19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER lamaktansa, sozun beni sanp sarmalamasını ve beni, her turlu olası başlangıcın çok otelerine taşımasını isterdim. Konuşacağım sırada. kımligi bulunmayan bir sesin benden epey once soze başlamış olduğunu fark edivermek ne hoş olurdu! O zaman sozcuklerı baglamak, cumleyi surdurmek, kendisini, sanki bir an için, askıda tutarak bana işarel vermişcesine yarattığı boşluklann arasına, hiç kimsenin fazlaca dikkatini çekmeksizin verleşivermek veterdı bana. Boylece başlangıç olma>acaktı ve soylemin kendisinden ka>naklandıgı kişi olacak yerde, onun uza>ıp gidışinın rastlantısallığında. zayıf bir boşluk, olası eriyişindeki bitiş noktası olacaktırn. Benim arkamda (çok önceden soze başlamış, soyleveceğım şeylerı onceden soylemış) bir sesin şoyle demesini isterdim: Surdurmek gerek, ben surduruvorum, surdurmek gerek, sozcukler olduğu surece onları sovlemek gerek..." Belkı de Foucault'nun başlamaktan korktuğu ızlenımını edindınız bu sözlerden. Bence oyle değıl Guç anlaşılır bır yazar olarak bılınen Mıchel Foucault, belkı de her sozun daha önce başlamış olabıleceğını anlatmak ve kendısının bu soyleme >arıdan katıldığını behrtmek ıstıyor Oyle mi dersınız'' Belkı ue yazar, başlamanın gereksızlığını vurguluyordur. Başlamak her bakımdan yukumluluk ve sorumluluk getırır ınsana Çunku başlayanın, dayanacağı bır geçmışı yoktur, başlamanın korkutucu yanı budur Dıyelım felsefe tarıhınde, Platon'u bır >ana bırakırsak, butun duşunceler bır öncekınden kaynaklanır (Iyonya duşunurlerını saymazsak) Cıcero, "Felsefe demek Platon demektir, ondan sonrası ya Platon yorumudur, ya da Platonculuga karşı bir soylemdir" demıştı Oyle ıse, duşunen ya da konuşan, bu suremın neresınde bulunduğunu saptamak zorundadır. Hıçbır zaman başlamak yoktur Foucault'nun, "Sozcukler olduğu surece onları so>lemek gerek" sözune gelınce. burada gerçekten onemlı bır sorunla karşı karşıya gelıyoruz: Var olan sozcuklerı ılle kullanmak zorunda mryız? Evet, bızım duşunce çevrenımızı açan ve boyuna genışleten sozcuklerdır, onlar kullanılmamış hazıneler taşımaktadırlar Bız yalnızca onlarla yaşıyoruz, duyguduşunce sandığımız butun ruhsal olaylar, gerçekte sözcuklerden başka bır şey değıldıı. Ayrıca, bunlar dışında, so>lenemeyenler, soylenmemelıdir, çunku soylenemezler. (NVıttgenstein'e yaklaştık) Bız dılın buyruğundayız, hatta onun kölesıyızdır Oyle ıse söyleme yarıdan katılabihnz Bu, rahat ettıncıdır Muzıktekı "kanon" gıbıdır söyleme katılmak, hiç korkmayalım, tumce tamamlanır Bu yazıda ele aldığım konu, anhyorum kı tam tersıne dondu; başlamanın değıl, bıtirmenin önemli olduğu sorunu ortaya çıktı Yalnız şurada anlaşabıhrız kı ben de yazımın başlangıandan ben, başlamanın guçluğu konusunu işlemek ıstıyordum (Bu yazıya nasıl başladığıma, başlayabıldığıme şaşıyorum ) Ben ayrıca sozu bıtirmenin, soze başlamaktan daha guç olduğu kanısındayımdır Foucault'nun bu sozlennı okuduktan sonra anladım kı başlamaktan değıl, katılmaktan yanayım. Konuşurken hıçbır konu açmam, konu açılsın dıye beklerim Eğer konuyu ben açmışsam, derım ki kimsenin duymadığı bır ses onu benim kulağıma fısıldamıştır ve sozcukler, o bıtmez tukenmez dağar benı beklemektedır Şımdı Foucault'yu bır yana bırakarak, ben gene başlamağa, başlamanın guçluğu ve önemi konusuna döneceğım. İlânı aşka başlamak önemli, fakat guçtur. "Senı sevıyorum" ya da "Sızı sevıyorum" sözlerini, ne zaman, hangı sesle, nasıl bır durumda söyleyeceksınız? Başbaşa kaldığınız bır sırada, dıyelım kı sevdığınız de sızden bu sözu duymak ıstıyor. Işte çok önemli ve guç olan yere geldık. tçtenlıkli misiniz, yoksa ıçtenhği taklıt mi edeceksıniz'' Sözcuklenn taş gıbı ağır olduğunu böyle zamanlarda anlarız. Bırakamıyorsunuz kendınızı onlara, sözcuklenn sızın dışınızda bır kımlıklerı olduğunu anlıyorsunuz. Bır kekemesınızdir artık, sozu tersine çevınrsenız belkı rahat edeceksınizdır. "Sevıyorum sızı" deyın, bıtsın gıtsın! Evlılıkte zifaf gecesı olayı da konumuzun ıçıne gırıyor. Heyecanı, korkusu ikı yanca da bılınen bu geceyı, ne edıp de doğallaştırabılirız? Bu konuyu ışleyen bır romarunda A Maurois, ılk geceden korkan, yenı evlı bır kızın duşunduğü dınsel bır masalı ele alır: Musa Peygamber, kabılesını bır akşamustu vaat edılen topraklara getırmış ve bır tepeden oraya bakarlarken, "Hadı topraklanmıza gırelım" dıyen yoldaşlanna, "Hayır, bu geceyı burada gecırehm, aç gözlulük etmeyelım" demış. Nasıl olsa gıreceğiz, yok mu ya! Ilk gece korkusundan tutukluğa uğrayan guveyiler vardır Bunlara Erzurum'da "Sevındınk oldu" dedıklerinı duymuştum. Yazımı bıtıremedim. 18 EYLÜL 1987 Başlamanın Güçlüğü ve Önemi MELİH CEVDET ANDAY Paul Valery, ilk dıze ıçın şu onemlı sozu söylemıştı: "Ilk dize tannnındır ya da esinin; ondan sonrası matematiktir." Bu tumcedekı "tann" ve "esin" sozcuklerı bır anlamdadır Başlamanın onemı \e guçluğu bu oraekten de anlaşılıyor Baudelaıre'ın başlaması (demek ılk dızelen), bu yuzden olacak, çok unlenmiştır, ılgı çekmıştır. Bır akıl ve planlama ışı olan duzyazıda da boş veremeyız pek başlamaya. Ilk tumcesı bızı kavrayıp çeken duzyazı urunlerı, ılgımm daha baştan uyandırmış demektır, sonrası bır araştırmadır artık, onunla birlık olur ya da olmayız, önemli değildır. Sonu merak ettıren duzyazı urunlen ıçınde pohs romaru başta gelır, ama bu yuzden olacak, o romanı bır daha açıp okumayız. Katil bellı oldu mu, o kıtap artık tumden bitmıştır, kapanmıştır Platon'un dıyaloglarında konu, butun açıkhğı ve ılgınçhğı ıle daha başlarken ortaya atılır, sız de konuşmacımn (Sokrates'in) mantığına uyarlanarak, sorunu onunla birlıkte araştırmaktasınızdır artık Savaşlarda, başlamanın, gınşımı ele almak anKımı dıyaloglarda ıse Sokrates sızi bellı bır sonulamında buyuk önem taşıdığını Napolyon'un bır ca goturmez, göturemez. Bunlara "Sokratık dıyasözunden bılıyoruz "Niçin mi hep ben loglar" denıyor. Oyle ıse dıyebılıriz kı başlama, bıtırmeden daha önemlıdır kazanıyonım" demış, "Diışman girişimi hep bana bırakıyor da ondan. Karşımdakıler, hep benim Muzıkte, başlamanın önemı eskıden berı bılınır, başlamamı beklıyoıiar, boykce de savaşı daha başhatta yönetmenın en onemlı ışı, özellıkle ılk dotan >itiri>orlar." Mustafa Kemal Paşa'nın Buyuk nemlerde başlatma ve bıtirme ıdı. Çokseslılık guçTaarruz'da yaptığı da bu değıl mıdır? Savaşta gerı lendıkçe ve çalgı sayısı çoğaldıkça bu görev surekçekilmenın de bır yerı, gereğı vardır elbette, ama lıleştı. Armonımn gıtgıde daha ağır basmasındangınşimı ele almak ıçın en ıyı zamanı beklemek andır bu. Armonı orkestralarında, temaların bırbırı lamınadır bu. Nıtekım uzun koşularda usta atletarkasına sıralanmasından öturu, muzık sankı ıkıler, hemen kafılenın basına geçmek ıstemezler Unde bır yenıden başhyor gıbıdır. Çalgıların partıslu atlet Nurmı, yanından gelıp geçen rakıplerıne yonları, her çalgıcı ıçın boyuna yenıden başlamabakmazmış bıle, gözu hep elındekı kronometrede yı gerektınr. Bu açıdan baİulırsa, orkestra şefi, bu olurmuş. Bu bakımdan onun kendı kendısı ıle yayenıden başlamalann yöneücısı sayılabılır. Tek seslı nştığı soylenebılır. (Hangı alanda boyle değıldır kı muzıkte yönetıcı kullanılması, bu bakımdan, gebu!) reksızdır Tek sesh muzığı tefle başlatır ve tefle sona erdırebılırsınız. Şıır yazmanın belkı de en guç yanı başlamakta, Mıchel Foucault "Soylemin Duzeni" adlı yapıhadı dıyelım kı ılk dızeyı ya2rnaktadır O ılk dıze tında (Çev. Turhan llgaz) bır dersıne başlarken ozana gideceğı yerı göstenr de ondan Çunku hıçşoyle dıyor. "Bugun yapmak zorunda oldugum kobır şıır, planlı olarak yazılmaz. Ozan şurı göturnuşmada ve burada belki de \ıllar bo>unca yapduğu gibı, şıır de ozana yol açar Ben ışte bunu mak zorunda kalacagıra konuşmalarda, hiç kimduşunerek, bir konuşmamda, "Şiirimi, yazarken seye sezdinneden eriyip gitmeyi dilerdim. Soze başya da yazdıktan sonra duşunurum" demışımdır. Roma'daki Dunya Atletızm Şarapıyonası'nı buyuk bır coşku ıle ızledım TVde. özellıkle yuz metre koşuda Ben Johnson'ın 9.83'le kırdığı dunya rekoru unutulmayacak bır olay olarak kalacak benım içm. Bu rekorun on yıl geçılemeyeceğı soylenıyor. On yıl sonra geçilse geçılse 9.83'ten kaça ıner? Insan gucunun sının bır yerde duracaktır elbet, o zaman da samnm, atletızmın kımı dalları olımpıyatlardan kaldınlacaktır. Ben Johnson'ın bu ınanılmaz başarısını, kimı uzmanlar, çıkıştakı ustalığı ya da becenklılığı ıle açıkîıyorlar. Başka bır deyışle; başlama, en önemli rolu oynamıştır bu yarışta Başka bır örneğe başvurahm; bayrak yarışında, bayrağı alacak olan atlet, daha arkadaşı ulasmadan, koşuya başlar ve geri uzattığı bır elıyle, koşarken kavrar bayrağı, yoksa buyuk açık verırdı, çunku bayrak yarışında koşu boyuna baştan başlamaktadır. Oyle ıse once başlamak, sonra bayrağı kapmak. PENCERE Filipinci Demokrasi?.. 1919'da "bağımsızlık" Turkiye'de uzak bır düşlemdi. Mütareke'nın kapkara yillannda, çoğu aydın, buyük bir umutsuzluğun çukuruna yuvarlanarak "Amenkan mandası"na sığırv mak eğılımıne kapılmıştı Halıde Edıp 10 Ağustos 1919'da Mustafa Kemal'e yazdığı mektupta akıl öğretıyordu: "Fılıpın gibı vahşi bır ülkeyı, kendı kendisini yönetmeye yetkin ve çağdaş bır makineye dönuşturen Amenka bu konuda çok işimrze gelıyor" Halıde Edip'e göre Amenkan güdümüne gırersek, "1520 yri zahmet çektikten sonra gerçek bağımsızlığı kafasında taşiyan" bir toplam olabilırdık Eh, 1919'da Türkiye işgal altındayken, insan karamsarlığa kapılarak Amenkan güdümünü isteyebilirdi; düşman çizmesının mahmuzlan Istanbul'da ve Anadolu 1 da şakırdıyordu. • Anılanmızda Filipinler'ın ıkıncı yaprağı, 1960'larda açılıyor. 27 Maytstan sonra Turkiye'de bir küHür patlaması yaşanmıştır. Sankı dünya yenıden keşfedılıyordu. Fıkır yasaklarının ambargoları devrimle bır ölçude yıkılınca, sola açılış sürecı başladı. Ulusal bağımsızlık, emperyalızm, devrım, demokrasi, çağdaşlık, ekonomik kalkınma kavramları enıne boyuna ınceleniyor, ıçınde yaşadtğımız koşullar aydınlığa kavuşmaya başlayan akkn süzgecinden geçırıhyordu Turkıye'nın Amerikan güdümü aKına gırdiğı bırdenbıre aynmsanmıştı İçinde yaşadığımız çok partili rejım ıse gerçek bır demokrasi değildı? Ya neydı? Cıci demokrasi, göstermeiık demokrası, bıçımsel demokrasi gıbı adlara layık rejımın "Fılıpın demokrasısı" olduğu da vurgulandı. Filıpınler, Amerikan somürgesıydı, Ikıncı Dünya Savaşı ndan sonra sıyasal bağımsızlığı verılen ülkede Vaşington'un güdümünde "vesayet demokrasısı" geçerlıydı 1960'lann coşkulu ve genlımlı yıllarında Turkıye'nın Filipın demokrasısme layık olmadığını, gerçek demokrasıye geçebıleceğimızı umut edıyorduk * Bugün Birteşmış Milletler örgütüne üye kaç devletin başında ahmaklar, uşaklar, alçaklar, küçuk adamlar vardır? Bilemem Devlet yönetenler arasında kaç kışı yabancı guçtenn desteğıyle o koltukta oturuyor^ Hesabını çıkarmak kolay değildir. Ama Playboy dergısının son sayisında eskı Fılıpın diktatörü Markos ve karısı İmelda ıle yapılan röportajı okurken tiksındım, elımı masaya vurdum Tuh, Allah kahretsın!.. Röportajı yapan gazeteciler diyoriar kr "Markoslar'm her ikisi de Filipinler'ın Amenka'ya bağlı olduğu dönemde yebşmişler, çocukluklan o yıllarda geçmış, bu nedenle sohbetımiz sankı Filıpınler, Amenka'dan daha çok Amenka'ymış gıbı, ülke Amerika1 nın bır eyaletıymış gibı geçtı Her ıkısı de gençliklenndekı kölonı (sömürge) mantalitesinı sankı hâlâ taşıyorlardı" Markos 1965'te seçımle ıktıdara geçmıştı, (Çoğu dıktatör önce seçımle ışbaşına geçer) 1972'de orduyu arkasına alıp sıkıyönetım ılan ettı, yırmı yıl halkın canına okudu, aşağılık bır Amenkan uşağıydı. Böyle bır "gerzek"ın koskoca bır ülkeyı onca yıl nasıl avucunda tuttuğuna şaşmaz mısınız? * Şaşmayın! Çunkü Filıpınler zaten Amenkan somürgesıydı; Vaşıngton 1946'da bu ülkenin bağımsızlığını sözde tanırken, güdümünü elden bırakmadı, egemenlığını surdurdü Fılıpınler'e değıl kendımıze şaşıyorum ben, bız tarihımizde sömurge olmadık Altı yüzyıllık Osmanlı ımparatoriuğu son dönemınde yarı sömürgeliğe bır anlamda düştü; ama Ulusal Bağımsızlık Savaşıyla kurduk cumhurıyetımızı Ne Birıncı ne Ikıncı Dunya Savaşı'nda Amenka bızı kurtardı Nasıi oldu da Fılıpınler'e sözde bağımsızlık venkjığı 1946'dan sonra bız Amenka'nın gudümu altına duştuk^ Yönetıcılerimizın içinde gızlı bır Fılıpıncilık eğılımı mı vardı? "Amenkatnınkucağına oturmadan yaşayamayız" fıkrı nereden kaynaklanıyor? ARADA BIR ŞERAFETTtN UZUNER Eski Karayollan Genel Müdürü OKURLARDAN Ecevit'e açık mektup Sayın Bulent Ecevit, bir sosyal demokrat olarak daima sizi destekledim. Sosyal demokrat olup da yaşulıkları dolayısıyla seçim sandığına gidebilecek durumda olmayan tanıdıklan da, size oy vermeleri için, araba Ue seçim sandığına taşıdım. Başbakan olduktan sonra iç politikada bazı hatalanmz oldu. Buna karşın, guzel ve içten konuşmalarımzla ve halka yakın gelen dıs politikanızla size bağlananların çoğunun sevgisini korumayı basardınız. Cezaevinde bulunduğunuz sure içinde Sayın Erdal tnonu'nun size gondermiş olduğu '•'geçmiş olsun" mektubuna verdiğiniz guzel karşılıkta Batıdan ornekler de vererek, bilim adamlarmın politikaya atılmak suretiyle ulkelerine ne kadar yararlı olduklarınt anlatnmz ve Sayın tnonu'nun de sosyal demokrat hareketin başına geçmesinin bir gorev olduğunu kendisine hatırlattınız. Sayın E. tnonu de, eski CHPTiierin de kendilerini bassız hissettikleri bir donemde, belki de sizin etkinizJe, ulkeyi duşunerek ve daima sizinle temas arayarak SODEP ve sonra SHP'nin başına geçti. Sizin bir politikact değil, bir devlet adamı olduğunuza inanan halk (ve sanıyorum Sayın E. tnonu) bu girişimi sevinçle karşılayacağınızı sanmakta idiler. Bugüne kadar geçen sure içinde Sayın Inonu'den gelen butun goruşme tekliflerini reddettiniz. Partiniz namına yapılan beyanlarda tabanda birlesmekten soz ediürken, aynı tabanın surekli tekrarlanan birleşme isteklerine kulaklannızı tıkayarak çeliskiye duştunuz. Daha da kötusu, ara seçimlerde SHP'ye cephe alarak başartsızuğı için çalıştınız ve bunda başarıu olmakla da ovundunuz, Bugüne kadarki tutumunuz butun sosyal demokrat kesimde buyuk bir duş kınklığı yarattu Davranışlarınızın şahsi ihtirastan geUiği kanısı egemendir. Ancak, başbakdnlığımz zamanındaki yağ kuyruklan ve Ankara'daki komursuz geçen kış da unutulmamıştır. Bugun Turkiye'de laiklikten kopan, genciliğe goz yuman ve milli olmayan bır politika izlenmektedir. Bu politikanm önlenmesi için Ataturk reformlarına bağlı butun guçlerin birleşmesi gereklidir. Bu koşullar içinde, ne gibi onerüerle karşılaşüabileceği bile bilinmeden, Sayın tnonu tarafından yapılan on koşulsuz goruşme tekliflerini reddetme size buyuk vebal yuklemektedir. Siz sosyal demokrasi hareketinin onderliğini yapan bir devlet adamı olarak başladınız ve uzun bir sure butun sosyal demokratların umudu olarak kaldmız. Bu umudu boşa çıkarmama yine elinızdedir. Aksi halde adınız Turk politika tarihine, kendi yarattığı sosyal demokrasi hareketini, sırf kişisel tutkuları yuzunden, ulkesini de duşunmeden yıkan bir politikacı olarak geçecektir. Saygılanmla. SACİT SOMEL EMEKLt ELÇt KARANFİL SOKAK, 37/5 ANKARA ve Ulaştırma Ağı Anadolu, çok eskı uygartıklarm beşığıdır Bu özellıği nedeniyte Anadolu, Doğu ıle Batı arasında tarıh boyunca hep köprü görevını ustlenmıştır. Ulaşımda Doğu ıle Batı arasında köprü görevının ışleriığını eksıksız yerıne getırebılmek ıçın gelışmelere koşut tüm ulaştırma sıstemlen Anadolu'da uygulanmıştır. Tarıhı bulgulara göre, Asurlular dönemınde, karayolu ulaşımı Basra'dan Urfa'ya uzatılmıştır. Daha sonraJarı Ipek Yolu olarak adlandınlan bu yol, Anadolu'da kurulan devtetlerın vartık kaynağını oluşturmuştur Bu nedenle Anadolu'ya egemen olan devletlerın en belırgın ve kalıcı yapıtları yol ve konaklama tesıslerıdır Yol ve köprülenyle unlü olan Roma'dan da önce Anadolu'da yol, köpru ve konaklama kuruluşlarmın olması bunun yadsınmaz kanıtıdır. Ülkemızde ulaştırma ağını oluşturan karayolu, demıryolu, denizyolu ve havayolu sistemlennın 1950den bu yana, sosyal ve ekonomık bakımlardan çarpık ve çelışkılı bır gelişme içınde oldukları saklanamaz. O günden bugüne ıktidarlar ulaşımda hep polıtık ıstekler doğrultusunda görev yapmışlar. ekonomik ve sosyal gereklılığı ertelemışlerdır Bu tutum ve görev anlayışı bugün de boyut değıştırerek ınatla surdürülmektedır Etmenlenn çokluğu ve seçeneklenn bırden fazla olması rtedeniyie ulaştırma sıstemlen uzun dönemlı planlama ıle ınşa edilirier. 1962 yılına değin yıllık pianlamalarta yönlendinlen ulaştırma ağı, 1982'den sonra uzun dönemlı planlamalarla yapılmaya başlanılmıştır Nıtekım, Devlet Planlama Teşkılatı Müsteşariığı'nın eşgüdümünde yapılan çalışmalar sonunda Ulaştırma Ana Planı 16 Eylül 1982 gun ve 17814 sayilı Resmı Gazete'de yayımlanarak yürurluğe sokulmuştur Ilk ikı yıl Ulaştırma Ana Planı'na uyulmasına karşın son 3 yıldır Ulaştırma Ana Planı rafa kaldırılmıştır Planla pılavı karıştıranlardan elbette Ulaştırma Ana Planı'na uyulması beklenılemez Sadece otoyol yapmakla ulaşımın ulke düzeyinde çözümleneceğını sanmak, akıl almaz bır büyük yanılgıdır 10 yıllık bır zaman aralığını kapsayan Ulaştırma Ana Planı'nın (19821992) yarı süresıne yaklaşılmasına karşın, köy yolları, il yolları ve devlet yolları düzeyinde yapılanlar planlamanın çok gerısınde kalmıştır Ulaşım yatınmlarının Ulaştırma Ana Planı dogrultusunda yönlendirıldığı söylenemez Son günlerde yoğunlaşan terör otaytarının tamamının yolsuz ve engebelı yerieşım alanlannda meydana gelmesi, önemte üzerınde durulması gereken bır durumdur Karayollan harıtasını önümuze alıp baktığımızda yaklaşık 3 bın kilometre uzunlugunda toprak ve geçit vermez devlet ve ıl karayolunun çoğunun terör olaylannın meydana geldiğı yerieşım alanlannda olduğu görulür Daha dün denecek bır zaman aralığında ulaşımsızlık nedenıyte dııiık ve duzene karşı gelen eşkıya, artık bugün o yörelerde görülmez olmuştur Eşkıya ıle savaşımda ulaşımın önemi hıçbır bahane ıle göz ardı edilemez, ertelenemez. Bu nedenle, zaman alıcı yol yapımına hemen başlanılmalıdır Aksı halde terörle savaşımda başansızlık, başarı ıle eşlendmllr. Buna hıçbır vönetımın hakkı olamaz Bılındığı gıbı, ulaşım adil ekonomik bölüşümü de getıreceğınden yöre halkını da umutlandıracaktır özellıkle GAP'ın, yörenın zenginlığıne katkısının yore halkına adil yansıması, kesinlikle ulaşımla olasıdır. Çevresel etkınliklerte karşı eylemler, küllenır veya ertelenir Nıtekım yıllardır sürdürülen önlemlerle bugüne gelınmıştır. Sadece benzer ve eskımiş etkınlıklerde ısrar etmenın akılcı yolla ılgısı bulunmamaktadır. Ulaşımsızlığın yarattığı ıletışımsızlıkten yararlanan terörıstlenn yöre halkını korkutup sındırmelenne olanak vermemek ıçın çok hızlı bir karayolu yapımına başlanılmalıdır. Terönstlerın etkın olma çabası gösterdıklerı yörelerde, yaklaşık 1000 km. devlet ve il yolu geçit vermemektedır. Bır o kadar da köy yolu aynı konumdadır Yatırım programlannı ıncelediğımızde, tüm söylenenlere karşın, bu yörelerde yol yapım etkınlığı yok denecek kadar azdır Nedenı yeterli ödenek ayrılmamasıdır. "Lafla peynır gemısı yürümez" halk sözü, bu yörede yol yapımı ıçın yınelenebılır Yaptığımız ıncelemelere göre yaklaşık 3 bın km toprak ve geçit vermez devlet ve ıl yolunun yapımı ıçın 1986 birım fiyatlanyia en çok 300 mılyar TL 'lık ek bır yatırıma gereksınme bulunmaktadır Önümuzdekı 3 yıl ıçın, her yıl 100'er mılyariık ödenek ayrılarak ulaşım sorununu 1990 yılında çözüme kavuşturmak olasıdır Yerieşım yerlerının düzenlenmesınden sonra köy yolları içın de benzer bır planlamanın yapılması gereklıdır Boylece sadece Güneydoğu Bölgesı değıl, terorün sıçraması olası öbur bölgelerın de karayolu ulaşım sorunu büyük ölçüde çözumlenmış olur Süper emeklilik ve çelişkiler Kamuoyuna super emeklilik diye yansıyan yeni emeklilik sistemi, gerek emekli olanlar için, gerekse bu yasadan yararlanma hakkına sahip olup da halen çalışmakta olanlar açısından karışıklıklar ve olumsuzluklar taşımaktadır. Hukumetin, kanun çtkmadan ve halkı gereğınce aydmlatmadan, şu tarihe kadar muracaat edenler bu kanundan yararlanır, muracaat etmeyenler yararlanamaz demesi hangi manttklı gerekçe Ue açıklanabilir bilemiyorum. Belirlenen tarihte, bu yasadan yararlanma hakkını elde etmiş olan bir emekli adayı, belirlenen tarihe kadar başvuruda bulunmamışsa bir ay, bir yıl veya ftlan kadar zaman sonra neden başvurabilmek hakkı olmasın? Yasanın koşullarına durumu uyan yuzlerce emekli adayımn kazanılmış haklannın ortadan kaldınlmasına dunyada hangi ulkede ve hangi sistemde rastlanabilir? Hak, hukuk, adalet boyle mı dağıtılacak? Birçok yonleriyle sakat olan bu yasanın Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilmesi mi gerekir, yahut bu aksak yonleri revizyona mı tabi tutulacaktır, bunu ilgili ve yetkiüler bilirler. Fakat sayılarının çok fazla olduğunu sandığım hak sahiplerinin mağduriyetleri ortadan kaldırılmalıdır. Surekli çelişkili haberler ve birbirini tutmayan rakamlar sergilenmiştir. SSK şubelerinden sorulduğunda ise "Biz de neyin ne olduğunu ve nasıl olacağını bilmiyoruz" şeklinde yamtlar aldık. Yasanın iptal edilerek yenıden duzenlenmesin bekliyoruz. MUSTAFA BAŞTAN İZMİT RUHİ SU Dostları, yakınları, sevenlerı ölümünün ikınci yıldönumünde birlikte olacağız. 20 Eylul Pazar Saat 11 00 Zıncırlıkuyu Mezarltğı SIDIKA SU ILGINSU 143 75 4OUOHAT) OLAN CEfiEL MUDURLbK TELEFONLARI 21 9 19ü? TAR1HINDEN IT1BAREN 152 OO 10 (10 HAT) OLARAK DEĞ1ŞECEKTIR A N K H A F Kadıtoy MODA • Beyoğlu SİNEPOP • Aksaray KRISTAL Şışli KENT • Çemberlitaş ŞAFAK • Bakırkoy SİNEMA 74 Lutfen Not Edermisiniz MALİYE VE GÜMRÜK BAKANLIĞI GÜMRÜKLER GENEL MÜDÜRLÜĞÜ STAJYER GÜMRÜK KONTROLÖRLÜĞÜ GİRİŞ SINAVI Ssajyer Gümrük Kontrolörlüğu gırış sınavı yazılı kısmı 111213 kasım 1987 tarıhlennde Ankara ve lstanbul'da yapılacaktır 1 Gırış sınavma katılabılmek ıçın ıstekhlerde, a Devlet Memurları Yasası'nın 48'ıncı raaddesındekı nıtelıklere haız olmak, b Sınav başlayacağı tarihte otuz yaşını doldunnanuj olmak, c Siyasal bılgıler, hukuk, ıktısat, ışletme, ODTÜ, ıdarı bîlımler fakultelerınden ve dığer ünıversıtelerın ıktısadı ve tıcarı ilımler fa kulıelerınden ve bu fakültelere eşıtlığı YÖK tarafından kabul olunan verh ve yabancı fakülte ve yuksek okullardan bınnı bıtırmış olmak. d Gumruk komrolörlüğünun gerektırdığı karakter ve nıtelıklere haı/ olmak, şartları aranmaktadır 2 Yazılı smavı başarı ıle kazananlar ve haklannda yapılacak soruşlurmalar sonucu olumlu olanlar, Ankara'da sözlü sınava tabı tutulacaklardır 3 Smava gırmek ısteyenlerm 27 Ekım 1987 gtlnü mesaı saatı bm mıne kadar Malıye ve Gümrük Bakanlığı Gümrük Kontrolörler Bırım Yönetıcılıgı (Ataturk Bulvan No 66 Yenışehır/Ankara) adresıne başvurmaları ve dılekçelennde açık adreslerı de belırtılerek, hangı şehırde sınava gıreceklerı hususu ıle birlıkte aşağıda kayıtlı belgelerı eklemelerı gerekmektedır Posıa yolu ıle başvuracaklann posudakı gecıkmelen göz önüne alınmayacaktır a Nüfus cüzdanı aslı veya noterden onaylı örnegı, b Kendı eT'yazısı ıle özgeçmış bıldınmı, c Askerlık görevını yaptığını veya sınav tanhınde ertelenmış bulunduğunu göstenr resmı belge, d Yükseköğremm bıtırme belgesı, dıploması veya noterden ona>lı örnejı, e Saglık durumunun yurdun her yanında otunnaya ve yolculuk yapmaya elvenşlı olduğuna dair tam teşekküUü resmı hastaneden alınacak sağlık kunılu raporu, (bu rapor yazılı ve sözlü sınavı kazanıldıklan sonra da verılebılır), f Dogruluk belgesı, (Cumhunyet Savcılığı'ndan), g Altı adet (4,5 x 6) boyutlannda vesıkalık fotolraf, h Yazılı sınava nerede gırmek ıstedıklennı (Ankara veya Istanbul), yabancı dıllennı dılekçelennde bebneceklerdır 4 Gırış sınavı konularıyla, gümrük kontrolörlüğu hakkında genıs bılgı almak ısteyenler, Gümrük Kontrolörler Bınm Yöhetıcüıgı'ne şahsen veya mektupla başvurabüeceklen gıbı, lstanbul (Karaköy) ve İzmır'dekı (AJsancak) Gümrük Kontrolörlen'nden de aynı bügılerı alabılırler tlan olunur MUALLA ERCAN (OKAN) ıle ALİ CEM ERCAN ev lendıler 17 EYLUL 1987İSTANBUL Şimdi ak kor zamanıdır. Yakında yalnız ışık görülecek. DİDAR ŞENSOY Unutulmayacak, unutmayacağız... GÖNEN'den DOSTLARI TÜRKİYE DENİZCİLİK İŞLETMELERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN Genel Müdürlüğümüzün santrahna ait 143 35 00 (20 hat) telefonumuzun numaralan 21.9.1987 tarihinden itibaren 151 50 00 (20 hat) olarak değiştirilecektir. Duyurulur. Basın 29342
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle