Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/2 OLAVLAR VE GÖRÜŞLER lanmız ve hekımlerimizin bu son yasa taslağı üzerinde enineboyuna tartışmaları gereklidir. Bu gereğın iki önemli nedeni vardır. Birinci neden, sağlık alanının gunubirlik yasa, tuzük ve yönetmelik değiştirmekle duzenlenemeyeceğı, tersine, giderek daha da bozulup karmaşıklaşacağıdır. Ikinci neden ise hukümetçe hazırlanan, Sağlık ve Sosyal Işler Komisyonu'nda tartışılmakta olan taslağın, onemli değiştirmeler ve duzeltmeler yapılmazsa, ulkenin sağlık ve sağlık yonetimi sorununu, bugunkunden de geriye goturebileceği gerçeğidir. Bizim bugünkü yazımız 14 marta ayrıldığından, taslağa ilışkın göruşlerimizi bir başka yazıda ozetlemeye çalışacağız. YENt ATATÜRKÇÜLER Tıp fakultelerini bitiren genç meslektaşlanmızın "ülkemizin gerek duyduğu bilgi ve becerilerle donatılamadığı" yaygın bir eleştiridir. Bazı bireysel olgularda bu eleştırı haklı bülunabilir de. Bazılan ulkenin sağhk sorunlarına gore yetişmediği öne surulen bu genç hekimlerin, pek buyuk bir yuzdesinin gerçek Atatürkçu olarak yetiştikleri gerçeği de akılda tutulmalı. Bu noktada, hasta bir kişiye Ataturkçu bir hekimin bakmasının ne yaran olabilir biçiminde bir soru akla gelebilir. Ataturk'ün "ülkemizi çağdaş uygarlık duzeyinin ustune çıkaracağız" sözunden yola çıkan Türk Tabipleri Birlıği, yetersizliklerı az ya da bireysel de olsa, hekimlerin bılgi ve beceri duzeyinı çağdaş hekimlik duzeyinin uzerine çıkarmanın çalışma ve planlarını yapmıştır. Hekimlerin bu tur eksıkliklerını gıdermek amacı ile, ulkemizdekı 35 bin hekime, her iki ayda bir 16 buyuk sayfalık bir bulten, parasız olarak gönderilmektedir. Bunu çok yakın bir gelecekte, her uç ayda bir çıkacak, Batılı düzeyde 'Toplum ve Hekim' adı verilen bir meslek dergisi izleyecektir. Hekimlerin gerçek Ataturkçu olmaları bir bilimsel zorunluluktur da. Çünku Atatürkçuluk bilimseldir. Çağımızda, bilimsellik dışı bır hekimliğin uygulanamayacağı ise, ortada bir gerçektır. Oysa Ataturk'ün, sağlık politikalarımıza yon verecek sozleri çok azdır. Soylemek olanaklı ise Atatürk sağlığı, sağlık politikalarını hekimlere, özeUikJe de Dr. Refik Saydam'a bırakmıştır. Bunun ne denli sağlıklı bir yaklaşım olduğunu, yakın geçmişimizdeki, her konuyu bildiğıni sanan, bu arada sağlık konulannı da içinden çıkılmaz duruma getiren politikacılanmızı ammsadığımızda daha iyi anlıyoruz. Ataturk, teknokratlannın yardımı ile, koruyucu hekimlik hizmetlerine en buyuk onemi vermiştir. Öyle ki, O'nun çağmda Kastamonu Frengi Savaş Hekimi'nin bir ayda aldığı ucret, Başbakan'ın ücretinden daha çoktu. Kuşkusuz, bir hizmete verilen onem, bu hizmeti yürutene ödenen ödenekle ölçulmez. Ancak, odenen odenek de, önemli belirleyicilerdendir. Ataturk'ün cumhuriyetinde sağlık hizmetleri, devletin başta gelen görevlerindendi. (Sıtmayla, trahomla savaşımdaki basanlar ve daha niceleri, bu görevin ciddiyetinin örnekJeridir.) Gunumuzde böyle olduğu soylenebilir mi? MESLEK ÖRGÜTLERt ÖzeUikJe belirtmek gerekır ki, tıp meslek örgutlerinin temel gorevlerinin başında, halk sağlığını yuceltmek gelmektedir. Meslektaşlarımn yararlannı sağlamak ikinci sırayı almaktadır. Oysa, tüm siyasal iktidarlar, meslek örgutünun bu görevlerini yerine getirmek istemlerinden hoşlanmamaktadırlar. Belki başkaları gibi onlar da, bildiklerini yapmak ıstemektedirler. Ancak, gunluk politika ile sağlığın gerekleri, sıklıkla uyuşmamaktadır. Guç politikada olduğu ıçin de, halk sağlığı hemen her zaman zararlı çıkmaktadır. Burada, altını çizerek bir gerçeğı belirtelim. Sağlık, güncel politikanın dışında olması gereken ilk konudur. Çunku insanlar, hangi politikaya inamrlarsa inansınlar, insanlar gibi hastalanır, insanlar gibi ölurler. (Sağlık işi de politikaya dayanır ama guncel politikaya değil. Bunu bir başka yazımda açıkça belirteceğim.) 14 Mart, ülkemizde, yalnız hekimliğin Batıhlaşması anlamına gelmemektedir. Hekimlerin uğraşı alanları insanlar, toplumlardır. Bu bağlamda, bu tarih, insanlarımızın ve toplumumuzun da Batıhlaşması anlamını taşımaktadır. Çağımızın anlayışına göre hekim, hasta ınsanları sağaltan (tedavi eden) değil, insanların hastalanmalarım onleyen kişidir. Bu anlayış hekimin halkın içine girmesi sonucunu doğurmaktadır. Başka bir anlatışla, halkla hekim, halkın, toplumun ve bireylerin sağlıklarının korunması ve sağlık duzeylerinin yükseltilmesi için el eledir. Nerede mi el ele? Doğaldır ki toplumun içinde. Hekimlerin temel görevi, tumu ile ınsanlara yönelik olan insan çabalarını olumlu ve insancıl yöne çevirmektir. İnsan onuruna yaraşan, işkencesiz, açlığın bulunmadıgı, her insanın kendi yeteneklerini geiiştirebOdiği, topluma üretken bireyler olarak katılabildikleri bir ortamı yaratmak, bunlar için elinden gelen her çabayı harcamak, hekimlerin asıl gorevleridir. Hekim insanı \aşatan. >aşatabilmek için elinden geleni >apan bir gore\lidir. Bu görevlerini ne denli başanrsa, o denli saygı gorecektir. Hiçbir meslek kendiliginden saygın olamaz. Saygıvı, uygulamalanyla kazanır. Hekimlik meslegi de, yukanda açıklamaya çalıştığımız çizgide gittiği surece, halkımızdan gereken saygıyı görecektir. Halkımız, hak edenden saygısını hiçbir zaman esirgememiştir. Yeni 14 Martlar'da, halkımıza daha etkin sağlık hizmeti sunmak ve daha çok saygınlık kazanmak dilegiyk... Hekmılerimiz ve Yurda Hizmetlerî... 11 ı 14 Mart, ülkemizde, yalnız hekimliğin Batıhlaşması anlamına gelmemektedir. Hekimlerin uğraşı alanları insanlar, toplumlardır. Bu bağlamda, bu tarih insanlarımızın ve toplumumuzun da Batıhlaşması anlamını taşımaktadır. Çağımızın anlayışına göre hekim, hasta insanlan sağaltan ftedavi eden) değil, insanların hastalanmalarım önleyen kişidir. Bu anlayış hekimin halkın içine girmesi sonucunu doğurmaktadır. PENCERE 14 MART 1987 Bir Sol Partinin Programı Oluşuyor Doç. Dr. NEVZAT EREN Halk Sağlığı Uzmanı Ülkemizde Batılı anlamıyla hekimlik uygutamalanrun başlaması uzerinden tam 160 yıl geçti. Bu 160 yıl içinde tıbbiyeliler, halktan ve devletten yana olan her girişimin ya başında, ya da etkin olarak içinde bulunmuşlardır. Bu açıklamayı "bir kutlama gününün coşkusu içinde söylemiş" övucu sözler olarak almamak gerekli. Hekimlerin her zaman halktan yana oluşlannı, birkaç örnekle açıklamanuz gerekiyor. İTTtHAT VE TERAKKİ 1899'da Tıbbıye'de (Kuruluş: 14 Mart 1827) bir gün. Bir ilkbahar gunü. Okulun bahçesinde Diyarbakırlı lshak Sukutî ile Erzunımlu Ibrahim Temo, vatanı kurtarmak için ne yapmak gerektiğini tartışıyorlarmış. Yanlanna Bakulu Huseyinzade Ali gelmiş. Bir zaman dinlemiş ve dernek kurmaktan başka yol olmadığını söylemiş. Ibrahim Temo sormuş, nasıl kurulur boyle bir dernek, diye?.. Huseyinzade çevresine bakınmış... Abdullah Cevdet, bir sıraya oturmuş, kitap okuyormuş. Şu, Arapkirli ile sen konuş, demiş. Sonra tek başına, dalgın dolaşan Kafkasyalı Reşit'i göstermiş. Ben de Çerkesoğlunu razı ederim, dernek kurulmuş olur diye konuşmuş. Hem de kurulmuş dernek. Bu, tttihat ve Terakki Derneği'dir. O'nun halktan ya da devletten yana tutumunu yargılamak değil kuşkusuz amacımız. Ancak, Osmanh tmparaîorluğu'nun son 25 ydına damgasını vuran, Atatürk ve Inönü'nun de üye oldukları bu derneği tıp fakültesi öğrencileri kurmuşlardır. 16 Mayıs 1919 günu, hekimlerin ilk onemlı, yurrsever tarihidir. Bugun, Izmir'de "Zito Venizelos" (= Yaşasın Venizelos) diye bağırmayan bir binbaşı hekim, yayılmacı Yunanlılarca öldurulmuştur. Venizelos öldu. Ancak, adını bilmediğimız bu meslektaşımız içimizde yaşıyor. 16 Mayıs 1919 akşamı, ölen meslektaşımızın bedeni henüz soğumadan, lstanbul'dan Samsun'a doğru yola çıkan Bandırma Vapuru'nda 9. Ordu Müfettişi Mustafa Kema] Paşa'nın yanında, Dr. Refik Saydam ve Dr. îbrahim Tali Beyler de vardı. Onlar, Kurtulus Savaşı'nı başlatan bir avuç yurtseverdiler. Mustafa Kemal Paşa'nın yolu, Samsun'dan, Amasya'dan, Erzurum'dan Sıvas'a geldi. Orada da bir toplantı, Kongre yapıldı. Bir genç, tıp fakültesi oğrencisi bir genç, kürsuye çıktı. Manda yönetimine karşı çıkan Mustafa Kemal Paşa'ya şöyle seslendi: "Paşam. eger siz raandaya karşı çıkmasa idiniz, biz size karşı çıkardık." Bu örneklerden, sözü uzatmadan hemen gunumuze gelmek istiyorum. Adı ister devlet hizmeti, ister zorunlu hizmet olsun, 1980'li yıllarda halka doğru başlatılan yeni bir hizmet uygulanışına öncü olarak da, yine hekimler seçilmi$lerdir. Bu uygulamayı ne yerinde, ne de haklı bulduğumuzu belirtmemiz gerekli. Ancak yine de, zorlayarak da olsa, en sonunda halka bir hizmetin gitmesi soz konusu olduğundan, mesleğimizin önculüğu konusunda bir "kıvanç payı" çıkarabilirdik. Bu sözlerimizi, zorunlu hizmet uygulamasının önemli ölçud<* aksayan yanlarını gormezden gelmek biçiminde de algılamak gerek. Kuşkusuz, sayısı belirsiz eksiklik ve aksamalar üzerinde, meslek örgutumuz olan Türk Tabipleri Birliği önem ve öncelikle durmakta, çözümler konusunda yetkililerle anlaşma sağlamaya calışmaktadır. Ashnda "zorunlu", ya da eski soyleyişle "mecburı" sözcükleri sevimsiz sözcuklerdir. Hekimlerin halktan yana önculuğünu anımsayıp, onlan ulke duzeyine "özendirici onlemlerle yaymak" en doğrusu olacaktı. Bu fırsaı. ne yazık ki kullanılamamıştır. Ancak, bu fırsatın geçmişte kullanılamaması, gunumuzde de kullamlamayacağı anlamına gelmemelidir. Gunumuzde yasama organında tartışılmakta olan, basının koyduğu adı ile "Sağlık Çerçeve Yasası" ile bu olanak sağlanabilecektir. Ancak, aydın Ülkemizde belirteyici bir siyasal olay yaşanıyor; sol kesimdeki bir partinin programı, Türkiye tarihınde ilk kez, enine boyuna ve dipten doruktan bir çalışma sürecinde hazırlanıyor. • Parti programı yazmak, hem çok kolay hem güçtür. Kolaydır, çünkü çağımızdaki bütün siyasal akımlar gibi parti programları da evrensel nitelikler taşırlar; liberal, tutucu, sosyal demokrat, sosyalist, komünist partilerin programları sınır ötelerinde de üç aşağı beş yukarı birbirine benzerler. Güçtür; çünkü Türkiye gibi çıkmazlan derin, çalkantılan büyük, bunalımlan yoğun, hızlı değişen bir toplumda halk tabanını kavrayıcı bir parti programı yazmanın zorluklan azımsanamaz. SHP şu günlerde boyle bir uğraşı içindedir. • Cumhuriyet Halk Partisi, yeryüzünde kuruluşu en özgün partilerden biriydi. 1922 yılında Ataturk'ün kurduğu parti halkçılık ilkesine dayanıyordu. Sıvas Kongresi ilk kurultay sayılmıştı. İkinci geneJ kongre 1927'de Meclis salonunda açıldı. Atatürk "Söy1ev"\m bu toplantıdaokudu. 1931'de6 temel ılke benimsendi. "Cumhuriyetçilik, miUiyetçHik, halkçılık, devtetçitik, laMk, devrimcüik" daha sonra anayasaya da geçırildi. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra sosyal devlet kavramı Bath da anayasal düzenlere dönüşmüştü. 27 Mayıs, Türkiye'de bu gelişime koşut bır dönemeç oldu. 1965'te inönü CHP'nin bir sol parti olduğunu açıkladı. Dönüşüm durmadı. 1976 kurultayında partinin demokratik sol nrteliği yeni programına yazıldı. 12 Eylül 1980'den sonra CHP kapatıldı. • * • EVET/HAY1R OKTOf AKBAL KTE4P/YAYIN ERBtLÎUŞALP Ancak bir partinin kapısına kilit vurulduğu zaman, örgütün toplumsal ve halk dokusu buharlaşarak göğe yükseimez, CHP'nin kapatılması, yalnız parti örgütünde değil, parti dışındaki en geniş sol kesimde genış tepkilere, sarsıntılara, silkelenmeye; belki de bir bılinç birikimine yol açmış olabilir. Bu bakımdan SHP'nın mayıs ayında yapılacak tüzük ve program kurultayı, Türkiye'deki toplumsal gelişmenin bir sınavı niteliğini de taşıyabilir. Ülkemizde şimdiye değin (sağ ya da sol) bütün parti programları hep çatıda hazııianmış, dorukta yazılmış, bir ya da birkaç kişinin kaleminden çıkmıstır. ilk kez değişik bir yörrtem deneniyor. SHP'nın yeni programını önce bir komısyon taslak biçiminde ortaya koymuştur. Taslak şimdi MKYK'de tartışılmaktadır. Bundan sonra ortaya çıkacak metin, bütün Anadolu'ya dağıtılacak, örgüt birimlerinde tartışmaya açılacaktır Taban, programı oluşturmada ve düzenlemede, önerılerini hazırlayacak, katkılannı belirleyecektır. Ortaya çıkan sonuçlann harmanı, mayıs kurultayında sonuç belgesine bağlanacaktır. Anadolu solcuları, olayın önemı ile orantılı bir çalışmayı ortaya koyabilirlerse, Türkiye'de toplumsal bilinçlenmenin ivmesiyle bağıntılı, halkın istem ve özlemlerıne dayalı bir sol parti programı aşağtdan yukarıya doğru oluşabilecektir. •k "Bu Kaçıncı "ön seçim yan seçim arka seçim a/f seçim ust seçim ara seçim alo seçmen aJo halk alo sürü alo saytn hırsız sensin sürü toz duman emek soygun sömürü hırsız ticaret micaret cinayet alo polis molis yargıç margıç alo hukuk mumuk bu kaçıncı ata." Ali Yüce'nin bir şiiri: "Bu Kaçıncı Alo?" Eski bir dergiden kesmiş saklamışım. Sakla samanı gelir zamanı derter ya, tam da gününde karşıma çıktı. Bu kaçıncı alo? evet bu kaçıncı sesleniş? unce topluma, sonra geleceğe... Hep yazıyor, sesleniyor, soyteniyoruz, bu gidiş gidiş değil, bir şeylerin değişmesi, insan gücüyle, kafa gücüyle değiştirilmesi gerek. Kaçınılmaz bir şey bu. Değişmeyen bir toplum, yerinde de saymaz, gerilere duşer. Düştüğümüz gibi!.. Günterdir Uğur Mumcu'nun yazılannı okuyorum. Hepsini az çok biliyorum, ama yine de şaşmamak elde değil. Nasıl yaygınlaşmış, bile bile, goz yuma yuma nasıl yaygınlaştınlmış gericilik akıntıları... Akım demek içimden gelmiyor bu tür çağdh şıltklaral Belirli bir düzey yok, belirii bir düşünce sağlamlıgı yok. Adamlar tutturmuşlar, Hazreti Muhammed günlerinin gerçeklerini, arayışlarını, ortaya konmuş yasalannı, belirli bir düzeni Peygamberin getirdiği, yeni, değişik o gunün koşullannı aşan, buyük bir değişimin başlangıcı olan bir düzendi yirmi birinci yüzyılın eşiğindeki Türkiye'de yerteştirmeye, benimsettirmeye çalışıyortar. Peygamber bugün gelse ne derdi? Benim bıraktıklarımı, benim istediklerimi harfi harfine yaşatın, o yolda yürüyün mü? Yoksa çağın gerçeklerine uygun bir değişik düzenden yana mı olurdu? İyi yaptı Mumcu bu karanlığı yırtarak, her türiü gericilik kaynaklannı, hem de kendi ağızlarından ortaya doktürerek... unce doğrusu ya biraz gereksiz bulmuştum, neye yarar bilmem hangi hocanın, efendinin saçma sapan gorüşlerini topluma duyurmak, demiştim. Onların ıstedikleri de bu değil miydı? Binlerce kaset yoilayarak topluma duyurmaya çalıştıkları gorüşleri, biz gazetemizde kendi elimizte yaygınlaştınyorduk! Ama sonra gerçeklerin aydınlık bir konuma getirilmesinin daha yararlı olduğunu gordum. Gerçeklerı iyi bilmezsek onunla nasıl savaşınz? Ali Yücel şöyle sürdürüyor: "Parti marti seçim koltuk hazinefökuz bostan samanlık sayın fare/alo şey be daha nasılsınız alo/kurt köpek leş karga sayın sinek/yuce pariamento demeç memeç önerge/gensoru sayın hırsız alo körebe/bilimse! deyyuz iktisadi pezevenk/aract tefeci mefeci sayın mülkiyet/alo yargıç margıç bu kaçıncı dilekçe." Şu günlerde SHP'de kıyamet kopartılryor. Neymiş, MKYK'den on iki üye bir "önsöz" taslağı hazırlamış. Bunda ne deniyor? Türkiye emperyalizmin kıskacındadır. Emperyalizm ordusu ile değil, ürünteri, şirketleri sermayesi ile yurdumuzu işgal etmek(Arkası 11. Sayfada) CÜMHDRİYETÎN Yeni Çıktı... Biitiin Kitapçılarda BÜST BEILJ3E UĞUR MUMCU İNKILÂP Şimdilik olay, gerek siyasal yaşamda, gerek başında yeterince değerlendirilemiyor. Çünkü iç ve dış siyasada bunalım sürecine girilmiştir; güneydoğudan Ege Denizi'ne, Avrupa Paıiamentosu'ndan Amerikan Kongresine, piyasa yaşamından hükümetin tutumuna dek en olumsuz boyutlarda haberler gazetelerin birinci sayfalannda bırbiri ardına patlamaktadır. Ancak bu çaJkantı ortamında, sol hazııiığını yapamazsa, önünü aydınlatamazsa, örgütünü pekiştırıp bütunleşmeyi saglayamazsa, Türkiye sürüklenir gider. * SHP'nin programı; geçmiş ile gelecek, ilkeler ile pratik, özlemler ile gerçekler arasında dengeyi kurabilecek midir? Bu soruların yanıtları birkaç ay içinde somutlaşarak ortaya çıkacaktır. \ALCIN YAYINLARI kemal anadd 12 EYLÜL GtlNLERİ Ankara Cad. Konak Han No 43 Cağaloğlu IST 527 69 69 • 512 59 84 KonvrSokak N o . 4, Kızılay / ANKARA TEKIN YAYINEVİ Dost Dağıtım, Bayındır Sokak No: 14 Kınlay/Ankara Tel: 32 4« 68 İNŞAATÇILAR, MUHASEBECILER, MALİ MÜŞAVİRLER, ŞİRKETYÖNETİCİLERİ BEKLEDİĞİNİZ KİTAPLAR ÇIKTI Gün Dogarken Bülbül Susar Çevıren:Okay Gonefisin TlCARETŞIRKEUERfMUHASEBCSI VERGILENDIR1LMESI HUKUKUVEMEVZUAT1 Sokru K1ZILDT Sa¥g*ı EYUPGHIER anonm k c nomanckt « INŞAATMUHASEBES1 VERGILENDIR1LUES1 MEVZUATI ve ÖLÇUMLENMES1 ruhaseue ktoflağfflmnaa ge««ş o m * «c JOtantfMaMttyer 19C7 y n a ai sjn u a LjtcsBezCfl i96"Baslı S*ÛOTL Vwgı Kanunlarına Gore ÖRNEKLERI YL£ DCFTER TUT1IA U«a. A a m n nsa « da» U <• lUkin m m a pn a ltunı> « j n u b n n ocçuT*Msı»nıi(gdM ti^e Karvu yoraBneNüef « } nt wr*nav ButaOpsaoace AYLIK POPULER DERGİ AçıklamaİHJçtıhatlıSOSYALStGORTAUR KANUNUVEUYGULAMASI o n e o cMar e Manço esasna ocre oe^e l k l i 3rneWff venteretı gostonkns ayrca l*f f* TEKNÎK Bu sayıda TÜBITAK Türkiye Ekonomisi ADAM YAYINLARI Buyukdere Cad L'çyol Mevkıı No 57 Maslak 80670 Istanbul r SaA Kreınc u««rt» t I.A>I«>.M W»""O •mMB^* SMB U M M VfcfgıUygulamasm«ıştdn M U K T E Z A L A P M DANISTAYKARARLABI MART SAYISI ÇIKTI •k Yaşayan Fosilin Öykiisü • Canlı Oluşumunun İlk Maddesi Hangisi? + Tünel Olayı Mikroskobu • "Efendim'e Söyleyeyim" • Güneş Sistemimizin Volkanlar Diyarı: 10 • Doğadaki Kuşları da Besleyelim •k Yaşam Çizgimiz • Enerji Kaynakları ve Ülkemiz • And Dağlan'nın Tarih Öncesi Kadınları • Manik Depresyon ve Yaratıcılık + Ulusal Gözlemevi Yer Seçim Çalışmalan Aynca Her Ay Olduğu Gibi K JOlâ 3ek Kıirürmar ^ 9 Usu Kaima Değer Veras« «c tn» . . E a , , 03mp * 9 « le 6183 5ay> K*uia tov I9HC '9eTdoni!n<mı*te2a<a0nsayiu>aiBni>|vv«*T<sıMu< ~ D ^ VerghMUHASEBE VC HUKUK KtTAPlARItrDA YtyınevmBdcn ÖZCANERTUNA •<<? Finansal Kurumlar Tüm öğretmenJerin demokratik sesi ÖuemöılstemeAdrraı 14 W 34 35 97Ytm^nır'Ankjra AB E CE Mart 1987 12. sayısı çıktı Dltmust AMATÖR BALIKÇILAR SUALTı SPORCULARı WıNDSURFÇÜLER • t N l ZCI Nı N Ayhk egitim kiiltür ve sanat dergisi KİRALIK EŞSİZ İŞYERİ BEBEK'TE Anacaddede 4 katlı bına T»l: 158 68 67 • 68 Halit Çelenk, Muzaffer Sencer, Hamdi Konur, öner Yağcı, Nihat Aksoy, Ahmet Ince, Fakir Baykurt, Hasan Gürkan, Mehmet Koç, Kemal Ateş, Mehmet Cimi. Ataç Sokak 27/5 Yenışehır / ANKARA Posta Çekı Hesabu 21 29 11 Yıllık Abone 4000 TL. Tel: 32 05 74 MART 1987 W '^SAYI:35 "DenizdeveEvinizde" y j ; sma adresı AcoaOomCjc Sjk,;j»*:ı Kjvjülı S<* CengızApl D 'B KJdlkOy IST TM 339 3107 * Bilim Damlalan * Biigisayar Kulübü * Gıda Günlüğü * Bilim ve Spor * Düşünme Kutusu * Satranç Dünyası BAYINIZDEN SORUN