19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/14 HABERLERİN DEVAMI 19 ŞUBAT 1987 Kulture Karşı Terbr, (Baftara/ı 1. Sayfada) en önde takılacaklar arasında hiç kuşkusuz "beş kamyon dolusu 39 ton yayının imha edilmesi" ile son üç yılın kitap kıyımı getecektir; 240 yayının mahkeme önüne çıkartılan, hapsedilen yazarlarını, çevirmenlerini ve yayınevi sahipierini anımsayacaktır; kültüre karşı yaşanan terör uygulamalarını birer birer kaydedecektir. Kültüre karşı terörle mücadete yalnız bir insanlık, bir çağdaşlık değil, fakat bir demokrasi sorunudur da. Biliyoruz, bazen bıktırıcı olabilıyor; hatta bazı kavramlar, yinelene yinelene içlerinin boşalması gibi bir tehlikeyle karşı karşıya kalabiliyorlar. Demokrasi de ağızlarda o kadar çok çiklet gibi çiğneniyor ki, kimi zaman bir çok kavram gibi o da gerçek anlamından soyutlanabiliyor. Demokrasinin içinin boşalmasınt dnlemek ve onun ete kemiğe bürünmesini sağlamak için yapılacak iş mücadeledir. Sihirli çözümler yoktur demokrasi konusunda ve hiçbir yerde de demokrasi gökten zembiile inmemiştir yeryüzüne. Batılı bir filozof, "Yakılan her kitap dürryayı aydınlatır" diyor. Bu açıdan geçmişi düşünürsek, geleceğin her zaman daha aydınlık olacağını biliriz. Tarihsel belleğimızi canlı tutabilirsek, hoşgörünün ve karşılıklı tahammülün geçerli o)acağı daha aydınlık bir geleceği elbirlıgiyle kurabiliriz. Müsotakis TürkYunan gerginUğinden endişeliyim STELYO BERBERAKİS ATİNA Yunan ana muhaIefet Yeni Demokrasi Partisi Başkanı Konstantin Mitsotakis, dün parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, Türkiye'nin Atina Büyükelçisi Nazmi Akıman'la görüşmesi hakkında ketum davranırken, Türkiye ile Yunanistan arasındaki ilişkilerin içinde bulunduğu gergin ortamdan endişe duyduğunu söyledi. önceki gün Akıman'la görüşen Mitsotakis, gazetecilere bu konuda bilgi veremeyeceğini belirterek şöyle konuştu: "Ancak şunu söylcyebUirim ki, iki iilke arasında süregelen gerginliklerden ötürü endişe duymaktayım. Türk ve Yunan hükümetlerinin birbiıierine karşı sürdürdükkri sertlik siyaseti dogal olarak ilişkikri daba da gergin hale getiriyor" Mitsotakis ayrıca, Yunan hükümetinin Türkiye ile diyalog kurmaya yanaşmamasının uluslararası düzeyde Türkiye'nin durumunu güçlendirdigi görüşünü savundu ve Başbakan Andreas Papandreu'nun Türkiye ile diyalog kurma konusunda "zafiyete uğradığını" belirtti. PENCERE 'Göç 20 bin kişiye' (Baştarafı 1. Sayfada) olarak bildirilecek ve mahallinde askıya çıkarılarak ilan edilecek. Hükümet bildirisinde 52 ilin 278 ilçesi sınırlan içinde bulunan ormanlarda yasanın anılan maddesinin uygulaması çalışmalan• na başlanacağı duyuruldu. Tanm Orman ve Köyişleri Ba. kanı Hüsnii Dogan, orman köy lülennin iskânına ilişkin haberleri "yalan", bu konuda yapılan siyasi açıklamalan ise "bilgisizce yapılmış beyanatlar" olarak niteledi. Doğan, göç diye bir şeyin söz konusu olmadığını, konunun tarıma elverişli, 137 bin hektar arazinin yaklaşık 20 bin çiftçiye dağıtımından ibaret bulunduğunu kaydederek, "20 bin luşi de kendiliğinden islekli olanlar arasından seçilecek. Bu yaptığımız işlemden ANAP iktidan olarak iftihar ediyonız" dedi. Konuyla ilgili olarak dün bir • basın toplantısı düzenleyen Tanm Orman ve Köyişleri Bakanı "Hüsnü Doğan, meselenin tarıma elverişli bazı orman arazisinin "orman rejimi dışına cıkanlmasından ibaret olduğunu, halen bu şekilde tespit edilmiş 137 bin hektar arazi bulunduğunu, bu arazilerin öncelikle, daha güç koşullarda bulunan ve desteğe gereksinim duyan orman köylüsüne tahsisinin esas olduğunu söyledi. Doğan, konuyla ilgili iddiaları ortaya atanları "bilgisizler" biçiminde suçlayarak, "Bunlann tıimü yalandır. Bu, konuyu siyasi istismar konusu etraek isleyenlere hiçbir yarar saglayamayacağı gibi, bizi de yolumuzdan caydıramaz" dedi. Uygulamanın köylünün lehine olacağını, orman köylüsünün topraklandınlacağını da anlatan bakan, "Benim sıkıntım orman köylüsünün talebine nasıl karşılık verecegim? Çünkü (alep çok olacak ama, benim o kadar dagıtacak araıim yok" biçiminde konuştu. Uygulamamn bazı bölgelerde değil. tüm bölgelerde duyuru biçiminde yapıldığını da ifade eden Orhaneli, Orhangazi ve Yenişehir ilçeleri; Çanakkale ilinin Ayvacık, Bozcaada, Çan, Eceabat ve Ezine ilçeleri; Çankın ilinin Ilgaz ilçesi; Çorum ilinin Merkez, Kargı, Mecitözü ve Osmancık ilçeleri; Denizli ilinin Merkez, Acıpayam, Buldan, Çameli, Çal, Çardak, Kale, Sarayköy ve Tavas ilçeleri; Diyarbakır ilinin Çermik ilçesi; Edirne ilinin Merkez, Enez, Keşan, Meriç ve Lalapaşa ilçeleri; Erzincan ilinin Merkez, Refahiye ve Tercan ilçeleri; Erzurum ilinin Merkez, .Aşkale, Hınıs, İspir, Oltu, Olur ve Şenkaya ilçeleri; Eskişehir ilinin Merkez, Mihallıççık ve Seyitgazi ilçeleri; Gaziantep ilinin Islahiye ilçesi; Giresun ilinin Merkez, Bulancak, Eynesil, Görele ve Tirebolu ilçeleri; Gümüşhane ilinin Torul ilçesi; Hatay ilinin Merkez, Dörtyol, Hassa, Iskenderun, Samandağı ve Yayladağı ilçeleri; Isparta ilinin Merkez, Eğirdir, Keçiborlu, Senirkent, Sütçüler ve Şarkikaraağaç ilçeleri; Içel ilinin Merkez, Anamur, Erdemli, Gülnar, Sflifke ve Tarsus ilçeleri; tstanbul ilinin Adalar, Bakırköy, Beykoz, Eyüp, Gaziosmanpaşa, Sarıyer', Şişli, Üsküdar, Çatalca, Kartal, Silivri, Şile ve Yalova ilçeleri; tzmir ilinin Merkez, Aliağa, Bergama, Karaburun, Karşıyaka, Bornova, Çeşme, Dikili, Foça, Kemalpaşa, Menemen, Scferihisar, Selçuk ve Urla iîçeleri; Kars iiinin Göle, Hanak ve Posof ilçeleri; Kastamonu ilinin Merkez, Araç, Azdavay, lnebolu ve Küre ilçeleri; Kırklareli ilinin Merkez, Demirkoy, Lüleburgaz, Pehlivanköy, Pınarhisar ve Vize ilçeleri; Kırşehir ilinin Çiçekdağı ilçesi; Kocaeli ilinin Merkez, Gebze, Gölcük, Kandıra ve Karamürsel ilçeleri; Konya ilinin Akşehir, Beyşeçıkışı Başbakan özal'ın soyun hir, Doğanhisar ve Seydişehir ilduğu arabuluculuk rolüne Tah çeleri; Kütahya ilinin Merkez, Doran'ın "kırnuzı ışık" yakması maniç, Simav ve Tavşanlı ilŞeklinde değerlendiriliyor. çeleri; ÖZAL NASIL BAKIYOR? Malatya ilinin Doğanşehir lran ile ABD arasında arabuluculuk rolü oynama, bir süre ilçesi; Manisa ilinin Merkez, Akhidir Başbakan Turgut Özal'ın dış sar, Gördes, Saruhanü, Soma ve politikadaki önemli önceliklerinden biri haline gelmiş bulunu Turgutlu ilçeleri; Kahramanmaraş ilinin Meryor. özal, daha önce bazı Amekez ilçesi; rikan gazetelerine verdiği demeçMugla ilinin Merkez, Bodlerde bu niyetini açık bir şekilde rum, Datça, Fethiye, Köyceğiz, ifade ederken, son Washington Marmaris, Milas, Dalaman, Ula ziyaretinde de önerisini Amerive Yatağan ilçeleri; kan yönetimi nezdinde gündeme Ordu ilinin Merkez, Fatsa, getirdi. Mesudiye, Perşembe ve Ünye ilReaganözal görüşmesinden çeleri; sonra Beyaz Saray'ın arabulucuRize ilinin Merkez, Çamlıluk konusunu basından saklahemşin, Ikizdere ve Pazar ilmasına karşılık, görüşmelerde çeleri; hazır bulunan ABD Savunma Sakarya ilinin Merkez, AkyaBakan Yardımcısı Kichard Perzı, Geyve, Hendek, Karasu, le bir grup Türk gazetecisine Kaynarca ve Sapanca ilçeleri; yaptığı açıklamada, "ABD'nin Samsun ilinin Merkez, AlaIran'a karşı kötii niyet çam, Bafra, Çarşamba, Terme beslemedigini" belirterek, Başve Vezirköprü ilçeleri; bakan özal'ın NVashington'un Sinop ilinin Merkez ve Durabu görüşünü Tahran'a aktarabiğan ilçeleri; leceğini söylemişti. Perle, "ABD Tekirdag ilinin Merkez, Çorile tran arasında ilişki olmamalu, Malkara ve Şarköy ilçeleri; sı için hiçbir neden göreraiyoTokat ilinin Almus, Erbaa, nım. Sayın Özal bu konuda Niksar ve Turhal ilçeleri; tran'ı ikna edebilir" demişti. Trabzon ilinin Akçaabat, Perle'ün bu sözleri WashiagÇaykara ve Of ilçeleri; ton'un Özal'ın aracılığına kapıTunceli ilinin Merkez ve Mazyı açık tuttuğunu gösteren bir girt ilçeleri; işaret olarak değerlendirilmişti. L'şak ilinin Merkez ve Banaz Başbakan Özal da, VVashingilçeleri; ton'dan Houston'a geçmeden Zonguldak ilinin Merkez, önce Türk gazetecilerinin sorularını yanıtlarken, Reagan yöne Bartın, Devrek, Ereğli, Karabük timinden İran'la ilişkiler konu ve Ulus ilçeleri. Bu arada TZOB Genel Başkasunda aldığı izlenimleri lran Başbakanı Hüseyin Mir Musavi'ye nı Osman Özbek, köylere yapılan "göç duyurusu"nun yanlış aktaracağını kaydetmisti. değerlendirildiğini öne sürdü. Başbakan Özal'ın sonradan Birlik yönetim kurulu üyelerinHouston'da bypass ameliyatı den Sami Özaltı da, konunun geçirmesi nedeniyle Musavi'nin köylere orman işletme müdürbu ay sonunda Ankara'ya yaplükleri tarafından yanlış aksettiması tasarlanan ziyaret ertelen rildiğini savundu. miş bulunuyor. Buna karşılık Türkiye Ziraat Odaları BirliMusavi, özal'ın Washington'ği Bursa tl Koordinasyon Kurudan Tahran'a gönderdiği mesajlu toplantısına katılan birlik gelara, basına yaptığı bir açıklanel başkanı Osman Özbek, komayla karşılık verdi. nunun siyasi partiler tarafından da yanlış anlaşıldığını savundu. Özbek, "Bazı partiler bu konuyu, göç olarak algıladılar. Böy(Baştarafı 1. Sayfada) lelikle tartışma konusu oldu. Asnunda durumları şüpheli görülen 70 lında bu sadece envanter kişinin gözaltına alındığını, bunlarçalışması" dedi. dan Uçünün bildiri dağıttıklarının belirlendüğini açıkladılar. Çankaya, KıBursa Orman Bölge Başmüzılay, Bahçelievler, Emek Gazi Madürü Nevşat Özer de toplantıda hallesi, Siyasal Bilgiler civarı olmak yaptığı konuşmada, göç konuüzere birçok semtte pullama yaprtsunda her şeyin isteğe bağlı olduması ve bildiri dağıtılması ile ilgili ğunu, sadece envanterel bir çaolarak gözaltına alınanlardan 3'ünün lışma niteliği taşıdığını bildirdi. lran uyruklu olduğu bildirildi, bildiri Özer, "Konunun spekülze edilve pullamanır. DevGenç liderlerinmesi idaremizi fevkalade den Ulaş Bardakçı'yla ilgili olduğu iizmüştür" şeklinde konuştu. öne süriildü. Doğan, şöyle devam etti: "Tüm bölgelere duyuru yapıldı. İsteyenler belirienecek, bunlann içinde en muhtaç durumda olanlara toprak verilecek. Bunun karşılıgında onların toprağı kamulaştırılacak. Değeri düşttkse farkı 20 yılda ödeyecekJer. Sonra bu araziler imar ve ihya edilecek. Bunun için devlet önemli bir yatınm yapacak." Hükümet bildirisinde, orman alanı içinde saptanan yerleşim bölgeleri şöyle açıklandı: Adana ilinin Seyhan, Yüreğil, Bahçe, Düziçi, Feke, Kadirli, Karaisalı, Kozan ve Pozantı ilçeleri, Adıyaman ilinin Merkez, Gerger, Gölbaşı, Kâhta ve Samsat ilçeleri; Afyonkarahisar ilinin Dazkırı, Dinar ve Sandıkh ilçeleri; Ankara ilinin Beypazarı, Delice, Elmadağ, Kalecik, Keskin, Kınkkale, Kızılcahamam, Nallıhan, Sulakyurt, Yenimahalle, Çankaya ve Gölbaşı ilçeler.; Antalya ilinin Merkez Akseki, Alanya, Elmalı, Finike, Gazipaşa, Gündoğmuş, Kaş, Korkuteli, Kumluca, Manavgat ve Serik ilçeleri; Artvin ilinin Merkez, Arhavi, Borçka, Şavşat, Hopa ve Yusufeli ilçeleri; Aydın ilinin Merkez, Çine, Kuyucak, Nazilli, Bozdoğan ve Söke ilçeleri; Bahkesir ilinin Merkez, Ayvalık, Balya, Bandırma, Bigadiç, Burhaniye, Dursunbey, Edremit, Erdek, Gönen, Havran, Kepsut, Savaştepe, Sındırgı ve Susurluk ilçeleri; Bilecik ilinin Merkez, Bozüyük ve Osmaneli ilçeleri; Bingöl ilinin Merkez ve Kiğı ilçeleri; Bolu ilinin Merkez, Akçakoca, Düzce, Gerede, Mengen, Mudurnu ve Yığılca ilçeleri; Burdur ilinin Merkez, Ağlasun, Bucak, Gölhisar, Tefenni ve Yeşilova ilçeleri; Bursa ilinin Merkez, Gemlik, lnegöl, İznik, Karacabey, Keles, Mudanya, Mustafakemalpaşa, AĞCA'MNAFFINİtSTEYBCEKLER Mehmet Aü Ağca'nm mlesi, Papa'dan, Ağca'yı affetmesini ve serbest bırakılmasmı isteyecekUrini açıkladılar. (Fotoğraf: ast.) S Papa, Ağca'nın annesi ile görüşecek VATİKAN (a.a.) Vatikan sözcüsü, Papa İkinci Jean Paul'ün, Roma'ya gelen terörist Mehmet Ali Ağca'nın annesi ile görüşmeye istekli olduğunu bildirdi. Vatikan sözcüsü Joaquin Navarro, dün gazetecilere yaptığı açıklamada, Ağca'nın Roma'da bulunan annesinin Papa'yla görüşmek istediğinin henüz Vatikan'a ulaşmadığıru söyledi. Sözcü, Papa'nın Ağca'nın annesiyle "görüşmeye istekli olduğunu" belîrtti. Dun Roma'ya gelen 50 yaşındaki Müzeyyen Ağca ile 25 yşr şındaki oğlü Adnan, gazetecilere yaptıkları açıklamada, Ağca'nın serbest bırakılması için, Papa'nın af fını isteyeceklerini söylemişlerdi. a.a. muhabirinin edindiği bilgiye göre Müzeyyen Ağca, Papa tarafından "birkaç dakika da olsa" kabul edilmeyi umduğunu ve kendisinden oğlunun affını isteyeceğini söyledi. Müzeyyen Ağca ile oğlu Adnân'm, Roma'nın 190 kilometre kuzeydoğusundakt cezaevinde tutulmakta olan terörist Ağca'yı ziyaret etmeyi planladıkları da bildirildi. Müzeyyen Ağca, Italya'da ne kadar süre kalmayı plankdığı yolundaki bir soru üzerine, "Bu isteklerimizin yerine getirilip getirilmemesine baglı" dedi. (Baştarafı 2 Sayfada) kü düşünülecek konu şu: Ankara Tabip Odası'nn açıklamasına göre, "1980 sonrasında Türkiye bütçesinde sağltğa aynlan pay, her yıl biraz daha az tılarak yüzde 2.5'e düşürülmüştür. Sağlığa aynlan pay, ulusal lirimizin binde 6'sı kadardır. 7982'de Sağlık Bakanlığının yur taş başına ayırdığı paranın 8.5 dolar olduğu hesaptanmıştır. Fe deral Almanya'da bu para 433 dolar, Fransa'da 375 dolar, Y nanistan'da 73 dolar, YsniGine'de 12 dolar, Zambia'da 11 dol dır" özal, nekahet döneminde düşünmeli: Ben, Allah'a şükür Amerika'da ameliyat olanaklarına sahibim. Benim çevremdeki yakınlarım, işadamlarım, biraderlerim, akrabalarım da istedikleri zaman Amerika'ya gelip, buradaki hastanelerden yararlanabilirler; ama Başbakanı olduğum ülkede, yurttaşlarımın durumları nedir? Ben kendimi kurtardım, onlar için neler yapmalıyım? • Babıali gazetelerinden biri, Amerikada baypas ameliyatı olan ünlü işadamlarımızın öykülerini yayımlıyor. İşadamları el ve ağız birliği etmişler: Biz, diyoriar, yurdumuza hizmet için öytesine çalışhk ki, ka bimiz teklemeye başladı; Amerika'da baypas ameliyatı geçi mek zorunda kaldık. Biz yurtseverlik yolunda sağlığımızı hiçe saymış insanlarız... Parayı hiç sevmeyen; ama Türkiye'yi çok seven işadamlanmız çok yaşasınlar! Ve bu arada düşünsünler: Biz kendimizi kurtardık. Peki, kömür ocaklannda, maden mağaralarında, fabrikaların zehirli bulutlarında en ağır koşullarda çalışan işçiler ne yapıyorlar? Bu insanlar parasızlıktan, ilaçsızlıktan, olanaksızlıktan ölmüyorlar mı? Halefoğlu (Baştarafı 1. Sayfada) foğlu 50 dakika süren göruşmeden sonra yaptığı açıklamada Türkiye'nin Fransa, Avrupa kuruluşları ve komşulan ile ilişkileri kpnusunda Mitterrand'a bilgi verdiklerini söyledi. Halefoğlu'nun verdiği biîgiye göre Mitterrand Türkiye ile Fransa arasında karşılıklı ziyaretlerin faydalı olduğunu ve artırılması ger'çktiğini belirtti, Mitterrand; Başbakan Chirac, Dışişieri Bakanı Raimond ile bu hafta sonunda yapacak ları toplantıda Halefoğlu'nun Fransa ziyaretini değerlcndireceklerini kaydetti. Çalışmalarına başiayan Türk Fransız Karma Ekonomik Komisyonu da dün iki Dışişieri Bakanı'nın katıldığı imza töreniyle sona erdi. Halefoğju Paristeki Türk Başkonsolosluğu'nda vtttandaşlarla 1.5 saate yakın bir süre görüştü. Fransız Dışişieri Bakanlığı binası Quaie d'Orsay'de önceki gece Fransız Dışişieri Bakanı Jean Bernard Raimond tarafından Halefoğlu ve eşi onuruna verilen yemekte iki bakanın yaptığı konuşmalar Türk Fransız ilişkilerinin içinde bulunduğu aşamaya ve tarafların karşılıklı beklentilerine ışık tuttu. Fransa, Türkiye'nin AET'ye tam üyeliğini daha aktif biçimde desteklemek için ikili ilişkilerin, ozellikle ekonomik ve kültürel planda geliştirilmesinin faydalarından söz ederken Türkiye bu iki sürecin birlikte götürülmesini yeğliyor. İki konuşmacının söylevleri arasındaki simetri bu gerçeği daha da belirgin hale getirdi. Ev sahibi sıfatıyla ilk sözü alan Raimond konuşmasını Türkiye'nin Avrupalı kimliğini vurgulayarak başlatıp, "ekonomik plandaki Türk Fransız dayanışmasına verilen öntfclik"le bitirirken Halefoğlu söze ikili ilişkilerdeki "karşılıklı dayantşma" ile girdi. Ve Fransızların çok önem verdiği "Avrupa ile Ortadoğu arasındaki baglarda Türkiye'nin AET üyeliğinin bu tarihsel misyonu yerine getirmedeki" önemine işaret ederek konuşmasını tamamladı. Fransız bakanın konuşmasında şu noktalar dikkatini çekti: 1. Fransız Dışişieri Bakanı "Ülkenizin demokrasi ve özgürlük rejimini guçlendirme yoltında izledigi yolu nasıl bir sempatiyle izledigimizi ve gerçek bir dostluğun bu konuda hangi beklentileri gerektirdiğini en iyi siz 1 anlayabilirsiniz" diyerek Fransa nın Türkiye'deki insan haklan ve demokrasi konulannda bundan sonra sonın çıkarmayacağını anlatmış oldu. 2. Strateji ve savunma konularında iki ülke arasındaki görüş ortaklığını belirttikten sonra "Bu görüş birliği ne kadar derin de olsa başkası için tehdit teşkil edeceği sonucu çıkanlmamalıdır. Anlaşmamızın tekelci bir yapısı yoktur" diyerek Türk Yunan anlaşmazlığı konulannda Fransa'nın taraf olmaktan çıktığını hatırlatmak istedi. 3. Raimond'un daha sonra, alışılagelen Kanuni Sultan Süleyman 1. François dostluğunu hatırlatıp, Fransa'nın Atatürk'ü ilk tanıyan Batılı ülke olduğunu vurgulaması ve bunun hemen ardından, "Bu koşullarda Avrupa Topluluğu ile ilişkileri güçlendirmek dileğimizi büyük sempatiyle karşıladığımızdan nasıl şüphe edebilirsiniz?" sorusunu sorması, Fransa'nın Türkiye'nin AET üyeliğinde de "başrolü" oynama arzusunda olduğunu gösterdi. 4. Bakan, günümüz koşullarında AET'ye üyeliğin güçlüklerine işaret etti ve sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu durumda TürkFransız ilişkilerinin yoğunlaşması, Türkiye'nin Avrupalı hüviyetinin pekişmesi konusunda tüm anlamını kazamyor" Baypas için Amerika'ya giden yalnız zenginler değildir; evini barkını, ocağını satarak canını kurtarmak isteyen orta halli yurttaşlarımız da var. Doğaldır bu... Hepimiz elimizdeki bütün olanakları zorlayıp ölümden kaçmak isteriz. Doğal olmayan ne? Ülkemizde bir yandan Devlet Hazinesi yağma ediliyor, öte yandan yurttaşın sağlığma ödenek ayrılmıyor: Sonra da Houston'daki Methodist Hastaneleri'nde Türkiye'ye dönük reklam merkezi kuruluyor. Ayıptır, ayıp... CÜNEYT ARCAYUREK yazıyor (Baştarafı 1. Sayfada) doğrudur, yaptıklanmdan kimseye, hiçbir devlet organına hesap vermek zorunda değilim zihniyetine kendini kaptırmış, bu süratle bir uçuruma gitmektedir. Ya da o kadar girift çıkar ilişkileri ile sanlmıştır ki, sağlam kararlar alma gücünü artık yitirmiştir. Her iki halde de bu hükumetin görevi bırakması zontnludur. Bütün bu durumlar karşısında bu hukümetin ülke yönetiminden uzaklaştınlmast yüce Meclis için ulusal görev haline dönüştürülmüştür. tktidar grubu artık kendini çekmeU ve demokratik hakkını kullanarak onu düşümulidir. Aksi halde tarihi sorumluluğu ile baş başa kalacaknr." TekdüzAbir sesle konuşan ' 'yumuşalrErdal tnönü' 'den gelen bu sözler, çarpıcı bir etkiyapacaktif daha doğrusu yapmalıydı. Oysa ANAP Grubu, tnönü'nün sözlerine başbakanın "nekahet döneminde" olmasma değinerek başlamasıyla gevşemişti. Muhalefet partilerinde bir tutarsızlık gözieniyordu. HeleDSP sözcüsünün "Başbakan yurtdıştnda iken, hem de sağlık nedeniyle yurtdışmda iken, bir gensontyu göriişmenin yanlışlığına" değinmesi, acayip bir mantığı sergiliyordu. Muhalefetin özal'ın rahatsızhğı sırasında bir gensoru önergesi verilmesi konusunda adeta özur dileyerek konuya girmeleri, daha baştan bu önergeyi reddetme olanağını iktidara veriyordu. Hükümet, TRT, elbettebasın, Özal'ın ameliyattan bir hafta sonra eskisinden daha güçlü sağlık koşullarında ayağa kalkacağı havasmı basmıştı. Oysa özal'm kısa sürede "normal fonksiyonlannı siyasette yerine getirmesine" ilmen olanak yoktu. Kuliste daha çok iktidar kanadında kaygılı söyleşiler yapılıyor, özal'ın 10 marta kadar ABD'de kalacağından, yurda döndükten sonra kalp ameliyatı geçirenlereyaramayan Ankara havasmdan kurtulmak için bir süre îstanbul'da oturacağmdan söz ediliyordu. Eğer bu bilgiler gerçekleşirse Başbakanın "uzun bir 'nekahet'dönemigeçirmesi" kaçınılmaz bir sonuçtu. Bakarsınız nekahet dönemi başka kurallar getirebilirdi: Muhalefetin de kabul ettiği gibi bu dönemde iktidar uygulamalannm üzerine gidilmeyecekse, örneğin çek bir telgraf Yunanistan 'a, üç dört ay başımıza iş çıkarmaym Başbakammız nekahet dönemi geçiriyor, deyiver. AET'ye, Türkiye'yi üyeliğe kabul edin, nekahet dönemindeyiz, fazla üzmeyin, sinirlendirmeyin Başbakanımızı diye bir haber salıver. Özel ya da resmi kuruluşların zamlarını katlayan esnafa bir bildiriyle nekahet döneminin özelliklerini sıralayıver ki, tüketim maddelerine elimizi uzatabilelim. Şaka bir yana hukümetin bütün üyeleri Özal'ın yokluğuyla ortaya çıkan "devlet boşluğunu" gidermenin çarelerini arıyorlardı. Her şeyin normal kurallar içinde yürüyeceğini kabul ettirmeye çalışıyorlardı. Sorulduğunda geçmişte Başbakanın yurtdışma 1520 günlük geziler için çıktığını söylüyor, ama hiçbir aksaklığın görülmediği gerekçesine sanlıyorlardı. Özal'ın övünerek söylediği gibi, "otomatik telefon" icad olunmuştu. Başbakanın mutlaka Ankara 'da oturmasına gerek yoktu. Nitekim her gittiğiyerden gece gündüz Kaya Erdem V ya da partisinden sevgili Keçeciler'ini arayıp "dîrektif" verebiliyordu. Ama Özal şimdi, mikrop kapar kaygısıyla eşinin elini tutatmyordu. Daha iyiye gittiğinde ANKARA'dan YALÇIN DOĞAN (Baştarafı 1. Sayfada) Arka arkaya sıralanan bu sorular her şeyden önce "hükümetin kendi içindeki tutarsızlıktan ve gizlilikten" kaynaklamyor. Ekonomik açıdan, başlangıçta belki de lHyi niyetle" uygulanmak istenen bu karar hakkında kamuoyu bilgilendiriimiyor. Kararın "ekonomik gerekçesi" şu: Türkiye'de tarıma elverişli alanlardayeteri ölçüde yararlanılmıyor. Buna karşılık, Ozellikle orman köylülerinin tarımdaki bu araziden yararlandırılması düşünülüyor. Bir yandan orman kö'ylülerine "yeni tanm arazisi açmak " bir yandan da "ormanların korunmasını sağlamak amacıyla" orman köylülerinin tanm yupılabilecek alanlara yerleştirilmesi düşünülüyor. Bu amaca dönük olarak, Tanm Orman ve Köyişleri Bakanlığı'na bağlı olarak çalışan Orman Genel Müdürlüğü Türkiye'nin dört biryanına "duyuru"göndererek, orman köylülerinden "isteyenlerin" Türkiye'nin başka bölgelerinde yerleştirilebileceklerini iletiyor. tşte, kıyamet burada kopuyor. Çünkü, bugünedek Türkiye'de "ekonomik amaçlı bir göç" bilinmiyor. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde daha 1923 yılında başlamak üzere, ozellikle doğu bölgelerimizde görülen ve bilinen hep "siyasal amaçlı zorunlu göç". Ekonomik amaçlı, yani örneğin bugünkü gibi, "daha fazla tanmsat arazinin kullammma olanak sağlamak'' amacıyla, orman köylülerinin "göçetabi kıhnması'' Türkiye 'de pek görülen bir olay değil. "Daha önce görülmediğini" zaten Hüsnü Doğan da doğruluyor. "Köylünün göçü" denildiğinde, akla ilk önce "siyasal amaç" geliyor. Yani, köylüleri "doğudan alıp başka yerlere yerleştirmek " akla geliyor. Bakanlığın hatası buradan kaynaklamyor. Ülkemizde böylesine "duyarlı" frir konuda, kamuoyunu bitgilendirmeden orman köylülerine, şu kadar il ve ilfeye i>öyle bir "genelge ya'da duyuru"göndermek, başlangıçta hiç kimseye başka bir şey düşttndürtmüyor. Nitekim, önceki gün Tanm Bakanı Hüsnü Doğan'la telefonda sohbet ederken bizim de ilk vönelttiğimiz soru "işin siyasal cephesi" oldu. Bakan bey bu soruya "Asla siyasi yön yoktur" karşılığını veriyor. Doğan, dünkü basın toplantısı nda ise, "ANAP iktidan olarak biz bu girişimimizle iftihar ediyoruz" diyor. Bu nasıl bir "iftihar", bunu biz pek anlayamıyoruz. Çünkü, yine "ANAP iktidarına" bağlı, hatta bunun da ötesinde, "Başbakanm kardeşinin başrnda bulunduğu" Devlet Planiama Teşkilatı "Göç yoluyla yapılacak bir işlem, tanmda gizli işsizfiği azalttr'' diyor ve ekliyor: "Köy nakli son derece pahalıdır ve Türk köylüsünün geleneklerine ters düşmektedir." Yani, Başbakanın kardeşi Yusuf Bozkurt özal'ın başında bulunduğu DPT, bu girişimden "iftihar etmek" bir yana, tersine, bu karara karşı çıkıyor. Aslında, orman köylülerinin göç etmelerindeki güçlüğün bakan beyin kardeşi de farkında. önceki günkü sohbet sırasında, bunun farkında olduğu için, "Evet, aslında işimiz çok uzun ve güç" karşılığını veriyor. Düşünebiliyor musunuz?.. Tarıma elverişli bir yer bulunacak... Orası her türlü altyapısıyla ve sosyal birimleriyle "bir köy halinegetirilecek"... Okulu, yolu, suyu, camisi, telefonuyla ve konutlarıyla... Sonra orman köylüleri buralara taşınacak ve "tarıma elverişli topraklarda" tarımsal üretimde bulunacak... Ve bütün bunlar yapılırken, ' 'hiçbir siyasal amaç'' gözetilmeyecek... Türkiye gibi bir ülkede "hiçbir siyasal amaç gözetilmeyecek"!.. Ne kadar zaman alır böyle bir işlem, düşünebiliyor musunuz?. • Aslında, insanı rahatlatan bir sözü var Hüsnü Doğan 'm ve çok önemli: "Göç zorunlu değildir, köylü isterse yapılacaktır." Madem Hüsnü Doğan bu politikasıyla "iftihar ediyor", o halde, önce DPT'yi ikna elmeli, ardından da kamuoyunu bilgilendirmeli. (Baştarafı 1. Sayfada) şimlerine set çekerken, lran Başbakan] Hüseyin Mir Musavi de özal'ı eleştirerek, "Bu çabalar boşunadır" şeklinde konuştu. Başbakan özal'ın Washington'da Reagan yönetimi ile yürüttüğü ve IranABD ilişkilerine özel bir ağırlık verdiği görüşmelerini tamamlamasının hemen ertesinde tran'm yaptığı bu çıkış, özal'ın arabuluculuk girişimlerinin başarı şansını bu aşamada ortadan kaldırdı. Başbakan Turgut özal, gerek Beyaz Saray'da Başkan Ronald Reagan ile görüşmesinde gerek Dışişieri Bakanı George Shultz ye yönetiminin diğer yetkilileri ile yaptığı temaslarda "Iran'ın bölgede önemli agııiıga sahip bir iilke oldugu" görüşünden hareketle "ABD'nin Iran'ı dışlamaması ve bu ülkeyle şu ya da bu şekilde bir ilişki kurması gerektigini" vurgulamış ve "Türkrye'nin buna yardımcı olmaya hazır olduğunu" duyunnuştu. özal'ın Washington ziyareti sırasında verdiği bu mesajların Tahran'da rahatsızlık yarattığı ve olumsuz bir havanın doğma.sma yol açtığı anlaşılıyor. Nitekim, lran Başbakanı Hüseyin Mir Musavi'nin bundan kısa bir süre önce Bakanlar Kurulu toplantısmdan sonra yaptığı açıklamada, özal'ın Washington'dan verdiği mesajların yarattığı ratotsızlığı açık bir dille duyurdu. .MUSAVİ ÖZAL'A ÇATTI Musavi, lran radyosunda da "yayımlanan açıklamasının girişinde "tran hükümetinin siirekli artan baskılara rağmen tslam devrimine olan bağlılıgını gösterdigini" belirterek, bunu "tslamın bir mucizesi" olarak .gösterdi ve Iran ile ABD arasındaki arabuluculuk çabalarının "boşuna" olduğunu kaydetti. tran Başbakanı, daha sonra ismini geçirmeksizin Başbakan özal'ın arabuluculuk girişimlerine değinerek, "Bölgedeki bazı politikacılar tarafından ileri süriilmekte olan bu fikir 'Büyük şeytan' (ABD) tarafından telkin edilmektedir. BunJarın gerçekleşme şansı yoktur" şeklinde konuştu. lran Islam Cumhuriyeti Başbakanı, Iran'ın "cani" olarak nitelendirdiği ABD ile hiçbir ilişkisi olamayacağını kaydederek, "Washington, ıslam devrimine ve aleyhimize işlenen pek çok suça iştirak etmektedir" diye ekledi. Hüseyin Mir Musavi'nin bu İran'dan ÖzaTa Açlık çeken FilistinlUere yardun göndeıiyoruz ANKARA (Cumhuriyet Biirosu) Türkiye, Lübnan'daki Şü grupların kuşatması nedeniyle ciddi bir açlık tehlikesinin baş gösterdiği Reşidiye ve Burç AlBarajni kamplarındaki Filistinli mültecilere önemli bir jestte bulunacak. Türk hükümeti, açlık çeken Filistinlilere 30 ton dolayında yiyecek, battaniye ve sağlık malzemesi gönderme kararı aldı. Dışişieri Bakanlığı Sözeü Yardımcısı Nazım Belger, dün bu konuda yaptığı açıklamada, "Hükümetimizin konuya atfettigi önem ve ilgi üzerine, Türk Kızılay'ının Lübnan'daki kamplar savaşının neden olduğu vahim açlık sorununa yardımcı olmak amacıyla hazııiadığı yardım malzemesi yarın (bugün) Ankara1 dan yola çıkacaktır" dedi. Belger, "30 ton yiyecek, battaniye ve sağlık malzemesinden oluşan yardımın karayolundan Şam'a ulaştırılacağını ve Beyruttaki ihtiyaç sahiplerinin eline guvenli bir şekilde geçebilmesi için Şam'daki Birleşmiş Milletler yetkililerine teslim edileceğini" bildirdi. AIDS'li (Baştarafı 18. Sayfada) Prof. Dr. Kurtuluş Töreci, Doç. Dr. Selim Bodur, Doç. Dr. Tarık Altınok'un da katıldığı panelde AIDS'ten korunmak için şu yollara başvurulmast istendi: * Şiipheli cinsel ilişkilerinizde prezervatif kullanmayı alışkanlık haline getiriniz. • Her zaman steril igne, enjektör kullanılmasına dikkat ediniz ve bunları başkası ile ortak kullanmayınız. • Başkalarının kullandığı jilet, kontakt lens, akupunktur iğnesi, dövme iğnesi gibi aletleri kullanmayınız. Ankarada böylesine ciddi bir ameliyat gereği sinirlenmeyecekti, yorulmayacaktı. Uzun süre çalışmayacaktı. Diyeceksiniz ki, ne var bunda. Başkan Reagan 'a bakın. Günde bir buçuk saat çalışarak ülkeyi gül gibi yönetiyor. Doğruydu. Yönetmesine yönetiyordu, ama ABD'de öylesine bir mekanizma vardı ki, başkana gelinceye dek her şey alt kademelerde kotarılıp çözümleriyle Reagan 'ın önüne gidiyordu. Bizde böyle mi?.. Tam tersine heı şey başbakanların buyruğuyla başlıyor. Alt kademe ancak bu buyruk doğrultusunda çalışmaya başlıyordu. Koşullar bir hafta içinde değişse, yasaklarla ilgili maddenin kaldmlması zorunluluğu doğsa, ANAP'm bu girişimin içinde olmasına kim karar verebilirdi?.. Bu noktaya gelinirse, Kaya Erdem şöyle düşünebilirdi: "Ben hükümet işleyişiyle ilgili sorunları çözer, yürütürüm, parti iflerine karışmam." Basit, ama gerekli işlemler bilt yerine getirilmemişti: özal, bir iş gezisine çıkmış, ameliyat geçirmişti. Erdem'i vekil atadığını bildiren tezkerede ij gezisi gerekçe olarak gösterilmişti. Şimdi durum değişikti. Devlet Bakanı Güzel'in Meclistt yaptığı kısa açıklamayla yetinilemezdi. özal, bir Başbakandı, ama aynı zamanda milletvekiliydi. Ameliyatla birlikte Meclisterı izin aldığını gösterip belgelemek gerekirdi. Bu denli küçük bir işlem yapılmamış, özal'ın dahant kadar süre "izinli" olacağ, TBMM'ye duyurulmamıştı. Ameliyat olayını günün gelişmeleri içinde uyutmaya çalışar iktidar, nedense özal'ın ABD' de daha ne kadar kalacağım du yuracak resmi bir açıklama yapmaktan özenle kaçınıyordu. özal'ın dönmesi için elbette doktorlann izni gerekirdi, ama tıbbin bu denli ileri olduğu bir ül kenin uzmanlan Başbakanın kat, gün daha Houston 'da kalacağı nı sorulursa söyleyebilirdi. Bütün bunlar yapılmayınca özal'ır dönüşü "rivayete dayalı" bilgi lerle karmaşık bir olaya dönüşü yordu. Hükümet üyelerine so rarsan bir hafta daha, Başba kanlık çevrelerine bakılırsa lt marta kadar... Böylece, ciddi biı olay, iktidarın elinde gayri ciddi boyutlara tırmandı. Ama siyasal gelişmeler, doğa, akışı içinde yürüyordu. Baz ANAP milletvekilleri DYP'lile re sokuluyor, "birleşif bütünleşmekten"söz ediyorlar dı. ANAP grubunda bile zayij da olsa partinin giderek çözüleceğini söyleyenler çıkıyordu. Biı genel seçimde koalisyon görüyordu ANAP'lılar ve soruyor lardı: Bu olasılık gerçekleşmeder hemen bugünden aynı tabanc seslenen iki parıi neden birleşif. "tek parti hükümeti" çıkarma sın?. DYPyöneticileriysebuseslenişleri giderek güçlendikleri anlamına alıyor, ANAP'ır, DYP'ye kaıılmasmı istiyorlardı, Bir hastalık, devletin tüm kurumtarını, siyaseı kulislerini işte böyle etkiliyordu. Kulis, "eski Özal'ın " döneceğinepek olasılık tanımıyordu. Hele kuşkuyu açıktan söylemeyen ANAP'lılar, bu duygunun tutsağı olmuşlar, sinirli ve gergin pek çoğu. Stressiz yaşaması önerisiylt eşinin siyasal inadını bir arayc getiren Semra özal'ın TV'dt "çok çekeceğiz" nitelemesint 'nekahet' döneminde katılamıyor insan. Ama, gelişmelere bakarak "çok şey göreceğiz" demek acaba duygusal orıamı fazla zorlamak mı olur? SEÇKİN İŞYERİ OLANAĞI Ortaköy Sanaı Merkezi Büfeteryası devredilir. 150 89 94'ten Yükiel Hanım.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle