24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/14 HABERLERİN DEVAMI 16ŞUBAT 1 Politikada Sonı İşaretleri... (Baştarafı 1. Sayfada) nümü her zaman için aldatıcı sayılmalıdır. Kaldı ki günümüzde siyaset sahnesine dönük yalın t>ir gözlem bile, durumun "istikmr"(a pek öyle bağdaşmadığını gösterebilecektir Siyasal geleceğimizle ilgili soru işaretleri bir yandan çoğalırken, öte yandan 12 Eytülün istikrar anlayışına tümüyle ters düşen bir "bölünmüşlük" ortamına tanık olmaktayız. Öyle değil mi? Sağın sağla birleşmesi, solun solla birleşmesi... Y&ni ANAP'la DYP, SHP ite DSR.. Bugün sağda da, solda da konuşulan, hararetle tartışılan güncel konular arasında yer alıyor bunlar. Demirel'in, geçirdiği amelryat dolayısıyla özai'a ettiği çok doğal bir "geçmiş olsun" telefonu bile sağda birleşmeyi arzulayan kimi çevreleri heyecanlandırmaya yetmiştir. Oysa bugün sağda da, solda da "bölünmüştuk" durumunun devam edeceğini gdsteren işaretler geçerliliklerini korumaktadır. Soldaki bolünme, sosyal demokratlara iktidar yolunu tıkamaktadır. Yüzde 30'luk, bilemedin yüzde 35'lik oy oranının ikiye bölünmesinden kuşkusuz başka bir sonuç çıkamaz. Buna karşılık sağdaki bölünmüşlük, sağdaki bir partiye yine de iktidar yolunu açabilecektir. Bu açıdan 1988'de ne olabilir? Geçenlerde önde gelen bir Batılı müttefik ülkenin bir diplomatı ile aramızda şu konuşma geçti: "ANAP, 1988 genel seçimlerinde de mutlak çoğunluğu kazanabilir mi?" "Kuşkularım var." "Ne olur?" "ANAP'la DYP paylaşır." "Yani?" "Koalisyon olur? Koafisyon. ama kiminle kim arasında? ANAP'la DYP mi, yoksa sağla sol arasında mı? Özal'ın ameliyatının siyasal şonuçları?.. SHP toparlanabilecek mi? Erdal İnönü, liderliğini sonunda partisine kabul ettirebilecek mi? Ecevit ve DSP'si?.. Siyaset yasakları?.. Soru işaretleri o kadar çok ki... 12 Eyiulden bu yana da doğrusu hiç azalmadıiar; tam akşine bir seyir izlemekteler. isterseniz son bir soru daha: 1988 genel seçimleri siyaset sahnesindekı düğümleri çözebilecek mi?.. Bir şartla karamsar değifiz bu konuda. "İstikran" otoriter rejimlerde değil demokratik düzenin "çoğulcu" yapısında aradığınız sürece "düğümleri" çözmek hiç de zor olmayacaktır. Sendikalara ani denetim (Baştarafı 1. Sayfada) den aykındır" görüşünü savundular. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı isçi ve işveren kuruluşlarının devlet tarafından denetlenmesine iüşkin toplam 22 maddeden oluşan 84/7031 sayılı tüzüğün "aksayan yönlerini" düzeltmek amaayla yeni bir tüzük taslağı hazırladı. Bakanlık yeni hazırladığı tüzük taslağında tüzük maddelerini 22'den 24'e çıkanrken, eski tüzüğün maddelerinin büyük çoğunluğunu yeni tüzük taslağında olduğu gibi muhafaza etti. Çalışma Bakanlığı yainızca tüzüğün 4. maddesini oluşluran "denetim yetkisi" maddesinde bazı değişikliklere giderken, eski tüzüğe ek olarak denetim programian (madde 5), denetim kapsamı (madde 6) ve yardım etme ve bilgi verme zorunluluğu (madde 8) gibi yeni maddeler de getirdi. Bakanlık yeni tüzük tasiağına ilişkin olarak Türkİş ve Haklş'e gönderdiği "genel gerekçede" şu görüşlere yer verdi: "Tüzük eski tüzüğün aksayan yönlerinin düzeltilmesi gayesiyle yeniden hazırlanmıştır. Tüzükteki aksaklıklar esas olarak iki başlık altında degerlendirilmiştir: 1. Maliye ve Gumrük Bakanlığı denetim elemanlannın tüzük bükümlerine göre yapılması gereken yıllık programlı denetimlere yeterince katılamamalan, 2. Sendika ve konfederasyonlann uymak zorunda olduklan muhasebe hesap planlarının yetersiz olması." Çalışma Bakanlığı "genel gerekçe" başlıkh yaasmda değişikliğe gidilen 4. madde ve tüzüğe eklenen yeni maddelerle ilgili olarak da şu görüşleri savundu: "Maliye ve Gumrük Bakanlığı denetim elemanlannın gerek sayüan gerekse iş yükleri açısından durumları dikkale alındıgında tüzüğün 4. maddesinin aynen muhafazası mevcut aksaklıklann devamına neden olacaktır. Bu nedenle sözü edilen 4. maddenin değiştirilmesi zorunlu hale gelmiştîr. Madde metni ikiye ayrılarak düzenlenen taslagın 4. maddesi ile yıllık denetimlere Maliye ve Gümriik Bakanlığı denetim elemanlannın da katılması zorunluluğu kaldınlmıştır. Taslagın 5. maddesinde ise yıllık programian denetimlerin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı denetim demanlannca yapılacagı belirtilerek, Maliye ve Gumrük Bakanlığı denetim elemanlannın denetimleri istisnai hale getirilmiştir. Bu değişiklige paralel olarak taslağa konulan 8. madde ile özellikle Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı denetim elemanlarına çalışma kolaylığı sağlamak amaayla, denetim jlemanlarının yetkilerinin belirlilmesi uygun göriilmüştür." TÜZÜKTASLAGINA TEPKİLER Çalışma Bakanlığı'nın hazırladığı yeni tüzük tasiağına bir yarut yazısı gönderen Türklş yazısında, "Yasa ile öngörüien bir ödevi yürütmekle yükümlü olan bir hükümet ve ilgilendirilmiş bakanlıklar, iddia ettikleri gibi, gerçekten sendikalan ve konfederasyonlan siyasi baskı altına sokmak niyeti taşımıyorlarsa, uygulamada yasanan çıkmazlan, tereddütleri dikkatle degerlendirmek durumundadıriar. Bakanlıgınızca hazırlanan tüzük değişiklik tasansında ise "böyle bir degerlendirme yapıldığını ortaya koyan tek yön yoktur" görüşüne yer verdi. Türkİş yanıt yazısmda yeni tüzük taslağının 1984 tarihli tüzükte görülen ve uygulamada yaşanan tüm sorunlan daha da ağırlaştıracağuıı, aynca sendikalan ve konfederasyonlan hür sendikacılık ilkeleriyle taban tabana zıt bir yaklaşımla denetim yoluyia sürekli bir baskı aitına aJacağına da dikkat çekti. Tüzük taslağı ile bakanhğın 2821 sayıh Sendikalar Yasası'nın 47. maddesindeki esaslan ve çerçevesinde belirtilen denetim yetkisinin sınırlannı aştığına da işaret eden Türklş, taslaktaki aksaklıkları maddeler halinde şöyle özetledi: " Uzmanlığı, özellikle sendikalann işieyişi konusundaki bilgisi ve deneyimi tartışmalı, bagımlı denetim elemanına idari denetim yanında mali denetim yapma yetkisi taıunmaya kalkışılmıs, Niteliği, ölçüsü, sıhhati her zaman keyfi olarak yorumlanmaya müsait ve belirsiz ihbar ve şikâyet sözcüklerine sığınılarak denetimin her an ve istenildiğinde sürekli yapılabilmesi imkânı aranrmş, Bilgi ve belge verme, denetim elemanına yardımcı olma yükümlülügü sadece yöneticileri degil, personeli, Türkiye'de mukim gerçek, özel ve tüzel kişileri kapsar hale getirilmiş, Cevap raporlarında yürürlükteki tüzük ile belirli süre, denetim elemanının ya da biriminin keyfine terkedilmiş, 2821 sayılı Sendikalar Yasası'nın 63. ve 2908 sayılı Dernekler Yasası'nın 92. maddelerine kökünden aykın bir yaklaşımla bakanlık denetim elemanına, seçimle işbaşına gelen yöneticiye işten el çektinne yetkisi tanınmış, öne sürdü. Türklş yazısmda "Bu belirleıueleri dikkate almayan bir düzenlemenin son derece taiihsiz bir tercih olacağının bilinmesi gerekir" görüşüne de yer verdi. Haklş bakanlığa gönderdiği yazısmda değişiklige gîdilen 4. maddede Maliye Bakanlığı'nın yainızca mali yönden denetim yapmasının sağlıklı olacağı görüşüne yer verdi. Haklş aynca, denetim sırasında denetim elemanlarına yardımcı olmayan yönetici personele geçici olarak işten el çektirileceğini içeren 8. maddeye de tepki göstererek, bu hükmün maddeden tamamen çıkartılmasını istedi. En büyük toplu göç (Baştarafı J. Sayfada) ni yerleşim yerlerine gitmeye "gönüllü" olanlann saptandığını öne sürdüler. Yetkililer, gitmek istemeyenlerin "zoraki iskâna tabi tutulmalarının söz konusu olmadıgım" belirttiler, Orman Genel Müdürlüğü'nün "nakledilecek köyler" adı altında bölge müdürlüklerine gönderdiği yaa, U merkezlerine bağlı köylere orman bölge müdürlüklerince, ilçe merkezlerine bağlı köylere de orman şeflikleri aracılığıyla tebliğ edildi. "Göç tebligatı" olarak adlandırılan yazıyı alan ormaniçi köylerinin Mersin, Antalya, Muğla ve lzmir bölgelerine yerleştirileceğinin ve "her haneye" yeteri kadar ekilecek arazi verileceğinin 6831 sayılı Orman Yasası'nın 2/a maddesi gereğince belirlendiğinin bildirilmesinin pratikte hiçbir somut sonuç getirmeyeceği öne sürülüyor. Ormaniçi köylüleri, köy kahvelerine asılan tebligatlarla ilgili yönelttiğimiz her soruya "Yeterli cevabı alamıyoruz. Kimse bize kaç dönüm arazi verilecegini, hangi şehirlere nakledilecegimizi kesin olarak söyleyemedi" şeklinde konuşuyorlar. Bursa ve yöresinde "tebligat" alan köy sayısının 450 dolayında olduğu öğrenildi. Bu köylerden bazılarımn büyük köyler olduğuna da dikkat çekiliyor. Bu köylerin yerlerinden kaldınlmasının olanaksız olduğunu savunan Bursah bir üst düzey yetkili, "Belirlenen köyleri, denUdiği gibi Mersin, Antalya, Mugla ve ızmir'e nakletmeye kalkarsak, oralarda yeni yeni kentler kurulması gerekir" dedi. SHP SORACAK Bu arada Sosyaldemokrat Halkçı Parti Tunceli Milletvekili Âli Rıdvan Yıldınm, Tunceli'nin 234 köyünde yaşayanların tebligatı almasıyla ilgili bir önergesi vereceğini söyledi. dınm, "Genel bir tehcir siyı mi güdülmeye çalışüıyor? Hı met buna neden gerek duydu miyoruz," dedi. SHP Genel Başkan Yardıı sı Yigit Gülöksüz ise göç ola incelemeye aldıklarını söy! "Göç, Tunceli söz konusu o gu için özel görünüyor. A 2030 yıldır yapılan uygulama" dedi. Gülöksüz, pılan açıklamalara göre göç yının normal bir uygulama • gözüktüjünü de kaydetti. KAÇ KOY VAR? Edinilen bilgilere g "Orman" köyleri iki ayn kat( ri altında değerlendiriliyor. B lardan biri "Ormaniçi" köj ötekisi ise "Ormana bilişik" 1 Ier. 5. Beş Yıllık Kalkmma Pi için rapor yazan öze! ihtisas misyonunun verdiği bilgilere j 1970 yılında 7 bin • "ormaniçi" köyünde toplar milyon 449 bin 113 kişi yaşıj du. Bu rakam 1975 yılında 7 519 köyde yaşayan 3 milyon bin 876 kişiye yükseldi. Söz konusu ihtisas komisy( raporu, ormaniçi köylerinin i: hından da söz ediyor ve ıslah i çeşitli yöntemler öneriyor. yöntemlerden en önemlisi "Bulundugu yerde kalkındırn olarak adlandırılıyor. Komisj raporuna göre bulundugu ye kalkındmlması mümkün olr yan köy sayısı 3 bin 192. Bu dan anlaşıldığı kadanyla "to göç" olayının bu 3 bin 192 t için söz konusu olması bü> olasılık. Bir başka olasıiık Tunceli, Muş ve Elazığ yöres de yaşayan ve "Tahtacılar" o rak adlandırılan göçer toplu ğunun yerleşik ha>ata geçirüm çalışmalan. Halefoğlu "Çayda radyasyon" tartışması sonuçsuz (Baştarafı 1. Sayfada) iki bilim kuruluşunun karşı kar şıya gelmesinin "radyasyon psikozu" içinde bulunan halkımızı daha da kaygıya düşüreceğini belirttiler. Bilimin doğruların göstergesi olduğunu ileri süren bilim çevreleri, iki bilimsel kumluştan ODTÜ'nün mü, yoksa ÇNAEM'in mi radyasyon olayını çarpıttığının açıkhğa kavuşturulması gerektigini savunuyorlar. ODTU uzmanlan, Bakan Cahit Aral'dan ÇNAEM'den radyasyon ölçümlerini rahatça yapabilecekieri sözünü aldıklarını, toplantmın ilk evresinde ÇNAEM'in radyobiyoloji laboratuvarlarında ısrarla çayda radyasyon arama istemlerinin ÇNAEM uzmanlannca geri çevriünesinin anlaşılmaz bir tutum olduğunu belirterek, "Bu anlaşmazlık, (oplantıda soguk bir havanın esmesine neden oldu" dediler. Bu arada radyasyon ölçümlerinde iki tarafın da ayru görüşü paylaştığı biçiminde rapor diizenlemek isteyen ÇNAEM uzmanlanna karşı çıkan ODTÜ bilim ekibinin toplantıyı terk etmeleri eleştiriliyor. llgililer, ODTÜ ekibinin iddialarını sonuna kadar savunmalan gerektiğini, ortadaki açıklamaya karşın yeni görüşler ileriye sürmeleri gerektiğini kaydettiler. ODTÜ Kimya Bölümü öğretim üyelerinden Doç. Olcay Birgül'ün, toplantıdan sonra yakınlanna, "Radyasyon öJçümlerinde onlann görüşünii benimsemek zorunda bırakılmamız karşısında loplantıyı lerk etmekten başka çaremiz yoktu" dediği belirtiliyor. ODTÜ'de çaydaki radyasyon oranının yüksekliğini açıklayan bilim ekibinin seçici, üniversitenin künya bölümü başkanı Prof. Dr. Namık Kemal Aras, Prof. Ahmet Yüksel Özemre'den önce Türkiye Atom Enerjisi Kurumu'nun başkan yardımcısıydı. özemre'nin, ODTÜ raporu ortaya çıktıktan sonra ODTÜ'ye sert bir mektup yazdjğı, üniversite çevrelerinde yaygın bir şekilde konuşuluyor. ARAL'DAN SİTEM Sanayi ve Ticaret Bakanı Cahit Aral, dün ODTÜÇNAEM anlaşmazhğı için "Ben onlardan göriiş birligi beklerdim" dedi. lstanbul Mermerciler Organize Küçük Sanayi Sitesi'nin Genel Kurulu'na katılan Aral, toplantıya katılan müesseselerin hepsinin "onurlu miiesseseler" olduğunu, aralarında bir karşılaştırma yapamayacağını söyledi. Bu kuruluşların görüşlerine "hürmet ettiğini"' belirten Aral, "Ancak kanun uyannca ben, Türkiye Atom Enerjisi'nin söylediği ve tespit ettiği rakamlar iizeriaden hareket etmeye mecburnm" dedi. a.a.'nın haberine göre, bakana yöneltilen sorular ve yanıtlan şöyle: Bu kuruluşlann radyasyon rakamlannda bir çeiişme mi var? ARAL Bir çelişmenin olduğunu sannuyorum. Hiçbir suretle öyle bir çeiişme yok. Siz yaratıyorsunuz. Bu neticeyle bugün beili bir noktaya gelinmiştir. Belki bugün 20 saat uykusuz kalan insanlar tekrar toplansalardı, çok daha isabetli olurdu. Yani uyurlar, tekrar gelirlerdi. Yapmanuşlar. Yani anlaşmazlığa uykusuzluk mu neden oldu? ARAL Hayır efendim. 20 saat uykusuz kalan insanlar tekrar yan yana gelselerdi, daha iyi olurdu, diyomm. Ama 20 saat orada çalışmışlarsa benim sadece gazete haberleriyle o toplantıyı değerlendirmem mümkün değil. Daha sonra acıklama yapacak mısmız? ARAL Açıklamam olmaz. Ben açıklamaya da yetkili değilim. Çünkii nihayet bunlann hepsi özerk müesseselerdir. Onlar ne karar verirlerse açıklarlar. Ben onlardan kendi aralarında bir görüş birliği beklerdim. Tabii bildiklerim gazete haberleri. Yani orada bir ihtilafın olduğuna kani değilim. PROF. YARMAN'IN AÇIKLAMASI ÇNAEM, AnadoJu Üniversitesi ve TÜBlTAK'ta çeşitli görevlerde bulunan nükleer mühendis Prof. Dr. Tolga Yarman, iki kurumun çekişmesi konusunda Cumhuriyet muhabirine şunları söyledi: "ÇNAEM'de, ODTÜ mensubu üyeleri ile Türkiye Atom Enerjisi Kurumu yetkilileri arasında daha önce ilgili bakan ve kurum yöneticilerinin iddialanDI doğrulamak iizere öngörülen toplancının her şeyden önce basına kapalı olarak gerçekleştirilmesi, yönetimin aczinin peşinen ilanıdır. Yönetimin iddiası, çaydaki radyasyonun deme yüzde 1 ile yüzde 3 arasında geçtiğidir. Ölçüm yapan uzmanlarsa söz konusu oranı yüzde 50 üzerinde belirlemişlerdir. Olay atla deve degildir. Ölçüm yapılır, oranın ne olduğu ortaya çıkar. Üzülerek ifade ederira ki; yönetim, gerçekleri ya bilmemektedir ya da tahrif etmektedir. Radyasyon sorununa dönük oiarak yönetimin tek anzası, bundan ibaret degildir. Sergileyegeldikleri nice beyamn tutarsızlığı, konunun tekniği ile hiç ilgisi olmayan insanlanmızın dahi dikkatlerine takılmaktadır. Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi'nin değerli uzmanlan, diğer yandan anlayabildiğim kadanyla büyük baskı altındadır. Radyasyon yainız çayda değildir. Salt çaydan alınan radyasyonun genelde kaygı verecek boyutta olmadığının uzraanlara bu aşamada onaylattınlmak istenmesi, sorunun çarpıtılmasıdır. Eğer kendileri de yaptıklanna ve bilgilerine gerçekten güvenleri varsa buyursunlar, meseleyi ülkemizdeki degerli uzmanlarla beraber ve basının huzurunda hep birlikle tartışalım." 'ODTÜ raponınu hazırlayanlar hatalannı kabul ettiler* T4EK: Bize güvenin ANKARA (CumhDrtyet Bürosu) Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, ODTÜ heyetinin "çayda radyasyon kooasanıta bazıriadı|ı rapordaki haUüannı kabıü ettifiai, «Kak bunlann tuuea|a gecmesiae kar$ı çıkotı içta tstanbol'daki toplantıyı terk eftikJeriai" açüdadı. Kurum açıkiamasında aynca, radyasyon konusunda çıkanlan spekülasyonlara itibar edilmemesini ve kendilerine gUvenilmesini istedi. TAEK tarafından dün aksam saatlerinde yaptlan yazılı açıklamada, ODTÜ'den Doç.Dr. Olcay Btrgal, Doç. Dr.tnci Gökaen ve Doç.Dr. Aykut Kence'nin imzaİannı tasıyan "çayda radyoaktivite ölçünüeriyie ilgili rapor" da yeralan konulann tartjsılması içuı Sanayi ve Ticaret Bakanı Cahit Aral'ın isteğiyle Istanbul'da kesintisiz 19 saat süren bir toplantı yapıldığı ve konuşmalann önemli bölümünün banda kaydediidiği belirtildi. Prof. Ahmet Yükseî özemre'nin baskanhgını yaptığı kurumun açıkiamasında şu görüşlere yer verildi. "Toplantı esnasında raporun müelliflerioe raporianndaki doz ve risk bessplan ile ilgili ilmi bataian teker teker izah edilmis ve müeüirler bütiin batalanoı istisnasız idrak ve kabul etmek mecburiyetiode kalmıslardır. Ancak, raüzakefderde müeffifler müzakereyi, devamlı olarak Sayıu Bakan Cahil Aral'ın radyasyon konasundaki kitapcıgıttzerinecekebttmek içis bayok gayret sarf etmisJerse de bsaa mösaade ediJmemi$dr. MaeOlfleriB yainızca bu çabası toplanüyı Mrkac saat raeşgnl etmiştir. Raporun müeüineri, toptaad esnaaada sttreidi olarak kendâeriain bu rapor kooasunda istismar edilmiş oMoklamn.niyetierin baUsane akademik niyet oMuğa&a, ama raponm kendüerinİB büsoü irJmatlannı kötüye kuBanaa biri tarafından basma sızdminus oklugumı ve bundan da büyük üzüntü duydnklanoı mükemrea ifade etmiflerdir." Raporu hazırlayanlann hatalarınj kabul ettikleri, ancak dozla ilgili olarak yapmış olduklan değerlendirmedeki ilmi hatalanrun nihai tutanakta yer almamasında ısrar ettikleri iddia edilen açıktamada, daha sonra şöyle denildi. "Oysa sözkonusu hata rapordaki ilmi batalann en büyügn ve bu nataya dayanarak kendilerinin, basma sızan raporlannda, (sadece çaydan alınacak radyasyon bile gelecek nesiüerde yfizierce çocugun ölii ve sakat doğmastaa neden olacakür) dlye kesin yargıya vannalanna sebep oduguodan. müeiiiflerden bu hatalanmn raporda yer alması talep edilmiştir. Müellifler, buna yanaşmamıslar ve 20 saat süren miizakere sırasında madde Urüşdmıs ve müstereken tesbit ediimiş olan tutanagı imzalamaktan imtina ve btinkif ederek toplaatıyı terk etmeyi terda etmislerdir." NET4Ş grevcilerine (Baştarafı 1. Sayfada) yöneticilerınden bazılan, dün 90. gününde NETAŞ grevini ziyaret ettiler. lngiltere Işçi Sendikalan Konfederasyonu (TUC) Genel Sekreteri Norman D. VVillis , TUC Uluslararası Komite Başkanı Ron Todd, TUC Uluslararası Bölüm Sekreteri Michael T. Walsh, Finlandi)^ Işçi Sendikalan Federasyonu (SAK) Uluslararası llişkiler Bölümü Sekreteri Marrkku Jaaskelainen, Ispanya Genel Işçiler Birliği (UGT) Uluslararası llişkiler Bölümü Sekreteri Manuel Bonmati ve Almanya IG Metali Sendikası Uluslararası llişkiler Bölümü Sorumlu Yardımcısı Gabrieli Krimer Prein'den oluşan Avrupalı sendikacılara ziyaretlerinde SHP'den şu isimler eşiik etti: Genel Sekreter Fikri Sağlar, Genel Sekreter Yardımcısı Yakup Kepenek, MKYK üyeleri Muzaffer Saraç, Cahit Angın, lstanbul tl Başkanı Hasan Fehmi Güneş ile il ve ilçe yöneticilerinden bazılan... Dün saat 9.30'da bağımsız Otomobillş Sendikası Ümraniye Şubesilokaline gelen ziyaretçilere Şube Başkanı Şahin Onayak NETAŞ grevi hakkında bilgi vererek grevin başlangıcından bu yana olan gelişmeleri anlattı. Ziyaretçiler adına söz alan TUC Genel Sekreteri Norman D. Willis 41 milyon üyenin temsilcisi olarak grevcilere başarı dilediklerini, NETAŞ grevine uluslararası destek sağlamak için bundan böyle ellerinden geleni yapacaklannı bildirdi. Ziyaretçiler daha sonra grevci işçilerden bazılan ve Otomobillş yöneticileri ile birlikte sendika binasından yaklaşık 1 km. ilerdeki NETAŞ'ın fabrikasına yürüyerek gittiler. Grev gözcülerine başarı dileyen yabancı sendikacılar ve SHP yöneticileri grevci işçilerle birlikte fotoğraf çektirdiler. Bu sırada fabrikanın karşısında parketmiş polis minibüsünden çıkan bazı görevülerin, ziyaretçilere mudahale ettikleri görüldü. Ümraniye karakolundan olduklan belirtilen güvenlik görevlilerinin yetkilisi, ziyaretçileri, "dağılın, grev yerini terk edin" diye sert bir şekilde uyardı. Yabancı sendikacılar ne olup bittiğini anlamaya çalışırken araya giren SHP Genel Sekreteri Fikri Sağlar güvenlik görevlilerini uyararak yabancı sendikacılann grevi ziyaretleri sırasında bu tür bir tutumun son derece yanlış olduğunu, polisin biraz daha Radyasyonlu çay ve fuıdıklar geri geldi Federal Almanya'ya gönderilen 90 ton çayın 16 ton 750 kiloluk bölümü Kapıkule'ye, 141 bin marklık 20 ton fındık da radyasyon gerekçesi ile Samsun Gümrüğü'ne geldi. EDİRNE (Cumhuriyet) ÇayKur tarafından geçen aralık ayında Federal Almanya'ya gönderilen ve yüksek radyasyonlu bulunarak Türkiye'ye geri gönderilen 90 ton çayın 16 ton 750 kiloluk bölümü bir TIR'la Kapıkule*den geldi. Federal Almanya'daki Herman Seger firması tarafından ithal edilen ve tahlil sonucunda 5 bin ile 20 bin bekerel arası radyasyon bulunan çaylar iki aydır Köln kentinde karantinada bekletiüyordu. Almanya'dan yola çıkanlan çaylar önceki gece 34 T 8157 plakalı TIR'la Kapıkule'ye geldi ve TIR gümrüğünde yapılan işlemden sonra İstanbul'a sevkedildi. öte yandan, Samsun Dış Ticaret ve Pazarlama Ltd. Şti. tarafından Federal Almanya'nın Ropex Hendels GMBH firmasına gönderilen 141 bin DM karşılığında 20 ton fındık da radyasyon gerekçesiyle iade edildi. Kapıkule TIR gümrüğünde yapılan iade işleminden sonra radyasyonlu fmdıkiar 55 AS 915 plakalı TIR kamyonu ile Samsun gümrüğüne gönderildi. Deterjan (Baştarafı 1. Sayfada) nı Ugilendirmektedir." Sanayi ve Ticaret Bakanı Cahit Aral ise, deterjan üretiminde LAB'a dönüs, Avrupa'da nasıl gerçekleşmişse Türkiye'de de aynı yolun izleneceğini söylemişti. Bu durumda yüzde 100 LAB'a dönülmesi veya LAB'ın tamamen yasaklanması söz konusu olamayacak. Uzmanlar, Avrupa ülkelerinin çoğunda halen yüzde 80 LAB zorunluluğu olduğunu belirtiyorlar. Bu arada, TSE'nin DDB'den LAB'a gecişle ilgili yeni deterjan standardını belirleme çalışmalarının sürdüğü ve standart taslağının önümüzdeki hafta içinde Cahit Aral'ın onayına sunulacağı bildirildi. (Baştarafı 1. Sayfada) ziyaret eden ilk Türk bakanı olan Halefoğlu, dün geldiği Paris'te, Büyükelçi Faik Melek tarafından karşılandıktan sonra Fransa Parlamentosu Dışişleri Komisyonu Başkaru Roland Dumas ile bir görüşme yaptı. Bugün de Fransız Uluslararası llişkiler Enstitüsü'nde bir konferans vererek Türk dış politikasım anlatacak olan Dışişleri Bakanı Vahit Halefoğlu'nun, AET"ye tam üyelik başvurusuna hazırlaruldığı bu dönemde önemli mesajlar vermesi bekleniyor. Konferans, Fransız diplomasi çevrelerinde ilgiyle beklenirken, Fransız Dışişleri Bakanlığı sözcilsü, Türkiye'nin önümüzdeki haftaiarda AET'ye başvurusunun beklendiğini, ancak Fransız makamlannın başvuruya karşı nasıl bir tutum alacaklannın henüz belli olmadığmı söyledi. Sözcü, bu konuda "bekle gör" politikasırun uygulanacağını ve konunun şimdiük nasıl bir gelişme göstereceğini tam olarak bilmediğini ifade etti. Vahit Halefoğlu ile Fransız Parlamentosu Dışişleri Komisyonu Başkanı Dumas arasındaki görüşme, aradaki saat anlaşmazlığı yüzünden iki saat gecikmeli olarak gerçekleşti. Görüşmenin son derece olumlu geçtiğini belirten Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Yalun Eralp, Rolland Dumasın bakanlığı sırasında Türkiyenin Avrupa ülkeleriyle olan ilişkilerinin düzelmesinde büyük yardımlan olduğunu hatırlattı. Uzun süren çalışmalar, bi Dışişleri Bakanı Halefoğlu ile eslimsel görüşler, ibtiyaçlar ve iş ki sosyalist bakan arasında şu görüşme geçti: leyiş dikkate alıriarak geliştirilen Halefoğlu Hükümetimiz, ve Maliye ve Gumrük Bakanlığı Muhasebat Genel Müdürlüğü' AET'ye üyelik konusunda karar nce uygunluğu onaylanan, uygu verdi. Türkiye demokratik bir üllama beraberliği saglanan muha kedir. Hükümet, muhalefet, basebe hesap planı, her yönüyle sın, işadamlan, sendikalar ve bütartışmalı bir biçimde değiştiril tün çevreler arasında bu konuda meye kalkışıimıştır. Bu yakla görüş birliği mevcuttur. Türşımla neyin amaçlandığuu anla kiye'nin, Avrupa'run her müessesesinin bir parçası haline gelmeyabilmek mümkün değildir." Türklş ayrıca, tüzük taslağı sini arzuluyoruz. Bize bu yolu nın bu yönleri ile sendika özgür Atatürk gösterdi. Türkiye'nin AET üyeliğinin lüğünü düzenleyen uluslararası normlara temelden aykın oldu önündeki güçlüklerden haberdağu görüşünü de savunarak, bu nz. Ancak bu bir süreçtir. 1987 taslagın yakın gecmişte yasanan yılında bir yerinden bu süreci sorunlan yeniden gündeme geti başlatmak lazım. özellikle Avrurecek bir karakterde olduğunu pa Parlamentosu'nda karşılaştığımız güçlükJerde yardımcı olmanızı arzuluyoruz. Rolland Dumas Türkiye ile kibar ve dikkatli olması gerekti ilişkiler konusunda Fransa'da bir ğini söyledi. Daha sonra polisler süreklilik olduğunu müşahade le birlikte fabrikanın danışma ediyorum. AET'ye üyelik konusunda çeşitli güçlükler olacaktır. burosuna giren Fikri Sağlar, adıBen, Türkiye'nin üyeliğini desnı söylemesine karşın "kim olduğu" sorusuna muhatap ol teklerim. Eski Dışişleri Bakanı, Haledu. Sağlar, polis yetkililerine milletvekili ve SHP Genei Sekreteri foğlu ile olan görüşmesini bu akşam birlikte yemek yiyeceği olduğunu uzun uzun açıklamak Cumhurbaşkanı Mitterrand'a zorunda kaldı. Bunun üzerine yumuşayan polis yetkilileri ziya ileteceğini belirtti. Halefoğlu daretçilere yasal ve normal bir mü ha sonra, Türkiye'deki istikrann dahalede bulunduklarını savun Avrupa için de çok önemli olduğunu, Fransa'nın Türkiye'ye gedular. nel anlamda destek sağladığını Bu arada tartışmayı gorüntübelirtti. lemek isteyen gazetecUer polislerDışişleri Bakanı Halefoğlu'ce engellenmeye çahşıldı. Olayın nun resmi temasları da yarın yatıştığı bir sırada bu kez polisbaşlayacak. 1986 nisanında iki lerin bir işçiyi zorla minibüse ülke başbakanlanmn başlattıkbindirdikleri görüldü. Grevci işları yakınlaşma sürecinin, dışişçiyi "Bunlar ancak işverenin bekleri bakanlannın yapacaklan göçiligini yapar" dediği için kararüşmelerde hızlandınlması ve kola götüreceklerini belirten poesas olarak ikili ilişkilerin ele bsler, Sağlar'm böyle bir söz saralınması bekleniyor. fedilmedigini belirterek karşı çıkBununla birlikte Türkiye'nin ması üzerine işçiyi minibüsten AET ile bütünleşmesi konusuindirmek zorunda kaldılar. Bu nun da ziyaret sırasında ele alınesnada da polisler olayı görüntülemeye uğraşan gazetecileri en ması bekleniyor. Halefoğlu'nun gellemeye çalıştıiar. Bu gelişme eski Fransa Dışişleri Bakanı ve lerden sonra ziyaretciler, yol ke Dış llişkiler Komisyonu Başkanı Dumas ile yaptığı görüşme, narından aralıklı gruplar halinde Otomobillş Ümraniye Şube bu açıdan değerlendiriliyor. Dumas'ın Cumhurbaşkanı Mittersi'ne yürümeye başladılar. Ancak bu arada sayılan ikiye çıkan po rand ile yakınüğı, Dışişleri Bakalis minibüslerinden birinin hız nı Halefoğlu'nun geniş bir yelpaze içinde Türkiye'nin AET'ye landığı görüldü. Bu minibüsten çıkan birkaç polis öndeki grup üyelik için başvuru hazırlıkları içinde olduğunun diğer bir kanıtı lardan birindeki grevci işçilerden Teoman Mete'yi kollanndan tu olarak yorumlandı. Dumas ile tarak süratle minibüsün içine at görüşme isteği Fransa Dışişleri Bakanlığı'nın bildirdiğine göre, tılar ve hızla uzaklaştılar. GözTürk tarafından geldi. leri önünde cereyan eden bu ANKA'mn haberine göre, bu olaylar karşısında yabancı sendikacılar büyük bir şaşkınlık için hafta Paris'te Türk Fransız Karde kahrken, TUC Genel Sekre ma Ekonomik Komisyonu topteri Norman D. Willis "olaylar lantısı da (KEK) yapılacak ve toplantıya başkanlık edecek Dıdan büyük üzüntü duyduklarını şişleri Bakanı Vahit Halefoğlu, belirtti. Wiliis, polisce götürülen işçinin adını alarak " İ Ikemin bü Fransız hükümet yetkilileri ile yükelçüik görevlileri ile göriişe görüşmelerde bulunacak. 12 Eylül'den bu yana yapılacegim. Ellerinden geleni yapmamayan KEK görüşmelerine yarm lannı isteyeceğim" dedi. Willis'i onaylayan diğer yabancı sendika başlahacak. Paris'te yapılacak görüşmelercılar da aynı şekilde polisçe göde, Fransız firmalarının Türkitürülen işçinin adını aldılar. ye'deki savunma sanayiinin Bu gelişmelerin sonrasında ya oluşturulmasında alacağı rol de bancı sendikacılar Otomobillş önem taşıyor. Silah satışlannda, yöneticilerine yeniden başarı di dünyanın çeşitli ülkeleri arasınleyip ayrıldılar. SHP Genel Sek da ilk sıralarda yer alan Fransız reteri Fikri Sağlar ise grevci işçi firmalan, Türkiye'deki savunma nin gözaltına alınmasım eleştire sanayii projelerinde rol oynamarek "Yanlarından alınan arka ya kararlı görünüyorlar. Bunun daslanna sahip çıkmayacak ka yani sıra, Fransız firmalarının dar yılgın bir toplum muyuz" de Türkiye'deki yatınmlarının yodi. Sağlar ve SHP yöneticileıi de ğunlaştırılması, gündemindeki gözaltına alınan işçi ile ilgilen başlıca konular arasında da bumek için ayrıldılar. lunuyor. New York'ta 42 katlı (Baştarafı 1. Sayfada) Başbakan Turgut Özal'ın temasları dolayısıyla ABD'de bulunan Anadolu Bankası Genel Müdürü Bülent Semiler'e göre, binanın yapılması için 4 inşaat firrnasıyla anlaşma yapıldı. Özal'ın New York ziyareti sırasında kendisine refakat eden Bülent Şemiler ve Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı ldaresi Başkanı Vahil Erdera, Nevv York'ta inşaat fırmalanyla konuşarak 40 milyon dolarhk projeyi sonuca bağladılar. Şemiler, inşaat firmalarının isimlerini vermekten kaÇindı. 40 milyon dolarljk proje için kredinin henüz ne şekilde sağlanacağına karar verilmiş değil. Şemiler, karann kendisiyle Vahit Erdem'e bağlı olduğunu, iki alternatif üzerinde seçim yapacaklannı söyledi. Alternatifleri şöyle özetledi: "Bin'ncisi, bankalann ortak oluşturduklan bir sendika fonundan yararianmak. İkincisi ise köprü, baraj gibi gelir ortaklıkları gibi bir gelir ortaklıgı fonu kurmak." Anadolu Bankası Genel Müdürü Bülent Şemiter'e göre, gelir ortaklığı fonu kurulursa kiralardan elde edilecek gelirle 5 yıl içinde binanın kendi borcunu kapaması mümkün. Henüz hangi alternatifîn seçileceği kararlaş rılmamasma rağmen ikinci : daha uygun görülüyor. Türkevi, 1977'de 3.5 mü> dolara satın alınmış ve uzun z mandır artan değerinden yan lanmak için çeşitli projelere k nu olmuştu. Rüşvet söylentileı nin de kanştığı ve ciddi suçlam lann yer aldığı tartışmalardan \ ri de geçen yıl New York'ta Ba bakanlık Danışmanı Seli Egeli'nin de katıldığı Türk De nekleri Federasyonu toplantı; na rastlamıştı. Bu toplantıda S lim Egeli, Şemüer'in beürttiği g< rüşleri savunmuştu. Şemiler'e göre bir grup, "Is kalfa usulü" binayı müteahhk vermeyi ve hiçbir krediye gere olmadan 20 katını müteahhid 20 katını da kendilerine alma savunmaktaydılar. Anadoİ Bankası Genel Müdürü ve Toj lu Konut Genel Genel Başkaı Vahit Erdernle birlikte "Dışişleı Bakanlığı'nın ve Başbakan'ı onayını alarak binanın tümüyl Türkiye'ye kalmasını" sağladıla: Şemiler, "Madem Türkish Towe olacak öyleyse hepsi birden ol sun. Aynca 5 yıl içinde kendir ödediginde 40 kata birden biz sa hip oluruz" dedi. Özal, TV kamerası (Baştarafı 1. Sayfada) uygun görülmesi halinde, TRT kameralarına karşı kısa bir konuşma yapacağı ve TV'nin akşam haberlerine yetiştirilmeye çalışılacak bu konuşmasında, Türkiye"den kendisine gönderilen geçmiş olsun mesajlarına teşekkür edeceği bildiriliyor. Bu arada, Başbakan Özal'ın odasına önümüzdeki cuma gününe kadar ziyaretçi alınmaması da kararlaştınldi. Başbakan Turgut Özal, "nekahal" devresini başarıyla geçirirken, bu kez eşi Semra Özal hastalandı. Aşırı yorgunluk ve stresin üst üste gelmesi şeklinde apklanan Semra Özal'ın ani hastalığı, basınla yapacağı çay toplantısının iptaline neden oldu. Başbakanlık Basm Danışmanı Can Pulak, Turgut Özal'la ilgili açıkiamasında, tansiyonunun 13.5 ve 7.5, nabzının 80, ateşinin 36.5 olduğunu, antibiyotiğin kesildiğini, "Star Wars 1" (Yıldı; Savaşlan) filmini seyrettiğini biftek, haşlama sebze gre>fruı yediğini, yabancı devlet başkan larından gelen telgraf ve telefor mesajlarını görmek istediğin söyledi. Başbakanın oğlu Ahmet Öza! ise babasının sağlık durumunun çok iyi olduğunu, birlikte yemek yediklerini, sonra basketbol maçı seyrettiklerini anlattı. Dün eski Başbakanlardan Bülent Ecevit ve eşi DSP Genel Başkanı Rahşan Ecevit'in bir geçmiş olsun mesajı gönderdikleri ye Pakistan Devlet Başkanı Ziya ÜlHak'ın da telefonla Özal'ı arayarak, sağlık dileklerini ilettiği kaydedildi. Ziya ÜlHak telefonda, "Pakistan halkı ve ben saglıgınız için dua ediyoruz" dedi. Öte yandan Marriot Oteli'ne iki sürpriz ziyaretçi geldi. Türk Kadınıru Güçlendirme Vakfı üyeleriyle birlikte New York'a dönenı Hülya Yeşilkaya ve Beyti Güler. Posta ücrederi sembolik (Baştarafı 1. Sayfada) "1984 yılından bu yana geçen süre içinde maliyetlerdeki artıs nedeniyle baslıca zaruri ihtiyaç maddeleri ve hizmetlerin ücretleri (taşıma. personel, malzeme) birkaç katına kadar yükselirken posta maddeleri ücretleri ise sabit tutulmuş ve maliyetlerinin çok altında sembolik bir rakam haline donuşmuştür. Diğer taraftan, yurtdışı ücretler dünya posta kongresi kararlanna göre 'altın frank" adıyla anılan para birimi üzerinden tespit edilmis nispetler esas alınarak saptanmaktadır. Teşekküllerimizin yabancı ülkelere gönderdiği mektup postaları için, varış idarelerine altın frank üzerinden döviz olarak varış ve taşıma giderleri ödenmektedir. Bütün bunlar dikkate alınarak posta maddeleri ücretleri yurtiçi mek< tup 20 liradan 50 lira> a, yurtdışı mektup 100 liradan 200 liraya, tebrik 10 liradan 20 liraya yükseltilmiş, diğer posta maddeleri de bu oranlarda yeniden ayarlanmıştır." Açıklamada, 1986 yılında elde edilen telefon gelirlerine göre abone başına yıllık ortalama gelirin 185 bin lira olduğu, 50 bin liraya yapılan telefon tesisinin ise PTT'ye 700 bin liraya mal olduğu bildirilerek, PTT'nin telefon kân konusundaki ilginç bir hesap örneği verildi. "Abone başına yıllık gelir 185 bin lira olması na karşın telefon santraiianna hat başına yıluk 104 bin lira masraf yapılmaktadır. Buna göre, abone başına yıllık ortalama gelir 81 bin lira olmaktadır ki, bu rakam, hiç kâr edilmeden şu andaki (arifeye göre eksik alınan tesis iicreti farkı 650 bin lirayı 8 yılda karşılayabilmektedir. Aynca eksik alınan tesis ücreti farkının çeşitli finans kuruluşlanndan saglanan yüzde 60 civannda faizle temin edilen kredilerle karşılandığı, bir santralın ömnınün 20 yıl olduğu, elde edilen 81 bin liralık gelirin net olarak yüzde 45'i olan 36 bin 450 lirasının idareye kaldıgı dikkate alındıgında; idarenin tatbik edilen larife ile elde ettiği kârın yapılan yatınmın hacmi ve bügünkü piyasa jartJanna göre çok düşük bir orana tekabül ettiği gorülecektir."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle