19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR YE GÖRÜŞLER temin için uğraşsa bile muvaffak olamaz..." Goruluyor kı, bu tez gunumuzde resmı bir devlet daıresı durumuna getırılmış olan dıl kurumunu ellerıne geçırenlerın tezıdır. Onlar da dılde devnmcı değıl, evrımcıdırler Savın Cumhurbaşkanı'nın da aynı duşuncede olduğunu, Romanya gezısı donuşunde yapmış olduğu bır konuşmadan oğrenmıştim Demıştı "Romen Devlet Başkanı bana Romen dilinde yedi bin kadar Turkçe kokenli kelime bulunduğunu soyledi. Şimdi bunun bojle olması o dile ne zarar veriyor. Bizde de elbet yabancı dillerden gelme kelimeler yer alacaktır..." Evet, ama dort yuz yıl boyunca Turklerin işgalı altında onlarla bırlıkte yaşamış olan Romenler ıçın bu durum doğaldır Fakat bın >ıldan berı Arapça ve Farsça'nın salgınına uğramış ve varlığını yıtırme noktasına gelmış Turkçe ıçın bu salgına goz yumma asla doğal değıldır Eğer Turkçe'de fııllerın guçlu bır vapısı ve başta Yunus Emre olmak uzere halk ozanlarımızın çaba ve dırenmelen olmasaydı, Turkçe bu gun olu diller arasında yer alacaktı. Arapça sozcukler dılımıze tek başına gelmıyor, butun soyu sopu ıle bırlıkte yerleşıyor: "Kamıl, kemal, ıkmal, mukemmel, tekmıl, tekamul, mutekâmıl" sozcuklennın hepsı aynı Arapça kokten oluşmakta ve sırasıyla "Yetkin, yetkinlik. butunleme, eksiksiz, bitirme, (askerlıkte "Oldu'") evrim, gelişmiş anlamlanna gelmektedır Ben en yalın orneklerden bırını verdım Pırıl pırıl guzelım Turkçelerı dururken \rapçalarını nıçın kullanalım'* "Efendım, hem bunları hem de onları kullanırsak ne çıkar" derlerse, "Turktslam sentea çıkar" derım. Turk Dıl Kurultayı'nda devrimci tezı savunanlar, Samih Rıfat, Hasan Âli Yucel, Ali Canip Yontem, Fazıl Ahmet Avkaç, Prof. Fuat Koprulu ve daha bırkaç oğretmen ve yazın adamı ıdı Ben bunlardan ozellıkle Profesor Fuat Koprulu'nun konuşmasından şu satırları alıntılayacağım "Burada soz soyleyen bir hatip (Huseyın Cahıt Yalçın) tekamul nazarivesine ve determinizm esaslanna istinal ettigini ıleri surerek, içtimai bır muessese olan dilin labii bir tekamul takip ettigini, onu değışlirmek insanlann kuvveti dahilinde olmadığını, akademılerın ve ılmı heyetlerın bu tekamulu tesbıtten fazla bır şey yapamayacağını söyledı ve muhafazakar kuvvetlerın ve kanaatlann ıfratları tadıl suretıvle bu ışte hayırlı bır vazıfe görduklerını de tasrıh ettı Zahiri bir ilim cilasına burunen bu iddia. butun inkilap hareketlerine karşı daima kullanılan eski bir silahtır." Boylece Fuat Köprulu bu konuşmasıyla, evrım tezıne karşı çıkarak "dilde devrim" yanlıs olanlann başlarında yer almıştı Aradan on sekız yıl geçtı ve aynı Fuat Köprulu tutucu Demokrat Parti saflarında bu dev rımcılığını bir yana atıp Turkçe ezanın vemden \rapçalr.ştırılmasında ve yedı yıldır uygulanmakta <~!an oz n urkçe metınli anayasanın yenıden "Teşkıla ' E^asıve Kanunu" durumuna getırilerek Osmanlıca'ya donu'turulmesınde onayak olanlann başta gelenlerınden bın oldu. Ataturk'un kurduğu Turk Dıl Kurumu'nda uzun yıllar "devnmcı kımlığıyle" çalıştıktan bonra bugun kapatılmışolan o kuruma sırt çevırerek resmı Dıl Daıresı'nde gorev alıp devrım tezınden donen >enı "Fuat Koprulu"ler de vaıdır. *** Yazıyı bıtırmeden önce bır uzuntumu de belırtmek ısterım Cumhurbaşkanı Sayın Evren 25 Hazıran 1987 gunu Elazığ'da yaptığı meydan konuşmasında bırden öfkelenerek şöyle dedı "Ataturk'un vasıyetini bu yonetim, askeri vonetim ortadan kaldırdı diyoriar. Ataturk'un vasıyetı bellıdır. Ataturk, gelırlennden bır kısmını bellı kışılere bıraktı Kalan yarısını da Dil Kurumu ve Tarıh Kurumu'na verın dedı Bız vasıyetini bozmadık. Aynı şekılde Iş Bankası'ndakı hısselerının yarısını dıl, yarısını da tanh kurumlarına verıyoruz. Bız Iş Bankası yarın ıflas etse, batsa ne olacak, diye bu ıkı kuruma kanunla butçeden de para verılmesını sağladık Bız ıvılık vaptık, kotuluk yapmadık Amaçlan çamur almak. başka bir şey degil..." Bu sozlerı TV karşısında dınlerken gerçekten çok uzuldum Çunku Ataturk'un kurmuş olduğu Dıl ve Tarih Kurumlarının devletleştinlmesıne başından ben kesınlıkle karşı çıkanlardan bın de bendım. Hatta 16 Ocak 1983 tanhınde bu karşıtlığımızın hukuksal nedenlerını açıklayan yazımın başına, saygılı bır şekılde "Sayın Cumhurbaşkanı, Genelkurmay Başkanı ve Fahrı Hukuk Doktoru Orgeneral Kenan Evren'e aız olunur" ıthafını koymuştum. Duygusal değıi, bılımsel bır yazı ıdı bu Omrunun çok uzun bır bölumunu Turk Dıl Kurumu çalışmalanna adamış olan buyuk dostum Sayın Ömer Asım Aksov da "Turk Dıl Kurumuna Kıyılır mı?" başlıklı bılımsel bır >azı yayımladı o sırada Bunlan yazarken ne onun ne benım ne de bu kurumlan savunan öteki Ataturkçulerm aklına "çamur atmak" dıye bır şey gelmedı. Çamur atmak "kara çalmak, ıftıra etmek" demektır. Oysa ortada ıftıra yok, gerçek var: O da Turk Dıl ve Tarıh Kurumları ve Ataturk'un vasıyetnamesı hakkında uygulanan ışlemın, hukukun temel ılkelenne aykın olduğudur. Bu yazının başında gorduk: Ataturk bu çalışmalara başladığmda, Millı Eğıtım Bakanlığı'nda bır "Dil Encumeni" vardı; Ataturk onu yeterli goımedı. Bugun hayatta olsaydı, Dil ve Tarih Kurumlannı resmi daire durumuna getirerek vasiyetnamesini değiştirip gelırierinin bır bölumunu bu devlet dairelerine bıraWır mıydı? tyıhk bu mudur? tş Bankası gıbı bır banka batarsa devletın malı dengesı altust olur. Boyle varsayımlarla, yasalarda yazılı kapatma nedenı olmadan ozel Dıl ve Tarıh Kurumları kapatılarak mallarına dev letçe el konulması ve Ataturk'un vasıyetının, amacından saptırılarak yok edılmesı, >ıne soyluyorum, hukuka aykındır Bu duşunce "çamur atmak" degildir. Çamur atmak veya kara çalmak ıçın elı çamurla veya kara ıle bulaştırmak gerekır Bu yaşımıza geldık, çok şukur elııruzı çamura bulaştırmadık ve kımseye çamur atmadık, çunku atılan çamurun er geç gerı sıçrayarak sahibını bulacağını bılenlerdenız. Devletımızın başında bulunan zat ıle bır polemığe gırmeyı, saygı ve nezaket gereğı olarak, kendımıze yakıştırma>ız. Ama hakkımızı, duşuncemızı ve onurumuzu sonuna değın savunup korumayı da kendımıze karşı gorev bilirız Sayın Cumhurbaşkanı'ndan buyuk rıcamız, böyle hukuksal konuların tartışmasını meydanlarda kendilennın yapmaması, bu ışı kendı goruşlennden yana olan kışılere bırakmasıdır Ofke hem kendılenne hem de dolaylı olarak, ulkemıze zarar verır. DL ZELTME: Geçen pazar çıkan "Ew(Ha>ır Ovlıması ve Eskı Uderter" başlıklı yazımın dorduncu suıununda, alttan 25 *a ıırdakı "kalsın" sözcuğunun araya bır " k " harfı eklenerek "kalksın" bıçımınde dızılmesı, yazının butun anlamım değıştır mıs O cumle 'Varsajalım kı, ovtemada halk 'VASAKL\R KALSIN' dedı" bıçımınde olacaklır. NOTLAR: 1) TBMM Zabıt Cerıdesı, devre 1, cılt \, s 242 2) Bahkesır'de çıkan ZAFERl MİLLİ gazeıesının "• Şubaı P39 (1923) gun ve 64 noiu savısı (Aıatürk'un bu önemlı konuşma \e soyleşısını ayrı bır yazıda ele alacagım ) 12 TEMMUZ 1987 "DiT'siz Kalan Dîl Kurunıu ve Bîr Meydan Konuşması HIFZI VELDET VELİDEDEOĞLU Bugun 12 Temmuz 1987 E\lenmızde oturup seçmen kutuklerıne kavdımızı >aptıracağız Eğer 12 temmuz gununun Turk kultur ve devrım tanhınde çok önemlı bır >en olmasaydı evlennde gorevlılerı bekleyen okurlarımın boş dakıkalarının bır bölumunu doldurmak ıçın neşeiı bır yazı kaleme almak ısterdım; ama ulke sorunlan dururken kışısel anılarırnızı sergilemenın >erı değıl *•* Tam 55 yıl once bugun 12 Temmuz 1932'de, Ataturk'un direktifî ıle (sonradan "Turk Dîl Kurumu"' olan) "Turk Dıh Tetkık Cemıyetı" adı altında ozel bır dernek kuruldu Bu gırışımın Osmanlıca'da "evvelıyat" denılen bır on evresı vardır 1) llk Turkıye Buyuk Mıllet Meclısı'nce kurulan ılk bakanlar kurulunun, Meclısın 9 Ma>ı« 1920 gunlu toplantısında okunan Benım de dınle\ıcı balkonunun merdıvenmde ayakta ızlemış olduğum programının mıllı eğıtım ve kultur hedeflerını açıkla>an bolumunde harfı harfıne şu sozler yer almıştr "Halk kitlesinden lugatleri toplayarak dilimizin kamusunu (sozluğunu) yapmak" (1) Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın butun sertlık ve acıma sızJığıyla surmekte ve ıçtekı hayınlann turlu verlerde çıkardıkları ayaklanmalarla uğraşılmakta olduğu bır donemde kurulan ılk hukumetın programında yukarıkı cumlenın yer alması, Ataturk'un bu konuva ne denlı önem verdığının bır kanıttdır Bılındığı gıbı, Meclıs'ın ılk kuruluşundakı yasal duzenlemeve gore, TBMM'nın Başkanı Mustafa Kemal Paşa, aynı zamanda Icra Vekıllen Heyetı'nın (>anı Bakanlar Kurulunun) da başkanıdır 2) Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı kesın zaferle sonuçlandıran Gazı Mustafa Kemal Ataturk, Yunanlıların 9 Eylul 1922'de denıze dokulmesının uzerınden daha altı ay bıle geçmeden ve henuz Cumhunvet ılan edılmeden, 7 Şubat 1923'te Balıkesır'de Zagnos Paşa Camıı'run mımberınden yaptığı konuşmadan sonra halkla yaptığı sovleşıde şovle demijtır. "Hutbe okuyanlann herhalde halkın kullandığı dille konuşması gereklidir. (...) Hutbeler lamamen Turkçe ve halkın ihtiyaçlanna uygun olmalıdır ve olacaktır" (2). 3) 1930'da ProfesorSadn MaksudıArsal'ın Tark dili için adını taşıyan bır kıtabı çıktı Ankara Hukuk Fakultesı'nde bızım Turk Hukuku Tanru prolesorumuz olan Arsal bu kıtabının başında "Dili degiştirme" sorunu ıle "dili duzeltme" sorununun ayrı • ayrı şeyler olduğunu behrterek, \aktivle Arap \e Fars dıllenmn etkısı altında kalma olgusunun "dılı değıştırme" ışı olduğunu belırtmış "dılı duzeltme" sorununu da şovle açıklamıştı "Bir mületin halk dilinde, halk edebiyatında kullanılmakta olup, fakat turiu sebepler neticesinde munevverler lisanında istimali rnetruk olan sozlerı toplamak, dizmek, bu sozlere edebı >e ilmi eserlerde yer vermek, bu sozlerden dilin sarf ve nahiv (gramer ve soz dizimi) kaidelerıne uvgun bır surette yenı edebı ve ilmi ıstılahlar yaratmak. bu ıstılahlan yabancı milletlerin dillerinden alınmış sozlerin verine koymak" gerekır Ataturk bu kıtabı beğenmış ve buna ılışkın duşuncelennı kuçuk bır yazı ıle açıklamıştır Yazı şu cunılelerle bıtmektedır "Ülkesini, vuksek istiklalini konımasını bilen Turk Milleti. dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır." Agâh Sım Levenl 1972'de uçüncu basısı çıkan "Turk Dilinde Gelişme ve Sadeleşme Evreleri" adlı değerlı yapıtının 408 sayfasında jovle vazar "Dıl Konusu uzerınde çalışmalar Sürdukçe, ışın buyukluğu ıle genışhğı daha açık olarak belıriyordu Sozluk ve terım ışlenyle etımolojı araştırmalarını. bır gramer \e sentaks (söz dızımı) hazırlığı ızlemelıvdı Daha sonra ıdılımızın başka dıllerle olan ılışkısı uzennde durmak, filolojı ve lenguıstık çalışmalarını bır temele bağlamak gerekıyordu Milli Eğitım Bakanlıgı'nda Harf Devrimini hazıriamak için kurulan Dil Encumeni, bu derece geniş bir işi başaramazdı. Daha temelli bir kuruma ihtiyaç vardı. Maturk'un dırektifi ile Turk Tarıhı Tetkık Cemıvetı'ne eş olarak, 12 Temmuz 1932'de Turk Dili Tetkik Cemiyeti kuruldu. Cemıyetın reısı Samıh Rıfat, umumı kâtıbı Ruşen Eşref, uyelerı de Celal Sahır ıle Yakup Kadrı ıdı" Bu bılgı gostenyor kı, Mıllı Eğıtım Bakanlığı'nda o tarıhte bır Dıl Encumeni (yanı dıl komısvonu) var Ama Alaturk bir devlet dairesi olan bu resmi komi>yonu yeterlı ve yetenekli gormuyor, dil konusuyla ugraşmak ve dilimizi geliştirmek için ozel bir dernek nileliğinde olarak Turk Dili Tetkik Cemivetini kurduruvor. Bu dernek sonradan Turk Dil Kurumu adını alıyor. »»» Bu kurum eylemli olarak çalışmalara gırışmeden once Atatuk butun yazın ve duşun adamlanndan oluşacak bır kurulta> toplamayı uvgun buluyor Bu kurultayda Turk dılımn geçmışı, bugunu ve gelecektekı gelışmesı goruşulerek bılımsel sonuçlara varılıp bır temel program hazırlanacak ve boylece dıl ışının ulusal bır ış olduğu butun halka duvurulacaktı Kurultay'a yabancı dıl bılgınlen de çağmldı 26 Eylul 1932'de kı bu tarıh bız Ataturkçuler ıçın "Dıl Bayramı"dır Dolmabahçe Sarayı'nın buyuk toren salonunda, Ataturk'un de katıldığı Bırıncı Turk Dıl Kurultayı toplandne bu kurultayda ıkı tez çarpıştı Birincisi, dılın zorlama ıle değışmeyıp ancak kendı akışı ıçındekı gelişme ıle değışeceğı; ikincisi de, yabancı dıllenn salgmına uğramış olan Turk dılımn devnmcı bır mudahale ıle gelıştırılebıleceğı yonunde ıdı Bırıncı goruşte olan unlu yazar Huseyin Cahil Yalçın, tezını şoyle savunuyordu "Son virmı beş yıl ıçinde gittikçe kuvvetlenen sade lisan cereyanı bugun Arapca ve Acemce terkipleri dilimizden sokup goturmuştur denilebilir. Yakın bır zamanda ecnebı dillere ait kaidelerin tamamen mazive karışacagından şuphe edilemez. Bunun için bır şev vapmava da luzum yoklur. Çunku zaten kendiliğinden olmaktadır ve olacaktır. Cereyan o kadar kııvvetli ve tabiidir ki, koca bir akademı olsa ve aksiııi PENCERE Süper sözcüğü dilimize adamakıllı yerleşti, yerii yersiz kullanılıyor. Artık hiçbir şeyın olağanı, doğalı, sıradanı bize yetmiyor: IIle süper olacak.. Araba mı? Süper olsun, baştan kıça elektronik. Hediyesi beş yüz milyon. Içerısi saray gibı Oylesine süper olmalı kı Bırteşik Arap Emırliklen'nden petrol şeyhınin oğlu otomobili gördü mü çatlamalı... Apartman dairesi? Süper olmalı... Villa? Süper olmalı.. Adam hayali ihracat numarasıyla devletten bir kalemde milyar vuruyor ya da ihracat mafyasının kaymağını yiyor, nerede oturmalı?. Banyosunun musluklan altından mı? Yüzme havuzu zümrütten mi? Terasına helıkopter mi konduracaksın, uçak mı ındıreceksin? Salonlannda at koşusu yaptırıp ganyan mı oynayacaksın? Sonra?.. Çamaşır makinesi de süper olmalı. Sıradan yurttaşın kusuru ne? Bir sağa bir sola!.. Hele makineye süper temizleme tozu attın mı süperiığin keyfine diyecek yoktur. Bisküvi, çikolata, güneş yağı, buzdotabı, çıkdet süper olacak... Ya gazete? . Doğru dürust gazeteyi kım okur? Gazetenin de süperi satılır. Süper holdıngın super gazetesı1 Bır yandan devlet ıhalesı, bır yandan komısyonculuk, bır yandan ihracat, bır yandan gazetecilık, pazarlama, kuponcuiuk... Süper gazeteyi alın... Süper hayat yaşayın!.. • Ancak her şeyin süperi aklıma gelırdi de emekliliğin süperinı doğrusu düşünemezdim Gerçi devlet hızmetinden ayrılan kimi general ya da genel müdür, fitanca holdıngın veya falanca bankanın yönetım kuruluna atanarak büyük ışadamlarının devlet katında komısyonculuğuna sıvanıyordu, ama bunlara emekli denemezdi. Emekli kımdı? Ununu elemış, eleğını duvara asmış, toplum yaşamında dışlanmış, devletçe horlanmış, kıyıya köşeye atılmış, başını sokacak bır eve bile sahıp olamamış, sıyatıklerı azmış, gözünün fen kaçmış, kalbı teklemiş, cığerlerı tirfillenmış, her yerde itilip kakılan, insandan sayılmayan kişı değil mi?.. Nasıl süper olur emekli? Bırtanıdığa sorayım dedim, on sekiz yıldan beri emeklilikte direnen Abuzittin Bey dostumuza başvurdum. Gülerek dedi ki: Ben zaten süperim. Nasıl? Bır aldığım emekli aylığına bak, bir de halime bakl.. Bu (Arkası 15. Sayfada) OKTAY AKBAL EVET/HAYIR Bu "Konsey" Ne İşe (Sanyor? Genel Başkanı, Başbakanı protokoldekı yerıni belırleye çağırıyor. Dünyanın hıçbır yerinde Başbakan 7 sırada îildir" diyor Sıvil demokrasıyi kurmak savındakı Sayın özal, soruyu nasıl yamtlayacak bitmem. Belkı bu yazı yayımlaıa kadar bir şeyler bulur söyier, ama sorunun çözümüne yaiacağını pek ummuyorum. Özal'ın Genelkurmay Başkanlınonusundakı bıraz çırkin davranışını çırkınlık bır orgeneral ,n hem de Kara Kuvvetlerı Komutanhğına kadar yükselmış bır ^ker için "ben onu ıstemıyorum" demesındedır, yoksa başka bir generalin o göreve getırılmesinde değıl askerlerin etkınlığini önleme başansı sayması, hem kendinı hem de kamuoyunu yanıltmaktan başka bır şey degildır. Genelkurmay Başkanlıgı konusundakı bu degışıklık, Sayın Cumhurbaşkanı'nca da istendiğı için Başbakan bu güç göstensinı yapabilmiştır Şimdi SHP Genel Başkanı, Ûzal'ı gerçek bır "güç gösterisi" yapmaya çağınyor. "Protokokieki yerinı botırie, 7 sıradan üçuncu sıraya gelmenin yotunu bui" dıyor Törenlerde görüyoruz. Devlet protokolünde Başbakan 7., Ana Muhalefet Partısı Liderı 8. sırada yer alır. Oysa 12 Eytül öncesinde Başbakan'ın yerı Cumhurbaşkanı, Senato Başkanı, Mıllet Meclısı Başkam'ndan sonra gelirdi, ana muhalefet liderı de 5. sırayı alırdı Şimdi hükümet başkanı 7. sıraya ındirılmıştır Gerçekten de böyle bır durum hiçbir demokraside görülmez Ne yapmalı peki? Anayasanın bu konudakı maddesını değiştirmeli. Protokol şu sırayı almalı: Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı, Başbakan, Ana Muhalefet Liderı... Cumhurbaşkanlığı Konseyı'nın 4 üyesinin yerı onlardan sonra gelmelı Hatta bu konseyin en kısa sürede kaldırılması gerekır. Bılindiği gibı, 12 Eytül'ü yapan kuvvet komutanlarından, Nurettin Ersin, Tahsin ŞahinKaya, Sedat Celasun, Nejat Tümer'den oluşur Cumhurbaşkanlıgı Konseyi Nedır görevlerı, ne yapartar, bilen var mı? Pek mı gereklidir dört generalden oluşan böyle bir Konsey? Hiç sanmıyorum. İkıncı bir Meclis gereklıyse, 1961 Anayasası'nın getırdiği Cumhurıyet Senatosu'nu yenıden oluşturmak neden düşünülmesın 12 Eylül öncesinde bu 150 kışilik senatonun yasalartn hazırtanmasında, düzenlenmesınde yararlı katkılan olmuştur. Dört kişilik Konsey yerine 150 kışilik, halkın oylanyla seçilen bir senato daha yararlı olacaktır 12 Eylül üzerine tartışmak gereksiz. Tanhsel olayları değiştirmek olanaksız... Ancak 12 Eyiül'ün gerçekleştirdiğı yanlış ve hızlı işleri, kararian aradan yıllar geçtıkten sonra düzeltmek gerekmez mi? 12 Eyiül'ün ilk üç yılında, yanı Konsey'in Danışma Meclisi ile birtikte vönetime egemen olduğu dönemde alınan, aldınlan kararlar demokratık bir ortamda gözden geçırilıp bılımın ve sağduyunun çizgısınde değıştırılmelıdır. Sıyasal partılerin kapatılması, Ataturk kurumlarının ortadan kaldırılması, anayasa oyiamasında yalnızca ~w&t propagandasının yapılması, türiü davalar açtınlması, insanlann haksızca yıllar boyunca hapislerde tutulmalan vb. Dört kişilik bir Cumhurbaşkanlığı Konseyı'nın hiçbir ışlevı yoktur. İşlevsiz kuruluşlara ıse demokratık düzenlerde yer olamaz. Dört emekıı askere Daşka, belkı onlan daha çok memnun edecek ıç ve dış görevler buiunabılır. Alıştık emekli askerlerin dış görevlere seçttmelerine!.. Niye bir Ersin, bir Tümer de yabancı ülkelere elçı olarak gönderilmesin? SHP'nin eskı Genel Başkanı Sayın Gürkan, İnönü için "poHtlk dili daha çok nötr bir dildir. Bunlann sonucunda toplumdaki soi susamtşlık giderek artıyor" demış... Ama Inönü'nün Cumhurbaşkanlığı Konseyi üyelerınin protokoldeki yeri konusunda yararlı bir tartışmayı başlatması SHP Genel Başkanı'nın hıç de "nötr" bir kişilikte olmadığını gosteriyor. Bugüne dek ne Demirel ne Cindoruk ne de Gürkan, 12 Eylül komutanlannın tutumlarına boylesıne sağlam bıcımde karsı cıkmadı Sayın Inonü aklın, bikjinin, deneyimın çizgısınde kımsenın kolaylıkla karşı çıkamayacağı yerinde görüşler, istekler önermektedir. Coşkulu bağınş çağırışlar değil, iyıkı değil, coşkuculardan neler çektik, biliyoruzl ama akla, gerçeklere, ulusal çıkarlara dayanan görüşler, öneriler... Evet, devtet protokolünde Başbakan'ın, Ana Muhalefet Liderinin yen Cumhurbaşkanı ve Meclis Başkam'ndan sonra gelmelidir. Ne işe yaradığı bilınmeyen dört Konsey üyesı, protokokle Başbakan'dan, muhalefet lidermden sonraya alınmalıdır. Açık konuşmak gerekirse, bu dört kışilik Konsey de en kısa sürede kaldırılmalı, konsey üyelerı az önce değındiğım gıbi onurlanna uygun başka görev'are atanmaııdır. Oemokrası yönetiminde miyiz, değil mıyız? Demokrası varsa, seçımsız işbaşına getirılmiş boyle tepeden ınme kurullara yer olmamalıdır... Hem muteber, hem dinamik bir bankayla çalışmak için Pamukbank'a gelin. PAMUKBANK iyi bankadır
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle