19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER üzere, Lüksemburg'daki Avrupa Adalet Mahkemesi yargı organı olarak sistemi tamamlamaktadır. AET HUKUKU VE tÇ HUKUKUMUZ Yukarıda çok kısa ve şematik olarak verdiğimiz bilgiler bile, AET'ye tam üyeliğin, iç hukuk düzenimizde ve kurallar hiyerarşisinde çok onemli değişikliklere yol açacağını göstermektedir. Konunun, Anayasa Hukukumuz'un temel ilkelerinden "yasama yetkisinin de\redilmezliği"ni ilgilendiren yönleri bile vardır. Çünkü, iç hukukumuzda yasama ve yurütme organları arasındaki yetki bölüşümüyle ilgili olan bu sorun, AET üyeliğiyle birlikte başka bir boyut kazanacak ve AET organlarıyla Türk organlannın yetki alanlannın nasıl ayrılacağı tartışılmaya başlanacaktır. AET tüzüklerinin, iç hukukumuzdaki kurallar hiyerarşisinde kanunlarımızdan üstün bir yere oturması "yasama yetkisinin AET organlarına devredildiği" anlamma gelmeyecek midir? Usulüne uygun olarak onaylanmış uluslararası antlaşmaların "kanun hükmunde" olduğunu belirten anayasa kuralımız, AET tüzukleri karşısında Turk yasalannın ihmal edilmesi için yeterli midir? Bütün bu ve benzeri sorular açıkhkla tartışılıp, net yanıtlara ulaşılmahdır. AET VE ADLÎYEMtZ: Her örgüt gibi, adliyeyi de görevliler (insanlar) ve bina, araç, gereç gibi maddi varlıklar oluşturur. Bu açılardan yapılacak bir değerlendirmede, AET standartlarına göre yerimiz nedir? Adliyemizin büyük eksiklikler içinde olduğu kesindir. En başta, adliye binalarımızın yetersizliği apacıktır. AET ülkelerinde mahkemeler, kentlerin en görkemli ve bakımlı yapılarındandır. Oysa bizim Anayasa Mahkememiz bile, kuruluşunun 25. yılında hâlâ kiralık küçük bir binada görev yapmaya çalışmaktadır. Bir çoğu, kiralanmış işhanlarında çalışan adliyelerimizin koridorları, ne yazık ki, uğultulu, kirli ve dar mekânlardır. Davacı, davalı, sanık, tanık daracık yerlerde, omuz omuza dunışma sırası beklerken, avukatlann sırtındaki cüppe, temsil ettiği soylu anlamdan uzak düşebilmektedir. Çoğu zaman, uzun bekleyişlerden sonra girilen duruşmalarda ise konuşma fırsatı özellikle hukuk davalannda ancak saniyelerle ölçülecek bir süreye bağlı kalmaktadır. Çünkü, yargıç sayısı, "olması gereken"in çok altındadır; iş yükü fazladır. Kendilerine, görev lerine yaraşır düzgün çalışma odaları, kitaplık ve sekreter olanakları sağlanmamış yargıçlar, bütün güçlerini önlerindeki dosya yığınını hızla eritmeye ayırmak zorundadır. Yeni konulan araştınp, incelemeye vakit ve olanak bulmaları zordur. İşte bu adliye ortamında, yepyeni ve çetin sorunlar içeren Avrupa Hukuku adliyemize nasıl girecek, nasıl anlaşılip, uygulanacaktır? 60 yıldır yürürlükte olan Medeni Kanun ve Hukuk Usulü Kanunu'nun bile uygulamada tam yerine oturduğu soylenebilir mi? Üstelik, AET yasalan yabancı dilde yazılmıştır. Bunlar nasıl anlaşılacak, Türkçe'ye nasıl çevrilecektir? Lüksemburg'daki mahkemenin içtihatları nasıl izlenecektir? Ote yandan, AET hukukunun getireceği çok boyutlu sorunlarla karşılaşacak yeni hukukçu kuşaklarımn yetiştirUmesi nasıl sağlanacaktır? YÖK adh kuruluşun, bugüne kadarki "icraatı" bu çok önemli konuyu kavrayıp, çözüm arayacağı yolunda hiçbir umut vermemektedir. SONUÇ 12 Eylül 1980'de başlayan dönemde, üniversitelerimizde öğretim üyesi sayısı bakımından çok önemli eksilmeler olduğu bir gerçektir. Birçok kürsü boşalmış gibidir. Üniversitede kalmaya devam eden öğretim üyeleri arasında, AET'ye tam üyeliğin getireceği sorunları bilen ve çözüm önerileri geliştirecek olan değerli meslekdaşlarımız elbet yine de vardır. Ancak, sorun, YÖK yüzünden zaten araştırma şevki azalmış öğretim üyelerinin kişisel çabalanyla aşılacak gibi değildir. AET üyeliğinin hukuk alanında getireceği dev boyutlu sorunlar karşısında hazırlıksız yakalanmak çok tehlikelidir. Bu konuda, hiç gecikmeden sistematik tartışmalar açılmalı, araştırmalar yapılmalıdır. 6 NÎSAN 1987 Adlîyemîz AET'ye hazır mı? AET'ye tam üyelikle birlikte hukuk alanmda karşılaşacağımız durum ise, Cumhuriyetin ilk yıllarındakinden daha köklü bir değişiklik getirecektir. Çünkü AET'nin, bütün üye ülkeleri kapsamma alan, kendine özgü bir hukuk düzeni vardır. Kısaca "Topluluk Hukuku" ya da "Avrupa Hukuku" adı verilen bu hukuk düzeni, uluslararası (internaîional) kavramını da geride bırakan ulusalüstü (supranational) bir niteliktedir. CUMHUR t YET TEN OKVRLARA... OKAY GÖNElSStN 40 Yıl eçen yıl başyazanmız Nadir Nadi'nin başyazartıkta 50. yıhnt kutlarken öüşunüyorduk, 50 sayısınm içerdiği görünmez birikimi. Geçen hafta Cuneyt Arcayürök'in gazetecilikte 40. yılını kutlarken de aynı duygularla doiuyduk. Gazetecillğe, Türidye'nifi en buyük değişimlerinden birini yaşadığı 1947 yılında başlayan Cuneyt Arcayurek, çok partili döneme geçişten DP"nin 10 yıllık iktidanna, 27 Mayıs'tan 12 Marfa ve 12 Eylül'G, yakın tarihimızin en önemli köşe başlannda, her çeştt olumsuz koşula rağmen, haberierini yazdı. Arcstyürek, 40 yılın birikim ve deneyiminden süzülerek gelen meshğini, bugün Cumhurtyet'te, haberieri ve yorumlanyta sürdurüyor. Meslekte geçirdiği 40 yılda edindiği deneyimlerini, bilgilerini ve sıyasi izlmimlennı "Cuneyt Arcayürek Açıkttyor" adlı bir dizi kitapta anlatan Arcayürek'ten aktardığımız, tek parti döneminin iktklar partîsinin resmi yayın organında geçen aşağıdakı tra/ikomik uykü, aynı zamanda dönemın özelliğinin de kanıtı gibi: ' ÇEMBERÜTAŞ ' Bakın, Necdet bey..." dıye başladım söze "Yeni bir yazı müdürü geldi başımıza. Yok! Bir şey demeyin de, verin bir haber, göze girelim, durumu sağlama bağiayalım."' ' Yok, diyorum, anlamıyorsun. Yok bir haber..." diye karşıladı sozlerimi Necde< Bey, Ulaştırma Bakanlığı Limanlar Dairesi Müdüru. Kır saçlı, ufak tetek, cin gibi bir adamdı. Ulus'ta çalıştığım sıralarda tanımıştım. Genç bir gazeteciye yardım elini uzatmaktan çekinmez, eger "Ulus'a girebilir nitelikte bir haber" olursa, vermemezlık etmezdi. Bakanlığa her ugrayışımda, alır odasına, riele işi yoksa. oturur gevezelik ederdi benimle. ' Ne demek haber yok, Necdet Bey. Isterseniz siz, bir şeyler bulup çıkanrsınız" diye karşı çıkıyordum. Direniyordum, çünkü Derince Limanrna gelen ilk Amerikan askeri yardım haberini Necdet Beyden almıştım. ' Canım!" dedi kızgın bir sesle. "Haber yok, sen de git gazeteye, 'Ulaştırma Bakanlığı istanbul'daki Çemberlitaş'ı Ankara'ya taşıma hazıdığı yapıyor' diye bir haber yaz, olsun oitsin!" Elim boş döndum gazeteye. Çetin, ' Ne var, ne yok?" diye sordu. ' Hiçbir şey yok" dedirrt. Bizimki de işgüzarlığın dikalâsı idi. Yazı müdurümüz haber maber istemiyordu ki.. Para durumuna göre o geceyi nasıl kurtaracağımızı aramızda araştırırken, aklıma geldi. "Yahu" dedim Çetin'e, "Necdet Bey var ya, Ulaştırma'daki, bugün haber arryorum, ne dedi bana biliyor musun?.." "Ne dedi?" diye sordu Çetin. ' Eğer bu kadar haber sıkıntısı içindeyseniz; Çembertitaş Ankara'ya getiriliyor, diye yazın," dedi. Çetin şoyle bir baktı: "Söyiedi mi bunu?" dedi. "Söyledi" dedım. "Eh, öyleyse biz de getirelim," dedi. 1947'lerde, bugün olduğu gibi, her datda çeşit çeşit ansiklopedi yayınlanmıyor. Genel bilgi sağlayabilmek için elimizde tek ansiklopedi, "Hayat" Ansiklopedısi var. inönü Ansiklopedisi adıyia başlatılan, fasikül fasikül yayımlanan, sonra siyasal nedenlerden çok, taşıdığı ad nedeniyle sonunun ne olduğu bilinmeven bir başkası. Ulus'un kitaplığına gtttik. Küçük bir kitaplık, bir arsiv. Hayat Ansiklopedisi'ni indirdik, (Ç) harfini bulduk, Çemberiitaş'a baktık. Çemberlitaş hakkında ne bilgi bulduysak, hepsini topartadık. Hangi Bizans imparatorunca dikilmiş, neden dikilmiş, ustünde ne yazar ve benzeri bılgileri topladıktan sonra oturduk masaya. Tarihsel bilgilerin dışında elimizde bilgi yok. Çemberiitaş'ın Ankara'ya nasıl getirilebileceğinı düşünmeye başladık. Çetin, yaratıcı gücünu çalıştırdı. Akla yatkın taşıma yol ve yöntemleri buldu. Çemberlitaş, şunca uzunlukta bir taş, tarihsel değerini yrtirecegi için parçalanıp taşınmamalı. Üstü açık, uzun vagonlar yaptırdık devlete Heyhat, başka bir sorun çıktı önümuze: Bu uzun vagonlar, kavisli, dar tünellerden nasıl geçecekti?! Tünelleri de elden geçirtip bir güzel, geçişe elverişli duruma getirdik Dahası var: Vagonlar sallanınca tarihsel Çembertitaş sağa sola çarpıp bir yerinden kınlabilirdi. Sarsıntıdan doğacak sakıncaları yok etmek gerekiyordu. Çareyi bulduk: Taşın çevresini sarsıntıdan koruyucu maddelerte doldurduk. Böylece, Çembeıiitaş'ın kazasız belasız Ankara'ya getirilmesi için her türlü koşulu hazıdamıştık. Geri yanı, önce Tangüner'e, sonra da devlete kalmıştı. Haberi dört başı mamuryazdık Haber benimdi ya, Çetin, "Al götür, Tangüner'e ver!" dedi. önemli bir görevi tamamlamış, büyük bir haber yakalamış insanlann huzuruyla haberi götürüp Tangüner'in önüne koydum. Yazı müdürü, habere bir göz attı: ' Başka kimsede var mı bu haber?" diye sordu. ' Hayır, olamaz!" diye yanıtladım. Yalan da söytemiyordum, gerçekten otabilir miydi?.. Sağa sola baktı: 'Kimseye söz etme haberden, hayatta ele geçecek büyük haberterden biri!.." dedi. Aksamüzeri gazeteden çıkıyoruz, Çetin'e, "Ne haber" dedim, "Çemberlitaş Ankara'da manşet!" Çetin, "iyi, çok iyi!" dedi. Ekledi: " Ama ne yazdık haberi be, di mi?" Doğruydu da. Haberde her uge vardı. Tarihsel bilgilerden nasıl taşınacağına değin her şey! Çembertitaş'ı getirip Başbakanlığın önüne ysrleştirmiştik. Daha iyisi can sağlığı Geceyi birlikte geçirdik. Ertesi sabah Çetin'e telefon ettim: " Bana bateana! Tangürver haberi bulunmaz Hint kumaşı gibi aldı, kimseye söylemeyin, dedi. Ya bizi işletti ya da gerçekten manşet yapacak Başımıza bir ış gelmesin sonra?" "Boş ver, gelirse gelsin, ınceldiği yerden kopsun!" dedi. Ama sorumluluk üzerimdeydi. Durdu, durdu, sonra: ' istersen git gazeteye hemen. Tangüner'e de ki, ağabey, bu haberi uydurduk, sen bunu kullanma fılan de!" Çetin yol gösteriyordu. Kurum sata sata adamın yanına gitmişsin, haberi vermiş, doğruluğu üzerinde de hiçbir kuşku olmadığını şöytemişsin. Sonra gidip... Üstüne üstlük partı organı gazete bu. Başımıza bir iş getlrir korkusu da bir yandan. Bir koşu gazeteye gittim. Ulus gazetesinin üst katının bir bölümü yazı işlerine, diğer bolümü ise mürettiphaneye aynlmıştı. Tanguner, mürettiphanede sayfaların başında: Koiiarı sıvamış, ceketi bir yana atmış, sayfaları düzenliyor. Bir göz attım: "Çemberlitaş, Ankara'ya getiriliyor!" Sekiz sütun manşet. Tanguner, çalışırken konuşmazdı "Ne var?" dedi. Sıkılgan, bin kilo bir yumruk hesabryia kuşkulu. Gerçeği bütünüyle söylemekten çekinerek, ' Isterseniz bu haberi bir günlüğüne tutalım, daha genişletmek için..." diyesi oldum. Tanguner, sert sert baktı suratıma, salyangoz görmüş gibi. ' Hadi kardesim, hadi" dedi "Haber çıksın, yann daha aynntı veririz. Elime geçen büyük haberi kaptırmam kimseye!" Gazete, piyasaya saat 16 dolaylannda çıktı. Bir süre sonra gazeteyi aradık. "İçerde" ne olup bittiğini sorduk. ' Gelmeseniz iyi olur" dediler. ' Neler oiuyor?" dedik. Kısa yanrt he' şeyi açıklıyordu: " Çemberlitaş!,." Bir yandan gelışmelerı merak ediyor, bir yandan da haberin içeriği, olası olaylar aklımıza geldikçe gülüyorduk. Gazeteye gitmek aklımızın ucundan geçmryordu Bır ara, "Yahu, ne olacak halimiz?" diye sordum Çetin'e. ' Boş ver!.. Sıkma canını." dedi. Olanları sonradan öğrendik. Sabahları Ulus, öğleden sonra Akşam Haberieri, partinin ileri gelenlerine dağrtılıyordu her gün. ismet İnönü, görünürde CHP genel başkanhğını bırakmıştı. DP muhalefeti, cumhurbaşkanının parti lideri olamayacağını savunduğu, bu görüşünde de direndiği için, Hilmi Uran, CHP Genel Başkan Vekiliiği görevinı yürütuyordu. Parti gazeteleri üzerınoe etkin kışi, Hilmi Uran'dı. CHP Genel Başkan Vekili, Çembertitaş'ın Ankara'ya getirileceği haberini manşette görunce, hemen Ulaştırma Bakanını aramış. "Bu nedir?" dıye sormuş. Bakan, "Tamamen yalan, saçma sapan bir haber!" yanıtını verince, Hilmi Uran, "Bana Nihat Tangüner'i çağırın!" diye buyurmuş. Tangüner'in, Hilmi Uran'ın yanına nasıl gıttiğini. hangi duygularla girdiğini tahmin etmemek için artık "şey" olmak gerek! Heyecan, korku... Hele Ulus müessesesinde çalısanların yazgısı iki dudağının ucunda. Başını kaldırıp. "Be oglum" demiş Tangüner'e, "Hadi bu haberi yazanlar delikanlı. Sen koca adamsın, Çemberlitaş Ankara'ya getirilir mi hiç?" Yeni görevınde henuz bır haftay" tamamlamamış olan Tangüner gazeteye perışan dönmüş Haber bir yana, ertesi günü gazeteye gitmememizin başka haklı nedenleri de vardı. Bi kez bin kilotuk yumruktan korkuyoruz. Yazı müdüru dogası sinirii insan, bir de işin cılkı çıkmış. Sağda (Arkası 11. Sayfada) Prof. Dr. Rona AYBAY Türkiye'nin, AET'ye tam üyelik için yakında başvunıda bulunacağı anlaşılmaktadır. En yetkili kişilerin açıklamalarına göre bu başvuru, 1987 yılı bitmeden yapılacak gibi görünuyor. AETye tam üyelik, hiçbir biçimde hafife alınamayacak, çok ciddi sonuçlar doğuran bir konudur. AET'yi, sadece "ekonomik" ilişkilerle sınırlı bir kuruluş olarak görmek yanlıştır. Konunun ekonomik yönünün yanı sıra siyasal, kültürel ve özellikle de hukuksal yönleriyle karmaşık bir yapısı olduğu gözden kaçırılmamahdır. * GERÇEK "TARİHSEL KARAR" NİTELİGÎNDE... AET'ye tam uyelik gibi, çok yönlü sonuçlar verecek bir karann alınmasından önce, konunun türlü yönlerinin özgür tartışma ve değerlendirmeye açılması zorunludur. Kimi ulkelerde, AET üyeliği için halkoyuna başvurulmasının gerekli görülmüş olduğu unutulmamahdır. Kimi kararlarımızı zaman zaman bol keseden "tarihi" diye niteleriz. Ama, AET'ye tam üyelik kararı, gerçekten "tarihi" sıfatına uyan bir karar olacaktır. Örneğin, hukuk ve adliye açısmdan, AET'ye tam üyelik kararı Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan "hukuk reformu"nu aşan bir niteliktedir. Türk hukukunu eski ve tslamsal yapı yerine laik ve Avrupalı bir temele oturtmak için, 1926'da lsviçre Medeni Kanu'nu gibi temel yasalar "iktibas" edilmişti. Ama, bu yabancı yasalar, yerel özelliklere göre kimi değişiklikler de yapılarak TBMM'nden geçirilmiş ve Resmi Gazete'de Türkçe olarak yayımlanmıştı. Böylece, bu yabancı yasalar TC. yasalan arasında yer almıştı. AET'ye tam üyelikle birlikte hukuk alanında karşüaşacağımız durum ise, Cumhuriyetin ilk yıllarındakinden daha köklu bir değişiklik getirecektir. Çünkü AET'nin, bütün üye ülkeleri kapsamına alan, kendine özgü bir hukuk düzeni vardır. Kısaca "Topluluk Hukuku" ya da "Avrupa Hukuku" adı verilen bu hukuk düzeni, uluslararası (international) kavramıru da geride bırakan ulusalüstü (supranational) bir niteliktedir. AET'nin ust organlarınca çıkanlan tüzüklerin (regulations) bütün üye ülkeler üzerinde bağlayıcı ve doğrudan uygulanabilir nitelikte olması, AET'nin temel bir ilkesidir. Başka bir deyişle, AET tüzüklerinin, üye ülkeler mahkemelerince "yasa" olarak tanınıp, öncelikle uygulanması zorunludur. AET'nin "direktifleri de, uygulama biçimi ve yöntemi bakımından uye ülkelere seçme olanağı bırakmakla birlikte, ilke olarak, ilgili ülkeleri bağlayıcı hukuk kaynaklarından sayılır. Öte yandan, AET "kararlan"nın da yöneltilmiş bulundukları kişiler üzerinde bağlayıcı etkisi bulunduğu kabul edilmiştir. Bütün bu hukuk kaynaklarının uygulanmasından doğan çekişmeleri çözüme bağlamak G EVET/HAYIR AKBAL Aramızdan aynlışının 3. yılında Sevgili İLAN Haşimi Ürdün Krallığı Genel Kurmay Başkanlığı'nca; 2 Adet Kreatör Terzi (Erkek) 6 Adet Makastar Terzi (Erkek) istihdam edilecektir. Adayların, maaş, izin ve diğer şartlarını içeren dilekçelerini; Ürdün Büyükelçiliği Dede Korkut Sokak 18 06690 Çankaya adresine göndermeleri gerekmektedir. Arapça bilmek tercih nedenidir. Yazar Olmak mı? "Bir daha dünyaya gelirsem köşe yazarı olacağım. Her gün istediğimi yazacağım." Cumhurbaşkanı Evren'in Kalendertte gazetecilere verdiği yemekte söylediği bir söz... Bir daha dünyaya gelmek! Bilmem olacak iş midir? Hemen herkes bu dünyadaki geçici yaşantısından hoşnut değil. "Bir daha dünyaya gelsem öğretmen olmam, hukukçu olmam, işçi olmam, şu olmam, bu olmam." Peki ne olursun? Hayalini kurduğu başka bir ış, başka bir meslekl... Ben böyle şeyler hiç düşlemedim. Bu dünyaya bir kez gelinir, bir kez gidilir. Elli, attmış, yetmiş, en çok seksen, haydi haydi doksan yıllık bir süreç var insanoğlunun elinde... Yaşınız altmışı geçmişse, ya da elliyi bulmuşsa bu dünyaya veda etmek saati epeyce yaklaşmış sayılır. Oturur hesabınızı yaparsınız ömrünüzün... Neleri başardım, neleri özledim, neleri gerçekleştirdim? Herkes bu hesaplaşmayı ergeç yapacaktır. Yaşamının muhasebesidir bu. En iyi niyetlerle, en büyük içtenlikle yaparsanız bu hesaplaşmayı, sizin için çok daha iyidir. Henüz önünüzde biraz daha yaşama süreci varken yanılgılannızdan dönmek için bir fırsattır... Sayın Evren, bir daha dünyaya gelirse köşe yazan olmak istiyorl Bana sorarsanız ben yazarlıktan hoşnutum, bir daha bu dünyaya gelmek olanak içinde olsa yine yazarlığı seçerdim. Hem yazar olmak bir seçmecilik sonucu ulaşılan bir yer, bir durum değildir ki!.. Yazarlığa büyük bir çabayla, özveriyle, nice acılara katlanarak ulaşılır. önce yazma yeteneğiniz olacak. Yetmez! Duyma, anlama, çözümleme duyarlığı da gerek... Bütün bunlardan sonra içtenlik, dürüstlük, çoğunluğun yararına düşünüp yaratmak, bu yolda her türlü acıya, üzüntüye, sıkıntıya katlanmak sabn, direnme gücü... Sayın Cumhurbaşkanı, kolay bir iş gibi görüyor köşe yazarlığını! Her gün oturup düşüncesini açık açık yazmaya çalışmak, okuriannı belirli görüşler çerçevesinde kafa yormaya çağırmak, yıllar boyu bu çabayı sürdürmek... Kolay bir iş değildir! Dürüst bir yazarlık, özellikle geri kalmış bir ülkede, cumhurbaşkanlığından, başbakanlıktan daha büyük sorumluluk isteyen uğraştır. Sayın Evren'in bir yanılgısı da şu: Her gün istediğini yazacağım, yazabileceğini sanması! Bu, boş bir yanılgıdır. Kimse, istediği gibi, istediği biçimde yazamaz bu toplumda... Çeşitli engelleri. sansürteri vardır yazarlann. önce kendi öz denetimi... Sonra da gazete yoneticilerinin denetimi... Yasalar karşınızdadır, her sözcüğünüzden türlü anlamlar çıkaran, kimi dönemlerde bu anlamlara daha başka anlamlar katarak yorumlayan görevliler karşınızdadır. Yönetim adamları karşınızdadır. Savcılar, yargıçlar, askeri savcılar, askeri yargıçlar. Daha sonra hapishaneler, koğuşlar, hücreier... Şöyle bir düşünüyorum, bugüne dek köşe yazarlığı yapanlar arasında adalet önüne hesap vermeye çağrılmayan, hapse atılmayan kaç arkadaş var diye! Sizlere tanıttığım "Yazarlan da Vururlar" kitabında, gazetelere yazı yazan kişiler arasında başına türlü dertler gelenlerden bakın kimler var. Ahmet Mithat, Ahmet Samim, Aka Gündüz, Ali Kemal, Ali Suavi, Çetin Altan, Falih Rıfkı, Fakir Baykurt, Rıza Tevfik, Naci Sadullah, Ebuzziya Tevfik, Vedat Günyol, Hüseyin Rahmi, Rıfat IIgaz, Attila İlhan, Refik Halrt, Necip Fazıl, Samim Kocagöz, Mehmed Kemal, Namık Kemal, Nazım Hikmet, Aziz Nesin, Reşat Enis, Sabahattin Ali, İlhami Soysal, Süleyman Nazif, Osman Şahin, Hüseyin Cahit, Yaşar Kemal, Bekir Yıldız, Can Yücel vb... Dergi ve gazetelerde çıkan yazılan yüzünden hapse mahkum edilenler, mahkemelere verilenler, sürgünlere gönderilenler... Bunlara yalnızca edebiyat yapıtları dolayısıyta hapsedilenleri, kitapları toplatılanları da ektemek gerekir... Galiba en iyisi, Cem Yayınevi'nin, "Yazariarı da Vururlar" kitabından bir tanesini Sayın Cumhurbaskanı'na yollaması... Sayın Evren, bu kitabı incelerse, yazarlığın, hele köşe yazarlığının nasıl belalı bir uğraş olduğunu görür, dünyaya bir dahaki gelişinde böyle bir işe kalkışmaz! Politikacılar, yazarlığı kolay bir iş sanırlar. Öyle ya, oturduğun yerde düşüncelerini yazıp yayınlıyorsun! Oh, ne güzel, yaz yaz yayınla!.. Oysa dediğim gibi bir yazarın, her gün okurlarıyla karşı karşıya kalan bir yazarın görevi, sorumluluğu doğrusu ya en azından bir politikacıdan, bir başbakandan, hatta bir cumhurbaşkanınkinden daha az değildir desem, hiç de yarv lış bir söz soylemiş olmam... Sayın Evren bir dahaki dünyaya gelişinde vazgeçsin yazarlıktan, yazar olmak hevesinden, yine aynı yolu tutsun, en sağlam, en güvenilir yol onunki!.. Bizimki değil! ALİ ALAKUŞ'umuzu 7 Nisan Salı günü saat 10.30'da Silivrikapı'daki mezarı başında anacağız. Dostlara duyurulur. ALAKUŞ AÎLESt ve TÜM SEVENLERİ 24.3.1987'de Dublin'de vefat eden bestekâr, eğitimci VEFAT ZEKİÜN'ün cenazesi 6 Nisan 1987 Pazartesi günü Türk Hava Yolları uçağı ile tstanbul'a getirilecektir. 7 Nisan 1987 salı günü saat 11.45'de halen Kadıköy'ünde vapur iskelesi yarundaki Istanbul Belediyesi Konservatuvar binasında yapılacak tören ve Kadıköy Moda Camii'nde kıhnacak öğle namazından sonra Karacaahrnet'deki aile kabrinde toprağa verilecektir. Bornovada ınşaatı başlamak uzere olan kooperatıfımıze mahdut sayıda uye alınacaktır Gemş bılgı ve muracaat ıçm adresımiz Cumhunyet Bulvarı No 84 Kat 4/401 > Elbır Işham Telefon 144268 YÖKLENlCtFtRMA KONUT YAPI KOOPERATİFİ BAŞKANLIĞINDAN S.S. ÖZSAĞLIKKENT AİLESt OZDARtCILAR Inşaat Taahhüt ve Tıcaret Ltd Ştı Telefor. 165059183*11220105224718 TEŞEKKÜR Kaybetmemizin tesellisi ve acısını cenazesinde bulunarak, evimize gelerek, telgrafla, mektup ve telefonla paylaşan dostlanmıza minnet ve şükranlarımızı sunuyoruz. İLAN BALÂ ASLtYE HUKUK MAHKEMESİNDEN Esas No: 1983'118 Balâ Karakeçili Nahiyesi hudutları dahilinde bulunan, 3865, 2723, 4836 parsel sayılı taşınraazların Hazine adına olan tapusunun iptali ile davacüar, Fatma Aktaş, AlaaUin Aktaş, Narin Aktaş, Gülseren Aktaş, Eraine Aktaş kendi adlarına tesçilini istemiş bulunduklarından bu parseller üzerinde ustün hakları olanlar bu ilanın neşn tarihınden itibaren 3 ay zarfında mahkememizin bu dosyasına muracaat etmeleri ılan olunur. Basın: 16016 SÎRET AYBAR'ı AİLESİ Marmara Üniversitesı Teknik Eğitim Fakültesi'nden aldığım oğrenci kimliğimi ve İETT pasomu kaybettim geçersizdir. UMUT SİLAHDAROĞLU 1727 yaşlarında bayanlar Ingiltere'de çocuğa bak; karşılığında İngilizce öğren 158 53 42 GALERİLER bilmerk 148 52 25130 48 49 ORHAN TAYLAN RESIM SERGİSİ CİKADEMİÜLER JALFRM Mabusan yokuşu SSK l« Itortozi No: 102 Fındıklılstanbul 149 12 67 "ATÖLYE" 27 Mart18 Nisan TANBAI SA\AI C.33 N " Sanat araç ve gereçleri Geleneksel ve tüm çağdaş sanat malzemeleriyle sanatçı dostlanmızın hizmetindeyiz. Resım Sergisi 30 Mart 13 Nisan Eytam Caö 16 Açıknava Ap! 0 5 N.şantas Tel UO 22 32 141 09 84 H. CAHİT DERMAN GALEPI LEBRIZ URART Resım Sergiü :22 N.san 1987 AMı ipeko Cad 21 Uısat\e$ı4st fe 148 03 26 Fatma Tülin Öztürk SANAT C.ALLRIS1 CUMALI SANAT GALERİSİ SUNAR HALİL PAŞA FEYHAMAN ÇALLI NAZMİ ZİYA FİKRET MUALLA CEMAL TOLLU ALİ ÇELEBİ İLHAMİ DEMİRCİ SANDOZ Sanat Galerısi İSTANBUL KONULU T E M SANAT GfllERİSİ 9 lonok UMT UUMS ' İLAN ANKARA 9. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Sayı: 986/525 Davaa Salih Küçük vekili Av. Avni Ferah tarafından Firdevs Küçük aleyhine açılan boşanma davasının yapılan yargılamasında: Davalırun Ege Mah. 5. Cad. No: 87 Boğaziçi Kaya$ Ankara adresinde ikamet eden davalıya mahkememizden gönderilen tebligatlann büa tebliğ dönmesi ve yapılan savcılık araştırmasına rağmen açık adresinin bulunmadığından adjna ilanen tebligat yapılmasına karar verilmiş ve bu nedenle dunışma 5.5.987 günü saat 10.00'a bırakılnııştır. Belli gün ve saatte duruşmaya gelmeniz veya kendinizi bir vekille temsil ettirmediğiniz takdirde \e H.U.M.K.nun 3156 sayılı kanunla degişik 213. maddesi uyannca bclirtilen gilnde mahkemede hazır bulunmadığııuz takdirde duruşmaya yokluğunuzda devam olunacağı ilanen tebliğ olunur. 31.3.1987 Basın: 16163 Ali Avni Çelebi Resim Sergisi 17 Mart 8 Nisan 1987 Gaien Paza< aısıda Meıgun *1 D0i«X arası Dçıktır Au^ıoVısuo! tan Tirr orDgrorrı hetgur saat I Kuyulubostan Sok 44/2 Nışantaşı Tel 147 08 9V M7 07 5 ş < SUNA MERİÇ SeramıkHe>kel Sergisi 8 Nisan 25 Nisan Nıspetıye Cad 44/2 Etıler 165 19 35 Şakayık Sokak 45/4 Nışantaşı Tel 148 31 65 Vakko Sanat Galerileri Sunar. 730 Nisan 1987 Vakko/ Ankara Handan Boruteçene Heykel Sergisi Vakko/Beyoğlu Greg Wolff Resım Sergisi OTİM SANAT GALERİSİ mıamur Sero Sarayı Beşıktas Tel 166 9a 45 AKAKINCI TAMER AKAKINCI TANGÛL DERMAN GÛL . SÛOOR TEOMAN SÜDOR GÜLSEREN V25IHw«»7 tes\iki\v ESKI TABLOLAR1NIZ ALIN1R AMı Ipekçı Cad 48/1 Teşvvmyelstanöut 141 04 58 147 74 72 TUNEL SANAT GALERIS1 une Sofyalı b 26 BeyoÇıt. " d 143 63 94 145 19 96 T KARMA SERGt Coal Dcrclı Binm Bozok Gül Derman GüLm Sev5Oil Bcma Türrfnçn Nazmi Yılmaz Resım Sergisi 4 Nısan22 Nisan Vakko/İzmir Esat Tekand Resım Sergisi SOYAH SANAT GAlEBB
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle