25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/10 14 EYLÜL 1987 Macaristan intihar olaylarında dünyu birineisi Uğruşıp dkünip trafik kazalannda dünya birinahğini elde etmiş bir ülkenin vatandaşıytz Ama *teorf d^ı" koca, kocas tarafından terk edilen kadın, sıntfau geçemeyen Oğrena, hayvanlannı yitiren çoban, bıryolunu bulup yaşamına son veriyor. öüm yoüanndan birinde birinciliğı başka bir utusa kaptırmış buhtnuyoruz Macarlar. Oldukça ürkütücü boyutlara varan bu intihar gekneğine çare bulmak için Macarlar var güçleriyle uğraDünya uhtslan arasmda en yüksek intihar oranı Macaristan'da. prken, intihar yöntemlerinin ürkütücülüğü de insanı dehsete düşürüyor. Yılda yaklaşık 2500 kisi intihar ediyor bu Olkede. Çeşitli yoUarla ve çeşitli yaş gruplanndaki insanlar. Damdan atlamak, ilaç içmek, gazla zehirlemek, Tuna nehrine atlamak gibi klasik sayılabilecek yöntemUlusal ve utuslanvnsı bilim kuruluslan uzun sünedir kafa yoruyorlar bu ciddi soruna. Ancak henüz gerçek lerin yanı sıra bazı köylerde tam anlamıyla tiiyler ürpertici yöntemler de uygulanıyor. nedenieri keşfedilebümiş değii Ülkenin önemli kentlerinden Kesskemefte bir kuylünün bize anlatttğı yöntem ise herhalde en trajik oiaÜlkedeki siyasal ve ekonomik sistemin neden oUuğunu sOykyenler, diğer Doğu Avrupa ülkelerini göz nv den kapnyor. Hayat pahalüığı diyenler, diğer pek çok dünya ülkesini hesaba katmıyor. İntihar yöntemleri arasmda bu yörede en çok tutulanı, bir balta alıp keskin yüzünü kendi kafasma vuraÜlkede yaşayan insanlam genet kanıs ise bu intihariann geleneklerden kaynaklandığı ve onunına düş rak, yaşamına son vermek. Hiç kuşkusuz, intihar oranı bu denli yüksek de olsa ülke nüfusunu etkileyecek boyutta değil, amayine lcün bir uhıs olarak tantnan Macariarm çoğumm bu nedenle intihar ettiğu özellikle kırsal kesimde, genç insanlar arasında otsun, yaşlılar arasmda olsun, gelenekler oldukça kuv de "harakm"siyle ünlü Japonlann ve Finlilenn öntine geçıp dünya birincisi olan bir ülkede, en rvediiikle vetlL intihar etmek de bunlardan biri Borcunu Odeyemeyen borçht, sevgilisi terk eden genç, eşinden aynlanve ciddiyetle ele alınması gereken sorun, bu. POLTTIKA VE OTESI MEHMED KEMAL Süt Şişesinin Kapağı... Nazım Hikmet'in kaçış haberini Bükreş Radyosu iki gün sonra verdi. Türk halkı da, Türk polisi de yurtdışına kaçışı bu haberden öğrendı. Beri yandan kaçışın sağ salim sonuca ulaştığını, kaçıran da şairın eşıne ve oğluna şu parola ile bildiriyordu: "Alol" "Evet?" "Süt şişesinin kapağı uydu." "Mersi." Tık, telefon kapanıyor. Nazım Hikmet'in kaçınlışı uzun yıllar, eskilerin deyimi ile bir muamma, inanılmayan, çözülemeyen bir bilmeceoldu. Nazım Hikmet, şiirlerinden iktidarların korktuğu büyük şair kaçmıştı. Nasıl kaçmıştı, kim kaçırmıştı, yardımcıları kımlerdi? Bu sorular uzun yıllar soruldu durdu. Sonunda bir yerlerden sesler geldı, Nazım'ı eniştesi, bir edebiyatçı, gözünü budaktan esirgemeyen bir serüvenci kaçırmıştı. Nazım'ın kaçması bunca kolay olabılir miydi? Olmuştu işte. Ama söylentiler sürüyordu. Nazım Hikmet'i MİT kaçırmıştı. MJT'in haberi olmadan Bogaz'dan kuş uçururlar mıydı? Hele Nazım'ı bir sürat motoruyla kaçıracaklardı da, bundan hiç kimsenin haberi olmayacak mıydı? Akıl, sır ermez bir iş!.. Selahattın Bayazıt'ın anlattığına göre kaçışı Başbakan Adnan Menderes bılmiyordu. Duyduğunda önce şaşmmış, bir süre düşündükten sonra, "İyi oldu" demış. Bayazıt, "Nazım'ın şiirini çok sever, ezbere ondan dizeier okurdu" diyor. Asılan başbakanın da haberi olmuyor, karıştırmıyorlar. Demokrat Parti'nın on yıllık iktidar doneminı bilenler, cın polis Kemal Aygun'ün ne denli etkilı ve yetkılı oiduğunu da bılırler. Partinin ne zaman başı sıkışsa, çözüm için Aygün'e başvurur. Nitekım Ankara Valiliği, Emniyet Genel Müdürlüğü, İstanbul Vali ve Belediye Başkanlığı, hatta ve hatta Demokrat Parti İstanbul il başkanlığı görevlerıni yüklendı. Nazım'ın kaçtığı yıl İstanbul valisidır, yanı ıktıdarın her şeyi. Yıllar sonra, Nazım'ın kaçışı üstüne bir görüşme oluyor: "Radyo habennin patladığı gün ortalık birbınne gırmış. Ankara'dan türiü baskılar gelıyormuş. En ufak bir ipucu yok. Yalnız bir balıkçı polıse başvurmuş, Karadeniz'e çıkan beyaz bir motor gorduğunü scy/em/ş. Sıkıştırmışlarsa da sonuç yok." Oysa Nazım'ı Kemal Aygun'ün kaçırdığını, onun işi tezgâhladığını söylerlerdı. Nasıl da gunahını almışlar. Peki Nazım nasıl kaçıyor? Bunu bırkaç bilen, birkaç da sezen var. Gelelim Refik Erduran'm anlattığına. Erduran, Nazım'ın baba bir, ana ayrı kızkardeşinin eşidir. Yakınlıkları var. Askere alacakları, Zara'da öldürecekleri haberleri var Kaçması, bir yere sığınması gereklı. Erduran ağzından gıriyor, bumundan çıkıyor, Nazım'ı kaçmaya ınandırıyor. Bir motorla kaçacaklar. "Arkadaşlaıia görüşmeliyim bunlan." "Hangı arkadaşlarla?" "Orasını sormayacaksın." Nazım'ın arkadaşlar dediği, kahve ve meyhane arkadaşı değıldir herhalde. Uzun yıllar siyaset yapmış, gızlıce partiye girmiş, çıkmış bir kışının arkadaşlarına danışması doğaldır. Arkadaşlarının onayını aldıktan sonra gelıyor, karan söylüyor. Bir taka alınacak, Nazım'la Erduran balıkçı kıhğına girecek, Bulgaristan'a gıdilecek. Balıkçı gibi davranacaklar, balıkçı gıbı konuşacaklar. "Olmaz" diyor Refik Erduran. "Bilmiyorum, arkadaşlann karan böyle." Sonunda bu karardan da vazgeçiyorlar, Erduran'm planladığına uyuyoriar. Sürat motoru sağlanıyor, Nazım, pazar sabahı saat tam dokuzda Tarabya burnunda bulunacak, kuzeye doğru ağır ağır yürüyecek. Karşıdan görüyor, Nazım ağır yürüyor, yanaşıyor, alıyor, ardında hiç kımse, siyası polis yok. Önce dümeni güneye karşı kıyıya, sonra ağır ağır kuzeye kırıyor, yolculuk başlıyor. Niyetleri Bulgarıstan'a gitmektır, ama karşılarına Plekhanov gemisı çıkıyor, Romen bandıralı. Üstune doğru sürüyorlar motoru. Anha minha sonunda şairın "Ben Nazım Hikmefım demelerine" dayanamıyorlar, gemıye alıyorlar. Nazım ölmekten ve askere gitmekten kurtuluyor, Erduran gerı dönüyor. Bu serüven uzun yıllar bir gız olarak kalıyor. 196O'lı yılların başında Parıs'te konuşulurken bu sırrı Yaşat Kemal öğreniyor. Ondan Hasan Pulur. Derken Abdi İpekçı'ye sızıyor. Böylece sır, sır olmaktan çıkıyor Bilenlerı çoğalıyor. Nereden öğrenmişlerse Çetin Altan ve Mustafa Ekmekçi de bilenlere karışıyor. Artık açıklamak sırası geliyor. Refik Erduran bunu birkaç gazetede yazdı. Dergilerde anlattı. Öykü, anlatılanlara, anlatmayanlara göre şımdılık bu. Fakat bende bununla kalmadığı gibi bir sezgı var. llerde onu bilenler de anlatırlar. Bir Nazım mı kaçtı? 12 Eylül'den sonra nice kaçanlar oldu; anlatılacaktır. Macaristan Mohaç Ovası'nda Glasnost Yazı ve fotoğraflar ZAFER ARAPKİRLİ Artık her şey "burjuva pisliği" sayilmıyor Macaristan'da. Londra'nın, Paris'in, Cenevre'nin metro istasyonlarında rastlanan punkçılara ya da heavy metalcilere Budapeşte metrosunda da rastlayabiliyorsunuz. 2 Macarlann, ulusca, tam anlamıyla doludizgin yaşadıkları kimlik arayışı, daha fazla Batılı olma ve en azından görünme tutkusu, özellikle genç kuşak üzerinde oldukça egemen. Bunu gördukçe, Macarlarla, Attila'dan ve 1516'ncı yuzyülardan daha başka ortak yanlarımızda olduğuna karar veriyoruz... "Biz bir Orta Avrupa iilkesi ve ulusuyuz" derken, tam da bunu anlatmaya çalışıyorlar. Artık her şey, "Burjuva pisliği" sayilmıyor Macaristan'da. BREAKDANCE Pop ve rockın tennetine dönmüs Budapeşte sokaklan. Paris ya da Londra'nm sokaklarmdan aytrt edemeyeceğinlz görünümdeki bav yerlerde, beraberinde getirdiği stereo rnüzik setiyU bangtr bangv müziğin esUğinde "breakdance" yapan Macar gençleri, turistler tarafmdan Ugiyit, Macar yasUlan trafmdan da "gtpta" ile izleniyor. Saç kesiminden, cıvü cıvü rtnktt giysilerine, televizyondan ve özel kurslaraan öğrtndikUri müktmmel brtak figürUrine kadar dansçt gençler, meydanlann vazgetibnez unsurlan durumuna gelmişler. Batı'dan esen pop rüzgârı Londra'nın, Paris'in, Cenevre'nin metro istasyonunda rastladığımız punkçıya ya da heavy metalciye Budapeşte metrosunda da rastladık. Üstelik bir gun karşımıza çıkan ve onıuzunda koca bir beyaz fare taşıyan, pislik içindeki "hıdı beavyci" etraftakileri pek de rahatsız etmişe benzemiyordu. Gece kulübü ve diskotekten geçilmeyen İcentte, radyoyu ya da televizyonu açtığınızda rock ve poptan başka bir şey bulabilmek için epey ter dökmeniz gerekiyor. Macaristaridaki yeni kimlik arayışı, özellikle genç kuşak arasında kendini gösteriyor Cinsel özgtirltik • özellikle başkent Budapeşte'nin cadde ve sokaklarında, metrosunda, otobüs veya troleybüsunde biri kız biri erkek iki kişi görürseniz, mutlaka ya öpüşüyorlar, ya da biraz sonra öpuşecekler. Cinsel özgürlüğe paralel, davranış ozgurluğu bütun toplumu öylesine kucaklamış ki, kalabalık yerlerde özellikle gençlerin bu tür davraruşları hiç yadırganmıyor. Biraz geleneklerine bağlı, orta yaşlı ve yaşlı Macarlar içten içe de olsa "lahavle çekerken" çoğunluk bu tür hareketleri çoktan hazmetmiş. Macarlar, inişli çıkışlı tarihleri ve coğrafyalarının etkisiyle çok renkli bir külturel yaşama da sahipler. Bu tarihin acıh yıllarının getirdiği bir ulusal bilinçle sanatsal yaratıcılık da oldukça zengın olmuş yıllar boyu. Franz Iiszt, Zoltan Kodaly, Bela Bartok'un muzigi, şimdilerde Josehp Szigeti, Andor Földcs, Peter Frmnld gibi virtiözlerde hayaunı sürdürürken, Attila Jozsef, Miklos Radnoti ve Sandor Weöreslerden gelen edebı dehâlar, genç şair ve yazarların yolunu aydınlatıyor. Sahne ve görüntu sanatlarında da dünyada ses getiren Macarlann, Hollywood'un ünlü yönetmenleri arasındaki sayısı, hatırı sayılır düzeyde. Ünlü TWentieth Century Fox'un William Fox'unun yanı sıra, Tony Curtis ve Zs« Zsa Gabor'larla sinema dünyasına adlannı yazan Macarlar, Istvan Sza CtNSEL ÖZGÜRLÜK Macaristan'da özellikle külturel değisbn büyük bir hızla seyrediyor. Günlük hayatta, cadde ve sokaklarda her an rastlanan yukandaki türden manzaralar, hele yaz mevsiminde kimselerin aldırmadığı rahatükla sergileniyor. Asağıdaki gibi Tuna kıyısında öpüsen çi/tler de kimsenin bakıslartndan rahatsız olmuyorlar. ÇAUŞANLARIIV SORULAR1/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL "Babam ve SORL: Ben" Macaristan'da Alman, Romen, Sırp, Hırvat azınlıklar yaşıyor. Bir de sayıları hepsinden büyük Çingeneler var ki, onları hiç sormayın. Sormayın, çünkü sorsanız da Macarlar pek duymak istemiyorlar. bo ve Zoltan Fabry'ler, Macar adını beyaz perdeden indirmiyorlar. Macarlar, televizyonlanyla da oldukça öğünuyorlar. Kendi deyişleriyle "bir buçuk kanallı" televizyonları haftada 6 eün yayın yapıyor. Pazartesi günleri tatil yapan ve de yayınlan zaman dilimleri olarak bizimkine benzer saatlerde izlenebilen televizyonun özellikle haber programlan ilgi çekiyor. Macaristan televizyonu MTV'nin genel yayın yönetmeni Andras Sugar, bazı Batılı ülkelerin televizyon yayınlarım, özellikle BBC'yi çok beğendiğini söylemekle birlikte, kendi televizyonuyla da gunır duyduğunu ifade ediyor. Sugar'ın kendi haarlayıp yönettiği "bu hafta" programı da pazar akşamlan 7 ile 8 arasında mılyonlarca izleyiciyi ekran başına koşturan bir program. Geniş bir yayıncıhk bilgisi ve genel külture sahip olduğu anlaşılan ve 67 dili çok iyi konuşabılen Andras Sugar, dunyanın dolaşmadık yerini ve program yapmadık ülkesini neredeyse bırakmamış. Özellikle çeşitli ülkelerdeki azmhklarla ilgili röportajları büyük beğeniyle izleniyor. Yalnız, Bulgaristan'daki 2 milyonu bulan Türk azınlığın durumu konusundaki bir sorumuza "Macar ve Bulgar uluslan arasındaki ivi dostluk bağlan, hatta bayraklannın renginin bile benzer olması, bu arada ttalyanlarla da iyi dostluk ilişkHerinin bulunduğu, onlarla da bayrakiarının renginin aynı olduğu, Turkleri de çok sevdikleri" şeklijde yanıt vermesi de bızi biraz şaşırtmadı desek yalan olur. Azınlık sorunu Macarlann belki de dünyadaki tüm uluslardan daha çok yakından bildikleri bir sorun. Nasıl iyi bilmesinler ki, 10 milyon nüfusa sahip Macaristan, dunyanın dört yanında yaşayan 6 milyon Macan da düşünmeden edemiyor. Macarlar, savaş, ekonomik kriz ve daha bir yığın nedenden dolayı göç ettikleri dunyanın pek çok ulkesinde buyük kuçük azınlıklar oluşturmuşlar. Öyle ki, bir Macar bilim adamı, uluslararası bir konferans için gittiği Peru'da dolaşırken, Bolivya sınınnda bir Macar azınlık grubuna rastlayınca neredeyse küçuk dilini yutacağını anlatıyor. Ama, hiç kuşkusuz Macarlann başı en çok Romanya ile dertte. Bu ülkede yaşayan 2 milyona >akın Macarın hali, kendi deyişleriyle "harap". İki Olkeyi neredeyse bogaz boğaza geürecek ciddiyete ulasan sorun daha uzun sure de çözülecek gibi görünmüyor. Transilvanya yöresinde yerleşik Macar azmlığa Rotnenlerin, isimlerini değiştirerek, parçalanmış ailelerin birleşmelerine izin vermeyerek, habeTİeşmelerini kısıtlayarak, baskıyı sürdürmeleri aynı ideolojik bloğun iki üyesini düşman kardeşlere dönüştürmüş. YELDEĞİRMENİ Eski eseri korumak, restore etmek, yasatmak Macarlann vazgeçemediği bir tutku. Neredeyse her bir taş parçasuu aynı özen vt dikkatle konıyan ve değerlendirtn Macaristan'da coğrafi koşuUann da etkisiyle çok sayıda rastlanan yeldeğirmenleri de kimi zaman, bir müze, kimi zaman da bir lokanta şeklinde hiımtt veriyor. lıkların aksine, ayrı bir toplum olduklannın bılincinde ve geleneksel "kapalı" yaşantılarıyla bunu korumasını biliyorlar. Diğer azınlıklara gelince. Çoğunlukla ulusal "azınük" olduklannın pek fazla bilincinde görunmüyorlar. Kendi dillerinde gazete çıkarabilmek ve kendi dilleriru konuşabilmek, kendi dillerinde öğrenim gorebilmek ozgurluğune sahip olmalarıyla öğunmek ve yonetime müteşekkir olmak, ulusal farkhhklarından doğan diğer bazı haklarının savunuculuğundan, nesilden nesile biraz daha uzaklaşmalannı engellemiyor. olanlann hukümetten, basın kanununa gore 'izin" alması, yetkılilerin ifadesine göre ise "haber vermesi" gerekiyor. Bunun dışında, basın ve yayın organları, yayınlarında hür. Tabii bu hurriyet, gazetecilerin ifadesine göre, "yukarıdan gelen veya gelebilecek telefonlar" çerçevesinde. Doludizgin yeni ufuklara doğru koşan bir atın üzerindeki Macaristan için henuz tam anlamıyla sağhklı bir yorum yapmak guç. Ancak, sosyalist rejimlerin alışılmış "işçi sınıfı", "proletarya" tabirlerinin bolca geçtiği metinlerin dışında, çahşan kitlelerin pek öyle "yoneten" olduğunu söylemek de o kadar güç. Hızla özelleşme eğilimleri taşıyan ekonomik işletmelerin, kooperatiflerin yönetimleri ile emekçiler arasındaki mesafenin giderek açılması, ücret uçurumunun bazı Baulı ülkelerden daha fazla buyumesi ve buyük kentlerde "zengin mahaUelerinin" oluşması, işçiler tarafından sosyal hoşnutsuzluğun en belirgin göstergeleri olarak anlatılıyor. Bu sosyal hoşnutsuzluk, yeni ekonomik politikayla ve siyasal, ideolojik anlayışlarla gıderilir mi? Tabii ki bu Macar "büyiıklerinin" bileceği iş. Bize de, tum dostlarımıza ama özellikle, uluslararası dostiuk ve kardeşlığin en güzel örneklerini Turk misafirlerine candan gösteren Macar dostlartmıza "hayırlı olsun" dıleğinde bulunmaktan başka bir şey düşmuyor. Orta Avrupa'nın bu geniş ovasında doludizgin koşan bu vağız atın nereye gideceğini hep birlikte göreceğiz. Macar basını Macaristan'da basına ozel bir önem veriliyor. Günluk gazetelerin yanı sıra. haftalık ve aylık dergilerin tirajlan ve basın dünyasında çalışanların sayjsı, bu önemın en belirgin göstergelerinden biri. Ülkenin yaklaşık 10 milyonluk nufusuna karşılık, günlük gazete tirajı 3 milyon civannda. Yani Ttlrkiye"dekinin hemen hemen aynı. Haftalık ve ayhk dergilerin toplam tirajı ise 6 milyona yakın. Özellikle yerel basına çok onem verilen Macaristan'da bu alanda buyuk bir potansiyel ve üretkenlik olduğu gozleniyor. Macarca ve az miktarda da olsa azınlıklann kendi dillerinde yayımladıklan gazetelerin yanı sıra bir de Ingılizce ve Almanca yayımlanan günlük gazete Daily News de ülkedeki yabancılara hitap ediyor. Basın yaşamının duzenlenmesi konusunda elbette bazı Batıh ülkelerin sistemlerinden değışık ilkeler uygulanıyor. Bir kere, herhangi bir yayın organı çıkarmak için, mutlaka bir kurum veya dernek olmak gerekiyor.Başka bir deyişle, özel kişiler yayın hayatma giremiyorlar. Gazete veya dergı çıkaracak Babam ve ben BağKur iıyesiyiz: 1 Babam, kendi hesabına besicilik yapar ve BağKur'a 1982 yılında girmiştir. Şimdi 9. basamaktan prim odemektedir. Doğum tarihi ise 1932 yılı kasım ayıdır. Kendisi, 55 >aşını doldurduğunda emekli olabilir mi? Aynca 15 yıl prim ödemiş olması gerekiyor mu? 2 Ben ise 1955 doğumluyum ve 1972 yılmda BağKur sigortalısı oldum ve bugun 6. basamaktan prim odemekteyim. Öğrenmek istediğim, bugunkü yasalara göre son 4 yılımı sigortadan prim odeyerek 25 yılımı tamamlarsam SSK'dan emeklilik hakkını elde edebilir miyim? Yoksa ben de 55 yaşını beklemek zorunda mıyım? H. B. ANKARA YANIT: 1 BağKur'un yaşhlık aylığından yararlanabilmek için BağKur sıgonalısının, "a) Kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmuş olması ve en az 25 tam yıl sigorta primi odemiş bulunması" koşuluyla kendisine ^o 70 orandan yaşhlık aylığı bağlanır. Bunun yanı sıra, c) Kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmakla beraber en az 15 tam yıl sigorta primi odemiş olanlara da" aylık bağlanır, bu durumda olanlara bağlanan ayhğın oranı ise % 60'tır. Ancak "25 yıldan az her tam yıl için r o 1 indirim" yapılmaktadır. Yasa vaşlılık aylığı bağlanabilmesi için erkek sigortalının 55 yaşını doldurmuş olmasını yeterli gormemiş, ayrıca da en az 15 tam yıl da prim odemiş bulunmasını da öngormuştur. Babanızın emekli aylığı alabılmesi için 55 yaşının yanı sıra en az 15 tam yıl da prim odemiş bulunması zorunludur. 2 Emekli olmadan once en az 3 yıl 6 ay Sosyal Sigortalar Kurumu'na prim ödemiş olmak koşuluyla ve çeşitli sosyal guvenlik kuruluşlannda gecen sigortalılık süresi 25 yılı doldurmuş olup bu 25 yıllık sure içinde 5000 gun malülluk, yaşhlık ve olum sigortaları primi ödemiş bulunan ve herhangi bir sosyal guvenlık kuruluşuna tescilleri de 10 Ocak 1971 ve daha önce yapılmış bulunanlara SSK'ca yaşhlık aylığı bağlanmaması için engel bulunmamaktadır. Sizın sıgorıalılık başlangıcı 1972 yılı olması nedeniyle 3246 sayılı yasa uyarınca 46 yaş sınırı ile bağımlısınız. 25 yıllık sigortalılık sureniz 1996'da 46 yaşınız ise 2001 yılında dolmaktadır. En erken 2001 yılında çeşitli sosyal güvenlik kurumlarında geçen hizmet sureniz toplamının 5000 gun olması ve bu 5000 gunün son 1260 gunu de SSK'da geçmesi koşulu ile 2001 yılında yaşhlık aylığından yararlanabilirsiniz. Çingeneleri sormayın Buna karşın, Macarlar, kendi ülkelerindeki azınlıklara çok daha değişik bir açıdan yaklaşıyorlar. Ülkede, Alman, Romen, Sırp, Hırvat azınlıklar yaşıyor. Bir de sayıları hepsinden büyük Çingeneler var ki, onları hiç sormayın. Sormayın, çünkü sorsanız da Macarlar pek duymak istemiyorlar. Çingeneler, Macar kulturüne ve özellikle guzel sanatlar ve muziğine büyük ölçude damgalannı vuran bir topluluk olmalarına rağmen, Macarlar tarafından pek telaffuz edilmek istenmiyorlar. Kıme sorsanız bu insanlann "suç istatistiklerinde ilk sırada jer aldığından" söz ederek konuşmaya başlıyor. Ama Çingeneler, ülkedeki tum diğer azın 120 TON AMORF TOZ GRAFİT SATIN ALINACAKTIR Şartnamesi bedelsiz olarak aşagıdaki adreslerden ahnabilir. 1 lskenderun'da Müessesemiz Ticaret Müdürlüğü, 2 Ankara'da Ziya Gokalp Cad. No: 80 Kurtuluş / Ankara adresindeki Genel MüdUrlüğümüz. Isteklilerin şartnamemız esaslanna göre haarlayacaklan 871847 nolu dosya ile ilgilıdir. Meşruhatlı kapalı teklif mektuplannı, geçici teminaüan üe biriıkte en geç 1.10.1987 günü saat 14.30'a kadar Türkıye Demir Çelik tşletmeleri Kurumu Genel Müdürlüğü tskenderun Demir ve Çelik Fabrikalan Müessesesi Müdürlüğü İSKENDERUN Haberleşme ve Arşıv Müdürlüğü'nde bulundurmalan ilan olunur. Basın: 29325 BÎTTÎ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle