26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
>4 MAYIS 1987 CUMHURİYET/7 Zimbabwe'de bir Türk milyarderi var E. 'nver öztanır'ın macerası 'yazılsa roman olacak' türden. Rodezya*da yanında çalıştığı Musevi isyerenler beyazları desteklemiş, öztanır ise siyahları. Devrimden sonra Mugabe'nin en yakın dostları arasına giren Öztanır, şimdi birçok uluslararası şirketin Zimbabwe temsilcisi. Yarış atlan ve süpermarketler zinciri var. Parasınm ise haddi hesabı yok. 5 Kenya'mn kuzey batısındaki Turkana Gölü belki de adını Türklerden alması dolayısıyla çölün ortasmda zürarütten bir havuz gibi parlıyordu. Gölün çevresindeki savanada göçer olarak yaşayan 220.000 nüfuslu Turkana kabüesi, her on senede bir gelen kıtlıkla kınlıyor, sonra bir on sene daha geçiyor, kıüık yine geliyor, yansıtu kınyor, sonra yeni onuncu seneyi bekliyorlardı. On senede bir gelen felaket, sanki bu affetmez coğrafyada geçen kısa ömürlerinin aynlmaz bir parçasıydı. Geleceğini adı gibi bildikleri, arna hiçbir şey yapmadan bekledikkri bir parça. Turkanalann bu mütevekkil bekleyişini, uzaktan gelen akrabaları gazeteciden çok önceleri, kuzeyin san saçb Norveçlileri keşfetmişti. Nairobi'de bir konferans toplamış, haftalarca tartışmış, sonunda Turkanalan balıkçı yapmaya karar vermişlerdi. Balıkçı yapmaya karar vermişlerdi, çünkü her 10 yılda bir gelen felaket, sürüleri.meralannı perişan edip onlan açlığa mahkum ederken, Turkana gölundeki Ferguson sığhğı Nil sazanı kaynıyordu. Turkana zencileri, anık balıkçı olacak, Norveçlilerin göl kıyısına kuracagı soğuk hava deposunda balıklar dondurulacak, kötü günlere hazırhksız yakalanmayacaklardı. N o r v e ç ' t e n soğuk hava tesisi Norveç'ten balıkçılık takımlan, san muşamba elbiseler, çizmeler, "Norveçliler balıktan başka bir şeyden anlamadıgı için bakk tesisi kumyorlar, demek ki, Amerikahlar olsa, onlar da üs kurardı" dedikodularının yayılmasıyla bırlikte gelmeye başladı. Oysa o kırmızı çizgili çizmeler nasıl da yakışıyordu Turkanalara. Milli gelirlerinin yüzde birini Uçüncü Dünya'ya yardım olarak veren Norveçliler, kısa zamanda, 2 rnilyon dolar harcayarak buz yapma kapasitesi olan soğuk hava tesisini kurdu. 20 milyon dolar harcayarak tesisi Kenya'nın karayolu ağına bağlayan yolu inşa etti. Tamtamlann, Baükçdar Kooperatifi'nin kuruluşunu ilan ertiği gün başlayan o garip rüzgânn sonra fırtmaya dönüşeceğini Norveçliler nereden bilebilirdi? Rüzgâr şiddetini arttırdı, tozdan bulutlar, hortumlar yarattı, verimli Ferguson sığlığını beş gün içinde kuruttu. Gölün diğer bölümlerinden elde edilen ürün az, buna karşılık 38 derece onalama sıcakiığa mücadele vererek balıgı donduran tesis o kadar çok elektrik harcıyordu ki, Norveç, her biri somon füme fiyatına mal olan balıklan sübvanse edebilsin diye Kenya'ya 4 milyon dolarlık bağış yapmak zorunda kaldı. Ama Başkan bu parayla muhafız alayına gaz maskesi satın aldı. Hayvanlannı b;rakarak göl kenanna taşmmış, sandal, balık ağı *. verilip balıkçı yapılmış 20 bin zenci ise, artık uçakla Norveç'ten geVinlen balık konserveleriyle yaşamaya başladı. ' Kenya hükümeti, 3 ay içinde elektriği kesti ve soğuk hava depoİlsu dünyanın en yakışıklı inek ahınna dönüştü. Tıpkı dışardan empoze edilmiş bir demokrasi kadar fiyakah ve hoş bir ahır. Nazüli'nin Sinekçiler köyünden Enver Öztanır'ın kaderi, Rodezya iç savaşında siyahları destekleyince birden değişti Zimbabwe'de bir hafta Karanlığın Kalbinden UFUK GÜLDEMÎR Öztanır Mugabe'yi takdir ederken, eski başbakan lan Smith'e de pragmatik açıdan yaklaşıyordu: "lan Smith burada var oldukça beyazlann var olması daha kolay. Hükümet İan Smith'i kızdınp kaçırmak istemiyor, onn konıyarak dış dunyaya beyazlan hoş tuttugu izlenimini veriyor. lan Smith'in vartıgı o yüzden beyazlann gelecegi için çok onemii ve memleket haiâ onun attığı temeüer üzerinde gidiyor. Mesela ben Zimbabwe'de, eger bana borcu varsa bir mflletvekilini mahkemeye verip süriındurebilirim. Bunlar İan Smith'in kanunlan. Mugabe şimdi özüuü koruyarak bu kanunlan geliştiriyor." Anlattıklanna bakıhrsa, geldiği yere her şeyle kumar oynayarak, risk alarak gelmişti. tki kere büyuk seryet yapmış, kaybetmiş şimdi üçüncüsünü, biraz da eşi Mariam sayesinde, kalıcüığa dönüştürmüştü. Artık altı yanş atı yarışlar kazanan, süpermarket zinciri sahibi, sayısız uluslararası şirketin Zimbabvve temsilcisi, çeşitli taahhüt ve StNEKÇtLER'DEN ZtMBABWE'YE Türkiye'de Naziüi'nin Sinekçiler koyunde doğan Enver öztanır, şimdi Zİmbabwe'de Bafbaaskeri işleri ile prestijli bir işadamıydı. Parasının ise haddi hesabı kan Mugabe'nin arkadaju öztanıriar'uı atlan Harare hipodromunda başandm başanya koşuyor. Charming Deal adü atlanmn kazjandıyoktu. #ı biryans sonraanda (soldan sağa) seyislert ve seyistn eşi atm jokeyi Enver öztanır, Drester Boheney (Başbakmın eşbdn ikiz kız kardeft), Mariam öztanır (öttamr'm siyah eji) ve banker dostları. Başka kıtalar için biçilmiş ideolojileri kısa sürede ise yaramaz hale getirmekte usta Afrika, fakat aynı zamanda bu kargaşanın içinden dünyanın en renkli insanlannı çıkarmakta da usta idi. Aksi halde Enver Öztamr Nazilli'nin Sinekçiler köyünden çıkıp Zimbabwe Başbakanı Mugabe'nin nasıl en yakın dostu olabilirdi? öztanır, hayata Türkiye'de terzi olarak atılmıştı. Kadın tuvaletlerine dikilen pullan "ithal" ederek sürdürdüğü iş hayatı, polisin 1967'de "ithalatcı" ağını ortaya çıkarması üzerine sekteye uğramış, o da yurtdışına kaçmıştı. Cebinde beş kuruşu yoktu, Türkçe'den başka dil de bilmiyordu, ama azimliydi. Hepsinden önemlisi de maceraperest bir ruhla donanmıştı. Nitekim 1973'te geldiği Rodezya'da siyahbeyaz içsavaşı sırasında, o, diğer beyazlann aksine siyahlara oynamıştı. Siyahlar savaşı kazamnca Enver de kazandı. Astsubay dostlan devrimden sonra üstsubay rütbesine yükselirken öztanır da Zımbabwe ordusunun bir numaralı müteahhiti rütbesine yükselmişti. Oysa yanında çalıştığı Musevi işverenleri beyazlara oynamış, iç savaşın sonunda da kaçmak zorunda kalmışlardı. Bu olay, tarihte herhalde bir Muslumanın bir Museviyi ticarette faka bastırdığı sayıh örnekler arasındaydı. siyasi nabzını içinden tutma olanağı veriyor, aldığı kokularla girdikleri her iş yeni başarı, yeni para getiriyordu. Ama Mariam'ın en büyük başansı, Afrika kıtasımn en leziz pilavını yapıyor olmasıydı, ki herhalde daha büyük bir haslet bulunamazdı. öztanırlann, incir, avakado, flamboyan, nar ağaçlı bahçesinde, içinde nilüferler yüzen balıklı havuza bakan bahçe cücelerinin tuttuğu mumların ışığı altında verdikleri davetler, Zimbabwe'de dillere destandı. Yüdızlı Zimbabwe gecesinde oğulları Yılmaz ve Nazmi bahçede teleskopla ay kraterlerini tararken, Enver öztanır macerasım anlatmaya devam etmişti: "Memleket çok zengin, ama zihinler fakir. Comrade (yoldaş) denilen lafa Mugabe yüz bin kere layıkür. Çok alçakgönullu bir insan. Comrade Banana da öyledir. 12 Eyltil oldu, ben Comrade Evren'e bir buçuk metre boyunda teleks yolladım, tebrik ettim. Çünkü 1979'da Türkiye'ye geldiğimizde sokakta dondunna yiyorduk. Ramazan diye eiimizden alıp yüzümüze sürdüler dondunnayı. 79'da Türkiye'de bana 'Hangi partidensin?' diye soruyorlardı. Diyordum ki 'Ben partiden falan anlamam kardeşim, ben Zimbabweliyim." Bak ben sana söyleyeyim. Dünyanın her yerinde zengin var, fakir var, herkesin eşit olmasını zaten Allah da kabul etmez. Dost var, düşman var. tyi bakmak lazım vaziyete. Burada savaşta beni askere götürmek istedi beyazlar, gitmedim. Mahkemeye verdiler. kazandım. Çünkü hâkime dedim ki: Türkiye'de 24 ay askerlik yapüm, kaç kere askerlik yapacağu? Dedim ki: Renklerinden dolayı insanları öldurmek benim dinime aykındır. Davayı kazandım. Türk'ün Türkten başka dostu yok." öztanır, bahçede yemek sonrası likörler yudumlamrken, konuklanndan beyaz subay İan'ı göstererek de şunlan anlatmıştı: "Bak şuna, iç savaşta beyaz ordusunda subaymış. Tek gözü yok. Sol etinİD pannaklan da yok. Siyahlar boğazını keserken tesadüfen kurtulntuş. Şimdi Zimbabwe ordusunda subay. Bunun gibi bogazı kesHirken kurtulan siyahlar da var. Mugabe iki düşman ordudan tek bir ordu yarattı." luslararası köpekbalıklan, devrimler ve darbeler sonrası köşeye sıkışmış her Ülkeye yaptıkları ve Kaşıkçı'nın devlet töreniyle karşılandığı ülkeler gibi, Zimbabwe'ye boşuna mı üşüşmüştü pay almak için? Artık işiyie kumar oynamıyor, ama eşiyle birlikte Casino Harrare'de kumar oynamaya bayılıyordu. Çünkü Casino Harrare, onlar için bir kumarhane değil, bir sosyal partiydi; bir bakıma da işycrleri. Nitekim kapıdan içeri girer girmez bizi tanıştırdığı bir kuvvet komutanı, Enver ve Mariam'i önünü ilikleyerek karşılanuştı. Kumarhanenin bakanlar, genel müdürler, kuvvet komutaniarı ile dolu olması galiba Öztanırlar'ı buraya çeken asıl nedendi. Banana'nın Zimbabwe'si neydi ki, uçmasını yeni öğrenen yavm bir kuştan başka? Uluslararası köpekbalıkları, devrimler ve darbeler sonrası köşeye sıkışmış her ülkeye yaptıkları gibi, Kaşıkçı'nın devlet töreniyle karşılandığı ülkeler gibi, Zimbabwe'ye boşuna mı üşüşmüştü pay almak için? Bu dönemler, kentlerin ortasına fiyakah adı olan, döner lokantalı kuleler kurulabildiği tek dönemler değil miydi? Brezilya, Endonezya, Arjantin gibi ülkeler boşuna mı elçilik açıp, örneğin son üç ayda Brezilya'nm yaptığı gibi 95 milyon dolarlık tank satmışlardı. Zımbabwe,bir gazeteciye, "vaktim olsa gidip Zimbabwe'de milyoner olurdum" dedirtecek kadar iştahı zorlayan "ticari" olanaklara sahipti. Carl Jung 1925'teki seyahatinde "Afrika, olümstizlügün dondurulmuş halidir" derken, pararun yavaş yavaş donu bile çözeceğini nereden bilebilirdi? H a y a t a üç elle sarılmak Harrare'deki muhteşem villalannm, duvarlan Belçika tapestryleri ile kaplı yemek salonunda, üç siyah uşağın servisi ile devam eden yemekte, Enver Öztanır şunları anlatıyordu: "30 senedir kendi balimdeyim; 17 seuedir de ailemle görüşmedim. 1967'de Güney Afrika'ya geldim, müthis bir servet yaplım, kaybettim. 1973'de Rodezya'ya geldim ve ttalyan kız arkadaşımın adını verdigim 'Belmando' adlı bir süpermarket açtım. 1975'de de Mariam (Mttslüman) ile tanıştık ve evlendik. Ama bindiği trene iç s*v»ş sirasımia roket isabet edince Mariam sağ kolunu kaybetti.." Sonra hayata ikisinin üç eli ile sanlmışlardı; birisi Mariam'm, ikisi Enver'in. Mariam, Enver'in sadece eşi değil, aynı zamanda danışmanıydı da. Varlıklı ailesinin sağladığj iyi tahsil Mariam'a Zimbabvve'nin BlTTİ Smith:Afrika'da iktidar silahtan geçer lan Smith tkinci Dünya Savaşı'nda tngiliz Kraliyet Hava Kuvvetleri'nde Rodezyalı pilottu. Uçağı Italya'da isabet aldı, yere çakıldı, ama ölmedi. Bir îngiliz asker, onu yanan uçaktan kurtardı. Aradan yıllar geçti, lan Smith Rodezya'nın başbakanı oldu. Beyaz azınhk yönetimine karşı mücadele veren siyahlara aamasız bir savaş başlattı. Dakotalanyla kbyleri bombalatü, yaşadıklan topraklan yönetmekten başka arzulan olmayan on binlerce insanın ölümüne yol açtı. lktidarı siyahlara devretmemekte ne kadar kararlı olduğunu ise tarihe geçen şu cümlesiyle vurguluyordu: Ben hayatuyken asla. BBC, işte o günlerde Başbakan lan Smith ve onu yanan uçaktan kurtaran Ingüiz askeri, bir televızyon programmda bir araya getirmişti. Spiker tngiliz gaziye sordu: Kurtardıgınız pilotun bugüniin lan Smith'i olacağuu bilseydiniz yine kurtanr mıydınu? Îngiliz tereddutsüz yanıtladı: Bu kafamla asla. Rodezya'nın devrik başbakanı adı Zimbabwe olan yeni ülkede imtiyazh bir çiftçi durumunda ve beyazlann umudu olmaya devam ediyor tşte lan Smith Kararlılığına karşın, lan Smith bile suyun akışını değiştirememiş, yirmi yılı aşkın başbakanlığını yaptığı ülkede iktidar 1980'de siyahlann eline geçmişti. Şimdi artık Rodezya'ya "Zimbabwe" deniliyordu. Smith'in on yıl hapiste süründürdüğü "terörist" Mugabe'ye ise "Başbakan." Acaba, bir zamanlar "terörist" dediği insanlann yönetimi altında yaşarken neler hissediyordu? Zimbabvve'de Rodezyalı lan Smith olmak, nasıl bir duyguydu? Smith'in Shrugwe'deki çiftliğine gitmek üzere sabah saat 04.00'te direksiyon sağdan direksiyon başına olurduğumuz zaman kafamızı meşgul eden sorular bunlardı. Çevredeki çiftlikler içinde bir tek Gwenero'nun (Smith'in çiftliğinin adı) yolu asfalttı. Bunun nedeni Smith'in eski başbakan olması değü, toprak yoîlann mayın döşemeye elverişli olmasıydı. Buna karşılık asfalta mayın döşemek hayli güçtü. Asfalt sona erdi, basit bir çiftlik evi göründü. lan Smith, o sert toprak adamı, aamasız ırkçı başbakan, işte karşımızdaydı. siyahlann iktidarı devraldığı Lancaster House Konferansı'ndan sonra, milletvekili olarak kalmakla birlikte zamanmır. büyük bölümünü Gwenero'da geçirmeye başlamıştı. Başbakanken on sene hapiste tuttuğu, hatta ölen tek oğlunun cenazesine katılmasına dahi izin vennediği Robert Mugabe'nin sağladığı kredi ile topraklannı sulayan bir baraj inşa etmiş, Zimbabvve'nin en lezzetli mısınm, en güçlü boğalannı yetiştirmeyi başarnuştı. Üzerinde ördek alaylan kümelenmiş evin önündeki baraj göletinin çevresinde gezinirken bazı otlan gösterip soruyordu: Bu ne otodur bilir misin? Toprağını, en az siyahlar kadar iyi tanıyordu. Adamlanna hâkim, mükemmel Shona konuşuyor, hasta Brahman cinsi boğasının anüsüne elini bileğine kadar sokarak onu rahatlatacak merhemi sürüyordu. Güney Afrika'da en ırkçı olanlar siyahlarla en fazla iüşkileri olan Afrikanerlerdi. Acaba lan Smith de ırkçüığını onların içinde doğmuş, büyümüş, hayatını onlarla geçirmiş olmasına mı borçluydu? Bu ne biçim bir ikilemdi ki en ırkçı beyazlar, siyahlara en yakin olan, onlan en iyi tanıyanlardan çıkıyordu. Güçlü milletleri severim Çiftlik evinin kapısından içeri girince duvara dayalı balık karruşlan dikkati çekiyordu. Balık tutuyor muydu? Hayır. Torunları (altı tane) için saklıyordu. Emektarı Francis "Hoşgeldiniz beyefendi" dedi. Francis'e, "Bak bu bey ta Türkiye'den geliyor Francis, Türkiye nerede biliyor musun?" diye sordu. Francis dişsiz ağzını göstererek konuşamadığına ilişkin işaretler yaptı, kuşkusuz sadık olduğu kadar zeki de olmalıydı. Sonra gazeteci olduğumuzu hissetmiş olmalı ki, arkamızdan, "Ah, bu memleketi mahvettiter beyefendi" divr <;ftvlendi. Koridorda yürüyen lan Smith duydu, bir kahkaha an Smith şöyle diyor: Rodezya'da bir gecede bir koloni halkından mağrur bir millet yarattım. Bu kararımla komünizmin Zimbabwe'ye girmesini 15 yıl erteledim. Yine yapardım. Afrika'nın en mutlu yüzleri Rodezya'daydı. îngilizler parmak sokana kadar. Onlar karıştırdı işleri. Zaten buradaki iç savaş siyahlarla beyazlar arasında değil, bağımsızhşımızı hazmedemeyen ıngilizlerle Rodezyalılar arasındaydı... isem yanımda çalıştıklan için sertimdir. Beyaz veya siyah olduklan için değil. Gecmişi yeniden yasamak elinizde olsa aynı kararlan verir miydiniz? SMTTH Tereddutsüz. Temel siyasi kararlanmı aynen alırdım, ama aynntılan belki daha farkh yapabilirdim. tngiltere'ye isyan bayZtMBABlVELİ İAN SMİTH Rodezya Başbakanı oUtuğu gün rağı açtım. Rodez>a'da bir gecede koloni halkından mağrur bir millet yarattım. Bu karanmla komünizmin Zirnbabwe'ye girmesini 15 yıl lerde dunyaya kafa tutan lan Smith, şimdi Zimbabwe'de bir çiftçi erteledim. Yine yapardım. Afrika'nın en mutlu siyah yüzleri Rove dünyanın en iyi Brahman bofalarvu yetiftiriyor. dezya'daydı. tngilizler parmak sokana kadar. Onlar karıştırdı işleri. Zaten buradaki iç savaş siyahlarla beyazlar arasında değil, baattı, yürümeye devam etti. Francis, lan Smith'i gözleriyle işaret edip ğımsızlığımıa hazmedemeyen îngilizlerle Rodezyahlar arasında cebaşım sağa sola sallayarak, "Kıymetini bUemediler" dedi. reyan etti. Françis'i sonra sabah kahvaltımızı getirdiğinde tekrar görmüştük. Zimbabwe'nin gelecegi ne olur? Ekmeğe tahin pekmez lezzetinde bir kanşım surmüş, çay denüernişti. SMTTH Bu konuda fıkir yürütmek çok zor. Eğer hükümet, Smith ise, çay servisini yaparken bilinç akımındaymış gibi konuşu"yapacağım" dediklerini hakikaten yaparsa geleceğimiz karanlık yordu. olur. Kpmünizme geçeceğiz diyorlar, halbuki dünyada komünist"Türkiye güçlü ülkt. Ben güçlü ülkeleri severim. Cesur milletleri ler kapitalizme geçiyor. Neden iflasa talip oluyorlar anlamak çok severim. Gidip Kıbns'ı aldııuz, kimse durduramadı. Rumlar, Türkler güç. ajn yaşıyor. Güney Afrika da böyle yapmalı." Söylediklerinide, hareketlerinizle burada yaşayan 100 bin beSmith güne ışıkla birlikte başlıyordu. Yazın saat 05.00'te, kışın yazın kaderini avucunuzda tuttugunuz hissine hiç kapıldınız mı? 06.00'da. Perdeler açık uyuduğu için şafagın atması onda, her topSMİI'H Tabii bu sizin düşunceniz, ama ne zaman kasabaya rak adamı gibi, alarm zili etkisi yapıyor, hızla giyinip ahırlan dolainip sokaklarda gezsem, Zimbabweliler gelip elimi sıkıyorlar. Siyahşıyor, anasının, babasırun adına kadar bildiği hayvanlannm adeta lar "Sadece beyazlann degil bizim de tek umudumuzsunuz Mr. hatınm soruyordu. Smith" diyorlar. Çünkü komünizmden korkuyorlar. Ama çoğu da Bu güçlü toprak adamı yenilmiş, köşeye atılmış bir politikacı debaşlarına sorun açılmasın diye kendilerini benimle özdeşleştirmek ğil, dipdiri ayakta, gururlu, iradeli bir çiftçi izlenimi bırakıyordu. istemiyorlar. Ba bakımdan sadece beyazlann değil, siyahlann da Bir Avrupalı kadar beyaz olabilirdi, ama Avrupalı degildi. Sanki umuduyum. zencileşmiş bir beyazdı, sert, güçlü, doğayla uyumlu ve hepsinden Siz "Ben hayattayken asla" da demiştiniz, ama siyahlar siz önemlisi, kanı eğer kaynadıysa, şefkatli bir beyaz zenci. hayattayken iktidara geldi. Geçmişteki kanlı olaylardan sorumlu tutulmanız sizi korkutSMİTH Bu cumle çarpıtılmıştır. Aslını anlatayım. Bir gazetemuyor mu? ci "Siyah çogunluğun iktidara gdmesini hazraedip edemeyecegimi" SMİTH Ben bunu düşünmüyomm bile. Eğer duşünsem korsormuştu. Dedim ki "ben deri rengi üzerine kuralmuş bükümetlere kabilirdim. Çok kaderciydim, hep öyle kaldım. Ben her zaman yapkarşıyıra. Ne beyaz ne siyah. Ben iyi hukömetlere inanırım. Bu işi mam gerekenleri yaptım ve bunu yapmaktan korkmadım. Burada biliyorlarsa niye beyazlar olmasın? Ama hiçbir hasletleri yoksa sırf benim beyazlardan daha çok siyah dostum var, ama Zimbabvve bu çoğunluktalar diye siyah hükümete nza göstermem. Ben hayattaydostluğun nuanslannı hiç kavramadı. Eğer yanımda çahşanlara sert ken asla" dedim. Bu lafı içeriğinden soyutlayıp sadece tek bir cüm lesini öne çıkardılar. Ben bu çiftlikte doğdum, futbol oynardık ve siyahlar olmadan oynayamazdık. Çünkü sayımız yetmezdi. Memleket idaresi de buna benzer. Sayıyı yetirip icraat yapacaksın. Beyaz adam buraya ilk geldiğinde siyahlann yazılı bir dili bile yoktu. Bugün bak nereye geldiler. Afrika'yı anlamak laam. tngilizler, Amerikalılar buralara bakıp "Bir adam bir oy sistemi uygulayın" diyorlar. Bir adam bir oy! Aklınızı mı kaçırdınız? Afrika'da iktidar sandıktan değil silahtan geçer. Güney Afrika bunu bildiği için bir adambir oy sistemini kabul etmiyor. Sizin Afrika'dan haberiniz yok. Gelip buralarda 3 gün geziniyorsunuz, sonra "Ba beyazlar ırkçı, ne fena" diye yazıp gidiyorsunuz. Bir adam bir oy sistemiyle Güney Afrika'da seçune gidilirse, orada bir daha seçimle gitmeyecek bir iktidar işbaşına gelir. Bir tek seçim olur, bir daha olmaz. lan Smith, hafifçe sinirlendiğini hissedince konuyu daha yumuşak bir mecraya çekti: SMİTH Karuna bir gün dedim ki: "Türidye'ye gidelim." "Niye" dedi. Dedim ki cesur millet. Bir memleketi yönetmek için sadece en akıllı adamlara, en iyi knowhow'a sahip olmak yetmez. Bunu kullanacak cesaretiniz var mı? Artık politikacılar karar alacaklan zaman, kamuoyu yoklaması yaptınyor, halk karşı değilsc ona göre davranıyor. Ben bu politikacıya lider değil, kuyruk derün. Liderler önden gider, takip etmez. Türkiye'ye gelebildiniz mi? SMİTH Gelemedik. Bizden sonra en iyi krom sizde çıkıyor. Siz Güney Afrika başkanı Botha olsaydınu ne yapardınız? SMİTH Güney Afrika sınırlanm kapasa, bizi bir ayda boğar, çünkü dış dunyaya başka geçidimiz yok. Zimbabwe'nin siyah adamının Güney Afrika'ya ambargo uygulamak hülyası intihardan başka bir şey değildir. Botha elinden geleni yapıyor. Bir poütikaa haddinden fazla hızh giderse kendisini seçmeıüerinden soyutlamış olur, araziden uzaklaşır ve iyi politikacılık vasıflannı kaybeder. Bu anlattıklarun "Botha olsaydım ne yapardım" sorusuna cevap vermek için değü, ama söylediğim şu: Politikacıların yapmayı arzu ettiği, ama hemen yapamadtğı çok şey vardır. Ama dünya Gtiney Afrika'yı zorladıklan çözümün ne kadar akılsızca olduğunu nihayet farketmeye başladı, bu konuda işaretler var. Güney Afrika, Afrika'nın hazinedandır çünkü. Beyaz şef .^^^ Zimbabvve'de bulunduğumuz günlerde, lan Smith'le konuşmak arzumuzu kime açsak, iktidann artık siyahlara geçmiş olması dolayısıyla lan Smith'in önemini kaybettiğini söyluyordu. Oysa güne içinden değil, 200 yıl sonra yazılmış bir tarih kitabının perspektifiyle bakıldığında, "20. yüzyıl sonlannda Zimbabvve admdaki ütkede iki şef vardı. Birisi siyah kabilenin şefi Mugabe, diğeri de beyaz kabiîenin şefi Smith" cümlesine rastlanabilirdi. Nitekim Smith'in evi ziyaretçi akını nedeniyle bir bakıma türbeyi andınyordu. Harrare'ye doğm gaza basarken, zihnimizde Smith'in "tşiniz çok zor, Afrika'yı tanımayana Afrika'yı anlatacaksınız" cümlesi vardı, kulağımızda da otonun radyosundan yükselen haberler: • Nijerya Devlet Başkaru General Babandiga basını sorumlu olmaya çağırdı ve "Basm memleketin kalkınmasına hizmet etmelidir" dedi. • Liberya Başkanı General Doe (darbe yaptığında çavuştu) çorap içinde tarak taşınmasmı yasakladı. • Orta Afrika Cumhuriyeti'nin eski diktatörü Bokassa'run, kendisine karşı doğa üstü güçleri harekete geçirebileceği inancıyla dört memeli bir kedinin iki memesinin kesilmesini emrettiği ortaya çıkarıldı. Bu manzaraya bakınca beyaz şef lan Smith'in bazı endişelerini paylaşmamak elde değüdi; Mugabe'nin, bugüne kadarki performansıyla Zimbabwe için ne büyük bir nimet olduğunu kavramamak içinse, galiba hayli çaba harcamak gerekiyordu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle