29 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
30 AĞUSTOS 1987 KÜLTÜRYAŞAM HAYVANLAR ISMAIL GCLGEÇ CUMHURİYET/5 Cem Karaca, sekiz yıl sonra Türkiye'deki ilk konserini verdi 'Vatandaş Cem'in Gülhane şovu Sunucunun, "Işte yıllarca süren hasret sona erdi Cem Karaca karşınızda" anonsuyla birlikte müthiş bir gürültü kopuyor Gülhane Parkı'nda. Sahneye gelen Karaca, eski parçası . "Dadaloğlu"nun ardından ünlü selamını veriyor: "Merhaba gençler ve her zaman genç kalanlar!" BURAK ELDEM tyice gecikmiş bir buluşmanın sabırsızlığını yaşıyor Gülhane Parkı. Hem de ne gecikme; önce sekiz yıllık 12 Eylül fasılası, derken tstanbul ağustoslarının, "iyi saatte obun" sağanaklanyla gelen zorunlu erteleme. Saatler ilerledikçe adım atmanın bile iyice guçleştiği gösteri alanını dolduran binlerce insan, yetmişli yıllann Cem Baba'sını yıllar sonra "yuvaya döniiş" konserinde izleyecek olmanın heyecanını yaşıyor. Ailesini yanına alıp, 100 liralık giriş ücreti karşılığında değişik bir akşam eğlencesi tatmaya hazırlanan orladirek mensubundan, yüksek tansiyonlu bir konser izleyerek "dağıtmayı" düşleyen yeni yetmelere uzanan oldukça geniş bir yelpaze oluşturuyor Gülhane'deki kalabalık. Ama kitlenin ağırhk merkezi, 1979'dan bu yana Ulkesinden uzak kalan Cem Karaca'daki muhtemel değişiklikleri merak eden "eski tüfek"ler tabii. Konserin başlamasını beklerken eski yıllar geçiyor gözümüzün önünden şöyle bir. "Namus BelasT", "Tamird Çıragı" ve "Itatarname" ile ortalığı kasıp "VATANDAŞ" OLMA SÜRECtNDE Cem Karaca, Gülhane Pürkı'ndaki konserleriyle yeniden "va/andoj" obna sürtcinin adımlanndan birini attu Karaca'nın yıüar sonra verdiği bu konserlerde kendisine eslik edenlerden biri de, sanatçının sahnede kucaklaştığı Cahit Berkay'du kavuran; "Kavga" ve "Mutlaka Yavrum"dan sonra giderek "yüksek ısılı" bir çizgiye yönlenen; "Kerem Gibi", "Maden Ocağının Dibinde" ve "Mor Perşembe" ile protest rock'ın ülkemizdeki en özgün örneklerini veren; başlı başına uzun bir öykü anlattığı "Safınaz"da alışılmış stiline teatral boyutlar kazandıran; her konseri olay olan Cem Karaca'yı duşünüyoruz. Besteleriyle, şarkı sözleriyle, yorum tekniği ve sahne tavrıyla on binlerce insanın hayranhğını kazanan Cem Karaca'yı... Acaba" çok şey degişti mi? Saat dokuzda başlaması gereken konserin yarım saat ertelendiğinin duyurulması, sabırsızlığı son haddine varmış kitlenin protestolanna yol açarken, kabak, o sırada sahne alma durumundaki dans grubunun başına patlıyor. Yuh sesleri ve ıslıklar arasında gösteriye başlamak gibi bir tatsızlıgı yaşıyor genç topluluk. S ^ j ^ J r u ise Cem Karaca'yı sahneye çağıranlann coşkulu tezahüra'ı hinlprc» vatlık kolonlardan yükselen disko muziğini bastınyor. Kulis ana baba günü, görevliler çıkış kapısının önünü boşaltmakta büyiik güçlük çekerlerken, kendilerine yer aynlmayan basın mensuplannın sahne kenanna yığılıp görüşü engellemeleri, izleyicilerin, "Basın dışan" biçimindeki yoğun protestolanna yol açıyor süreklL Ve nıhayet beklenen an geliyor: Dans grubunun sahneyr terk etmesinin ardından mikrofonu eline alan sunucunun, "lste yıllarca süren hasret sona erdi, Cem Karaca karşınızda" anonsuyla birlikte, müthiş bir gürültü kopuyor Gülhane Parkı'nda. Patlayan onlarca flaşın arasında yaklaşık yirmi yıl öncesinin "Dadaloglu"suyla sahneye gelen Karaca, oldukça başanlı yorumladığı bu eski parçasının ardından ünlü selamını veriyor: "Merhaba gençler ye her zaman genç kalanlar!" Ne var ki bir süre sonra, oldukça dikkatfe belirlenmiş ve "suya sabuna dokunmamasuıa" özen gösterilmiş bir repertuvarla izleyicinin önune çıkan Cem Karaca'nın, eskiye oranla hayli ürkek görundüğu dikkatlerden kaçmıyor. Esprisi tümüyie, "vatan özlemi" üzerine kurulan konser, yurttaşlıktan çıkanlmış bir sanatçının, "ner nasdsa" geri dönmesi dolayısıyla oluşan coşkuya yaslıyor sırtını. Eski havasından büyük oranda uzakiaşmış durumdaki Karaca, 197579 arasında urettiği parçalsınndan hiçbirine yer vermiyor; söz gelimi izleyicinin ısrarla ıstemesine karşın, "Tamirci Ç ı r a ğ ı " ve " K a v g a " gibi, bir ölçüde "masum" sayılabilecek parçalarını bile devre dışı bırakmakta kararlı olduğunu fark ediyoruz. Eylül ayında piyasaya çıkacak yeni kasetinde yer alması beklenen "Çarkıfelek" ve "Bir Danem" ile sürdürüyor konserini. "Bü Danem", tam bir hasret şarkısı; tıpkı sozlerini Nâzım Hikmet'in şiirinden alan "Ceviz Ağacı" gibi, "Ben bir ceviz ağacı. Gülhane Parkı'nda / ne sen bunun farkındasın, ne de polis farkında." Buradaki "polis" sözcuğunun "rahatsız ediciliğini" bertaraf etmek için olsa gerek, "Şu an Gülhane'de güvenliği sağlayan polisi kastetmiyoruz tabii" diyor Karaca. "Onlar sizin de, benim de farkımda." Eski parçalarından "Adiloş Bebe"nin ardından da, bu şarkıyı "Güneydoğu'da katledUenlerin anısına" soylediğmi belirtiyor. İzleyicinin coşkusunu en çok arttıran parça ise, "Namus Belası"; ne de olsa "eski Cem"i hatırlatan iki üç şarkıdan biri. Yeni besteler arasında bir tek "Alamancılar" dikkat çekiyor. C a z ç U a n n egemenüğmdedir. Çok ünlü kadtn şarktalar dışutda, caz tophıhtklarmda kadmlara pek rastlanmaz. Ama beş kadm, bir erktkten kurulu Ingiliz "Guest Stan" topbıbtğu son yülârda bu geleneği kırdu (Soldan sağa) Cttff Venner (tek erkek), Alison Rayner, Linda Da Mango, Laka Daisical, Ruthie Smith ve Deirdre Cartwrtghttan otujan "Guest Stars", bugüne kadar iki uzunçalar yayımlamıştı. Topluhık şimdi hazırhklan içinde olduğu ve ekim ayında çıkması beklenen üçüncü uzunçalanyla "cazda kadm bafkaJdınst"nı sürdüreceğe benziyor. KÎM KtME DUM DUMA BEHIÇ AK Zıyarettibonunundıbındekı de topyı ona goiieof, 4t fd Nttekım bjraz Mnra kapı crnf* e dıprmahkll gert/ido • iODnkıka k l d ne kapıdan çık\ı Kap kapcınd» ı Çlhtık Çlka dedı... 0 kadar bufeküf. dgndâ havayı dağı+mak Istiyordm ' ' onv hıMtmıf , r""K"\ 9 ı r ı 5 ı n ae dıü£ tordu £vttA dpd'tm Raba\ladm dı mı baba?,, dauıb bayua kaM tilım. Pondurmalarımnı alif, Çorptşan o 2.an ,d i MLfr* arkavnda z*.™">«™' P t K N t K PİYALE MADRA HIZLI GAZETECt NECDET ŞEN AMŞTR ŞLARl 50NRAKİ 6ÜNL£R P£ SÜRPÜ.. AMA DENİZ, SlRLARlNI ELE VERMEMEKT£ PİREHİYORPU.. ZAMAH ÎLERLEPIKÇ£ 0ENİM IL6İM, BETÜLün OE ÎHbD\ KlRlLMAYA YÜZ TüTuYORPU, Ki 9İR 6ÜN.. ÇOCUKLAR 5İZE Bi MÜJPEM\ Düşgücüne tanınan olanak ZEYYAT SELtMOĞLU "Bana bir kitap verin, okuyayım..." Aşın bir telaşla ve sinirli bir hava içinde söylenen bir tümceydi bu: "Bana bir kitap verin, okuyayım..." Kırk yaşlarını aşmış ve o yaşlarda girilen bunalıma girmiş bir tanıdık hanımın "imdat!" çağnsı... Ama nerde? Kendisine bir kitap verilirse okuyacağını sanıyor, gelgelelim verilse de okuyamıyordu. Evindeki işler başkalarınca yürütüldüğü için kendini boşta, boşlukta hissediyordu. Aslında liseyi bitirmiş, bir süre üniversiteye de devam etmiş bir harumdı. Ne var ki, köklü bir " o k u m a m a alışkanlığı" içindeydi. Bu yaşlara dek güzel görünmekten, kendini güzelltştirmekten başka bir derdi olmamıştı: "Bana bir kitap verin, okuyayım..." Diline doladığı bir sözdü bu ve elinde tutarken bile, kitaba öylesine uzaktan bakıyordu ki... Görüntünün amansız rekabeti karşısında kitap Yıllar öncesinin oturmuş Dervişan'ı ya da Edirdahan'ı bugun toparlanamayacak gibi olsa da, Gülhane konserinde Karaca'ya eşlik eden ekip de oldukça güçlü. Her şeyden önce üç eski ustayı banndınyor kadro: Sefa Ulaştır, Fehiman Uğurdemir ve Cahit Berkay. Ancak yine de gruptaki diğer elemanlann oturması bıraz zaman alacağa benzer. Zamar. zaman Dervişan'ın o kulağı dolduran güçlü "sound"u fena halde aranıyor. Evet, yeniden "vatandaş" olma sürecinin adımlarından birini atan Karaca, sekiz yıl sonra Türkiye'deki ilk konserini verdi. Tesaduf bu ya, tam da referandum öncesi. Acaba konserin bu denli "yumuşak" bir görünüm vermesinde, "turuncusever" çevrelerin ona, "mavi mavi" davranmaları etkili oldu mu? Bunu zaman gösterecek. Ç İ Z G İ L İ K KÂMtL MASARACI Teknîğin ezici gücü, amansız rekabeti karşısında kitap, olduğu gibi kalmak durumunda: Kâğıt ve harfler, sayfalar ve sözcükler... Gelgelelim, dört bir yanından nükleer silahlarla çevrilmiş gibi görünse de kitabın baş edilmez bir özelliği vardır: Ekranda sunulan görüntünün sınırlarıyla bağlı kalırız, ama bir kitabı okurken düşgücümüzü dilediğimiz gibi genişletebiliriz. sokakları, o günkü ozellikleriyle eski New York, bizler de içinde yaşıyormuşçasına hemen az ötemizde... Ateşi, alevleri, dehşeti ve kanıyla Vietnam savaşına sanki biz de katılıyoruz, ya da Güney Kutbu'nun buzullan içinde sıkışıp kalıyoruz. Ekrandaki insan yüzü, çeşitli ifade özelliklerini yansıtarak karşımızda yaşıyor. Göruntüyle butünleşmiş ses, muzik, etkiyi arttınyor. Renklilik, görüntüye zenginlik, canlıhk katıyor. ACAÇ YAŞKEN EĞİLÎR KEMAL GÖKHA* Geçici bandrolün son haftası ANKARA (ANKA) Sinema, video ve müzik eserlerinde geçici bandrol ve işletme belgesi süresinin 4 eylül cuma günü sona ereceği belirtilerek, bu tarihten itibaren kayıt ve tescili yapılmamış, işletme belgesi ve bandrole bağlanmamış eserlerin kullanılmaması istendi. Kültür ve Turizm Bakaniığı'ndan yapılan açıklamaya göre, 3257 sayılı Sinema, Video ve Muzik Eserleri Yasası gereğince asıl sahibi bulunamamış ve gösterim hakkı ahnamamış eserler için öngörulen geçici bandrol ve işletme belgesi ile kullanma süresi 4 eylül cuma günü sona erecek. Açıklamada, süre uzatımının söz konusu olmadığı ve bu tarihten itibaren geçici bandroilü eserleri kullananlann aynen bandrolsüz eser kullananlar gibi ağır cezalara çarptınlacaklan anımsatılarak, bu eserlerin piyasaya sürülmemesi ve kullanılmaması istendi. Bakanhğın açıklamasında, yasanın yürürlüğe girdiği 4 Eylul 1986'dan bu yana, bandrolsüz ve işletme belgesiz oldukları saptanan eserlere belediyelerce toplam 97 milyon lira tutarında para cezası kesildiği bildirildi. Aynca 100 kadar işletmeci de adliyeye sevkedildi. Suçlu görülmeleri halinde bu işletmecüere 210 milyon lira arasında para cezası verilecek. Çocuk yaşlarda "Okuma alışkanlığı" sonradan edinilebilecek bir olgu değil. O ahşkanlık daha çocuk yaşlarda filîz vermeye başhyor. Dikkat edersek, ana babanın okuma meraklısı olduğu evlerde yetişen çocuklann da kitaba yakın, okumayı seven çocuklar olarak büyüduklerini görüyoruz. "Okuma alışkanlığı" olan bir kimse, okuyacağı kitabı kendisi buluyor, kendisi seçebiliyor. Buna karşılık, "okumama alışkanlığı" içindeki o hanımın "Bana bir kitap verin, okuyayım" demesi, "Bana bir kitap verin, okumayayım" tümcesiyle aynı anlamı taşıyordu; bu iki birbirine zıt tümce aslında olumsuz eşanlamlıydı ve "okumama alıskanlığı"nın ilginç bir göstergesi olarak ortaya çıkıyordu. Metroda ve plajda "Okuma alışkanlığı'nın da dereceleri yok mudur? Sürekli sarsıntı içindeki bir metroda, bir eli tavandan aşağı sarkan kayış ta, öbür eliyle kitabını açmış okumakta olan bir Fransız genci, ileri aşamada bir "okuma alışkanlığı" içindedir. Gürültülu patırulı, curcunalı bir plajda, bir sıraya ilişmiş, elindeki kitaba dalabilmiş bir Alman da aynı "okuma alışkanlığı"na sahiptir. Bu ikisini de gördum. Bu tanıklık, kendi "okuma alışkanlığı"mın pek de ileri aşamada olmadığını bana göstermiştir. Ben ne sarsıntılar içindeki bir metroda ayakta, ne curcunalı bir plajda kitaba kendimi tam verebilirdim. Birçoklan gibi ben de kitaba kendimi tam verebilmek için kapalı ve sessiz bir yer bulmalıyımdır. Bir yanda, hızlı atılımlar ve gelişmelerle tekniğin ezici gücü, ote yanda sade haliyle kitap... Gerçekten, sinemanın teknik aşamalarla ulaştığı şaşırtıcı sonuç ve bir de video: Görüntünün zaferi... Sinemamn o büyük telkin gücünü, inandırıcılık özelliğini nasıl yadsıyabiliriz? Dikkatimizi yoğunlaştırmamızı sağlayan karanlık bir salonda, karşımızdaki büyük ekran, koca bir kenti ayaklarımıza getiriyor, gözlerimizin önüne seriyor. Bakınız işte... O günkü araçları, o günkü TARİBTE BUGÜN MVMTAZ ARIKAN 30'Ağustos 1B2?'P£BUGÜN, CE2flYıR P4YIS/ HÜSBYlH, BLÇlSINİ rOKATLAPi! 179? 'PB, C£2AYıG TAflAFIMMN FRAMSA 'YA BORÇ VE&tEN SEŞ MİLYON FfSAKIK VB 8İR MİICTAR 8U6PAYIM GEflİ iSTEMMesi UZ£&N£, FRAMSA ÖDBMEYl REDDBTMİÇTİ. SUNU İZlBreN OÛNLBROe CEZAYI/t PAYISI Su ÜLKENİN ELÇlÇlMI ÇASIÜTMIÇ, KOfJUSMA SIKASINPA HfDDETluMİP ONU TOKATLAMIŞTI. OlAY/M ARPIfJOAM, CE2AYlR'LE X. CHAR.IMS yöflJEr/MMP£/</ FEANSA 'NIN A&ASl gOZULMUŞTU. OTBPEU BE& CEZAYlR. ÜZeR.lUPE iSTEtOLERı OLAN FRANSA, OUgUhiU FlESAT BlUP 8//2KAÇ YIL IÇINP£ CE2AYİI21! IŞ6AL E&£C£KTfR(j83Ö). pctyı • FRANSIZ ELCISINI TOKATLADIL Düşgücü olanağı Tekniğin ezici gücü, gelişmesi, amansız rekabeti karşısında kitap, olduğu gibi kalmak durumunda: Kâğıt ve harfler, sayfalar ve sözcükler... Gelgelelim, dört bir yanından nükleer silahlarla çevrilmiş gibi görünse de, kitabın baş edilmez bir özelliği vardır: Bizlere ekranda sunulan görüntünün sınırlarıyla bağlı kalmamıza karşın, bir kitabı okurken, düşgücümüzü dilediğimiz gibi genişletebilmemiz, bu açıdan, yazann bize engel olmafyıp yardımcı olması, bu hakkımıza dokunmaması... Kitabın yaşamasım sağlayacak, onu dış etkenlerden koruyacak bir özellik değil mi bu? yö<*e.hcı£ıne verıle.ın act, unı/an. 5 0 YIL ÖNCE Cumhuriyet 30 Ağustos 30 Ağustos Turkün şerefler ve zaferler dolu mazisinde, bityuk bir askeri zafer olduğu kadar, Yakmşarkm tarihinde bir devri kapayıp yeni bir devir açan bir zaferdir. 30 Ağustosun guneşi, yalnız mağlub bir istila ordusunun tarumar enkazı uzerinde değil; 30 Ağustos 1937 inkılabcı bir devlet. Bmlerle ve binlerle kahraman şehidin mübarek naaşlan uzerinde kurulan, gazilerin temiz kanlarile tarihin göğsune yazılan bu devletin temeli, 30 Ağustos zaferi olmuştur. Buyuk Türk inkılabını yaratan, Büyük Şefin buyiık Türk ordusunun basında 19371987 kazandığı bu büyuk Türk zaferi olmuştur. Böyie alemşumul deftecek kadar büyük bir inkılab doğuran, yalnız bir mılleti değil, birçok milleüeri karanlıktan kurtarıp nura ulaştırmağa vesile teşkil eden hayırlı bir zaferin emsali vok gibidir. çırkınlığin, genlığın, uyuşukluğun timsali olan müfessih bir saltanatın perişan enkazı uzerinde gurup etmişti. O akşam, güneşle beraber, Türkıyeyı batırmak isteyenler, hep beraber batmışlardı. Ertesi sabah, gıineşle beraber, yeni bir devlet doğuyordu: Ataturk Türkiyesi guzelliğin, yeniliğtn, canlılığın timsali
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle