19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER düzenleneceği ilkesini koruyan 41. maddede, gerekse Kamu tktisadi Kuruluşları/Teşebbüsleri işlerinin işçiler ve sözleşmeli personel eliyle yurütulmesi hükmünü getirdiği 42. maddede yaptığı değişikliklerle anayasanın 128. maddesine aykın buiunmaktadır. Çünkü: 128. madde, KtT'lerin "aslî" ve "sürekli" işlerinin, "memurlar" ve "öbur kamu görevlileri" eliyle yürütüleceğini öngörürken, kararnameler, yeni düzenleme içinde, KİT'lerde "memur" kavramını ortadan kaldınlmıştır. Her ne kadar 308 sayılı kararnamenin geçici 1. maddesi, bu kuruluşlarda 657 sayılı yasaya göre çalışanlann "statüleri"nin korunacağını belirtmişse de, yeni alınacak personel açısından "memurluk" sıfatına son verilmiştir. 1983 kasım seçimlerinden sonraki düşuncenin bu alanda kurmaya çalıştığı yapılanmada memurluk yok edilmeye çalışılmaktadır. Bu çalışma içinde, 128. maddenin aradığı konum (statü) üzerinde ise hiç durulmadığı anlaşılmaktadır. 128. madde, bu kuruluşlann astî ve sürekli işlerinde çalışanlann memur ya da başka kamu görevlisi olacağını buyurmaktadır. Memurluğu yok etmeye çalışan düşünce, "diğer kamu görevlisi" kavramı üzerinde hiç düşünmemiştir. Öbür kamu görevlisi kavramı üzerinde hiç düşünmeyen yaklaşım, KtT'lerin tüm işlerini sözleşmeli personelle yürütme uğraşına girmiştir. Oysa sözleşmeli personel, idare hukukundaki yaygın anlayışa göre, geçici ve uzmanlığı gerektirir işlerde çalıştınlabilecek, işi bittiğinde iş ilişkisine son verilebilecek personeldir. nırken, 233 sayılı KHK'nin 41/2. bendine bağlı kalınmıştır. 308 sayılı KHK'nin 233 sayılı KHK'nin 53. maddesini değiştiren yeni düzenlemeyle, sözleşmeli personelin hemen tüm hak ve yükümlülükleri ile özlük haklarının saptanması görev ve yetkisi Yüksek Planlama Kurulu'na verilmiştir. Bu yolla, 128. maddenin öngördüğü yasa, 233 sayılı KHK'nin öngördüğu bir ölçüde yasa, bir ölçude Koordinasyon Kurulu'nun yerini Yüksek Planlama Kurulu almıştır. Bu duzenlemenin anayasanın 128. maddesine uygun olduğu söylenemez. Sözleşmeli personel 128. maddede yer alan me^mur kavramı içine girmemektedir. Yine, sözleşme'li personel, kararnameler ile getirilen tanımlama nedeniyle işçi de değildir. Nedir? İdarenin anlayışı doğrultusunda işçi ve memur olmayan personeldir! İdare, boşalan kadroları iptal ederek memurlukta kalanlann yükselmesini önlemiş, memurlan sözleşmeli konuma geçmeye zorlamıştır. 10 EKÎM 1988 KfFlerde Sözles Personel Toplu iş sözleşmeleri kapsamına alınamayan ve kendisine toplu iş sözleşmeleri örneksenerek herhangi bir yarar sağlanamayan "kamu görevlisi" konumundaki sözleşmeli personelin iş güvencesi kalmamış ve idarenin insafına terk edilmiştir. E Y Ü P E R A S L A N Istanbul Barosu Altmışlı ve yetmişli yılların birikimine "tepki" olaıak 12 Eylül 1980'le birlikte gelen "Türkiye'nin hukuki yapısını yeniden biçimlendirebilme" çalışmaları en yoğun uğraşlarından birini, Türkiye'nin ekonomik koşullanna bağlı olarak toplumsa! düzenini öncelikle etkileyebiieceği düşünülen "çalışma alanı"nda vermiştiı. Vermeye de devam etmektedir. "tşgücünü ucuza mal etme", "çalışma alanında disiplini sağlama". "yönetirai güçlendirme", "sözleşmeyi sona erdirraekte işverene daha giiçlü olanaklar verme", "üretimde verimliliği arttırma", "bireysel yaratıcılığı geliştirme" ve bunlara benzer daha birçok gerekçeye dayandığı savlanan çalışma alanındaki yeniden yapılanmanın bir örneği, "Kamu tktisadi Kunıluşları" ve "Kamu tktisadi Teşebbüsleri"dir. Ekonominin birçok alanında temel girdileri sağlayan, devletin topluma sunduğu "kamu hizmetlerinin" önemli bir bölümünü yüklenen, yakın geçmişte büyük zararları ve bütçeye yük oluşları gerekçe gösterilerek "hantalverimsiz kuruluşlar" olarak nitelenmeye çalışılan, günümuzde yeni ekonomik yaklaşıma bağlı olarak elde edilen büyük kârlar karşısında "zam şampiyonları" olarak eleştirilen ve kısaca KtT olarak adlandıracağımız kuruluşların yeni hukuki yapılanmasına yönelik ilk yönlendirme 1982 Anayasası Ue getirilmeye çalışılmıştır. CUMHURİ YET TEN OKURLARA... OKAY GÖNENSİN Zam Vs... Avukatlarından G Anayasa 128. Maddesiyle KtT'lerin personeline yönelik düzenlemeye giderken, bu kuruluşlann '•süreklı" ve "aslî" görevlerinin "memur" ya da "öbür kamu görevlileri" eliyle ytiriitülmesini öngörmüştür. Anayasa, bu maddeyle asl! ve sürekli işlerin, memurlar ya da öbür kamu görevlileri eliyle ylirütülmesini öngörmesine karşm, memur ve öbiir kamu görevlisi ya da kamu görevlisi kavramlanna açıklık ve tanımlama getirmemiştir. Bu yaklaşıma koşut olarak hukuk düzenimizdeki yasalarda (Türk Ceza Yasası, 657 sayılı Devlet Memurlan Yasası... gibi) "memur" kavramında farklı açıklama veboyutlar gözükmesine karşın, "kamu görevlisi" kavramında gözükmemektedir. Bu yön, 1982 Anayasası'ndan sonra KtT'lerin hukuki yapısını düzenlcmek amacıyla çıkarılan 2929 sayılı yasa, bu yasayı ortadan kaldıran 233 Yönetim, KlT'lerin hemen her işinde sözleşmeli sayılı kanun hükmünde kararname ve bu kararna personel çalıştırma uygulamasına girerken, idare menin baza hükümlerini değiştiren 308 sayılı kanun hukukundaki yerleşik "sözleşmeli personel hükmünde kararname Ue de korunmuştur. anlayışına" ters düşmektedir. eriye doğru bakınca bazı şeyler ne kadar çarpıcı ve o günün özelliklerini yansıtıcı geliyor. Son olarak 50 liralık bir zamla 400 liraya çıkarken daha önceki zamları gözden geçirmek, 198Tden itibaren Türk ekonomisinin girdiği süreci de çok güzel yansıtıyor. 1986 nisanında Cumhuriyefin fiyatı 100 liradan 120 liraya çıkmıştı. O günleri anımsarken, o karann ne kadar güç alındığı da ayrıntısıyla gözümüzün önünden geçti. Sonra geliyoruz 1987 şubatına, Cumhuriyet artık 150 lira. Ve hemen ardından enflasyonist süreç bütün ağıhığıyla Cumhuriyefe yansıyor: Temmuzda 175, ekimde 200, aralıkta 250 lira.. Bu yılın nisan ayında ise basınhükümet gerginliği doruktayken kâğıt fiyatma yapılan planlı ve kasıtlı müdahale doğal sonucunu veriyor ve tüm gazeteler aynı hafta iki kez zam yapmak zorunda kalıyor; Cumhuriyet de artık 350 liradır. Yaz biterken önce kâğıt sorunu devasa bir yükle karşımıza çıktı. SEKA greviyle yerli kâğıt serbest piyasada inanılmaz fiyatlara tırmanır, dışardan kâğıt ithali zaten başlı başına bir sorun oluştururken iki gelişme, sıkıntıları daha da büyüttü: Kâğıt ithalinde vergi muafiyeti yalnız kullananlara değil, herkese uygulanınca çok sayıda tüccar ve kuruluş da uluslararası piyasalarda Türkiye için kâğıt arayışına çıktı ve spot alımlarda doğal olarak üretici firmalar, artan talebe göre kendi fiyatlarını arttırdılar; bu arada Amerikan Dolan da Türk Urası karşısında hızla yükselince 1 ton kâğıdın maliyeti şu anda 1.5 milyon lirayı bulur oldu. Doların yükseliş eğilimi hesaba katılırsa yıl sonuna doğru 1 ton kâğıda 1.7 milyon lira ödüyor olacağız. SEKA grevi başladığında ise 1 ton kâğıdın maliyetinin 859 bin lira olduğu düşünülürse, gelen maliyet artışının boyutu daha da iyi görülebilir. Geçen hafta imzalanan toplusözleşme ile Cumhuriyet çalışanları ortalama yüzde 115 oranında ücret zammı aldılar. Bu oran, çalışanlarımızı enflasyon karşısında ancak belli ölçülerde koruyabilecek. Personel maliyeti gazetemizde toplam maliyetin yüzde 30'unu, kâğıt da yüzde 33'ünü oluşturmaktadır. Bu iki kalemdeki yüzde 100'ü aşan artışları karşılamanın tek yolu ise yine 50 lira zam oldu. Bu 50 lira da toplam maliyet artışını tek başına karşılamamakta, başka önlemlerle de desteklenmesi zorunlu görünmekte. Bağımsızlığımızı korumanın birinci koşulu, gidergelir dengesinin sağlam bir biçimde denetlenmesi olduğuna göre, 50 liralık zam kararının alınması kaçınılmaz oldu. Şunu da açık yüreklilikle söylemek zorundayız ki, bu 50 liralık artışın bu dengeyi ne kadar daha koruyabileceğini söylemek bizim için de zor. Çünkü SEKA grevi bitince yerli kâğıdın da yüksek bir zam göreceğini tahmin etmek güç değil. Aynca enflasyonun ağır etkisi bütün maliyetlere, mürekkebe, ulaşıma, haberleşmeye tüm gücüyle yansımaktadır. Kâğıt yokluğunu gidermek için gösterilen bütün çabalara karşın, yüksek fiyatla da olsa kâğıt bulmak, her zaman mümkün olamıyor. Bu da kâğıttan tasarruf kaygılarının bir süre daha geçerli olmasına yol açıyor. Bazı kâğıt türlerini bulmaktaki zorluk da buna eklenince, özellikle BilimTeknik ve Pazar Dergi eklerimiz zorlanmakta. Yakın zamana kadar yaptığımız gibi, içehğin yoğunluğuna göre sayfa sayısını arttırmakta bir süredir çok güçlük çekmekteyiz. Her şeye karşın bu darboğazı da hep birlikte aşacağımıza olan inancımız tamdır. Aşacağız da... * Bugün ekonomi sayfamızda Osman Ulagay'ın haftalık yazısına yeniden kavuşan okurlarımız bir haberle karşılaşacaklar. Bir suredir kitap ve araştırma çalışmaları nedeniyle günlük yazılarına ara vermiş olan arkadaşımız Osman Ulagay yazılarına başladı, ama aynı anda da Ekonomi Servisimizın şefliğini Cengiz Turhan'a devretti. Konulara egemenliği, titizliği ve araştırıcı kişiliğiyle Cumhuriyefin ekonomi haberciliğine önemli bir atılım sağlamasının yanı sıra yorumlarıyla her kesimden okurun beğenisinı kazanan arkadaşımız Osman Ulagay bir süre önce yazılarına, araştırmalanna daha çok zaman ayırabilmek için günlük işin dışına çıkmak istedi. Osman Ulagay'ın haftalık yazıları yine her zamanki köşelerinde sürecek. Bu arada Ulagay'ın daha çok araştırma ve dizi yazısını da okurlarımıza sunabileceğiz. Ulagay ilk olarak, kısa süre önce döndüğü Japonya izlenimlerini yayına hazırlıyor. Osman Ulagay'ın, servisinin sorumluluğunu devrettiği arkadaşımız Cengiz Turhan da yabancı değil. 19821984 yıllannda gazetemizin Istanbul Haber ve Ekonomi servislerinde çalışan Cengiz Turhan 1957 doğumlu. Istanbul Erkek Lisesi ve Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi bölümlenni bitirdıkten sonra gazeteciliğe Cumhuriyet'te başladı. Askerlik görevinden sonra Yeni Gündem Dergisi'nın yazı işleri müdürlüğünü yürüten Cengiz Turhan bu yıl başında yeniden aramıza katılmıstı. Sonuç Sorunun boyutuna göre oldukça kısa bu yazıda değerlendirilmeye çalışılan KtT personeli: Boşalan kadroların iptal edilmesi yoluyla memurların yukselmesi önlenip, memur konumunda olanlar sözleşmeli konuma geçmeye zorlanmaktadır. Yönetim, KlT'lerin aslî ve sürekli işlerini de sözleşmeli personel eliyle yürütmek isterken, sözleşmeli personelin "geçici ve uzmanlığı gerektirir" işlerde çalıştınlabileceğine ilişkin idare hukukunun yaygın anlayışıyla da ters düşmektedir. Sözleşmeli personeli anayasanın 128. maddesindeki "öbür kamu görevlisi" kavramı içine oturtmaya çalışan idare, bu personelin özelliklerinin, hak ve yükümlülüklerinin, yetki ve görevlerinin, aylık ve ödenekleri ile diğer özlük haklarının yasayla düzenlenmesini içeren anayasa hükmüne karşın, yasa yerine, 308 sayılı KHK'nin 233 sayılı KHK'de yaptığı değişiklikle Yüksek Planlama Kurulu'nu koyan 41, 42 ve 53. maddeleriyle anayasaya aykın hükümler getirmiştir. Toplu iş sözleşmeleri kapsamına alınamayan ve kendisine toplu iş sözleşmeleri örneksenerek herhangi bir yarar sağlanamayan "kamu görevlisi" konumundaki sözleşmeli personelin iş güvencesi kalmamış ve idarenin insafına terk edilmiştir. Oysa haklarının, yükümlülüklerinin ve özlük işlerinin yasayla düzenlenmesi buyruğu karşısında, hukuka saygılı bir iktidar bu buyruğa uymak zorundadır. Sözleşmeli personel merkezi yönetimin kıskacından kurtanlmalıdır. Kurtanlmalı ve her uygar insanın sahip olması gereken yasaların adil, sevecen ve güvenli kollarına bırakılmalıdır. Kararnamelerle getirilen Anayasa'nın 128. maddesinin 2. fıkrası, KtTlerde çalışanlann özellikleri, atanmalan, görev ve yetkileri, hak ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve öbür özlük işlerinin yasayla düzenleneceğini öngörmesine, KtT'ler hakkında çıkarılan 8.6.1984 gün ve 233 sayılı KHK (Kanun Hükmünde Kararname')nin 41. maddesi bu kuruluşların "personel rejimi"nin ayn bir yasayla düzenleneceğini belirtmesine karşın, bugüne kadar böyle bir yasa çıkanlmamıştır. Tersine 233 sayılı KHK'nin 41. maddesi 308 sayılı KHK ile değiştirilirken, KİT'lerin "personel rejiminin yasayla düzenleneceği" hükmü yer almamıştır. 308 sayılı KHK'nin, 233 sayılı KHK'nin 42. maddesinde yaptığı değişiklikle de, "hizmetlerin sözleşmeli personel ve işçiler eliyle yürütüleceği" ilkesinin getirildiği görülmektedir. 308 sayılı KHK, gerek personel rejiminin yasayla Sözleşmeli personelin tanımı Yeni yapılanma içinde KİT'lerde kurulmak istenen "personel düzeninin" ana eksenini oluşıuran "sözleşmeli personel" nedir ya da kimdir? Anayasada herhangi bir tanımlamanın bulunmadığını belirttik. Anayasa KtTlerde sözleşmeli personel çalışmasını öngörmeyişine koşut olarak bir tanımlama da getirmezken, kararnamelerin sözleşmeli personeli tanımlamaya çalıştıklan görülmektedir. Bu konuda en son çıkan 308 sayılı KHK'nin 233 sayılı KHK'nin 42/2. bendinde yaptığı değişiklikle: "...bir hizmet sözleşmesi ile çalışan ve işçi statüsünde olmayan personel" sözleşmeli personel olarak tanımlanmıştır. Aynı bendin 2. tümcesiyle, sözleşmeli personelin toplu iş sözleşmeleri kapsamına alınamayacağı, toplu iş sözleşmeleriyle ya da toplu iş sözleşmeleri örnek ahnarak sözleşmeli personele ayıtî ya da nakdî bir yararın sağlanamayacağı vurgula 1982 Anayasası Ue getirilen 1982 Anayasası'nın 128. maddesine göre, devlet, KlT'ler yoluyla yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetlerinin gerektirdiği asR ve siirekli görevleri, memurlar ve öbiir kamu görevlileri eliyle yürütür. 128. maddenin ikinci fıkrasına göre de kamu görevlilerinin haklan ve yükumlülükleri, aylık ve ödenekleri ve öbür özlük işleri, yasayla düzenlenir. EVET/HAYIR Hangi Parti Ayakta Kalabilir? OKTMAKBAL OKURLARDAN , öğrencUerine izin Bizler, yüksek Usans öğrenimi gören ve orta öğretim kurumlarında çalışan öğrencileriz. Oğrenim gördüğümüz fakültelerde branş olarak çeşitli nedenlerden dolayı maalesef pek yeterli yetisemediğimiz bir gerçektir. Devam etmekte olduğumuz yüksek Usans öğretimi bu açığı kapatmak ve bizlerde araştırma Yüksek Usans "Açıkça söyleyeyim. DYP dört sene devam edemez. SHP'nin içinde de çok problem çıkacaktır. Göreceksiniz bu tahminim yanlış değil. Kendi içlerinde birçok problem var. Acaba seçime kadar olan devrede ANAP içinde bir şey çıkacak mı? Hatta onu körüklemeye çalışacaklar. Onun için arkadaşlarımızın fevkalede dikkatli olmaları lazım." ANAP lideri Bay Turgut Özal böylediyor... DedikJeri doğru mu? DYP dört yıl içinde parçalanır mı? SHP içinde partiyi bölecek sorunlar çıkar mı? Bunları şimdiden kesınlikle tahmin etmek olanaksızdır. ANAP'ın bu dört yılı bütünlüğünü koruyarak geçirmesi de pek kolay görünmüyor. Kısacası, üç büyük partinin de.sorunları var, bütünlüklerini korumakta karşılaştıkları ve karşılaşacakları engelleri var. Bay Özal'ın söylediklerinde gerçeğin payı olduğu yadsınamaz. DYP eski AP'nin mirasçıa. AP kurulur kurulmaz, iktidar ortağı olmuş, 1965'ten sonra da yıllarca ya tek başına ya ortaklıklarla iktidar egemenliğini sürdürmüş bir siyasai oluşumdur. Kısa surelerle muhalefette kalmıştır. Her an iktidara dönmek umudunu yitirmeden... İlk kez AP'liler DYP yaftası altında 1983'ten beri muhalefeftedirler. Üstelik de yavru muhalefet partisi olmaktan ileri gidememişlerdir. Bay Demirel'in liderliği de DYP'ye büyük bir şey kazandırmarnıştır. Yine de önemli sayıda seçmene sahip bir partidir DYP. Önumüzdeki seçimlere kadar bütünlüğünü korursa ki bu seçimler 1992'de mi olur, yoksa daha mı erken, bilinmez ANAP oylarının bir bölümünü de elde edebilmek şansına sahiptir. ANAP'ın dört yıl boyunca dağılmaması ancak ve ancak Bay özal'ın iktidarını sürdürebılmesine bağlıdır. İktidarda olmanın, iktidarda iken sağlanan çıkariarın ardında koşuşanlar niye ANAP'ı dagıtsınlar, etkisiz hale getirsinler? Ama önumüzdeki bir iki yılki bu süreç özal açısından çok tehlikelidir, ANAP'ın yazgısını belirleyecektir. Gelelim Sosyaldemokrat Halkçı Parti'ye... Bay Özal'ın umut ettiği gibi bu partinin içinde sorunlar çıkacak mı? SHP Baykalcılarla sol kanat arasında bir çatışma sonunda bölünebilir mi? Böyle bir şey olabilır mi? Sosyal demokrat partiler öncelikle programlanna, kendi varoluş nedenlerine bağlıdırlar. Bu tür partiler içinde de sol, sağ, orta kanatlar bulunabilir. Hepsi de partinin ana çizgisine bağlıdırlar, ana ilkelere inanırlar, ana amaçları benimserler. Aralarındaki ayrırı bu programı ya daha ileri bir aşamaya götürmektir ya da programın bazı ilkelerini daha ılımlı, daha yavaş biçimde uygulamaktır. Böyle partilere üye olan herkes bu programın dışına çıkmamak gerektiğini bilir. Olsa olsa kurultay kararlarıyla bu programa yeni maddeler ekienir ya da çıkanlır. Sosyal demokrat partilerin liderleri kurultaylarda seçilir. İngiliz İşçi Partisi'ni örnek alalım: Bu partide her seçim yenilgisinden sonra lider değişir. Genel başkanlık olmayan sosyal demokrat ya da sosyalist partiler de vardır, Fransız Sosyalist Partisi gibi. Bu partilerin lideri genel sekreterleridir. Fransız Sosyalist Partisi'nin genel başkanı yoktur, öteden beri Blum, Mollet, Mıtterrand ve şimdi de Mauroy gibi genel sekreterler parti liderliğini sürdürmüşlerdir. Türkiye'ye gelince, sosyal demokrat çizgide sayılması gereken partimiz CHP idi. Bu partinin başında tarihsel genel başkanlar vardı: Atatürk, İnönü gibi... Genel sekretertik, genel başkanı n yardımcılığı sayılırdı. Atatürk, İnönü, daha sonra Ecevit donemlerinin genel sekreterleri belli yetkilere sahip, bu yetkileri aşamayan görevliler olmuştur. Önde gelen hep genel başkandır, lider odur, toplantılarda, mitinglerde, gösterilerde ön yer, genel başkanındır. Genel başkanın posterlerinden başka poster asılmaz, mitinglerde bayrak gibi adı ve posterleri dalgalandırılan kişi yalnızca genel başkandır. İsmet İnönü'nün hem de kurultayca seçilen etkili genel sekreteri, Kasım Gülek'in, daha sonra Aksal'ın, Satır'ın ve Ecevit'in resimleri İsmet Paşa'nın yanında yer almamıştır. Ecevit'in genel başkanlığında da öyle. Eyüboğlu'nun, Üstündağ'ın, Kırıkoğlu1 nun posterleri Bülent Ecevit'inkilerin yanına asılmamıştır. Genel sekreter partinin iç işlerinden sorumludur, genel başkanın yardımcısıdır, adı üstünde 'sekreteri'dir. Bay Özal'ın SHP'de iç sorunlardan söz errnesi sanırım SHP'nin 'iki başlı' görüntüsünden kaynaklanıyor. Bir bölük partili Baykal'ı 'genel başkan' adayı, daha doğrusu 'gerçek genel başkan' gibi görüyor, göstermeye çalışıyor. Oysa genel başkan, Erdal İnönünün dediği gibi 'kurultaylarca seçilen kişidir.' Bay Baykal, genel başkan olmak isteğindeyse, onun hızlı yandaşları da bu özlemi taşryorsa, ilk kurultayda genel başkanlığa aday olur, seçilirse kimsenin bir diyeceği olmaz. SHP programma, ilkelerine bağlı olan kişileri uzen işte bu 'iki başlılık' görüntüsüdür, bunu ayakta tutmaya çaba harcayan bazı kişilerin gayretkeşliğidir. Halkta güven uyandırmak için bu 'iki başlılık' görüntüsünü ortadan kaldırmak, kurultayın seçtiği genel başkanın çevresinde bütünleşmek gereklidir. Hiç değilse önumüzdeki kurultaya kadar. hissi uyandırmak açısından yararlı olmaktadtr. Ancak enstitülerde devam zorunluluğu bulunmaktadır. Bizler ise çoğu zaman farklı illerde de çahştığımızdan, hatta aynı ilde çalışsak bile işlerimizin yoğunluğu nedeniyle devam edememekteyiz. Bu durumda ise enstitülerle ilişiğimiz kesilmektedir. tsteğimiz yüksek tisansa basladığımızın ilk yılı sadece 1 yıl ücretsiz izinU sayümamızdır, Zira bizim durumumuzdaki arkadas sayısı fazla değildir. Sorunumuza MEGS Bakanı 'ndan çöziim getirmesini istiyoruz. MEHMET POLA T Yetkililerden ilgi bekliyvruz Yaklaşık 10 yıl kadar ö'nce infüak ederek Kadıköy açıklarında yanan Independenta gemisinin denizden çıkarılma işi Deniz Kuvvetleri tarafından bir firmaya verilmiş. 15 günden beri aralıkstz olarak süren çalışmalar, çevre halkımn uyku düzenini ve okullann açıldığı şu günlerde öğrencilerin ders çalısmalannı olumsuz yönde etkiliyor. Bu şikâyetlerimizi zabıtaya ilettiğimizde bizi • kaymakamlığa havale ettiler. Kaymakamhktan ise soruna çözüm getirecek net bir yanıt alamadık. Bu sorunumuza yetKililerden acil çözüm bekUyoruz. ModaMühürdar sakinleri adına ERCAN ÎYtGÜN Selam Dünyanın ve Türkiye'nin Avdınlık Geleceğine Partimizin ölümsüz önderi, büyük insan BEHİCE BORAN'I bağlılık ve saygıyla anıyoruz. Hocamızm aramızdan ayrılışının 1. yıidönümünde anısı önünde saygı ile eğiliyoruz. lzmir B.Şehir ve Konak Belediyesi Demokrat Çalışanlan Adına Emin Yılmaz Kadir Pehlivanoğlu ve Arkadaşları BEHİCE BORAN TEŞEKKÜR Sevgili varlığımız, değerli büyüğümüz de "mutfaktan" Nihat SargınHaydar Kutlu AIİ EMRE'nin vefatı dolayısıyla acıh günlerimizde bizleri yalnız bırakmayan, telgraf, telefon ve mektupla başsağlığı dileğinde bulunan, çelenk gönderip T.E.V.'na bağışta bulunan akraba, dost ve tanıdıklara gönül borcumuzu bildirir, sonsuz teşekkürlerimizi sunarız. EMRE AİLESİ BORAN'ı ANMA Tüm yaşamını insantığın mutluluğuna, güzel geleceğine adayan büyük insan Behice BORAN'ı ölümünün 1. yılında sevgi ve saygıyla anıyoruz. Ona son yolculuğunda eşlik etmiş olmayı yaşamımızın en onurlu görevi olarak her zaman anımsayacağız. VVerner CİESLAK Gisela PARVVEZ Hasan ÖZCAN Erol BOYRAZ İdil TEMUCİN YURTSEVER DEMOKRAT KAMUOYUNA D.Bakır Cezaevi'nde yine çeşitli oyun ve komplolar tezgâhlanmak isteniyor. Cezaevinde baskıları kurumlaştırmak, yeni genelgeyi uygulamak ve topyekün bir saldın zemini hazırlamak için yasal olmayan sürgunler tertipleniyor. Biz siyasi tutuklular olarak bu komplo, sürgün ve baskıcı genelgeye karşı yaşamımız pahasına da olsa direneceğiz. Tüm yurtsever, demokrat, ilerici kamuoyunu sürgünlere ve baskıcı uygulamalara karşı duyarlı olmaya ve mücadelemizi desteklemeye çağırıyoruz. SÜRGÜNLERE SON TUTUKLU TEMSİLCÎLERİ ADCSA M. SAİT ÜÇLÜ DUYURU Emniyet Genel Mudürlüğü Sağlık İşleri Daire Başkanlığında görevlendirilmek üzere, (1) adet röntgen mütehassısı, (1) adet hariciye mutehassısı, (1) adet cildiye mütehassısı, (1) adet bevliye mütehassısı, (1) adet fizik mütehassısı alınacaktır. İsteklilerin aşağıda yazılı belgelerle şahsen veya posta ile Emniyet Genel Mudürlüğü Personel Daire Başkanlığı'na müracaat etmeleri gerekmektedir. Duyurulur. İSTENİLEN BELGELER 1 Diploma sureti (tasdikli, 1 adet) 2 Nüfus hüviyet cüzdanı sureti (1 adet) 3 Dilekçe ve kısa biyografi. 4 Dört adet vesikalık fotoğraf. 5 Erkekler için, askerlik belgesi sureti (1 adet) NOT: Aynı branşa birden fazla müracaat olması halinde sınav yapılacak olup, sınav tarihi ve yeri ilgililere aynca duyurulacaktır. Basın 29227 T.C. ANKARA 4. SULH ÇEZA MAHKEMESİ HÜKÜM ÖZETİ : 1988/17 : 1988/328 :Fehmi Ulusoy :Emire Kılıç :Numan Açıkel. Mehmet Fikri ve Hatice oğlu 1952 d.lu Şereflikoçhisar ilçesi nüfusuna kayıtlı olup, Ankara'da Keçiören Ünal Sok. No: 69/11 Suç : Gıda maddeleri nizarnnamesine muhalefet etmek. Suç tarihi ; 26.6.1986 Sanığın gıda maddeleri nizamnamesine muhalefet etmek suçundan TCY.mn 402/1 maddesine göre üç ay cürme vasıta kıldığı mesiek ve sanatırun tadiline ve takdiren yedi gün işy'erinin kapatılmasma, hüküm özetinin kapatma süresi kadar göze çarpan bir yerine asılmasına, karann kesinleşmesini müteakip, hüküm özetinin Ankara'da ürajt yüz binin üzerinde bulunan bir gazetede derhal ilan olunmasına, 700 lira yargüama giderinin ahnmasına, sanığın yüzüne Yargıtay yolu açık olmak üzere karar verildi. 12.4.1988 Basın: 30298 Esas Karar Hâkim Kâtip Sanık JVIERHABABAR ALİ KOCATEPE Hrr gecr 24" 02" arası İşçi sımfımızın yiğit önderi BEHİCE BORAN seni unutmayacağız. İSTÂNBUL ÜNtVERStTESfNDEN BtR GRUP Ö C R E N d ADCSA SEMtREŞKl Nüfus cüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür. DERVtŞ ŞEN SERMET&ERTAN 122"24" arası) \rnH\utkiiy 1ti3 23 05 J V 55 14 6J Her turlu daktilo isleriniz vapılır. Tel:' 163 64 58 6 ya^ıııdakı cocuğa bakacak şcvkaili cnıckli oğrctınen 337 99 58 336 02 79 ezginin öîinlügü/baiiçedchi sandal Kitap ve müzik bölumünde çahşacak elemanlar aranıyor. Kitapsaray Babıali Caddesi No: 14 Cağaloglu Ingilıere'de Ingılızce')i UCU/L oğrenme ımkânı Dcrın Limııcd sağlar 1158 53 42 4213 68 67
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle