25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 NİSAN 1987 CUMHVRİYET/13 ABD Belgelerinde Türkiye CÜNEYT ARCA YÜREK 8 1945 yılında artık savasın sonucu kesinleşmişıi. Mutıefikler kazanıyordu. Şubat 1945'te Yalta'da toplanan üç büyükler, savaş sonrası planları göruşmeye başladılar. Bu toplantılarda Stalin, Boğazlar sorununu ortaya attı. Montreux Antlaşması'nın modası geçmişti. Bu anlaşma değiştirilmeliydi. Stalin, isteklerini bu toplantıda ayrıntılı biçimde açıklamadı. Churchill kuşkulanmıştı. Yalta konferansının üzerinden bir ay dokuz gun geçti. 19 Mart 1945 günü Türk Büyükelçisi Selim Sarper. Kremlin'e çağrıldı. Sovyetler, 17 Aralık 1925'te imzaladıklan anlaşmayı bozuyorlardı. Anlaşma, "yeni koşullara göre yeniden yapılmalı>dı." Mart 1945'te San Fransisco'da BM toplantısı açıldı. Sovyetler'den yeni hiçbir istek gelmedi. Ama Steinhardt 19 Mart bildirisinden hemen sonra (arşiv no: 761.6711/2345) Washington'a bir değerlendirme metni gönderdi: "Sovyetler savaş nedeniyle geriye bıraktıklan planlarını şimdi gerçekleştirmek istiyorlar. Turkiye'ye Po ABD Büyükelçisi Wilson'dan Washington'a Türkiye hakkında rapor (29 Ocak 1946): Türkiye'de 1500 otomobil var. RAPORDA 1946 TÜRKİYESt Türkiye'de 7 bin kamyon var. Bunların 2763 tanesi 1940'tan önce, kaîan bölümü sonra ithal edilmiş. Hepsi altı yıhnı tamamlamış. Otomobil sayısı 1500, otomobillerin önemli bölümü resmi dairelerde kullamhyor, geri kalanlarm çoğu taksi olarak çalışıyor. Türkiye'nin şu anda 3 bin kamyon ve bin otomobil lastiğine gereksinimi var. Bunların ABD'den ahnabilmesi için yetkililere izin vermeli... Türk ekonomik yaşamı kara ve demiryollanna dayanıyor. Her iki ulaşım şebekesinde herhangi bir arıza Türk ekonomisini ciddi biçimde etkiler... Dışişleri Bakanlığı Ortadoğu Masası'ndan John Jernegan,' "ABD'nin Türkiye politikası"nı içeren bir rapor hazıriadı. Ortadoğu Masası Şefi Loy Henderson, bu raporu Büyükeiçi VVilson'a bir mektupla gönderdi (21 Ekim 1946): " 1 . ABD, Boğazlar konusunda şimdiye kadar izlediği ciddi, kararlı politikasım sürdürmeli. 2. ABD hükümeti, Amerikan halkına bu politikanın ana öğelerini açıkça anlatmalı. Bu politikanın manevi olduğu kadar stratejik temellere dayandığını açıklamalı. 3. Ekonomik yardımı sürdürmeli, Exportİmport Bankası aractlığıyla 25 milyon dolar kredi sağlanmalı. 4. Turk Sılahlı Kuvvetlerinin gelişmesini sağlamak için gerekli askeri malzemenin sağianması şimdüik tngiitere tarafmdan üstlenilmeli." 1946 yılında Türkiye'nin içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik koşullar neydi? Bu konulardaki gerçekleri 29 Ocak 1946'da Büyükeiçi Wilson, ABD hükumetine verdiği bir raporda yahn çizgilerle belirtiyordu (119 sayıiı telgraf): Ocak 1946'da Türkiye üç bin kamyon, bin otomobil ve otomobO lastigİBe gereksiniyor, buniann ABD'den alınabOmesi içir. yetkiülerin aracılık yapmasını istiyordu. VVilson'un verdiği istatistiki sayilara göre, Türkiye'de o tarihte yedi bin kamyon vardı. Bunlann 2763 tanesi 1940'tan önce bir böiümü sonra ithal edilmişti, kullanüan kamyoniarın hepsi altı yılını tamamlamıştı. Türk ekonomik yaşamı kara ve demiryollanna dayanıyordu. Her iki ulaşım şebekesinde herhangi bir anza Türk ekonomisini ciddi biçimde etkilerdi. Türkiye'de mevcut otomobil sa>ısı 15O0'dö. Otomobillerin önemli bölümü resmi dairelerde kullanılıyordu, geri kaîan bölümîinun pek çogu taksi olarak çalıstvordu. İthal edilmeye çalışılan otomobiller, artık onarıiamayan resmi araçiarın yerini alacaktı. Ne var ki, kamyon gereksinimi daha fazlaydi. 1940'tan beri 67.431 lastik ithal edildiği bildirilmişti. Bu sonuç, Ortadoğu'daki standardın da altındaydt. Özellikle kamyon lastikleri, karayoliarınm çok kotü oimast nedeniyle aşınıyor, ömrünti kısa sürede tamamlıyordu. ABD ihraç kotasmda Türkiye'nin gereksindiği bu mallara göre bir düzenleme gerekiyorsa, yapılmahydı." Türkiye'de 1986 yılında sadece Istanbul'da ayda üç yüz otomobilin trafiğe çıktığı düşunülurse, 1946'da içinde bulunduğumuz koşullar daha beiirgin biçimde anlaşılabilir. Bir ölçüde bu rapor, Türkiye'nin nereden nereye geldiğini gösteren belirgin bir kanıttıı. Basra ve Ortadoğu'daki stoklardan Turkiye'ye söz verilen askeri malzeme gönderilmeye hazırdı. Ancak bu malzemenin ulaşım giderini Türkkr karşilayacaktı. 'Sovyet sınınnda tek boşluk: Türkiye; lonya, Romanya \e Bulgaristan'a baktıklan gözle bakıyorlar" diyordu. Türkiye, Montreu.\'un yeniden gözden geçirilmesine yanhydı, ama sadece Sovyetler'le değil, uluslararası göruşmeler yapılmasını istiyordu. Sarper, Haziran 1945'te Moskova'ya döndü, Molotof'la görüştü. Sovyet Dışişleri Bakanı bir söyleşi havası içinde Moskova'nın düşuncelerini sıralıyordu. " B a n sınır düzenlemelerini" Türkiye kabul edemezdi. Molotof, " d o g r u " diyordu, "Bu düzenlemeleri birlikte yaptık, ama o zaman Sovyetler zayıftı, şimdi güçliı." Bu iki il Kars ve Ardahan Sovyet Gurcistanı'ndan zorla alınmıştı. Molotof, Boğazlar konusuna geçiyor, savaşın bu bölgenin Sovyetler için önemini kanıtladığını söylüyor, Ankara'da iyiniyetli olmayacak bir hükümetin Sovyetler'i tehdit edebilecegini öne sürüyordu. Yıl 1945. ABD Büyükelçisi Wüsonya göre Sovyetler, çevresindeki "peyk ülkeler kuşağına" Türkiye'yi de katmak istiyor... \ Arşivin aynasında günün olayları ^ Cumhuriyet lirlerdi; son kararı başkan verebilirdi. Genelde başkanlar da yönetim kademelerinde yapılan incelemelerden sonra hazırlanan raporlara uyan kararlara giderlerdi. l Türkiye'de Saraçoğlu hükümeti gitmişti. Yeni hükümeti Recejî Peker kurmuştu. * 17 ağustos gunüydu. Washington'dan Bakan Vekili Dean Acheson, Paris'te bulunan Byrnes'e bir telgraf gönderdi: "Türklere ilettiğimiz görüşlerin Sovyetler Birüği'ne aktarılması zamanı geldi. Bununla ilgili notayı buradaki Sovyet işgüderine vereceğiz. Ayrıca, bu notayı açıklayacağımızı da bildireceğiz" (4196 sayıiı telgraf). Potsdam konferansı Savaş sonrası Potsdam konferansı açıldığında TürkSovyet iliş'<ileri böyleydi. Ağustos 1945'te Roosevelt öldüğü için bu konferansa Truman katılmıştı Potsdam toplantıları başladı. "Su volları sorunu" tartışılıyordu, ABD'nin yeni başkanı Truman, o sırada "Sovyetler'le Türkiye arasındaki toprak sonınuna kanşmayacakl a n n ı " söylüyordu. Missouri Büyük ilgi jMünir Ertegönön cenaze Ve Sevgile Karşdaadı töreni diin yapıldı Filonun gelişi TürkAmerikan11»11""* Türkiye kredi arıyor İkinci Dünya Savaşı başlarında aranmaya başlanan dış krediler; savaş sonrası tırmanış gösteriyordu. Bu kez, Türkiye askeri gerekî sinmelerinin yanı sıra, belki de daha üst düzeyde başka yönlerd< yatırımlara girişmek istiyordu. dostluğunun parlak bir ıîadesı oldu m* Trmm**a r*A« mimtuili Mr onri İU Tirkigey mtmUkrlterimit . . ı ı i * •/ 1 * 1 1 MuMun znhiuından Moıkova ÜB istiyor: Ağustos 1945'te Potsdam toplantısından sonra Sovyetler'in Turkiye'ye verdiği notada Boğazlar'a giriş çıkışın denetlenmesinde Karadeniz'e kıyısı olan ülkelerin söz sahibi oiması isteniyordu. Boğazlar da TürkSovyet ortak savunmasına girmeliydi. Moskova üs istiyordu... Bu notadan sonra ABD'nin tutumunda da önemli değişiklik gözlenmeye başladı... Konferansın sonunda sorun protokolde yer aldr. " Ü ç devlet günün koşullarına uymayan Montreux antlaşmasının yeniden gözden geçirilmesi gereğini kabul etmişlerdi. Bundan sonraki aşamada sorunun her üç hükumet ile Türk hükümeti arasında doğrudan yapılacak görüşmelere konu olacağında anlaşmaya vanlmıştı." Üç devlet birer notayla durumu Türk hükumetine bildirdiler, ama Sovyet notasının içeriği değişikti, Moskova üçlü bir harekete değil, Türkiye ile yalnız başına görüşmelere yanhydı ve belirli olan isteklerini sıralıyordu: Boğazlar tüm ülkelerin ticaret gemilerine açık olacaktı Boğazlar, Karadeniz'de kıyılan olan devletlere aıt savaş gemilerinin geçişine her zaman açık olacaktı Karadeniz'de kıyısı olmayan devletlere ait savaş gemilerinin Boğazlardan geçmesi, özel olarak saptanan durumlar dışında yasaklanacaktı. Karadeniz'e girip çıkmak, Türkiye ile Karadeniz'de kıyısı olan devletlerin yetkisi içinde olmalıydı Boğazlar, TürkSovyet ortak savunmasına girmeliydi. Kısacası, Moskova üsler istiyordu. Bu genel özetten sonra ABD belgelerine bakalım: ,4 STALİN VE MOLOTOF 1945 yılında 2. Dünya Savaşı sonuna yaklaşırken TürkSovyet ilişkileri de yeni bir döneme giriyordu. Sovyetler, Boğazlar konusunu ve KarsArdahan yöresinde "yeni sınır düzenlemelerini"gündeme getirmişti. Molotof, "O zaman Sovyetler zayıftı, şimdi güçlü" diyordu. Potsdam Konferansı'nda ABD Başkanı Truman, "TürkSovyet toprak sorununa kanşmayacaklarını"söylemisti. Türkiye bu aşamadan sonra ABD desteğini arayan politikalara yöneldi. ABD ise, 1946yılından itibaren Sovyetler'e karşı Türkiye'yi destekleme politikasına ağırlık verdi. MİSSOURİ KARŞILAMAS1NA ABD YORUMU Missouri tstanbuVda büyük gösterilerle karşılandu ABD Büyükelçisi fVilson, 12 Nisan 1946'da Htashingtona gönderdiğiyazıda şöyle diyordu: Missourfnin bu denli büyük gösterilerle karsılanmasının nedeni, Türklere göre ABD'nin artık Ortadoğu'da, BM ilkeleri çerçevesinde barış ve güvenliğin, ABD çıkarlannm korunmasına yönelik bağımsız bir dış politika uygulamaya başlamasımn sonucudur. Türkler bu bağımsız politikayı, ABD'yi gerektiğinde yanlannda görecekleri biçiminde yorumuıyorlar. Türklere göre Missouri bunun belirtisL. Türkiye'ye yardtm: ABD Deniz ve Savaş bakanlıkları üst düzey toplantılanndan sonra Truman 'a sunulan raporda şöyle deniyordu: Sovyetler Birliği'nin ana amacı Türkiye'nin denetimini ele geçirmektir. Bu nedenle Turkiye'ye yapılacak herhangi bir Sovyet saldırısına elimizdeki bütün olanaklarla karşı koymaya karar verme zamanının geldiğine inanmaktayız. Eğer saldırı BM tarafından durdurulmazsa, ABD, gücünü kullanarak ve öteki ülkelerle işbirliği yaparak bu saldırıya karşı koymalıdır. Ancak, dış kredi istekleri hiç kurtulamadığımız yazgımız giderek çok yüksek rakamlara ulaşıyordu. Ankara, Exporttmport Bankası'ndan 500 milyon dolar istemişti. Dışişleri Bakanı Byrnes, ABD Buyükelçiliğine Türkiye'nin kredi istemiyle ilgili bir yazı gönderdi: tstenilen kredinin miktarı çok yüksekti. Bankanın bu tür krediler için ayırdığı fonlarla karşılaması olanaksızdı. Üstelik bu krediler, belirli programlara verilirdi. Ayrıca, kredi verilirken, alan ülkenin elindeki "dolar" olanakları da göz önünde tutulurdu. ABD'ye göre, Haziran 1945'te Türkiye'nin altın ve dolar rezervi 270 milyon dolardı. 194647'de her yıl için Turkiye'ye 25 milyon dolar kredi verilmesi öngörülüyordu. Bankanın, fonlar ve öteki hesaplardan çıkardığı sonuç bu kadardı. Bunun yanı sıra Moskova'daki ABD Büyükelçisi'nden Sovyetler'den 100 milyon dolarlık bir kredi için araştırma yapması istenilmişti (212480 sayıiı telgraflar). Sıra, ödünç Verme ve Kiralama Yasası'yla sağlanan askeri mal! zemenin "tasfiyesine" gelmişti. ABD, gönderdiği askeri malzeme için ödeme yapılmasını istemiyordu. Ancak, bunun dışında kalan ve Türk ekonomisine katkısı olacak malzemenin yaklaşık yüzde 10 bedeli ödenecekti. Saraçoğlu, ABD Büyükelçisi'ne; "Yapılan öneri adil ve makul" dedi. "Türkiye, bu hesapları tasfiye eden ilk ülke olmak istiyor." VVilson, Başbakanla bir öğle yemeğinde buluşmuştu. Konu, yardımlarla ilgili hesabın kapatılmasıydı. Saraçoğlu, "Rakamlar üzerinde bir pazarlığa girişmek istemiyorum. Ama askeri yardım dışında kalan mallarla ilgili ödentilerde bir indirim yapılırsa, memnun kalacağım" diye sürdürdü. t şin bombası patlıyor 20 Mart 1945. Saat 22.00. ABD'nin Ankara Büyükelçisi Wilson gecenin bu geç saatinde çalışma masasına oturdu ve VVashington'a bir telgraf yazdı... Türk basını, Britanova Ingiliz Haber Ajansı'na atfen bir haber aktarıyor: Bu haberde tran ve Turkiye'ye BM ilkelerine aykırı düşecek herhangi bir saldırı yapılırsa, ABD'nin, bu iki ülkenin yanında olacağı yolunda guvence verdiği bildiriliyor. Ve Turk basını: ABD yetkililerinin Sovyetler'i kışkırtacak biçimde bu ülkelere 'açık bono' sayılacak bir guvence veremeyeceğini, ama ABD'nin bu tutumunun Turkiye'ye birkaç hafta önce VVashington ve Ankara'da yapılan bir dizi toplantıda iletildiğini, ABD dış siyasetinin tümüyle BM ilkelerine dayandığını, bu sınırların dışına taşacak bir ozel güvencenin söz konusu olamayacağını yazıyor. Erkin, VVilson'u telefonla aradı: "Basın bu haberle ilgili Türk gorüşünü istiyor, bu konuda bilginiz var m ı ? " diye sordu. İNÖNÜ VE MİSSOURİ SUBA YLARI ABD Zırhusı Missouri' nin 5 Nisan 1946'da Türkiye'yi ziyareti TürkABD ilişkilerindeyeni bir çığtr açtı. Cumhurbaşkam Inönü 'nün Missouri komutam ve subaylanyla çektirdiği hatıra fotoğrafı bu yeni dönemin simgesi gibiydi. diyordu, surdurüyordu Wilson: "Baltıklar'dan Karadeniz'e kadar uzanan Sovyetler'e bağlı devletlerden oluşan güvenlik kuşağında Türkiye, yegâne boşluktur. Türkiye, bağımsız siyaset uygulamakta, özellikle de yardım etmeleri ve yol göstermeleri için Batı demokrasilerine bakmaktadır. Sovyetler bunu hoşgörüyle karşılayamaz. Bu nedenle Sovyet amaçları: Rusya'nın batı ve güney sınırlarında peyk ulkelerden oluşan güvenlik zincirini tamamlamak, Batı etkisini Türkiye'de tumuyle sona erdirecek biçimde bugunku Türk hukumetini ortadan kaldırmak ve yerine burada Sovyetler Birüği'ne bağlı bir rejim getirmektir. Sovvetler'in temel amacı, Boğazlarda bir denetim sağlamak değil, Türki>e'.\i denetimi altına almaktır. Esasen, bu amaca ulaşması, Sovyetler'in Boğazlar'daki fiziki denetim sağlamasına yol açar. Bu yuzden Türkiye'yi Romanya ve Bulgaristan benzeri bir devlete dönuştürmeye çahşıyorlar." VVilson, ABD'nin Boğazlar konusundaki planlarını, varsayımlarıyla önerilerini eleştiriyor, bu planlann "Sovyetler'in Boğazlarda tam bir egemenlik kurmasına olanak vereceğini" yazıyordu. (23 Mart 1946). Bu özenli davranışı Ankara, ABD'nin Turkiye'ye duyduğu içten ve gerçek dostluk duygularının "bir nişanesi" olarak yorumlamıştı. Hatta ABD'nin Türkiye'nin sorunlarını "anladığı" biçiminde değerlendirmişti. Türk Dışişleri yetkilileri VVilson'a böyle diyorlardı. (507 sayıiı telgraf) Borçlarda ABD'deki degişim VVashington... Dışişleri Orta ve Yakındoğu Masası Şef Yardımcılarından Jones, Şefi Hendereson'a bir " n o t " gönderdi. Tarih, 9 Ağustos 1946 (767.68119.8746). Jones, "Montreux Antlaşmasını BM gözetiminde değiştirmeyi istediklerini" belirttikten sonra, "Sovyet notası, BM'yı aradan çıkarıyor. Fransa, Ingütere, Yunanistan ve Yugoslavya gibi Montreu\'yu imzalayan, ABD gibi bu antlaşmaya imza atmayan devletlerin Boğazlarla ilgilenmesini onluyor" divordu. Jones, araştırmıştı: "Sovyetler'in istediği gibi Boğazlar rejiminin değiştirilmesi olasılığı Deniz ve Savaş Bakanlıklarında büyük kaygı yaratmıştı." Savaş bittiğine göre, olaya daha yansız bir gözle bakabilirlerdi. Savaş sırasında Boğazlar'dan geçen Alman gemilerinin bir bolümü sonucu etkileyecek gemiler olabilirdi. Bu gemilerin bir bölümü, Montreux'nün tanımlama ölçulerine göre savaş gemisi sayılabilirdi, sayılmayabilirdi de. Ama hepsi ticaret gemileriydi. Mihver güçlerinin zafere \oneldikleri sıralarda Türkler, çok dürust davranmışlar, taraflardan hiçbiri lehine Montreux'yü yorumlamamışlardı. Ama savaş müttefiklerin lehine dönünce Türkler, Montreux'yu müttefiklerin yararlarına uygun biçimde yorumlamışlardı. Yazınm "tavsiyeler" bolumunde, ABD'nin 2 Kasım 1945'te verdiği görüşlere bağlı kalması salık veriliyor, ancak; "Resmi olmayan bir goruşun Ankara'ya iletilmesi isteniyordu: Tür l !ere, BM ilkelerine uyrnayan îsir Boğâıiur rejimini ABD nin kdüul etmeveceği ve Sovyet önerilerinin BM'yi dikkate almadığı söysöylcnmeliydi.flBD ile Türkiye arasında ortülü işlemlerbaşlamıştı. SovyetlerHn amact: ABD Ankara Büyükelçisi IVilson, şöyle diyofdu: Sovyetler'e bağlı devletlerden olan güvenlik kuşağında Türkiye yegâne boşluktur. Türkiye yardım ve yol göstermeleri için Batı demokrasilerine bakmaktadır. Bunu hoş karşılamayan Sovyetler'in amacı Boğazlar'ı değil, Türkiye'yi denetim altına almaktır. VVilson: "Hiçbir bilgim y o k ! " ABD Büyükelçisi, "Dışişleri Bakanlannın son basın toplantısında İran'a guvence konusunda hiçbir demeç vermeyeceğini söylediğini" belirtti. Wilson, VVashington'a, "Erkin'e bu demeci anımsattım" diyordu: "Erkin'e, Türk basınında bir haber kargaşası var, ne kadar az konuşulursa o kadar iyi olacak dedim" demişti. Ama Erkin, Wilson'a, "Kafamdan Acheson'un bizim büyükelçiye söyledikleriyle Dışişleri Bakanımızın söylediklerini atamıyorvım" diyor ve ekliyordu: "Çıkan haberi yalanlayacak ya da doğrulayacak anlama gelen bir şey söyleyeceğim. Haberin kaynağı VVashington, 'oraya sorun' diyeceğim." Erkin, haberi VVilson'dan doğrulatsa, sorun kalmayacak. derin bir nefes alacaktı. Hiç değilse, bu aşamada yalanlamuk ıstemiyordu. (348 sayıh telgraf). Büyükelçisi Wilson ile yemek yerken şöyle dedi: "Rakamlar üzerinde bir pazarlığa girişmek istemiyorum. Ama askeri yardım dışında kalan mallarla ilgili ödentilerde bir indirim yapılırsa memnun kalacağım." IVilson, "Sayın Başbakan görüştüğümüz konu kredi değil ki" dedi ve ekledi: "ödeyeceğiniz miktarı 4.5 milyon dolara indiriyorum..." indirim: Saraçoğlu, ABD Missouri'nin karşılanışını ABD nasıl değerlendirdi? Efendime soyleyeyim; işte bu sırada siyasal tarihimızde buyuk yeri olan "ziyaret"in yankılan Istanbul'dan butün yurda, Turkiye'den de dışarı, özellikle Washington'a dalga dalga yayıldı. (5 Nisan 1946). Missouri savaş gemisi îstanbul'a gelmişti. Amerika, iki yıl önce Washington'da ölen Büyükeiçi Münir Ertegün'un cenazesini Missouri'yle gönderiyordu. İlk ziyaretinde Missouri ikinci kez I986'da geldi öylesine coşkulu, heyecanlı karşılanmıştı ki, Barbaros Hayrettin Paşa'nın Beşiktaş'taki mezarından basını kaldırıp "Onca deniz zaferimden sonra, bu coşku, hayrola!" dediği türunden sozler, olayla aJay eden aydın kesiminde söyleniyordu. Bu sevgiye, bu karşılanışa can dayanmazdı, ama bu "görkemli olayın" altında yatan gerçek anlam neydi, bu değerlendirilmeliydı!.. ABD Büyükelçisi VVilson, 12 Nisan 1946'da Washington'a yazdı: "Missouri'nin bu denli büyük gösterilerle karşılanmasındaki neden" diyordu: "Türklere göre, ABD'nin artık Ortadoğu'da BM ilkeleri çerçevesinde banş ve güvenliğin, ABD çıkarlannm korunmasına yönelik bağımsız bir dış politika uygulamava başlamasımn bir sonucudur." "Türkler, bu bağımsız politikayı ABD'yi gerektiğinde yanlannda görecekleri biçiminde yorumluyorlar. Türklere göre, Missouri'nin gelisi, bu politikanın belirtisi" (423 sayıiı telgraf). VVilson'un da katıidığı bu yorunı doğrusu pek yabana atılır ;urden değildi. 4 mayısta VVilson'un telgrafına gore Paris'te Byrnes'e her ulkenın buyukelçileri "takdim edilirken", ABD Dışişleri Bakanı, Turk elçisinı kolundan tutup, bir kenara çekmış \e "do^tca bir !>oyleside" bulunınuştu. Saraçoğlu, büyukelçiden bu dilediğini VVashington'a iletmemesini rica ediyordu. Çünkü Türkiye, ABD hükümetinin önerilerini yaparken "gösterdiği cömert tutumu" takdirde karşılıyordu. Eğer bir; indirim isteği VVashington'a iletilirse, oradaki yetkililer, Türkiye'nin ABD'nin tutumunu "takdir etmediği" gibi bir izlenime kapılabilirlerdi. 4 * 5 milyon dolara indiriyorum Fakat Büyükeiçi VVilson, Saraçoğlu'na, "Sayın Başbakan, görüştüğümüz konu bir kredi sorunu değil ki..." dedi ve ekledi: "Ödeyeceğiniz miktan 4.5 milyon dolara indiriyorum." Saraçoğlu, hemen kabul etti. Anlaşma hemen hazırlandı, 7 Mayıs 1946'da imzalandı (510 sayıiı telgraf). 1946'da neysek, 1987'de de oyduk, değişen hiçbir şey yoktu. Hep hibe istekleri, sürekli olarak ödentilerin düşürülmesi... Sadece rakamlar giderek büyüyordu. Ama, aynı yolun yolcusuyduk. 1946'da, hatta daha önceleri çizilen yazgıyı yıllardır sürükleyip gidiyorduk... • * * Tabii, kredi peşindeydik. Washington'da Büyükeiçi Hüseyin Ragıp Baydur, Henderson'la görüşüyor, kredinin ne olduğunu soruyordu. Henderson ise, "Büyükelçiye kesin bir yanıt veremeyeceğini" bildiriyordu. Ancak, "kesin bir söz verme kabul edilmemesi koşuluyla, 25 milyon dolarhk kredinin 50 milyona çıkanlması için yönetimin elden gelen çabayı (bugün de böyle söylenir) göstereceğini, ne var ki bu olanağın bankanın fonlarıyla kısıtlı olduğunun unutulmamasını" söylüyordu. ABD yönetimin eğilimlerini hesaba katan Exim Bankası dışında kalan büyuk mali kuruluşlar" Turkiye'ye o yıllarda da aynı anlayışı göstermiyorlardı. Büyükeiçi Baydur, Chees National Bank'ın Türkiye'deki siyasal durum nedeniyle 'kredi' verilmesirü kuşkuyla karşıladığını "Henderson"a iletiyordu (867.51/52346)Bu konuşma, son yıllara ait somut olayları anımsatmıyor mu? Değişen ne var ki!.. ^^^^^ VVashington "sonuca varıyor" 15 ağustosta Bakan Yardımcısı Dean Acheson, Paris'te bulunan Bakan Byrnes'e bir "yazı" gönderdi (740.00119/81546): "ABD. Deniz ve Savaş Bakanlıklarında üst düzey toplantıları yapıldıktan sonra, Başbakan Truman'a bir rapor sunulduğunu" bildirdi: Rapor, "Göruşumüze gore, Sovyetler Birliği'nin ana amacı Türkiye'nin denetimini ele geçirmektir" diyor ve kesin bir yargıyı dile getıriyordu: "Bu nedenle Turkiye'ye yapılacak herhangi bir Sovyet saldırısına 'elimizdeki bütün olanaklarla karşı koymaya karar verme zamanının geldiğine inanmaktayız.' Eğer yapılacak saldırı, BM tarafından durdurulamazsa, ABDgucunu kullanarak ve oteki ülkelerle işbirliği yaparak bu saldırıya karşı koymalıdır." ABD sistemine gore. yetkili makamlar ancak oneride bulunabi Sovyetler'in emeli: Türkiye'yi denetlemek Üç gun sonra VVilson herhalde gerekli incelemeleri yapma fırsatını bulmuştu ki Dışişleri Bakanı Byrnes'e uzun bir mektup yazdı. (711. 00/32346): "Sovyet emelleriyle ilgili ya^dıklarınız benim gorüşlerime uymuyor" dıye başladı. "Geçen savaşta hava gücündeki gelişmelerden sonra Boğazlar değerini yitirdi. Ancak Sovvetler Birliği'nin, Türkiye uzenndeki gerçek emelleri Boğazlar rejınıinin değiştirilmesiyle ügili değildir. Türkiye'nin fiilen Sovyet denetimıne alınmasıdır" StRECEK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle