23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER öncelikli olacaklar demektir. 4 Eski mevzuata göre profesörlüğe yükselme olanağı, kirni akademilerde yabana dil sınavı vermeden doçent olmuşlara tanınmamaktadır. 5 "Bu kanunun yayımı tarihinden itibaren bir yıl içinde doçentliğe yükselmiş olanlara" tanınan haklar söz konusu edilirken, "bu kanun" ile yeni yasamn mı, yoksa 2547 sayüı yasamn mı anlatıldığı konusunda açıklık yoktur. 6 Profesörlüğe yükseltme ve atamayı kaynaşık bir bütün konu olarak ele alan 2547 sayılı yasaya göre "kadro şartı hariç profesörlüğe yükseltilmenin diğer şartlannı yerine getirme" yolunun nasıl bulunacağını söylemek kolay degüdir. Böyle bir yolu adı geçen yasamn 8. maddesinin değişmeyen ilk fıkrasındaki "kadroya atama dışındaki işlemleri önceki mevzuata göre yürütülür" hükmünün genişçe yorumlanacağı dolambaçlı görünen bir sürecte aramak belki en mantıksal yaklaşımdır. Ancak birisi de çıkıp, yoiun 2547'nin 26. maddesinde yer alan özgül hükümler arasmdan açılması gerektiğini söyleyebüir. Bu duruında ise, 26. maddenin profesörlüğe yükseltilme ile atamayı bir tek konu olarak değil, ayrı ayn konular olarak anlama ve buna uygun işlem süreci öngörme ölçüsünde esnekleştirildiği bir yonımdan geçirilmesi kaçınılmaz olur. 7 Son fıkrada, henüz profesörlüğe ve doçentliğe yükselmemişler için, yükseldiklerinde "unvanlarının sağladığı bütün hak ve yetkilerden" yararlanma hükmü getirilmiş olması, acaba önceki mevzuata göre çoktan profesörlüğe yükselmiş olanların akademik sözcüğünün kullanılmasıyla yoksun bırakılmış göründükleri akçalı haklardan ve özlük haklanndan bunlann yararlanabileceklerini mi anlatmaktadır? Hukukçu olmayan birisinin irdelemesiyle bile bircok bulanık, eksik, sonınsal noktalan saptanan bir yasa metninin, gerek ilgili kişiler ve kurumlar, gerek ülke için doğru ve yararlı olacak biçimde uygulanması, konuya ciddiyetle eğilmek gerekliliğinden öte, nesnel ve iyi niyetli yaklaşma koşuluna bağhdır. Bugün yükseköğretimin ve elemanlannın içinde bulunduğu durumun sonırnlusu olan YÖK'ün ise, bilindiği gibi kendine özgü bir anlayışı ve davranışı vardır. Söz konusu yasa YÖK'çe yürütüleceğine göre, uygulamanın da YÖK'çe olması doğaldır. YÖK'ün 24.6.1988 ve 5.7.1988 tarihlerinde üniversiteleTe gönderip, bağlı birimlere de dağıttırdığı "3455 Sayüı Kanunun Uygulanmasma llişkin Esaslar" ile "3455 Sayılı Kanunla ilgili Ek Açıklama" ayrık anlayışın sergilendiği somut kamtlardır. Bunlarda, yasa hükümlerinin, yasa koyucunun amaçladıklarının gerçekleştirilmesi yerine, kendi istekleri doğrultusunda kullanılacak araçlar olarak değerlendirilmek istendiği görülmektedir. YÖK'ün 3455 sayılı yasayı, özellikle eski mevzuat uyannca profesörlüğe yükselmiş kişiler için işlevsiz kılma amacı güttüğü belli olmaktadır. Bu kişilere, profesör unvanının kullanüması ile işin içine YÖK'ü aşan makanıların da girdiği çeşitli düzeylerde yönetsel yetki ve işlemlerle sağlanabilecek görevlendirme türünden birtakım kurul ve jüri üyeliklerine ilişkin "bütün hak ve yetkilerden (!)" yararlanma dışında bir şey tanınmak istenmemektedir. Akçalı haklann ve özlük haklanmn doğallıkla anılmadığı "uygulama esaslan"nda, özellikle yasamn ikinci fıkrasının son tümcesi kasten görmezliğe gelinmekte, yok sayılmaktadır. Doçent kadrosundaki profesörlerin bir an önce kadroya atanmalarını sağlamak amacıyla yazıldığı besbelli olan bu tümcedeki "ilgili birimler" ve "öncelikle atanırlar" sözleri için açıklamalar yapılacağı yerde, rektörlüklere gereksiz ve geçersiz birtakım yönergeler verilerek konunun saptınldığı ve çıkış yolu olarak, sonuçta yalmz 2547 sayılı yasamn profesör kadrosuna atama bakımından öngördüğü "usul ve esaslar"ın gösterildiği görülmektedir. Beş altı yıllık profesörler, yeni mevzuata göre doçent olmuş ve kadro başvurusunda bulunmuşlar gibi ve bu gibilerle birlikte, 2547'nin, profesörlüğe yükseltme ve atamayı bütün olarak ele alan ve akademik yönü idari yönüne oranla önemsiz kalmış bir gizli işlemler süreci içinde kotaran 26. madde labirentinden geçmek zorunda bırakılmaktadırlar. 6 EKİM 1988 "Kolay Profesörüikr Atama işlemleri sürecinde, ilgilinin durumuna göre peşin tavrını alan YÖK düzeni, öznel ve duygusal davranışlardan, kayırma ve engelleme etkinliklerinden, tertiplerden, telkinlerden, senaryolardan oluşan çarkını döndürmektedir. Her düzeydeki yöneticilerin dayanışması ve katkısıyla yürütülmüş ve yürütülmekte olan kadrolaşma hareketi, kadrolann istenenler için çantada keklik, istenmeyenler için serap olması durumunu kaçmılmaz sonuç kılmaktadır. ^ PENCERE Söyle Bana Ayna!.. insanın arada sırada aynaya bakacağı gelir; sihirli camda suretini görünce sorar: Söyle ayna, ben kimim? Aynanın yanıtı, kendisine bakan kişiye göre çok değişik olabilir Sen namussuzun birisin.. Dünyanın en iyi, en güzel insanısın.. Sen eşeğin ta kendisisin.. Zıpırın tekisin.. Anasının gözüsün.. Sen yiğit bir devrimcisin.. Ödün vermez bir sosyalistsin.. Manyaksın.. Dünyada ne kadar insan varsa o kadar yanıt var demektir. Kuşkusuz aynayla insan kimi zaman anlaşabilir, kimi zaman çatışabilir. Aynaya bakan öfkelenir: Ulan ayna!.. Sen bana namussuz diyorsun; ama o kadar da değil.. Haydi canım sen de!.. Biz birbirimizi iyi tanınz. Kendisini çok yiğit, çok yürekli sanan birisi aynaya baktığında bir korkağın suretini görebilir. Güzelliğiyle şişinen kadın bir sabah, karşısında çirkin birinin kendisine baktığını aynmsayarak saşırabilir: Kim bu? Ayna: Bu sensin!.. Hayır. Bu çirkin insan bana benzemiyor.. * İnsan bir odada bir aynayla baş başa ise kendisine istediği kimliği yakıştırabilir. Devrimciliği benımsemişse Troçki'den de ötede bir köktenciliğin bireyselliğe dönüşen tadına kişi kendisini kaptırabilir. Bu duygunun aynaya yansımasında hiçbir tehlike yoktur. Rizikosu sıfıra indirgenmiştir. Bir oda, tül perdeler, sapına kadar bir devrimci, köküne kadar bir sosyalist, burnundan kıl aldırmaz bir solcu ve ayna baş başadırlar. Ne polis, ne sorgu, ne işkence.. Solcu, sırrını yalmz aynayla paylaşıyor. Sihirli camayansıyan kişiliğiyle mutlu oluyor. Ne var ki solculuğun, sosyalistliğin, devrimciliğin dışa vurumu aynayla sınırlı kaldıkça bireysellikten öteye geçebilir mi? Peki, devrimci kimliğini çevresiyle, emekçilerle, toplumla paylaşmak isteyen kişi, aynaya baktığı kadar rahat olabilir mi? Kuşkusuz solculuğun başkalarıyla paylaşıldığı andan başlayarak hayatın gerçeğine ilk adım atilır. Artık aynadaki hayal silinir. Yaşamın katı ve kaba koşullannın geçerliliği başlar, gerçek solculuk, devrimcilik, sosyal demokratlık, sosyalistlik gündeme girmiştir. Bir toplumun doğasında tarihin hangi zaman ı ve mekânı ete kemiğe bürünüyor? Her atılan adım, koşullan biraz daha belirleyecektir; topiumsal ortamda saptanacak politikalar örste dövülerek biçimlendirilecek, insanlan ve kitteleri sarıp sarmalayacak, bağdaştıracak, devingenleştirecek, birieştirecek, bütünleştirecek bir akıma dönüştürülecek... Artık gündeme giren örgütlenmedir. Kişi örgütlenme sürecinde hem kişiliğinî koruyacak hem bireyselliğinden arınacak... Bireyselliğinden arınamayan, ancak perdeleri kapalı bir odada aynaya bakarak devrimciliğıyle övünebilir. Dünyada ondan daha devrimci kimse yoktur, ama neye yarar?.. * Birey, arkadaş çevresi, grupçuk, örgütçük, particik... Bölünme, bölünme, bölünme... Emperyalizmin de istediği bu değil mi? Söyle bana ayna!.. Prof. Dr. NEJAT KAYMAZ ., Üç buçuk ay kadar önce Yükseköğretim Kanunu'nda bir iki değişiklik yapan bir yasa çıkmıştı. YÖK'ten önceki mevzuaün uzantısı olarak, koşullann garip bir sorun oluşturan, kendileriyle '"proçent" diye eğlenilmekte olan doçent kadrosunda profesörlüğe yükselmiş ve profesörlükleri sözde kalmış bir öğretim üyesi kesiminin durumunu düzeltmek amacıyla hazırlanan bu yasa, daha çıkarken premature, surmatnre, mutile gibi niteletnelerin tümüne uygun dilşecek özellikler taşımaktâydı. Sureğen bir soruna çözüm getirmesi düşünillürken, kendisi sonınlu doğan ve kesin iyileştirrae sağlamaya pek elverişli göriinmeyen yasa, üstelik YÖK'çe uygulanacaktı. Yasamn çıkış öyküsünü anımsamak, daha başuıdan uygulamanm nasü olabileceğini kestirmeye yeterdi. "* Söz konusu yasa, TBMM'den ilkin milletvekillcrinin oybirliğiyle 31 Mart 1988'de "3421 Sayüı Kanun" olarak çıkmıştı. 4 nisanda onaylanmak •üzere gönderildiği cumhurbaşkanlığından, 15 nisanda anayasanın 10. ve 70. maddelerindeki "kanun önünde eşitlik" ile "hizmete alınmada görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir aynm gözetilmez" ilkelerine aykınlık taşıdjgı gerekçesiyle geri çevrilmişti. Arük yasamn Meclisten yeniden geçebileceğine de pek olasılık görülmuyordu. Ne var ki yasa, ondan beklentileri olanların bile ummadığı bir biçimde ve zamanda, yeniden ele alınnuş ve yine oturuma katılan milletvekillerinin oybirliğiyle Meclisten aynen çıkanlraıştı. Yeni yasa, özellıkle 2547 sayılı Yükseköğretira Kanunu'nun 8. maddesine, kimilerini umutlandıran, kimilerini kaygılandıran şu üç fıkranın eklendiği r. maddesi bakımından önemliydi: "Yukarıdaki hükme göre profesörlüğe yükseltilmiş olanlar (kısmi ya da tam gün) kadroya bağlı olmaksıan profesör unvanının taşıdığı bütün akademik (1) hak ve yetkilere sahip olmak şartı ile bulunduklan kadrolarda profesöı unvanını tasırlar. Bunlar ilgili biriralerdeki (2) profesör kadrolanna öncelikle (3) atarurlar. Üniversite ve akademilerle ilgili kanunların hükümlerine göre gerekli yabancı dil sınavlannı da vermiş olmalan kaydıyla (4) doçentlik sınavlannı tamamlamış bulunanlann profesörlüğe yükseltilmeleri de istedikleri takdirde önceki mevzuatlarına göre yürütülür. Bu hükümlere göre profesörlüğe yükseltileceklerle bu kanunun yayımı tarihinden itibaren bir yıl içinde doçentliğe yükseltilmiş olanlar (5) ve 2547 sayılı kanun hükümlerine göre kadro şartı hariç profesörlüğe yükseltilmenin diğer şartlannı yerine getirecek olanlar {6), bulunduklan kadrolarda doçent ve profesör unvanlarının sağladığı bütün hak ve yetkilerden yararlarurlar. (1) Bu kişiler, ilgili birimlerdeki (2) doçent ve profesör kadrolanna öncelikle (3) atanırlar." Kolay profesörlük suçlaması Uygulamanm yalruz yazılı kurallar koşullannda yapılması durumunda bile, böyle bir parkur izleyecek bir kadro adayı için, bir de eline tutuşturulacak bir formu bizzat doldurarak, "güvenlik soruşturması" denen anayasa dışı sınava çekilmek zorunluğu vardır. tster güvenlik soruşturması dolayısıyla, ister başka bir nedenle, profesör kadrosu adaylan da herkes gibi istenen ya da istenmeyen kişiler olarak, bir aynm ve seleksiyon sürecinden geçirilmiş olmaktadır. Atama işlemleri sürecinde, ilgilinin durumuna göre peşin tavrıru alan YÖK düzeni, öznel ve duygusal davranışlardan, kayırma ve engelleme etkinliklerinden, tertiplerden, telkinlerden, senaryolardan oluşan çarkını döndürmektedir. Her düzeydeki yöneticilerin dayanışması ve katkısıyla yürütülmüş ve yürütülmekte olan kadrolaşma hareketi, kac'rolann istenenler için çantada keklik, istenmeyenler için serap olması durumunu kaçımlmaz sonuç kılmaktadır. Kolay profesörlük... Bedavacılık... Tabii bu sözler, YÖK gözdeleri için değil; şu " 1000'in üzerinde benzer durumdaki docentin mağduriyetine neden" olabilecek, şu anayasanın "eşitlik" ilkesinin zedelenmesine yol açabilecek, şu "dengelerin bozulması" durumunu ortaya çıkarabilecek olan eski mevzuata göre yıllarca önce profesörlüğe yükselmiş "100 doçent" için geçerlidir. Gelecek perşembe günkü yazımda bu konunun son bölümünü yazacağım. Maksatlı hükümler Bu hükümlerle açıkça neler getirilmiştir? Nelerin getirildiği varsayılabilir? Metnin can alıa yerlerine konan sayılann sırasına göre yanıtlanırsa: 1 Önceki mevzuata göre profesörlüğe yükselmişlere unvan kullanma ve tüm akademik haklardan yararlanma olanağı açıkça tanınırken, akademik sözcüğüyle sanki kullarulacak haklara özlük haklarını ve parasal hakları dışanda bırakacak biçimde bir sınır çizilmek istenmektedir. 2 Aynı kişilere ilgili birimlerdeki profesör kadrolannın verilmesi öngörülmekte ise de, birim sözcüğünün 2547 sayılı yasada ve onunla ilgili öteki yasalarda ve yönetmeliklerde kullanılış biçimi düşünülunce, bir kavram kargaşasının söz konusu olacağına kesin gözüyle bakılabilir. Yasa ve yönetmeliklerde, bir üniversiteye bağlı bulunan bütün kurum ve kunıluşlar için, en yukarıdakinden en aşağıdakine dek, birim terimi kullanılmaktadır. 3 Anılan kişilerin belirtilen kadrolara üstelik öncdikie atanmalan buyurulmaktadır. Bu hükme göre, söz konusu kişiler, 2547 sayılı yasa uyannca kadroya atanma başvurusunda bulunacak yeni doçentler bir yana, yeni yasayla kendilerine eski mevzuat uyannca profesörlüğe yükselme i&teminde bulunabilme olanağı tarunmış eski doçentlere göre de OKT^AKBAL EVET/HAYIR OKURLARDAN haklanndan feragat etmiştir. O çalışan ki, herkesten fazla uykusuz kalmış ve herkesten az uyumuştur. O çalışan ki, buyük bir dayanışma ve işbirliği ile merkezde her türlü görevi limirli yöneticilerin her fırsatta aynmsız yerine getirmiştir, övünerek dile getirdikleri, getirmektedir. Izmir'e gelen her konuğa O çalışan ki, görevini yerine mutlaka gezdirdikleri TANSAŞ getirirken içinde bulunduğu Sarhdere Alışveriş Merkezi, ortam ve koşıdlan Shopping Center. bilmeyenlerce azarutnan Ve saytian yüze yaklaşan cefakâr bireylerdir. çahşanı... Merkez yöneticUeri de çoğu Hipermarketin amacı, özellikle zaman merkeze gelen kargolan tatile gidenUrin ihtiyaçlarım, boşaltan ve boşaüılan malları ucuz, güvenli ve kaliteli bir raflara dizen, böylelikle işçiye şekilde karşılamaktır. Amacuu örnek oluşturan yöneticilerdir. uygulamada, oldukça başanlı Yine de her şeye karşın bir grafiğe sahiptir. anlaşılamayan noktalar vardır. Sayın belediye başkanınuı da İşçiye verilmeyen haklar vardır. her zaman andığı gibi, merkezi Üst düzey yöneticilerinin kendi merkez yapan yalnızca koyduklan kurallara çakşanıdır! kendilerinin uymamalan O çalışan ki, büyük bir karşısında personelin duyduğu fedakârukla emek büyük şaşkmhk vardır. tüketmtktedir. O çalışan ki, "halka hizmet" Belirlenen saatlerde kapatılan parolası altında en doğal sosyal merkez personeli, evlerinin ' tNANONDAN SOYUNMADAN DtRENİŞ DESTANLARI YARATANLARA 12 EYLÜLLERDE YAŞAMI ÖLÜMÜ HER SANtYE KARANFtLLEŞTtRENLERE SESLENDtK, AOY1, DtRENlŞt, ONURUMUZU ÖYKÜLEŞTİREREK EN ÎYİLERİNİ SEÇMEYE ÇAUŞTK Siz öyküleriyle katılan dostlanmız, TAYAD'lı ailelerimiz, siz insan haklan savunuculannuz, aydınlanmız, demokraüanmız, Demokratik Kitle örgüüerimiz, HEPİNİZİ HEPİMİZ BEKLİYORUZ. İSTANBUL TABİB ODASINDA Saat: 18.0022.00 arasında 8 ekim tarihinde cumartesi akşamı birlikte olalım. TAYAJD TUTUKLU VE HÜKÜMLÜ AİLELERİ YARDDMLAŞMA DERNEĞİ Dostluk ve Banş Köyünde... Masal gibi bir şeydi Kaya Köyü benim için... Yıllarca Sami Karaören'den dinledim öyküsünü. Daha sonra Melih Cevdet Anday'ın gazetemizde çıkan, sonra bir kitapta yer alan o güzel yazı dizisini okudum. Föthiye'nın Kaya Köyü'ne gidemedim bir türtü. Olrnadı işte! Kurtuluş Savaşı'mızdan sonra bu yörede oturan Rumlar Yunanistan'a gitmişler, oradaki Türkler ise bu koye gelmişler. Ama doğa koşullarına uyamayan Batı Trakyalılar Kaya Köyü'nü btr yıkıntı halirte getirerek başka yerlere dağılmışlar. O gün bu gün Kaya bir hayalet kent, daha doğrusu üç bin konutlu bir koskoca mahalle... Türkiye Mimarlar Odası, TürkYunan Dostluk Derneği ve Muğla Belediyesi'nin birlikte düzenlediği 'Kaya Köyü Dostluk ve Banş Köyü Olsun' toplantısı 1 ve 2 ekim günleri Muğla'da yapıldı. İlk gün Kaya Köyü'ne bir gezi düzenlenmişti. Türkiye'nin çeşitli illerinden gelen mimarlar, sanatçılar, gazeteciler bu geziye katıldL Ben de ilk kez Kaya Köyü'nü görmek oianağını buldum. Önce insan bir üzüntü duyuyor, doğanın en güzel bir yöresinin bunca yıldır bomboş bırakılmış olmasına; ayrıca uygar bir köy ya da mahallenin böylesine acımasızca bir yıkıntı haline getirilmesine... Şimdi istenen, daha doğrusu özlenen şu: Kaya Köyü bir dostluk ve banş köyü olsun! TürkYunan dostluk ve banş köyü, dolayısıyla dünya Ölçüsünde bir banş ve dostluk merkezi. Bu köy, eski kişiliğine uygun biçimde yeniden canlandırılsın, çağdaşlığa yakışan bir yaşama kavuşturulsun. Burada uluslararası toplantılar yapılsın, Fethiye'nin bu güzel yöresi dünyaca ün kazansın... 2 ekim pazar günü Muğla'da bu konuda bir sempozyum yaptkjı. Selanik Ünivers'ıtesi'nden iki bilirn adamı, Prof. Thalos Argyropoulos ile Prof. George Lavas konuk olarak görüşlerini belirttiler. TürkYunan dostluğunun sağlam temellennin böyle kültür çalışmalarıylagerçekleştirileceğini belirttiler. Toplantıya konuşmacı olarak Prof. Ekrem Akurgal, Erman Şahin, Sami Karaören, Erdal Güngören, Yücel Gürsel, Oktay Ekinci, Saynur Getendost, Mengü Ertel katıldı. Ben de kısaca düşüncelerimi belîrttim. Hemen herkes böyle bir girişimin yararına inandığını söyledi. Ama bu önemli iş nasıl başarılacaktı, hangi olanaklarla, kimlerle? Yöre halkına bu düşünce nasıl benimsetilecekti? Yöre halkırun tutmadığı bir girişim elbet başanlı olamazdı. Kayalılara, daha daçok Fethiyelilere, Muğlalılara, TürkYunan dostluk ve banş kö'yünün bu böige halkına önemli yararlar sağlayacağını, bu yöreye turist akımını hızlandıracağını da belirtmek, inandırmak gerekli ydi. Bu güzel proje ancak halkın desteğiyle ayakta kalabi T4NSAŞ çahşanlarınm mesaileri tam ödensin yakuüanna dek TANSAŞ araçlan ile ulaştınlmaktadır. Ancak ulaşım oldukça tehlikettdtr. Yük taşımakta kullarulan kasası kapaü kamyonlara doldurulan merkez personeli, kasanın kapısı dışandan kilitlmerek yola çıkanlmaktadır. NarhdereKonakBornovaKarşıyakaÇiğli arasında yol alan bir araç, hareket halindeyken olası bir kazada içindekilerle birlikte ne hale düşer? Düsünmek bile ürkütücüdür. îl dışında yeni alışveriş merkezlerinin kurulması düşünülmektedir. Açıhm gerçekleştiğinde de ulaşım aynı şekilde mi olacaktv? TANSAŞ "çalışanları"nı taşıyacak daha uygun yollar bulamamakta mıdır? Narüdere Alışveriş Merkezi çahşanı, haftaaa yedi gün sürekli olarak çalışmaktadır. Pazartesi, salı, çarşamba ve perşembe günleri saat 09.0022 arası; cuma 09.0023.000; cumartesi 07.0023.00 ve pazar da 07.0022.00 saatleri arası hizmet vermektedir. Haftada toplam 97 saat sürekli görev başı... Yasal mesai süresi 8 saattir. Fazla mesai süresi ise 3 saat. Haftahk yasal mesai süresi 56 saattir. TANSAŞ'taysa 97 saat. İşlem sonucu haftahk fazla mesai süresinin 41 saat olduğunu görüyoruz. Ayhk fazla mesai süresi TANSAŞ'ta 164 saattir. Fakat hiçbir maaş bordrosunda böyle bir sayı yoktur. 90 saatten fazla mesai ücreti (fazla mesai) ödenmemektedir. Merkezde herkes eşit süreltr çalışmaktadır. Buna rağmen her bordrodaki "fazla mesai" süreleri herkeste değişiktir. Son zamanlarda öğreniyorum ki, yazdıklanmız sadece alışveriş merkezi için değil tüm subeler için geçerliymiş!.. Sanınm ülkemize neden "ucuz emek cenneti" dendiğini daha iyi anlıyoruz şimdi... HASAN TAHSİN tzmir CAĞOAŞ VAYIttLARI İLHAN SELÇUK KONGRE İLANI Karaköy Kızılay Şubemiz kongresi tüzüGümüzün 52. maddesi gereğince 15 Ekim 1988 cumartesi günü saat 10.00'da Lüleci Hendek Cad. 85 No.'da bulunan sube bınamızda, nisap temın edilmediği takdirde 16 Ekim 1988 pazar gunu aynı yer ve saatte yapılacaktır. Mezkur günde tüzüğün 52.'nct maddesi gereğincs olağan toplantının açılabilmesı için nısap şube kurulunun dışında 20 uyenin iştirakıyledir. ilk toplantıda bu sayı sağlanmazsa toptantı ertesi güne bırakılır. Burada nisap aranmaz. Onursal, daimi ve aidatını ödemış asil uyeterimizin ve son almış oldukları aidat makbuziarıyte muayyen gun ve saatte kongrede bulunmalannı rica ederiz. GÜNDEM: 1 Yoktama, 2 Şube başkanı tarafından açtlış ve saygı durusu, 3 Başkanlık divanı seçimi, 4 Faaliyet raporunun gelır ve gtderinın müzakeresi, 5 19881989 muhammen butçenin tetkik ve kabulü, 6 Kızılay menfaatıne müteallık dilek ve tektiflenn incetenerek Genel Merkeze arzının karara bagtanması. 7 Demege fevkalade hizmet ve yardımlarda bulunanlann tüzugui 22. maddesinin (C) fıkrası mucibınce onursal üyetık ve gümuş madalya tevcifııne mucıp sebepleriyle Genel Merkeze bıldırilmesi. 6 Tüzüğümüze göre idare kurulundan aynlacak (4) kıstnin yerine asil ve (4) yedek seçilmesı ve Genel Merkez kongresine iştirak edecek bir asil, bir yedek detegenm seçilmesi. 9 Kapanış. *£& 2.000 lira (KDV içinde) Çağdaş Yayınları Türk Ocağı Cad. 3941 Cağaloğluİstanbul SATILIK OTO ARANIYOR 11 milyona kadar 87 Doğan 13 milyona kadar Renault 11 Tel: 358 67 93 (11.3017.30 arası) SEKRETER bir kişi, Ingüizce bilen iki kişi, daktilo bilen. Fersan 172 77 79 167 42 56 Nüfus cüzdanımı, evlenme cuzdanımı kaybetüm. Geçersizdir. ŞEVKET GÜLER YÖNETİM KURULU MAJÖR PLAKÇILIK Ticaret Lisesi mezunu, bayan muhasebeci anyor. 512 58 32 Ji .Kaya Köyü oiayı ile holdingler de ilgileniyor. İki önemli holdingin yetkili temsilcileri hem Kaya Köyü gezisine katılıp durumu incelediler, hem de toplantıda konuşup görüşlerini açıkladılar. /Turizm Bakanlığı'nın da böyle bir girişime elinden gelen yardı•mı yapması elbette ki kaçınılmazdır. Önemli olan, bu banş köyünün özel sektör eliyle mi, yoksa devlet olanaklarıyla mı yapı' lacağı... Ama Mimarlar Odası'nın gözetim ve denetiminde... Yoksa Kaya Köyü tarihsel ve sanatsal özelliklerınden kopanlıp sıradan bir tatil yeri niteliği kazanır, tCm anlamını, önemini yrtirebilir... .. Türkiye Mimarlar Odası Başkanı Bora Akçay, "Üç kıta arasındaki dinamiğin değismez ıletkeni durumuyla Anadolu, tarihin köprüsü vasfını sürekli korumaktadır. İlkçağlardan son zamanlara kadar her dönemin birıkimi ile dünyanın en zengin kültür geçmişine ve kalıtına sahip olan bölgemizde bu mirası sahiplenmek için gerekli küttürel bilincin toplumumuzda yeterince gelistiğıni söylemek oldukça zordur. Sanat ve kültüre karşı olan ilgisizlik yönetici kesimin daha olumlu yaklaşımlarıyla ilgi biçimine döndürülmedikçe olumsuzlukların sonuna varmak^ia olası değildir" dedi. Bora Akçay son olarak Kaya Köyü örneğinde somutlaşan ça<4tşma anlayışının yöreselden evrensele giden bir çizginin arayışt olduğunu, ulusallığı aşan bir insanlık anlayışıyla evrensel kültür ün sahiplenilmesinin kaçınılmazlığını vurguladı. Önemli olan Kaya Köyü olayının topluma, daha doğrusu Muğla halkına mal edilmesi, benimsetilmesidir. Muğla Belediye Başkanı Şahin, konuya olumlu bir yaklaşım içindedir, ama Fethiye Belediye Başkanı'nın, Muğla Valiliği'nin, ilgili görevlilerin hiçbirini bu gezide ve toplantıda göremediğimiz, bu konudaki görüşlerini öğrenemedığimiz için ülke yöneticilerinin kültür etkinliklerine ne denli destek ve katılımda bulunacaklarını bilemiyoruz. DEMESAKIN *t»*w • (*M>M IMÇ 6 BlOk 65K) Uniopart. « W 5209689 CUMHURİYET KİTAP KULÜBÜ 40. ULUSLARARASI KİTAP FUARI'NDA K ! M Z ; 570 Ekim 1988 FRANKFÜRT ¥• 30 yayınevinden 1000 seçme kitap! Stand no: 4.0 K 921 Katılan vavınpvlerı: Ada Yayınları Adam Yayıncılık Anadolu Yayıncılık Afa Yayınları Bılgı Yayınevı Bırey ve Toplum Yayınları BDS Yayınları Boyuı Yayınevi Can Yayınları Cem Yayınevı Cumhurıyel Çağdaş Yayınları Çağdaş Yayıncılık Çınar Yayınları Değışım Yayınları Donemlı Yayıncılık , <•. COZUM • DEVRİMCÎ KİTLE, DEVRİMCİ SLOGANLAR ALANLARDAYDI "Onlar ki Dunyayı Yeniden Fohetmeye Çıkmışlardı..."' . . Ve Fethettıler. TBKP, Program Taslağı >.e Reddedilen MarksızmLeninıznı F. Castro, S. Handal'la Roportaj (Ç«ın) * 17 saytmıztn kopaSında monlaj hatast nedenıvle tarıh. Ekim '88 yerine Eylul '88 olarak çıkmifttr. ducWrır okurlarınuzdan ozur dıterız. İNGtLTERE İSVİÇRE ÜniversiteKolej yabancı dil eğitimi AVUSTRAJLYA ÜniversiteKolej yabana dil eğitim süresince çalışma olanağı Tek.AŞ. 3623959 3624096 Serigrafçılara dolgun ücret, prim, sigorta. Papirus A.Ş. Tel: 526 90 66526 03 79 Nüfus cüzdanımı ve ehliyetimi kaybettim. Hükümsüzdur. (N î^ v Haşet Kıtabevı Hurrıyet Vakfı Ileıışım Yayınları Kuzey Yayınları Metıs Yayınları Pan Yayıncılık Pars Yayınları Profesyonel Limited Oncu Kıtabevı Savaş Yaytnlan Sorun Yayınları Soylem Yayınları Teorı Yayınları l Yavmları Verso Yayıncılık Yapı Kredı Bankası Yayınları • > Yeni üye kaydı, üyelik yenilemesi yapılır. Kapsamlı yeni Genel Katalog elden teslim edilir. • İMZA GÜNÜ: İLHAN SELÇUK UĞUR MÜMCU 8 Ekim Cumartesi 9 Ekim Pazar Saaı: 14.0018.00 Yer: Cumhurıyel Kıtap Kulubu standt: 4.O K 921 tlhan Selçuk Uğur Mumcu ezginingünlüp/baiıçedehi sandal YALÇ1N KARABA Y ALt CABBAR GÖZÜKIZIL Nufus hüviyet cüzdanımı kaybettim. Hükumsüzdür.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle