23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 EYLÜL 1987 CUMHURİYET/15 Topraktutanlı için ortaokul hayal 2 Gümrük memurlan, köyluleri tek tek evlerinden toparlamış, sınıra değin getirmişti. Suriye'ye bir geçiş yeri vardı. Köylüler, önlerinde gümrük memurlanyla karşıdan gelecekleri bekliyorlardı. Az sonra Suriyeli bir gümrük memuru, arkasmda tek sıra köylülerle geldi. Türkiyeli gttmrük memuru, günlük sınır geçişlerine yarayan pasavanlan Suriyeli gümrük memuruna verdi. Suriyeli gümrük memuru da elindeki pasavanlan Türkiyeli gümrük memunına... Devir işlemi tamamlanmıştı. Suriyeli gümrük memuru, Türkiye'den gelen köylüleri aldı, tek sıra halinde Suriye topraklanna doğru yürümeye başladılar. Aynı anda da Türkiye topraklannda gümrük memuru önde, Suriyeli köylüler arkasında, yürüyorlardı. Akşama dek herkes kendi tarlasında çalışacaktı. Ekecekler biçecekler, akşam oldu mu da Türkiyeli köylüler Suriyeli gümrük memunınun, Suriyeli köylüler de Türkiyeli gümrük memurunun ardına takılarak smıra dek geleceklerdi. Hava kararmadan her gümrük memuru kendi ülkesinin köylülerini teslim alacak, sayımlarını yapacak, karşıhklı olarak pasavanlar geri verildikten sonra ertesi sabah yeniden buiuşmak uzere aynlacaklardı. Ilçedeki ortaokula kadar olan 20 kilometrelik yolu parasızlık nedeniyle aşamıyorlar GÜNEYDOĞU'NUN DİkENLİ YUZU Tel boyu insanları E Yazı ve fotoğraflar:" CELAL BAŞLANGIÇ n yakın ortaokul Yayladağı'nda. Yayladağı'na dolmuş ücreti 300 lira. Bir de işin dönüşü var, etti mi 600 lira. Yılda neredeyse 150 bin lira. Tütüncülükten en çok 100 bin lira giriyor her eve. tşte bu yüzden Topraktutanlı çocuklann ortaokula gitmesi olanaksız. Herkesin toprağı kendine Bu durum 1967'lere değin sürdü. Suriye'deki iktidar değişikliği ilc topraklar kamulaştınlınca her gün bir ülkeden bir diğerine geçerek topraklannı ekip biçtikten sonra geri dönenler, bir daha sınırdaki geçiş yerlerinde göremediler birbirlerini. Herkes kendi ülkesinin sınırları içindeki toprakla yetinecekti. Suriye'deki iktidar değişikliği Türkiye' deki köylülerin topraksızlaşmasına yol açmıştı. Ashnda Türkiyeli köylüler topraklannı daha sınır çizilirken yitirmişlerdi. s uriyeli gümrük memuru, Türkiye'den gelen köyluleri aldı, tek sıra halinde Suriye topraklarına doğru yürümeye başladılar. Aynı anda da Türkiye topraklannda gümrük memuru önde, Suriyeli köylüler arkasında yürüyorlardı. Hava kararmadan her gümrük memuru kendi ülkesinin köylülerini teslim alacak, sayımlarını yapacak, ertesi sabah yeniden buluşmak üzere aynlacaklardı. Fransa ile Türkiye arasında 1939'da imzalanan bir anlaşma ile Hatay'ın Türkiye'ye katılması kesinleşmişti. Işin en güç yanı ise sının belirlemekti. Türkiye, Fransa ve Suriye'nin katıldığı bir komisyon kuruldu. Işte bugün bile yasanan pek çok sıkıntı, o günlerde çizilen sınırla başlamıştı. OJH/L/l GtDEMEYEN ÇOCVKLARTopraktutan'm çocuklan ancak köylerindeki ilkokula gidebiliyorlar. Ortaokula ise, hemen hiçbiri gidemiyor. Çünku aileleri, çocuklan 20 km uzaklıktaki Yayladağı Ortaokulu 'na göndermek için gerekli yol parasını sağlayamıyorlar. darbeyi yeni "Orman Yasası" vurmuş. Üç yanı Suriye sınmyla çevrili Topraktutan, "ormaniçi köy" statüsünde olduğu için Türkiye'ye doğru açık olan tek yanı da "orman sının" ile çevrili. Komutan izin vermese tek kazma vuramayacaklar topraklarına, eğer orman da izin vermese köy tek odundan yoksun olacakmış. Y1KILINCA YAPILMA YAN EVLERTopraktutan evlennm yarısı yıkjk. Sankı birkaç evden oluşmuş gıbt, btrbirinin üstüne yaslanmış evlerden oluşan koyde, otuz yılı aşkın bir suredır yaşanan goç psikolojisi yıkılan evın yerint yenisinin yapılmasını, taşlan dökülen bir duvann onanlmasım engellemiş. tütün kredisi alamayacak. Bu nedenle ne yapıp edip köyün borcunu toplu olarak ödüyorlarmış. Muhtar Mustafa Çalışkan, en çok "Şu kaçakçılık işini bir anlatsana" deyince gülüyor. Yıllarca iç içe yaşamış kaçakçıbkla. O günlerin "hassas konu"suna, "Önceleri ökiız ve tuz kaçınrlardı Suriye tarafına" diye başlıyor: "12 Eylül'e kadar koyde beş, ha\di bilemedin altı kişi vardı. Kaçakçılıgı bunlar yapardı. Ama 12 Eylül olunca bunlar kö>ü terk etti. Biz de kurtulduk. Çünku bunlann yüzünden başımıza gelmedik iş kalmamıştı. Kaçakçılık yapüdığı haberini alırdı jandarma. Bu beş altı kişi yuzunden butun köyü gözaltına alırdı. Kaçakçüar ya kaçar ya da bizlerle beraber onlar da 'Görmedik valla kimin kaçırdığım' diye ifade verirlerdi. Daha önce Suriye'ye kaçırılan ökuz ve tuzlar, porselen ve elektronik eşya olarak geri gelirken, şimdi işin şekli değişmiş. Suriye'nin ekonomisıne dayalı olarak kaçakçılar da başka mallara yönelmiş. Şu anda yor. Ancak Suriye tarafına baktınız mı aynı tabloyu göremiyorsunuz. SuriyeHler bir sınır karakolu yapmakla yetinmişler her Türk karakolunun karşısına. Pek öyle sınır boyunca devriyeye de asker çıkarmıyorlarmış. Yaklaşık sekiz yüz kilometre olan Suriye sınırının guvenliği Türkiye tarafından alınmış. Suriyeliler, bu konuda "parmaklannı bile kıpırdatmıyor" izlenimi veriyorlar. Sının az öteye alın! Topraktutan köyu muhtarı Mustafa Çalışkan o günlerin canlı tanığı. Sınır çizilirken köylüler, yerel yöneticiler ve askeri temsilciler arasında pazarlık başlamış, köye gelen komisyon görevlileri ise aralannda sık sık tartışıyorlarmış. Köylüler, bir yandan "Sımrı baradan geçirmeyin, bizi koye hapsetmeyin, yuz metre ileride bir incirlik var, bari onu da içine alın" diye yalvanyor, komisyon üyeleri kabul etmiyor. Komisyondaki Türk yüzbaşı da destekliyor bizim köylülerin isteklerini. Ancak diğer üyelerce kabul edilmiyor. Topraktutan köyluleri de hem topraksız hem de incirliksiz kalıyorlar. Yüzbaşı kızıyor komisyonun diğer üyelerine. Bir ağacın dibine gidip saatlerce öyle oturuyor hırsından. "tşte" diyor Çalışkan, "O giin çizilen sınırla birlikte hem topraklanmız Suriye tarafında kaldı hem de köyun incirliği. Karşı tarafta da yerieşim olmadıgı için incirlik yaban oldu da kurt, kuş yedi, bizim köylü ağzına süremedi." Topraktutanlılar ancak köylerindeki ilkokula gidebiliyorlardı. En yakın ortaokul Yayladağı'ndaydı. llçeye kadar olan yirmi kilometrelik yolu ise tek bir nedenle aşamıyorlardı: Parasızlık... Yayladağı'na dolmuş ucreti üç yuz lira. Bir de işin dönuşu var, etti mi altı yüz lira... Ayda nerdeyse on beş, yılda yuz elli bin Iıra. Tutunculukten de en çok yüz bin lira giriyor her eve. Topraktutanlı bir çocuğun ortaokula gitmesi bu yüzden olanaksız. Salt yol parasını bile hesaplayınca her evden bir çocuğu bile okula göndermenin olanaksızhğı çıkıyor ortaya. • Yaşadıklan alan gibi geçimleri de kıskıvrak baglanmış Topraktutan köylülerinin. Birkaç dönum toprakta tütüncülük yapıyorlarmış. Bu yıl yaklaşık on sekiz ton tutün balyalamışlar. Ortalama fiyat beş yuz elli lira ile altı yüz lira arasında değişmiş. Yani hemen her eve altmış ile yüz bin lira arasında para girmiş. "Bununla geçiniür mi?" diye sorduklannda, biz bir yanıt veremedik. Onlar, nasıl geçindıklerını anlattılar. Tütünleri sattıktan sonra köyde hemen hıç kimse kalmazmış. Herkes yatağı yorganı denk ettiği gibi Çukurova'nın, Amik'in, Söke'nin yolunu tutarmıs. Pamuk toplarmış çoluk çocuk. tş bitince, köye Herkes birbirine kefil Çevremizi saran, fotograf çekerken karşımıza geçip bir guzel poz veren Topraktutanlı çocuklara bakı>oruz. Buyuk bir bölumü ilkokul çağında. Bunların hıçbirinin ortaokula gidemeyeceğini duşunuyoruz. tri gözleviyle bizi süzerlerken usumuza, 'içlerinden TELBOYUNDAJN PORTRELER: Terk edilmeyi bekleyen köy Türkiye'nin Güney ve Güneydoğu sınınnda buyük bir toprak sıkıntısı yaşıyor yöre insanı. Artık gidip Suriye tarafında kalan toprağını da ekip biçemiyor. lyi ama, Suriyelilerin de Türkiye tarafında kalan topraklan var. Onlara ne oldu?.. Şu anda, o topraklann "akıbeti meçhul". Daha doğrusu, bizce ve köylülerce... O toprakları devletten çok ucuza kiralayan yöre zenginlerince ise oralar bol ürün veren bereketli alanlar. 80 yaşındaki Ibrahim Taşatan'ın tekgeçimi tahta kaşıklar Oturmuş evinin girişine, elindeki ağaca ince keser darbeleri vuruyordu. Seksen yaşındaydı Ibrahim Taşatan. Onun da toprakları kalmıştı Suriye'de. Başka da geçimi yoktu... Topraktutan köyünün, lağım sulan akan sokaklarını gezerken, bir evden, tahtaya vuran demirin sesi geldı kulağımıza. Oturmuş evinin girişine, elindeki ağaca ince keser darbeleri vuruyordu. Seksen yaşındaydı Ibrahim Taşatan. Onun da toprakları kalmıştı Suriye'de. Başkaca da geçimi yoktu. Cumaları Yayladağı'nın pazarı kurulur. Köylüler iner pazara, ne urettilerse, ilçede yaşayanlara sunarlar. lbrahim Taşatan da yaptığı uç beş kaşığıyla, ilk cuma inecek pazara. Kuçüklerini yüzden, büyuklerini üç yüzden satacak. lbrahim Taşatan'ın tek geçimi bu. Tahta kaşıklar... Çünkü bu yaştan sonra Amik'e, Çukurova'ya, Söke'ye ırgat olarak gidecek mecali yok... ınırın çizilmesinden, Suriye'deki topraklannın kamulaştırılmasından sonra, Topraktutan köyüne en ağır darbeyi yeni "Orman Yasası" vurmuş. Üç yanı Suriye sının ile çevrili Topraktutan, "ormaniçi köy" statüsünde olduğu için Türkiye'ye doğru açık olan tek yanı da, "orman sının" ile çevrili. Eğer orman izin vermese köy, odundan da yoksun kalacakmış. Topraktutan köyunün daracık çamurlu yollarını Muhtar Çalışkan ile dolaşırken ihtiyar heyeti uyeleri Mehmet Gönülvermez ve Cevdet Bulat da geliyor yanımıza. Köylüler, göç kaygısının yanı sıra, "Bu yıl nasıl geçinecegiz" sorusunu da soruyorlar sık sık. Çünku Amik ovasını sel bastı bu yıl. Acaba pamuk olacak mı? Işçi fıyatlan düşecek mi?.. "Eger Amik pamuk vermezse, bu kış ne yer ne içeriz?" Şimdi ırgat olarak gittikleri Amik ovasına, yıllar önce "Toprak sahibi" olarak da gitmiş köylüler. Suriye'de kalan topraklarına karşılık devletten, Türkiye'de kalan Suriyelilere ait topraklan istemişler. Aralannda para toplayıp birkaç kişiyi Suriye'ye göndermişler. Tapular gelince de başvunılan yapmışlar. Dev 1 öyün yolları çamur içinde, evlerin yarısı yıkık. Otuz yılı aşkın bir süredir yaşanan "göç psikolojisi" yıkılan evlerin yerine yenisinin yapılmasını engellemiş. Muhtar "ilk dilekçeyi Î954'te verdik. O gün bugündür de göçmeyi bekliyoruz. Onun için kimse evine yıkılsa bile, bir çivi çakmıyor" diyor. Muhtar Mustafa Çalışkan ile köye iniyoruz. Köyun yollan çamur içinde, evlerin yarısı yıkık. "Ük dilekçeyi 1954'te verdik" diyor. Çalışkan, " O gün bugündur de goçmeyi bekliyoruz. Onun için kimse evine yıkılsa bile bir çivi çakmıyor." Evlerden fırlayan çocuklar sarıyor çevremizi. Son yıllarda beşon kez göç sorununu çözmek için aralannda para toplayarak Ankara'ya gittiklerini anlatıyor köylüler. Topraktutanlılar pek öyle tuttuklannı bırakacak gibi değiller. "Ya biz bulursak, göçürür müsünüz?" diye sormuşlar. Genel müdürlüktekiler pek öyle olasılık vermemişler ki "Peki, bulun bakalım. Bulursanız göçiıniriiz" demişler. Sağa sola haber salmış köylüler. Sonunda bulmuşlar da... Kınkhan yakınlarında belediye sınırlanna komşu, doksan dört dönüm hazine arazısi. Yeniden gitmiş Ankara'ya Çalışkan, "Biz yeri bulduk" diye. Ancak Ankara'dakiler bundan pek hoşnut olmamışlar. tşi geçiştirip, "Biz size haber yollanz" diye geri göndermişler Çalışkan'ı. Şimdi Topraktutan köyluleri göçmek için yollanacak haberi bekliyor. Sınınn çizilmesinden, Suriye'deki topraklannın kamulaştınlmasının ardından, Topraktutanlılara en a&r K uhtar Mustafa Çalışkan en çok "Şu kaçakçılık işini bir anlatsana deyince gülüyor. Yıllarca iç içe yaşamış kaçakçılıkla. O günlerin "hassas konusu"na "önceleri öküz ve tuz kaçınrlardı Suriye tarafına" diye başlıyor. let de sözunü tutup toprak vermiş Amik'ten. Daha once toprak için her gun Suriye'ye geçen Topraktutanlılar, bu kez de Kınkhan yakınlanndakı Amik ovasına göçmüşler. Başlamışlar yeni topraklannı ekip biçmeye. Tam Amik'te duzen tutturacaklarken birkaç kişi çıkmış ortaya. "Bu topraklar bizim. Babalarımızdan miras kaldı" diye. Sonunda mahkemelik olmuşlar. Topraktutanlılar davalannı yitirmişler ve Amik ovasındaki topraklarından çıkanlmışlar. Yine tutacak toprakları kalmamış Topraktutanlı ların... Biz, köyden aynlırken arkamızda el sallayan, sınır kapısından bir an önce goçmek isteyen kadınlar, çocuklar ve yaşlılar bırakıyoruz. Kurulduğundan berı toprak tutamayan insanlar gözden yıterken, geriye "lelboyuüda yâşamak zor" tablosu kahyordu. SÜRECEK dönmeden Altınözü'ne geçerlermiş zeytin toplamak için. Yani bir tek tütun zamanı köyde kalırlarmış. Onun dışında surekli göç halindeymiş Topraktutanlılar. Otuz yıllık göç beklentisine dayanamayıp, evleriyle topraklarını yok değerine sattıktan sonra elli aile Yayladağı'na, kırk aile iskenderun'a, otuz aile de Antakya ve Kırıkhan'a gitmiş bile. kimbilir neler çıkardı' diye bir soru takılıyor. Ama belki de bu sorunun yanıtı hiç alınmayacak. Hepsınin yazgıları daha çok kuçük yaşlarda çizilmiş; Topraktutan'da doğmuş, Topraktutan'da büyüyecekler, tutun zamanı tarlada, pamuk zamanı Çukurova'da ve Amik'te ırgat olacaklar, dönuşlerinde Altınözu'nde zeytin topladıktan ionra toprak damlı, yarısı yıkık evlerinde zor bir t^Çim surdurecekler Topraktutan köyluleri, yakın zamanda kendi olanaklarıyla bulduklan yere devlet tarafından taşınmazlarsa her evden fışkıran onlarca çocuğun yazgısı, bir sınır köyunde buyuyen dedelerinden ve babalanndan pek farklı olmayacak. Okula gıtmekten tarımsal uretim yapmaya değin her şey guç Topraktutan'da. Köyün en guç zamanı da bankalara olan kredı borçlarının ödenmesinde yaşanıyonnuş. Koyluler borçlarını denkleştirip verene dek çalmadık kapı bırakmıyorlarmış. Çunku koyde herkes birbirine "müteselsil" kefil; eğer bir kişi borcunu odemezse bir daha Topraktutanlı hiçbir uretıcı Çocuklann hiçbiri okula gidemeyecek Köyun gençleri de surekli olarak "geçim arayışlan" içindeydiler. lstanbul'a gitmişler, ancak yapacak iş bulamamışlar. Ne ortaokul ne de sanat okulu eğitimleri var. En fazla ya hamallık yapabilirlermiş >a da bir lokantada bulaşıkç:!ık. Çoğu geri dönmüş. Bu arada Yayladağı nda bv.kç,!ık sınavı açılmış Koydeıı >r mi altı genç girmiş sına.a. Ancak hiçbin kazanamamış. Bırıncisi, torpılle oimadığı için, ikıncısı deeğıtimleri... Yayladağı'nda iki yüz elli bin lira olan ineğın Suriye'deki fiyatı dört yuz bin lira. Turkiye'de beş bin lira olan beş kiloluk margarine SuriyeHler otuz bin lira ödemeye hazır. Bu da doğal olarak sınır köylerine "Hayvan besleme ve yiyecek kıatlaması" getirmiş. Kimin ne aldığı, ne kadar hayvan beslediğı sıkı sıkıya denetleniyor. Yörede buyuk ölçude onlenen kaçakçılık, Hatay Valisi Sami Oytun'a göre yön değiştirerek boncuk getirmeye yönelmiş. Ne margarin, ne okuz, ne de boncuk kaçırmayı herkes göze alamıyor artık. Çunku işin riskı çok. Gerçi Hatay yöresindeki Suriye sınınnda mayınlı alan, dıkenli tel ve beş yüz metrede bir nöbetçi kulesi yok. Ancak sınır karakollan, hiçbir fiziki onlem olmayan bölgede sıkı bir denetlome yapıyorlar. Koylere yakın alanlarda da birkaç metre genişliğinde iz tarlası... Yayladağı'nın Suriye'ye bakan sının boyunca Turkıye, jandarma karakollan kurmuş. Çok sayıda da asker gece gunduz demeden sınır boyunu beklı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle