28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Yazıııak HIF21VELDET VEUMDEOĞLU Vazmak guzel şey. Hele Cumhuriyet gibi büyuk bir düşün gazetesinde yaklaşık kırk yedi: ıldan beri süregelen yazılarıma devam etraek güzelin de güzeli. Sevgili llhan Selçuk, "Okurun Bencilliği" başlıklı yazısının sonunda şöyle diyordu: "Bencilliğin güzeli olur mu? Olur... Okurun yazanna döniik bencilliği güzeldir. Hıfzı Veldel haslaymış; umurumda degil. Ayağının acısı ile geceleri kıvranıyormuş; bana ne! Uykusuzluk canına tak demişse, ne yapalım efendim! Sabah akşam içtigi ilaçlardan midesi lersine mi dönmiiş, haydi canım sen de... Pazar giinu gazeteyi açtıgımda ben, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu'nun yazısını okutnak istiyonım. Hocam, bir an önce şu hastalıgın sırtını yere vur; al güzelira kalemini eline..." Bu içtenlikli satırlar beni çok duygulandırdı. Hemen belirteyim ki ayak sancılarına, uykusuzluklara, mide bozukluklanna aylarca dayandım. Iki hastanede dört ay süren yatalak günlerimde ve daha sonra evimde bütün bu sıkıntılara göğus gererek bu yılki pazar söyleşilerimi temmuz ortasına kadar hiç aksatmadan surdurdum. Hastalığımı dile geti \ ren kimi yazilarım dolayısıyle Sayın Melih Cevdet Anday ve özellikle sevgili dostum Oklay Akbal nazik ovgülerini esirgemediler. Şimdi de tlhan Selçuk övguleriyle beni yüreklendiriyor. Yazı ve yazın dunyamızın bu üç ünlü kaleminin övgülerine layık olup olmadığımı bilemem. Ama insanoğlu, 85 yaşında da olsa, kendisi hakkında yazılmış güzel şeylerden hoşlanıyor, güç kazanıyor. Işte bende de öyle oldu. llhan'ın dilediği gibi hastaJığın sırtını henuz tümüyle yere vuramadım. Merakla bekliyorum, bakalım hangimiz hangimizi alt edecek! Ameliyat yarası da bir yerinde on aydır direniyor, kapanmıyor. Böyle olduğu halde bize yine yazmak düşüyor. Kitlelere seslenmenin ayrı bir zevki var. ttiraf edeyim ki yazmak benim için kolay bir iş değil. Her yazıda zorlanırım. Rahmetli babam bana hep şunu a$ılamıştır: "Önemli bir konuda söyleyeceğin sözü kafanın içinde dokuz kez dolandırmadan önce ağzından çıkarrna." Bu öğüt yazmak için de geçerli. Yozgat ortaokulunda Türkçe öğretmenimiz Lütfi Bey: "Herhangi bir yazınızın üzerinden en az 24 saat geçmeden ve o yazı sizce tekrar okunmadan sizin malınız olmaz" derdi. Bunu • •* özellikle "tahrir" (kompozisyon) ödevleri için söylerdi. "Öyle çalakalem yazmaya alışırsanız ileride bunun çok zararını görursünüz" diye de eklerdi. Kimbilir belki bu yüzden olacak makalelerimi kolay yazamıyorum. Ünlulerden çok kolay ve çabuk yazan yazarlar olduğunu bu konuyla ilgilenmiş olan hemen herkes bilir. Örneğin Hüseyin Cahit Yalçın, sahibi olduğu Tanin Gazetesi için yarım saatte başınakale yazarmış, Ahmet Mithat Efendi çok kolay kaJem oynatan yazarlardanmış. Fransa'da Balzac'ın alacaklılarına para yetiştirmek için bir romanı birkaç gün içinde yazıp bitirdiği söylenir. Kolay yazmak bir yeti, bende olmayan bir Tanrı vergisi. ••* sözlerini pek beğenirim: "Butün çalışma gücümü kullanıp tükettiğim zaman ölmek isterim. Çok çalıştıkça çok yaşayacağıma inanıyorum. Yaşam benim için titrek bir kandil değil, güçlü bir meşaledir. Olabildiğince güçlü ve parlak olarak yanmasını sağladıktan sonra onu gelecek kuşaklara emanet etmek isterim." Yıllar önce de bir yazıma aktarmış olduğum bu sozleri beğeniyorum, ama iyimser yaradılışlı olduğumdan çalışırken ölümu duşünmuyorum. Onun zamanını belirlemek elimde değil de ondan; o halde niçin bu konuda kafamı yorayım. O zaten kendi kendine geliyor, bize hiç sormadan. Tıpkı bu dünyaya gelişimizde de bizim düşüı.cemizi alan olmadığı gibi. Ölum de doğum kadar doğal. Oktay Gunumüzdeki siyasal ve toplumsal ortam da yazj Akbal "Yazmak, Yaşamak" adlı çok ilginç ve düyazmayı güçleştiriyor. Çünkü ülkemizde aynı so şunduriicü denemeler kitabının bir yerinde şöyle dirunlar dönüp dolaşıp yine karşımıza çıkıyor. Üs yor: telik yazarlar, özellikle siyasal konuları işleyenler bir mayın tarlasında yürüyen erlere benziyorlar; (...) Günler, geceler dizisini yaşamaktan vazgeç hangi yasanın hangi madde ya da fıkrasındaki di yapabilirsen! (...) Günden gunegeceriz yaşayarak, kenli tele takılıp başlanna tatsız ve acı şeyler gele yasadığımızı sanarak. Bir de bakanz ki değişmişiz. bileceğini düşünmek zorundalar. Düşiin özgürlü Çocukluktan gençliğe, orta yaşa, ihtiyarlığa, derğünün yerleşmemiş olduğu ülkelerde hep böyledir. ken olüme. DoğaJ sıra bu (...) Doğmak ne denli do"Ülkemizde demokrasi vaı" diye meydanlarda bar ğalsa olmek de öyle..." (•). bar bağınyoruz, ama hangi demokrasi? ParlamenAma az önce söylediğim gibi bence ölümü dütarizmi tek başına demokrasi sanıyorlar ve halkı şunmenin yararı yok; dahası zaran var. Bırakalım mızın bir bölümünü de buna inandınyorlar. Şu hal o, zamanı gelince, bildiğini yapsın; biz de o vakte de halkı aydınlatmak için çok çalışmamız gerekiyor. kadar çalışalım elimizden geldiğince. Haydi hayırhsı! 94 yaşında Ölen ünlü yazar Bernard Shaw'ın ŞU (*) Yazmak. Yaşamak (Çağdaş Ya>ınlan, Istanbul 1985, s 49) PENCERE 30 EKİM 1988 Nasıl Bir Eğitim?.. "Cumhuriyetı kuranlann eğitim derken anladıklan, İikri hür, vicdanı hür, irfanı hür' kuşaklar yetiştirmekti; bunu gerçekleştirmek için buldukları da başta 'laik eğitim'dı. Laik eğitim Türkiye'de böyle kuşaklar yetıştirmiştır ve iyi ki yetiştirmiştir; bugün ülkemizde çağdaşlığın kavgasım yapanlara dikkat ediniz, böyle eğförm'tn geçmiş kafalardır" diye yazıyor Server Tanilli... "Nasıl Bir Eğitim İstiyoruz?" adlı yeni kitabının (Amaç Yayınevi) temel eksenini laik eğitimin önceliğine oturtmuş Server Tanilli: "Kurtuluşumuzun yollan, çağdaş tarihimizde izlediğimiz ana çizginin anlamında gizli: Biz, iki yüz yıla yaklasan bir süredir, bir 'Aydınlanma' hareketi içindeyiz; çağdaş dünyada 'bağımsız, demokratik ve laik bir toplum' kurmanın kavgasım veriyoruz..." Çünkü: "Laikliğin geçerli olmadığı bir İslam toplumunda demokrasi lafta kalır; laik eğitimin bulunmadığı bir toplum düzeninde de inanç özgürlüğü yoktur." Eğitim bir haktır; İnsan Hakları Bildirisi'nde yerini almış, önemi vurgulanmıştır. Ama bu noktaya ulaşmak kolay olmamıştır. 16 ve 17'nci yüzyılın kımı eğitbilimci ve filozofları, bireyin bir eğitim hakkı olduğunu sezdiler. Aradan uzun bir süre geçti; Fransız ve Amerikan devrımlerinde eğitimin, devletin temel görevleri arasında bulunduğu vurgulandı. 10 aralık 1948 tarihli insan Hakları EvrenselBildirgesi'nin 26'ncı maddesinde "hermsanın eğitime hakkı olduğu" yazılıdır; aynı zamanda bu eğitim "parasız" olmalıdır. Ne var ki eğitimin evrensel bir hak niteliğinde olmasına karşın her ülkenin somut koşullarına göre biçimlendiğini de Server Tanilli belirtiyor; kapitalist, sosyalist düzenlere göre değişen eğitim, az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerde "küttur emperyalizmi"ne açık bir alan oluşturuyor. Bu gibi toplumlarda "demokratik eğitim"e ancak bir savaşımla ulaşılabilir. Türkiye'de Cumhuriyetten önce "medrese" eğitimi geçerliydi. Oinsel eğitim elbette akıl ve bilimı gerıye iten bir öğretimdir. Osmanlının çöküş yıllarında medrese eğitimini aşmak için çabalar görüldü; ama Tanzimai'la birlikte kurulan yeni okullar ne gibi bir sonuç verdi? Server Tanilli diyor ki: "Medreseden ve modern okullardan çıkan, yaşam anlayışları ve eğitimleri birbirine uymayan iki ayn kuşak, İmparatoriuğun yenilik yıllan boyunca yan yana, ama birbirine düşman olarak yaşar. Bu ikilik, ancak Cumhuriyetin medreseleri kaldırmasıyla son bulacaktır." Atatürk devrimleriyle "Öğretim Birliği" sağlandı; akıl ve bilim, eğitimin temelini oluşturdu; yazı ve dil devrimıyle pekişiyordu aydınlanma... Tevfik Fikret'in de özlemi değil miydi bu: "Yann senin, senin bu yenilik, bu devrim. Herşey senin değil mi ki, zaten? Sen ey gençlik! jfc Ey umudun parlak çehresi..." • Ne var ki çok geçmeden karşı devrim, çağdaşlığa ters oğretımi hortlatacaktı. Cumhuriyet rejiminde medrese eğitimine kapılar açılmıştı. Böylece Türkiye'de eğitim Tanzimat'taki gibi "ikibaş//"ya dönüşmüştü. Bir yanda akıl ve bilimi üstün tutan okullar, öte yanda "hakikate giden yol, akıl yolu değil şeriat yoludur" ilkesini öğretimin temeli yapan okullar... 12 Eytül Atatürk'ün kurduğu eğitim düzenine son ve büyük darbeyi vurdu. * Server Tanilli, son kitabında yalın bir dille, belgeferle, sayısal verilerle Türkiye'nin eğitim serüvenini anlatıyor. Nereden başlayıp nereye geldiğimizi ve tekrar nereye döndüğümüzü öğrenmek isteyenlere önerilir. Türkiye artık okuldan çok cami yapan, okullarında da iki başlı eğitime öncelik tanıyan bir ülkedir. OKTAY AKBAL EVET/HAYIR Bilinçli Gençliğe Düşmanlık! OKURLARDAN yuvalan olmalı, çocuklanmız sadece ders programlanyla bunaltılmamalıdır. Öğrenciler, Ugi duyduklan dallarda çalışma ve araştırma yönünde desteklenmeli, ders yuı sonunda düzenlenen sergilerle yarışmaya Çağdaş dünya ile aramızdaki girmeli, başan kazananlar mesafeyi kapamak için milli ödüllendirilmelidir. Bu şekilde eğitimde reform yapmamız gençlerimiz, geleceğe dönük gerekiyor. Bugün içinde yaşadığımız sosyal ve ekonomik olarak bilim ve sanal adamlığına yönlendirilmelidir. sorunlar. çağdaş bir eğirtm sistemi getirilmeden çözülemez. Okullanmızda tatiller oldukça uzundur. Tatiller kısaltılabilir. Çağ atlamak için önce çağa öğretmenlerimiz, öğrencilerine yetişmeliyiz. Eğitimin beşikten daima sevecen, anlayışh ve mezara kadar hepimiz için yapıcı birer arkadaş olmalıdır. yaşamsai bir değeri vardır. öğretmenlere, belirli yıllarda Daima ileriye gitmek yaz tatillerinde, bilgi ve zorundayız. MU& eğitimimiz yeteneklerini tazelemede bağımsız, siyasi partilerle yardımcı olunmaltdır. bağlanmız ve laik olmalıdır. Okullanmızda psikolog rehber Okullarımızdan mecburi din öğretmenler çaüşmalı, cemiyete dersleh kaldmlmahdır. Din her yönii ile sağhklı çocuklar dersleri seçmeli olmalıdır. Ders kazandırılmahdır. kitaplan yaz boz tahtası gibi, Eğitim, çalışan veya boşta iktidar partilerinin görüşleri gezen okuyamamış gençlerimiz, doğrultusunda her yıl yetişkinlerimiz, yaşlılanmız için değişmemelt, Atatürk ilke ve de gerektidir. devrimlerine uygun, çağdaş bir Her semtte açılart ve açılacak düzeyde belirli yıllarda olan halkevlerinde onlara yenilenmelidir. eğitim ve beceri verilebilir, okuma sevgisi aşılanabilir. Okullanmızda ezberciliğe Gençler, boş zamanlannda spor dayanan eğitim programlan ve sanata yönlendirilmelidir. yerine, araştırmaya dayanan, öğrencinin düşünme yeteneğini Radyo ve televizyon programlan eğitim ağırlıkh artnran, yaratıcı kabiliyetini olarak daha iyi düzenlenebilir. geliştiren çağdaş bir eğitim sistemi konmalıdır. Bilhassa televizyon, zaman öldürme yerine halka bir şeyler Okullarvmz, ders saatleri vermeyi, eğitmeyi, genel bilgi dışında spor, müzik, edebiyat düzeyimizi yükseltmeyi amaç gibi aktivitelerin yapıldığı, edinmea'dir. öğrenci ve öğretmenlerin saygt ve sevgi ile kaynaştığt irfan Modern bir Türkiye ve çağdaş Eğitimde reform gecikiyor "Susan gençlık ıstemiyoruz..." Masıl bir gençlık ıstıyoruz peki? Coplarla dövülen, saçlarmdan tututup süruklenen, karga tulumba polis taşıt/arına atılan, gözaltına alınıp dövülen bir gençlık mı? Haklarını aramak, düşüncelerini söylemek, görüşlerini açıklamak için savaşım veren bir gençlik mi? Bir gençlik şurası toplamak istiyorlar, ama bu şuraya neden ille 'şura' diyorlar da gençlik kurultayı adını vermiyorlar çağrılanların beşte dördü genç değil! Yaşlıların ağırhkta, çoğunlukta olduğu bir kurultay bu! Gençlik temsilcilerı de özenıe seçilmiş, derneklerden ancak altı kişi çağrılmış... Başbakan, "Gençlerimiz, yarınımızı ınşa edecek mimarlardır" buyuruyor! Milli Eğıtim Bakanı, "Susan gençlık istemiyoruz" diyor! Sonra da... Evet, sonra da sivil polislerin salondan çıkarılmasını, video çekiminin önlenmesini isteyen yükseköğrenim gençliği şuradan uzaklaştırıhyor. Kapı önünde bekleşen yüzlerce sivil ya da resmi görevlınin coplartyla dövülüyor, yerlerde sürükleniyor, gözaltına alınıp hırpalattırılıyor... Nasıl bir gençlik mı istiyoruz? Bu belli değil mı? Uyuşuk, miskin, büyüklenne boyun eğen, ses seda çıkarmayan, edikjen genç yaşlılar çoğunlukta olmalı ki gerçek yaşlılar uyanık, ileri, çağdaş kafalı gençleri sürgıt boyunduruk altında tutabilsinler! Gazetelerde fotoğraflar, gençlik kurultayında bile aydın gençlere hangi gözle baktığımızı, gençlerimizi hangi koşullarda yasattığımızı apaçık gösteriyor. Gençlik kurultayında dertlerini, sorunlarını gozler önüne serecek olanlar başbakan mı, bakan mı, yaşlı yöneticiler, öğreticiler mı olmalıydı, yoksa gençler mi? Yaşlılar gençleri dinleseler gençlerin isteklerini, özlemlerini anlamak için bir çaba harcasalar daha iyi olmaz mıydı? Sonra nedir bu kaba davranış, saçlanndan bacaklarından sürüklemeler, dört kişiyle bir öğrenciyi yaka paça etmeler, gazetecileri bile dövmeler, fotoğraf makinelerini parçalamalar? Bu ne vahşettir, ne acımasızlıktır, ne düşmanlıktır! ^Türkiye'de ilk kez yapılıyormuş gençlık şurası.. Böyle bir tops ı 13. Sayfada) . bir gençliğe ancak eğitimimizde ciddi bir reformla kavuşabilirizDemokrasimiz, milli eğitimimiz oturduğu zaman kökleşebilir ve o zaman yannlarımtza guvenle bakabiliriz. Vakit geçirmeden milli eğitimimizde reform yapmaya karar vereltm. Ekonomik kaynaklar bulunacaktır. Bu konuda Atatürkçü, çağdaş eğitimci bilim adamlanmızın çalış'maya başlaması için hükümetçe bir program yapılmasını beklemekteyiz. Dr. TÜRKAN KARAÖRS BOZMA htanbut sonucu her sokak bir çöplük olup çıkıyor. Bu durum karşısında tstanbulumuzu nasıl temiz tutabiliriz. htanbul'un temiz tutulması, ilgili belediyelerin çöpleri 2 günde bir muntazam bir şekilde toplamalan ile sağlanır. Belediye bu görevini yapmazsa, Istanbul hiçbir zaman arzu edilen temizliğe ka vuşturulamaz. YENİBOSNALI BİR GRÜP EV HANIMI Çöpler haftada bir alınınca... tstanbulumuzu temiz tutahm, bez aflşleri sık sık gözümüze çarpan manzaralardan biri. Ancak lstanbuVda yaşayan bizler, bunu nasıl gerçekleştireceğiz. Bakırköy ilçesi Yenibosna semtinde oturan bizler, haftada bir çöp kamyonunu göriiyor ve çöplerimizi veriyoruz, Bir hafta çöpü muhafaza etmek hemen hemen olanaksız. Yazın kavunkarpuz kabuğu, kışın yanan kömürün kiilü, çöp tenekelerinin iki günde dolmasım sağlıyor. Tenekeler dolunca, çöp arabası da gelmeyince, çöplerin yeri yan taraftaki sokak oluyor. Biz yan taraftaki sokağa döküyor, o sokaktakiler bizim sokağa döküyorlar. Genellikle geceleri vantlan hu r'cfo Öğretmen adayları tayin bekîiyor 19871988 öğretim döneminde Marmara Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi'ni bitirmiş bir grup öğretmen adayıyız. MEGSB'nm açmış olduğu Oğretmenlik için Mecburi Yeterlik ve Yanşma Sınavı'nı kazandık. Tayin yerlerimiz belli olduğu halde, bakanlık bizim görev yerlerimize atamalanmızı durdurdu ve dosyalanmızı iptal etti. Diğer okullann bütünlemeleri ağustos ayından önce olduğu için onlartn haklannda bir kısttlama ve geri alma söz konusu olmadı. Biz bütünlemeye kalan ancak daha sonra başarılı olan M.Ü. Teknik Eğitim Fakültesi öğrencileri olarak tayüuerimizin yapılmasını istiyoruz. ,,. , „ Bir grup öğretmen adayt Onsuz'eksikliğini'duyarsınız... Gördüğünüz,dobnduğunuzan anlarsınız: 0 , bir Vakko Eşarbı'dır. Eşarbının imzası 'Vakko' olanlar, 'daha şılc' olurfar... Bilirsiniz. Moda Vakko dur Giyimine 'Vakkohavası'katmak isteyenlere muHulukla duyurmak isieriz ki... Şimdi Vakko Mağazahn yanı sıra, yurdun dörtbir yanmdaki bazı seçkin mağazalarda da Vakko Eşarplarını bulabilirsinız
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle