19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHUR/YET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER makta sakınca görmemiştir. Devletin yönetimi, devlete ait kurallarla değil şirketlere ait kurallara göre yürütülmek istenmiştir. İktidarda kalma hırsı ile kendilerine oy vermeyen Kırşehir ilini de ilçe haline koyan feodal zihniyet, bardağı taşıran son damla olnıuş, 27 Mayıs 1960 tarihinde silahlı kuvvetler iktidara el koymuşlardır. Bu ara rejim döneminde yapılan 1961 Anayasası, titizlikle siyasal partilerin ezici çoğunluğa dayanarak demokratik düzeni oligarşiye döndürmemeleri için oldukça duyarlı bir çaba göstermişlerdir. Bu anayasa da üç devlet gücü için rijit (katı) ayrılık esası ilkesini getirdiği gibi Habeas Corpus (kanunilik ilkesini) korumak için özerk birçok anayasal kuruluşları da ithal etmiştir. Ayrıca dördüncü kuvvet dediğimiz basın için, sendikal haklar ve dernekler için anayasaya koruyucu hükümler koymayı da ihnıal etmemiştir. özellikle iktidarlar tarafından kamuoyunun kitle yayın araçlan ile yanlış istikamette oluşturulmasını önlemek üzere de bu müesseseleri sahibinin sesi olmaktan çıkarmak üzere özerk ve ulusal kuruluşlar durumuna getirmiştir. DEMOKRATİK HAKLAR KORUNAMAYINCA Bütün bu önlemler yazık ki rejimin yozlaştırılmasını kollayıp koruyamadığı için 12 Mart 1971'de silahlı kuvvetler tarafında seçimle iktidar olmuş olan hükümete verilen muhtıradan sonra ara rejime girilmiştir. Bu hükümet döneminde 1961 Anayasası'nın 13. maddesinde temel haklara ait metin değiştirilmiştir. Eski maddede kamu düzeni ve kamu yararı bakımından temel hakların kanunla değiştirilebileceği ve ancak bu temel hakkın özüne dokunulamayacağı ve içeriğinin değiştirilemeyeceği koşulu maddeden çıkarılmıştır. Bununla, bireylerin tüm temel haklarının anayasal güvencesi ortadan kaldırılmıştır. Bilinçsiz ya da kasıtlı yapılan böyle bir madde, hukuk bakımından manevi unsurdan (etique) yoksun, yapay bir kanundur, adil vc kalıcı olamaz. Kanun yapımı teknik bir husustur ve aynı zamanda yürürlükte bulunan öbür yasalarla catışmaması mantıkh olması amacının saptırılmaması zorunludur. Böyle olmazsa hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü korunamaz. Bu dönemi izleyen 12 Eylül 1980 yönetiminde çıkarılan anayasa ve yasalar aceleye getiriimiş, kamuoyuna açık tutularak eleştiriye sunulmadığından gerek içerde ve gerek dışarda elle tutulabilen rejime söz getiren rahatsızlıklara neden olmuştur. Omeğin 1982 Anayasasının yasaklar dışında ayrıca 2820 sayılı seçim kanununda taşıdığı bir hükümle bir siyasi parti oluşurken bünyesine eskiyi anımsatacak miktarda partililerden alınmaması hükmü son derece yapay olmuştur. Eskiyi anımsatmamanın ölçüsü nedir? Bunu objektif bir ölçüte bağlamak mümkün değildir. Yasanın bu maddesi de (etique) manevi unsurdan yoksun, yapay bir maddedir. Ayrıca egemenlik kayıtsız şartsız ulusa ait olduğundan seçme ve seçilme hakkının yasaklarla ya da belirsiz ölçüdeki kimseleri de içine alan haktan yoksunluk hem de sürekli hükümler halinde yasalaştırılamaz Başka bir örnek anayasanın 84. maddesidir. Bu madde partililerin gömlek değiştirir gibi parti değiştirmelerini önlemek üzere getiriimiş ama hiçbir dönemde olmayan bir enflasyona yol açmıştır. Hatta "kanuna karşı hile yapılıyor" diye, dava konusu olmuştur. Güçler tablosundaki dengesizliğin başka bir örneği de bütçe görüşmelerinde görülmüştür. Bütçenin yalnız bir yönü (o da eksik olarak) gelirgider kısmı bütçe komisyonunda ve genel kurulda görüşülmüştür. Iç ve dış borçların kendileri ve faizleri görüşme dışı tutulmuştur. Çeşitli ve trilyona baliğ olan fonlar kullanılma yetkisi sadece hükümetin bilgisi altında kalmıştır. Bütçenin mali yönü kadar her bir bakanın baicanlığına ait ve hükümetin topyekun olarak icraatının bütçe dolayısıyle Mecliste görüşülüp denetlenmesi, Meclis için vazgeçilmez bir yetkidir. Bu bazen güvenoyuna kadar gider. Meclisin anayasayla beürlenmiş görevlerinin başında ilk ve köklü bir hak olarak yasa yapmak gelir. Oysa sayın Başbakan'ın ifadesine göre 354 yasanın kanıın kuvvetindeki kararnamelerle 207'sini biz çıkarttık denmiştir. Meclis ise buna karşılık 147 yasa çıkarmıştır. Bu demektir ki genel kural istisna, istisna kuralı ise genel kural durumuna dönüştürülmüştür. Vergi, resim, harç hususlarında, savaşa, banşa dair kararlarda yabancı askerlerin yurda gelişinde ve üslerde silahlı kuvvetlerin yurtdışına gönderilmesinde yalnız Meclise ait olan bu yetkilerin kullanılmasında da kısıtlamalar yapıldığı görülmektedir. Bütün bunlar devlet güçlerinin kullanılmasındaki dengeyi bozan hususlardır. SONUÇ Devlet yönetiminde büyük devrimler ve evrimler yaptık, yapıyoruz gibi hususları bir yana bırakıp sadece şu hususu korumak bile önemlidir. tngiltere'de 1679'da Habeas Corpus belgesi ile bireylerin temel hakları ve hükümetin yetkilerinin sınırları kesin olarak çizilmiştir. Bir lngiliz vatandaşı 24 saat içinde gözaltında tutulamaz, 24 saat içerisinde yargıç önüne çıkarmayan devlet memuru ve 24 saat içinde karar vermeyen yargıca ağır para cezası verileceği o tarihten beri geçerli bir kuraldır. Bizde 90 güne kadar gözaltında tutmak yetkisi veren bir yasanın çıkarılmış olmasını düşünmek, yasallık ilkesine ne derece saygılı olduğumuzun işaretidir. Kısacası demokratik rejimi korumak, üç organın devlet yeıkilerini dengeli biçimde kullanmasını sağlamak yani tek organ, tek işlev ve tek güç gibi hareket etmemek tam bir demokratik düzenin var olduğunu içte ve dışta göğsümüzü gere gere söylemek için yeterlidir kamsındayız. 9ŞUBAT 1987 Devlet Güçlerinin Kullanınıııtdaki Dengesizlik Kısacası, demokratik rejıhti korumak, üç organın devlet yetkilerini dengeli biçimde kullanmasını sağlamak (yani tek organ, tek işlev ve tek güç gibi hareket etmemek) tam bir demokratik düzenin var olduğunu içte ve dışta göğsümüzü gere gere söylemek için yeterlidir kamsındayız. CUMHURİYET'TE/V OKURLARA... OKAY GÖNE3SSİN Demokrasi lerde Cumhuriyet doğarken Türkiye bir devrim döneminl yaşıyordu. Başta cumhuriyet rejiminin benimsenmesi, laik atılımlar olmak üzere Atatürk devrimleri sırayla yasama geçerken yine Babıali vardı, tüm gazeteler yine buradaydı ve hep birlikte Atatürk devrimlerinin getirdiği çağdaşlık yönundekl adımların karşısındaydılar. Cumhuriyet ise tek başına kalmaktan çekinmedi, çağdaşlık yönünde açık tutumunu dirençle sürdürdü. Devrimci atılımlar döneminin ardından tek parti döneminin özel koşullarında da Cumhuriyet resmi gazete olmadı. Sonra çok partili rejim dönemi başladı. Cumhuriyet demokratik hak ve özgürlüklerin genişlemesinden yana oldu, bunların DP eliyle kısıtlanmasına karşı çıktı ve özgürlüklerin yeniden gelişini müjdeleyen 27 Mayıs'ı destekledi. Sonra 60'ların çalkantıları, toplumsal bilinçlenmenln dalgalan geldi ve 12 Mart noktalaması. Sonra toplumsal hareketlerin yeni boyutlar ve acılarla tüm ülkeyi sarması ve yine "demokrasi dur". Şimdi 80'lerin sonuna geliyoruz ve gündemdeki ana konu, bu kez belki her zamandan daha güçlü olarak ve tüm boyutlarıyla, demokrasi. Herkesin demokrasiyi savunduğu görülüyor, ama herkesin savunduğu bir başka demokrasi ya da kimileri gibi "kendi için demokrasi". Demokrasi kavramı, artık günümüz dünyasında tartışılacak bir kavram olmaktan çıkmıştır. Bugün evrensel bir demokrasi anlayışı yerleşmiştir, bu da slyasal boyutları özenle korunan, sosyal boyutları derinleştirilen çağdaş demokrasi anlayışıdır. Ve bu çağdaş anlayış kendi demokrasi hukukunu da getirmiştir. Bunlar artık hiçbir Batılı ülkede tartışma konusu değildir. Bu temel kavrayışta ülkemizde birliği sağlamış olmanın da uzağındayız. Demokrasi fikrinin başta siyasiler olmak üzere toplumumuzun çeşitli kesimlerlnde henüz bütün berraklığıyla kökleştiğini hâlâ söyleyemiyoruz. Peki bu demokrasi fikri, gerçek anlamıyla en geniş kesimleri nasıl kucaklayacak? Elbette öncelikle inançlı siyasal partilerin bu tikre içtenlikle sahip çıkmasıyla ve de bunun tüm yurttaşlara yaygınlaşmasıyla, yani gerçek bir "demokrasi eğitlmiyle". Bu eğltlmde siyasiler kadar önemli bir rol de basına düşüyor. Siyasilerl, devleti yönetenleri demokrasi adına denetleyecek olan ve her fırsatta demokrasinin erdemlerini vurgulayacak olan basındır. "Yalnız bana ve benim görüşlerim için demokrasi" diyenleri teşhir edecek olan basındır. Bunu gerçekleştlrebilmek için de basın, bilinçli olarak kendi kendisini sürekli "demokrasi eğitiminin" içinde tutmalıdır. Kendini ve gücünü yeniden değerlendirmiş bir basın, özlediğimiz demokrasinin gerçek güvencesi olacaktır. Cumhuriyefin 1986 yılı satış verilerinin bir yıl önceye göre çözümlemesi yapıldığında ilginç bir tablo çıkmaktadır. 1986'da ortalama günlük net satış 118.029 olarak geçen yıla göre 17.725 artış gerçekleşmiştir. Bu da % 17.6 gibi bir oransal artıştır. 9 ana dağıtım bölgesinin verileri tek tek ayrıldığında dağılım şöyle oluyor: Bölga 1986 günlük 1985» gört Artış oranı n«t Mtışı twk Istanbul içi 42.819 + 7.821 % 22.3 Ankara içi + 2.304 0,6 14.5 ' 18.136 izmir içi 7.891 + 1.046 % 15.2» *• Adana içi % 17.1 »Nf \ 1.655 + 242 Bursa içi 2.056 + 298 % 16.9 ' istanbul taşra 12.561 % 13 + 1.453 Ankara taşra 15.648 t 1.969 % 14.3 izmir taşra 8.074 + 1.186 % 17.2 Adana taşra 9.189 + 1.406 % 18 118.029 17.6 17.725 RAFET TÜZÜN As. Yargıtay Başkanlığı'ndan Em. H. Tümgeneral Devlet yönetiminin üç erkinde artan ağır işlev gasıpları, Uç erk (kuvvet) arasındaki mevcut ilişkilerde dengeyi bozarak, demokratik düzenin rayından çıkıp oligarşiye kaymasına yol açmaktadır. Şöyle ki: Tarihin akışı içinde olaylar zincirini incelersek, bu olgunun bir hastalık gibi periyodik süreler içinde tekrarına tanık oluruz. 19211922 yıllarında ilk kez şeriata dayalı devlet yönetimi, altı yüzyıl süren teokratik ve monark bir idare tarzından çıkıp egemenliğin kayıtsız şartsız rnillete ait olduğu anayasa ilkesi olarak saptanmıştır. O zamanın koşullan gereği "Meclis hükümeti" şeklindeki bu sistemde, yasama erki dahil hükümete ait yürütme olan (icra) ve idare kudreti de Meclisin bünyesinde alıkonmuş ve hUkilmet, Meclise tabi bir organ olarak kalmıştır. Devletin üçüncü erki yargı organı ve işlevi (fonksiyonu) ise bağımsız olan "adli, idari, askeri" mahkemelerine bırakılmıştır. Meclis hükümeti döneminde demokratik hayatın vazgeçilmez öğesini teşkil edcn siyasi parti, sadece C. Halk Fırkası'nın çekirdeği olarak mevcuttu. Bizzat idare edenlerin de kabul ettikleri üzere, devlet yönetiminin tek erk, tek organ ve tek işlev ağırlığı içinde yönetilmesinin, demokratik ilkeler bakımından tatmin edici sonuçlar vermediği görülmüştür. Yetkilerin sübjektif, taraflı kullanılması yanında, siyasi ve medeni seçim haklarının bireyler tarafından tam bir serbestlik ile kullanılamaması gibi daha da bir sürü sakıııcaların, toplumu oligarşiye doğru ittiği görülcrek, 1924 Anayasası ile yumuşak kuvvetler ayrılığına, daha doğrusu iş bölümü esasına geçilmesinin doğru olacağı kabul edilmiştir. Bu dönemdc yürütme organı, yasama orgaııının çıkardığı yasalara göre görevini yapmakta, fakat Meclis hükümetindc olduğu gibi yürütme ve idare kudretini kendinde saklı tutmuştur. Bu dönemin güç tablosunda ağırlık Mecliste olmakla birlikte erklerin tablosunda başlangıçta birinci dönemdeki gibi çarpıcı olmamıştır. tç ve dış güçlerin ve koşulların etkisi ile 1946'da çok partili bir sisteme geçilmiştir. Bu dönemde özellikJe, ekonomik alanda birtakım rahatsızlıklar ve sancılar da uygulamada kendini göstermiştir. Dışa açılamama, Türk parasını korumada aşırı ve tutucu davranışlar, Türk ekonomisini kısır bir sahaya hapsetmiştir. Otarşik ve korsalı bir iktisat sistemi olan bu uygulama, Türkiye'yi ve bireyleri azgelişmiş ülkeler içerisine itmiş ve yoksullaştırmıştır. lkinci Dünya Savaşı'nda savaşan devletlere tarım ürünlerimizi fiyat bakımından dikte ettiğimiz halde (bu nedenle Merkez Bankası kasalarında değerli dövizler toplanmasına karşın) bunlardan yararlanılması bilinememiştir. Bunun ardından kendini gösteren dış ödemeler dengesizliği ve bütçe açıkları, 7 Eylül 1947'de Türk parasının devalüe edılmesini zorunlu kılmıştır. 1950 mayısında çok partili seçimde yeni kurulmuş olan Demokrat Parti ezici bir çoğunlukla iktidar olmuştur. Toplum olarak büyük bir coşku ve umutla yeni partiye oylarıru veren bireyler, 1954'ten sonra beklediklerini bulamayınca umutlarını da yitirmeye başlamışlardır. 1957'de siyasi partilerin kısır kavgaları toplumu daha da tedirgin etmiş kendilerini iktidarda seçeneksiz (alternatifsiz) görenlerden yüz çevirerek 1950 seçimlerinde muteber görmedikleri C. Halk Partisi Genel Başkanına her gördükleri yerde büyük tezahürat yapmışlardır. Bunun nedeni, çoğunluğa dayanan iktidar partisinin, demokratik ilkelerden sapmış, devlet yetkilerinin kullanımındaki dengeyi bozmuş olmasıdır. Meclis hükümeti döneminde olduğu gibi, devlet yönetiminde üç erk, üç organ ve üç işleve ait yetkilerin kullanılmasındaki denge alabildiğine bozulmuş, keyfi tasarruf ve taraflılıklar demokratik rejimi oligarşiye dönüştürmüştür. örneğin vatan cepheleri kurarak... Kanıın egemenliğine ve eşitliğe ait müesseseleri yıpratarak, 1679 tarihinde lngiltere'de kabul edilmiş olan Habeas Corpus ilkesinden iz ve eser bırakmamıştır. Ve yine çoğunluğa dayanarak yargı erkine ait işlevi Yasama Meclisine alıp "15 kişilik bir kurul"a, bağımsız mahkemelere ait görevi yaptırmıştır. Meclis Dilekçe Komisyonu, kendisine yapılan müracaatlarda yürütmeye ait "yürütme ve idare kudretini" de kullan OKTAY AKBAL EVET/HAYIR M. Akifi İyi Tanıyalım OKURLARDAN İrtica KKTC'ye neden giremez? karşılaşmayiflarının nedenlerlni düşünmeye çahştım. Bunları şu ana başlıklarla özetlemek istiyorum: 1 KKTC'de "öğretim birliği ilkesi" ortadan kaldmlmamıs, Ortaöğrettm kurumlarında denge, "dinsel öğretim" lehine bozulmamıştır. 2 Kadını ve erkeği ile "Kıbrıs Türk halkı", Büyük Atatürk'ün daima özlemini duyduğu "çağdaf liaıı uygarhğından" etkilenmiştir. . 3"Ezan sesfeti"ne yanıtları ve camilere katthmlan pek seyrek de olsa, belli bir kültür düzeyine ulaşmıs olan Kıbrıs Türkü'nün, Atatürk'ün telkin ettiği "Türk milliyetçiliğinden (ulusal kardeşllkten)" kaynaklanan vatanseverlik duygusu çok gellşmistir. Bu ulusal blrllk duygusu Kıbrıs Türk halkının özgürlüğe kavuşabtlmestnin en önemll nedenini oluşturmuştur. (Burada belirtmeliyim ki, aynt özgürlük mücadelesi yapan Bulgaristan 'daki soydaşlarımız da, önceden daha çok ümmetçiliğe dayanan birlik stratejilerini değistirerek, "ulusal kardeşliğe" yönelmeleriyle önemli adımlar atmaya başlamışlardır.) KAFALAR1N, BRT (Bayrak Radyosu ve Televizyon Kurumu) yönetimine egemen olmalarına izin verilmemektedir. 6 BRT, Ktbns Türk halkının beyinlerini çürüterek, onları bir tür felce uğratacak bir yayın ilkesi izlememekte, özgür düşünceye, bilime ve sanata saygılı çağdaş bir yayın yapmaktadır. 7 KKTC, bağımsızhğına, toprak bütünlüğüne, laik Cumhuriyetine, Atatürkçülüğe " çok ağlrdille saldıran herhangi bir komşu ülkeye gereken yanıtı derhal verebilecek güçte bir "hükümet başkanına" sahiptir. tşte bu nedenlerle, IRTİCA, KKTC'ye asla giremez ve hiç bir zaman da glremeyecektir. METİN SEZülN AVUKAT, BURSA Geçenlerde, tstanbut gazetelerinden birinde "irtica KKTC'ye Giremez" başlıkh (Lefkoşa kaynaklı) küçücuk bir haber dikkatimi çekti. Mehmet Akif kendisi için şöyle yazıyor: Gazetenin muhabirine "Biz, "Safahat'ımda eğer şiir anyorsan arama." Atatürk'ün işaretiyle çarşafı Bir şair, koskoca bir yapıt ortaya koyuyor. Şiir diye yayımlı4 Kıbrıs Türk halkı attık. Bundan sonra gerilere yor. Sonra da yakın arkadaşı Mithat Cemal'e kitabı sunarken Müslümandır ve Tanrı'ya mi gideceğiz?" diye demeç böyle yazıyor: 'Şiir anyorsan arama!' Peki ne arasın bir şiir kiveren Kıbnslı Türkler, sonsuz inançlan vardır. Ama tabında? özgürlük mücadelesi yaptıklan Kıbrts Tütku laik bir kafa Tamamı şöyle o sungu dörtlüğünün: AıiAnim; ,!!.•>:. yaptstna sahiptir. Ümmetçi "Safahatımda şiir arıyorsan arama Yalnız bir yerl vardır ki dönemde Dr. Fazıl Hİ]£j]JCün qsin.JtincUerig.de „ değildir. Ulus olma harfndlr... göatorKufe yok, Hasta değil, Kahveliayır, hangisi mücadele ettiğini hatırlatarak, bilincindedir. ya? Üç buçuk nazma gömülmüş koca bir ömür hederl" "zamamnda Dr. Küçük 5 KKTC'de, Kıbrıs Bir konuşmalarında da Mithat Cemal sorar: "Şlirlerinlzl nlgericilere boyun eğmiş Türkü'nün özgürlük çin bastırmıyorsunuz?" Akif'in yanıtı şudur: "Değer mi?". olsaydı, bugün özgürlüğümüze mücadelesindeki başarısı, ".... Mehmet Akifi bugünkü kuşaklara 'Büyük bir Türk Şairi' olakavuşamaz, sö'mürgecilerin hactlar, hocalar ve Allah rak tanıtıyoruz. Bu yetmezmiş gibi bir de 'Büyük milliyetçi şair' isteklerine boyun eğmek Allah diyenler sayesinde diyoruz. Bunca önemli şairımizi, yazanmızı, en başta Tevfik Fikzorunda kalırdık'' demişler. olmuştur..."ya da ".... ret'i bir yana itip 1985, Tevfik Flkret'in ölümünün 60. yılıydı, Ulusumuz, bugün kapımıza Başörtüsü takan kimse anımsamadı varsa yoksa Akif'tir diye radyolarda, TV'lerdayanan gericiliğin uğursuz ve kızlarımızdan, füze yapanlar de, okullarda 'resmi' törenler yaptırıyoruz. Akif'in, Atatürk devsoğuk nefesi ile ürperirken, ve fatihler doğacaktır".... rimine karşı çıkan, bu yüzden Mısır'a sığınan, Ata'nın istediği KKTCdeki soydaşlanmızm türünden "kategorik ve Kuran'ı Türkçeleştirmek isteklerini yerine getirmeyen bir kişi böyle bir tehlike ile çağdışı" düşünceler üreten olduğunu unutuyoruz ya da unutturmak istiyoruz. Mehmet Akif büyük bir şair miydi? Şiirden anlayan kişiler bu görüşü benimseyemezler. Kendisinin de dediği gibi o, başarılı bir "manzumecidir" Aruz veznini başarıyla kullanmıştır. Halkın yaşamına dizelerinde genişçe yer vermiştir. Birçok şiire girmeyen konuyu dizelerine sokmuştur. Akif'in halkçılığı yadKeban Barajı gelir ortaklığı senetleri ve Kebanüymapınar Barajları gelir orıaklıgı senetlerinin gelir sınamaz. Ama bu, şimdiki arabesk şarkıların gerçekçiliği, halkpayı ödemelerinin baslayacağına dair ilan metni; çılığı gibidir. 2983 Sayılı Tasarrufların Teşviki ve Kamu Yatırımlarının Hızlandırılması Hakkında Kanun'un verdiği Mithat Cemal'in iş Bankası Yayınları'nda yeniden basılan yetkiye istinaden Başbakanlık Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı Idaresi Bajkanlığı tarafından ihraç edilen 'Mehmet Akif kitabını okurken pek çok ilginç olaya rastladım. Keban Barajı gelir ortaklığı senetlerinin dördüncU dönem, Keban ve Oymapınar Barajları gelir ortaklığı Mehmet Akif'in gerçek kişiliğini anlamakta bu kitap yol göstesenetlerinin uçuncu dönem gelir payı ödemelerine 9 Şubat 1987 Pazartesi gününden itibaren başlanacaktır. rici bir önem taşıyor. Bakın Mithat Cemal ne yazıyor: Keban Barajı A ve B tertibi gelir ortaklığı senetlerinin dördüncU altı aylık gelir paylarının ödenmesine "Akif, üç padişahtan Reşat'a kızıyor, Hamit'ten iğreniyor, Vah9 Şubat 1987 tarihinden itibaren Türkiye İş Bankası'mn bütün şubelerinde başlanacak olup, A tertibi senet hamillerine 7.893.370.905. lira, B tertibi senet hamillerine 7.206.990.826. lıra olmak üzere topiam dettin'e hem kızıyor hem igreniyordu. Mesela 'Vahdettin acemi 15.100.361.731. lira geir payı ödenecektir. Abdülhamit'ti. Mesela "Bu Sultan Raşat'ı Abdülhamit ne diye Keban Barajı gelir ortaklığı senetlerinin dördüncU altı aylık döneme ait gelir paylarının senet tertip ve otuz sene hapsetmişti. Sultan Hamit'in yerinde ben olsaydım boynuna bir ip takar, sokak sokak gezdirir, 'benden sonra bu küpürlerinc göre miktarlan aşağıdaki gibidir. Keban Barajı A tertibi G.O.S. Keban Barajı B tertibi G.O.S. adam padişah olacak' derdim. Abdülhamit'e gelince..." Küpürii (TL) <Vsi Miktan (TL) KUpUrtt (TL) %'sl Mlktan (TL) Akif, Şair Eşref'in Abdülhamit için yazdığı şu dörtlüğü çok 50.000 39.4669 19.733 50.000 36.035 18.017 severmiş: "Besmele guş eyleyen şeytan gibi Korkuyorsun 'Huf 36.035 39.466 100.000 36.035 100.000 39.4669 dese bir ecnebi Padlşahım öyle alçaksın ki sen, ızzeti nefsin 197.334 180.175 500.000 39.4669 500.000 36.035 Arap Izzet gibi." 39.4669 360.350 394.469 1.000.000 36.035 1.000.000 Mithat Cemal, "Abdülhamlt'ten yalnız manen değil maddeKeban ve Oymapınar Barajları Gelir Ortaklığı Senetlerinin seri numaralarının son rakarru tek olanların ten de igreniyordu" diyor. Şu öyküyü anlatıyor: Bir gün sokakgelir payı ödemesine TUrkiye 1$ Bankası'mn bütun şubelerinde ve seri numaralarının son rakamı çift olanların ödenmesine ise T.C. Ziraat Bankası'mn bütün şubelerinde 9 Şubat 1987 Pazartesi tarihinden itibaren ta giderlerken Abdülhamit de arabayla geçiyormuş. Akif birbaşlanacak olup, A tertibi senet hamillerine 15.950.567.478. lira, B tertibi senet hamillerine 4.336.076.596. den fenalaşmış, 'Aman dur midem bulanıyof demiş. Meğer Ablira C tertibi senet hamillerine de 4.103.786.778. lira olmak Uzere topiam 24.390.430.853. Lira gelir dülhamit'in yüzünü ilk kez görmüş, 'Boyalı sakalıyla suratı birpayı ödenecektir. den karşıma çıktı, fena oldum' demiş, sonra da halkın PadiKeban ve Oymapınar Barajları gelir ortaklığı senetlerinin Uçüncü altı aylık döneme ait gelir paylarının şahı alkışladığını görünce şu sözleri eklemiş: "Aman Yarabsenet tertip ve kUpürlerine göre miktarlan aşağıdaki gibidir. bi, otuz üç sene bu. Hâlu alkışlıyorlar, kaçalım." Keban ve Oymapınar Barajları Anapara iadesiz A tertibi G.O.S. En önemlisi de, 31 Mart irtica eylemi olunca Akif'in belirttiği Kupuru (TL) <fc'si Gelir Payı Miktan (TL) Anapara ladesi (TL) Topiam ödeme (TL) kanı: 'Bunu o yaptı. Meclisi Mebusan açıldığı gün halkın alkış10.259 50.000 26.5843 3.033 13.292 larını duydu, ziyafet gecesi de mebusları yakından gördü, bol 100.000 26.5843 20.518 6.066 26.584 tükrükle elini öpenlerin ne adam olduklannı anladı ve ne halkın 102.594 500.000 26.5843 30.327 132.921 ne de mebusların korkulacak şeyler olmadığını anladı, şimdi ba205.189 1.000.000 26.5843 60.654 265.843 şımıza çorap öruyor." Bizim gericiler için Akif bir 'simge'dir. Atatürk'e, devrimleri1.2.1987 Anapara iadeleri (TL) ne karşı çıkmış bir kahramanl "Büyük bir şair" demişlerdir, Tarihindeki onun başarılı bir manzume yazarı olduğunu görmezlikten geKüpuru 1. Dönem 2. Dönem Deterl (TL) Topiam 3. Dönem lerekl Padişahçı saymışlardır. Abdülhamit'ten iğrendiğini, Vah42.467 50.000 2.000 2.500 3.033 7.533 dettin'den nefret ettiğini unutturmaya çalışarak... Oysa, Akif bir 84.934 4.000 5.000 100.000 6.066 15.066 şairdir, gerçek bir inanç sahibidir, dürüst bir kişiliktir. inandığı20.000 424.673 500.000 25.000 30.327 75.327 nı sonuna dek savunmuştur. İkili üçlü oynamamıştır, neyse odur. 40.000 849.346 50.000 60.654 150.654 1.000.000 Mithat Cemal'in yeni basımı yapılan kitabı Akif konusunda ayKeban ve Oymapınar Barajları C tertibi G.O.S. Keban ve Oymapınar Barajları B tertibi G.O.S. dınlatıcı bilgiler, anılarla dolu... Küpürii (TL) °7o'si Mlklan (TL) Küpuru ft'si Miktan (TL) 10.259, 50.000 21.6804 10.840 50.000 20.5189 20.5189 20.5189 21.680 100.000 21.6804 100.000 102.594 20.5189 500.000 21.6804 108.402 500.000 205.189 20.5189 1.000.000 21.6804 216.804 1.000.000 Babamız, emekli işçi llgililere duyurulur. İLAN NEVŞEHİR ASLİYE 2. HUKUK HÂKtMLİĞl'NDEN Esas No: 1986/170 Davacı Osman Gök ile davalılar Ali Rıza Cihangir Oto Man. San. Lim. Şirketi ve Ercan Pelrolleri A.Ş. arasında mahkememizde acılan hasar bedeli tazmiııal (2.000.000 TL) davasının açık duruşması sırasında: DAVAL1LARDAN OTO MAN. SAN. OTO TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ KÜÇÜK SANAYİ SİTESİ ŞAŞMAZ KABRİKASI ARKASI OTO SANATKÂR1.AR SİTESl NO: 13445/8 ERGAZİ ANKARA adresinde bulunan şirkete posta yolu ile tebligat yapılamadığından ilanen tebligat yapılmasına karar verilmiş olmakla, taraflarla ilgili yukarıda esas numarası yazılı dava dosyasıııın Nevşehir 2. Asliye Hukuk Mahkcmcsi duruşma salonunda 2.4.1987 gUnU saat 09.00'daki duruşmaya yukarıda adı geçen davah şirketin ma/eretsi/ katılmaması halinde HUMK. 377 ve 213 maddclcrı uyarınca duruşmalara yokluğunda devam edilip karar verileceği ilanen tebliğ olunur. TOPLU KONUT VE KAMU ORTAKLIĞI İDARESİ BAŞKANLIĞFNDAN BİLSAK'TA BUGÜN Acıklamah Tango Dinlelisi I: 19.00 FEHMİ AKGÜN CaıeFoyer: 10.0017.00 Çay, Kahve, Hafif lçkiler Yerli ve Yabancı Basın Lokanta: öğle Servisi 12.0015.00 Akşam Servisi 20.00 BÜLENTSUMRU (Gitar Vokal) BİLSAK Soğancı Sokak 7 Cihangir 143 28 79143 28 99 Mamullerimizin toptan ve perakende tanıtımı için giyimine özen gösteren bay bayan elemanlar alınacaktır. Katip Sinan Mektep Sokak, Marmara Ap. Bodrum Kat, No: 3/3 Beyazıt Güneş Gazetesi'nin ait sokağı EMLAKINIZ SATILIR, KİRALANIR. 336 49 95345 82 46 REKLAM FOTOĞRAFLARIN1Z İÇİN 151 05 90 ANKARA 3. SULH CEZA MAHKEMESİ HÜKÜM ÖZETİ ESAS: 1986/352 KARAR: 1986/423 SANIK: Safiye YıJmaz / Ali kızı Safiye'den olma / 1927 D.lu / Ankara ili Altındağ ilçesi nufusuna kayıtlı olup / halen Ankara'da Buklum Sokak 54/3'de ikamet eder. SUÇ: Gıda maddeleri nizamnemesine muhalefet etmek. SUÇTARİHİ: 28.1.1986 Sanığın Gıda Maddeleri Nizamnamesine muhalefet etmek suçundan TCY.nın 402/2, 402 Mad. göre Uç ay cUrme vasıta kıldığı meslek ve sanatının tadiline ve takdiren YEDİ GÜN iş yerinin kapatılmasına, huküm özetinin kapatma süresi kadar göze çarpan bir yerine asünuuına, karann kesinleşmesini muteakip, huküm özetinin Ankara'da tirajı yüzbinin Uzerinde bulunan bir gazetede derhal ilan olunmasına, 380. lira yargılama giderinin alınmasına, sanığın ytlzüne karşı Yargıtay yolu açık olmak Uzere karar verildi. 26/6/1986 Basın: 11807 HAVA FİLTRELERİ Tamamen tozsuz ortam ve steril sahalar için İngiliz yapımı TOR HEPA FİLTRELERİ Havalandırma Santralları vb. için Madeni.Sentetik kaset ve torba HAVA FİLTRELERİ Oto Boyahane vb. ile Mensucat Fabrikaları için özel sentetik FİLTRE ELYAFLARI Steril Hava gerektiren tüm mahaller için en yeni ve üstün teknoloji. ACI KAYIP AHMET DİKLİ'yi yitirdik. Acımız büyük. Kızı Neriman ve damadı Güngör Türkeli AMATÖR B A L I K Ç I L A R SUALTI SPORCULARI VVINDSURFÇÜLER I )t NI/ ( INlN Oktay Akbal GULSUN UNAL ATtLLA İPEK evlendiler 5 Şnbat 1987 Diyarbakır ile ŞUBAT 1987*^SAYI : 34 Dıuıycısı Saktnuacı KavakiıSofc YAZMAK YAŞAMAK? 660 lira (KDV içinde) Çağduş Yuyınları Türkocagı Cad. 39/41 Cağaloglutstanbul "Oenlzde ve Evinizde" Kuruluş 1952 a/ışnuddıası AcıbuMmCad ngi'Apl ü ibKMİıktylST Tei 339 310? Yatılı, deneyimli, ev işlerinde yardımcı bayan. 143 65 30 FILTERS Ahmct V»ttk Paşa Cad No 36 Çspalstanbul T*l:Buro 586 32 44 5S6 46 13 Fab : 584 08 42 ENVAIR
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle