24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/10 10 Soyundu, dökündü, elini yüzünü yıkadı. Sakret dingindi. Yüzünde hiçbir anlam yoktu. 1. Damadı Şehriyari yatak odasına girdiğinde, denize karşıbirkanepeyebağdaş kurup oturmuşru. Sakret gülmeye başladı. 1. Damadı Şehriyari gülmeye başladı. Karşılıklı gülüyorlardı. Gülmekrizi sonaerince^Sakret, ayağının başparmağını kaşırken, 'Waspslar iş gördü" dedi. 1. Damadı Şehriyariye. "Kurnazüğınıza, sinsiliğinize, aklınıza bin kez yaşaaaa!" diye bağırdı 1. Damadı Şehriyari. "O kadar bagınna" dedi Sakret, "duyacaklar." 1. Damadı Şehriyari elini ağzına götürdü, suçunu örtbas etmek istercesine. 18 AĞUSTOS 1987 Adaya demokrasi nasıl geldi? KUDETA 2 CÜNEYT ARCAYÜREK akrefle odadayalnız kalınca Lazöy, "Bağışlayınız efendimiz. Ben onayyanşını kazanmak istemiyordum, bir kaza oldu, ampullerim daha çok çıktı. Size çok mahcubum, özür dilerim"dedi ve ekledu "Fakat isterseniz Ada'dan hemen ayrılabilirim." MUSTAFA EKMEKÇİ ANKARA NOTLARI Kopar Zincirierini Gülsan... Merikalı Wasplarm marifeti Sakret, "Şimdi etimize geçen gizli yazının anlamı çıkıyor ortaya" dedi. 1. Damadı Şehriyariden sözünü ettiği yazıyı istedi. Damat hazırdı, koltuğunun altındaki dosyadan bir kâğıt çıkarıp Sakret'e uzattı. "Müthiş, çok giizel" diyordu Sakret ve vazıyı yüksek sesle okudu: "Top secret. Kişiye özel. Sayı: 1789. a X (P) 14. Sab. 007 Konu: Wasps Gardinya daglannda özel egitimden geçirilmiş, 52 adet (yazıyla elli iki) özel wasps balmumuyla kapatılmış özel kutuda gönderiliyor stop... daba öoce büinen ataasua suratfe teslimi stop... wasps'faunn tam zamanında kuUandması gerekiyor stop... aksi halde etkisiz kahriar stop... başansızlık Merika'nın ulusal yararlanna aykırıdır stop... RanglD Stop..." ampullerim daha çok çıktı, size çok mahcubum, özür dilerim." Sakret gülümsüyordu. Lazöy sürdürdü: "Fakat hemen Ada'dan aynlabilirim, kaçanm. Biliyorsunuz ben sıkıyı göriince panloionomu çektigun gibi giderim. Hiç çekinmem. kimseden korkmadan kaçanm. Söyleyiniz, hemen gideyim mi Ada'dan?" Sakret padişahlara özgii egemen insan rolü oynamaya artık aüşmıştı. Gardiyanlık ve bekçilik dönemindeki o sıradan insan davranışlannı bırakalı yıllar oluyordu. "Adamızuı size ihtiyacı var Saym Lazöy, bir yere gidemezsiniz, izin vermiyonız" dedi. Özel olarak eğitilmişlerdi, Türkiye'ye gizlice geldiler, onaygecesi 52 konuta saldırdılar Geç gelen Apolyon Lazöy'ün içinde ılık sular aktı. Sakret, şimdi ayağa kalkmış, ceketinin içine soktuğu sağ elini sol göğsüne koymuş, kısacası tarihsel kişi Apolyon tipini canlandırıyordu. Gardiyanlık okulunu bitiren her genç gardiyan, kendini Apolyon sanırdı. Nedense bu sanı, Sakret'e yaşının ilerlemiş, işinin bitmeye yüz tutmuş bir döneminde gelip yerleşmişti. "Aynca, idealimizin simgesisiniz siz" diyerek sürdürdü Sakret, "Kokakrasi, dedik. Getirdik Ada'ya. Şimdi sıra kokakratik diizen içinde Ada'nın kokakratik biçimde kalkınmasına, güzelleştirilmesine geldi. Bunu da siz, evet Sayın Gut Lazöy, siz başaracaksınız!" Lazöy'ün dili tutulmuştu. Sayın Bayan ne denli haklıydı, ne de akıllı. "Git hakkını al, yoksa hakkın kötektir" diye bağırırken, sanki Sakret'in ne düşündüğünü biliyordu. Etli dudaklannı sarkıttı, dilini dışan çıkardı, sağ eliyle dilini çimdikledi, dili çözülmüştü: "Bana onur bahşediyorsunuz haşmetlim" dedi. Sakret'in izinde, Sakret'in himayesinde, Sakret'in gözetiminde çahşacak, çok çalışacak ve ailesiyle yakınlarını yıldızlara kadar gotürecek kapikler kazanacak, kazandıracaktı... Lazöy yerinden sıçradı. Sakret, VVasps özeUiği Ikinci derece önemli bekçi gülmeye başladı. "Giilüyorum, çünkii o gece Sakret'k 1. Damadı Şehriyari de böyle güliiyordu. Ben, babçede bir agacıa dibinde onları dinliyordum" dedi. "Neymiş bu wasp işi sayın bekçi" diye sordum. Anlattı. Lazöy, Merika'ya her gıdişinde geceleri arkadaşlanyla yemek yediği lokantadan bir süre yok oluyordu. Nereye gittiğini, kiminle buluştuğunu bilen yoktu. Fakat geri döndüğünde de yüzü daha neşeli daha canh gözleri daha parlak oluyordu. Lazöy, Sakret'in bastırmasıyla yönetimi ele geçiremeyeceğini anlayınca dostu Rangın'a bir yolunu bulup haber salmıştı. Rangın, anasının gözü, Ada'da her dediğini yapacak bir adam bulmuşken, bunun yerine başkasının gelmesini hiç ister mi?.. Hemen "Merkezkaç Habersizler Örgütüne" emir gönderdi. Bizim gibi adalarda bolca kullandıklan vvasps'lardan Lazöy'ün işini görecek kadarının gizlice gönderilmesini istedi. Wasps bildiğiniz gibi eşekarısı. Ama bu eşekarıları, özel eğitim görmüşlerdi. özel gıda rejimine bağlanmışlardı, belirli sürelerde belirli dozlarda uyuşturucu ahyorlardı. Bu uyuşturucuları iğneleriyle kusmak istediklerinde ya da birini sokarak uyuşturmayı kafalarına koyduklarında bilinen bir müzik sesini duymaları yetiyordu. Hemen harekete geçiyorlardı. "O gece" dedi ikinci derece önemli bekçi, "işte bu eşekanları görevlerini tam anlamıyla yerine getirdiler." Lazöy, daha önceden onay işaret günü Hut Planyus'un müziksel sloganını, ilk önce " t i " sesini, sonra "kalk bonısunu" banda aldırıp, Merika'ya göndermişti. O gece, " t i " borusu çalıp "kalk borusu" işitilince, eşekarıları yani Merikalı wasps'lar, derhal harekete geçtiler. Elli iki konuta girip ev halkını soktular, uyuşturup ayrıldılar. Hut Planyus'un onay işareti başladığında 52 evde 158 kişi derin bir uykudaydı. mavi göklerde süzülüyordu. İşte, ne olduysa oldu, uçurtmanın Ada üzerinde süzülerek uçmasından bir dakika sonra konuta gelirken, bomboş olan çevre birden doldu taştı. Kadınlar mı istersiniz, çocuklar mı, yoksa yetimler mi, dullar mı, beş kez evlenip boşanmış erkekler mi, zenginler mi, zengin eşleri mi, hepsi birden yerden bitmiş gibi ortaya çıktılar. Lazöy'e bir alkış bir kıyamet cılgınca gösterilerde bulunmaya başladılar. Lazöy, tahtırevanın üstünde yastığa bağdaş kurup oturmuş, çevresine bakıyor, gerdan kınp ehyle sağı solu selamlıyordu. Lazöy, artık kendini kapmış koyvermişti, durmadan "umut dagıtıyordu." "Size, benim Adalı kadınım, bir ev.. Siz erkek kardeş sana da. Çocuk, sana bir park, salıncakları bol. Bakkal kardeşim, dilediğin fiyata at kazığı, benden sana izin. Ihracatçı rrusın, dışa mal mı gönderemedin, boş ver, üzme kendini gel düzmece kâğıtlannla mal göndermiş gibi al paranı benden. tthalatçı mı, karaborsayı açık borsada sürdürmenin yollarını ara, benden izin sana. Zengin birader, daha zengin ol, nasıl olursan ol, yeter ki ol!..." Lazöy'ün dağıttığj umutlarla Ada halkı sarhoş, yeni yönetici sarhoş... Ada, bir hoş!.. Eve yaklaşırken kalabalık arasından tavşanımsı bir ses, "Ada'da köprü isterizzz" diye bağırdı. Lazöy hemen, "Onu da yapacağız" dedi. Aynı ses. "Ama Ada'da ırmak yok ki" diye seslendi. Lazöy bu, hiç bozar mı, "Irmak da yapacağız" dedi. "Yok deve!" dedi bir başkası. Lazöy bunu da kaptı: "Topraklarınıza sahip olun, yeter ki yatak larınızda iş bitirici bir beraberlik içinde bulunun, topraklarınıza deve tohumu da ektireceğiz" dedi. Bu sırada evinin hemen önündeydi. Açık pencereden Sayın Bayanın kükremesi duyuldu: "Lazöyyy!.. Lazöy!.. Kes tıraşı eve gel!" Lazöy kendine geldi, sızlayan sağ elinin işaret bu Ada halkı kuzu, fiyakalı işlere de bayılıyor." Direnci kırılan Lazöy, Sayın Bayana, "Yaz bir metin taslagı da bakayım" dedi. "Ne taslagı, yazacaklannu aynen okuyacaksm" diye yanıtladı Sayın Bayan. Her şeyin büyüğii Üç gün süreyle Ada'daki hoparlörden Lazöy'ün eşekarısı heykeliyle ilgili banta almmış konuşmasını yayımladı: "Sevgili Adalılar" diye başlıyordu konuşma: "Yönetımimiz size her şeyi iki katıyla tattırmak istiyor. An mı istiyorsunuz. eşekle birlikte önünüze getiriyoruz. Neden eşekarısı derseniz, balansının vızıltısıyla eşekarısının vızılusı arasındaki önemli farkı hatırlatmakla yetiniyorum. Biz, her şeyin büyüğünü istiyoruz. Hırsızlık mı, büyüğünü?.. Dolandıncılık mı, en büyüğünü. Nüfuz suiistimali mi, büyükten büyüğünü. Göz boyamak mı, en mükemmelini. Kazık yemek mi, iki katıyla kazık yiyip kendinizden geçmenizi... Yönetime yardımcı olarak yönetimden büyük paralar kaldırma sanatı mı, en görkemlisini... tşte sevglii AdalUar, bu hizmet aşkı içinde yapacaklanmızı olağanüstü biçimde simgeleyecegine inandıgımız büyükkk eşekarısı heykelini yaptırdık. Eşekansının iğnesi arkamzdan eksik olmasın. Amin!.." Oysa, eşekansı heykelinin başka bir marifeti, daha doğrusu önemli bir görevi vardı. Lazöy'ün kurduğu "reklam çetesi" arkasında yazüı bir belge bırakmadan; ev ev dolaşıyor, eğer yönetimle olan işlerini şıpınişi çözmek isteyenler varsa, gidip eşekarısı heykeline yüz sürmelerini, elleriyle dokunmalannı öğütlüyordu. Lazöy hızla örgütleniyordu. "Tabii örgütlenecekti" diye söze başladı seyyar sebze satıcısı: "Kaz gelecek yerden tavuğu esirgeme sanatım Lazöy'den başka bilecek kimse yoktu." Yanlışını yüzüne vurmak istemezdim, ama "Herhalde 'kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez' demek istiyorsun" dedim. Bilgisizliğimi yüzüme vurmak istercesine başını iki yana salladı: "Ya'vu, amma da adamsın ha" diye başladı. "Lazöy öyle bir insandır ki, kaz gelecek yerden .tavugu daesirger, kendine saklar. Kazın da tavufun da üzerine yatar. Şimdi anladuı mı?" dedi. Anlamamak olanaksızdı. Wasp heykelinin marifetleri Ada halkı ilk günler eşekarısı heykelini uzaktan yakından inceledi. Wasp'ın, Lazöy'ün yazgısında ne kadar önemli bir görev üstlendiğini elbette bilemezlerdi. Lazöy'ü desteklemek için Merikalı Büyük Reis Rangın'ın gizli yollardan gönderdiği vvasp'lann onay işareti günü "icra eyiedikleri marifetlerden" haberleri olma'ji olanaksızdı. Zira Lazöy ailesi, kurduklan "reklam çetesinin" o güne dek görülmemiş cabalanyla dışa karşı sevimli, iç bünye ile ilgili konularda bir duvar kadar sessizdi. Lazöy yönetimi ele geçirdikten sonra Merikan "Merkezkaç tstihbarat Orgütünün" gizlice yolladığı eşekarılarını altın bir kutuya koymuş, gene gizlice Merika'ya göndermişti. Rangın'a teşekkürlerini ifade eden bir mektubu da altın kutuya koyan Lazöy, minnettarlığını açıklayan satırlara, "veliniroetim Büyük Reis Mıstır beyfendi hazretleri" diye başlamıştı: "Sen ki diyarı küffann büyük reisisin, benki küçük bir Ada'nın aciz kulu, zab devletlerinin esiri, bendesi Lazöy'üm... Haşa, bir terbiyesizlik addetmeyesun, bugünden keüi dile benden ne dilersun, hemen yerine getirile. Adanıızda bir liman mı, buyur senin ola. Mavi göklerinde Büyük Reis kartalını uçurtmak için müsaade mi arzulana, buyur senin ola. Merikalılann Ada'da arzu buyurduklan müstakil selahiyetler, yanicagızıma topraklarımızda büyük casus kargalar için zinhar hiçbir Adalının duhul edemeyeceği bereketli sahalar mı talep oluna, aman efendim, bendenizden Büyük Reisime helal ola. Yeter ki ey diyan küffann Büyük Reisi. desteğini üzerimden eksik koma. Kavi bağhlık, ailemizin binlerce metre derin hürmetleri kabul oluna..." Bu mektuba "Merkezkaç tstihbarat Orgütünün" Ada'ya gönderdiği özel ulakla yanıt gelmişti: "Yippüi!.. Aslan Qn Otri!" Merikaca bir deyim olan bu cümle Lazöy'ü çok, ama tahmin edemeyeceğiniz kadar çok mutlu etmiş, Saym Bayana kısa metni gösterip: "Bak, bak tatlım" demişti, "Büyük Reis beni Merika'nın en büyük kovboyu ile eşdeğerde görüyor." Sayın Bayan biraz bozulmuş: "Hani bana?.. Bayan Hansi Rangın'dan bana bir yanıt yok mu?" diye sormuştu. "Sen Hansi Rangın'a mesaj mı göndermiştin?" diye hayretle sormuştu Lazöy, Sayın Bayana. Sayın Bayan, "Benden habersiz işler kanştınrsan olacağı budur, tabii gönderdim" demişti. "Peki ne yazdın Hansi Rangın'a?" "Çok kısa bir şeydi!" "Neydi, nasddı meün? " Saym Bayan gerine gerine, "Alavere dalavereSayın Bayan yönetime" demişti. Sayın Bayanın mesajındaki anlarru birden kavrayamamıştı Lazöy. Boş bakışlarla karısmı süzer, mesajdaki dokundurmayı çözmeye çahşırken, Sayın Bayan, "Hiç zorlama kendini, mesajdaki anlamı anlayacak çağa benüz gelmedin" demiş, bir açıklama eklemişti sözlerine: "Kısacası Sayın Bayan Hansi Rangın, Merika'da Rangın'ı siz nasıl perde gerisinden idare ediyorsanız, burada da bendeniz Gut Lazöy'ü yöneteceğim. Gül gibi geçinip gideceğiz." Lazöy'ün sağ elinin işaretparmağındaki zonklama artmış, başlayan sızılar yüreğine kadar uzanmıştı. Nasıi bir uygulama? "Peki, Lazöy, 156 oyu nasıl aldı?" diye sordum. tkinci derece önemli kişi, "Yavnım" dedi, "bunn bilmeyecek ne var?" Bilemiyordum... "VVasps'lann verdikleri uyuştunıcunun etkisi 28 dakika sürüyordu. Hut'un onay işareti sonuçlanıp Lazöy'iinki başlarken, uyuştunıcunun etkisi geçmişti. 156 ampui, uyku sersemligiyle, kimi onayladıklanm bilemeyen insanlann düğmeieri çevinneleriyle yandı. Ve... Lazöy kazandı." "Vay anasuu" diyecek oldum. Bekçi gitmişti bile. Böylece, Lazöy Ada halkını eşekanlarıyla bir güzel uyutmuş, uyku Ue uyanıkhk arası bir durumdayken, insanlann, kendine onay işareti vermelerini sağlamışü. Ada halkı hâlâ uyku sersemliğinden kurtulmuş değildi. NVasps'lar görevlerini gerçekten çok iyi yapmışlardı. Süleyman Bey'le, gittiğimiz Kahramanmaraş'ta, PTT'de yazılarımızı. haberlerimizi yazdırırken ilginç bir şey oldu. PTT'deki tüm masalarla, telefonlar, gazetecılere ayrılmıştı. "Telgraf" gişesı. "jeton" gişesi, "mektup" gişesı öyle. Çok yerde rtilip, kakıldığımız için PTT'nin bu davranışı çok hoşuma gitti. Uğur Mumcu bir masada yazısını hazırlıyor, az sonra Ankara'dan aranacak. yazdıracak; ben bir masadayım, Cüneyt Arcayürek bir masada, Hasan Uysal bir masada; PTT Cumhuriyet bürosuna döndü. Bir yandan da çay ısmarlıyorlar memurlar. Az sonra öbur gazeteciler geldiler. Onlara da telefon, masa hazır... Cüneyt Arcayürek: Ekmekçi, diyor, ben bu gezilere senden çok katıldım. PTT her yerde, basına bu kolaylığı gösteriyor.. Basına böyle ilgi gösteren PTT'cilerın, bir sorunlarını olsun, yazmak istedim. Bunca çalışmaya karşın öcretler düşük. Tüm kamu kuruluşlarında çalışanlardan daha az ücret alırlarmış. Kuruluş yasaları çıkmamış ondan mı? Gaziantep'te, CHP eskı milletvekili, SHP'Iİ Celal Doğariı görmüştük. Havaalanrnda, Süleyman Bey'i karşılamtş, ona çiçek vermişti. Celal Doğan. Süleyman Bey'ie, Zincirbozan'dan arkadaştılar. Hapishane arkadaşlığı başkadır elbet. Gittiğimiz her yerde, nabız yokluyorduk. Gazianteplı savunmanlardan Hüseyin Yılmaz, Gazıantep'ın Kabasakız Köyu'ne gitmişti. Orada, telefonlardan soz edildi. Köye otomatik telefon, Turgut Bey döneminde gelmişti. Köylü, avukat Hüseyin Yılmaz'a: Şimdi, köyümüzde telefon var, dedi. İstediğimiz zaman istediğimizyere telefon edebilıyoruz. Bunu Özal'ın nimetlerinden sayıyoruz... Peki, 6 Eylül'de köyden 'evet' mi çıkar 'hayır' mı? ikisi de çıkar. Köyun çoğu da, seçimde ANAP'a vermişti. Şimdi de öyle olur mu? Hayır! ^ Neden O zaman özal açılmamış bir karpuzdu. Şimdi açıldı, baktık kt, karpuzun ıçi sinek dolu! Hüseyin Yılmaz, bir anayasa oylaması öyküsü de anlattı; Nizip in Aşağıçardak köyünde, jandarma komutanı köylüye baskı yapar: Anayasa oylamasında tek "hayır" çıkmayacak, çıkarsa tüm köyü mahvedehm der. Oylama günü, köyün bayan öğretmeni, gostere göstere "mavi" oyu verir, oradakı jandarmaya da: Oyumu açık veriyorum. söyle komutanına, köyluye eziyet etmesin! der. O köyden, anayasaya tek "mavi" oy çıkar. Hüseyin Yılmaz'a sordum: Öğretmene bir şey yaptılar mı? Hiçbir şey yapamadılarf Celal Doğan, 6 Eylül için tüm köyleri dolaşıyor Gaziantep'te. Uğur, Cüneyt. Celal Doğan birlikte bir süre söyleştik. Celal Doğan, Gaziantep'ten "evet" çıkacağı kanısında. Batı Alman Radyosu (WDR) adına gezivi izleyen, ANKA'dan Variık Özmenek, Adıyaman'da. Demırel'i dinleyen köylülerle konuşup, konuşmaları banda alıyor. "Evefier, ezıci bir çoğunlukta. Variık soruyor: Niçin 'evet' diyeceksiniz? 'Evet'ten memnunum, onun için 'evet' dıyeceğım. Siz? Ben de öyle... Niçin 'evet'? Anamız s .' Sen çiftçiyim. Nasıl yaşayayım? Böyle konuşması üzerine Varhk, mıkrofonu geri çeker gibi yaptı. Köylü: Çekme, çekme, dedi. Ne olacaksa olsun! Variık bir başkasına soruyordu: Niçin 'evet' diyorsunuz? Bunaldık, zamlardan bunaldık! Ama bu bir genel seçim değil ki, sadece bir halkoylaması.. Olsun, genel secimin başiangıcı sayıltr. Siz ne diyeceksiniz? 'Evet' dıyeceğkn. Niçin? valla, niçin yasak konmuş? Bunlar suçluysa ceza versinler. Suçsuzsa serbest bıraksınlar. Demokrasi varsa herkes serbest bir biçimde Seçımlerde verırim, vermem, o ayn mesele. Fakat serbest bıraksınlar, herkes seçime katılsın. "Hayır" diyen de vardı. "Geçmişteki olayları düşünerek 'hayır' diyeceğim" diyordu biri "Hayır"\ar, devede kulak oranındaydı. Süleyman Bey, Adıyaman'da aslanlar gibi kükrüyordu. Özetle şunları söylüyordu: Vfed( sene geçt, bai unutturrnak ıstediter, unutturabHdiler mi? (Unut turamazlar diye bağırmalar) Önumüzde çok büyük bir oyun var, referandum' oyunu. Mecliste bu yasak maddesını kaldınyor, oy ven'p kakjırtyor. O yasak maddesi kalkmıştır. Halka geliyor, Siz bu maddeye 'hayır1 deyin'1 Neden?, 'Hayır'da hayır vardır!' Hayır, neye dediğ<ne bağ değil mi! Siz, adalete 'hayır', eşitliğe 'hayır! kardeşlığe. iyiliğe, beraberliğe. hürriyetB 'hayır' deyin. Hayır bunun neresinde olur, neresinde? Bunlara yüz vehrseniz. eğer üstünüzde bir ceket, bir pantolon, bir şapka kalmışsa, onlar da gider! Bunlara ders venn, ders, ders verin! Bu sandığın içinden ben çıkacak değilim. Ecevit, Türkeş veya Erbakan çıkacak değil. Behice Boran veya Doğu Pennçek çıkacak değil. Bu sandtğın içinde halkın istediklehni seçebilme hakkı çıkacak! Halk kendini kelepçelemiş. Çözun kelepçenizı, çözün zmcirinizi, hürolun, hür. Hürolun!... (Süleyman Bey, bunlan söylerken Cengiz AytmatovJun "Kopar Zincklerini Gülsan"sın\ mı anımsadı ne? Bilmeyen, bir soteu lider konuşuyor sanırdı!) Bir köylü, "evet" diyeceğini söylerken, "Bu genel seçimden daha önemli bir seçim!" diyor Bir de şunu sezdim; halk çoğunluğu, köylü gerçekten vefalı. Unutmamış. Haksızlığı da benimseyemiyor yerinde... Kazanan kim? 1. Damadı Şehriyari, babacığına, "Tıpkı diişündügünüz gibi oldu" dedi. "Kuşkusuz ' dedi Sakret. Böylece, bir yandan Merika'yı kırmamış, gelip giden Merikalı kişilerin Lazöy'den yana "gayri resmi" isteklerine de karşı çıkmamış oluyordu. Öte yandan kokakrasinin konulan kurallar içinde işlediğini karuthyordu. Varsın Lazöy kazansındı. Onu, cebindeki bir bilye kadar küçük bir oyuncak olarak görüyordu. Daha önemlisi Hut Planyus'tan kurtulmuştu. Dört başı mamur bir oyundu oynadığı oyun. Planyus'un dıyeceği bir şey yoktu. Planyus'u "içinden destekleyen" Narri'nin yönetimle özdeşleşmesinin önüne geçmişti. Emekli bekçilerin burunlarını sürtmüştü. Merika'yı kazanmış, Rangın'la tarihsel dostluğunu pekiştirmişti. Ada halkının yeniden gözüne girmişti, kokakrasi demiş, kokakrasiyi getirmişti. İşte kanıt da ortadaydı; desteklemediği bir kişi yönetime geliyordu. Bundan iyisi can sağhğı! Lazöy huzurda Odanın ortasmda Sakret ayakta duruyordu. Gözlerini kısmıştı, dudaklarında bir gülümseme donmuştu, Zortice, kurnaz ve sinsi Lazöy'e bakıyordu. Lazöy, ilerledi. Sakret de bir adım attı. Elini uzattı Sakret, Lazöy kaptı bu eli, öpüp başına koydu. Sakret, "El öpenleriniz çok olsun" diye onurlandırdı Lazöy'ü. Kapılar kapandı, Lazöy Dernek Başkanıyla yalnız kaldı. Odaya, bir iki dakika sessizlik eğemen oldu. Sakret öyle bakıyordu Lazöy'e. Belki de söze başlamasını bekliyordu. Lazöy, birden sessizliği bozdu: "Bagışlaym efendimiz" diyordu. "Ben onay yanşını kazanmak istemiyordum, bir kaza oldu, " 1 . Damadı Şehriyariiii!" diye bağjrıyordu. Kapı açıldı, damat yerlere kadar eğilerek içeri girdi. Sakret, "Sayın Lazöy'ün fırkasının,ampullerin belal ışıgıyla ooay yanşını kazandığını bildiren bildiri hazır mı?" diye sordu. "Hazır" dedi 1. Damadı Şehriyari. Sakret, "Nerede?" diye sordu. Damat, "Lütfen bahçeye bakar nusınız sayın efendimiz?" dedi. Sakret pencereye gitti, yüzü güldü, Lazöy'ü yanına çağırdı. Büyük bahçeye, büyük bir uçurtma yayılmıştı. Siyah ve yeşil renklerde kâğıttan yapılmış uçurtmanın üzerine fosforlu harflerle, . "Lazöy... Ada'yı yönetecek adamdır..." yazılmıştı. Lazöy'ün gözleri kamaştı. "Peki ama Sayın Sakret, bu uçurtma ne olacak, neye yarayacak?" Sakret topuklan üzerinde yüz seksen derece döndü. Bu devinimi bundan böyle sık sık yapacak, her kişiye başka türlü açıklamalar yaparak Önemli konularda yüz seksen derece dönecekti. "Uçurtma" dedi Sakret, "Ada'aın Üzerinde uçacak; böylece Ada halkı, bundan böyle yönea timde sizin oldugunuzu görecek, bilecek." Sakret. padişahlara yaraşır bir davranışla elini uzattı Lazöy'e: "Kutianm" dedikten sonra, "Adayı yönetecek adam" eklentisini yaptı. "Ada'yı yönetecek 'adam" sözünü Sakret vurgulayarak söyleyince Lazöy'ün ağzından, "Estagfurullah!" sözcüğü çıktı. Ada'mn babacığının elini öpen Lazöy, konuttan çıktı, tahtırevana kuruldu. Pencereden bu manzarayı izleyen Sakret, "Adama adam dedik, estağfuruDah diye yanıt verdi, demek ki kendini adam saymıyor" dedi yanında duran 1. Damadı Şehriyariye. Damat, "Sizin yanınızda adamın adamlıgı mı kaJır efendimiz?" dedi. parmağını halka uzattı: "Allahaısmarladık benim sevgili Adalılarım" dedi, kapıdan içeri girdi. Artık Ada'da SakretLazöy ikilisinin yönetimi başlamıştı. Süleyman Bey konuşuyor. duygulu, etkili biçimde. Şöyle: Devlet ellerindedır eğer bulabilecekleri bir suç varsa, başkasını bilmem, işte yakam! Yapışmazlarsa namerttirler, namert! Ama hep bunu yapmayın. Hiç kimsenin önünde boynumuzu eğmedik Cenabıallah'tan başka. Vfed/ senedir dört duvann arasındayız. Acındırmak ıçın filan söyIemiyorum bunu. ve gayet açık söylüyorum, biz bu memlekette. hesabın her türiüsünü vermeye hazır olduğumuzu 25 senedir söylüyoruz. Bugün memlekette hırsızlık dız boyudur. Bunun hesabını sormak da bızim vicdan borcumuzdur, vıcdan. Hesap korkusu içindeler. Telaş ıçindedırler, panik içindedirfer, panik! Gelin bunlan yanlarına koymayalım. Elde ettikleri iktidar haksızdır. Üç partiyi seçime sokma, sokmadığın partiler, bu memleketin partisi, insanlar bu memieketin ınsanı değil mi? Bu nebiçim eşitlik? Ondan sonra gel. memleketi evei'çiler, 'hayır' cılar diye ikiye böl. En çok birlığe ihtiyacımız olduğu zamanda, memleketi ikiye böl! Ayıptır, günahtır. Devlet memleketi ikiye bölmez, devlet bırleştirir. Ondan sonra da bayram olunca, kardeşız' de. Bayramlık, kardeşlık de olmaz. Kardeşlık her gün olur. sadece bayramda kardeşlık olmaz. Şayetbenim yakama yapışmazlarsa. 'yeniden 12 Eylü! gelir ha!' diye vatandaşın arasına fitne yaymaya devam ederlerse, namerttirler, namert! Fitneyi kim yaparsa onun içinde yanar! Bunlar da o fitnenin içinde yanacaklardır... Dönerken, uçakta Süleyman Bey'e sordum Mecliste anayasa değişiklığioylanırtien, 'referandum' maddesine niçin katıldınız? Böylece Turgut Bey'in oyununa gelmediniz mP Muhalefetin güç biriiğıni niçin bozdunuz? Ftefrandumdan kaçamazdım. Bunu Mümtaz Hoca da yazdı; referanduma evet demeseydim, en yakın arkadaşlarıma, bunu ızah edemezdim. Biz halktan hiç kaçmadık. Onun için 'Halktan niye torkuyorsunuz?' demagojisini hazmedemedik! Ama, oyuna geldiniz!.. Oyun taa başında vardı, baştan beri oyundu!... Gezide Süleyman Bey'in ceketinin kolu yırtılmıştı. Gazeteciler, yırtığın fotoğrafını çekiyorlardı. Yoğun kalabalıkta. Süleyman Bey e sarılan bir köylü, az kaldı Süleyman Bey'i boğuyordu. Gezıye başlarken suratı az biraz asıktı. gece dönüşteyse. yorgunluğuna karşın gülüyordu. Keyifliydi.. Heykel Adalılar bir sabah uyandıklarında Ada'nın orta yerindeki düzlükte büyük bir heykelin yükseldiğini gördüler. Heykelin yüksekliği on beş metre kadardı. İnsanlara tepeden bakar gibiydi. Evreni umursamaz bir görünüşteydi. Güneş doğarken gölgesi Ada'nın doğru kesimini kaplıyordu. Adalılar ilk anda korktular. Çünkü... Evet, çünkü on beş metre kadar yüksekliği olan heykel, görkemli bir eşekarısıydı! Lazöy'ün Ada yönetiminde göreve başlamasının üzerinden henüz birkaç gün geçmişti. Eşekansı heykeli kime ısmarlanmış, nerede yapılıp ne zaman Ada'ya getirilip orta yerde bu alana yerleştirilmişti, bilen yoktu... Görkemli eşekarası heykelinin görkemli iğnesi tehdit edercesine sivriltilmişti. Eşekansının gözleri acımasızca bakıyordu. Her an uçmaya hazır gibiydi, kanatlan açık ve gergindi. "Lç mahluksal, bir parasal" Lazöy flamasıyla her yanı süslenmişti. Eşekarısı yılanı, kertenkeleyi, tavşanı ve kapiği koruyucu kanatlan altına almıştı. Yeni yönetim Ada'ya eşekarısıyla damgasını vurmuştu. Eşekarısı heykeLni düşünen, yapılmasına ön ayak olan, şimdi de Lazöy'den bu konuda bir konuşma yapmaiinı isteyen Sayın Bayandı. "Eğer" diyordu Sayın Bayan, "Bu heykelin anlamını anlatmayacak olursan geleceğimiz söner." Lazöy, daha ilk günden cebine koyduğu Sakret'ten çok, korktuğu gardiyanlarla bekçilerin hışmına uğramak istenıiyordu. Eşekarısı üstüne oturtacağı bir konuşma umulmadık tepkiler yaratabilirdi. "Boş geç" dedi Sayın Bayan, "bir halt olmaz, T. C. GAZİANTEP 1. SULH CEZA MAHKEMESİ HÜKÜM ÖZETİ ESAS: 1985/1089 KARAR: 1986/2574 HÂKİM: M. Muti Yerscl25168 KÂTfP: Haşim Can SANIK: Mehmet Ali Uğurlu, lbrahim ve Zeliha'dan olma 1938 doğumlu merkez Kurbo Molla Ahmet Mahallesi nüfusuna kayıtlı, halen Kavaklık Mahallesi Mister Ayizli Caddesi 21 sayılı yerde oturur, 1 çocuklu, Turk, İslam, deıerjan imalâtçısı. SUÇ: Gıda Maddeleri Tüzüğüne Muhalefet. SUÇ TARİHİ: 21.6.1987 Yukanda açık kimliği yazılı sanık hakkında mahkememize açılan kamu davasının yapılan ve bitirilen açık yargılaması sonunda; Sanığın eylemine uyan TCK. 398, 647 Sk. 4/1, TCK. 72, 402 maddeleri gereğince 32000 TL. ağır para cezası ile cezalandırılmasına, 3 ay meslek ve sanattan mennine, 7 gün ışyerinın kapatılmasına. hiiküm kesinleştiğinde masraflarının bılahere sanıkıan alınmak üzere Ankara, İstanbul ve Izmir'de yayımlanan tirajı yüzbinin üzerindeki bir gazetede ayrıca Gaziantep'le yayımlanan bir mahalli gazetede derhal ilanına daır verilen karar sanığın yüzüne karşı temyizi kabil olmak üzere açıkça okunup usulen anlaııldı. 8.12.1987 Basın: 27164 Bir de dönüşe bakınız... Lazöy taşb tozlu Ada yollarında ağır aksak tahtırevanla evine doğru giderken, büyük uçurtma StRECEK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle