21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Konya, Sıvas). 3. Karadeniz bölgesinde Trabzon, Rize. 4. Marmara bölgesinde Kocaeli, Sakarya. RP oylan en yoğun ve sabit olarak Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde gözlenmektedir. Bu yörede aşiret ve tarikat çakışması sonucu oylann "blok" olarak hareketinin söz konusu olduğunu düşünebiliriz. ö t e yandan öbür bölgelerde RP'nin temsil ettiği tslamcı görüşün oylannda 197787 arasında az da olsa bir artış görülmektedir(örneğin Rize'de < 12.3'den <o 14.2'ye, Kocaeli'nde < % 7 % 10.6'dan <% 13.3'e). Bu illerin de örgütlü din akımlannın (tarikatlann) yayılma alanı olduğu düşünülebilir. Aynı şekilde MÇP'nin temsil ettiği görüşün oylan da 1977 ve 1987'de 13 ilde bu partinin Turkiye genel oy yüzdesinin üstüne çıkmıştır. Bu iller ise belli başlı uç yörede toplanmaktadır: •» 1. Orta Anadolu (örneğin, Çorum, Çankın, Yozgat). 2. Doğu Anadolu'da Erzurum ve Erzincan. 3. Çukurova'da Adana, Içel ve aynca Kahramanmaraş. RP'nin tersine MÇP göriişü kuvvetli olduğu bu illerde büe son seçimde bariz bir oy yüzdesi kaybına uğramıştır (ömeğin Çankın'da 1977'de % 17 iken 1987'de oylann % 5.5'ini almıs, Yozgat'ta ise oylan fo 22'den °7t 10'a düşmüştur). Bu sonuçlar MÇP'nin belirgin ideolojisine rağmen etkin bir parti olma özelliğini yitirdiğine işaret etmektedir. Bu durum hem MÇP'nin TürkçüMilliyetçi ideolojisinin yeni taraftarlar bularnadığının hem de öbür sağ partiler içinde eridiğinin bir göstergesidir. DSP'nin oylan: Üçüncü küçük parti olan DSP'nin oylan ise gerçekçi bir biçimde değerlendirilmelidir. Tam sayfa gazete ilanlan, SHP örgütünün yaygın kampanyası, televizyon konuşmalan ve köşe yazarlannın vurgulanyla solda oy bölünmesi önlenmeye çalışılmıştır. Okur yazar olsun olmasın DSP'nin °7t 8 seçmeninin bu mesajı almamış olması olanaksızdır. Bu bakımdan, her ne kadar bu oylann bir kısmının gelecekte SHP'ye gideceği duşünülebilirse de tamamı için "garanti" diye duşünmek yanlıştır. DSP oylannın varlığmı izah ederken, "karizmatik" lidere bağlılık kadar antiSHP bir oluşumu yadsımamak gerekir. lleriye yönelik olarak sosyal demokrat oylan toplayacak bir söylemin geliştirilmesinde bu oluşum gözönüne alınmalıdır. Parlamentoda temsil edilen iki muhalefet partisinin ortak özelliği, 12 Eylül öncesi siyasi partilerin devamı niteliğinde partiler olmalarıdır. Aynca, DYP ve SHP 1987 seçimlerine önseçim yaparak katümışlardır. Önsecime ilişkin gözlenen bir olgu, önseçim parti örgütünü canlandırdığı halde bu canlanmanın beklenildiği kadar oy arttırmadığıdır. ö t e yandan yeni Seçim Yasası, seçim çevrelerini en çok altı adayla sınırlamıştır. Küçük seçim çevresi ve önseçim olgusunun birlikte olduğu durumda adaylarda yerelleşme (mahallileşme) artmaktadır. Nitekim hem DYP hem de SHP'de önseçim sonucunda yerel nitelikleri olan adaylann listelerde ağırlıklı yer aldığını gördük. Böyle bir değişmenin bir yandan yerel çıkarlann daha iyi temsiline olanak sağlarken öte yandan partilerin oluşacak Meclis gruplarına yeni bir nitelik kazandırması beklenebilir. Muhalefet partilerinin yeni gruplan, parti yapısına ve liderlik kurumuna baskın yerel niteliklerinin getirdiği pragmatik ve tikel (particularistic) değerlerle yaklaşabilirler. Bu da beklentilerinin altında oy alan örgütlerle birlesince SHP ve DYP için yakın gelecekte bir reorganizasyon dürtüsü oluşturabilir. 21 ARALIK 1987 Seçim Sonuçlarına Ilişkm Bazı Gözlemler Seçimler gösterdi ki barajlar böylesine yüksek olmasaydı da kontenjan sistemi böyle çalışmasaydı da DSP, IDP, MÇP ve RP iktidar yanşmasında olmayacaklardı, ama bunlardan bazüarı kendilerine oy veren seçmenlerin sesini parlamentoda duyurabileceklerdi. CüMHCRIYET 'TEN OKURLARA... Mutlu İktidar OKAY GÖmNStS FERİDE ACAR AYŞE GÜNEŞ AYATA ODTÜ Siyaset Bilimi öğretim üyeleri 1987 seçimleri sonrasında kamuoyunda en belirgin şekilde tartışılan konulardan biri, seçim sistemi oldu. Genellikle muhalefet, seçim sisteminin adaletsizliğini vurgularken iktidar bu sistemin Türkiye'yi kısa yoldan iki partili bir demokrasiye götüreceğini savundu. tki partili sistem, koalisyon ihtimalini ortadan kakhrarak daha istikrarlı bir yapı getirecekti. Ancak seçimler gösterdi ki barajlar böylesine yüksek olmasaydı da kontenjan sistemi böyle çalışmasaydı da DSP, IDP, MÇP ve RP iktidar yanşmasında olmayacaklardı, ama bunlardan bazıları kendilerine oy veren seçmenlerin sesini parlamentoda duyurabileceklerdi. Uzun dönemde bu küçük partilerin bir kısmının "kemikleşmiş", sayıca ve mesajca donmuş "uç" partilerine dönüşmesi, öbürlerinin ise giderek farklı gruplann görüş ve istemlerini bünyelerinde birleştirip dile getiren kitle partisi kirnliğine bürünecek olan sağın ve solun büyük partileri içinde yerlerini almalan beklenebilirdi. Seçim sisteminin yaptığı ise uzun dönemde geliseceği görünen bu, iki partili demokrasiye geçiş sürecini kısa dönemde ve oldukça radikal bir biçimde tamamlamaya çalışmak olmuştur. Bu açıdan bakıldığmda bazı grupların mevcut yapı içinde temsil edilmemesi sonucunu getiren bu operasyonun, bir siyasi maliyeti olduğu acıktır. Ancak bu maliyetin önemi son günlerde çokça dile getirildiği gibi iktidann yapısına ilişkin değil, çoğulcu demokrasinin ilkelerine ilışkindir. Farklı grup ve fıkirlerin temsil edildiği ve tartışüdığı belli başlı siyasi arenanın TBMM olduğu, gerçek anlamda çoğulcu kitle partilerinin varlığından ve "baskı grubu siyaseti"nden söz etmek için erken olan ülkemizde, seçim sisteminin böyle bir maliyeti, ciddi bir kaygı nedenidir. Başka bir deyişle, bu sistemin maliyeti şu ya da bu partiye kaybettirdiği milletvekili sayısı, hatta iktidar olarak düşünülmemeli; topluma demokratik normlann yerleştirilmesinde ve çoğulcu demokrasi anlayışımn benimsenmesinde yaptığı olumsuz etki olarak algılanmaüdır. Demokrasiyi beş yılda bir oynanan bir seçmeseçilme oyunu zanneden anlayışın açık bir göstergesi olan bu seçim sistemi ve siyasi maliyeti, hiç değilse bundan sonra hakkıyla değerlendirilmelidir. B falere göre bakılınca İller itibanyla seçim sonuçlarına bakıldığmda belli yörelerde küçük partilere, oy kaybeden ANAP'm kentlerde oy üstunlüğünü koruduğu açıktır. Seçim kampanyasında Batıcı, tüketim ve teknoloji ağırlıklı bir toplum imajını vurgulayan ANAP, buna paralel olarak toplumsal hareketlilik içinde ya da umudunda olan kentli ve kentlileşen nüfusa seslenmiştir. Ancak kendisine oylann % 36'sını getiren bu yaklaşım, iktidar partisini şimdi bir iki yolla karşı karşıya bırakacaktır. ANAP 1987 seçim platformunda verdiği imajı konıyacak mıdır yoksa oy tabanını arttırmak amacı ile başka kesimlere yönelecek midir? Ikinci olasılığm gerçekleşmesi halinde ANAP için görünen yol, farklı niteliklerde de olsa DYP ve RP'ce temsil edilen sağ oylara seslenmek olacaktır. Bu da bir yandan maneviyatçılıgın vurgulanması, bir yandan da kırsal kesime yönelik politikaların oluşturulması demektir. ir Muzir Yasası var, biçtiğl cezalara hesap makinelehnin haneleri yetmiyor... Bir Basın Yasası var, öyle bir kılıç ki onu elinde tutan iktidann keyfine diyecek otmaz (ama şimdilik).. Birtakım hazırlıktar var, o Basın Yasası'nın yeterince sivri ve keskin bulunmayan yanlannı, biraz daha biiemek için tezgâha alınmış... Bir TRT var, haberciliğiyle iktidann propaganda makinesi, uzun dönemli hazırlıklaria da yazılı basının tepesine indirilecek bir batyoz adayı... Bir kâğrt var, o da iktidann eiinde yazılı basını cezalandtrma aracı oimuş... Bunlar başlıcalan, ama aynca bir de teknoloji sorunu var, yetişmiş eleman sıkınbsı var, gazetecilerin eğltlmi var, öte yanda da işsizlik var... Yazılı basın, bu darboğazdan nasıl çıkacak? Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nezih Demirkent'/n, Antalya Gazeteciler Cemiyeti'nin düzenlediği panelde söylediği de var: "Biz gazeteciler Partilere göre seçim sonuçlan Seçim sonuçlannın partilere ilişkin bazı özelliklerine gelince: Baraja lakılan küçük partiler içinde ikisi (RP ve MÇP) üçüncüsünden (DSP) nitelik olarak farklıdır. MÇP ve RP "bütüncul" bir dünya görüşüne sahiptirler. DSP ideolojisi ise zaman zaman sola karşı katılık göstermekle birlikte, siyasi açıdan liberal bir görüştür. RP'nin temsil ettiği görüşün oylan gerek 1977, gerekse 1987 seçimlerinde Türkiye genelinde aldığı oy yüzdesinin üstüne çıkmaktadır. Bu iller kabaca dört yörede toplanmaktadır: 1. Doğu ve Güneydoğu Anadolu (ömeğin Erzurum, BitÜs, Diyarbaîur, Siirt). 2. Orta Anadolu (örneğin, Kayseri, EVET/HAYIR Anlaşılan şudur: Önümüzdeki dörtbeş yıl, hem partamento içinde, hem dışında gürültülüpatırtılı geçecektir. Buna şimdiden kendımizi alıştırmalıyız. Daha doğrusu iktidar partisi kendini alıştırmalıdır. Sanınm Başbakan bu durumu sezdi, muhalefet liderlerini zıyaret ederek olası gerginlikleri önlemek için ilk adımı attı. Yalnız bu kadarcık bir girışim yetmez. Sayın Başbakan, ANAP grubunun üyelerinden de ılımlı, anlayışlı, eleştirilere, hem de oldukça ağır ve sert yapılacak suçlamalara karşı hoşgörülü davranmalannı istemelidir. Meclisin ilk açılış günü, üstelik Meclis kürsüsünde, eski bir MHP yandaşı olduğu söylenen genç ANAP milletvekilinin, birlikte görev yaptığı SHP'li yaşdaşının gözüne yumruk indirmesi çok çirkın bir görünüm yaratmıştır. Boksörlük deneyimi olduğu da söylenen bu eski MHP'Iİ gıbi ANAP grubu içinde kimbilir daha neler neler var< Sayın Ozal sayıları 292'ye varan bu yığını nasıl yönetecek? Yakın günlerde bunu hep birlikte görecegiz. Bugün yann hükümet açıklanacak... Çoğunlukla yeni kişileri bakan oiarak göreceğız. Ama fesfr/lerin de kabinede yer alacağı söylenıyor. Doğallıkla Vehbi Bey gıbılerı değil de, son dört yılda Ozal'ın yanında yer alan, ona zorluk çıkartmayanlar! Vehbi Bey, Milli Eğitım'de de, Devlet Bakanlığı'nda da az mı çam devirdi! özal'ın bu eksantrik potitikacıdan kurtulmakla yarariı bir iş yapttğmı sanınz. Ama Keçeciler gibi eski MSP'lh lenn durumu ne olacak? Sayın Evren'in 'Ataturkçülüğü' Bay Keçeciler'i kabine dışı etmeye yetebılecek mi? Biliyorsunuz, 12 Eylül'ün hemen ertesinde Sayın Evren Konya'daki şeriatçı yürüyüşü ağır biçimde suçlamıştı. Şeriat isteyenler arasında, en başta Bay Erbakan'ın yanında yürüyen kişi, Konya'nın MSP'li Belediye Başkanı Bay Keçeciler'dı. Şimdi Bay Keçeciler ANAP kabinesinde önemlı bir bakanlığa gelirse Sayın Evren'in o suçlaması ne olacak? Diyeceksiniz ki, Sayın Evren'in halk önünde yaptığı pek çok suçlama sonuçsuz kalmıştır, adalet önünde bunlar kanıtlanamamıştır. Evren'in çeşıtli mitinglerde en sert biçimde eleştirdiği, daha mahkemeler başlamadan ya da mahkemeler sürüp giderken yaptığı suçlamaların hepsi boşlukta kalmıştır. Barış davası, DISK davası, hatta MSP, MHP davaları bile bu arada sayılabilir. Madem ki bu ülkede adalet uyguiayan yetkili makamlar var, yasalar var, onlar görev yaparken yönetime el koyan bir generalin bu türiü ön suçlamalarda bulunması elbette ki yanlıştır. Bay Keçeciler'i yeni kabinede bakalım hangi koltukta göreceğiz? Milli Eğitim en iyisi mi diyorsunuz? Öyle ya, MSP anlayışındaki kişiterin ele geçirmek istedikleri önemli görevlerin başında Milli Eğitim gelir! Kafalarındaki düzeni en iyi biçimde uygulamak, ancak Milli Eğitim Bakanlığı'nda olabilir de ondan!.. Ya da Milli Savunma! Gerçi Keçeciler unlü biri diye onun adı çevresinde dönüyor bu türlü söylentıler, oysa şimdiki ANAP grubunda daha kımler var Keçeciler'i geride bırakan... Bu kez çok karışık bir grup geldi işbaşına. Yazıyorlar, söylüyorlar, bilmem kaç tane MSP çizgisinde, MHP çizgısınde milletvekili varmış!.. Laiklik, Atatürk ilkelerine ve devrimlerine (onlar inkılap diyorlar) ant içtiklerine bakmayın. Anayasaya aykırı davranmayacaklarını soyleyenlerin dilinden anayasanın pek çok maddelerini değiştireceklerini duymuyor muyuz? Niye böyle yeminler ettirirler insanlara? Niye yalan yere ant içırirler? Bir konu da milletvekillerine ayrılan o lüks evler! Bakın, seksen eski milletvekili bu evlerden çıkmıyo.'muş, "Biz beş yıl için buraya yerteşf/fc, bir yıl daha otunıruz" diyorlarmış!.. Bir bakıma haklı bu kişiler, beş yıl için seçildiler, ama dört yılda Meclisten çıkanldılar. Kolay mı yeni ev bulup taşınmak? Bilmem anımsar mısınız, bir yıl kadar önce bir yazı yazmıştım bu konuda... Milletvekillerine böyle lojmanlaryapılmasının doğru olmadığını söylemiştım. O zaman miltetvekillerinin böyle azılı kiracılar gibi davranacaklarını aklıma getirmemıştim. Milletvekillerine niye ayncalık tanındığını sormuştum. Böyle lüks toplu lojmanlar yapılacağına kendilerine yeterli kira ödenttsi verilirdi, herkes istediği yerde yerleşirdi. Bir de şaka yapmış; günün birinde yapılacak bir 'öarbe' olayında milletvekillerini toplu olarak ele geçirmek açısından böyle toplu yerleşimlerin yarariı olacağını da anımsatmıştım! Karışık bir dönemin eşiğine geldik. Ne zaman kurtulduk ki karışık dönemlerden diyenler çıkacak!.. Bilmem ama halkımız istiyor mu bunu? Zaman zaman kuşkuya düşüyorum. Yüzde 36 oranda oy alan, yani halkımızdan sekiz milyon oy alabilen, ANAP değil mi? Şimdi kimi, pencereden kendini atıyor, kimi kolunu kopanyor, kimi 'Ah ben ne ettim de oy verdim' diye dövünüyor, ama bizim iyiniyetli halkımız her zaman aldanır, bu gidişle de daha çok aldanacaktır. Duygusallıktan kendimizi kurtaramadığımız sürece!.. Şu Ecevit'e giden 2 milyon oyu, boşa gtden 2 milyon oyu da verenler de duygusal sosyal demokratlar değil mi? Mektuplar, telefonlaria gazeteieri protesto edip, Ecevit'in 'buyuklüğünü'nü savunmaya kalkanlar, hâlâ hâlâ gerçekleri görmezlikten gelenler iyiniyetli, duygusal yurttaşlarımız değil mi? "Cehenneme giden yollar iyiniyetle döşenmiştir" deyimini bir kez daha anımsatmalı mı? OKURLARDAN Boşbakanhn ilgisi bekleniyor Sayın Başbakan... Ordu iUmizde beş aydan beri görenleri insanlığmdan utandtran ve günlerce etkisinde bırakan bir dram yaşanıyor. Gecekondulanndan çıkanhp sosyal konutlara yerleştiriun, ayda iki bin lira ödemek koşuluyla dairelere sahip olacaklan kendilerine biktirilen yirmi aüeye birkaç ytl sonra, AYedi yüz bin lira ödeyin, ödemezseniz daireleri başkalanna satacağız' denmiştir. Çok fakir olan bu yirmi aile yedi yüz bin lirayı ödeyemeyince, daireler bu miktar parayı verenlere satıimış, sonunda icra kendüerini sokağa atmak durumunda kalmıştır. Eşyalannın uzerine naylon örtüleri çadır biçimi örterek yaşam savaşı veren bu insanlann çocuklan yaz mevsimini susuz, elektriksiz, en müşkülu de tuvaletsizliğin verdiği sıkmtılar içerisinde geçirdiler; her gün devletin bir çare bulması umudu içinde. Ama kısın erken başlamasıyla hastalıklar ve türlü yoksunluklar kuçuk çocuklan birer birer almaya başladı. Bizler TV ekranlannda Biyafra'da, Etiyopya'da, Hindistan 'da açlık ve sefalet içinde yaşam savaşı veren insanlan gordükçe Allaha şükrederdik. Ama ne hazin ve yirminci yüzyıl Türkiyesi için, hele de evsiz insanlan eı\ ocak sahibi kılma çabasmdaki sizin iktidarmızda bu manzara bir çelişki örneği oluşturmaktadır. Bütün içtenliğimle ifade etmek istiyorum: Eğer siz bu insanlann yaşantılannı yakmdan görmuş olsaydınız, ya da size onlann içinde bulunduklan hazin durum anlatılsaydı, aylar öncesinden hiç değilse onlara geçici birer baraka yaptınrdvuz. tçten saygüanmla. Doç.Dr. BAHRİYE ÜÇOK Yeni Bir Donemin Eşiğinde OKTM AKBAL çerçevesini şuyle çiziyor: "Gazetenin kimliğini veren geleneğin korunmasıyla, çağa uyumunu sağlayacak modemleşme arasındaki bağı sıkı tutmak... Temel ilkelerimizi oluşturan yargılarla tahlil arasındaki mesafeyi korumak, aynı zamanda da gelişen, hareket eden her şeye merak ve ilgi duymak... Okuyucuya günlük yaşammda, işinde, bölgesinde gereksinim duyduğu bütün haberteri vermek... Fransa'ya ve bütün insanlara büyük bir referans ve düşünce gazetesi sunmak... Sağlıklı bir yönetimle, gazetenin her türlü iktidar odağına karşı bağımsızlığını güvence altına almak... Bugünkü dünyada bu bağımsızlığın asıl güvencesi olacak gelişme ve çeşitlilik politikasını uygulamak..." • Biz yine kendimize dönelim ve geielim tirajlam... Her yıl tirajlarda genel bir artış görülen eklm ayında, bu yıl toplam 80 bin net düşüş var. Seçim ayı olmasına karşın kasım ayında da (gerçekçi bir hesap için yeni yayına başlayan Söz'ün eklediği ile değişik bir satış yöntemi benimseyen Türkiye'nin fazlasmı dikkate almazsak) yine net 40 bine yakın okuyucu kaybı göruluyor. Çoğu gazetenin, fiyatına zam yaptığı aralık ayının ikinci haftasındaki net satış düşüşü ise 200 bin dolayında... (Arkasj 8. Sayfada) oluyor, mutluluk duyuyor.." Basın dipten gelen dalgalara, yandan gelen saldınlara karşı ortak tutum alamıyor; her dalga ya da vurgunun ardından tekii çözümler uretiimeye çalışılyor... • • • Le Monde'un yöneticisi Andre Fontaine, Franstz basının, son yıllardaki bunalımını, Le Monde'un bu genel bunalım içinde yaşadığı özel sıkıntılan ve darboğazı nasıl aştıklannı anlattıktan sonra geleceğin Le Mondefunun bölündükçe, parçalandıkça iktidar, zevkinden dört köşe \\ V V. V Dünyada yayımlanmış binlerce kitaba araştırmaya, fotoğrafa, belgeye sahip olmanıza imkan yokl Şimdi, gerek de yok! limdi Dev Bir An iopedi Yayımlanıyor: ! GENEL KÜLTÜR Binlerce kitabı, kitaplığı, araştırmayı, belgeyi, fotoğrafı bir araya toplayan, konulanyla, kapsamıyla dev bir eser... Dev bir ansiklopedi. Görsel Büyük Genel Kültür Ansiklopedisi büyük bir çalışmanın ürünü. Kendi alanında uzman 200'den fazla bilim adamınm 2 yılı aşkan süreyle hazırladıklan eksiksiz bir kaynak. Kendi kültürümüze ait tüm bilgileri de içeren ülkemizdeki ilk özgün ansiklopedi. Görsel Büyük Genel Kültür Ansiklopedisi çağdaş insanın ansiklopedisi. Bilgiyi, gerektiği zaman kolayca bulan, istediği için öğrenen insanın... Mutlaka sahip olun. ANSİKLOPEDİSİ HER PAZARTESİ MUTLAKAAUN. ULUSLAEAHASITAŞIMACILIK KONUSUNTDA YETİŞTİRILMEK ÜZERE GENÇ YÖNETİCİ ADAYUIBIAKTYORUZ BALNAK Kabatas Setüstü 43 1 Tel 151 7360(8hat) GÖRSEL YAYINLAR "çağdaş bilincin ürünleri"
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle