19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 EYLÜL 1987 KÜLTÜRYAŞAM CUMHURİYET/5 ÎSMAÎL GÜLGEÇ SEVEMA ATİLLA DORSAY HAYVANLAR Ayrmtılarla örülmüş bir senaryo ve usta işi bir sinemasal anlatım Almanya 40 MetreUnre Yönetmen: Tevfik Başer / Senaryo: T. Başer / Görüntü: İzzet Akay / Müzik: Klaus Bantzer / Oyuncular: özay Fecht, Yaman Okay, Demir Gökgöl /(Emek, Gazi) "Almanya 40 Metrekare"nin kahramam Turna'nın yüzü de kuşkusuz sinemasever belleklerimizdeki yerini alacak... 80dakikalık bir kuçük film içinde böylesine canlı, yaşayan, unutulmaz bir başkişi yaratabilmek, filmin erdemlerinden biri.. Ama tek erdemi değil kuşkusuz. Yine 80 dakikahk kuçük bir film içinde, yalnız kırsal kesim Türk toplumundaki acımasız kadınerkek ilişkilerine değil, kendilerini 2 ayn toplumun, iki farklı kültürün kesişme ve çatışma noktaJannın tam göbeğinde bulan kırsal kesim insanımızın dramına da boylesine ışık tutmak, az ba40METREKARELİKDVNYA FUmde, 40 metrekarelik bir odada kendine kuçük bir dünya şarı değil... "Almanya 40 Metrekare"nin yaratma çabasındaki Turna'yı özay Fecht canlandvnyor. anlattığı olayın (köyden getirdiği kansını 40 metrekarelik eve ce aynntılarla örülmüş bir senar gelen kadına karşı acımasızhğı dır... Değil mi ki Turna, avlunun kapayıp, sokağa bırakmayan yo ve ekonomik, ama usta işi bir ve tüm bunlardan sonra, Tur karşı penceresindeki o kuçük Alköylünun öyküsünün) biraz sinemasal anlatımla, bizi anlat na'nın 40 metrekare içinde ken man kızıyla bebekler aracılığıy"aşın", " u ç " bir durumu söz tığı "özel dunım"dan alıp, her disine bir küçücük dünya oluş la da olsa bir iletişim, konuşma konusu ettiğini, böyle olaylann gerçek, has sanat yapıtı gibi in turma çabalan... Bütun bunlar, özlemi, sevgi ve yer yer ironi doyok denecek kadar az olduğunu, sanın özüne, insan nıhunun ve beklendiği gibi, bir gerikalmışlık lu bir iletişim kurabilmiştir... Türk insaıuru yine en "ilkel" bi bilincinin derinliklerine doğru melodramı oluşturmuyor. Çün"Almanya 40 Metrekare" yeçimde, en katı ve "vahşi" ilişki ğötürüyor. Turna'nın köyde, kü Başer, ince gözlemlerle, yal ni bir yönetmeni haberliyor. leri içinde gösterdiğini söyleyen kendisinin suretini kırrruzı yeme nız belli, açık bir gerçeklik duy Tevfik Başer'le tanışın... Yaman ler çıkacaktır kuşkusuz... Ve ör niyle çevrilen taşlarda görüp se gusunu değil, aynı zamanda Okay ve özellikle Öıay Fecht'in neğin film, hiçbir zaman TRT ven gerçek sevgilisinden aynlıp, iyimserliği, umudu dafilmine birinci sınıf oyunlannın ve tzwt programlanna da giremeyecek babasının onayıyla "gurbetçi" sindiriyor. Çünku Dursunlara, Akay'ın filme müthiş katkıda tir. Ama bütün bunlar filmin Dursun'a kan olması, Dursun' anlayışsız Almanlara, her şeyin bulunan, daracık bir mekân içinözelliklerini azaltmıyor, önemi un daha zifaf gecesinde ortaya karşıkarşıya getirdiği iki ayn de hacimleri, ışıkgölgeyi olağani, düzeyini düşürmüyor. Çün çıkan hastabğı, sağlıksız cinsel kültür insanlarının farkhlığına nüstü kullanan kamera çaiışmakü Tevfık Başer, alabildiğine in liği, yılların şartlanmışlığından karşın iletişim umudu hep var sımn da keyfine varın derim. Tevfık Başer'in "Almanya 40 Metrekare"si KİM KtME PIIM DUMA BEHIÇ AK P Î K N t K PİYALE MADRA Yabancı sermaye "video kaymağı" yemeye mi geliyor? Videoculuk, sinemanın cesedi üzerine kurulamaz Geçen 5 eylül günü Sinema, Video ve Müzik Eserleri Yasası yönetmeliklerinin tanıdığı en son süre de sona erdi ve videocular, raflarındaki yasal olmayan kasetleri tasfiyeye giriştiler. Böylece Türkiye de, sinemayı, üretimi ve sermayeyi korsan yağmasına karşı yasal olarak koruyan "uygar" ülkelerin arasında yer aldı. Yine aynı kararla birlikte, yabana (Amerikan) dev film şirketlerinin Türkiye piyasasına girişi de baş gösterdi. Warner Bros şirketi, bu alanda başı çekti ve Türkiye temsilciliğini açtı. Bu arada, aralannda en yeni, dumanı tüten filmlerin de bulunduğu bir liste yayımladı. Aynı biçimde, 2 büyük yerli video şirketi de şu anda çevrilmekte olan birçok önemli, ilginç Türk filmini içeren geniş listeler yayımladılar. Ama yayımlanan tüm bu Hstelerde, bu filmlerin sinemalarda da gösterileceğine değgin hiçbir bilgi yoktu. Sanki sinema ölüp cenazesi de kalkmıştı Türkiye'de.. Sanki Türkiye, dünyada kişi başına en çok videoya sahip olan, ama buna karşılık hiç sinema salonu bulunmayan Kuveyt, Suudi Arabistan vb. ülkelere dönmüştü!... halıya çıkan, ciddi, önemli filmler için söz konusu.. Yoksa yalnızca video için çevrilmiş aburcuburfilmlerdışarda da var, bizde de... Bu fılmleT zaten ucuza çıkıyor, bu açıdan kendini kolayca finanse de ediyor. Ama asıl buyuk kazançlar, gerçek "altın yumurtlayan tavuk"lar, kitle iletişim araçlanmn dikkatini çeken, onun konu edindiği sinema filmleri araahğıyla sağlanıyor. dışardaki örnekleri, bize bu işin böyle yiirümesi gerektiğini gösteriyor. HIZLI GAZETECİ NECDET OTURPUM , EUMPEKI PIUilLEfii, 6ORPU6ÜM C£5E9j POM0AYI. UEVTEÜ fiLAH (f&eiRA PÖKTt/M.. ŞEN Hostradamusiak"» kayıp mücevherier şimdi ^ £ Yabancı sermaye Warner Bros'un Türkiye temsilcisi, "Türkiye'de sinema izleyicisi çok az. Insanlar video izlemeye alışmışlar. Bu yüzden ilk defa burada mekanizmayı tersinden kurduk" buyurmuş (Milliyet, 26 ağustos). Evet, Türkiye'de sinema seyircisi az. Ama niye az? Yıllar yıb devlet, yerel yöneticiler ve sinemacı takımının kültür hayatımıza adeta ihanet düzeyindeki bilgisizlik ve becerik Video gösteriminin yetersizliği Bunun örnekleri bizde de görüldü. Sinemadan önce videoya nemacılığı canlandırmak gerekiyor. ölü bir sinemacılık üzerine sağlam, canlı bir videocuiuğun kurulması da mümkün değil.. Isterseniz listenize Stanley Kubrick'in son filmini koyun (Warner Bros'un yaptığı gibi).. Bunu sinemada çıkarup gerekli eleştirmen, basın, kamuoyu ilgisini sağlamadımz mı, alabileceğinizin çok daha azıyla kalırsınız. Üsteİik, yabancı sermayenin sinema alamna hiçbir ciddi yatınm yapmadan gelme hevesi, onun var olan hazır video pazannın kaymağım yiyip gideceği kuşkusunu da getirmiyor değil... ÇİZGİLİK KÂMtL MASARACl Yıllardır uygulanan yanlış kültür politikaları sonucu yalmzca 250'ye düşen sinema salonuna karşın 2 milyon kadar video cihazıyla Türkiye'nin yabancı sermaye için öncelikle video açısından ilginç bir ülke olduğu gerçeğini yadsımaya olanak yok. Ama bu Kuveyt vb. ülkelere doğru gidiş acaba en sağhklı gidiş mi? Sinema için, sinema salonları için yatırım yapmak, sinemacılığı canlandırmak gerekiyor. ölü bir sinemaaiık üzerine sağlam, canlı bir videocuiuğun kurulması da mümkün değil. verilen kimi yerli filmler, ancak sinemalarda gösterilip adlanndan söz edildikten sonra gerçek anlamda iş yaptılar.. Önemli kimi Avrupa filmlerini (son Fellini, Scola, Maselli vs'ler) getirten bir şirket ise, geçenlerde bu filmlerin video piyasasında yeterince ilgi görmediğinden yaiunıyordu. Görmez elbette.. Çıkar o filmi piyasaya, basın ilgilensin, kamuoyu oluşsun, böylece o film birkaç yüz bin sinema seyircisi aracıhğıyla milyonlarca potansiyel video seyircisini de elde etme şansına kavuşsun.. Bilmem, ama sızlık ışbırlığ.ı, ortada tüm seyredecek sinema salonu mu bırakü? Gözümüzün önündeki en guzel, üstehk tarihsel değeri olan salonlar hamervah sermayeciler eliyle pasaja çevrüirken, gün geçmiyor ki bir Anadolu kentinden.kasabasından da kapanan salonlarla ilgili haberler gelmesin... Ama Türkiye "bu mekanizmanın ilk defa tersinden kuruldugu" ülke olmayı hak etmiyor. Her şeye karşın henüz bir Kuveyt veya Suudi Arabistan değil burası... Sinema için, sinema salonlan için yatınm yapmak, si Kimi örnek almalı? "Ev sinemalan" sağhklı çözüm mti? Yıllardır uygulanan yanüş kültür politikaları sonucu yalmzca 250'ye düşen sinema salonuna karşın 2 milyon kadar video cihazıyla, Türkiye'nin yabancı sermaye için öncelikle video açısından ilginç bir üİke olduğu gerçeğini yadsımaya olanak yok. Ama bu Kuveyt vb. ülkelere doğru gidiş acaba en sağhklı gidiş mi? Sinema salonları nostaljisi, büyük ekran avantajlan, geleneksel film seyir biçimlerinin üstunlüğü gibi defalarca yazdığım şeyleri yineleyecek değilim. Daha çok şunun altını çizmek istiyorum: Video aygıtlan ne denli çoğalsa, insanlar "evde snema" olayına ne denli kapılsalar da, salon sinemacıhğından vazgeçmek mümkün değil. Çünkü ev sinemalan da ancak salon sinemacılan sayesinde, daha açıkçası onun gölgesinde yaşıyorlar. Tüm gelişmiş ülkelerde, bu böyle oluyor. Filmler önce sinemalarda gösterime çıkıyor, ilgi uyandınyor (veya uyandıramıyor), uyandıranlar üzerinde benzersiz bir reklam birikimi oluşuyor. Eleştiriler yazılıyor, resirnler çıkıyor, kulak reklamı işliyor. Ve ondan sonra insanlar, adını duyduklan filmi ahp evlerinde seyretmek istiyorlar... Dünyanın en ilginç filmi de olsa, sinemasal gösterim/tanıtım fasadından yararlanmayan bir filmin videoda ilgi görmesi hemen hemen mümkün değil. Batılı sermayeci, filmi önce sinema, sonra videoda pazarlamakla, hem iki katlı bir kazanç sağhyor hem de video kazancını güvence altına alıyor. Bu, elbette ki pa Videoya, sinemaya veya televizyona karşı olmak, günümüzun gitgide çapraşıklaşan kitle ileüşimi ve kitle iletişim araçlarının karmaşık ilişkileri bütünü içinde fazla bir anlam taşımıyor. önemli olan şu: Görsel bir çağdayız, bu çağa çoktan girdik.. Bu çağ içinde tüm iledşim alanlannın yeniden gözden geçirilmesi, ihşkilerin sağhklı bir tabana oturtulması, sinema, video, televizyon ve ufukta gözüken yeni teknolojik olasıhklann (kablolu TV, uydu yayınlan, vs.) dikkate alınarak bu konulara yeni yaklaşımlar getirilmesi gerekiyor. Bu arada örnek olarak da gelişmiş Batı ülkelerini almak, herhalde, kişi başına ulusal gelir açısından son derece gelişmiş de olsalar, yine de gerçek anlamda gelişmişlikleri, çağdaşlıklan kuşkulu olan kimi Doğu ülkelerini örnek almaktan daha iyi.. Tüm bu ilişkilerin alabildiğine karmaşıklaştığı ve yabancı sermayenin de iletişim alanına el attığı şu günlerde, bu duşünceleri açıkîamayı yararlı ve gerekli saydık... AĞAÇ YAŞKEN EĞÎLİR KEMAL CÖKHAS Yönetmen Mervyn Le Roy öldü 8 7 yaşında ölen Amerikalı yönetmen Mervyn Le Roy, sırasıyla aktörlük, kostümcülük, kameramanlık, senaristlik ve nihayet yönetmenlik yapmıştı. Le Roy, aynı zamanda Ronald Reagan 'ı Nancy'yle tanıştıran adamdı. Kültür Servisi Amerikalı yılında VVarner Bros'un yanınyönetmen Mervyn LeRoy 13 ey da yöneimenliğe başladı. lül pazar günü kalp yetmezliği 1930 yılında Edward G.Rosonucu Los Angeles'ta öldu. binson'un oynadığı, sesli sine1900 yılında San Francisco'da manın ilk önemli polisiye filmi doğan LeRoy, 12 yaşında aktör kabul edilen "Kuçük Sezar lüğe başladı. Hollywood'a Little Caeser" ve Amerika'daki 1919'da kostümcü olarak adım cezaevlerinin işleyişlerini konu atan daha sonralan kameraman alan, Paul Muni'nin başrolünu ve senarist olarak sinema çahş oynadığı "Ben Bir Pranga Kaçamalarını sürdüren LeRoy 1927 gıyım Je Suis un evade ile adı TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAIS 18 f3 PA BUGUM,UNLÛ FRAKiSIZ PJZJKÇ/Sİ LEON FOUCAUfr(HJta3) 18 Eylül Foucaufl FIZIKÇf FOUCAULT.. POĞOU. 8£ÜKLı gıe ÖG*S£AJlM GofZAAebEU KBMOlfJı Y£Tif' nı duyurdu. Hemen hemen her TIRBN FOUCAULT, DÖMeU Ay/UACA/2 YA&OtMIYtA ÇEŞİTLİ türden film yapmış olan Mervyn SAYDAM O£TAML4eDA /f/SW HfZJNI ÖCÇEI&EK İLK KE2. LeRoy muzikal komedı türunde, ÇE/OU/Ş7İ. BuMU, DEGİpfC MANYETIİC AIANBusby Berkeley ile ortaklaşa çekET&SlMDEta İLErHEfiJLEGDE MEYDAUA GELEN ELEfCtiği "Altın Arayıcılan Les T&K AK/MLAR.IMI BULMASf IZLEDİ. FOUCAULT, ££VCV AOIYLA Chercheuses d'or", "Kral ve AMLAU "FOUCAULTSAfSKACt * İLE £ALlNIM DÜZLEMİNlN HARESoytarı Le • Roi et La KBT ETTIĞIMl, 8ÖYLEC£ PÜMYAfJlN KEAJDİ EKSEUl ÇEVRESİNFigurante" ve "Skandal KorkuPE PÖUbÜSÜAJÜ KANmAMlŞ, BUMUM İÇtN fUILLAM'fLt su La Peur du scandale" adlı fılmleriyle başarı kazandı. B'R ALET OLAU "CAY&OS*:OP"U VAPMIŞT<. SOtJ OLA/BAK DA, TELEStcoPLARDA AİULLAMI1974 yılında "Take One" adlı kitabında anılarını toplayan LAAJ YAAlSınCf AYNALAR. Üi*ef21ND£ ÇAUÇMervyn LeRoy 30'lu yıllann soMffTI.. nunda dramatik filmler yaptı. Bunların arasında "Madame 50 YIL ÖNCE CumhuriYet 18 Eylül 1937 19371987 Curie", "Unutulanlar Les Oubles", "Tokyo Üzerinde 30 edilmişlerdır. dehasmın mahsulu olduğunu menşe, kültür ve tarihlerine Tarih kongresi Saniye Trente Secondes sur Macar profesörü doktor Feher dair araştırmalarda bulunmak müdafaa ettim. hazırlığı Tokyo" sayılabilir. Yönetmen Geza dün kendisile görüşen bir üzere 15 sene evvel beni 1950'li yıilarda ise "Ko Vadis", Tarih kurultayına iştirak Bulgaristana göndermişti. Eski arkadaşımıza şunları "Canavar Tohumu La mauvaetmek iizere dıin bir Macar, TürkBulgarların payitahtı söylemiştir: ise Graine" adlı fılmleriyle adınbir Fransız ve bir Yunan olan ve halen Pliska adı verilen " Uzun seneler'denberi dan söz ettirdi. profesörii daha şehrimize yerde harfıyatta bulundum. Bu Macaristanda Türk tarihi Mavi 3iletleri gelmişlerdir. Türk Tarih munasebetle şimdiye kadar LeRoy, a"ynı zamanda Ronald hakkında tetkiklerde Cemiyeti erkanı tarafından oraviNiz neşrettiğim 29 adet eserde Reagan'ı, oyunculuk yaptığı sıbulunuyorum. Macar Maarif karşdanan profesörler Bulgar devletinin doğrudan &$ ralarda şimdiki karısı Nancy'yle Nezareü Pruto Bulgarların, Tokatlıyan otelinde misafir tanıştıran kişiydi. /•.!•.*>. eski yani eski TürkBulgarların doğruya Turk teşkilat
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle