27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 KASIM 1988 CUMHURİYET/7 Atattirk'ten yurttaşhk dersleri y Yalnız rekabetle ekonomik düzen kurmak seraptır Serbest rekabetin topîumsal sakmcalan da vardır, zayıflarla güçlüleri yarışmada karşı karşıya bırakmak gibi... Ve dahası kişilerin kimi büyük, ortak çıkarlan karşılamaya gücii yetmez. Görülüyor ki, ekonomik ve kimi toplumsal işler, bir yandan kişilerin çıkarlanyla ilgilidir. Bunun içindir ki, özel girişimciler bu işlere devletin karışmasını, kişi özgürlüğüne kanşma gibi görürler. Ne var ki, bu işler içinde, dolayısıyla bütün ulusun ortak çıkarına dokunan \e dayanan noktalar da vardır. Bu nedenle, devletçilerin haklı olduklan noktaları kabul etmek yerinde olur. Özel çıkar, çoğu kez genel çıkarla çelişir bir durum da alabilir. Bir de özel çıkarlar, sonunda rekabete dayanır. O>sa ki, yalnız bununla ekonomik düzen kurulamaz. Bu kanıda olanlar, kendilerini bir serap karşısında aldanmaya bırakanlardır. Kişiler, ortaklıklar, devlet örgütune göre zayıftular. Serbest rekabetin toplumsal sakıncaları da vardır; zayıflarla güçlüleri yarışmada karşı karşıya bırakmak gibi... Ve dahası kişilerin kimi büyük, ortak çıkarları karşılamaya güçleri yetmez. Bu gibi işlerde, kişilerin kurma olanağı bulamayacakları geniş ve guçlu bir örgüt gerekebilir ya da bu gibi işlerde, kişiler istedikleri ölçude çıkar sağlayamadıkları için o işlerden vazgeçebilirler. Oysa, o işler ulusça yaşamsal bir onem taşır ve devlet onu yapmak zorundadır. Doğaldır ki uluslarda, ozp.urlük ve uygarlık geliştiği ölçude devletin görevleri ve sorumluluklan da artar. Toplumun yaşam düzeyi geliştiği oranda yaşamsal ilişkiler de artas, ilişkiler ne denli artarsa, o denli bir güçle yonetilmeyi gerektirir, güç arttıkça kuralJar (dayanaklar) da artar. Bir toplumun aracı ve dayanağı ise devlettir. Bundan başka devletin kişıye göre olan hırsı da başka niteliktedir. O kamunun ortak çıkarını ve ilerlemesini düşünür. Kişiler, ozel çıkar hırsından, ne ölçüde uzaklaştırılabilir; bu, gerçekten düşünülmeye değer. Herhalde devletin, siyasal ve düşünsel konularda olduğu gibi, kimi ekonomik işlerde de düzenleyiciliğini, ilke olarak kabul etmek uygun görülmelidir. Bu durumda karşı karşıya kahnacak zorluk şudur: Devlet ile kişinin karşılıklı etkinlik alanlannı ayırmak. Devletin, bu alandaki etkinlik sınınnı çizmek ve dayanacağı kuralları belirlemek, öte yandan yurttaşın kişisel girişim ve etkinlik özgürlüğünü kısıtlamamış olmak, devlet yönetme yetkisi verilmiş olan kişilerin düşünüp belirlemesi gereken sorunlardır. İlke olarak devlet, kişinin yerine geçmemelidir. Fakat "kişinin gelişmesi için, genel koşulları goz önünde bulundurmalıdır. Bir de bireyin kişisel etkinliği, ekonomik ilerlemenin temel kaynağı olarak kalmalıdır. Kişilerin gelişmesine engel olmamak, onların her açıdan olduğu gibi, özellikle ekonomik alanda özgvirlük ve girişimleri önünde, devletin kendi etkinliği ile bir engel ortaya çıkarmaması. demokrasi ilkesinin en önemli temelidir. Prof. Afetinan'ın Atatürk'ün elyazılarından derlediği kitap, Nuran Tezcan'ın Türkçeleştirmesiyle basılıyor Ekonomi Afetinan: Atatürk bazı konuları bizzatyazdı Bağnazlık C w I # r f 1JC t u 'Wlahirk'ten Ynrttaşük ' V Bilgileri" adı altmda okuyuculara sunduğumuz seçmeler, "Medeai BUgller ve Atatiirk'ün El YanUn" adh kitaptan derlenmiştir. Yakında Çağdaş Yayınlan tarafmdan basüacak olan kitap, ilk kez 1930"da A. Afetinan tarafmdan "Vatandaş IÇİB Medeni Bilgiler" adıyla yayımianmıştır. Naran Tezcan tarafmdan gttnümflz Türkçesiyle yayına hazırlanan "Yurttaşhk Bilgileri, ilk kez, Prof.A. Afetinan tarafmdan Atatürk'ün yazılanna dayanılarak ve onu biraz daha genişletcrek, aynca seçim, vergi, askerlik konuları da eklenerek okullar için ders kitabı, yapılmıştı. Yurt scvgisinin o yurttaşlarda bilinçli ve güçlü bir biçimde yerleşip beslenmesini amaçlayan bu yapıttaki belgeler, AtatUrk'ün 1929 yılı sonbaharı ile 1930 ocak ve şubat aylannda yazdığı yazılardır. Bu yazılann nasıl ortaya çıktığmı, A. Afetinan, kitabın girişınde şöyle anlatıyor: "1929/1930 ders yılmda Ankara Musiki Muailim Mektebfnde öğretmenlik görevime, "yurt bilgisi ve tarih' dersleri vermek üzere başlamıştım. Yurt bilgisi için okutacağım ders kitabını Atatürk gördüğu zaman yeterli bulmamıştı. Kitabın konuları ise kendisini ilgilendirdiği için evvela benim Fransız Lisesi'nde okuduğum "Instruction Civique" kitabımdan bazı tercümeler yapmanu istedi. Aynı zamanda bu konulara ait çeşitli kitapları, genel sekreteri Tevfik Bıyıkoğlu'na araştırtarak Almancadan bazı tercümeleri yaptırmıştı. Kendisi Franstzcadan ve Türkçeden okuduklanna bu tercümelerden de istifade ederek bazı konuları bizzat yazmış veya bizlere, yani bana ve genel sekretere dikte ettirmiştir. Benim o zamanki çalışmalanm bu konulara ait kitapları aramak, okumak ve icap ederse tercüme ederek not almak idi." Atatürk'ün burada bir seçki demeti olarak sunduğumuz duşünceleri akılo ve çağdaş yaklaşımı ile yalnızca tarihsel bir beige olmakla kalmıyor, günümüzde sürüp giden pek çok tartışmaya da 1930'lardan uzanan taze bir ışık tutuyor. Engizisyon da iyiniyetle insan yakıyordu Kimi insanlar geleceği geçmişin arasından görmek isterler. Ilgimizi kestiğimiz geleneklere bağlılığın yeniden sağlanmasını isterler. Kendileri gibi inanmayanları ezemezlerse kendilerini cenderede hissederler. Bağnaz olmayan kişi başkalarının inamşına saygı duyar. "Özgürlük, kuşkusuz ki, zorla sağlanabilir, gerçekleştirilebilir; fakat herkese karşı gösterilen bağnazlığın ötesinde tutumlar ve hoşgörülü davranışlarla korunup sürdürülebilirT Özgürlüğün, vicdan ve din ozgürlüğünün ne olduğunu biliyoruz. Türkiye'de hiç kimse düşüncelerini başkalarına zorla kabul ettirmeye kalkışamaz ve böyle bir şeye izin verilemez. Artık içten inananlar, derin ve köklu inanç sahipleri, özgürlüğün gereklerini öğrenmiş bulunuyorlar. Bütün bunlarla birlikte, din özgürlüğüne, daha çok olarak da vicdan özgürlüğüne karşı bağnazca tutum büsbütün ortadan kalkmış mıdır? Bunu anlayabilmek için bağnazlığa karşı olmanın ne olduğunu irdeleyelim; çünkü bu sözcüğün yansıttığı anlam, anlayış, herkesin kendine göre yorumlamasına elverişlidir. Din özgürlüğünü bir hak olarak görmek istemeyen acaba kalmadı mı? bir durum değildir. Bunun içindir ki, gerçek özgürlükçüler, bağnazlıktan uzaklaşmanın genel bir tutum olmasım isterler. Fakat iyi niyetle de olsa bağnazlığın neden olduğu yanlışlara karşı dikkatli olmaktan vazgeçemezler. Çünkü iyi niyetle hiçbir zaman, hiçbir şey düzeltilememiştir. İnsanların, ruhun rahatlaması için yakıldıklannı biliyoruz. Herhalde bunu yapan engizisyon papazlan, iyi niyetlerinden söz ediyorlar ve iyi iş yaptıklarını sanıyorlardı. Belki de bu düşüncelerinde gerçekten içten idiler. Ne var ki, bir beyinsizliği ya da bir hıyaneti iyi bir iş kalıbına uydurmak güç değildir ve sonuçta bu da bir ad değiştirme sorunudur diyebiliriz. tşte bu nedenledir ki, hoşgörüyü, gerçekten bir aldırmazlık ölçüsüne vardırmak yanlış olur. Bu, çok önemlidir. Gerçi özgür olmak herkesin hakkıdır; bunun için gerçek özgürlükçüler, özgurlükçu olmayanlara karşı daha geniş (hoşgörülü) davrarulmasını isterler. Fakat bunlann hiçbir zaman elleri, ayakları bağlı kurbanlık koyun durumuna boyun eğecekleri kesinlikle sanılmamahdır. Unutmamalıdır ki, kimi insanlar geleceği, geçmişin arasından gormekte direnirler. Bunlar ilgimizi kestiğimiz geleneklere karşı bağlılığın kesinlikle yeniden sağlanmasını isterler. Bu tür insanlar, kendisinin inandığı gibi inanmayan kimseleri, istedikleri gibi ezemezlerse, kendilerini cenderede hissederler. Türk ve Islam Insanlık evrenine bağlıyız yükseltilmesine adamaya zorunlu idiler. Bununla birlikte Allah'a kendi ulusal dilinde değil, Allah'ın Arap boylarına gönderdiği Arapça kitapla ibadet ve duada bulunacaklardı. Arapça öğrenmedikçe Allah'a ne dediğini bilmeyecektir. Bu durum karşısında Türk ulusu, birçok yüzyıllar boyunca ne yaptiğını, ne yapacağını bilmeksizin, adeta bir sözcüğünün bile anlamını anlamadan Kuranı ezberleyip beyni sulanmış hafızlara döndüler. Başlarına geçmiş olan hırslı ve zorba hükümdarlar, Tuık ulusunca ne olduğu, kim olduğu belirsiz, ağzıyla ateş ve azap saçan cahil hocalarla. korkunç bir karanlık ve karışıklık yumağına döntışen dini, kendi gözü kapalı tutkulanna ve politikalarına alet ettiler.() Türk ulusu, ulusal duyguyu din duygusuyla değil, insanlık duygusuyla yan yana düşünmekten zevk alır. Vicdanında ulusai duygunun yanında insanlık duygusunun onurlu yerini her zaman korumaktan övünç duyar. Çünkü Türk ulusu bilir ki, bugün tuttuğu uygarlık yolunda bağımsız, fakat kendileriyle koşut düzeyde ilerlediği tüm uygar uluslarla karşılıklı insancıl ve uygar ilişki, elbette gelişmemizi sürdürmek için de gereklidir. Ve yine bilinmelidir ki Türk ulusu, her uygar ulus gibi geçmişin bütün evrelerinde buluşlarıyla, bulgularıyla uygarlık dünyasına katkıda bulunmuş insanların, ulusların değerini bilir ve onların ins^r'ıfia bıraktıkları kalıtsal anıları saygıyla korur. Türk ulusu, insanlık evrenine gönülden bağlı bir uyedir. Türk ulusu ulusal duyguyu din duygusuyla değil, ınsanlık duygusuyla yan yana düşünmekten zevk alır. Vicdanında ulusal duygunun yanında ınsanlık duygusunun onurlu yerini korumakîan her zaman övünç duyar. Türk ulusu insanlık evrenine gönülden bağlı bir üyedir. Din birliğinin de bir ulusun kuruluşunda etkili olduğunu söyleyenler vardır. Ne var ki, biz bizim gözümüzün önündeki Türk ulusu tablosunda bunun tersini görmekteyiz. Türkler İslam dınini benimsemeden once de buyük bir ulus idi. Bu dini benımsedikten sonra bu din, ne Araplarm ne aynı dinde bulunan lranlıların ne de Mısırlılann ve başkalarının Türklerle birleşip bir ulus oluşturmalarına >ol açtı. Tersine, Türk ulusunun ulusal bağlannı gevşetti; ulusal duygularını, ulusal coşkusunu uyuşturdu. Bu çok doğaldı. Çünkü Muhammed'in kurduğu din bütün ulusallıkların üstünde yaygın bir ümmet politikası amacı güdüyordu. Bu Arap düşuncesi, ümmet sözcüğü ile ifade olundu. Muhammed'in dinini kabul edenler kendilerini unutma>fa, hayatlanm her yerde ve yalnız Allah sözcüğünün Vicdan özgürlüğünü, insan ruhunun Allah'ın yüce erki altmda, dinsel yaşamı yönetmek için sahip olduğu haktan başka bir şey olmadığını bellemiş olanlar, acaba bugün nasıl düşunmektedirleı ? Bu gibiler, kendisi gibi düşünmeyenlere içlerinden olsun kızmıyorlar mı? Öyleyse, diyebiliriz ki bireylerin Bu söylediğimiz anlayışta oldugelişmesinin engel karşısında kalğu sanılan kimselere özgur duşünmaya başladığı nokta, devlet etceli kişiler, acaba bir acıma duykinliğinin sınınnı oluşturur. gusu ve bir yerme ile bakmıyorlar mı? Bu saydıklanmız gibi türlü inanışlara sahip olan kimseler, birbirlerine kin, nefret besliyorlarsa. birbirlerini aşağı görüyorlarsa ve dahası yalnızca birbirlerine acıyorlarsa, bu gibi kimseler tam bir bağnazlık içindedirler. Oysa bağnaz olmayan bir kişi, ne kendi yurttaşının ne de herhangi bir insanın vicdamna ait inanışlanna karşı kin duyar; tam tersine saygı duyar. Hiç olmazsa başkalarının, kendininkine uymayan inanışlarını bilmemezlikten, duymamazhktan gelir. Kamuoyu, ulusun içinden taşan her türlü Bağnazlıktan kendini kurtarma budur. Fakat doğruyu söylemek duşüncenin bulunduğu bir denizdir. O denizde gerekirse, diyebiliriz ki, özgürlütürlü akımlar, türlü tartışma dalgalan yaratır. ğü özgürlük için sevenler, bağnazCumhuriyet, milletvekillerinden Eleştiri ve tartışma bütünüyle özgürdür. Bu lığı aşmanın ne olduğunu anlayan oluşan Meclisi ve belirli bir süre lar, bütün dünyada pek azdır. Her için seçilmiş olan devlet başkanıyözgürlük herkesçe, hiç kimsenin etkisi yerde genel olarak yaygın olan la, ulusal egemenliğin korunmuşolmadan kendi kendine kullanılır. bağnazlıktır. Her yerde gorülebi luğunu sağlayan en iyi güvencedir. Ulusal egemenlik temeline da ludur. Bu noktada "eleştirinin kolen banş ortamının temeli, bağ Cumhuriyette, Meclis, cumhuryalı temsili bir hükümette kamu lay, fakat bir şeyi yapmanın guç nazlık ile özgür duşüncenin birbi başkanı ve hükümet, halkın özoyu büyük bir rol oynar. Basın olduğu" gerçeğinin unutulmaması rine karşı taşıdığı ve nefreti aşmış gürlüğünü, güvenliğini ve huzuruyayın ve toplantı ozgiırlükleri ol gerekir. olmasındadır; temelin yıkılmama nu düşünmek ve sağlamaya çalışmadan ve kamuya ilişkin işler sı, kin ve nefret tabanındaki den maktan başka bir şey yapamazlar. III) Onun için "Kamu yararı", hakkında geniş bir eleştiri ortamı her turlü eleştiri ve tartışmada her geyi sağlayan fazla guç sayeÇünku bunlar bilirler ki, kenbırakılmadan kamuoyu görevini zaman temel alınması ve goz Atatürk'ün kalerolndeıı'Demokrasi siyasaldır. Amacı,ulusun yönetenler üzennde denetımıyle siyasal uzgürlüğü sağlamaktır."(Fotoğraf: Cemal Işıksel) sindedir. dilerini iktidar ve yetki mevkiine yerine getiremez. Ulusal egemen önünde tutulması gereken bir düBu soylediklerimizden çıkan so belirli bir süre için getiren irade ve lik ve temsili hükümet düşüncesi şüncedir. İleri sürülen düşünceler, nuç şudur Aramızda, anık özgür egemenliğin sahibi ulustur. nın yayılması ve yükselmesi ancak kamu yararı adına orıaya aülmalüğe karşı olanların kalmadığını Ve yine bunlar bilirler ki, iktikamuoyunun etkinliği ile olabilir. lıdır. Bu düşünce, hareket noktasanıp yalnız bizim gibi duşunen ve dar mevkiine saltanat sürmek için sı olunca eleştiri ve tartışma devHükümetin düşuncesi, ülkenin duyanlarla yaşadığımız yargısına değil, ulusa hizmet için getiıilmişlendirebıldiği ölçüde, insanlar, getirdiği yeteneklerini özgürce ge varmak güçtür. Öyleyse görülen. lerdir. Ulusa karşı sorumluluk ve düşüncesini temsil etmelidir. Hü letin de yaranna yapılmış olur ve Bireyin birinci hakkı, doğuştan getirdiği özgürlük ve istençleri, bu yazgı liştirebilmesidir. Bu gelişmeyi sağ bağnazlıktan kurtulma değil za görevlerini kötüye kullandıklannkümet, ülkenin düşüncesini anla yurttaşlann toplumsal, siyasal ter yeteneklerini özgürce geliştirebilmesidir. ya uyma zorundadır. İnsanlar, lamak için ise, en iyi yol bireye yıflığın güçsüz bıraktığı bağnaz da şu ya da bu biçimde ulusal irayabilmek için bu duşüncenin halk biyelerinin yükseltilmesini de Bunun en iyi yolu, bireye başkasımn taki yansısını belirleyecek araçla sağlar. davranışlarını bu yazgının gidişi başkasımn eş değerdeki hakkım lıktır. Kuşkusuz, düşüncelerin, denin kendi haklannda da işlemera sahip olmalıdır. Gerçi hükümet, IV) Kamuya ilişkin işleri, eleş hakkım zarara uğratmaksızın varlığını istediği ne ve yönune uydurmak zorunda zarara uğratmaksızın, tehlike ve inançların başka başka olmasın siyle karşı karşıya kalabilirler. seçim zamanlarmda ulusun du tiri özgürlüğü, hükümet ile halk gibi yönlendirmeye izin vermektir. dırlar. Bu zorunluluk ve kaçınıl zarar kendisine ait olmak üzere, dan yakınmamak gerekir. Çünkü Ulus tarafmdan, ulus adına şüncelerini yakından öğrenir, se arasında bir anlaşma ortamı yamazlık durumu, gerçekte sakınıl ona kendi kendini istediği gibi bütün düşünceler ve inançlar bir devleti yönetmeye görev lendirilençilen meclisler de ulusun düşün ratır. Hükümet yayın organlan Bırey hakları kuramının temeli noktası gibi kabul olunuyor. Fa ması söz konusu olmayan bir so yönlendirmeye izin vermektir. noktada birleşirse, bu devinimsiz lerin, gerektiğinde ulusa hesap cesini temsil eder. Ne var ki seçim aracılığıyla kamuoyunu anlar ve şöyle kuruldu: Her türlü hakkın kat öte yandan insanların, top nucu, daha mükemmel ve daha Işte bu serbest gelişmeyi sağla lik belirtisidir, ölüm demektir. verme zorunluluğu, laubah' ve keyzamanlarmda ulusun yansıttığı gerektiğinde onu gerekli belgelerle kaynağı bireydir. Çünkü gerçek lumsal ve siyasal kurumlar geliş uyumlu yapmaktadır. Doğanın ve mak, bireysel hakların oluşturdu Böyle bir durum elbette istenilen fi davranışla bağdaştırılamaz. düşünceler değişebilir. Bu neden aydınlatır. Hükümetin halkı ve özgür ve sonımlu olan yarabk yal ürmesi de doğal ve gereklidir. tarihin ürünu olan bir ulusun bi ğu çeşitli özgürlüklerin tüm amale, bu düşüncelerin meclislerde halkın, hükümeti anlaması, onla nız insandır. Bu toplumsal ve siyasal kurum reyleri, surekli bu gerçekle karşı cıdır. Bu haklara saygı duymayan, temsil edilebilmesi uzun zaman rın bir bütün olarak birleşmeleriBuna göre, kişinin yalnız doğal lar ise kimi yönlerden kaçınılmaz karşıya buluuurlar ve ona saygı göstermeyen siyasal toplum, temel sürmez. Kamuoyu ulusun içinden ni sağlar. hak ve ahlaki sorumluluğu ile sı ve yazgısal yasalann hükümlerine duyarlar. Böyle bir ulusun kurdu görevini de yerine getirmemiş ve taşan, her tür düşüncenin bulunHükümet tutum ve davranışla nırlandırılmış olan salt bağımsız göre gelişir. Bu yazgının olduğu ğu devletin de temeli ve ereği bi devlet, varhğırun amaç \e anlamıduğu bir denizdir. O denizde tür rını belirleyip düzenlemek için, lığı, bütun uygar kurumlaşmalar ölçüde ve zekânın bu yazgının gi reysel hak olur. nı yitirmiş olur. lü akımlar, türlü tartışma dalga kamuoyuna önem verip onu ön dan önce, ilk durum olarak, çıkış dişini ve yönünü kavrayıp değerBireyin birinci hakkı, doğuştan Çağdaş demokraside bireysel ları yaratır. Kamuoyu, ruhsal bir planda tutunca, kamuoyu oluşur. özgürlükler, özel bir değer ve evrendir. Orada gerçekleşen dü Kamuoyunun sürekli ve yararlanıönem kazanmıştır, artık bireysel şünce savaşımı, dikkatli gözlerden labilecek, hazır bir kapasitede buözgürluklere devletin ve hiç kimgizli kaimaz. Eski demokrasiler lunması, onun ancak bir kuruma senin kanşması söz konusu değilde bu düşünce savaşımı bütün sahip olmasıyla sağlanabilır. Bu yurttaşlann her gün bir arada top kurum da serbest eleştiri ve tartışBasınyayının siyasal düşünceler ortaya sürmedeki şey olmayan gazetecilik, zamanla toplumsal bir ku dir. Ancak bu denli yüksek ve de Demokrasi temelde siyasal niteliklidir. Demokrasi bir lanarak yaptıkları toplantılarla ma ortamıdır. Bu ortam sürekli rolü. çok daha başka niteliktedir. Çünkü "siyasal rum durumuna gelebilir. Bundan başka halkın dü ğerli tutulan bireysel özgürlüğun sosyal yardım ya da ekonomik örgüt dizgesi değildir. gerçekleştiriliyordu. Bugün yurt açık tutulmalı ve sürekli, çeşitli ve duşünceleri ortaya atan, her zaman, siyasal gnıp şünsel ve siyasal terbiyesi ve tutumu da bir güven uygar ve demokrat bir ulusta ne Demokrasi maddi refah sorunu da değildir. Böyle bir taşlann sayıca çokluğu ve uygar değişik düşüncelerle beslenmeli lar ve zümreler gibi belli düşünce çevreleridir." Yoksa cedir. Halk, belli gazeteleri okumaya ve onları bir yi anlattığı, özgürlük sözcüğünün yaşamın yurttaşlara yuklediği dir. Bu ise basınyayının çahşma halk topluluğu içinde kendiliğinden ortaya çıkmaz. biriyle denetlemeye ve gazetecilik yalanlanna inan salt olarak düşünülebilen anla görüş, yurttaşlann siyasal özgürlük gereksinimlerini mıyla anlaşılmaz. "Söz konusu uyutmayı amaçlar. günluk işler onların maddeten ve sı ve kamu yarannın her gün yeİyice bilinmelidir ki gazeteler, okul kitapları mamaya alışır. olan özgürlük, toplumsal ve uyDemokrasi ilkesi, egemenliği ğiyle ortak, ikinci bir özelliği daher gün bir arada toplanmalarına niden yeniye tartışılmasıyla olur. Bütün bunların ötesinde her şeyin açık olmasıy gar insan ozgürlüğüdur." Bu nedeğildir. Kimi aşağıbk insanların para ile yaptırdıkolanak bırakmamıştır. Kamuoyunun işlediği, canlı oldu lan basınyayın savaşımlan vardır. En adi yalanla la hoşgöriinün gelişeceğine ve önemli sorunlar üze denle bireysel özgürlüğü düşünür kullanan aracı kim olursa olsun. ha vardır. O da'şudur: Demokratemel olarak ulusun egemenliğe si düşünceye dayanır; bir kafa soBu nedenle kamuoyu ideal bir ğu bir ülkede, gazeteler yayımlan rı duyurmada ve yaymada basınyayının kullaml rinde hoşgörü sahibi olan insanların her zaman ço ken, her bir bireyin ve sonuçta bu sahip oimasını ve sahip kalması runudur. Herhalde bir mide sorumasa, halk şaşkınlığa uğrar ve çıl dığı bir gerçektir. ğunluğu oluşturacaklarını kabul etmek uygun olur. tün ulusun ortak çıkarını ve devortam olmuştur ve bu ortamda nı gerektirir. nu değildir. Yönetim ilkesi de adakamuya ilişkin işlerin eleştirilme gına döner. Basınyayının ve düşünce özgürlüğünün karşı kar Çünkü her zaman dünyanın yansı ve bir zaman da let varlığını goz önünde bulundurBu noktayı birkaç sözle açık lete bağhlığı ve erdem ahlak sahidünyanın tümü aldatılabilir. Ne var ki bütün dün mak gerekir. Anlaşılıyor ki, bireysi şu nitelikleri gosterir: Düşünce kurumu, bir azınlığın şıya bulunduğu başka tehlikeler de vardır. Basmlayalım: bi olmayı gerektirir. sel özgürluk salt bir ozgurlük olaI) Eleştiri ve tartışma bütünüyle ya da birtakım seçkin insanların yayırun ve dahası düşünce derneklerinin, ulusal hü ya her zaman aldatılamaz, kandınlamaz (...) a) Demokrasi, temelde sivasal Demokrasi, yurt sevgisidir, ayözgürdür. Bu özgürlük herkesçe, yarattığı bir kurumdur. (...) kümetin etkisinden kurtularak siyasal ve ekonomik Türkiye Cumhuriyeti'nde, gazete çıkarmak, ki maz. Başkalannın hak ve özgür niteliklidir. Demokrasi, bir sosyal nı zamanda babalık ve analıktır. hiç kimsenin etkisi olmadan, kenkimi gizli amaçlara alet olmasından korkulur. tap yayınlamak, basımevi açmak için uyulması ge lüğü ve ulusun ortak çıkarı, yardım ya da bir ekonomik örgüt Çağdaş düşünce kurumunda c) Demokrasi, gerçekte bireycidi kendine kullarulır. Hükümeti ve gerçekte iki seçme tabakanın et Basınyayının para ile satın alınabilmesi, uluslara reken koşullar, basınyayın yasası ve basımevleri ya bireysel özgürlüğü sınırlandırır. dizgesi değildir. Demokrasi, mad dir; bu nitelik, yurttaşın egemenmeclisi dikkatli tutan güç eleştiri kinliği vardır. Bu sınıflardan biri rası yüksek para çevrelerinin, basınyayın üzerinde sasında belirlenmiştir. Zararlı yayın ve kişilere sal Bireysel özgürlüğü sınırlandırma, di refah sorunu da değildir. Böy liğe insan sıfatıyla katılması doözgürlüğüdür. basınyayın girişimlerini gerçek gizli etkisi ya da yalnızca yabancı devletlerin örtü dırma durumunda yapılacak işlem, bu yasalarda ve devletin de görevi ve temelidir. le bir gorüş, yurttaşlann siyasal layısıyla kendini gosterir. Çünkü devlet, bireysel özgürlüğü lü ödeneğinin etkisi.. işte bunlann kamuoyunu al ceza yasasında yazılıdır. II) Kamuoyunun eleştiri özgür leştiren ve yönetenlerdir. özgürluk gereksinimlerini uyutd) Son olarak demokrasi, eşitlüğü, başlıca birçok yayın yoluyBasınyayın, düşuncelerı orta datmalarından ve yanıltmalanndan çok korkulur. Bununla birlikte basınyayın özgürlüğünden or sağlayan bir kuruluş olmakla bir mayı amaçlar. likçidir; bu nitelik, demokrasinin la olur. ya koymak ve yayımlamak için Nedir ki özgürlükten çıkacak olan bu kötülük ya taya çıkabilecek olan olumsuzlukları ortadan kal likte, bütün özel etkinlikleri, geBizim anladığımız demokrasi, bireyci olması niteliğinin zorunlu Yayın, yolsuzluklara engel olur gerekli araçlardır. Siyasal düşün da olumsuzlukiar, kesınlıkle çözümsüz değildir. dıracak etkin yol, kesinlikle geçmişte olduğu gibi nel ve ulusat amaçlar için, birleş Özellikle siyasaldır; onun amacı bir sonucudur. Kuşkusuz, bütün tirmekle yükümlüdur. "Özgürlük, celeri de ortaya süren basınve hükümetin yönetim yollarını llkin basınyayın özgürlüğüne yasal bir sınır çi basınyayın özgürlüğünü kısıtlama yolu değildir. ulusun. yönetenler uzerindeki de bireyler aynı siyasal haklara sahip doğru ve yerinde kullanma görev yaymdır. Basınyayın girişimleri, zilir. Ikincileyin, gazeteler, özel bir kuruluş kura Basınyayın özgürlüğünden doğacak olan sakınca başkasına zarar vermeyecek her netimiyle, siyasal özgürlüğü sağ olmalıdıriar. Demokrasinin bu bitürlü kullanım yetkisinde bulunlerini yerine getirme zorunda tu gazeteleri, gazete, dergi ve kitap rak bununla kendi üzerlerinde ahlaksal bir etki ya ları n ortadan kaldırıiması yolu, yine doğrudan doğlamaktır. reyci ve eşitlikçi niteliklerinıien gemaktırl' tar. Yayın en etkili denetleme yo basma yoluyla gerçekleşir. ratır lar. Başlangıçta, bir kazanç işinden başka bir ruya basınyayın özgürlüğüdür. b) Demokrasinin birinci özelli nel ve eşit oy ilkesi çıkar. Kamuoyu Hükümeti dikkatli tutan güç, eleştiri ozgurluğudur Egemenlik İktidar saltanat mevkü olamaz Özgürlük Hakkın kaynağı bireydir Demokrasi Basın Çözüm, özgürlük Demokrasi herhalde mide sorunu değil
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle