25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER unsurtar" tanımı verilmiştir. Oysa deneyim, doğadaki gözlemin laboratuvara göç etmesidir. Bundan olumlu veya olumsuz sonuçlar ahnabıleceğinden, artık teknikte deneyimin yeri olamaz. Atatürk'ten yapılan ahntılann içeriğinin, bunlara getirilen yorumlarla nasıl çarpıtılıp anlamsızlaştınldığını böyle bir raporda görmek de üzüntu vericidir. Atatürk'ün "Ulusal külturümiızü çağdaş uygarlık düzeyinin üstune çıkaracağız" sözu bu rapora göre, "Bizi biz yapanları, gerçek ilmiiçtimai değerlerijle insanlarunıza tanıtmak ve onları benimsetmek" demekmiş. lıplaşır, ulusal kultur kahplanna dönuşür. Nitekim raporda da ister istemez bu sonuca varılmış, "milli kultur kalıbımız"dan söz edilerek bunun savunulması yapılmıştır. Ne var ki, ulusal kulturü etnik ögelere indirgemek bu noktada durmaz; öteki kültürleri küçük görme yoluna goturur; bu da kendi kulturunu en ustün gorme tutkusunu yaratır ve sonu ırkçüığa kadar gider. Nitekim bu oluşumu yakın tarihte Hitler örneğinde butun dünya gördu, yaşadı. öyle ki Nazi Almanya'sında ulusal kultur kalıplaşması bilime de bulaştı ve bunun sonucunda "Alman Fiaği" yaratıldı. O dönemde dünya bilim çevrelerince şaşkınlıkla karşılanan ve kesinlikle kabul gormeyen bu duruma benzer bir tutum, ele aldığımız raporda da görulmektedir. Kültür kalıplaşmasının bir uzantısı olan "milli bilim"den söz edilmesi yoluyla milliyetçi bilimin savunusu yapılmaktadır. Bilimin temel ilkesi olan nesnelliği yok sayan bu görüş, günümüz bilim dünyasında sadece alay konusu olabilir. Hepten çağdışı olan bu tutum metindeki Türklslam Sentezi'nin savunulmasında daha da belirginleşiyor. Aynca kulturümuz için önerüen bu sentezin ikili değil üçlu, dahası, katmerli olduğu görülüyor; bu, sentez üstüne sentezdir. ilk sentez, rapordaki deyişle "Bozkırtslam Sentezi"dir. Buna göre, Turlder ilkin "Bozkırraedeniyeti"ni,sonra "lslam medeniyeti"ni kurmuşlar; daha sonra bu iki medenıyet hamur olup "Bozkırtslam" ya da "Türklslam Sentezi" oluşmuş. Rapora göre bu olay Anadolu Selçukluları döneminde başlamış, Osmanlılarda tamamlanmış. Bozkırtslam Sentezi Ulusumuzun kültürünü yenideı: duzenleme savındaki "Türklslam Sentezi" raporu tutarsızlıklar, çelişkiler, çağdışıhklarla dolu. Atatürk'ten yapılan alıntılann içeriğinin, bunlara getirilen yorumlarla nasıl çarpıtılıp anlamsızlaştınldığını, böyle bir raporda görmek üzüntü verici. MERİÇ KARACAOVALI Ataturk Kultur Dil ve Tarih Yüksek Kurulu'nun 10. toplantısında Cumhurbaşkanı'na sunulan ve toplanYıya katılanlarca benimsenen onemh bir raporun amacı, Turk ulusunun kulturunu yenıden düzenlemektı. 20 Haziran 1986 gıinu Cumhurbaşkanı'nın başkanlığındaki oturumda görüşulen bu rapordan bir bolum, 2000'e Doğru dergisinde yayımlanmış, daha sonra Cumhuriyet Gazetesi'nde bilim adamlannca irdelenmişti. (19/23 Nisan 1987). Bu kez Saçak dergisinin Eylül 1987 sayı . sında raporun tümü yayımlandı. Sözü edilen Yuksek Kurul'un on üyesince haarlanan ve Türk ulusunu çok yakmdan ilgilendiren böyle bir raporun, virgulune vanncaya dek büyuk bir özen ve dikkatle, imrenilir bir akış içinde yazılması gerekirdi. bi tutarsızhk, çelişki, dahası, çağdışılık örnekleriyle doludur. İlkin tutarsızlık ve çelişkileri ele aldığımızda, metnin hemen her sayfasında bunlara rastbyoruz. Nitekim daha başlangıç bölümunde, kültur yaratıcı bir öge olan "dil", önce "kulturunsuru" olarak saptanmış, az sonra da bunun "kultur aracı" olduğu ileri sürulmüş. "Unsur" ile "araç" arasındaki buyük aynmın dikkate alınmaması çok şaşınıadır. Yine metinde "kültür stalik degil, dinamiktir. Sürekli değişme halindedir" kesinlemesi yapıldıktan sonra, bir "kultur kalıbı"ndan, "milli kültür kalıbımız"dan söz edilmesi, bu kesinlemenin "laf olsun" diye yapıldığını gösteriyor. Hele bu konumdakı nesnel bir rapora iktidarın, yani o günku hukümetm kultur programının alınması hiç bir olçuye sığmaz. "Kultur unsuru" olarak belirtilen ögelerin tanımları da yuzeysel, eksik, dahası, yer yer yanlıştır. Örneğin, "teknik" için "Bir bilginin veya bir deneyimin tabiata tatbiki sonucu elde edilen maddi PENCERE Yak Bir Sigara!.. 26 ARALIK 1987 Katmerli sentez! Bir gazete makalesinin boyutlan içinde belirtmeye çalıştığımız tutarsızlıklar, yanlışlar, sözu edilen raporun kulture ve kültür ögelerine bakış açısından kaynaklanmaktadır. Raporda beliren bu bakış açısına göre kulturü yaratan "âdetler, örfler, görenekler, gelenekler"dir, yani etnik ögelerdir. Bunlar, metinde >azıldığı gibi "diger kültıirel fonksi>ODİann dinamik merkezleri"dir; öyle ki, dil, muzik, tarih, edebiyat, resım, sinema gibı kultur ögeleri, "bu etnik unsurlar"ı banndırdıkları, taşıdıklan ölçude bir anlam kazanırlaı. Boylece bütün kultur ögelerinin üstünde yer verilen "âdetler, örfler, görenekler, gelenekler" ve bunlara eklenen folklor, raporda en ince aynntılarına vanncaya dek anlatılmıştır. Bu görüş, yani külturu etnik ögelere dayandırmak onu değişmezliğe göturür; çünku bu etnik ögeler ilk başta konulmuş, verilmiş olduklan için, hep oyle kalacaklardır. Böyle olunca kultur ka Yak bir Marlboro!.. Ne o yakamıyor musun? Kalbe zarar, damarlara zehir değil mi? Sen yine de yak!.. Ne olacak canım; ıçsen de öleceksin, içmesen de, şu garip dünyada kaç gunlük ömrümüz var? Çak kibritı, yak sigaranı, bir soluk çek, dumanını burnundan üfür, mavı halkalar düşüncelerinı ardından sürüklesin... Yakın geleceğin Türkiyesi'ni düşlel.. Yıl 1990... Çankaya'da Turgut özal... Başbakanlıkta Yusuf... Ülke eyaletlere ayrılmış. Eyalet vatileri, özallar'ın gözlerinin icine bakıyor; kimisi Turgut'a, kimisi Yusuf'a, kimisi Semra'ya, kimisi Korkut'a yakın... Eyalet valilerinin astığı astık, kestiği kestik, yetkilerı iki yanlı keskin kılıç gibi... 55 milyonluk Türkiye... Koskoca ihale pazarı. Brezilya haltetmiş yanımızda. Boğaz'da yükselen köprüler görgüsüz bir kadının sıra sıra gerdanlıklarına rahmet okutuyor. İktidarın yakın çevresi, yabancı şirketlerle al takke ver külah devlet pazarlıklarının içinde tezg&hlannı kurmuşlar. Kapalı kapılar ardında neler dönüyor? İngiliz, Hollanda, Fransız, isveç, Alaman, Ame/ikan, Japon kumpanyaları trilyonluk paketleri kapmak için dış politika koşullarını da pazaıiık masasına sürüyoriar Silah şirketlerı voli üstüne voli çeviriyoriar. Türkiye'nin milli savunması dedin mi, akan sular duruyor; ye baba yiyelim hacılara gidelim... Denetım? Yok. Devlet bütçesinin artık işi bitmiş. Bütçe, kamu gelirlerini iç ve dış borçlara akıtmak için düzenlenen senet niteliğine dönüşmuş, asıl harcamalar "fon'iardan yapılıyor. Devlet gelırlerinin çogu "fon" denilen parasal havuzlarda toplanıyor; sonra da özal aılesınm iki dudağı arasından çıkacak bir emirle bu paralar harcanıyor. Fon maliyesı, her türlü denetimın dışında tutuluyor; ne arayan var, ne soran; ne Meclis denetimi ne de Sayıştay... Parlamento iki haftada bir kez toplanıyor, muhalefet sesini yükseltecek olsa kampanya başlıyor: Muhalefet yapıcı değil, altematlf üretmiyor, kavga artyor, hırçınlaşıyor. 12 Eylül öncesini daha unutmadık; kavga, ülkeye yarar getirmez. Muhalefet ulkenin sorunlanna çözüm arayacağına parlamentoda ve sokakta gürültü yapıyor. • Dış borç 45 milyar dolara mı dayanmış? 50'ye mi? 55'e mi? Taksrtleri bile ödemek için yenıden dış borç bulmak gerekiyor. Musluğun başında Büyük Patron var. Kıbrıs'ta, Ege'de, Güneydoğu'da Türkiye'yi en zayıf yerlerinden yakalamış Buyük Patron, ekonomiyı borç tuzağına düşürdüğünden iktkjann sesi soluğu çıkabilir mı? Dışarıya itaat, içeriye hot zot üzenne ıktidarını oturtan ANAP'ın bir yandan zenginlik ye sefahat, öte yandan fuhuş, yoksulluk, din sömürüsü ve işsizlik üzerine kurulu düzeni, büyük kentleri kıyametin pençesine teslim etmiş. İstanbul, gökdelenleriyle Beyrut olacakken olamıyor; Latin Amerika'nın büyük metropollerindeki gıbı her sabah ekipler, sokaklarda zıbarmış yoksulları topluyor; televizyon bu yaşamın üzerine renkli bir şal örterek iktidarın zurnasını çalıyor. Demokrasiyi ara kı bulasın . Bir Amerıkan Doları 1000 lırayı geçmış, ama kanama bir türlü durdurulamıyor. Amerıkan Morgan fırmasının komısyonculuğuyla özelleştırme adı altında devletın buyük kuruluşları paravan şirketlerin kompradorlarına satılıyor; ekonomik iktidarın tekelciliği siyasette egemenleşiyor. Ne o sigara bıttı mi? Oysa daha bıtmemiştı düş. Geleceğin Türkiyesı'nde neler de neler olacağı düşlemekle biter mi? Bu tür duşe "ham hayal" de denebilir, ama böyle hayaller kuranların var olmadığı söylenebilir mi? Tutarsızlıklar, çelişkiler... Oysa 37 sayfalık rapor yazım duzeni, dili.biçemi (üskıbu), Atatürk ile ilgili yorumları, duşünsel ve bilimsel duzeyi, halka bakış açısı yönlerinden, konusunu oluşturan Turklslam Sentezi gi EVET/HAYIR OKTSY AKBAL Genç Muhsin Ertuğrul'u Tanımak... "Eğer biz bu kadar lelâketten sonra adam olmak istiyorsak uygar ulusların uydukları ilkeleri kabul etmeye mecburuz. Onlann iyi dediklerine biz fena, onların beyaz dedıklerine biz siyah d'ıyecek isek, böylece hep yerde sürünmekten kurtulamayacağız" Muhsin Ertuğrul'un 9 Kasım 1918'te 'Temaşa' dergisinde çıkan yazısında tiyatroda kadın sanatçılann olmayışından söz ediliyor. Ertuğrul şöyle diyor: "A/rupa"ya gıdergitmez, hayır Avrupa'ya değıl, Sirkecı'den trene, Galata rıhtımından vapura bıner binmez, bizden başka bütün dünya milletlerinin başlığı olan şapkayı başımıza geçiriyoruz. Hatta yalnız bizim ve kadınlarımızın geçirmesı kâfı değil, Avrupa'daki bütun sefaret imamlarımız üç gün evvel çtkardıklan sanğın yerine güzel güzel şapkalannı giyiyorlar, zevcelerini ve çocuklarını yanlarına alarak kahve, birahane, lokanta, tiyatroya gidiyorlar da, burada kadınlanmızdan biri çıkıp da çarsafıyla olsun zaran yok, bir yerde oturamıyor, tiyatroya gıdemıyor. Niçin, dindariığı mı mani? Hayır Kocası mı mutaassıp? Hayır. Kendisı mi istemiyor? Hayır. Ya neden? Mutaassıp kimselerden, bir de merkez kumandanından korkuyormuş!" Muhsin Ertuğrul "taassup'un yıkılması gerektiğini yazıyor, ta 1918'te!.. Yazısını da şöyle bıtinyor: "Hayatta yegâne temepnim budur: Bu memlekette taassubun sabun kopüğu gıbı sönüp gittiğını görmek... İçımde bir hıs var ki daha artık çok beklemeyeceğiz. Bir gün kalbinde temaşa aşkıyla sanat hevesınden başka bir şey bulunmayan hanımlanmızdan elbet bir cesuru çıkacak ve sahneye atılarak temsıle bilfiil iştirak ile senelerden beri kolumuzu budumuzu kımıldatmayan taassubun nasıl sahte bir heyulâ olduğunu ıspat edecek." İzmir Üniversitesi oğretım üyelerinden Efdal Sevınçlı'nin 'Mesrutıyeften Cumhuriyefe, Sinemadan Tiyatroya Muhsin Ertuğrul" (Broy Yayınları) adlı değerlı yapıtını okurken bu yazı(Arkosı 13 Sayfada) AURIZA BİNBOĞA'nın Yenikasetı ÇIKTI ÇAĞDAŞ YAYINLARI TAYLAŞMAK NE GÜZEL" Genel Dağıtım UZELLİ PLAK I M Ç 6 Blok No6325 Tel 51343034 Hat Sevdalar KundaKtakı Bebekten, Hayat boyu Saçıru SupurgeEfmış Seıgıfı Andanmıza Kadar Herkesm Turkusunu Yazdım Dhan Selçuk \AJı Rıza B ı n b o ğ o f o ariftürküleri2 kemal red kıırtulmak yok tek başına yumruktan ve zincirden Y A H E P BERABER YA DA HÎÇBİRİMİZ TÜMPLAKveKASETÇILERDE Güner Plak ve Kasetçilik 7 55 93526 10 49lst. ZIVERJBEY KÖŞKÜ 1500 lira (KDVIçhde) Sevgili kardeşimiz.^can dostumuz HAKKI VERENDAĞ'ı 23 Aralık 1987 günü kaybettik. Acımız dayanılmaz. Seni hiç unutmayacağız. ENGtN ÇİZGEN, GÜLTEKİN ÇtZGEN ve DOSTLARI Çağdaş Yayınları, Türkocağı Cad. 39/41 Cağaloğlu İST Gelin dostlar, HASAD'da bağlama öğrenelım. Tel.: 525 62 55 Diş hekimliği öğrencisi bayan aranıyor. 358 93 54 Kristal... Porselen... Cam... Paşabahçe'den seçA.en Yılkışı Armağanı'nın özd bir anhmı var... Dileyenler, sevdiklerine başka ülkelerde üretilip, yurdumuzda da satılan birçok üründen birini armağan edebilir tabii... Daha anhmlı bir Yılbaşı Armağanı, bir "Paşabahçe" sunmaktır: Yurdumuzda üretihp, 50'yi aşkın ülkede pekçok yerli yabancı ürüne tercih edilen binbir Paşabahçe'den birini. ŞMıgL ve ustün kalitesiyle, Türkiye'nin gurur verici ürünlerini...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle