19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER soruna böyle bakmıştır. Doğrudur, haklıdır. Ama, adam öldürme, yağma, kaçakçıhk ve uyuşturucu suçlaruıda, zorla ırza geçme dahil cinsel suçların tamamında ve hatta politik nitelikli şiddet suçlarında ceza indirimi yapıhrken, politik duşünce suçlarında acımasız davranılmış. Politik suçlardaki tanımlar yine kaypak bırakılmış ve benzer nitelikli yeni suçlar yaratılmış. Orneğin, (141, 142 ve 163 karşıhğı olan) 325, 326, 327 ve 328. maddeler bu durumdadır. 141. maddedeki "tevessül" sözcüğünün '|teşebbüs" yapdması bir değişiklik yaratmayacaktu. 327 ve 328. maddelerde "laikliğe aykırı olarak" sözcükleri kaldırılıp aynı tanım korunmuştur. Ve bu suçlar bakımından, 163. maddedeki sınır akıl almaz biçimde aşılarak "muebbet hapis" cezası konulmuştur. 383 ve 385. maddelerle 158 ve 159. maddedeki "hakaret" suçunun soyutluğu arttınlmıştır. Devletin askeri ve guvenlik güçlerinin bir kısmını tahkir, tümünu tahkir sayılmıştır. Özellikle 146. maddeyi karşılayan "anayasayı ihlal" suçu (Md. 316) çok kaygan bir temele oturtulmuştur. Zor unsuru kaldırılarak 'anayasaya aykın olarak' ve 'anayasanın müsaade etmediği usuller" deyimi kullanılmıştır. Aynca, anayasanın fiilen uygulanmasını önlemek suç sayılmıştır. Üstelik, mevcut yasada yer alan "fer'i faillerle" ilgili fıİcra kaidırılmıştır. Boylece, maddenin soyutluğu ve kaypaklığı arttırılîrken, fer'i failler bile ölum cezasıyla karşı karşıya bırakılmıştır. Artık bol bol anayasayı ihlal davası açılacaktır. Bazen iktidar partileri, bazen muhalefet ve çoğu zaman sendikalar, dernekler bu maddenin duvarına çarpacaklardır. Anayasayı ihial ile anayasaya aykınhk birbirinden ayrılamayacaktır. Ve boyle bir metin yasama güvencesini ortadan kaJdıracaktır. örneğin, transferler konusunda takınılan tutum ya da iptale karşın aynı yasayı yeniden çıkarma eylemi anayasayı ihlal sayılacaktır. KAYPAK SUÇLAR Vatana Ihanet Suçları başlığı altında yer alan (127. maddenin karşıhğı) 312. madde çok korkunç bir örnektir. "Milli yararlara karşı hareketlerde bulunmak maksadıyla... dolaylı olarak bir menfaat veya vaat kabul eden vatandaşa" 3 yıldan 10 yıla kadar hapis ve 25 milyona kadar para cezası verilecektir. Acaba, milli yarar ile dolaylı menfaat kabulü ne demektir? Bunlan kim belirleyecektir. Kabul edelim ki, boyle bir madde ile tüm muhalefetin başı ezilebilir. Gazeteci, yazar, çizer, sendikacı ve politikacı herkesin ocağı söndurülebilir. Üstelik, tasanya gore bu suçun adı vatana ihanettir. Örneğin, çağrıya uyup yurtdışında bir toplantıya katılanlar için madde işleyebilir. Eğer istenirse, önce Adalet Bakanı "emir" verip dava açtırır. Sonra, Dışişleri Bakanı o toplantıyı milli yararlara aykın sayar. Ve sırf toplantıya katılıp ağırlanmak menfaat kabulii olur. Bir tek bu örnek bile insanı dehşete düşürüyor. Ve söylediklerimizi anlamak için gerekçeye bakmak yetiyor. Gerekçenin kendisi "kanunsuz suç olmaz" kurah bakımından maddenin tereddütler yaratacağını itiraf ediyor. Gerekçeye bakıhrsa, 305. madde 140. maddeyi karşılıyor. Böylece, devlet itibarını sarsma suçu, ekonomık suçlar arasına alınıyor. 140. maddenin kapsamı daraltıhyor. Doğnısu, olumlu bir adım. Tıpkı, genel guvenlik gözetiminin kaldınhnası gibi. Ama, sınırlamaya karşın, madde kaypaklığını koruyor. Yalan haber yayarak devletin ekonomik itibarının zarara uğramasına ya da bu konulardaki anlasmalann bozulmasına yol acan yuntaşlara 3 yıl hapis ile 50 milyon liraya kadar para cezası öngöruluyor. Demek (Arkusı 17. Say/ada) Tasarı, devleti ve iktidarı esas almıştır. Bu yolda hak ve özgürlükleri hiçe saymıştır. Oysa korunacak devlet, demokratik hukuk devleti olmalıdır. Elbet devlet casusluğa karşı, hıyanete karşı, anayasal düzeni zor yoluyla devirmeye karşı korunacaktır. Ama, eleştiriden korkmayacaktır. Düşünce ve örgütlenme özgürlüğünden korkmayacaktır. Tam tersi, hak ve özgürlükleri korumaya çalışacaktır. Ceza verme hakkı da bu çerçevede ele alınacaktır. Tasarı böyle bir yaklaşımdan uzaktır. Ceza Tasarı» Üzerine PENCEF Düşünmek!.. Elinizi nabzınıza koyun! Nası Yoksa çıkarcılıktan, para hırsındi Ya ciğeriniz ne yana yatıyor^ İnsanın organlarının iyi çalışm rek, ciğerler sağlıkla işlemeli. S mi keser atarsın; bobreğin birin organların içinde insana en geı ye yarar. Oyleyse düşünmeli... Neyi düşünmeli? Duşünülecek, tartışılacak konı gut özal'ın kalp ameliyatını ele yolunda olduğu izleniyor. Kendi: da bir de konuşma yaptı Başbat diyenlerin telgraflannın biriktirild bir kitap olusturulacağını soyle Şaştım kaldım. Şirndi herkes postaneye koşu yeyim on bin, siz deyın elli bin tek bağlılık yolunda bir senet sepei Insan televizyon programınd; Ey ahali!.. Bana geçmiş ols taba geçirecegim. Düşünmeli... En basta sağlığına kavusan & (Arkaa 14. Sayfada) TURGUT KAZAN tstanbul Barosu Avukatlarından Yeni ceza yasasıyla ilgili komjsyon çalışrnaları tamamlandı. Hazırlanan metin bakanhkça açıklandı. Artık eleştiriler başlayacak. Adalet Bakanı herkesi tartışmaya çağınyor. Ama tartışmaların nasıl değerlendirileceği belirtilmiyor. Bir kez, dayatılan bu yöntem yanlıştır. Tartışma, çalışma sürüyorsa anlam taşır. Oysa, hazırlanan metnin uzerine "tasan" sözcüğü bile yazılmıştır. Tasan, hükümetçe benimsenen öneri demektir. O halde, iş bitmiştir. Tartışmalar dinlenmeyecektir. Amaç, kapalı kapılar ardında hazırlanan tasanyı, tartışmalardan süzülüp gelmiş gibi göstermektir. Biz, bu yöntemin yanlış olduğunu söylüyoruz. Ve tartışmaların yararlı olabilmesi için, yeni kurullar kurulmasını önererek konuya girmek istiyoruz. Tasan önce kitaplara aynlmış. Birinci kitapta genel hükumler, ikinci kitapta özel hükumler var. Her kitapta ilkin kısımlar, sonra bölümler yer alıyor. Birinci kitap 5 kısım, ikinci kitap 3 kısım. Genel hükümlerde gözetim cezasının kaldınldığını görüyoruz. Bir de hapis ve ağır hapis ayrımına son verilmiş. Özel hükumler bakımından "kişilere karşı suçlar" birinci kısma alınmış. "Topluma karşı suçlar" ikinci kısımda, "devlete karşı suçlar" uçuncu kısımda. Özet olarak, iskelet böyle kurulmuş. Dil yenilenmış. "Bab"lar kısım, "fası)"lar bölüm olmuş. Üç kitap ikiye, 592 madde 444'e inmiş. Bazı dengesizlikler giderilmiş, cezalar duşürulmuş. Teşebbus ve feri iştirak bakımından yaşanan dengesizlik duzeltilmiş. Ama hepsi bu kadar. Yurürlükteki yasa aynen ele alınmış. Biraz kanştınlmış. Kişiye karşı suçların başa alınması, devlete karşı suçlann sona bırakılması doğru. Ne var ki, yalnız sıralamada bu doğruya uyulmuş. Birinci ve ikincilerin cezası indirilirken, üçüncülerin cezası yukseltilmiş. Anlaşılan, amaç, "miUi yasa" dedikleri sıralamayı değiştirip biraz daha politik suç üretmekmiş. Doğnısu, bunu becermişler. Ve 'asmayalım da besleyelim mi' deyip ölum cezasını eksik etmemişler. Kısacası, bize özgü bir dikta düşünmüşler. CEZALARIN DURUMU Gerçekten, mevcut yasadaki cezalar çok ağırdır. Tüm suçlarda indirim yapılmalıdır. Tasarı, OKTAY AKBAL EVET/HAYIR "Harp Karşısında Şiir..." İkinci Dünya Savası Avrupa'da 5 Mayıs 1945'te sona ermişti. Biz savaş dışı kalmıştık. O günlerde yaşları yirmilerde olanlar rahat bir soluk almışlardı. Oünyada en çok kırılan doğumu 191523 arasında doğanlar olmuştu. Yaşları savaş yıllarında 1825 arasında olanlar... Şu sayılara bakın; beş buçuk yıl süren bu büyük savaşta Sovyetler 18 milyon, Almanlar 4 milyon, Japonlar 2 milyon, Polonyalılar 6 milyon, Fransızlar ve ingilizler yarım milyon ölü vermiş... Türkiye bu savaşa katılmış olsaydı bugün yaşları artmışlara yetmişlere varan o günlerin genç insanlarının büyük bir bolümü bugün yaşamda olmayacaktı. Yani benim kuşağım!.. Savaş Avrupa'da bitince iki uzun yazı yazmışım 1945'in 29 Mayıs ve 2 Haziran günlerinde. "Vakit" gazetesinde çıktı bu yazılar: "Harp Karşısında Şwr...'" Bu yazılar geçen gün bir rastlarrb sonucu etime geçti. "Şürbüyük zaferini bu harpte kazandı" diye başlamışım... tlk yazıda dünyada savaşa karşı yazılmış şiirieri anmışım, ikincisınde de Türk şaııiennin bu konudaki şiirierinden söz etmiştim... "İkinci Dünya Harbi'nin yıkamadığı tek şey sanat eseri oldu. Beş buçuk sene suren Avrupa harbi kıtamızın milyonlarca sakinini yok etti, nice büyük şehir bir harabeye döndü, ınanılan şeylere inanılmaz oldu, değer bilinenler değersizleşti. Buncayıkmtı ortasında dipdiri kalan tek şey sanat eseri olabildi. Şair, daima sesini yükseltmesini bildi, zulme, adaletsizliğe karşı durmadan haykırdı. En acı günlerde, en umitsiz anlarda yarın için insanlara büyük bir ümit, daimi bir cesaret kaynağı oldu. Tehditler, yenilmez kuvvetler onu yıldirmadı." Fransız şairlerinden Paul Eluard'dan, Aragon'dan, Jean Tardieu'dan; Ingiliz şairi Archibald Mc Leish'den parçalar almıçım bu yazıma... Eluard'm dilımize birkaç kez çevrılen ünlü 'özgürtük' şiirinin son dizelerı: "Hayata yeniden başlıyorum Seni tanımak için doğdumVe adını söylemek ıçın Hürriyet" ve Aragon'un "Ah, eğer mısralarımda tanklann sesi sizi rehatsız ediyorsa Eğer gökyüzümde acayip sesler kulağınızı tırmalıyorsa Eğer fırtınanın gürültüsü melek seslerini mahvetmişse Bu, Dunkerk'i hatırladığım içindir beyler." Bu eski yazımı okurken bakıyorum dil ne kadar değişmiş! Kırk iki yıl önceki sözcükler bugün artık yok. Ama bu eşki yazımdaki anlatımı olduğu gibi sunmak istiyorum. Bir de İngiliz şairi Mc Leish'in 'ölmüş Genç Askeher" şiirinden bir parça almışım: "Onlar diyoriar Bizler de gençtik, ama şimdı ölüyüz • Hatıriıyor musunuz? Onlar diyoriar Biz hayatlanmızı verdik Fakat ölümümüz artık bize ait değil O size ait Yaptığınız işlerden sonra size ait olacak Siz bu ölüme hakikı manasını verin • Harb/n sonu, hakiki bir sulh, ölümümüzün bedelı olsun." Şoyle bitirmişim bu yazıyı: "Sanatkâr devrinin ıstırab/na, saadetine ortak olup, onu ebedileştirmek ödevinı yüklenen adamdır. Devrin hakikatlerine sırt çeviren, göz yuman ancak bir gafildir." İkinci yazıda da Türk şairierinin savaşa karşı dizelerıne yer vermişim. Fethi Giray'ın şu dizeleriyle başlamışım: "Bembeyaz güvercinlerin kanatlanyla selâm Yeni tomurcuklanan defne dalına istihkâmdan yan basa basa çıkana Ve kan kusana." Tecrit kamplarındaki tutsaklar, cephelerde günde binlercesi ölen, yaralanan insanlar... Şöyfe yazmışım 22 yaşımın coşkusuyla: "Şairlerimiz her şeyden evvel ınsandılar. Insan gibi duydular, düşündüler, fakat şair olarak bunlan yazdılar ve bize sundular. Türk şairinin alnı açıktır. O beşeri ıstırabı herkesten çok duymuş, herkesten çok ağlamış ve ağlatmış, düşünmüş ve düşündürmüştür." Yazımda Suat Taşer'den, Bedri Rahmi'den, Faik Baysal'dan, Orhan Veli'den, Oktay Rıfat'tan, İlhan Berk'ten, Salah Birsel'den örnekler almışım. Örneğin Birsel bakın ne yazmış: "Kimse inanmaz Benim bir mitralyöz kurşunuyla öldüğüme Veya aynldığıma dunyadan Benim de başşehirde btr odam Şiir kitaplanm Üniversitede kaydım Ve arkadaşlanm vardı Şöhretim de olurdu Yasasaydım". Orhan Veli ve Bedn Rahmi de 1940'ların en umutsuz ve karanlık günlerinde banş özlemini yansıtmışlar: "Sulh olmuş Bahar gelmiş Güneş açmış Sokağa çıkmışım İnsanlar rahat Ben de rahatım" (Orhan Veli). Tam kırk iki yıi geçmiş aradan! Kişi geçmişine işte böyle döner. Yazarlar bu tür duyguları sık sık yaşarlar eski yazılarını yeniden okurken... Savaşa girmemenin sevinciyle, o savaşta kırılıp dökülen bir kuşağın acıları birbirine karışmıstı. Bir daha savaş olmayacağına inanmak istiyorduk. Benim "önce Ekmekler Bozuldu" adlı öykümü yazdığım günler, bu yazının oluştuğu bir döneme rastlar. "Türk şairi insanlığın giriştiği ölüm kalım boğuşmasına kayıtsız kalamazdı ve kalmadı" diye yazmışım. Bugün de öyledir, yarın da öyle olacaktır. Şair, toplumun sesidir, vicdamdır, beynidir de ondan... En başta beni, sanırım sizleri de geçmişe dogru götüren bu yazıyı Bedri Rahmi'nin dizeleriyle bitireyım. O eski yazımda da öyle yapmışım: ' 'Kimbilir belki bir gün sulh olunca Biz de deiiler gibi seviniriz Ağaçlan ve baharı taklit ederiz Renkli bez parçalarıyla donatınz şehri • Renkli ampuller asanz pencerelerden Kimbilir belki bir gün sulh olunca • Biz de çatır çatır çatlanz binbir yerimizden Ağaçlar gibi" Barışa, banş içindeki bir dünya için savaş verenlere selâm... M ısır, dünyada en sağlıklı tanm urünlerinden birldir. Bir çok ülkede, milyonlarca insan, mısırdan çok çeşitli yiyecekler eld eder. Ülkemizde de de§İşik biçimlerde yenerek çok sevilen mısır, \ yeni bir ürün olarak geliyor karşımıza: Cips oluyor... Bütün dünyanın zevkle yediği sağlıklı Mısır Cipsi şimdi Türkiye'de! PANÇO! PANÇO: Az tuzlu, az yağlı, haflf, gevrek lezzetiyle ya olduğu gibi yenir... Ya soğuk ve sıcak içeceklerin yanında... Ya da Türk mutfi baharlı, acılı, yogurtlu soslarıyla harika gider... ELAZIG SULH HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN Dosya No: 1986/791 Yusuf Zıya Akman tarafından Fatma Tokman ve muşterekleri aleyhine ikame edilen mumessil tayini davasından dolayı: Elazığ Kavaktepe köyu nüfusunda kayıtlı Mustafaoğlu 1284 D.'lu Mehmet Hanifi Ozdemir'in miras şirketıne murasçılardan Mahmut oğlu 1336 D.'lu Yusuf Ziya Akman'ın mumessil olarak ta>ininekarar verilmiştir Davahlardan Ilhan Altında|, Sevil Altındağ, Tunca> Altındağ, Turgut Altındağ, Gülnur Altındağ ve Mehpare Özdemır'ın adreslerı tespıt edilemediğınden bu davalılara karar teblığı makamına kaım olmak uzere ılanen tebliğ olunur. Basın: 12764 Pinat Gıda San Ticaret A.Ş. PANÇO / *MMIB CİPSt" "Amigo F»tık"la bejenlnizt kuanan PİNAT larabndan üretillyor Cemal Sahir Sokak 1 Mecidlyeköy / lstanb
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle