18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 AĞUSTOS 1987 CUMHURİYET/13 TVdeABD egemenligi NEW YORK (UBA) Uluslararası televizyon programı dolaşımının yaklasık yüzde 80'inin ABD yapımı programlar olduğu saptandı. ABiyde Muriel Cantor ile Joel Cantor tarafından yapılan araştırmada, "ABD yapımı TV programlannın nlusal költiirler üzerindeki egemenligi devatn etraektedir" denildi. Araştırmada, alınan çeşitli önlemlere ve getirilen eleştirilere karşın, ABD programlannın etkinliğinde bir azalma olup olmadığı sorusuna yanıt arandı. ABD yapımı programların gelişmiş ve gelişmekte olan ülke kültürlerine nüfuz ettiği ve bu kültürler üzerinde hegemonya kurduklan iddiası üzerinde durulan araştırmada, ABD yapımı TV programlannın ulusal kültürler üzerindeki egemenliğinin sürdüğü sonucuna varıldı. Söz konusu araştırmada bu programlar arasında eğlence programlannın ilk sırada yer aldığı kaydedildi. Ingiliz hosteslere üniforma Ingiliz Havayollan'nda çalışan Çinli, Hintli ve Pakistanlı hostesler, bu ülkelere yapılan uçuşlarda kendi ulusal giysilerinden esinlenerek hazırlanan üniformalar giymeğe başladılar. British Ainvays, Ingiliz moda desinatörü Roland Klein'e hazırlattığı üç rnodel üniforma için Hindistan'ın "Sari", Pakistan'm "KameezŞalvar" ve Çin'in "Cheongsam" adı verilen yerel giysileri esas aldı. Gurbetçilerin yatınım tSTANBUL (UBA) Federal Almanya'da çalışan ve kesin dönüş yapacak olan yurttaşlanmızın yüzde 49.1'i dönerken ev eşyası, yüzde 33.7'si mesleki alet ve edevatı, yüzde 18.2'si otomobil getirmeyi planbyor. lleriki tarihte kesin dönüş yapmayı düşünen yurttaşlanmızın yüzde 62.2'sinin müsıakil iş kurmayı, yüzde 3.2'si başkalannın yanında çalışmayı planladığı, müstakil iş kuracaklann yüzde 62.9'unun memleketinde, yüzde 27.9'unun büyük şchirlerde küçük çapb işletmeler kurmak istedikleri belirlendi. Türk Sanayicileri ve tşadamlan Deraegi (TÜSİAD)'ın Merkez Bankası verilerine dayanarak yapüğı bir araştırmaya göre, çalışanlann yüzde 85.2'si ev ve arsa gibi gayri menkul edindi. Bunlann yüzde 3.4'ünün evleri olmadığı için gayri menkul edindikleri, yüzde 20.6'sımn da salt spekülatif amaçla hareket ettikleri anlaşıldı. Araştırmada, 10 yılı aşkın süreden beri Federal Almanya'da bulunan Türk işçilerinin hemen hepsinin Türkiye'de gayri menkul aldıkian belirtüdi. Ifeni buğday tohumuithali Haber Merkezi Trakya'da bu yü ilk kez ekimi yapılan ve süne zararlısı nedeniyle bozulan sadova buğdayının yerine, Bulgarisıan, Yugoslavya ve Macaristan'dan getirilecek yeni bir buğday türu ekimi yapılacağı bildirildi. TMO'da genelde 90 lıradan alınan ve 102 lira destekleme fiyatı olan Trakya buğdayına, az da olsa bir fark verilmek için hükumetin çalışma içinde bulunduğunu belinen Tekirdağ Ziraat Odası Başkanı Osman Özbek, "Ekmeklik kalitesi. verimi yüksek, hastaliklara dayamklı 20 bin lon yeni bir bugday tunı, İS gun içinde Bolgaristan, Macaristan ve Yugosbrvya'dan ithal edilerek uretktye dagıtılacak. Devlel Bakanı Ahmel Karaevfi, Ofıs'İD ahmian konusundaki şikâyetler üzerine bolgeye gelerek 17 giin denerJetneierde buhındu. " dedi. TMO tarafından toprak altına depolanan buğdayın çurümesi ile Ofîsin zarara uğradığını bildiren TMO Genel Müdürii Ahmel Özgünes, yapımı kararlaştınlan modern silolarla meydana gelen bu tür zararlann önleneceğini bildirdi. Yıınanlı general geliyor ATtNA (AA) 2127 eylül tarihleri arasında yapılacak Mehmetçik87 tatbikatına Türkiye'nin daveti üzerine Yunanistan'dan bir generalin gözlemci olarak katılacağı bildirildi. Atina'dan verilen haberlerde, Türkiye'nin Yunanistan'ın Ankara Büyükelçisi kanalıyla Mehmetçik87 tatbikatını izlemek üzere Yunan subaylan davet ettigi, Yunanistan'm da bu daveti kabul ederek, Türkiye'ye bir general göndermeye karar verdiği belirtildi. Atina'daki askeri gözlemciler, Yunanistan'ın uzunca bir aradan sonra ilk kez Türkiye'ye gözlemci sıfatıyla bir general göndereceğini hatırlatarak, Türk ordusunun şimdiye kadar ki tatbikatlannı, sadece Ankara'daki Yunan askeri ataşesinin izlediğini ifade ettiler. Hindistan'ın bağjmsızhğınm 40. yüdönümü ÖzeUikle başkent Yeni Dtihi'de değişik ve Uginç kutlumalara sahne oldu. Develere bindirumiş silahh muhafizlann geçitresmi ashnda, ülke fngüterenin sömürgesi olduğu yülarda ortaya çıkmış ve sonra gelenekseUeşmis, bağımsızhktan 40 yıl sonra da aynı geçitrtsminin surdürülmesi bu geleneğin ne kadar kök saJmış oiduğunun kanüL Bağımsızlık töreni KABERLERİN DEVAMI "Yedi Başlı Canavar" ve Demokrasi... (Bastarafı 1. Sayfada) de i a 9 olmuşken, bu yıl yüzde 27.9'a çıktı. İstanbul'da 12 aylık artış ise bu yıl yüzde 51.9'la rekor düzeye fırtadı; geçen yıl aynı dönemde bu oran yüzde 34.2'de kalmıştı. Her ay başı belli olan enflasyon rakamları gerçekten çarpıcıdır. Büyük bir başıboşluk içindeki fıyatlar, çarşı pazarda vatandaslan çarpmaya devam etmektedir. Başbakan Ozal ise artık ağzına "enflasyon" sözcüğünü htç almaz olmuştur Oysa bir zamanlar öyle miydi? Hafta sonunda Osman Ulagay'ın "özal ekonomisi" ile ilgili güzel kitabını okurken o günleri bir daha anımsadık. Sayın özal, daha 12 Eyiül'ün Başbakan Yardımcısı iken, 1982'nin 8 haziran gunü istanbul'daki bir yuvarlak masa toplantısında şöyle diyor: "Programımızın en önemli önceliği 1979 sonlannda yüzde 100'lerin üzerine çıkan enflasyonu durdurmakt. Hemen her üründe olan fiyat kontrolleriyfe, banka tasarruf ve kredl faizlerinin serbest bırakılması, NperenHasyondan mütevellit olan aşın talebi frenlemiş ve enflasyonu 198Vde yüzde 30'lara indirmiştir. 1982 için hedefimiz 25'tir. Ben, enflasyonu yedi başlı canavar diye adlandınnm." Özal, bundan birkaç gün sonra verdiği demeçte de, "Enflasyonu biriki yıl içinde yüzde Ifflara indirmek zorundayız" diyordu. 22 Ekim 1983 günü televizyonda söyte konuşuyordu özal: "Enflasyonu yüzde 10'a çektiğimlz zaman, ama bunu kısa zamanda çekmek lazım, iki sene gibi bir zamanda çekmek lazım." Başbakan özal, 19 Aralık 1983 günü Meclis'te okunan hükümet programında da aynı vaadini yineliyordu: "Asm enftasyonun olduğu her ülkede gelir dağtlunı hep fakirin, dar geHrlm'ın eJeyhme gelismiştir. Enflasyonu yüzde 10'un altma indirmedikçe aelir dağılımını düzeltemeyiz." Sayın özal'ın, en geç 1985 yılı sonunda yüzde 10'a indireceğini söylediği enflasyon, aradan iki yıl daha geçmesine karşın hala yüzde 40 civanndadır. Osman Ulagay'ın deyişiyte, "Enflasyon bu yıl yüzde 25 olacak, sözü artık mizah edebiyatına" girmiştir. özal'ın "yedi başlı canavar"\a neden başedemediğini Ulagay kitabında şöyle özetlemiş: 'Türkiye'de enflasyona karşı ciddi bir savaş verebilmek için her şeyden önce gelir dağılımını düzettecek önlemtere öncelik vermek gerekiyordu. özal ve kurmaylarının bir türlü anlayamadıkları, ya da anlamak istemedikleri de işte buydu. özal, hükümet programında, 'Enflasyonu yüzde 10'lann altına indlrmedikçe gelir dağılımını düzeltemeyiz' cumlesine yer veriyordu, ama enflasyonu yüzde 10'lann altına indirmek için gelir dağılımını düzeitmen'm bir önkoşul oiduğunu hemakje unutuyordu." (özal Ekonomisinde Paramız Pul Olurken; Kim Kazandı, Kim Kaybetti; Bilgi Yayınevi, s. 145). Başbakan Özal'ın enflasyon ve gelir dağılımı konusundaki bu "unutkanlığı' sürmektedir. Enflasyon azgınlaşırken, gelir dağılımı her geçen gün daha da bozulmaktadır. TÜSİAD Başkanı ömer Dinçkök, "Enflasyon önlenemez ve kalkınma sadece belli grupiann çıkarianna hizmet etmeye yönelirse, o ülkede demokrasi ve piyasa ekonomisinin etken olarak işlediği söylenemez" diyerek enflasyondemokrasi ilintisine dikkati cekmektedir. Ama Sayın özal, o her zamanki "ben bUirimcT havasryta pek oralı değildir. Bugünlerde ne enflasyon ne de demokrasi umurundadır. Kendisini ikiidar ateşi basmıstır. Bu yüzden de gozü kara biçimde "hayır"m peşindedir, Sayın özal. OzaTa Marcos benzetmesi (Bastarafı 1. Sayfada) da bunlan seçerse labii gelecekler" dedi. Özal'ı Marcos'a benzeten Dsmirel, "Bunlann hükümet olarak ömrii bitmiştir. Marcos'un elinde de devletin giicu vardı, işe yaramadı. Marcos'a jnı donmek istiyoriar" diye sordu. Demirel, mılletin evetçi!erhayırcılar diye ikiye bolunduğünu beUrtirken, "Guney Afrika'da Botha rejimi Türkiye'de olmayacak. Orada si)«hlar ve be>aziar var. Burada beyazlar ve beyazlar Birinci sınıf beyazlar, ikinci sınıf beyazlar.. Bu olma ye beyanat vermiştir" diye konuştu. Demirel, "Bugun Turkiye'yi yönetenlerin milletin ontzuna bagdaş kurmuş oturdulüann:, oturduklan yeri sevdiklerini, sandalyelerine ısındıklannı" söyledi \e "Bu iyi de, altta kalan ne olacak? Sırtında oturulan adam şikâyetçidir. Yapmak istedikleri şe> o omuzdan inmemeklir. Bir de oradan inince başlanna geleceklerden korkuyorlar. Hesap sorulacaktır. Bunlardan korkuyortar ve kaçmak istiyoriar. Dört senelik iktidarian tamamlanmış, zamanlan kalmamıştır. Kırmış, dokmuşlerdir. Mületten bir müspet işaret alıriarsa her PORTRE MARCOS Fitipinier'in devrik diktatörü Filipinler'in devrik diktatörü Ferdinand Marcos, 22 yıl boyunca ülkeyi zorbahkia yönetmiş, göstermelik genel seçimlerde de devletin olanaklanna ve her türlü seçim hilesine başvurarak başkanlık koltuğunda kalmayı başarmıştı. Marcos, son olarak 7 Şubat 1986'da yapılan seçimlerde aynı yola başvurmayı ve emrindeki devlet görevlileri, resmi radyo ve televizyon istasyonlan ile seçrnenlerin oylarım bağlamayı, oy sayımı sırasında yolsuzluk yaptırmayı denemişti. Ancak Filipinler halkırun ve ulu&lararası kamuoyunun direnişi karşısında ABD de kendisini terk edince, Marcos. careyi ailesiyle birlikte 25 şubatta ulkeden kaçmakta bulmuştu. Marcos, iktidara ilk kez geldiğinde pek zengin biri değildi ve iş çevrelerinde fazla bir ağırhğı yoktu. Ama iktidar olanaklarmı iyi kullanarak, hem ailesinin servetini olağanüstü büyüttü hem de çeşitli yollardan yeni bir zengin işadamtan zümresi yarattı. yacak. Mücadelesini yaptıgımız badur" dedi. Geceyi, beraberindeki eski bakanları ve DYP'li milletvekiUeriyle birlikte Lüleburgaz'da geçiren Süleyman Demirel, Trakya gezisinin son gününde Edirne ve Çanakkale'de konuştu. 200 araçhk bir konvoyla Edirne Selimiye Parkı'na giren Demirel, mavı renkteki "Seni seviyoruz Demirel, kim ne diyecek; betki Edirne 'evet' diyecek", "Edirne'yi fabrika bacalanyla donattın: 'evet'i çoktan hakettin", "Hukukun üstünlüğıinii edemeyecegiz ret, bunun için diyeceğiz evet" dövizlerinin karşısında yaptığı konuşmada, 1979 seçimlerim hatırlatarak, "Edirne bizi yanıltmadf' dedi. 1979 ara seçimlerinde 50'lık sonucu hatırlatan Demirel, halka "Perişan mısın?", "Hükümelten kurtulmak istiyor musun?" sorulanna "evet" yanıtmı aldıktan sonra, "Biz, sizi hiç yanıltmadık, siz de bizi yanütmadııuz" dedi. Süleyman Demirel, gazetecilerle yaptığı sohbette ve Edirne ve Çanakkale'de yaptığı açıkhava toplantılannda "Anayasanın geçici 4. maddesinin fiilen kalktıgı" yolundaki goruşunün gerekçelerini sıraladı. Demirel şoyle konuştu: "Anayasa ve 12 Eylül herhalde geçici 4. madde için yapılmamıştır. O anayasanın içerisine Konya'ya deniz götardim diye bir madde konmoş olsa, o da oylanmış olurdu. Yargı, mahkempiere aittir, millete degil. Halkı mahkeme gibi çahşDracaksınız. bunu da vapacak.sınız. elinize geçirdiginiz de\let güçlerini istediğiniz gibi kuilanıp, her akşam radyoTV'ye çıkacaksınız. Dört kelimenin dorduniı söylemek. şart değil, uçiınu söylemek sureti>le de dörduncusunu soylemiş hale getiri>orsunuz zaten. Butün bu imkânlarla çıkacaksınız, karşıda savunan olmayacak. Geçici 4. madde bir ihtilal tasamıfudur. lhtilal ilanihaye surmez. Bu bir yaradır. Sivil iktidariann ihtilal tasarruflanna sahip çıkması, ilk defa Türkiye'de görüluyor. Biriik, beraberlik ve kardeşlige en çok muhtaç olduğumuz bir donemde. milleti e>etçiler, hayırcılar diye ikiye bölmek kadar büyük bir günah olamaz." Iktidarın şımdi de başından sonuna kadar "hayır" kampanyasına giriştiğini, bunun "dürüstlük" olmadığını kaydeden Demirel, "Şimdi referandumnn taraflanndan birisi bugünkü iktidar partisi ve hükumettir. Diğeri de demokrasidir. Biz demokrasinin gorduğu zaran tamir edebilir miyiz diye uğraşıyoruz. Hatkoylaması sadece benim meselem degil, berkesin meselesidir. İktidar partisi boyle hareket etmekle kendi progratnına da avkırı du$mektedir. Çünku gerekce olarak 12 Eylul oncesine dönersiniz diye bir tehlikeden soz ediyor. Böyle bir tehlike var idiyse o zaman hukumet başkanı niçin yapmış, niçin kanunlaştırmıstır? Bu bir öcüdur. Bu bir 12 Eylül leUallıgıdır. Eger boyle bir ihtimal var idiyse, 12 Eyîül'u yapanlann başjnda Evren vardır. O da bugun Devlet Başkanıdır. Imzaiamaması lazımdı. Hatta Genelkurmay Başkam emekli olmadan once bu nıesefeyi yanhş yaptık galiba di kukunu savunmaya devam edecegim" diye konuştu. Çanakkale'de "Hamzakovlu, Zindrbozanlı hemşerimiz hoş geldiniz" pankartı ile karşılanan Süleyman Demirel, Başbakan Turgut Özal'a seslenerek, "Sorabilecegin bir şey varsa ve sormazsan namertsin. tşte yakam" dedi. Edirne'den Çanakkale'ye beraberinde Ihsan Sabri Çaglayangil ve Ekrem Ceyhun olduğu halde helikopterle gelen Süleyman Demirel'i haaalanında eski AP senatöru tsmail Kutluk. milletvekilleri Rafet Sezgin ve Zeki Gülşen, eski Denız Kuvvetleri Komutanı Hilrai Fırat, DYP milletvekili Cafer Tayyar Sadıklar, DYP il yöneticileri ve 150 kadar araçtan oluşan konvoy karşıladı. 100 bin evetli mavi flama ile süslenen alanda konuşan Demirel, sozlerine, "Biz, bir zamanlar Çanakkale'ye surgun gelenler, şimdi size, 'Hakkın. eşitfigin, ozgurlügun yanında olun' demeye getdik" sözleriyle başladı. Konuşması, "Knrtar bizi baba" sözleriyle sık sık kesilen Demirel. bugünku demokrasinin "kötüriim" oiduğunu öne sürerek şöyle dedi: "Boalann ömrii, leyleginki gibi laklakla geçmiştir. Özal, 'Bu adamlar çıkarsa, anarşı gelir' diyor. Anarşi gitmemiş ki. Yurdun bir köşesinde dunıyor. 2 sene zarfında bin kişi ölmü$. Özal eger 'Devletin güvenlik kuvvetleri sadece benim emrimde iş yapar' derse, onlara büyük hakaret etmiş olar. Anarşistler, benim idare ettiğim Türkiye'de ses çıkartmaz' derse, 'Anarşistlerle ortak mısın?' diye soranm. Bu anarşistler meselesini halledemediyse, 12 Eylul niye yspıldı? Niye anayasa degisti? Niye güvenlik mahkemesi kuruldu, olaganüstü hal getirildi? Ve niye 1402 sayılı kanun degişti? Şimdi ltalh»r»lı olan sadece 4. maddedir." UĞUR MLMCU (Bastarafı 1. Sayfada) GOZLEM EDİRNEVen HİKMET ÇETİMKAYA (Bastarafı 1. Sayfada) tenen demokratik hak ve Ozgürlükler Turgut özal'ın kafasındaki "demokrasi gereği" rafJarda toplanıp gidecek... Çünkü kararı halkımız verecek 6 eylülde. Sandık başına hangi psikoloji içinde gideceğini şimdilik bilmiyoruz. Ancak miting alanlannda yasaklı liderlerden Süleyman Demirel'i dinleyenlerin büyük bir çoğunluğu "Dedikleri doğru ama ne yapahm, kader" demekten kendilerini alamıyorlar. Gördüğümuz kadanyla da "evet" oylannın Ege'den sonra Trakya'da da ağırlık kazanması olasılığı artıyor. Bu arada yine miting alanlannda "Biz bunlardan ne gördük ki evet diyeSm" diye konuşanlara da sık sık rastlanıyor. Bir başka gerçek de 6 eylül halkoylaması öncesi halkın "evet"çiler ve "hayır"cılar diye iki kampa aynlması. Bu, ileride neyi getirir, neyi götürür, orasını şimdiden kestirmek zor olmasa bile şimdilik bu konuda bir şey söylemek istemiyoruz. Süleyman Demirel'in Kırklareli ve Edirne mitingleri canlı ve hareketliydi. Kendine özgü konuşma biçemiyle "üffz ne yaptık, onlar ne yaptı" tartısmasını kürsülerde dile getiren Demirel, bu kez de demokrasilerde yasakların olmadığı konusunu işledi. 6 Eylülde sandıktan şu ya da bu kişilerin çıkmayacağım sık sık yineleyen Süleyman Demirel, eğer sandıktan "evet" çıkarsa birilerinin bir yerlere gelmeyeceğini özellikle vurguladı. 'ÖzeUikle' diyoruz çünkü ANAP'lılar bu yörede, özeUikle kırsal alanda ve dağ köylerinde değişik bir yöntem izliyorlar. 6 eylül halk oylamasında sandıktan "evet" oylannın çıkmasım "komünistler iktidara gelecek" biçiminde yaymaya çalışıyorlar. Demirel de bu konuyu bildiği için iki günlük gezisi boyunca sık sık "sandıktan anarşistlere af çıkmayacak, demokrasi çıkacak " tümcelerini yineledl Halk iradesine ipotek koyma yöntemiyle devlet yönetilmeyeceğini, Türkiye'de insanlann birinci sınıf ve ikinci sınıf diye ayrılmayacağını dün de açık açık anlatan Demirel, Başbakan Turgut özal'ı Kırkpınarda güreşen yalancı pehlivana benzetti. Edirne'de Selimiye Parkı'nda oldukça canlı ve hareketli bir topluluk izledi Demirel'i. Biz biraz gerilerden dinliyorduk konuşmasını. Her söylediği tümce sonunda ilyazık değil mi bu millete, yazık değil mi?" diye soruyor, ardından da "Yazık"yanıtını almca, "Şimdi bizleri bu nüllete ezdirmek istiyoriar" dedikten sonra ekliyordu: Bizi mittete ezdirmek istiyoriar. Cezasız suç olmaz. Nerede bizim suçumuz? Bizi ezmeye kalkarsanız vicdan azabı çekersiniz bu yüzden, vicdan azabı... Yanında bulunduğum, gençlerden oluşan bir topluluk "Doğru söyiüyor" diye konuşuyordu. Doğrunun ne oiduğunu sorduğumda aldığım yanıt suydu: Türkiye'de lider sıkmtısı var. Nasıl olsa kürsülerde konuşuyor hepst Ama bunlardan bazılan yasaklı. tşte Süleyman Demirel Biz onlan seçemiyoruz yasaklı olduklan için. Ortaya çıkan gerçek şu oluyor bu yüzden: Hem biz yasaklı hem onlar yasaklı. Demokrasilerde böyle şey olur nut? Benim soruma soruyla yanıt veren gence döndünv Ne iş yapıyorsunuz? Almanya'da işçiyim. Yıllık iznegeldim. Kapıkule'de de 'evet' oyunu bastım... Süleyman Demirel gurbetçilere Trakya'dan mesaj veriyor tam bu sırada. Batı demokrasilerinde yasakların olmadığmdan, oysa Türkiye'de yasaklı demokrasinin varlığından söz ediyor. Sonra? Demirel halkın nabzını elinde tutmasmı da biliyor. Konuşmaları da kırsal kesim insamnı etkiliyor belirli bir ölcüde. Bu yüzden de evethayır çizgisinde yol ayrımında olanlan kendisinin yanına çekmeyi başanyor kuşkusuz. Halk Trakya'da camndan bezmiş. Toprak Mahsulleri Ofisi'nin buğday alımlannda uyguladığı yöntemin elle tutulacak bir tarafı yok. Ayrı bölgede bulunan üç ayrı kooperatif değişik değer uygulaması yapıyor. Kırklareli'nde, Edirne'de, Çorlu'da, Babaeşki'de, Lüleburgaz'da, Tekirdağda aynı yöntem geçerli. Bir ofis alım merkezi, 85 lira vehrken buğdaya, diğeri 82 lira, ötekisi 81 lira verebiliyor. Üreticilerle konuşurken öğreniyoruz Trakya'da olup bitenleri. İşte bu noktadan yakalıyor ANAP iktidarını Süleyman Demirel. Biz ne yaptık, onlar ne yaptı tartışmasıyla kürsüye getiriyor konuyu. Ardından da "kararı siz verin" deyip topluluklan dalgalandırıyor. 6 eylülde yapılacak halkoylamasında yine miting alanlannda yuz yıize konuştuğumuz kişiler ekonomik bir kıskacın içindeler. Hemen hemen hepsi aynı soruyu yöneltiyorlar: Her geçen yıl kötülüyoruz. Ne olacak bizim halimiz? Trakya'da 6 eylül halkoylaması oncesi görülen manzara genel seçim heyecanını yansıtıyor. kes emin olraaJıdır ki, daba çok kınp dökeceklerdir. Ama anlaşılan o ki, miöet meseleyi sezmiş, bunlara bu dersi verecektir" dedi. Köylulerin sık sık buğday fiyatlarının düşüklüğunden söz eden çıkışları karşısında keyiflenerek ilginç hesaplar yapan Demirel, "30 yıldır her şeyi dogru yapüklanm. ama gelenlerin üç yılda nasıl dogru yaplıklannı şüpheyle karşılamak gerektiğini" vurguladı. Halkın hıssiyatını gıcıklamak için Behice Boran ve Doğu Perinçek'in geleceğinin işlendiğini belinen Demirel. "Nereye gelecek ve ne yapacak. Bu meçhul. Yalandan medet ummaktır bu. Bunlann hiçbirisi gelmeyecek. Kimse gelmeyecek. Sonra seçim yapılacak. Seçim yapıldıgı zaman bunlar eger bizi seçin diye çıkariarsa balk da bunlan seçerse tabii gelecek. Halkın iradesinin ustune ipotek mi koydun? Sen bu memleketin çocugusun da, bu adamlar bu memleketin çoctıgu degil mi? Guney Afrika'da Botha rejimi Türkiye'de olmayacak. Orada siyahlar ve beyazlar var. Birinci sınıf beyaziar, ikinci sınıf beyazlar. Bu olmayacak. Mücadelesini yaptığımız budur. Kendimiz bir şey kaybettik dc, o bir şeyi yitirdik de, onu falan anyor degiliz. Demokrat Türkiye istiyoruz." Eski Başbakan Demirel, referandumdan hayır çıkması durumunda erken seçime gidilmesi ve yasaklılann 1992 seçimlerine de katılamaması yolunda ANAP'ın düşüncesi olduğu yolundaki soruya "Kazdığı kuyuya düsen çok görüldü. Bunlar da kazdığı kuyuya duşeceklerdir. Bu bir vesiledir. İ Ikenin bunlardan kurtulma meselesidir. Cenabı Allah, bazı vesileleri, bazı kişilerin kendisine hatırlattınr, verir."karşılığını verdi. 1lerde Özal'la ortaklık kurmasının soz konusu olup olmayacağı yolundaki soruya "Sen dogmamış çocuga don biçiyorsun" karsüığını veren Demirel, "Demirel, hayır çıkarsa çok sertleşir diyoriar" biçirnindeki soruya da şu karşıhğı verdi: "Ben medeni bir adamımdır. Meşru olan her zemini, her yolu, her metodu kullamnz. Sabır ister. Hak davalan zordur. Hele devlet gucunu eiine gecirenlerle, hak davalanmn mücadelesini yapmak kolay değildir. Bunlar yalancdığı meslek edinmişlerdir. 'Hayır derseniz, ilçe yapanz. il yapanz' diyoriar. 'Canım şimdi diyelim de, sonra şart mı yapmamız' diyoriar. Bu zihniyetin adı zorba zihniyetidir. Kendisine guvensizliktir. Zoria hak gasnıdır. Bunlann icraat olarak omrii bitmLştir. İcraat olarak da bitmiştir. Ölumu gösterip sıtmaya razı etmek denir bunlara. Denenmiş basit yollardır. Netice vermez. demokrasiyi savunanlarla demokrasiyi yaralı, ayıplı tutmak isteyenlerin şartlan eşil değildir. Birisinin elinde devletin gucu var. Marcos'un elinde de vardı devletin gucü. Bir işe yaradı mı netice itibariyle.. Yaramamıştır. Marcos'a mı donmek istiyorlar? Bu çeşit heveslerin akıbeti husnndır." Demirel, "Hayır çıkarsa ne yapacaksınız?" sorusu uzenne de "Ben, Türkiye'ye şartlı baglı degilim ki, şartsız bağlıyım. Her şart altında hak, hukuk ve adaleü, miUetimin bu Pentagon (Bastarafı 1. Sayfada) . yoruz." Pentagon'un beşgen biçimindeki binasımn orta avlusunda, öğle yemeğine konuğu olduğumuz yetkililer, kendilerinin, "konuya vakıf kişiler" olarak nitelenmelerini rica ediyorlar; böylece daha açık konuşabileeekleri kamsındalar. Dikkati çektikleri bir iki nokta şöyleydi: 1 özal hukumetinin ek mektubu hâlâ onaylamamış olmasının temelinde "iç politika kaygılan" yatıyordu. Bu durum, "Türkiye'nin ABD'deki dostlanm yıpratmaktan bnşka bir işe yaramıyor"du. 2 Reagan yonetimi, Irangate dolayısıyla Kongre'de zaten iyice zayıflamış, ikna gücü zaten yıpranmıştı. Buna bir de Ankara'nın "inatçı tulumu" eklendiği için, demokrat aŞırlıklı bir Kongre'de Turkiye'yi eskisınden daha çok savunamayacaktı. 3 Askeri yardım konusunda "bu yıl olabilecek en iyi gelişme. geçen yüki düzeyi konıyabilmek" olacaktı; ancak bu noktada Ankara'nın "yaıthmı"na ihtiyaç vardı. 4 Cumhurbaşkanı Evren'in ABD'yi ziyaret etmemesi "büyük bir hataydı." Bir yetkili şöyle diyordu: "Nasıl ki para kazanmak için biraz para gerekliyse, daha fazla prim almamz için de burada. biraz prim yapmanız gerekli. Hukumetiniz bunu gönnezlikten geliyor." Bir yetkili, kendi açılarından bugunku durumu şöyle ozetliyor: "Pentagon'da berkes iki ülke arasındaki ilişkilerin bugünku stalusunden rahatsız. Turkler, bizim yeterince kendilerini savunmadığımızı duşunüyor, biz ise yeterince savundugumuza inamyoruz. Ama sizin ve bizim 'yeterince' sözcugünden başka şey ler anlamamız, diyalogumuzu zorlaştınyor. Turkiye'de sizin iç politik sorunlannız varsa. bizim de burada var. Turk basını her olay için Amerika'y'a yüklenince, koydeki odasında oturup Dallas seyreden insanlann, Amerika'dan beklentileri artıyor. her şeye kadir oldugumuzu duşunuyorlar. Tabii bu hava da Turk hukumetini baskı altında tutuyor. Dörtbeş yıl önce boyle bir sorunumuz yoktu." Önümüzdeki ay gündeme gelecek olan Amerikan askeri yardımı ile ilgili olarak gorüşlerini açıklayan Washington'dakı Turk gözlemciler. "Yardımı koşula baglayan bir karar geçerse. bunun 'iyi oldu' diye karşılanmasının mümkün olmayacagım" vurguladıktan sonra, "İlişkilerin selameti için boyle bir şart olmaması lazım*1 dediler. Turk kanadının herhangi bir esnek davranışa girmeden önce, Amerikan Kongresi ve yönetiminin tutumuna bakacağıru kaydeden bir gözlemci, "Dışişieri Bakanı Halefoglu. Washington'da SEİA'yı imzaladı. Daha bakan burada) ken bile Kongre'den Turkiye aley hlan karariar çıkmaya başladı. Ek mektubu onaylamamak suretiyle, SEİA'nın ruhuna aykın olan konulan bertaraf etmek istedik" diye konuştu. gelecek" diyor. "Bu adamlar memleketin çocuğu değil mi?" diye soruyor. Türkiye'nin "Birinci sınrfikinci sınıf vatandaş" aynmı yapıldıgı Güney Amerika olmayacagım söyiüyor. Behice Boran ve Doğu Perinçeh'in halkın önüne çıkıp "bizleri seçin" demeleri için bazı koşullar var. Bu koşullardan biri, anayasanın bugün kimsenin ağzına almadığı ve değiştirmeyi düşünmediği 76'ncı maddesinin kaldırılmasıd(r. Bu da yetmez. Türkiye'de bir insanın göğsünü gere gere "Ben demokratım" diyebilmesi için Ceza Yasası'nın 141142 ve 163. maddelerinin kaldınlmasmı istemesi gerekir. "Demokraf olabilmenin temel koşulu budur. "Demokrat Türkiye isüyonız" derken Türkiye'de siyasal görüşünden ötürü kimsenin cezalandınlmamasını istemek gerekir. Demokrasinin "olmayınca olmaz" koşullarından biridir bu. "Sen bu memleketin çocugusun da bu adamlar bu memleketin çocuğu değil mi?" diye sorduktan sonra bu sözle tutariı adımlar atmak gerekir. Yoksa, bu sözler, havada bulut gibi uçar giderler. Ne yapmak gerekir örneğin? Demirel'in 141 ve 142. maddelerin kaldınlmasmı açıkça istemesi, DYP'nin de parti programına bu amacı yazması gerekir. Bu maddelerin kaldınlmasmı istemekle merak edilmesin kimse komünist olmaz. Ne olunur peki?.. Demokrat olunur, yalnızca demokrat! Bu memlekette marksistler yıllardır ezildiler, her olağanüstü dönemin faturası marksistlere çıkarıldı. Bu donemde marksistlere askeri mahkemelerce "sekiz yıldan onbeş yıla kadar" uzanan hapis cezalan verildi. Adlan bir kez "komüniste" çıkmış insanlar sürüm sürüm süründürüldüler. Analarından emdikleri süt burunlanndan geldi. Ölümcül hastalıklarında bile bir pasaport onlara çok görüldü, hapsedildıler. Fişlendiler, fişlendiler, işkence gördüler, en doğal yurttaşlık haklarından yoksun bırakıldılar. Hukuk devietinin yılmaz savunucusu İstanbul Barosu Başkanı Orhan Apaydın, cezaevinden hastaneye elleri arkasından kelepçelenerek götürüldü de kimsenin yüzü kızarmadı. Bugün Demirel'in, adlanndan soz ettiği Behice Boran ve Doğu Perinçek'in 12 mart sıkıyönetimindeki on beşer yıllık ağır hapis cezalan Ecevit hükümetince affedilmek istendiğinde, Demirel bütün AP milletvekilleri ile affın çıkmaması için var gücü ile çalıştı. İşte sonuç, Behice Boran bugün yurttaşlık hakkından bile yoksun, Perinçek ise ömür boyu yasaklı. Apaydın ve Ruhi Su artık birer mezar taşı. Sadun Aren'e, Halit Çelenk'e, Turgut Kazan'a, M. Ali Aybar'a hâlâ pasaport yok. Mahmut Dikerdem'in sırtında on yıllık hapis cezası asılı duruyor. DİSK Başkanı Abdullah Baştürk, göğsünde sıkıyönetim mahkemesinin gerekçeli hükmü ile dolaşıyor. Cezaevlerinde 300 yıla, 500 yıla mahkum gazeteciler yatıyor. Edirne konuşması, Demirel için ileri bir adımdır. "Halep ordaysa arsın da buradadır"... Söz yetmez. Bu söze uygun adtmlar da atmak gerekir. Bu adımlar atıiır mı, atılmaz mı?.. Bilinmez. Bilinen, bugüne kadar Türkiye'de cumhurbaşkanlannın ve başbakanlann yargılandıklandır. Yasakçı düzenin kimseye var olmadığı artık geç de olsa anlaşılmalıdır. Bayar'a, Menderes'e, Demirel'e yar olmayan ve ne yazık ve ayıp ki iktidarlarında Bayar, Menderes ve Demirel'ce savunulan bu yasakçı düzen, bugün "küçük dağları ben yaratbm" çalımı içinde aynı yasakları savunan Ûzal'a hiç yar olmaz, hiç! Bu yasakçı düzen bugün Behice Boran'a, yarın size ... Burası Türkiye, belli olur mu hiç? Köylü ağlamaklı (Bastarafı 1. Sayfada) Son yıllarda koylunun bu kadar "agladığım" duymamış, görmemıştik. Geçen yılki fiyat da 8Q, bu yıl da 80... Demirel buğday hesabı yapıyor: "Ne aldın bu sene köylüm... Bugday ektin. Ofiste rutubetli diye kestiler, savunma fonu. stopaj alddar. Fiyat 102106. Ama eline geçiyor 80 lira... Bizim zamanımızda bir kilo buğday 12^ liraydı. Bir kilo buğdayla bir kilo gubre aiırdın. Şimdi iki kilo buğdayla bir kilo gubre alabilirsin. tki kilo buğday ile bir kilo mazot aiırdın, şimdi uç kilo buğdayla bir litre mazot alabiliyorsun. 45 kilo pancara bir Marlboro tutiurulebiliyor. Daha bitmedi, hani bunun H emegi, alınteri, çocuklann nzkı, elbisesi. ayakkabısı.. 500 bin liralık buğday satsan, 100 bin lira vergi ödeyeceksin. Cebine ne kalacak? Senden yuzde 35 vergi alıyor. vergi... Seni fakirleştirdi bunlar»." Tabii ardından alkışlar. Demirel, bir yaslanıyor kursuden... Bir köylunün gözünün ıçıne bakıyor... Meydanlarda pek Almancı yok, onlar yollarda... Aklına hemen ANAP iktidarının gazetelere verdiği ilanlar geliyor: "Kim yapacakmış Türkiye'yi. 2000 yılının Avnıpa Toplulugu'nun en güçlu ülkesi... Saoa tuzak kuruyorlar. Avrupa bahane anyor, Turk işçilerinden kurtulmak istiyor. Saoa soruyorum işçim, Avnıpa'da yasaklı bir ulke varmı? Turkiye'yi ışıklandırdım diyor... Biz ışıklandırdık Turkiye'yi... Edirne'nin 256 koyunden 255'ine biz elektrik getirdik. Bu kafa Türkiye'yi ileri gotürmez. Türkiye ileri olacak, ama sen yapamayacaksın." Demirel Edirne konuşmasında görkemli bir tablo çizdi. Sanınz, Edirne Valisi kentini bu kadar bilmez. Nereden nereye gelmiş Edirns: 1966'larda fabrikasız bir sınır kenti ikerı 26 fabnkaya kavuşmuş... (Demirel 2^'nci nerede diye sonıyor?) Trak•• Üniversitesini kurmuş. Kapıkule1 ^a nin toprak yolunu yapmış, Bulgarisıan Devlet Başkanı Jivkov'u gezdirmiş. llçelere lise, 50 öğrencisi olan köylere ortaokul açümış. Altı baraj kurmuş, ama 6:sıru ANAP hâlâ bitirememiş... İstanbu'dan elektrik getirmiş... Bulgaristan'daki gelişmelerin Demirel'i hâlâ uzduğu açıkça görfllüyor. Her konuşmasında Bulgaristan'da Türklere yapılan baskıları açıkça kımyor: "BulgaristandakUer Evladı Fatiban'dır. Onlann başına gelen her şey vicdammızı karartır. Ona soyledim (Jivkov'a) bunlara dokunursanız çok kötu olur dedim. 70 milyona gelip de Bulgarisıan'» kafa tutmayı beklersek, orada kimse kalmayacak. Milli ayiptır bu, iç sızısıdır. Türkiye Cumhnriyeti bu mesdeye hal çaresi bulmaya mecburdur." Atatürk'ten bu yana Cumhurbaşkanlannın Lüleburgaz'a uğramaması konusu, DYP'nin bir milletvekili tarafından gazetecilerin önünde Demirel'e soru olarak yoneltildi. DemireU m, EvTen'in geçen hafta Lüleburgazda yaptığı konuşma kendisine aktarıldığında alkışlarla karşılanan yarutı şöyleydi: Bunu talihsiz ve icapsız bir beyan savanm. Beldelere, bddderin halkına küsülmez. gucenilmez. Lukburgazlılan da bundan tenzih ederim. Milleti kim tepeleyecek? Evetçiler mi, hayırcılar mı? Koca Selımiye'nin gölgesinde biz de bir köyluye soruyoruz: "Nasü buldun Demirel'i, evet mi, hayır mı vereceksin?" Bir düşüneytm, Allah bilir... HINCALULUÇ GÖRÜS (Bastarafı Spor'da) dövünecek gibi geldi bize. Fikret'i çözemedik yalnız. Daha onurtcu dakikada nefesi tukendi. Maçın büyük bir bölümünü elleri belinde seyretti. Neden? Bu düğüm çözülmeli, Fikrot oyuna ağıriığını koymalı. Yoksa Beşıktaş sevinir. Erdoğan, asıl verimli olduğu sol bekte, Sercan'ın arkasında oynamalı. Formda, kondisyonu tamam bir Erdoğan ile Sercan, rakip defansın sağ kanadını hallaç pamuğu gibi atarlar. Cem varken, stoper irrtiyacı da yok . Sarıyer güze! takım. Hele bir de kalalar değişirse. • * * İki maçın hakemleri için notumuz iyi değil. Ev sahibi takımlara fazla prim veriyor, seyircinin fazla etkisi altında kalıyorlar. Oğuz Sarvan, Sanyer'in iki penattısını vermedi, gene de yaranamadı. Sahaya yağan su şişeleri bir kamyon ederdi herhalde. Sarvan ya da gözlemci bu şişeleri gordüler mi, rapor ettiler mi acaba? Eğer sezon sahaya araba dolusu şişe atılarak açılır ve göz yumulursa bu ligin sonu nasıl gelir Diyeceksiniz ki su şişesinin lafı mı olur? BölgeJdare Mahkemesi, Konya faciasının cezası için yurütmeyi dundurma vermedi mi? Verdi, verir. Teşkilat, savunmasını iyi hazırtamışsa, verir tabii. Bir de Babıali'ye bakın. Olayı nasıl karşıladı. Neredeyse düğun bayram. Rezaletleri hatırlatan, "Bu ceza nasıl kaldırılır" diyen tek Allahın kuiu yok. Avrupa Konseyı, Ermeni tasansını kabul etti diye Doğu Anadolu katliamını ona yüklüyoruz, peki yarın bizım statlarda kan dökülürse, bunun günahını kime vazacağız? Sezonu yoksa, pek "hayıriı" açmadık mı?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle