19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/8, 4 NİSAN 1987 'Gerilla grupları kuruldu' ABD Belgelerinde Türkiye CÜNEYT ARCA YÜREK ABD ve Ingiltere'nin baskılan sonucu, Türkiye "Almanya'ya krom ihracını durdurmayı kararlaştırdı. "ABD Ankara Büyukelçisi Steinhardt, 20 nisan 1944'te Türk Dışişleri Bakam'nın TBMM'de bu konuda uzun bir konuşma yaptığmı Washington'a bildirdi... Yıl 1943. FBI Türk ordusu hakkında rapor veriyor: "Vurucu gücü az, savunmada yararlı..." POLTTIKA VE OTESI MEHMED KEMAL Nerede Eski Güıtler?.. Beşiktaş'ı ve Beşiktaşlıları sayarken Nehar Tüblek dostumuzu ıska geçmişiz; çok ayıp oldu! Dostluğumuz, kapı yoldaşlığımız eskidir. Bir zamanlar aynı gazetelerde yıllarca çalıştık, masalarımız aynı odada çoğu zaman yan yana oldu. Kahvelerimizi höpürdetirken lafın gözüne gözüne çok vurmuşuzdur. Birçok Beşiktaşlılar gibi Nehar da, doğma Beşiktaşlı değil. Yugoslavya'nın Manastır kentinde doğmuş, bir yaşına bastığında Beşiktaş'a gelmiştir. Dogmadıysa da orada büyümüştür, orada kalmıştır. Nehar Tüblek'e saraylar bağışlasalar kimse Beşiktaş'tan söküp atamaz. Semte altmış yılını vermiştir. Beşiktaş gazetesine verdiği demeçte, çocukluğunu şöyle dile getirir: "Çocukluğum Türkali Mahallesi Karakol Sokağı'nda geçti. Bu sokakta Celal Şahin, Sabahattin Kudret Aksal da oturuyordu. Az ötemizdeki Mısırlıbahçe Sokağı'nda da Behçet Necatigil oturuyordu." Behçet Necatigil'm oturduğu sokak biraz tartışmalı oluyor. Kimi Camgöz Sokağı diyor, kimi de Nehar gibi Mısırlıbahçe Sokağı... Acaba ilkin Mısırlıbahçe Sokağı'nda oturdu da sonra mı Camgöz Sokağı'na geçti? Mısırlıbahçe Sokağı'nın adı Camgöz diye değişti mi? Bu soruların yanıtını eski Beşiktaşlılar versin. Zaten Mümtaz Kola belediyesi de karar aldı. Sokağın adını Behçet Necatigil diye değiştirecek!.. Nehar'ın çocukluğu, çok kişinin çocukluğu sayılır, gençlik arkadaşiarı yazıp anlatmadıklarına göre onun anlatışı ile yetineceğiz: "... Evimiz ahşaptı, ardında bahçesi vardı. Yazın komşu çocuklarla bahçeye geçer dut, erik, kayısı, ayva, armut, Trabzon hurması, incir yer, kapının önünde darüleytam oynardık. Darüleytam yetimler yurdu demek. Savaş yıllarıydı, top alamazdık. Balonun üzerine yün sarar, üstüne sıkıca bez diker, iple pekiştirirdik. Bu bizim topumuzdu. Valide Çeşmesi, Şair Nedim Caddesi, Serencebey Yokuşu, Abbasağa Mahallesi ve Yıldız'da olağanüstü tarihi Türk evleri, konaklar, köşkler vardı. Şimdi bunlardan hiç biri kalmadı. Beton yığını, estetikten yoksun bir duruma geldi Beşiktaş... O günden bugüne Beşiktaş çok değişti." Beşiktaş çok değişti. Ne sessiz filmler gösteren Şen Sineması var, ne Naşit'in, ismail Dümbüllü'nün tuluat gösterileri yaptıkları bahçe... Suat Park Sineması nerede, Ebru Pastanesi nerede? Pastanelerin yerini baklavacılar, lahmacuncular, kebapçılar aldı. İşhanları, dükkânlarla dolu pasajlar kapladı. Ya eski kahveler? Onlara ne oldu? Nehar Tüblek eski bir geleneği anlatıyor: "... Kahveye gitmek kolay değil, bir protokol işiydi. İlk kez kahveye giden gençler, kahvenin en dip köşesinde, görünmez yerinde otururlar. Sokağa bakan cam kıyıları emekli valiler, generaller, hatın sayılırlar içindi. Gençler aradan yıllar geçtikten sonra ön sıralara doğru gelebilirlerdi. Bir masada iskambil oynanırken, onu tepeye dikilip izlemek olmazdı. İzlemek için kesinkes oynayanlardan izin almak gerekirdi. İzin verilirse seyredilir, verilmezse edilmezdi. Ramazan aylarındaTahsin'in kahvesine devam edenler 35 nolu BeşiktaşEdirnekapı tramvayına biner, Fatih'e altıkol iskambil oynamaya giderlerdi. Kahvede ağırlanır, gece yarısına değin oturulurdu. On beş gün sonra da onlar gelir, ağırlanır, altıkol oynanırdı. Yılda bir olurdu ama büyük eğlence sayılırdı. Burhanettin Tepsi Şen Sinema'da Hamlet oynardı. Fazla bir şey anlamazdık ama, gene de giderdik. Her pazar gündüz, Beşiktaş bahçesinde Naşit, ardından İsmail Dümbüllü sahneye çıkardı. Tuluattan önce kantolar, düetler yapılırdı. Program belliydi. 15 günde bir Hamiyet Yüceses, Münir Nurettin gece konserleri verirlerdi." "Şimdi nasıl oluyor?" diye soruyorlar Tüblek'e: "Eh, bunların yerini TV aldı." Nehar Beşiktaş'ın bir yanını değil, öte yanını da bilir. Bir gün Yusuf Ziya Ortaç'ın oğluna askerlik için bir rapor gerekiyor; alınacak, bir süre askere gitmeyecek. Ne kadar süre olduğunu soruyor. Bir süre söylüyorlar. Nehar, 'Bizim şubeci var, ondan alırız' diyor. Gerçekten çağırıyorlar, adam raporu alıyor. 27 Mayıs dönemidir. Yusuf Ziya kızıyor. "Böyle bir dönemde raporu nasıl aldın?" diye soruyor. Şubecinin verdiği yanıt ilginçtir: "Beyim, 27 Mayıs olduysa parayla rapor verenleri Sibirya'ya sürmediler ya, yerlerinde duruyorlar." Beşiktaş'ın yalnız eğlence yerleri yok, bir de ış bitirici böyle bir yanı var... ABD gözüyle Türk ordusunda değişim 7 Türkiye Dışişleri Bakanı Numan Menemencioglu, krom karannı "çok zor koşullar altında aldıklannı" söylemişti. Türk parlamentosu, hükümetin iki saat önce aldığı kararı dinlemiş ve onaylamıştı. Türk Dışişleri Bakanı, Almanya'dan nasıl bir tepki geleceğini bilemiyordu. Eğer bu karardan sonra Almanya, Türkiye ile var olan ticari ilişkilerini keserse, ya da Isviçre ve İsveç'le yaptığı gibi çeşitli ülkelerle alışverişini engellerse ne yapacaktı?.. O zaman tek koşul kahyordu ortada, îngiltere ve ABD, Türkiye'nin gereksindiği malları gönderecekti. Umudu buydu. " O zaman" diyordu Menemencioglu, Steinhardt'a, "Türkiye, Îngiltere ve ABD'nin ticari anlayışının ortaya çıkmasım bekleyecekti!" (738 sayılı telgraf). Bütün iyi niyetiyle Menemencioğlu'nu dinlediği anlaşılan Steinhardt, üç gün sonra VVashington'a, "İngiltere Büyükelçisi ile Türkiye'nin ticari durumunu" göruştüklerini, ortak bir karara vardıklarını bildirdi: Türkiye ile bir anlaşma yapılmahydı. Eğer Almanya'ya giden önemli Türk mallarının satışı durursa, bunları iki büyük devlet almahydı. Ayrıca, Türkiye'nin gereksindiği önemli ithal mallarını da vermeliydiler. ABD'nitt tepkiti: Washington'dan ABD Ankara Büyükelçisi Steinhardt'a 5 Mayıs 1944'te gelen yazıda şöyle deniyordu: "Türkiye'nin, Almanya'mn işgati altındaki bütün üîkelere yaptığı ihracatı durdurmasmı öneretim. Krom ambargosunun doğunduğu ruhsal ortamdan yararlanahm Buolmazsa, mihver üîkelere gidecek stratejik maddelerin ihracını önleyelim." Ama, Steinhardt'ın önerisine 5 Mayıs 1944'te NVashington'dan çok değişik bir yanıt geldi: "Türkiye'nin Almanya'mn işgali altındaki bütün ülkelerle yaptığı ihracatı durdurmasmı önerelim. Krom ambargosunun doğurduğu ruhsal ortamdan yararlanalım. Eğer Türkiye, ihracatın bütiinttnü doldurmazsa, bu kez Mihver üikelerine gidecek stratejik raaddderin ihracınıD önüne geçelim" (748397 sayılı telgraflar). 3 temmuzda Türk hükümeti, iki ülkeyi yanıtlarken kararını da açıkladı. Ankara, "ABD ve tngiltere'nin isteklerine uyarak Almanya i k bütün ilişkilerini kesmeye hazırdı." Ancak ilişkilerin kesilmesinden önce İngilizlerin 'makul' olmadığını öne sürdükleri savaş malzemesiyle ilgili müzakereleri Türklerin bilerek geciktirdiği yolundaki savları artık yinelenmemeliydi. Bazı koşulları vardı: VON PA PEN Türkiye, ABD ve tngiltere 'nin baskılan ile A Imanya'ya krom ihracını durdurunca, Almanya'mn Ankara Büyükelçisi Von Papen, "BavuUarunı toplayayım mı?" diye sormuştu. Daha sonra Başbakan Saraçoğlu, ABD Büyükelçilik Işgüderi Kelley'den bir istekte bulundu. "Hitler'e karşı suikasta adı karısan Von Papen, Almanya 'ya dönmek istemezse, Türkiye'de kalmasma izin verilmeliydi... " Von Papen Türkiye'de büyükelçilik yaptığıyıllarda. (a) İngilizler Türklere tam bir müttefik gibi davranacaklardı. (b) Almanya'ya giden ihraç mallarıru elden çıkarması için iki devletten yardım bekliyordu. c) Bir saldınya uğraması olasılığı karşısında, ABD ve Ingiltere gereken savaş malzemesini sağlayacaklar, yeniden yardıma başlayacaklardı. Saraçoğlu, Steinhardt'a Türk koşullannı ve kararını böyle açıklamıştı. (1207 sayılı telgraf). ÇAKMAKYERlNEORBAY4Ocakl944günüAnkaro'dan mshington'a çekilen 7satırhk acele telgrafta şöyle deniyordıu "Türk resmikaynaklanndan öğrendiğime göre, bir ay içinde Genelkurmay Baskarn MaresalFe\ziÇakmak"myerineGeneralKânm Orbaygetirikcek. General Orbay, "müttefık "yanlısı eğilimde olduğundan GenelkurmavBaskanhğı >w geririlisi büyük ölçüde anlamliS Aynı gün, izinle ülkesine gidecek olan Steinhardt'a Inönü bir mektup veriyordu: "Seçkin Büyükelçi, Türkiye'nin tutumunu" Roosevelt'e anlatacaktı. Türkiye, müttefiklerine bağlı kalmıştı, "geniş işbirliğinin pekiştirilmesini istiyordu. Inönü, Roosevelt'e, Bana yardım vaat etmiştiniz, gerektiğinde bu yardımı isteyeceğim" diyordu. ABD'nin Ankara Büyükelçilik işgüderi Kelley, bir talimat aldı: Îngiltere desteklenecektis TürkAlman ilişkilerinin kesilmesi savaşa ilk adım sayılıyordu. Fakat, "ABD, Balkanlar'da başlayacak askeri bir harekete kara, deniz ve hava desteği sağlayacağı yolunda bir güvence vermiyordu." Ortaya çıkacak ekonomik zorlukları "ellerinden geldiğince karşılayacaklardı" (647 sayılı telgraf). Kelley, Ingiltere'ye yapacağı destek atışı için Saraçoğlu'na gittiğinde, Başkan, "Berlin ile tiim ilişkileri 2 Ağustos 1944'te keseceğiz" dedi. Amaca vanlmıştı. Kararı, parlamentoya ve kamuoyuna açıklamadan önce von Papen'i çağırıp, bilgi vereceğini söylüyordu. Ama, Saraçoğlu'nun bir kaygısı ve bundan doğan bir iki isteği vardı: Hitler'e yapılan son suikaste adı karışan Von Papen, ülkesine dönmek istemeyebilirdi. Bu istek gelirse, Papen'in Türkiye'de kalmasına izin vereceklerdi. Öteki isteği şuydu: Îngiltere Büyükelçisi Huggessen ile Kelley, Türk hükümeti kararını açıklamadan öteki elçiliklere bilgi vermemeliydi. (23 Temmuz 1349 sayılı telgraf). Hull, Moskova'dan "Sovyetler'in yanlış bir izlenim edinmemeleri için durumu Molotof'a anlatmasını" istiyor, "Türkiye'nin savaşa nasıl gireceğini üçlü bir toplantı da ele alabileceklerini" bildiriyordu. (1766 sayılı telgraf). Moskova'nın sesi değişik tondaydı: "So\yetler, Türkiye'nin Berlin'le ilişkileri kesme karannın 'doyurucu' olmadığı kanısındaydı. "Çok gec kalmış bir karardı." Bu ve benzeri yanm önlemlerin savaş üzerinde gerçek hiçbir değeri yoktu. Bu durumda Sovyet hükümeti, Türk hükümetine 'baskı' yapılmasına son verilmesini gerekli görüyor, Türkiye'nin 'dilediği İcaran almakta özgür bırakılmasını' diliyordu." Washington'daki Sovyet elçisi bu öğeleri bir muhtırayla bildirmişti. (Arşiv no: 761.67/72744). Washington "ABD hükümetinin Türkiye'nin aldığı karardan duyduğu memnuniyeti bildiren bir bildiri yayımlamakla yetindi. 1944 yıhnın Ağustos ayında durum buydu. Panturanistler mahkemede, arkalanndaAlmanya var Belgeler, kimi yerde ilginç öyküleri sergiliyor. Kimi zaman, müttefik olsun, düşman olsun, büyükelçiliklerin bir ülkenin içişlerini nasıl gözlediğini ortaya koyuyor. örneğin Türk ordusunun gücünü bütün a>Tintılanyla anlatan raporlar, bu belgelerin arasında yer alıyor. Ya da Türk iç siyasetini o günlerde çok yakından ilgilendiren kimi konular ayrıntılanyla nasıl aktarılmış, VVashington'a çekilen telgraflarda görulebiliyor. Bugün bu konular belki derinlemesine bilindiği için ilginç gelmeyebilir insana, ya da "gizli" kaydıyla gönderilen bu telgrafların içeriğindeki olaylar fazla çekici bulunmayabilir. Ama, o günün koşullarında yazılan bu raporlar, çekilen bu "gizli telgraflar" Türkiye'deki hemen her olayla yabancıların nasıl ilgilendiğini göstermesi açısından önemli ölçülerde degerli. örneğin, Büyükelçi Steinhardt'ın 21 Eylül 1944'te çektiği telgrafın konusu "Türkiye'deki panturanizm bareketi." "Gizli bir örgüt, bir dava sırasında Ankara Konservatuvan Müzik Bölümü öğretmenlerinden Sabahattin Ali'nin milliyetçi yazar Nihal Adsız'ı suçlaması sırasında ortaya çıktı. Bu dava sırasında antikomünist gösteriler yapmakla suçlanan bir grup öğrenci de yakalandı. Bu kişiler, Türk mahkemelerince panturanizm idealleri ile faşist doktrinlerini öğrenciler ve aydınlar arasında yaymalan nedeniyle hüküm giydiler. Türk hükümeti, & ABD Ankara Büyükelçisi Steinhardt'tan VVashington'a telgraf (21 Eylül 1944) hava olanaklan kısıtk Bunun sonucu ordu ancak savunmada yararlı olabilir. Vurucu güç nitelikleri göstermesi kuşkulu. îkmal merkezlerinden ancak birkaç yüz mil öteye gidebilir. Türkiye'de her köyde gerilla grupları kuruldu. Bir işgal durumunda gerillalar dağa çıkacak, orada yeterince yiyecek vesilah bulabilecek biçimde örgütlenmişkr. FBI raporu (Mayıs 1943): Türk ordusunun tanfc, ÇAUŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL "Devlet eliyle..." Devlet Memurlan Yasasımn 77. maddesi, "Yabancı Bir Memleket veya Uluslararası Kuruluşta Hizmet Alma"ya ilişkindir. "Yabancı memleketlerde veya uluslararası kunıluşlarda kurumlann muvafakaü üe görev alacak memuriara, ilgili bakanlığın teklifi ve başbakanın izni ile memuriyeti süresince toplam on yıla kadar maaşsız izin verilebUir." Gerekli görülen ve gerekli izni de alan, "memurlann kadro ile ilişkileri devam eder ve yabancı memleketlerde veya uluslararası kuruluşlarda görevde gecen süreler için" emeklilik haklan da saklı tutulur. Yurtdışında veya uluslararası kuruluşlarda hizmet "alan memuriar, kendilerine ilişkin keseneklerini öderier ve Emekli Sandıgı Yasası'nın 31. maddesi uyannca" bunların karşılıklan, sandığın bildirimi üzerine kurumlarca ödenir. Ayrıca da, Yabancı Bir Memleket veya Uluslararası Kuruluşta Hizmet *alanlann' yabancı memleketlerde veya uluslararası kuruluşlarda geçirdikleri hizmet sürelerinin her yılı bir kademe ilerlemesine ve her 3 yılı bir derece yükselmesine esas olacak şekilde değerlendirilir. Bunun yanı sıra, Devlet Memurlan Yasasımn 108. maddesine göre ise, "yetiştirilmek üzere (burslu gidenler dahil) yurtdışına gönderilen memuriara, yurtiçine ve yurtdışına sürekli görevle atanan memurlann eşlerine en çok üç yılı kadar aylıksız izin verilebiür." Bu haktan yararlanarak, yabancı bir memleket ya da uluslararası herhangi bir kuruluşta "hizmet alma" için değil de, "yetiştirilmek üzere" yurtdışına gönderilen memurlar, mazeret sebebinin kalkması halinde veya musaade süresinin bitiminde, "göreve dönmezlerse" memuriyetten çekilmiş sayıhrlar ve memurlukları sona erer. Yurtdışında yetiştirilmek üzere en çok üç yıla kadar aylıksız izin verilebilen memurlann bu süreleri (keseneklerinin ve karşılıklanmn kendileri tarafından her ay T.C. Emekli Sandığı'na gönderilmesini kabul etmeleri şartıyla) emeklilik yönünden eski derecelerinde değerlendirilir. Özet olarak, "uluslararası kuruluşlarda 'görev alanlara' on yıla kadar maaşsız izin" verilebilmekte ve bu süreye ilişkin kendilerine ait Emekli Sandığı iştirakçi payı, kendileri tarafından kunım payı ise, "kunımlannca" ödenmektedir. Diğer yandan, "yurtdışına yetiştirilmek üzere" gönderilen memuriara ise en çok "3 yıla kadar aylıksız izin" verilebilmekte ve bu süreye ilişkin gerek kendilerine ait iştirakçi payını ve gerekse kurumlarının katılım paylannı da "kendileri tarafından her ay" T.C. Emekli Sandığı'na ödenmek koşuluyla, "emeklilik yönünden eski derecelerinde" değerlendirilmektedir. Böylece, ülkesinin olanaklarından yararlanarak yetişenler. çalışmalarını ülke dışında ve bir yabancı uluslararası kuruluşta değerlendirenler ödüllendirilmekte, buna karşılık yetenek ve becerilerini yurtdışında geliştirerek, ülkesinde ve devlet hızmetinde değerlendirmek isteyenlerse devlet elivle cezalan: ! 'iılmaktadır. f I luv» tha bonor tc rarar "ofHf talagraat «o. 1639 I Saptaabar 6, 1944, 6 p. • . raportlng th« openlng • îatar.bul on Saptar.ber 1, 1344, of the t r i » l of »antjthraa Turklah natlonals oharpti wlth foundlng 'aaeı*«t aoelaty for the pronotlon of raclsr and ir«nl»nl«» « < wlth undertakln? treasonable aetİTİtlaa. n 3 I ,Wa«f»ing(on'a b i l g i ; Panturanizmle suçlanan 23 kişinin lideri olarak Zeki Velidi Togan gözüküyor. tddianamede güdülen amacın hükümeti devirmek olduğu belirnliyor, özellikle Almanya'mn bu hareketin arkastnda olduğu tahmin ediliyor. Almanya, Türkiye'yi kendiyanmda savaşa sokmak istiyor. yalnızca gostericilerle ilişkisi olanlara karşı sert önlemler almakla kalmadı. örneğin, Ankara Üniversitesi Dil ve TarihCoğrafya Fakültesi dekanı resmi muamele beklenilmeden işinden çıkarıldı. Işten çıkanlma nedeni şuydu: Üniversitedeki bir profesörle birlikte bir grup öğreneiye Nihal Adsız'ı Ankara Gan'nda karşılamaya gitmelerine izin vermek. Inönü, 19 Mayıs törenlerinde yaptığı konuşmada panturanizm konusuna değindi, ırkçılık ve Turanizme yöneleceklerini uyaran bir konuşma yaptı. 7 eylülde Istanbul'da açılan dava, polisin konu ile ilgili soruşturma ve inceleme yapmasına olanak sağladı. Suçlananlardan hiçbiri Nihal Adsız da dahil olmak üzere politik yönden göze çarpmadılar. Yargılananlann önemli bölümü ise öğretmenler, öğrenciler ve ordunun genç mensuplan... Suçlanan 23 kişinin lideri olarak lstanbul Üniversitesi Tarih Profesörü Zeki Velidi Togan gözüküyor. Bu kişi Rusya'daki Türkistanhlann Türk tebasına geçirilmesi ve Türkiye'de yerleştirilmesi fikrini savunuyor. Hükümetin bu davaya verdiği önemin bir göstergesi de basını 7 eylüldeki duruşmaya çağırması pldu. Mahkemeye gelen basın mensuplarına ertesi gün basılmak üzere, elden 34 sayfalık iddianame dağıtıldı. Iddianamede sanıklann anayasa ilkelerini ihlal ettikleri ve anayasaya aykın davrandıkları belirtiliyor. Ayrıca iddianamede sanıklann Turanizmi yukseltmeye yönelen hedeflerine varmak için örgüt kurduklarına dikkat çekiliyor. Güdülen amacın hükümeti devirmek olduğu belirtiliyor, özellikle Almanya'mn bu hareketlerin arkasında olduğu yabancılar arasında tahmin ediliyor. Almanya'mn bu hareketlerin arkasında olmasındaki amaç ise, Türkiye'yi Almanya'mn yanında savaşa sokacak duruma getirmek. Değişik Türk kaynaklan, ABD elçüiğine gerçekte panturanizm hareketinin genç hükümet üyelerinden de destek aldığını gösterdiler. Fakat panturanizm yanlısı güçlerin Almanlar tarafından verilen yardımın ne kadannın aldığını söylemek oldukça zor. Ama şurası gerçektir ki, suçlananlann birçoğu Almanya'ya geziler yaptılar. Şimdi Almanya'da olan ve suçlananlarla ilişkisi saptanan Nuriye lman da bunlara bir örnek sayılabilir. Güvenilir kaynaklar, ayrıca Nuri Demirağ'ın (bir Türk zengini, çok partili döneme geçildiğinde ilk siyasal partiyi kuran kişi) It «111 b« reoalled that the wldespre«d raıclflcalona of a taerat Turlclsh organlzatlon ".»vi.r as i t s obj»ctl¥a tha unlon of a l l reracm of T.^rklsl race and culture f l r a t bacam* kncwn to the panaral putlıc l a a t âprll aa tha rMult of a laa a'ilt for defar.ıtton of olMraotaı* l n s t l t u t a d bj dat>ahettln All a teaoluır and » r l t a r of raaıcal tendanjlea ln the r.or.serTatory of Kvule a t Ar.karı, aralnat Nihal Adalt, a n a t l o n a l l a t l c »Tltap. 1 W | cİTİl law s u l t m aalıad upon by a prnup *t atadanta »a the ocoa»lon for atarlnc an a n t l •Oaaaaatat daactutratlon and t h l s daaıcaatratlon ln tum «0B»lnM tb« Turklah loYarnment of the neeeaalty of taJclnf aoagUıanca o.* the apread of P«nTuranl»nl»c 14««B1S ft&d Mıaolat doctrinaa anoncr atudantt and a anall gromş ejf l n t a l l e o t u a l a . Kot only dl<3 the '"overtuıent bftka mmmt* dlaolplloary aeaauraa ln r*ap«rt to peraona uoonaotad v l t h tha danonatratlon i for » l a r r l s , the Dean ~'*• * * iF»af Hiatory and "eorraphy of ı » • auararilj dlaniasad frcr • ı pealtlon foT panalttlng a profeaıor in the "nlver7 to taka a croup of atudanta to the Ankara rallroad t l o n to (rraat KlbaJ Adalt wher. ha arrlyeJ ln Ar.kâaj ' h l t t r l a l ) but Praıldant Iconu found It expedlen*p 1 » *•' • •• "IT 19 on tha occıa.u» oı rof raolsa tnd Turanlanlan« (Refarance ia ma. eooBMtlon to tha ftıbaaaar'a tala'rama o . mi: CIA örgütünün savaştan hayli sonra kurulduğu biliniyor. ABD'de, yurtiçi istihbaratın yanı sıra, yurtdışı bilgi toplama işlemlerini c.avaş yıllannda FBI'nın yürüttüğü anlaşılıyor. Bu örgütün başında ünlü J.Edgar Hoover bulunuyordu. Hoover, Mayıs 1943'te Dışişleri Bakanı Yardımcısı Adolf A. Berle'ye resmi bir yazı gönderdi. Şubat 1943 tarihinde Türkiye'nin askeri gücu hakkında bilgi veren bu "istihbarat yazısı"da Almanların Balkanlar'ı işgalinden sonra Türkiye'nin 1.5 milyon insanı seferber ettiği bildiriliyordu. FBI'dan Türkiye raporu Türk ordusunun ulaşım, tank, hava olanaklan kısıtlıydı. Bunun sonucu ordu, ancak savunmada yararh olabilirdi. Vurucu bir gücün niteliklerini göstermesi kuşkuluydu. İkmal merkezlerinden ancak irkaç yüz "mil" öteye gidebilirdi. Türkiye'de her köyde 'gerilla' gnıplan kurubnuştu. Bir işgal durumunda gerillalar dağa çıkacaktı, orada yeterince yiyecek ve silah bulabilecek biçimde örgütlenmişlerdi. Şubat 1943'te Türkiye'de Amerikan ve İngiliz yapımı 20 tank bulunuyordu. Fakat daha sonraki günlerde ABD'den sürekli tanklar ve ağır silahlar gelmişti. Türk Hava Kuvvetleri, ABD ve îngiltere tarafından sürekli güçlendiriliyordu. Ancak, bu yardıma karşın Türklerin, havada Almanlar la baş edebilmeleri için daha çok uzun zamana gereksiniliyordu. Türklerin elinde altı filo Hurricanes ile Tomahavvks uçağı ile dört adet ABD yapımı Liberators vardı. Bunların dışında artık modası geçmiş Alman ve İngliiz yapımı uçaklara şahipti. Yaklaşık bin tane eğitilmiş pilotunun yanı sıra, 160 pilotu İngiltere'de eğitiliyordu. Donanmada iki iyi durumda destroyer ile iki yıl içinde Ingiltere'den alınan iki iyi durumda denizaltı. İ>n durumda olmayan sekiz destroyerin çoğu İtalyan kaynaklı. İki de daha önceki savaştan kalen kravuzör. 13 işe yaramaz eski model denizaltı... ABD Ankara Büyukelçisi Steinhardt, 4 Ocak 1944 günü gece yarısına doğru Washington'a acele bir telgraf gönderdi. Yedi satırlık İngilizce yazılmış bu telgraf, pek çok olayı anlatabilecek nitelikteydi... Metin kısaydı: "...Türk resmi kaynaklarından öğrendiğime göre bir ay içinde Genelkurmay Başkanı Maraşal Fevzi Çakmak'ın yerine General Kâzım Orbay getirilecek. General Orbay, 'müttefik yanlısı eğilimde' olduğundan Genelkurmay Başkanlığına getirilişi büyük ölçüde anlamlı..." Doğruydu. Mareşal Çakmak, Atatürk'ün silah arkadaşıydı. Atatürk'ten sonra Genelkurmay Başkanlığı görevini sürdürmüştü. Hatta o tarihlerde İsmet lnönü'nün, Atatürk'ten sonra Cumhurbaşkanı olmasında önemli eıkenlerden biri olarak adı geçerdi. Tutucuydu, bunun yanı sıra "klasik asker" tipiydi, hatta ilerleyen tekniğe açık olmadığı söylenirdi. İsmet Inönü, Çakmak'ı Genelkurmay Başkanlığından alırken özellikle birçok nedene önem vermiş olmalıydı. Çakmak'ın "müttefik yanlısı" olmadığını sadece Steinhardt dokundurmuyor, Batılı pek çok kaynak aynı yargıyı öne sürüyordu. İsmet Paşanın ordu tepesinde yaptığı bu "operasyon" önemli bir adımdı. Aynca gunün koşullarına da uygundu. 1944'lerde Almanların savaşı yitirdiği kabul edilmişti. Türkiye'nin Batıyla ilişkileri giderek artıyordu. Belki de İsmet Paşa, pek çok nedenin yanı sıra, Genelkurmay'daki bu değişimi, "müttefiklerden yana eğilimlere sahip bir başka askeri" işbaşına getirerek gerçekleştirmeyi istemiş olabilirdi. STEÎNHARDT1N TELGTLAFIABD Ankara BüyükelçisiSteinhardthn 1944'te Panturanistlerinyargılanması konusunda Washingtonh çektiği telgrafm mikrofilmi... panturanizm hareketleriyle gizli, el altından ve henuz açıkça saptanamayan bir bağlantısı olduğunu belirtiyorlar. Demirağ, Türkiye'nin çok zengin yurttaşlarından biridir, aynı zamanda Enver Paşanın ağabeyi, Nuri Paşa'nın da çok yakın arkadaşıdır. Bu ana bağlantı içerisinde İstanbul'da Ali thsan Sabis hakkında da bir dava açıldı. Ali lhsan Sabis, emekli generallerdendir. Elçiliğin mahkemeye çağnlanlardan ve daha önceden elde ettiği haberlerden çıkardığına göre, Sabis, 1920'de Atatürk'le kavgaetmiş. Sabis, rejime karşı kin beslemiş. Sabis'in, Hitler'in savaş harekâtını denetlediği ve yönettiği merkezi iki kez ziyaret ettiği rapor edilmiş, (Ali lhsan Sabis, 14 Mayıs 1950 seçimlerinde Demokrat Parti adayı oldu, seçilerek TBMM'ye girdi). Sabis, Mayıs 1944'te gizli polis tarafından gözaltına alındı. Resmi makamlardan ve müttefiklerden yana yayın yapan gazetelere, suçlayıcı yazılarla saldırmaktan suçlanıyordu. Böyle bir durumda Sabis'in panturanizm hareketiyle ilgili olduğunu kamtlayacak delil yok. Fakat elçiliğin bir Türk gizli polis memurundan aldığı kesin istihbarata göre Sabis, panturanizm hareketiyle çok yakından ilgiliydi." tmza; Laurence A. Steinhardt'tındı ve telgrafa şu not eklenmişti: "Zarf içinde bulunan listede suçlanan 23 kişinin adları vardır". (798 sayılı telgraf). Listeyse şöyle: "Reha Oğuz Türkkan, Nibal Adsız, Zeki Velidi Togan, İsmet Taralürk, Zeki Özgür, Cihat Savaşver, Hamza Sadi Özbek, Fehiman Altan, Necdet Sancar, Orhan Şailt Gökyay, Hikmet Tanyu, Fethi Tevet, Alparslan Türkeş, Cebbar Şenel, Sait Bilgiç, Cemal Oğuz Öcal, Fazıl Hisarcıklı, Muzaffer Eliş, Hüseyin Naraık Orkun, Hasan Ferit Cansever, Saim Bayrak, Vusuf Kadıgil. VEFALILAR! Lisemizin 115. yılı, 5 Nisan 1987 pazar günü saat 14.30'dan itibaren okul salonlarında kutlanacaktır. Bekliyoruz. VEFALILAR DERNEĞİ SİRİCFK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle