18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
29 AĞUSTOS 1987 • • • * CUMHURİYET/13 Kadıköy'deki antik lahitler lsUnbul Haber Servisi Kadıköy Altıyol'da, sınyalizasyon çalışmalan sırasında ortaya çıkanlan 6 lahiı dün açıldı. tstanbul Arkeoloji Muzesi görevlilerinden Arkeolog Şeniz Atik başkanlıgmda sürdürüJen çalışmalar sonucunda boşaltılan lahitlerin içinden, toprakla karışık kemık parçaJarı ve keramikler çıktı. 14 ağustostan beri çevreleri temizlenen lahitlerin yanında ele geçen çeşîtli dönemlere ait keramik parçalan, tarihi mezarlığın Arkaik döneme ait olduğu izlenimini veriyordu. Ancak dün açılan lahitlerin içinden çıkan keramik parçalannın daha geç dönemlere ait olması, arkeologlarca, "Bu mezarnuş oiabüir" şeklinde yorumlanırken, Arkeolog Şeniz Atik şunları soyledi: \enr nesil daha akıllı LONDRA (UBA) Yeni doğan çocukların ebeveynlerine oranla daha akıllı oldukları bildirildi. İngiltere'de bazı bilim adamlarının yaptıkları araştırmaİar sonucu, yayunladıkları raporda, 10 yaş ile 40 >a,.\.Ja 1000 kişi üzerinde düzenlenen testler sonucu, 10 yaş grubundaki çocukların diğer gri'ba oranla daha akıllı olduklan kavdedildi. Raporda çocukların kavrama ve algılama yeteneklerinin gittikçe ilerlediği, 1936 yılında 10 yaşında olan bir çocukla 1987 yıhnda 10 yaşında olan bir cocuk arasında karşılaştınlmayacak farkhhklar olduğu ifade edildi. Bilim adamlarının yayımladığı raporda, testlerde iki grup içinde şartlann eşit tutulduğu, ancak çocukların doğum sırasında bazı genetik faktörlerin etkisiyle daha akıllı olduklan belirtildi. Tanık olarak geldi gözaltına alındı tstanbul Haber Servisi Çay ocağı yüzünden 3 kardeşini kasten öldürdüğu savıyla idamı istenen Erdal Karabatak'ın yargılanmasına devam edildi. Dunkü duruşmada tanık olarak dinlenen Ali Bayoğlu sanık Erdal Karabatak'ın, "O adam öidürmekten aranıyor" şekJindeki ihbarı üzerine gözaltına alındı. Sanık Erdal Karabatak ve kardeşleri arasında geçen haziran ayında Tahtakale'deki Bayburt handa bulunan çay ocağı yüzünden kavga çıkmış, oîayda, Erdoğan, Ergun ve Hasan Karabatak'ı bıçakla ağır yaralamıstı. Üç kardeş daha sonra ölmüştü. İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki dünkü duruşmada görgü tamkları dinlendı Bu arada söz alan Sanık Erdal Karabatak, tanık olarak dinlenen Ali Bayoğlu'nun Trabzon'da adam öldürmekten arandığını ihbar etti. br çeşitH döpemlerde koUanıl Altın Şeref Madalyası üst rutbeye yükselecek general, amiral, subay ve astsubaylar ile emekliye aynlanlar için dün Genelkurmay 'da iki ayn tören düzenlendi. Bu arada Cumhurbaşkanı Kenan Evren, Orgeneral Necip Torumtay 'ı Çankaya Köşkü 'nde kabul ederek kendisini Türk Süahlı Kuvvetlâinde gösterdiği başarüanndan dolayt kutladı ve "Türk Silahlt Kuvvetleri Altın Şeref Madalyası" verdi. 'Mezarların naklînde bîr tören yeterlf VVASHINGTON (AA) Adnan Menderes'in torunu Işık Menderes, dedesi ile Fatin Riiştii Zorlu ve Hasan Polatkan'ın mezarlannın nakli konusunun siyasi polemik haline getirilmemesini istedi. Yüksel Menderes'in halen Kanada'nm Toronto kentinde bulunan kızı, halkm katılacağı bir töreni yeterli gördüğunü belirtti. (Tetefoto: AA/YENER ARIOĞLU) "Boldagumuz parçalann incdenmcsiiMİeB sonra kesin şeyler soyteDCbülr." HABERLERİN DEVAMI Özal Kendini "Evef'e mi Hazırlıyoı? (Baştarafı 1. Sayfada) • Bir siyaset adamı, sıyasal geleceğini çok yakından ilgilendiren bir oylama öncesinde, yenilgiye dönük böyie sesli düşüncelere dalabiliyorsa, kendisi açtsından birşeyterin ters gittiği söylenemez mi? Bize göre, bu sorunun yanrtı evettir. Halkoyjaması yakiaşırken, ibrenin tuaıncudan maviye, yani "hayır"öan "evef'e doğru kaydığını Sayın özal'ın da sezmeye başladığı söylenebiıir. Kesin sonucun ne olacağını görebilmek için, şüphesiz 6 Eylüt'ü beklemek gerekir; ancak bugün için anketler ve nabız yoklamalarının, Özal ve çevresini rahatsız edici işaretler verdiği biliniyor. Bu yüzden olacak, ANAP lideri de kendisini şimdiden 'isver" sonucuna alıştırıp, "Referandumda kaybetsek bile üzülmeyin, seçimler gene bizim" demeye getiriyor. Sandıktan 6 Eylül'de mavi çiKarsa, Sayın özal'ın kendisini ancak böyle savunabileceği açıktır. Türk siyasal yaşantısında öteden beri ne yenilgiler ne de hatalar kabullenilmiştir. En açık yenilgi ve hatalar karşısında bile minareyi kılıfına uydurma çabaları ne yazık ki geçerli olmuştur. Bu tutum da bir noktadan sonra siyasal ortamı hep çıgırından çıkarmıştır. Sayın özal da daha şimdiden minareyi kılıfına uydurma çabası içinde gözüküyor. Geçelim. Bugün için gündemde olan seçimler değil, 6 Eylül halkoylamasıdır. Halkoyiamasının sonucunu görmeden, seçimden söz etmek abesle iştigaldir. ANAP rahatsızdır. Bunun temelinde liderin hataları yatmaktadır. İki büyük hata yapmıştır Sayın Özal. Birincisi, yasakları paıiamentoda kaldırmak yerine halkoylamasına gitmesidir. Boylece, bir yandan demokrasi kültürünün ne denli sığ olduğunu acı biçimde sergilemiş. öte yandan siyasal geleceğini siyasal yasaklara dayandırdığını açığa vurmuştur. ANAP liderinin ikinci hatasmı da açıktan "hayır" kampanyasına soyunması olusturmuştur. Boylece, bir yandan ülkede siyasal gerilimin, kamplaşmanın ydunu açarken, öte yandan nalkoylamasını kendi eliyle kendine karşı bir güvenoylamasına dönüştürmüştür. Başbakan Özal, daha önce bu konularda ANAP içinde uyarılmıştiT. önde gelen bazı bakanların, kamuoyunun çok yakından bildiği bazı ANAP'lılann, uyrn gorevterini şu ya da bu şekilde yaptıklarını biliyoruz. Sayın Özal, bu uyanlan çoğu zaman olduğu gibi belki dinler gözükmüştür, ama o "ben bilirimci" havasıyla gerçekte hiçbirine kulak asmamıştır. İleri gelen bir ANAP'lı, sesinde biraz da alaycı bir titreşimle, "Büyük adamdan küçük hata sadır olmaz" dedi... Eğer sandıktan "evet" çıkarsa, öylesine bir gümbürtü kopacaktır ki ANAP'ta, ne olacağını Sayın Özal dahil hiç kimse bugünden kestiremez. Demirel: Özal sandalyeye (Baştarafı 1. Sayfada) ten Demirel, "Cenabı Allah milleti sıkıntılardan kurtarmak için bir sebep hak eder. Belki bunların da vadesi 6 Eylül de gelmiştir" biçiminde konuştu. Süleyman Demirel dün saat P.30'da helikopterle Ankara'dan Eskisehir'e geldi. Eskişehir'de istasyon meydanı mavi bayrak ve kurdelelerle süslenmişti. Demirel'i 10 binin üzerinde coşkulu bir halk topluluğu, "Muhteşem Süleyman", "Özal İstifa", "Başbakan Demirel" diyerek karşılandı. Süleyman Demirel, mavi bir kamyonetin üzerine çıktı ve alanı gozleriyle kolaçan ettikten sonra "eyi eyi" dedi. Demirel, bugün Türkiye'yi idare edenlerin millet iradesiyle iktidarı almadıklarını, tesadufen iktidar olduklarını ifade etti. Bir ülkeyi yönetenlerin halka doğru olmayanları söylüyorsa, onları kandırmay çalışıyorsa, halkı uyarma görevinin kendisine düştuğunü kaydeden Demirel, "Dün ülkeyi yönetenler, bu meydanda herşeyin çok iyi giltiğini, Türkiye'nin Avrupa'yı bile geçeceğini söylediler." dedi. Bunun üzerine topluluktan "yalan yalan" bağınşlan yükseldi. Demirel, konuşmasına devamla şunlan soyledi: "Keşke öyte olsa, keşke memleket rahat içinde olsa. Vatandaş yarın ne yapacağım diye kara kara düşünmese. \ atandaşın iki yakası bir araya gelse. Bunu istemeyen kim?" Bu sırada Demirel'in sözleri "Özal, Özal" diye kesildi. Demirel, Türkiye'nin esnafına, köylüsüne, memuruna, işçisine minnettar olduklannı belirtti ve şöyle konuştu: "Minnettarız, ama buna karşılık aferin demek yetmez. Bunlann hakkını vermek mecburiyetindeyiz. Devlet hak gözeticisidir. Bırak geçsinler, bırak yapsınlar, altta kalan;n canı çıksın olmaz. Ceplerden ne haber ceplerden. Biz vatandaşımızın insan gibi yaşamasını istiyonız. Biz Türkiye'de muayyen insanlarla değil, herkesle dostuz." Demirel, demiry'olu işçilerinin son aldıklan zammın enflasyonla eridiğini belirtip, "Sen nasıl memnun olacaksın bundan?" diye sorunca topluluktan, "Özal istifa, Özal istifa" sesleri yükseldi. Demirel bunun üzerine, "Gençler, dediğiniz zat sandalyeye iyi yapışmış. Orayı hiç bırakmak istemiyor. İsterse işçinin, köylünün, esnafın canı çıksın, umurunda değil. Çünkü keyfi yerinde" diye konuştu. 1980 yılı ile bugün işçi, esnaf ve köylünün ne durumda olduğunu örneklerle anlatan Demirel, Özal'ın elektriğin bol olduğu konusunda övündüğünü belirterek, şunlan soyledi: "Bu övünülecek bir şey değil. Neden değil, bu durum o memlekette fabrika olmadıgıııı gösterir. Bizim temelini attığınuz etektrik santralları ve barajlarla 40 milyar değil 70 milyar kilovat saat elektrik iiretilir. Bunlan fabrikaya cevirmesi lazım. Fabrikaları çalıstırması lazım. Vatandaş ne bilsin, ha Bulgar'dan elektrik almışsın, ha Rus'lan gaz almışsın. Ha Guney Afrika'dan kömür almışsın ne fark eder, bunlar uydurmacadır. yanlıtır." Vatandaşın sadakaya değil hakkının korunmasına muhtaç olduğunu anlatan Süleyman Demirel, Başbakan Özal'ın dört senede 60 yılda yapılacak işi yaptığını ileri sürdüğünu anımsatarak, "60 senede yapılanın onda birini yapın, yirmide birini yapın. Bunlann hepsi söz aslında. Türkiye'ye kaç tane çimento fabrikası eklediniz. Kaç tane demir fabrikası eklediniz. Türkiye'nin 60 yıldaki borcu 16 milyar dolar. Bu 16 milyarı 32 milyar yapmışlar, gördünüz mu icraatı?" diye sordu. Özal iktidannın memleketi perişan ettiğini kaydeden Demirel, "Keşke memleketi iyi idare edebilselerdi" dedikten sonra, şöyle devam etti: "Hesabın bir ucu da bana çıkıyor. Bunlar senin adamın diyorlar. Yahu kardeşim şu senin adamlann dediğin adamlann bize yaptığına bakın. Bizim elimiz kolumuz bağlıydı, size bunlan diyemedik ki, sizin önünüze üç kap yemek koydular. İstersen acı soğan koy, ama ben bunu yiyemem. Yiyeceksin dediler. Eh ehveni şer bunu buidunuz. Karnınız agrıdı karnınız. mesele bu, dert bu. Ama derman var." Demirel, ülkedeki hırsızlık, rüşvet ve partizanlıktan hesap sorulacağını bildirdikten sonra 17 senedir AP ile birlikte koşan insanların şimdi liderlerini çiğnememesi gerektiğini ifade etti. Demirel şunlan soyledi: "Bir askeri darbe olmuş, 10 senede bir oluyor. Askeri hareket siyasetçüeri suçlamamış, AP'nin 1979'da yüzde 50 oyu var. Bir tek ferdi vurgundan, soygundan, bölücülükten, komünistlikten mahkemeye gitmemiş. AP'nin >oneticilerini mahkemeye verseydi ne olacaktı yani. Bizden bu memkketin bir tek kunışunun hesabını soramadı. tse yakamız bir şey vardıysa yapışmazsanız namertsiniz dedik. Milletin içinden çıkardığı insanları millete ezdirecekler. Orta yerde bir parti meselesi değil, insanlık ve vicdan meselesi var. Eskiden Halk Partisi. DP. AP, Selamet Partisi vardı. Şimdi en yaşlı parti 4 yaşında. Uç senede nasıl partili oldunuz? Senelerce beraber olduğunuz kişileri çiğnemeyin, bu içinize uhde olur. V efa nerede. insanlık nerede?" Demirel, Kuran'ın "Emaneti ehline veriniz" buyurduğunu anımsattı ve "Cenabı Allah milletin sıkıntısına çare bulmak için sebep hak eder. Böyle iki yıizlü, tükenmiş, ağzına kadar pisliğe batmış bir yönetime son vermek için bir fırsat milletin önünde duruyor. Belki vadesi 6 Eylül'de gelmiştir" dedi. Demirel'in "Milletin hali perişan mı?" "Bu halden kurtulmak istiyor musunuz?" biçimindeki sorularına, halk topluluğundan "evet" yanıtını alınca, "6 Eylül'de bir üçüncü evet daha deyin ve bunlardan kurtulun" diyerek sözlerini bitirdi. CÖNEYT ARCAYÜREK ESKtşEHİRden Asıl tehiike, halkoylamasına Erdal tnönü'nun baskısıyla katkıda bulunmaya yönelen sosyaldemokrut tabanda bugün görülen durgunluğun, bir genel seçimde sürmesi olasılığından kaynaklanıyor. Oysa, DSP'ye bir ara bir kesimde bağlanan umuüarın Niğde'de bile iğneye dönduğü göz önüne almırsa, sosyal demokrat labandaki bılinçlenmenin oldukça yol jldığı soylenebilir. Şimdi yapılacak iş, tabandaki SHP'ye kaymayı daha pekiştirmeye yönelecek yeni alıhmlar yaratmak, pekıştirmek. "Ya ANAP, ya DYP" ayrımına sürüklenmek istenen kiıleleri birden uyandırmak ve SHP'nin bu savaşımda beklenen oyu almasını sağlamak. Yayımlanan bir raporda sözu edildiği gıbı "Demirel geliyor, ama bu bir risk ise, Özal kalmah, ama handikapı çok, kauvnazsa" bu kampanyada halka sindirilen "demokrasiye evet" sloganı gibi, demokrasinin geleceğı için sosyal demokratlara siyasal yelpazede önemli yer verecek görkemli girişimlere hemen başlanmalı. Demirel gece uçakta fıkralar aniatıyor, doğrusu gözü & eylül gününden öteye başka gelişmeleri şımdilik pek görmüyordu. Bir ara "saçını kaşıyan parmağına kıymık batmış" diye bir Karadeniz deyimi soyledi, ama kimin parmağına kıymık batmıştı, nedense açtklamadı. Gözlen dalıp gittiğinde 6 eylüle kadar daha 19 yerde konuşma yapacağından söz t'âtj'ördu. Eskişehir bir ara miting gibiydi, asıl oy atılımınt Samsun'layapacağım, büyük kentlere ineceğini belirtiyordu. Bütünüyle önemli gördüğü sorun, 1983 seçimlerinde ANAP'a oy veren eski AP'lilerin yöneticisiyle, üyesiyle bu kez DYP'de buluşması, toplanmasıydı. Kalabalıkları ölçen gözu, bu birleştnenin tıpkı 1973 'te olduğu gibi yeniden gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini araştınyordu. Kalabalıklar kadar bu birleşmeyi gosteren belirtıler Demirel'i mutlu ediyordu. ANAP'lılar ve Özal elektronik araçlarla sonuç ararken, DYP'liler babadan kalmayöntemlerle, daha çok insan beynine dayalı gözlemlerle ulke çapında sonucun ne çıkacağını saptamaya çalışıyorlar. Demirel ve DYP'nin anketçiliği kişisel gözlemlere, kuşku yok, her sabah basının neler yazdığını, nasıl davranış gösterdiğini izlemeye dayanıyor. Demirel'e kalabalıkların gelmesi artık kanıksanıyor. Her yerde hem gönluyle, particilik dürtusüyle yüzlerce aracın, binlerce insamn yasaklı siyasetçiyle Özal'a olan tepkisini ortaya koyduğu, koyacağı biliniyor. 6 Eylülden sonra asıl savaşın "oy oranı" üzerinde başlayacak. Bu orana göre belirlenecek siyusal görüşlerin hangisi uğır basarsa ülkenin yeni bir yılı biçimlenecek. Kuşku yok, halkoylamasındaki gerginlikten hemen sonra siyasal tartışmalar ağırlıkla gündeme girecek, ardından da bu kez genel seçim için bugün yaşadıklarımızı yarın yine yaşayacağız. Her birey yaşantısına göre bir duş görüyor her gece. Bizimkilerin yanında Özal'ın gördüğü düş tabii en renklisi. Yüzde 53 hayır oyuna hâlâ oynayan, siyasal yasağı kalkanların "biteceğini" ilan eden Özalvari duşier tersine çıkacak sonuçla iktidarı yeni şok dalgalarıyla sarsabilecek içerikte. Özal'a bugün "dur", yarın "git" denilmeli, sonuca ulaşması gereken son slogan bu olmalı. Akşam üstu sıcağına karşın Eskişehir, basının hatta DYP yöneticilerinin bir bölümünun miting öncesi tahminlerinin tersine olağanüstü kalabalıktı. Değişik rakam tartışmaları bir yana, istasyon alanındaki büyük, coşkulu kalabalık, Özal'ın mitingini izleyen güvenlik görevlilerinin söylediğıne göre, çok çok fazlaydı. tstanbul Ankara arasındaki konumuyla Eskişehir hiçbir zaman depolitize olmamıştı. Özal kalabalıklarım çarpııarak, büyüterek gosteren TRT, dünku mitingi filme alacak olsa Eskişehirlilere gore ekrana sığdıramayacaktı. tki darbe yaşamış yasaklı siyasetçiyi yeniden Başbakanlığa çağıran topluluk, Özal'ın hükümetter. çekilmesini istiyordu. Yolda, kahvede söyleştiklerimiz kırsal alandaki yaşam yangınını, kentıeki fiyat bunalımını mavi renkle özetliyordu. A bartmadan söyleyebiliriz, Eskişehir çoğunlukla eveıe doğru yürüyordu. ANKABA'dan YAİÇIN DOĞAN (Başicrafı 1. Sayfada) önlemi alıyor. Buna ek olarak, polis dün Kocatepe camisi açılışınm "referanduma alet edilmesini" önlüyor. Ankara Belediyesi başta olmak üzere, iktidara yaranmak için çeşitli dernekler tarafından gönderilen "turuncu renkteki pankartlan" geri çeviriyor. "Titruncu pankartlar" geri dönerken, bazı bankalann ve kamu kuruluşlarının gönderdikleri çelenkler dikkat çekiyor. Örneğin, Devlet Su tşleri çelenk gönderiyor. Ne ilgisi var DSl'nin Kocatepe camisinin açılışı ile?... Bankalann ilgisi ne bu açılışla?.. "Yaranmanın" da bir sının yok mu?.. tktidar "halka yaranmanın" sınınnı çizemezse, iktidara bağlı kurumlar bu sınırı nasıl çizebilir ki?.. Referandum öncesi alelacele "bir cami açmak ", başka nasıl açıklanabilir?.. Tıpkı Vandaki şeker fabrikasımn "yeniden atılan temeli" tıpkı Konya Ereğlisi'ndeki şeker fabrikasımn "yeniden atılan temeli" gibi, Kocatepe camisi de "referandum münasebetiyle yeniden açıhyor." Teneke içinde ağaçlar, kutular içinde çimler getiriliyor. Bir hafta içinde çevre düzenlenmesine gidiliyor. Bahçıvanların belirttiğine göre "açılıştan sonra ağaçlar ve çimler yerine geri gönderilecek!" Referandum öncesi baskentte açılış mı istersiniz?.. Işte aylardır namaz kılınan Kocatepe camisi'nden sonra, özal Dışkapı semtinde "iistgeçitin temeHni" atıyor. En fazla "bir belediye başkanı tarafından" atılacak temeli, "malum referandum münasebetiyle"1 Başbakan atıyor.'.. Dışkapı 'daki üstgeçiti son biriki yıl içinde Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin çeşitli ışlerini yüklenen "Ceylan înşaat" yapıyor. "<2eylan tnşaat" Ankara Belediyesi'nin işlerini genellikle yüklenen müteahhit firmalann başında geliyor. Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından "Ceylan tnşaat'a verilen ihaleler, bizim belirleyebildiğimiz kadarıyla şöyle sıralanıyor: Maltepe Semt Hali otopark inşaatı, ihale tarihi 30 Nisan 1985, ihale tutarı bir milyar 49 milyon lira. Tuzluçayır sosyal konut inşaatı, ihale tarihi 6 Mayıs 1986, ihale miktarı bir milyar 195 milyon lira. Aşot birinci kısım inşaatı, ihale tarihi 7 Ekim 1986, ihale tutarı 14 milyon lira. Dışkapı üstgeçidi, ihale tarihi 23 Ekim 1986, ihale tutarı bir milyar 796 milyon lira. "Ankara Otogar" inşaatımn açılan ihalesini aymfirma kazanıyor. İhale tutarı 14 milyar lira olan otogar inşaatı idare mahkemesi tarafından "önce durduruluyor". Mahkeme kararına rağmen, otogar inşaatı sürdürülüyor. Daha sonra mahkemeye sunulan bilirkişi raporu doğrultusunda, "otogar inşaatı mahkemece iptal ediliyor". Mahkeme ilk yürütmeyi durdurma kararını "otogar inşaatı bu parayla yapüamaz " gerekçesine dayandınyor. Ankara Büyükşehir Belediyesi Basın Bürosu'ndan aldığımız bilgiye göre, inşaattn durdurulmuş olmasma rağmen, firmaya yine de para ödenmiş olduğu bildiriliyor. "Ne kadar para ödendi" sorumuza, belediye "Yaklaşık üç milyar Uda ödendi" karşılığını veriyor. Özal cami açılışında, "hoşgörü ve sevgiden" söz ediyor Alelacele cami açılışı yaparken, belediye başkanları tarafından atılacak üstgeçit temellerini atarken, Başbakan galiba "referandum hoşgörüsüne" sığmıyor'... İZLENtMLER Eskişehir'de 3 Uder FERRUH YILMAZ ESKİŞEHtR Eskişehir, 24 saat içinde uç lideri Özal'ı Demirel'i ve Inönu'yü gördu, dinledi. Bu liderlerden Başbakan Turgut Özal'ın önceki akşamki govde gösterisi, daha önceki izlenimleri doğruiar nitelikteydi. Yollarda toplanan kalabalıkların Özal'ın konvoyuna ilgisi daha çok Başbakanı yalandan görebilmek içindi. Otobüs geçerken Başbakana el sallayanlann buyük bir çoğu, Petek'ten yapılan "Haydi hep birlikte meydana gidelim" anonsuna rağmen. otobüs geçtikten ^onra ilgilerini ka>bedip kendi işlerine dönüyor. Nüfusu 300 binı geçen Eskişehir'de Başbakan 56 bin kişilik görece küçük bir kalabalığa seslendi. Bunların bir bölümunü de polisler, de% let memurları ve çocuklar oluşturuyordu. Özal'ın konuşması ön taraftakilerin coşkulu tezahüratları ile kesilirken, arka taraflarda aynı coşku yoktu. Diğer yerlerde olduğu gibi kalabalık arasına dalıp göruşünü sorduğum birçok kişi "evet" oyu vereceklerini söylüyorlardı. Alana Başbakanı görmeye gelmişkr. Bu arada ANAP Eskişehir Milletvekili Seyfi Oktay'la ilgili ilginç bir olay anlatılıyor. Kem gözJerden saklanamayan Seyfi Oktay, fıtıktan dolayı yattığı hastanede "Özal geliyor" diye hasta haliyle taburcu oluyor. Ancak Oktay, önceden duşünemediğı için yanına daha çok mavi ve lacivert takımlarını almış. Ee tek~ rar milletvekili seçilebilmek için Ozal'ın gozüne girmek lazım... Oktay başka renkli bir takım getirmek için hasta haliyle Özaldan bir gun once 45 saat içinde Ankara'ya gidip gelmiş Özal'ın ANAP içindeki tek adamlığı oldukça ciddi görünuyor. Eskişehir'e bugün(dün) aniden İnonü de geldi. Ve kısa bir konuşma yapıp gitti. Inönü'nün İstanbul'a giderken Eskişehir'den geçeceğini SHP il yönetimi dahi bir gün önceden öğrenmiş. İnonü bu bir gun içinde toplanan 23 yüz kişilik kalabalığa parti binasının önünde konuşup gidiyor. İnonu'nün Eskişehir'egeleceğini ben de DYP'lilerden öğreniyorum. Polisin kendi arşivi için çekim yaptığı alanda toplananiar az ama coşkulu. Ancak bu coşku, ANAP ve DYP'lilerinkine gore daha boynu buyuk, daha içten. İnonü, sık sık kendi yaptıklarını vurguluyan Özal ve Demirel'in aksine, ANAP iktidannın olumsuzluklarını vurgulamakla yetiniyor. Lügatı da giderek değişiyor. Özal için kullandiğı olumsuz sıfatlar artışor. Olurnsuz sıfatlar arttıkça partinin daha atak ve radikal bir görünüm kazanacağını düşünüyor olmalı. Ancak kendi iktidarları ile ilgili söylemlerinde ise somut ve radikal yönler pek yok. "Bizden daha radikal partiler ne kadar oy topladılarki" diyor İııonu. Yunani.>tan ve lspanya gibi ulkelerdeki sosyalist partilerin askeri yönetimlerden sonra radikal çıkışlan ile iktidara gelmelerini bu ül kelerin değişik tarihi koşulları ile açıklıyor. SHP liderini Bursa'ya doğru yolcu eden Eskişehir'li SHP'lilerin konvoyunu polis şehir çıkışında böluyor \e bir kısmının İnönü'yü takip etmesini engelliyor. SHP'liler bu tür olayları kanıksamışlar. "Kim ne yapabilir ki?" diye soruyorlar. SHP afişIeri ile donanlmış konvoy, Eskişehir'e dönerken yoldaki bir çok araba, onları, ışık yakarak selamlıyor. Eskişehir'li SHP yöneticileri miting duzenlemediklerine hayıflanıp, gene! merkezi organizasyon bozukluğundan dolayı suçluvorlar. Demirel'in toplantısını düzenleyen DYP'liler ise daha organize. Saati 440 dolara helikopter tutup şehire havadan mavi evetli bildiriler atıyorlar. Demirel'in helikopterle geldiği Eskişehir'deki kalabalık, diğer mitinglere gore çok daha fazla. Ancak alandaki kalabalığın bir kısmını SHP'liler oluşturuyor. Demirel. "Ben buraya cevap verme>e gelmedim" diyerek başlıyor konuşmaMna. "Ancak milleti yanlış \ola sevk etmeye çalışanlar varsa, bizim görevimiz onlara doğru ><>lu göstermektir" diyor ve Özal'ın konuşmalarını arka arkaya cevaplamaya başlıyor. Demirel, sov:''' k i bir parti lideri gibi emekıe:; ılın terinden, demokrasiden, msan haklarından bahsediyor. ancak tüın bu hakların halka kendisi tarafından verıleceğini ıma ediyor. (Baştarafı 1. Sayfada) önemli gelişme umut vericiydi. Çevre illerin eski yeni büıun parlamenterleri Diyarbakır'da yanyana, omuz omuzaydı. Demirel'in yanında vaziyet almışlardı. Demek ki, eski AP'de partiyi içten içe yiyip bitiren bölünmeler, hizip kavgaları birden sona erıniş, eskisiyle yenisiyle Demirel1 in "dava arkadaşları" bir araya gelmiş, aynı hedef için çalışmaya başlamışlardı. Bütün bunlar doğruydu, kalabalıklar evet oyu için buyuk ölçüde umut aşıhyordu. Ancak, bir başka nokta vardı ki, kalabalığın arasında gezipüolaşttkça açık seçik ortaya çıkıyordu. Demirel ve çevresi, onemli bir yanılgıya düşmemeliydi. Çünku, Diyarbakır'da görülen olağanüstü kalabaiığı oluşturan insanların heınen hepsinin halkoylamasmdan sonra gelmesi olası bir erken seçimde DYP've, bu partinin yeni genel başkanı Demirel'e oy verecekleri soylenemezdı. Kalabalıkta SHP'liler vardı, hatta evet oyu verecek ASAP'lılar vardı, bir ölçude DSP'liler hatta ve hatta, artık gün gibi "uşikâr" bir gerçek, eski MHP'nin ANAP'laşan, bu partide yaşam alanı arayıp bulan oyları vardı. Halk gezip konuştukça daha belırginleşiyor halkoylamasını demokraıik haklar, demokrasi için evet 'le sonuçlandırmaya yönelmiş görünuyor. Ama, genel seçimde hayır verer.lerin önemli bölumünün ötekı partilerden birini "tercih etmesi" olasılığı da guçleniyor. Özal'ın yüzde 45 oyu, halkoylamasını yitirmesinden sonra "moraletken" olarak kullanması doğaldır da, ancak gerçeklere pek uygun gelmiyor. 6 Eylul sonrasına evet oyları çıkarsa bu gözle bakmak gerekiyor. Hiç kimse bu sonuca bakarak yeni bir iktidarı cebinde saymamalı, ayağını halkoylaması sonuçlanna göre değil, siyasal yelpazedeki gerçeklere göre uzatmalı, sandık ve iktidar hesaplarını daha gerçekçî kahplara uydurmalı, bir genel seçimde oyların 6 eylülde göruleceği gibi iki kutupta toplanacağını, ikiden fazla partiler arasında dengesiz biçimde dağılmayacağını Özal gibi daha bugıinden varsaymak yanılgının başlangıcı olacak. Şimdi iktidar tepelerinde, Özal'ın çevresinde daha geçen aylarda değiştirilen seçim yasasında ANAP'ın öngördüğü hesaplanna uygun kimi yeni düzenlemelerin yapılacağından söz ediliyor. Özal, son değışikliklerle neredeyse dar bölge sistemini getirdi. Demek ki kontenjanlarla bir oy fazla alan partiye bir fazla milletvekili kazandırmak bile A NA P'a yeterli değil. Öyleyse vur seçim sisteminin beline bir kazma daha. iktidara yakın çevrelerin vansıttığı haberler doğruysa, işin başmda Başbakan Ozal, halkovlamasına gitmeyi istemediğmi dokunduran, ne çare çevrenin baskısıyla sorunu Meclis yerine sandığa göturen bugünkü kargaşanın sorumlusunu arıyor. Bu tür haberler arasında Özal'ın hayırdan umudunu kestiğini gosteren satırlar okunuvor. UĞUR MUMCU (Baştarafı 1. Sayfada) GÖZLEM Türklerde (Baştarafı Spor'da) yon olacak duygusuyla çıkan bir kişinin kazanma şansı her zaman için daha fazladır.' Daniel Robin'e üçüncü soru muz, Türk güreşinin yeniden eski özelliği olan onlarca madalya kazanma durumuna yeniden yükselme olasılığı olup olmadığını soruyoruz. İşte yanıtı: "Zamanında bu kadar şampiyon yetiştiren bir ülkeden yeniden şampiyonlar çıkmaması olacak şey değil. Ben, Mahmut Atalay ve Sırn Acar gibi güreşçilerle karşılaştım. Altta iken uste geçme, spektaküler kol ve bacak hareketleri gibi tüm ülke güreşçilerinin korkulu rüyası olan oyunlannız, kendinize has oyunlarınız ölecek değil elbette. Bayram Şit, beni saatlerce bu o>unlara çalıştırmasaydı şampiyon olamazdım." SORL: Yeni Türk güreşini bu yıl nasıl buidunuz? YANIT: Örell.kle Balkan tak\mlan karşısında çok hırslılar ve başarı elde ettiler. Ahmet Ak. çok genç ve buyük gelecek vaat ediyor. TVDE SPOR 16.25 Dün\a Gureş Şampiyonası. 23.00 Dünya Atletizm Şampiyonası. 100 m. Erkekler 1. Tur Yüksek Atlama Bayanlar Seçme Gülle Atma (Erkekler) Seçme 100 m. (Bayanlar) 1. Tur 400 m. (Bayanlar) 1. Tur Maraton Startı (Bayanlar) Cirit Atma (Erkekler) Seçme 100 m. (Bayanlar) 2. Tur Gülle Atma (Erkekler) Final 100 m. Erkekler (2. Tur) 800 m. Erkekler (1. Tur) 3000 m. (Bayanlar) I. Tur. Maraıon (Bayanlar) Varış 10.000 M. Erkekler VELİEFENDİ 1. KOŞU: F: Lalehan (2). P: Atıl 1 (3), S: Ezerath (1). 2. KOŞU: F: Volkan 4 (6), P: Muradiye (2), Yanasip 4 (3). S: Selcan (5). 3. KOŞU: F: Angie (1). P. Nurtanem (3), Tagorina C), S: Aykut (5). 4. KOŞU: V: Disco Giri (6), P: Torun 3 (9), Che\aldor (3), S: Be Luckv (5). 5. KOŞU: Sam Amca (4), P: Cemre (9), Sünerbey (5), S: Tom (7), 6. KOŞU: F: Atlıertl), P: Ertuna (10), Tolgahan (7), S: Altınkız (8). 7. KOŞU: Dare Devil (3), P: Latif^ah (5), Ötugen (1), S: Kanarya (15). ' 1 ı 1 İ ' * I 1". V Bursa altılısı 142.8 milytm verdi Perşembe gunu koşulan Bursa At Yarışları'nda 6'lı Canyan' 554812/10 kombinesini bilen 1 kişi: 142.804.768 kazandı. Bu dinsel törenin amacı siyasaldır. Amaç, dince kutsal sayılan kavramlann siyasal amaçla kullanılmasıdır. Amaç, din sömürüsüdür. Anayasayı açın, ne diyor? ... Siyasi veya şahsiçıkar veya nüfuzsağlama amacıyla, her ne suretle olursa olsun, din ve din duygulannı yahut dince kutsal sayılan şeyteri istismar edemez veya kötüye kullanamaz... Anayasadaki bu yasak Ceza Yasası ile Siyasi Partiler Yasası'nda da aynı sözcüklerle yer almıştır. "İbadete açık" olan bir caminin halkoylamasına bir hafta kala düzenlenen bir dinsel tören ile açılması düpedüz bir din sömürüsüdür. Bir Başbakan'ın açık olan camiyi halkoylamasından bir hafta öncesinde yeniden açması ve kendisini alkışlayan halk ile birlikte "toplu namaz" kılmasının başka ne amacı olabilir ki? Bu beyler, hem ellerine geçen her fırsatta "din sömürüsü" yapacaklar, hem de Ceza Yasası'nın 163. maddesindeki yasaklara dokunmayacaklar. Ne olacak o zaman? Ne olacağı belli: Yasakların yükü yine "gariban Müslüman"\n sırtına yüklenecek. Bu beyler de herkesin gözünün içine baka baka din sömürüsü ile günlerini gün edecekler. Başbakan, Afyon'da, Isparta'da, Kütahya'da devletin valileri önünde "Alişimin kaşları kara" türküsü ile göbek atacak, sonra "ibadete açık" camileri "resmen" açar görünecek, dua okutacak, fatihalı, tekbirli törenlerle "Müslüman başbakan" rolüne çıkacak! Bir gün köçekçe, bir gün fatiha!. Bir gün "Alişimin kaşları kara" öbür gün, tekbir ve fatiha. Ertesi gün "oryantal" dans... Bilınen bir sözdür, "camiye, okula ve kışlaya" siyaset sokulmaz. Sokulursa, bu önce din duygularına saygıs'zlık olur. Açık olan ve henüz "külliyesi" bitmemiş camiyi "resmen açmak". açarken de caminin üzerinde ANAP uçakları uçurtmak din sömürüsünün en ilkeli ve en kabasıdır. Dün siyaset camideydi. Başbakan Özal'ı, milletvekilleri ve bakanlan ile caminin içindeydi. Devlet Bakanı Oksay, yaptığı işin bir din sömürüsü olduğunu bildiği için konuşmasında sık sık "Afatürfcçü/ük'ten ve "laiklikten" söz etme zorunluluğunu duydu. "Mangal yürekli" Başbakan da "Büyük Atatürk"\en söz etme gereği duydu. Eh, ne de olsa modadır. Atatürk'ün partisinin "Atatürkçülük" adına kapat^dığı, Atatürk'ün vasiyetinin yine "Atatürkçülük" adma çiğnendiği bir ülkede bu dıu sömürüsü de herhalde "Atatürkçülük" adınadır. Bir gün köçekçe, bir gün fatiha. Buyrun cenaze namazına!.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle