22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 KASIM 1987 KÜLTÜRYAŞAM HAYVANLAR İSMAÎL GÜLGEÇ CUMHURİYET/5 Sernmito, Uluslararası lstanbul Gitar FestivalVndeydi Flamenco artık olgunlaştı, gereek bir kadın oldu tspanyol gitarct Sernmito, AKM'deki konserinde vepyeni bir değişebilirliğin öyküsunü anlattu Her gün kendini yenileyebilmek istediğini söyleyen Sernmito, "Biz ustalanmızdan çok şey öğrendik. Ama onlann yaşadığı dünyayla bizim dünyamız arasında büyük farklar var. Bu gerçeği hiç unutmamahyız" diyor ve hemen ekliyor "Ama onlann bize btraktığı zengin mirası da unutmamalıyız." nito, "flamenco ritmik acıdan yoksnUaşmış degildi. Söz konusn olan bambaşka bir ritmdi, hepsi o kadar. Flamenco ber çağda, ber dönemde birritmesakip oldu. Aradaki tek fark o eski zamanlarda ritm olayının biHncine bu denb çok varibunamasından kaynaklanıyor. Bugıin, böylesi bir bflince vanlmasuun en önemli nedeniyse gündelik yaşamın eski günkrdekıne oranla çok daha hızlı bir ritme sahip olması. Ritm yoksullaşmıyor, yalnızca degisiyor. Degişim, her şeyde olduğu gibi." İçinde butundugunuz yenileşme hareketme dnyuan gereksinim tophunsal birtakun koşulhuin dogal sonucu öyleyse... SERRANITOAslında olayı biraz da böyie açıklamalı. Biz ustalanmızdan çok şey oğrendik. Onlar olmasaydı, ben burada olamazdım. Ama onlann yaşadığı dünyayla bizim yaşadığımız dünya arasında büyük farklar var. Bu gerçeği hiç unutmamalıyız, ama onlann bizlere bırakmış olduğu o zengin mirası da unutmamalmz. Yeni grnpfaun kastedryor olmahsın. Onlar seni büe bir "gelenekçi" oiarak görebilirier... SERRANİTOBen her şeyden önce onlan bütün kalbimle destekiediğimi söylemeliyim. Ben onlann yalnızca gerçek kökIerini, bağnndan kopup geldikleri muziği unutmamalannı ve yadsımamalarını diliyorum. Yoksa çok güzel, çok başanlı olabilecek, ama flamenco dışında her şey olabilecek bir müzik çıkacaktır ortaya. Işte bu yuzden "yeni bir flamenco"ya soyunan bir sanatçırun her şeyden önce çok derin bir flamenco biüncine sahip olması gerekiyor. Bunun için bizim yaptıklanmızı öğrenmekle yetinmeyip çok daha geriye, işin başlangıcına gitmelUer. Sağlam bir temel, işte en önemlisi bu. Yoksa bu derin ve olağanüstü güzel sesli gitar anlamını ve etkileyiciliğini yitirebilir. Sabicas, Montoya ve Ricardo'nun bugün kısmen de olsa unutulmuş olması işte bu yüzden çok kaygı verici. Ama gene de umutluyum onlar adına. Birincisi, daha işin başlangıcında bizimkilere oranla çok daha erverişli koşullar buldular, ikincisi teknikleri bizim onlann yaşındayken ulaşabildiğimiz teknifcin çok üstünde." Flamencoda neler yaptın, ncier yapmak istersin Serranito? Ba dnnyanın tarihine nasıl geçmekisterdin? SERRANİTOAshna bakarsan, her gelen yeni günde yenileyebilmek isterdim kendimi. Ama bunun bu yaştaıı sonra hemen hemen olanaksız olduğunu düşünüyorum. Bir görüşü, bir dönemi değiştirebilmeyi isterdim. Bugüne kadar bir biçimde çaldım, yann başka bir biçimde çalmak isterdim. Değişebilmek. Ama başlangıçta söylediğim gibi, köklerimi yitirmeksizin. Ve bütıin bunlann yanında yeni şeyleri keşfetmeyi, keşfedebilmeyi denemek isterdim. Çalışmayı, dünyayı dolaşmayı, şurda burda sürtmeyi.. alabildiğince yaşadım ne de olsa. Hayattan daha başka ne isteyebilirim ki! <Et <£l ^»r MAOt IN UbA PtKNtK Scuuıt PtYALE MADRA QİU\£üt. CLautA. /f ^*> MARİOLEVİ 16 Kasım 1987. Istanbul. Bir akşamüstü. Atatürk KOltür Merkezi'nin yan aydınlık sahnesinde yepyeni bir biçemin, yepyeni bir değişebilirliğin öyküsunü anlatıyor Serranito. Gitar ve tarih: Bir hüzün dile getiriliyor. Eski, uzun yülanmış bir hüzün. Flamenco'nun asırlara dayanan bir gecmişi var ne de olsa. Serranito tüm gerçek "fUunenco"cular gibi bu hüznü anımsayabiliyor, içinde geliştirebiliyor olmalı. "Tocaor"un, "cantaor"un ya da "bailaor"un gölgesinde kaldığı günlerden bu yana çok şey değişmiş bulunuyor ama. Agiıstia Sabicas, Ramon Montoya, Nino Ricardo ve başkalan... "Tocaor"un bağımsızhğını ilan edip gerçek anlamda bir yaratıcı olmayı seçtiğı gerçeğini bir kez daha anımsauyor Serranito. Flamenco yepyeni bir ses, yepyeni bir soluk kazanıyor gitarında. Serranito üpkı Paco de Lnda ve Manolo Sanlucar gibi uzun ve sarp bir yola çıkıyor. 16 Kasım 1987. lstanbul. Bir akşamüstü. Sayılan her geçen gün biraz daha azalan "flamenco puro" taraftarlarının yadırgayacakları tfirden bir ezginin dünyasına giriyoruz. Sonra bir 'Zapateado", bir "Gnuuinas", bir "Taran HIZLI GAZETECİ NECDET ŞEIS SBH UER BÖVLBSİH ZATBH AMU JzzeTi NEFSİYie i BİRAZ V£RS£Y0lN HtlER 5AÇMAUY0SUN ? PllL M 9 euZBL IŞ ' iŞıriı <3oR, VUR TeKMEYt HAYRAT Ml SM&N ? I Serranito, değişmeyi hayatnm ve sanatının temeii olarak göruyor "Bugune katiar belli bir biçimde çaldım, yarın başka bir biçimde çalmak isterdim" diyen Serranito, "Ama" diye ekliyor, "kökJerimi yitirmeksizfo." tas", bir "Bnlerias", bir "Gitana", bir "Guajira"... Kökler. Ne yazık ki, bir konser salonundayız. "Dale Serranito! AdeUnte!" diye bağırabilecek, etrafı sıgara dumanına ve şarap kokusuna boğabilecek "aficionado"lar yok çevremizde. Sonra alkışlar... Hayal perdesi bir kez daha yıkılmıştır. Dilson Oteli'nin iobisinde, flamenco'nun mhundan, gitann "tocaor" tarafından hâlâ bir kadın oiarak görülmesinden başlayan söyleşimiz, eninde sonunda o yeni arayışa geliyor. Sorumuz böylesi bir irdeleme için: "Hep bir arada, kuşaktan knşağa. Ama flamenco senin gibi sanatçüar sayesinde çok degişti Serranito. Bir eşlik çalgısı olmaktan kurtuldu, kişiigini buldu. Ya da yeni bir kişilik arayışının savaşını veriyor." "Evet olgunlaşu, gerçek bir kadın oldu" diyor Serranito. "tste bu yüzden 'cantaor'lar bu yeni gitara bir zamanlann basit eşlik gitarından çok daha fazla uyum saglayabiliyorlar. tşte 'canto flamenco' bu yuzden gelişijor." "Bana sorarsan" diyor Serra PAUA TAHigı SAAT 9İI? OUVDIUOAENCECk 6ENELLEME ÇİZGİLtK KÂMtL MASARACI AĞAÇ YAŞKEN EĞtLİR tüccap oUcak î t ü ^ ü bıtîRclv oldısonRa ppTrnusbâdünun bi TLEMAL GÖKHAN TARtHTE BUGÜ1S MÜMTAZ ARBÜAN 24 Kasım h a l a o A i f İ m İ Eskjşehir Anadolu Clniversitesrnin Ankara Devtet Opera I M K S C t f l U I I I I ve Batesi'nin işbirffidiyie bu öOretim yilinda başlatnğı bale eörömi prograrrana, 56,78,89 yaş gruplan ile işrtme engelli çocukJardan oluşan eHi öğrenci katılıyor. 1988 mayıs ayı sonuna kadar surecek eğrtim programı, Ankara Deviet Opera ve Balesi Çocuk Bölumu Müdüru Erhan Erguler, piyanist Kerem Erguler ve Çocuk Bölumu bale öjjretmenleri tarafından yurütülüyor. BESTECİ ZEKÂİ DEDE.. 189?'P£BUGÜM, ÜA/LÛ 8BSTECI Z.SICÂİ 73 ".#Ç/NDA İSp}^JSUL 'PA ÖCMÜfri/. MÜZiĞfNOE, tUAS/K C>ÖH£MİM SON BÜYÜK. T&lAS/UZiSi SAY/LAt£ ZEtÂİ PeOE, ERJZEH FARKEDİLDıGİ İÇıN, MÜZtĞE / Ç yA?7X BAÇL4MtŞT7. BÜYÜK. 8ESTECİ HAK4MAMf2ADE~ İSMAİL. OEOE BFSNDİ '/V/İV ÖĞRBMCiSi OUU2AK. &U SAHAT774 İiERjLEMÎÇn. UZüN Y/LLAR, MIS/ISU MUS&1FM fAZ/L PAŞA'NIH AUDeOMAS't AtnMM SULUfJAU ZEiA oeoE, io y/u AÇKIN süee oe e YAŞAMtşn. "DEOE" SANfNI SO Ş AKM 4LAM BeSTECtMiM SOO'u GEÇEN YAPIT/HDAAJ AMCAK 2£4'Ü NtMIZA ULAŞABILMİŞTİG Kültür Bakanhğı 18 kitap, albüm ve broşür hazvlıyor Multür ve Ilırizm Bakanhğı, "Kanuni Yılı" dolayısıyla yayımlanacak kitaplar için 300 milyon lira ayırdu Amerika'nın tarihi niteliğindeki "Tarihi Hindi Garbt" yayımlanan ilk kitaplar arasında. 1525'te yazılan ve 1527'de tbrahim Müteferrika tarafından basılan kitabm dünyada yalnızca üç örneği var. 5 bin basılan kitap, Amerika'yla ilgili ilk yapıtlardan biri. dolayısıyla toplam 18 kitap, albüm ve broşür hazırlıyor. 300 milyon lira aynlan yayınlardan bir bölümü yayımlandı. Bir bölümü de basım aşamasında. Yayımlanan ilginç kitaplardan biri de, 1525'te yazılan, 1527'de tbrabim Müteferrika tarafmdan beşinci kitap oiarak basılan ve dünyada yalnızca üç örneği bulunan "Tarihi Hindi Garbî" (Amerika'nın larihi). Yapıtm bir adı da "Hadisei Nev" (Yeni Olay). Emir Hasan El Suudi tarafmdan yazılan kitabın bir kopyası da Topkapı Sarayı Müzesi'nde. Bakanlıkça tngilizce çevirili bpkıbasım oiarak 5 bin adet bastınlan kitap, Amerika hakkında yazılan ilk yapıtlardan biri sayıbyor. Kitapta, günümüz açısından hem harita hem jeomorfokvjik ve toplumsal yapılar hem de hayvan topluluklan konusunda oldukça değerli bilgiler yer alıyor. "Kanuni KiUptan" arasında giysiler ile insan vücudu ve karakteri arasında ilişki kuran ilinç bir kitap da bulunuyor. öz4ün adı "Kıyafetüilnsaniyye Fi Şemailii Osmaniyye" olan kitabı, Azerbaycanh Seyyid Lokman Çeiebi Bin Hüseyin ElUrmevi ElAsuri yazmış. "Kıyafet Ümi" olarak kabul edilen kitapta, insan organlan ve içerdikîeri anlamlar anlablıyor. Osmanlı padilan ve karakterleriyle incelemiş. Tıpkıbasım olarak yayımlanan kitap, tngilizce çevirili bin adet basıldı. "Tiirk El Dokuması Halüan"ıun kataloğu da "Kanuni Yılı" dolayısıyla hazırlanan kitaplardan. Türkiye'de ilk kez gerçekleştirilen bu çalışmanın birinci cildinde 3 bin desen sunuluyor. Devlet Bakanhğı ile Kültür ve Tlırizm Bakanhgı'nın birhkte yürüttükleri proje çerçevesinde, yalnızca Batı bölgesi taranarak hazulanan katalog, Türkiye'nin tumünü kapsayacak biçimde sürdürulecek. Projeyle Türkiye'de kullanımı terk edilen hah desenleri taranıyor, yanlış kullanılan motifler de bilgisayarlarla düzeltiliyor. Ev, müze ve camilerden elde edilen eski halı ve kilimlerden alınan desenkr kayıtlanıyor. Kültür ve Tbrizm Bakanhğı 'Kanuni Kitapları'na 300 milyon Musteşar Yardımcısı Aytnğ lz at'tan aunan bilgiye göre, tarama soüucunda 20 bin desen çıkanlacak. lz.'at, "Bu 20 bin desenle dünya halı piyasasını sarsabüiriz" dedi. Kültür ve Tbrizm BakanlığYnca "Kanuni Yılı" için çıkanlan öteki kitaplar ise, "Minyatnrlerle Osmanlı lmparatorlugu", "Osmanh Dönemi Türk Sanatlan", "Kanuni Sultan Süleyman", "Mimar Sinan", "larihi Türk Kadın Kıyafetfcri", "Kanuni Şiirieri", "Karagöz Kitabı", "Gravürierk Osmanlı lmparatorlugu" ve "Torkey: Bridge to Condnents and Cultures" (Türkiye: Kıtalara ve Kultürlere Köpril). öte yandan, Kültür ve Turizm Bakanhğı Musteşar Yardımcısı Aytuğ Iz'at, gazetemize yaptığı açıklamada, Türkiye'nin turizm potansiyeli gibi edebiyat potansiyelinin de çok zengin olduğunu belirterek, "Yurtdışında bir Aziz Nesin, bir Yaşar Kemal Unınıyor. Yazarlanmızı tamtırsak, kitaplanmızı dagıorsak, bu sayı artabilir" dedi. Yazarlann yurtdışına açılmasındaki engellerden birinin de dağıtım sorunu olduğunu belirten lz'at, dünyadaki büyük kitap dağıtıalanmn Türkiye'ye getirileceğini söyledi. Türkiye'nin bu dağıtıcılara çekici kılınması gerektigini vurgulayan lz'at, "Seç•M Idtaplann devlet tarafından bastınlıp snbmnse edilmesi lazım. Dagıbcüar için cazibe unsuru ucoz kitap olabüir. Türkiye^ de kitap, hakikaten ucuz. Kaliteleri de ivi. Biraz da devlet sübvanse ederse, kitaplar dagıtıcıya mahyeüeriııin ahında vnflebihT" dedi. 50 YIL ÖNCE CumhurİYet 24 Kasım 1937 hesabı olmaz. Bu hal lstanbul için başlıbaşına bir ekonomik faaliyet kaynağıdır. Müsavi şartlar içinde her kaptan mutlaka tstanbula uğramağı tercih eder. Çünkü lstanbul rasgele bir şehir değildır. Burası bütün dünyaya merkezlik etmeğe layık çok güzel ve her manasile büyük bir şehirdir. Mademki Îstanbulun limanını tanzim ediyoruz, o halde bu şehrin eski transit merkezliğini yavaş yavaş tade ve ihya etmeği de düşünebiliriz, Bir fıkir ki çoktan beri hemen hemen tamamen metruk olmasına alıştık. Ufaktefek transit bakiyesi işler, onlara layık olduğu büyük ehemmiyeti vermemekliğimızden dolayt, zoraki tutunup duruyor ve adeta can çekışerek yaşıyor. tran transit yolu için bunca emek ve para sarfetmekte olduğumuz su devirde, Îstanbulun en ikri imkan nisbetinde bir transit merkezi olmasını da depriş edebilir ve bunu da bir sürü kolayhklarla teşvik ve temin eyliyebiliriz. lstanbul, küçük büyük bir takım endüstrileri banndıncak bir şehirdir. Burada tafsili mümkün olmıyacak surette kendi başına bir alem olan bu endüstriler üzerinde başlıbaşına bir programla ihyakar işler görmek çok kabüdır. Îstanbulun imarile meşgul olacak fikirlerin aynı ehemmiyetle bu sahaya da bakmaları ashnda yersiz değildir. Ve nihayetle tstanbul hinterlandının imannda ziraate 1937197 ve bilhassa yemişçilikle sebzeciliğe büyük bir mevki vermek lazım gelecektir. Dünyamn en güzel yemişlerinin ve sebzelerinin yetişebileceği lstanbul ve havalisinde bu işin hemen hemen metruk denilecek bir dereceye düşmesi çok hazindir. Mesela vaktile çavuş üzümünün hemen hemen en nefisini yetiştiren tstanbulda bu bağlar % 99 harab olduktan sonra tekrar yetiştirilmesine layık olduğu ehemmiyet verilememiştir. tstanbul ve hinteriandını yalnız nevinde isabet olunacak birkaç çeşid üzüm yetiştirmeğe teşvik etsek, bu bile memleketi karuna ruhmet okutacak zenginlikler içinde yüzdürmeğe yeterdL lstanbul vilayetinin Büyükderede şimdiden bahçe olmuş bir meyve fidanlığı vardır. Biz temin ederiz ki bir parçacık himmetle Îstanbulun bütün havalisini o fidanlıktan çok daha güzel meyve bahçeleri haline kalbetmek mümkündür ve çok değil yalnız üç beş sene zarfmda. KüHürSerrisi Kültür ve Turizm Bakanhğı, "Kanuni Ydı" tapta yüz biçimi verengi,gözler, kaşlar, saçlar, vücut tüyleri, baş, alın, kulaklar, kâkül, burun, ağız, dil, dişler, dudaklar, ses, nefes, gülüş biçimi, sakal, cene, boyun, butun hatlanyla vücut, boy, göğüs, omuzlar, kalça, kollar, el ve avuçlar, parmaklar, tımak biçimleri, ayak, bacak gibi vücudun bütün aynntüan inceleniyor ve karakterler saptanıyor. Giysiler de karaktere göre belirleniyor. Dünyada ilk giysi standardı kitabı sayılan yapıt, III. Mnrat'a kadar bütün sultanlan dış yapı şahlanndan örnekler verilen ki İsUınbuiun imannda ekonomik düşünce IMKHk YEP KtVtPUUU Kuftür ve Turizm Bakanlığı'nın "Kanuni Yılı" dolayısıyla hazırtadığı ktaolar arasında (soldan sajja) bir "grysi bilimi" olarak kabul edilen "Kıyafetîı'lİnsaniyye Fı Semailıl Osmanıyye", 'Türk El 0okuması Halılan"nın katalouu ve ilk Amerika tarihlerinden biri sayılan "Tarihi Hindi Garbf' de bulunuyor. (Fatainf: AA) îstanbulun iman yalnız bir süs diye düşünulemez îstanbulun çok süslü mamuriyeti aynı zamanda mümkün olduğu kadar geniş Olçülü ekonomik bir faaliyetin mevzuunu da teşkıl etmelidir ve bu şehrin imarile uğraşılmağa başlanıldığı zaman görülecektir ki ekonomik faahyet kendiliğinden imar hareketi ile atbaşı beraber gidecektir. Bunun içindir ki vanlacak hedefe göre mesafeyi kısaltmak, için ekonomik faaliyet lüzumunu imar planlarile beraber düşünmek ve bir tarajtan da onlann tahakkuku için şimdiden tedbirler almak lazımdır. Mesela tstanbul limammn tahmil ve tahliye kolaylıklannı temin edecek modern bir şekle inkılabını depriş etmekliğimızde, esasen ameli bir ihtiyaca cevab vermeğe çalıştığımız malumdur. Görünüşte bu işin tstanbulda tahakkuk ettirilecek imar hareketlerile hiçbir alakası yoktur ve hakikatte tstanbul limanı tanzim olunurken takib ohtnan gayenin imardan başka birşey olduğunu hep bihriz. Halbuki tstanbul limammn ekonomik bir lüzum ve ihtiyaçla tanzimi aynı zamanda Îstanbulun imarına hadimdir ve fazia olarak bu iş lstanbul imannın gayeierinden biri ve başlıcası olan tstanbul halkının huzur ve refahını da temine yarayacaktır. tstanbul limammn buradan gelip geçen gemilere verdiği kolaylık, Karadenizle Akdeniz arasında seyahat eden her kaptanı tstanbulda durmağa ve mümkünse burada bir gün /azla kalmağa teşvik edecektir. Ekonomik harekete fazia kıymet vermek itiyadmda olmadığımız için bir geminin herhangi bir limandan su veya buz almasının ne demek olduğunu şimdiye kadar belki pek hesab etmemişizdir. Suyunda ve buzunda kolaylık göstermediğimiz gemiler, yalnız bu ıhtiyaçlannı değil, diğer kumanyalannı da ya tstanbuldan evvelki, ya Istanbuldan sonraki limanlardan temin etmeği tabii tercih ederler. Tercih ederler de ne oiur, kıyamet mi kopar diyecekler bulunabilir. Böyle demek, bir < şehrin refah ve serveti, ufak büyük birçok işlerin terakümünden husule geldiğini bilmemek demektir. Evet, kıyamet kopar ve bu kıyamet kendisine iş toplamağı takdir edemeyen şehnn aleyhine olarak kopar. O şehır halkının işsizliği nisbetinde daha az şenlikli olur da onun için. Eğer tstanbul kolay uğranılır ve suyundan kömürüne kadar her ihtiyacı kolayca telafi ediverir bir şehir şöhret ve marufıyetini kazanırsa buraya uğramağı tercih edecek gemilerin had ve BRUYERE PiPOLAR jge'nıiştir Foptan satış : Sultanhamam Camcıbası han No. 10 : Su tanhamam
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle