18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/8 YAVRU TURİZM YAVRU VATAN YAVRU SEÇİM 6 eÜNDUB >üZPK?IMIZ QZD\ giMİZ ICİM »BCnâUUlBBÖE" ^ .. 0ÛLG££iWE 29 AĞUSTOS 1987 İSTETÜRKIYE SOCUNLA Ri UuR. RÛRA 0(SİML£. J21M1 T.L >E U*X1PMLİŞ U£ OZAL. / " ANl O BİZ MEZLC OUJVCCUZ. POLJTIKA VE OTESI MJEJHMED K J E M A L IÛBP1STA 4RABAUVR GfcftOB. ŞOL RuBTfLBC SÛL SENOİCALAC Uu{2 .HATTA M U R L Û R JBİE SEMDftCAU • AM OPEAMIN ÛZEJ2ÎNHer dönemin kendine özgü haksız kazanç sahibi olmuş görgüsüz zenginleri vardır. Savaş sonrası dönemin haksız kazanç sahibi zenginlerıne "hacı ağa" derlerdi. Hacı ağalar pastırma ile viskı ıçerlerdi. Gazetelerin mizah sayfaları bu yeni yetme zenginlerın fıkraları ile dolar, karikatürlen ile süslenirdi. Yeni yetme zengin mi, viski ve pastırma gelirdi akla. Bugün paradan başka değer tanımayan iktidarın yeni yetme zenginlerine ne ad konmuştur bilmiyorum, ama ilk ağızda "köşeyi dönenler" deniyor Bunlar hayalı ihracat zenginleridir, belediyelere parklar, yollar, yaya kaldırımları, çocuk bahçeleri zenginleridir. Bir taraftan yıkıyorlar. söküyorlar, bir taraftan onarıyorlar. yapıyorlar. Pastırma ile viski unutuldu, artık zenginleri pastırmalı, viskili göstermiyorlar. Ama yeni zenginlerimiz yabancı peynirsiz edemiyorlar. Mezecilerin vitrinlerinde hertürlü yabancı peynirler sıralanıyor. Mezeciye, "Bunlar ne?" diye sorulduğunda, "Ne yapalım müşteriler istiyor," yanıtı veriliyor. Herhalde sırası geldığmde 'köşeyi dönenlerin'öe öykülei anlatılacak, karikatürlen yapılacaktır. Belli olmaz, bu yaptıkları burunlarından da gelebilir. Gerçi bizde hiçbir iktidar, kendinden önce gelenlerden hesap sormadı. Ama bunlarınki mızrak, çuvala sığmıyor. Bir iktidarın ötekinden hesap sorabilmesi için, birbiriyle benzerliği olmaması gereKir. Yeni gelen, eskisinin celişkısı olacaktır. Hiçbir zaman birbirinin eşi olmayacaktır. O zaman hesap da sorulur, sıgaya da çekilir. Bir zamanlar CHP'nin kavallıçuvallı genel sekreterı Kasım Gülek, çalıp çırpanlardan 'Nerden buldun?" diye hesap sorulacağını söylemişti de,adamın baştna gelmedik kalmamıştı. Viski sadece yeni yetme zenginlerin başbelası değildir. Solculann da viski ıçiyor diye karşısına dikilmezler miydi? Viski içiyor diye üstüne varılanlann tipık örneği Çetin Altan'dır. Türkiye İşçi Partisi'nden milletvekli olunca, karşıtları viski içiyorsun diye kınadılar. Öyle bezdirdiler ki Çetin Altan'ı, o da, "İçiyorum var mısınız?" diye kestırip attı. Sadece viski içtiğini yaymadı, "Viski" diye bir roman yazdı. Böylece viski eleştirilerinden de kurtuldu. Bir viski öyküsü de Kemal Tahir'in vardır. Müzehher VaNu anılarla süslü son kitabında anlatıyordu. Bir gün Vala ile Kemal Tahir'in evine gitmışler. Bir de bakmışlar salonun ortasındaki masanın üstünde kocaman bir viski duruyor. Bir viskiye, bir de hapisten yeni çıkmış Kemal Tahir'e bakıyorlar, "Rakı neyimize yetmez!.." diyoriar. Gerçekten de ilk bakışta yeni gidilen evin konuk odasında ortada kocaman bir viski şişesi görmek, hele solcular için, iyi bir görüntü değildir. Ama bu viski de nereden çıktı? diye duşünülmelidir. O yıllarda viskinin karaborsa oiduğu bılinince neler neler düşünülmez. Ama Kemal Tahir'in viski olayının bir de başka bir yanı vardır. Olayı Müzehher Hanımın anılarında okuyan Refik Erduran, olayı şöyle anlatıyor: ".. Roman çevirileri yaptığı dönemde evine gittiklerinde ortalıkta bir viski şişesi görmüşler. O nesneyi bir özenti ve gösteriş belirtisi saymışlar. Durumda bir yanhşlık varsa sorumlusu benım. Birlikte olduğumuz bir gün Kemal Ağabey viskiyi ilk kez tadıp beğenmişti. Ben de Çağlayan Yayınevi'nin oluk oluk getirdiği paralarla ona yazı makinesi ve radyo alırken, araya bir kasa viski de katmıştım." Kemal Tahir'in konuk odasındaki viski Refik Erduran'ın azizliğı oluyor. Bunu Müzehher Hanımla rahmetli üstadımız Vala Nurettin nereden bilecekler? Şimdi doğrusu ortaya dökülmüş oluyor. Böyle bir olay benım de başıma geldi. Gazetelerin Ankara muhabirlerinin çok az sayıda olduğu (beş, on) bir dönemde yılbaşları elçiliklerden bürolara türlü ıçkiler, viskiler, votkalar, konyaklar armağan olarak gelirdi. Bu içkileri çalışanlar aramızda pay ederdik. Elbette çoğu, gazetenin büro şefine (mümessile) düşerdi. Bunları alır eve götürürdüm. Yakın dostlarımızdan biri eşiyle bize gelmiş, bu içkilerden kendine ikram etmiştik. İçkiler, o yıllarda, kolay kolay bulunur türden değildi. Dostumuza gerçek Rus votkası ikram etmiştik. İçmiş, çok da beğenmişti. Ama, işin bir de aması var. Rus viskisi bulundurduğumuzu, evde içtiğimizi diline dolamış, önüne gelene anlatmıştı. Solculuktan öcü gibi korkulan o dönemde evinde Rus votkası bulundurmak ve içmek vatanseverlikle pek bağdaşmıyordu. Duyanlar neler neler söylemişlerdi. Sonradan buna alıştılar. İşıtiyorum, şimdi votka da, viski de gönderen yokmuş... Vitrinlerde Özal sayesınde dolu... pe poLimr rv«K,«eM TURfc .<SÜN6y PUM tESJMl. Viski Yüzünden... B4ŞKA İMSÛN STEMEM. SDBUNUMU2U BU SuKATLÛ yew "ŞAUiMis OTEU SOBUMUJSU. TUB^|İEE'MîÂSI h ' a k OLAAAZ. ŞONSA WB«SLILA&A BÛKMAyiN IÛ8RISU KATIAM ŞONSA WB«SLI OEMfŞ ÖZE S K T Ö B Û N (St ÖZEL SEKTÖBÛN (StETTlSV FERİ0CTLA DÖMEJ2 FERİ0CTL ÖİK'P.AUA lyiVDl ÇÛMÜJ MUCETTEBAT HİÇ OLMAZSA TUPtÇE BHiyOED 1 Bü KlSİL'" ' BULMA SOCUMUNUKI *İLMIZ ONUKÜN SORUMJ OLMAC*SNJ * DÜŞONuyuCDUfc ECB/ÎT HABERLERİN DEVAMI 6yaş (Baştarafı 1. Sayfada) madığını belirtti. Emiroğlu şunları söyledi: "6 yaş uygulaması eskiden olduğu gibi siirecektir. İmkân bulunan okullarda, bu uygulamaya geçilecek, uygulamanın sürdürdügu okullarda uygulamaya devam edilecektir. VatandaşUnmıza 6 yaş uygulaması konusunda bir mecburiyet söz konusu dcgildir. Isteyen veliler 6 yaşındaki çoculdannı okula gönderebilecekleri gibi istemeyenler de göndermeyecektir. 7 yaş uygulaması ise aynen devam edecektir. 7 yaşıodaki ögrencBerin tamamı okula alınacaktır." Yönetmenliğuı Resmi de yayunlandığı gün böyle bir konudan haberleri olmadığını beürten bakanlıguı üst düzey yetkilileri de daha sonra yönetmeliğin farklı biçimlerde yorumlanabflecegini sO>ledilcr. Bakanlıktan yapüan resmi açıklamada ise "zorunlu ilkögretim çağının 614 yaş grubuadaki çocukları kapsadığı" şeklindeki hükmün 15.10.1983 tarihinde yayımlanan 2917 sayilı kanunda yer aldığı, ancak uygulamanın, sınıf, öğretmen, program gibi yeterli altyapmın olmaması nedeniyle sadece imkânı bulunan okullarda velilerin istekleri doğmltusunda yapıldığı kaydedildi. Maddi imkânsızhklar nedeniyle bugune kadar uygulanamayan bir yasanın, yönetmeliğinin çıkanlması ve bunun kamuoyuna duyurulması, 6 yaş velilerini ve okul yöneticilerini şaşkına çevirirken, bakanhğın yönetmeliğin uygulanmayacağma dair açıklaması da hukukçulan şaşırttı. Hukukçular, bakanhğın açıklamalannın yönetmeliklere aykırı olamayacağını belirtirken, hukuken yönetmeliğin ^sas olacağını, ortada bir hata varsa, bunun basın açıklaması ile değil, yine yönetmeliklerle düzeltilmesi gerektiğini savundular. "Kayıtlar sırasında yaşanacak paniğe, şimdiden hazır olmamız lazını" diyen okul müdurleri de konuya bir açıklık getirilmesini, bu durumda ne yapacaklannı bilemediklerini belirttiler. Okul müdürleri, bir gün içinde çok sayıda veliden telefon aldıklannı, fakat onlan rahatlatacak bir cevap veremediklerini söyleyerek şu göruşleri dile getirdiler: "Kayıtlar arasında, b»zı veJiler 6 yaş çocugunu okula almamız için bize baskı yaparken, bazdan da bu yaştaki çocugunu okula göndennek istemediğini betirtecek. Bizün bunlann sorunlanna çare bulmamız mümkün değil. Bu konu bir an önce balledilmeli. Asunda bizkrin yönetmeliği uygulaması lazım. Fakat böyle bir bakanlık açıklaması varken, yönetmeligi nasıl uygulanz onu da bilemiyoruz." Haberi duyan veliler de gazetelere telefon ederek, "6 yaşındaki çocugunun bu sene okula gidip gitmeyecegini" öğrenmek istiyor. Kararı duyunca "şoke" olduklarını söyleyen veliler, büyük bir endişe yaşıyorlar. "6 yaş uygulaması bu yıl da geçen yıl gibi devam edecek" cevabı karşısında, veliler, "Peki yönetmelik ne olacak? Çocuğumu okula gönaermezsem, suçlu dunıma diişer miyim" diye soruyorlar. Okul olgunliığu (Baştarafı 1. Sayfada) yaşını bitiren çocuğu zorunlu öğrenim çağında kabul etmekte ve boylelikle 6 yaş uygulaması yeniden zorunlu olarak yaygınlaştırılmaktadır. Geçmişteki uygulama, okula başlama yaşının duşürülmesi paralelinde, okul olgunluğuna sahip olan çocuk oranınm da duştüğunU göster.niştır. Çocuğun bedensel, duygusal, zihinstl ve sosyal anlamda okula hazır lıklı olması demek olan okul olgunluğu olgusu, gerçekte görece (rolatiO, bireyden bireye deği$ebilen bir kavramdır. Başka bir deyişle, 5 yaşında okul olgunluğuna sahip çocuk olabıldigi gibi, bu olgunluga 8 yaşmda da ulaşabilen çocuklara da rastlanabilir. Kuşkusuz ozellikle çocuğun hızlı gelişim içınde bulunduğu ilk çocukluk döneminde 1 yülık bir süre olgunlaşma açısmdan buyük bir önem taşıdığından, erken yaş uygulaması okula hazırbklı olarak başlayan çocuk sayısını azaltmaktadır. Okula başlama, çocuğun düayasında önemli yeri olan bir adımdır. Çocuğun sosyalleşrnesinde çok büyuk onemı olan bu kuruma başlanırken karşılaşılabilecek herhangi bir zorluk ya da uyumsuzluk duygusal ve sosyal gelişımi olumsuz açıdan etkiler. llkokulun temel ışlevi "UYUM"dur. Okumayazma öğrenimi ikıncil işlev olarak kabul edilir. "Uyum" ise çocuğun bu kurumda kalabilmesi için zorunlu olan koşuldur. Çocuğun. arkadaşlanyla birlikte 40 dakika ders dinleraek, okul ve öğretmenin kurallanna uymak, arkadaşlanrun sınıf içi ve sınıf dışı faaliyetlerine katılmak gibi temel ilkelere "Uyum" göstermesi gerekir. Kuşkusuz bu uyumun gerçekleşmesinde, çocuğun okul öncesi döneminde ailede ve kurumda edindiği deneyimle, ailenin sosyoekonomik .e kültürel düzeyinin rolü büyüktür. Anne babanın okul kurumuna olan olumiu tavrıyla, çocuğu okula hazırlayan eğitsel araç ve gereç, bu uyumu kolaylaştıran faktörler arasındadır. Bedence ve zekâca arkadaşlarının duzeyinde olması halinde çocuk, onlarla birlikte oyun oynayabilir, ders içi ve dışı faaliyetlere aktif olarak katılabilır. Ancak belirli bir zihni gelişim düzeyine ulaşmadan okula başlama, bu aktif katkıyı engelleyebilir. Söz gelirni, 6 zihin yaşınm okuma öğrenilmesi için uygun yaş olacağı kabul edilirken, bunun altındaki zihin yaşına sahip bir çocuk okuma öğreniminde basansız olabilir. Okul olgunluğuna ulaşmadan okula başlamak zorunda bırakılan bir çocuk okumada başan gösteremediği takdirde hırçınlaşmaya, arkadaşlarını rahatsız etmeye ve ders ortamıru bozarak çeşitli uyum ve davranış bozukluklan gostermeye başlayabilir. Bu durum sadece onun başarısı değil, aynı zamanda bütün sınıfın huzur ve basansını olumsuz açıdan etkiler. Bu nedenle alfabe öğrenimi için belirli bir fizyolojik ve zihinsel olgunluga ihtiyaç bulunmaktadır. Batı ülkelerinde okula başlama yaşı farklılık gösterir. Bu yaş tngiltere'de 5, Amerika'da 6, lsveç ve Norveç'te 7'dir. Ingiltere'de "lnf»at Scbool" adı verdilen kurumlarda, çocuğa yaşına uygun bir program adeta anaokulu çerçevesi içinde sunulur. Bu yaş grubu için uzmanlaşmış öğretmenler, gerekli araç ve gereçten yararlanarak, çocukların düzeyine inebilmektedirler. Norveç'te her çocuk 2.5 yaşından7 yaş okul dönemıne kadar yaygın olan okul öncesi eğitiminden yararlanabilir. Psıkologlannı tıp eğitimi gibi 7 yıllık bir öğrenim süresi içinde yetıştiren Norveç, ana okullanna görevlendirdigi her elemarunı liseden sonıa 3 yıllık özel eğitime tabi tutarak yetiştırir. Ülkemizde, ailede tanınan sınırlı fırsatlarla, yetersiz eğitim ortamının yanında, okul öncesi eğitim kurumlanndan her çocuk yararlanamamaktadır. Aynca geçmişte uygulamada 7 yaş grubuna uygulanan öğrelirn programı, bu konuda hiçbir deneyimi olmayan öğretmenler araahğıyla 6 yaş grubuna verilmeye çalışümışur. Bunun sonucunda da, ne yaak ki, çeşitli psikosomatik şikâyetleri olan, sınıfta oyuncaklanyla oynayan, gun boyunca paltosunu çıkarmadan annesini bekleyen, okul fobisi yerleşen ve çeşitli uyum ve davranış bozukluğu gösteren çocukların sayısı çoğalmıştır. Sonuç olarak; geçmişte başanlı olamamış bir uygulamanın bu kez zorunlu olarak surdürulmek istenmesinin büyük pedagojik hatalara sebep olacağı, eğitim ve öğretim açısından yarar sağlamayacağı ve cocuklann ruh sağlıklarını olumsuz açıdan eıkileyeceği kamsını taşımaktayız. Bu karann acele>e getirilmeden uygun personel, araçgereç ve yöntem sağlandıktan ve bilımsel haklılığı kanıtlandıktan sonra uygulanrnası daha sağlıklı olurdu. BİR 'HAYIR' GEZİStNDEN ÎZLENİMLER 6 Yuh'lara karşı tabanca anlamı vardır. Birincisi çocugu olanlara baba derler, Sayın ÖzaPın çocuğu vardır. tkincisi de kaçakçılarla, karaborsa ile ugraşanlara baba derler." Taner'in yanıtında Süleyman Demirel'ın adı geçmedi. Ama gazeteciler, bu sözlerle Demirel'in kastedıldiğı biçimınde anlayınca Taner itiraz etti: "Siz Demirel'in adını vermediniz. Öyle yazarsanız tekzip ederim." Bu arada öbür daruşman Mustafa Taşar, sohbete katıldı ve hemen aynı sorunun muhatabı olunca Taner'in yarutını bilmediğinden yanıt vermedi. Taşar da "Demirel'e (kurtar bizi baba) diyenler kimler" sorusuna "öbür babalar" karşıhğını verdi. Böylece iki danışmanın yanıtı birbi FARUK BİLDİRİCİ ANKARA ANAP Genel Başkan Damşmanı Mustafa Taşar, artık Başbakan'ın gezilerine silahını beline takarak geliyor ve Ispana'daki olaylardan sonra silahlı dolaşma gereği duyduğunu söylüyor. Başbakan Turgut Özal'ın da bulunduğu Petek otobüsü Kütahya'dan Eskişehir'e doğru ilerlerken gazeteciler ve partililer arasında "babalar ve silahlar" üzerine bir sohbet başladı. Danışman Güneş Taner, gazetecilerin kendisine yönelttiği "bayırlı baba" ile "kurtar baba" arasında ne fark olduğu sorusuna şu yanıtı verdi: "Türkiye'de babaların çeşitli rini tamamladı ve "baba" sözcüğünden ANAP'hların ne anladığı ortaya çıktı. Sohbet sırasında Tasar referandumda "evet" oyu verecek bakanların adları soruiunca, "Kuşkusuz bütün bakanlar evet oyu verecekler" dedi. Ancak yamtından sonra bir süre duraklayan Taşar, "Dilim siirctü, hayır oyu verecekler" diye duzeltti ve "evet" ile "ha>ir"ın anlamlarırun hâlâ kanştırılabildiği bir kez de ANAP'ın kurmayı Taşar'ın ağzından vurgulanmış oldu. Konu Isparta olaylarına gelince Taşar, belindeki Baretta marka silahını gösterip poz verdi ve "Isparta'dan sonra takmaya başladım. Bugun taşla sopavla saldıranlar yarın silahla saldırabilirler" dedi. Inönü (Baştarafı 1. Sayfada) mak ve sağda birleşme pazarlığını kızıştırmak için gerginlik yarattıklarını da bildirerek, kendisine suçlamalar yönelten ANAP rnilletvekili Ydmaz Hocaoğlu'nu mahkemede hesaplaşmaya çağırdı. Istanbul'da bugiin yapılacak mitinge Eskişehir, Bilecik ve yöresinde bir gezi yaparak giden İnönü, dün bu yorede vatandaşlardan "demokrasi için evet" oyu istedi. SHP lideri bir soru üzerine halkoylamasında evet çıkması durumunda ANAP'ın MDP gibi dağılacağını bildirerek, "ANAP'ın durumu MDP'den de vahim. MDP iktidar olmadı. ANAP iktidar olmasına rağmen şaşkınkk içinde ve perişan. Perişan olan, Özal'ın kendisi değil, milletvekilleri de. Bir kısmı şimdiden bırakıp gidiyor. Ben ANAP'ın daha buyuk sıkıntısına gerek olmadığını sanıyorum. Evet çıkarsa seçim olacak. Bekledigimiz sonuç da bu" diye konuştu. İnönü seçim otobüsü Güneş'te gazetecilerle sohbet ederken, "Sandıktan ne çıkarsa çıksın, bu hiç kimseye yıkım olmayacaktır. Her parti kendini sonuca göre ayarlayacaktır. Ama ben evet çıkacağına inanıyorum. Bu geziler ve mitingler de referandum sonrası yapılacak erken seçime yarayacak" dedi. Cumhuriyet muhabirinin, "SHP ve DYP'nin referandum kampanyalan arasında büyük farklar var. DYP daha fazla kişiyle daha fazla miting yapıyor, kısaca şov niteliğinde bir kampanya yürütüyor, siz ise ana muhalefet partisi olduğunuz halde daha söniik bir program uyguluyorsunuz" şeklindeki sorusuna şu karşılığı verdi. "Onların referandumdan çıkarian var, referandumdan çıkan olmayan tek parti biziz. Bizim etkinliğimiz ve gücümüz belli. Onun için bu tür kaygılarımız yok. Biz olmadan demokrasi söz konusu olamaz. Evet oyu da çıkamaz. Referandum sonrası Demird kendine pay çıkarabilir, bu bizi telaşlandırmaz, bizim mücadelemiz demokrasi mucadelesidir." İran için arabulucu (Baştarafı I. Sayfada) Bakanı Cahit Aral'la göriişen El Zemin, Türkiye ile olan ekonomik ve siyasi ilişkilerinin gayet iyi durumda oldugunu söyledi. El Zemin, sorularımızı şöyle yanıtladı: Başbakan Turgut Özal ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Cahit Aral ile görüşmelerinizi özetler misiniz? EL ZEMtN Konuşmalarımız iktisadi gelişmeler üzerindeydi. Karşıhklı iktisadi yapıyı güçlendirmek istiyorum. Şu anda Türkiye ile ilişkilerimiz çok sağlıklı ve güçludür. Bizim Türkiye'de, Türkiye'nin de Suudi Arabistan'da kurduğu şirketler, yaptığı yatınmlar var. Türkiye ile ekonomik alandaki işbirliğinin \e iyi ilişkilerin politikaya da yansurıası, örneğin Suudi Ârabıstan İran gerginUğinde Türkiye'ye bir arabuluculuk görevinin duşmesi söz konusu olabilir mi? EL ZEMtN Hayır. Bizim hiçbir ülkenin arabuluculuğuna gereksinmemiz yok. Kendi sonuçlarımızı kendimiz alabilecek güçteyiz. Zaten İran ile arabuluculuğu gerektirecek kadar önemli bir durum oldugunu da düşünmüyoruz. tranlı hacılann çıkardığı olaylar, Türkiye'de de büyük yankı uyaridırdı. Ülkenizdeki resmi makamlar da bu olayla ilgili sonışturmanın surmekte oldugunu, yeni ipuçlan elde ettiklerini söylediler. Bu konudaki son gelişmeler nedir? EL ZEMtN İranh hacılar, Kâbe'yi politikaya alet etmiştir. Konunun özeti budur. Hac, İslam dünyası için bir farzı yerine getirme alanıdır. Politik amaçla kullanılmasına kesinlikle izin veremeyiz. Zaten İran'ın yapuğı Arap ve İslam Birliği tarafından da nefretle kınanmıştır. İran'ın bir daha böyle bir eylem yapmasına kesinlikle izin vermeyeceğiz. BağKur'da zcunh rnaoş ve prim ANKARA (AA) BağKur'un yeni gösterge tablolanna göre, halen BağKur'dan yaşhlık, maluliyet ve olüm aylığı alan 325 bin kişi 1 Şubat 1988 tarihinden itibaren ayhklarını yüzde 50 zamlı almaya başlayacaklar. 31 temmuz tarihinde yürürlüğe giren yeni gösterge tablolanndan doğan arüşlan, BağKur kanununa göre emeklilere altı av sonra yansıtıldığı için, zamlı ayhklar 1 şubatta verileceK. BağKur emeklisinin 1 şubattan geçerii maaşt lasaaak 2 3 4 1 StoKf* 360 420 48C 540 600 660 720 780 840 900 960 1020 1270 1520 1770 2020 2270 2520 2770 3020 3270 3520 3770 4020 Man »200 29.400 33.600 37500 42.800 46.200 50.400 54600 S&800 6X000 ff.200 71480 88.900 f06.400 «1.400 «»980 1JR406 133.900 211400 228.300 246.400 261900 81.400 %«* 17640 20.580 23520 26.460 29400 32340 35.280 38.220 41160 44100 67.040 49.980 62 230 74 480 86730 98.98C 111280 123480 135 730 147580 160230 172 480 184 730 196960 CTZ ««75 • S 6 7 S $ 10 !2 » 14 tfi 1? 18 18 X 21 22 23 24 11 • • • * * * • Hustoıı (Baştarafı I. Sayfada) la bir sure önce hastaneye kaldırılmış, uç hafta sonra taburcu edilmişti. Ünlü sanatçı, son olarak oğlu Danny Huslon'ın yönettiği "Mr. NorthBay North" adlı filmde kızı Angelica Hustonla birlikte küçük bir rol almış, ancak hastalanması üzerine bu rolü Robert Mitchum ustlenmişti. John Huston, yaklaşık 50 yıllık sinema uğraşı boyunca yarattığı "Malta Şahini", "Prizzi'lerin Onuru" adlı fılmlerin kahramarları gibi maceralı bir hayat yaşamıştı. Nitekim, ünlu sinema adamı Orson Welles, bir söyleşide, Huston'dan şoyle söz etmişti: "O, kendi Faust'una karşı Mefisto'yu oynuyor." Tiyatro ve sinema oyuncusu Walter Huston'ın oğlu olan John Huston da, kendisiyle yapılan söyleşilerde babasının bir oğüdunü sık sık tekrarlamıştı: "Hiçbir işte svf para için çalışma. Mesleğini karını seçiyormuş gibi seç; hem aşk hem para için!" İki yıl önce, sinemaya katl ılanndan ötürü aldığı bir ödulun töreninde de Huston, şunları söylemişti: "Son zamanlarda benden nep 'yaşayan efsane' diye söz ediyorlar. Doktorlanm ise, ilk kış riizgâıiannın benim bu statümü değiştireceği konusunda teminat veriyorlar!" 1906'da Missouri Eyaleti'nde Nevada'da doğan John Huston, tiyatro oyuncusu olan babası Walter Huston'ın sahneye çıktığı çeşitli kentlerde büyudü. 14 yaşında boksör olmak üzere öğrenimini yarıda bıraktı ve birkaç yıl için California Amatör Hafif Sıklet Boks Şampiyonluğu'nu kazandı. Profesyonel boksörlük, gazeteilik, oyun ve öyku yazarlığı, oyunculuk, dergi yöneticiliği gibi birçok kısa süreli iş yapan, bu arada Londra ve Paris'i dolaşan Huston, 1938'de Hollywood'da senaryo yazarlığına başladı. VVarner Bros yapımevindeki başan h senaryo çalışmalarından sonra, 1941'de "The Maltese FalconMalta Şahini" ile yönetmenliğe geçti. Dashiell Hammett'ın ünlü romanından uyarlanan ve "Humphrey Bogart'ın oyunuyla güçlenen bu film, polisiye türün başyapıtları arasına girdi. İkinci Dünya Savaşı sırasında başanlı savaş belgeselleri çeken, bir süre de tiyatroyla ilgilenen Huston, 1948'de "the Treasure of the Sîerra MadreAltın Hazineleri" ile sinemaya parlak bir dönüş yaptı. ÎÎİ900 6 yaşın öyküsü ANKARA (Camhnriyet Biirosu) llkokullara başlama yaşının 6'ya indirilmesi konusunda ilk çahşmalar, 12 EylüPden bir süre sonra Milli Eğitim Bakanı Hşsan Sağlam zamanında başlatılmıştı. Eski Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanı Vehbi Dinçerier döneminde büyük tartışmalara yol açan "6 y«ş uygulaması" Bakanlık tarafından incelemeye alındı. Dinçerler, "6 yaş uygulamasının ithal bir flkir oldugunu" belirterek, bu uygulamanın yapılabılmesi için maddi imkânların yeterli olmadığını söylemişti. Konunun incelenmesinden sonra, bu uygulama için gerekli altyapı koşullarımn oluşmadığı, bu koşullarm oluşması için 145 milyar liralık bir yatırıma gerek duyulduğu ortaya çıkmıştı. Devlet Planlama Teşkilatı da, 6 yaş uygulamasırun Türkiye'de yapılamayacağını belirtmişti. Ancak 1983 yılmda çıkartılan 2917 sayılı yasayla, Türkiye'de ilkokula başlama yaşı 6 olarak bdirlendi. Yasanın kabulünden sonra, Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından yapılan açıklamalarda altyapı yetersizlikleri vurgulanarak, yasanın ısteğe batlı ve imkân bulunan okularda uygulanabileceği bildirildi. Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanı Metin Emiroğlu, 19851986 öğretim yılı başlangıcında, çocukların 6 yaşında okula başlayabilmeleri için 21 bin dersliğe ihtiyaç bulunduğunu belinerek, 6 yaş uygulamasınm tüm okullarda yapılamayacağını açıklamıştı. Bugüne kadar da sınıf, öğretmen, program gibi yeterli alt yapımn olmaması nedeniyle 6 yaş uygulaması çok kısıtlı sayıdaki okullarda velilerin isteği üzerine yapıldı. önceki gün Resmi Gazete'de yayımlanan yönetmelikte zorunlu öğretim yaşı 6 olarak belirtiliyor. Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından dün yapılan açıklamada ise, bu öğretim yılmda da öğrencilerin kayıt kabullerinde geçen yıllardan farklı bir uygulamanın söz konusu olmadığı bildinlerek, geçen yıllarda olduğu gibi bu yıl da imkânı bulunan okullarda ve velilerin istekleri halinde 6 yaş uygulaması yapılabileceği yer alıyor. 28J15 31255 34195 37135 40.075 43015 45.955 48395 51335 54 775 57715 60655 72305 85155 97405 109655 121905 134155 146405 158655 17O905 183155 195405 207655 Aylıklar, yüzde 70 oranına göre hosaptanmıştır BağKuriunun yeni primleri: %t*1 2 3 4 $ 1 360 420 480 540 600 660 720 780 840 900 960 1020 1270 1520 1770 2020 2270 2520 2770 3020 3270 3520 3770 4020 25200 29400 33.600 37.800 42.000 48.200 50400 54600 5&8Ü0 63.000 67.200 71400 88500 106.400 121900 141400 158.900 176400 133300 211400 228300 246.400 263300 281400 & 5.040 5380 6.720 7560 8400 9240 10.080 10S20 11760 12 600 13440 14 280 17780 21280 24 780 28 280 31780 35 280 38.780 42 280 45780 49.280 52 780 56 280 PıM 0024 3528 44S32 4536 5.040 5544 &04S 6552 7056 7560 8.084 8568 8.064 9408 10.752 12 096 13.440 14 784 16128 17472 18316 20160 21504 22 848 28448 34 048 39648 45 248 50348 56.448 62 048 67648 73248 78348 84 443 90048 10 11 12 13 14 6 7 8 9 15 18 17 19 20 21 22 18 23 24 12.76» U368 «968 19.0» 21«8 20268 25J68 27488 29SB8 31488 33.788 looe ) AğuStos 1987 tanhınden yururlüğe gırdı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle