gende bırakırken, \avas yavaş kış sezonuna hazırlanıyor Yazlık sinemalar, tavernalar ve bılumum eğlence verlen ekım avının ortalarma kadar açık kalmıştı. Çunku Yunanıstan'da yaz sezonu mayıs ayında başlar, havaların soğumaya başladığı ekım ayının ortalanna kadar surer Havaların "soğuması" ıse ısı derecesının 20'lere ınmesıyle anlaşılır Artık bu aydan sonra gelecek "pastırma yadan" ısıyı belkı 2526'lara yukseltecektır, ama "yazlık yerier" mayıs ayına kadar kapalı kalacaktır Yunanıstan'da, daha doğrusu Atına'da eğlence hayatı akşam saatlennde başlar. Ama bu yalnız yaz aylan ıçın değıl, kış aylan ıçın de geçerhdır Ve Atına'da kış aylannda gece hayatı daha "aktif" oluyor nedense Yaz aylannda kapalı kalan kulupler, Boıte'lar, pıyanorestoranlar ve en onemlısı pıyanobarlar, ekım deyınce, açılış hazırlıklanna başlarlar Atınalılar, yaz aylannda olduğu gıbı kış aylannda da "dışan" çıkar ve gece yarısından bır haylı sonra yatmaya gıder Kış aylannda en çok rağbet gösterılen yerlerın arasında kuşkusuz Eksarhia semtı var "Eksarhia" derunce Atınalının aklına ılk gelen şey "anarşizm" oluyor. Çünku bu semtte, bızım bıldığımız "terorist" anlamında değıl, "anarsizm ideolojisine inanan" ınsanlar yaşıyor Yazarı, gazeteası, şaın, hatta doktor ya da avukatı, eğer bu sıyası "egilimi" gosterıyorsa en çok Eksarhıa'da rahat edebılıyor Içkı alınan çeşıtlı kuçuk publar, pıyano refakatınde yenılen mezeler, ıçkıyı fazla kaçırıp sızanlar, dans edıp şarkı soyleyenler bu semtte goru luyor Aynca Eksarhia semtının duvarlarında bır dızı "entel" grafitıler, duvar yazıları da görmek mumkun Örnefın "Köyluler, Atina'yı terk edin.." ya da "Ege Denizi balıklara aittir" ya da "Maria seni çok seviyorum" gıbı çeşıtlı renklerle yazılı yazılar Yore beledıyesı bu yazılan sılmekten bıkmış usanmış Eksarhıa'da aynca, Atına'nın en populer pıyanoban "Markiza" bulunuyor Klasık mıman yapısına hıç dokunulmadan eskı bır ev boşaltıp "pub" halıne getırılmış olan "Markiza" kış aylarında dolup taşıyor Kuçucuk mermer masalar, hasırdan orıilmuş sandalyeler ve en önemhsı eskı karyolalann demır başlıklan duvara dayanmak suretıyle ortaya çıkan kanepeler, "erken gelen oturur" mısaİı muşterılerım beklıyor Ama "geç*" kalıp da Markıza'dakı programı ılle de ızlemek ıstevenlere de "kolaylıklar" tanınıyor Küçük masalann etrafında ya da eski karyoialardan bozma kanepelerde oturanlar, ">eni gelen" muştenlerle "yan >ana" hatta sıkışarak oturmayı kabul edıyor Markiza1 nın "fanatikleri" zaten bırbınnı tamyor Haftada en az ıkı kez gıdenlenn saynsı "en az bir kere" gıdenlenn sayısmdan daha fazla. BlueJean'lı örme kazaklı gençlenn vanı sıra şık gıyımlı bayanlardan den pantolonlulara kadar Markiza, herkese "kucak" açabılıyor Salona guıldığınde bır barAmerıkan Etrafında vuksek sandalveler uzennde oturanlar, dort adım ılerıdekı pıyanonun nağmelerını dınlıyor Pıyano. eskı evın ana salonuna yerleştınlmış Pıyanonun her ıkı yanında bırer yuksek sandalye Bu sandalyelenn bınne bulbul sesh ve her bır aletı buyuk bır ustalıkla çalan trini, dığerıne de keman çalan Maria otu racak Pıyanoda ıse şışman Niko oturuyor Gece saat 23 OO'te başlayan program 03 00'lerde sona ererken, müdavım muşterıler tek bır şıkâyetle Markıza'dan ayrılıyor Içkı ucretlerı geçen yıla oranla 100 drahmı zamlanmıştı Markıza'da bır ıçkı ucretı şımdı 900 drahmı yanı 9 900 lıra