17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/10 HAVA DURUMU meteoroıoji Genel Müdüriüğü'nden alınan bılgrye göre, yurdun kuzey kesimleri parçalı çok bulutlu öteki yerter az bulutlu ve açık geçecek. HAft SICAKLIĞI: Değişmeyecek. RÜZGÂR: Güney ve batı yunlerden orta kuvvefte yurdun batı kesimlerinde yer yer kuvvetlî olarak esecek. Denizterde, kıble ve lodostan 35 Bat Karadeniz, Marmara ve Ege'de zaman zaman 2833 deniz m i höa esecek. DENİZ: Mutedi daigah yer yer kaba dalgalı olacak göruş uzakfığı 10 km. yağış anında 35 kuvverjnde buiunacak. Adana Mıpaarı Mıyaman «ycn AJn Anlon Antakya Antalya Artvin «Httı BaHtesr Büacik Bmgfl HABERLERİN DEVAMI TÜRKİYE'DE BUGÜN A 18° «°Manisa B 17° 7°KMara$ A 15° 5°Mersn A 10° fMuJÜ A 16° 9°Mu5 A 18° 6°Madı A 19° 11» Sresm B 17°C°0nlu A 20° 12° Gümfeltane B 13° 5°(te A 21»14°Samsm A M° e°HaHdri A 20°10°tsparta A M° 7"S*rt 8 W 8°bO(*ul B 17°1O°Sinop B M° 8°b™ B 20°WS«as A 14° «•Kar5 8° 3°WortU0 A 14° <°Kasamonu B 10° 4°Maon atss Bdu B 14° 5°K^seri A 14° 9lnu* Bura B 16° 8°KırMarel 8 16° 8°Jşjk A 14° 8°V»n Çaukkıfc B 17° 8°Konyj Çorunı A 14° 5">ttEQJt B 14° 8°Küanj> Oerizi B 18° 9°MaMya A 16° PZonguHak A aç* B tukıftı K urt S ss» Y yagmurt 24 KASIM 1987 DÜNYA'OA BUGÛN Lemngrad K 0° Londra Y 10° Madrid B 17° Y 12° Mlano MonlfBil B 11° MosfcM K •5° Y 10° Mürih NmYork A 19° Y 7" Osk) Pms Y 12° Prag Y 8° A 28° r Cnm 1 ir> Kyad Y 14» Cezayir !1 22° ftomj Odde /k 30° Solya Y 11° Dubayi l k 24° Şam A 20° >I/Ww A 23° FranMuft >110° Gme 1k 21° lınus A 24° V4f5OW Y 6° H6(SM1İO 1C 0 ° Y 13° Kahir*. Jl 27° * n e * k KoçenhM) \t 6° Vıyma e 13°. KMn \r 9° WEt»ngtonB 11» Ltflop /k 20° Zurih Y 11° Amsterdam 'f 10° Amman /* 28° ) W Mina * 24° Barcetona 1 16° 1 BKO 1 10° Btfgrat !1 9° Betfl >110° Bonn 1 10° r t Bruksd 1 11" r Budaoe» 1 12° B 21° 11" Oyartnkır B 18° 9°E4km B 19° 9°ErSncan B 14° 5°Enurum B 8° 2°Esiâ$ahir B 14» S°Gciımap Van Golü'nde hava, parçaiı az bulutlu geçecek, rüzgâr güney ve bat yönlerden hafif ara sıra orta kuvvette esecek göi mutedil dalgalı olacak göruş uzakJığı 1015 km. dolayında buiunacak. , MUdL 1* 18° 9 1* 18° 8° /* 20° O° 1k 18° 8» /k 16° S° /l 14° 6° 1 16° 12° 1 E1 18° 13° f 18° 9° >i 16° 6° E 16° 6° t 13° 5° E 17° 9° E 14° 4° t 17° 5° * w° 8° E 14° 4° 6 20 11» ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ İlahi Kızılcık!.. Cahit Sıtkı Tarancı, Nâzım Bursa Hapishanesi'nde yatarken, "Bir Şey" başlıklı bir şiir yazdı. "Bir Şey" iki bölümdü. Birincide şöyte diyordu Tarancı: "Bir şey ki hava gibi ekmek gibi su gibi/Lazım insana lazım onsuz yaşanılmıyor/Ana baba gibi dost gibi yavuklu gibi/Katp titremeden göz yaşarmadan anılmıyor. Bir şey ki gözümüzde memleket kadar aziz/Aşk ettiğimiz kendimize dert ettiğimiz/Adını çocuklanmıza belletiığimiz/Bir şey ki artık hasretine dayanılmıyor." İkinci bölümü de şiirin şöyleydi: "Bir şey var yürekler acısı/Utandmr ınsanı düşündOrur/Öytesıne başka bir kalp ağnsı/Alır beni ta Bursa'ya götürür. YeşilBursa'da konuk bir garip kuş/Otur denmiş oracıkta oturmuş/Ta yureğinden bir türkü tutturmus/Ne guzel şey dünyada hür olmak hür. Benerci Jakonda Varan üç, Bedrettin/Hey kahpe felek ne oyunlar ettin/En yavuz evlâdı bu memleketin/N&zım ağabey hapislerde çürür." Cahit Sıtkı Tarancı'nın şiirinin ilk bölümü "Vahık'ta çıkar. Ancak ikinci bölüm, özellikle "Nâzm ağabey hapislerde çürür" diye brten son dörtluk, hiç yayımlanmaz. Nâzım Hikmet, Bursa Cezaevi'nden, Cahit Srtkı'ya karşılık verir, yıl 1947'dir. Şöyle der Nâzım Hikmet: "Sevdahnız komünisttir/On yikian ben hapistir/Yatar Bursa kalesinde. Yatar, ama zincirini kırmş yatar,/en alâ mertebeye erismiş yatar/yatar Bursa kalesinde. Memlekat toprağındadır kökü./Bedrettin gibi taşır yükü./yatar Bursa kalesinde. Türküsü tükenip bitmedenjcennetini kaybetmeden/yatar Bursa kalesinde. " Cahit Sıtkı, duygulu birozandır. Nâzım'ın yanıtına üzülür. Ankara'da o yıllann ünlü lokantası "Şükmn"da, hemşerisi AhmedArife, dertlenir, "Nâzım abi, niye böyle yazdı?" diye sorar. Ahmed Arif, Cahit Sıtkı Tarancı'ya şöyle der: Abi, sen yanlış duşünüyorsun. Senin şiirini beğenmemiş değil ki, şiir güzel bir şiir. Ama sana karşı da değil, bütün güzel şiir yazan bütün şairteri seven bir adam; ta Hayyam'dan tut, Mevlana'dan tut, bvgüne kadar onun sevmediği bir sair olabilir mi? Fakat sen konuyu yanlış ele alıyorsun. Şıinnde Nâzım'a acıyorsun, ah vah eder gibi. 'Nâzım abi, en yavuz evladı bu memleketın hapislerde çürür' filan diye dövünüyorsun. Onun siniriendiği. karşı olduğu bu. Çünkü senin bilmediğin şu, kusura bakma! Büyük şairsin, ama bilmediğin çok şey var, asıl en önemlisi de bu konuda: Sen Nâzım 'a acıyorsun, halbukı Nâzım'a acımak çok yanlış bir şey! Hatta, yani ayıp bir şey. Nâzım ile ancak gurur duyulur. Nâzım ile ancak övünülür! Bir şair olarak senin böyle alman lazım konuyu. Ama tarzın o değil; o başka... Ahmed Arif, o günlerin konuşmalarını anlattıktan sonra şöyle dedi: Evet, şimdi Cahit Sıtkı gerçekten öyle. Atatürk'ü bile överken diyeyim, Behçet Kemal ekolündeki ozanlar gibi ele almaz, bir huzünle ele alır. Yaptsı bu, biyolojisi bu Cahit Sıtkı'nın. Tarzı o. Adamın üstüne öyle vanlmaz ki. Onuria yatryor, sonuna kadar gurur duyuyor. Adaletsiz, haksız bir dava olsa bile, yargılanması haksızlık sonucu da, hapislerde çürüse bite, ama bunun asıt nedeninin yurtseveriiği, konulan gerçekçi olarak ele alışı, dünya göruşü olduğunu biliyoruz Nâzım 'ın. Nâzım öyle, sıradan bir ozan değil ki; Nâzım, Mustafa Kemal'e bile yalvarmamış; ne diyor Mustafa Kemal'e, 'Senin inkılâbma ve senin başına yemin ederim ki, benim bir suçum yoktur' diyor, o kadar ama. Yalvarmıyor, 'beni çıkar' filan demiyor. Yatryor. Gerçekten öyle yani. Bedrettin gibi. Nasıl iznik'te Bedrettin bir çınar gibi bekledi, Bursa Hapishanesi'nde; öyle kök saldı, çürumedi. Nâzım'ın çürümesimümkün mü, bütün dünya çürür, Nâzım çurümez. 'Nâzım abi hapislerde çürür' sözü biraz yanlış anlamlara çekilebilir. Anlatım zayıflığı var burda, hatta yanlışlığ' var. Nâzım hapis yatar, ölünceye kadar da yatar, ama çürümez, Nâzım gibi bir şair, çürür mü hiç? Nitekim Nâzım, hapislerde çürümedi, hapishanede gittikçe her gün, her saat, her saniye büyüdü, devleşti. Dünya edebiyatmın en büyük şairi oldu. Şimdi, nasıl bir akarsuyu, bir ırmağı böyle çevuirsin duvarlar örersin, ne olur akarsu? Göl olur, deniz olur, Nâzım okyanus oldu. Gen?ekten çok büyük ozan oldu, nasıl oldu? Elbette, önce kendi yeteneğiyle, ama o haklı bir kavgada, zulüm görmek ve buna karşı direnmek, bunu kendi alanında çok daha yücelerek göturdü. (Cahit Sıtkı'nın şiirini, Kemal Sülker'in "Nâzım'a yazılan sürier" dosyasından aldım.Kemal Sülker, bunu ocak ayında, bir kitap olarak yayımlamayı düşünüyor) Orhan Veli "Kızılcık" şiirini 1940'lardayazmış; bu şiiri Nâzım'ın kaçışı üzerine yazdığını sanırdım, değilmiş Çok kimse de öyle bilir. "Kızılcık" 1941 'de çıkan "Garip"m ilk baskısında yok; 1945'te çıkan baskısında var; demek, şiirin Nâzım'ın kaçışı olayıyla ilgisi yok. Garipçiler'den Melih Cevdet Anday'a sordum. "Kızılcık"\ Orhan Veli'nin ne üzerine yazdığını; "Öyle bir şiir işte" dedi. "Nâzım'la filan ilgisi yok, bu gibi hikâyelehe hiçbir bağlantı kunrıaytn" diye ekledi. "Kızılcık" sevdiğim bir şiir, şöyle: "İlk yemisini bu sene verdi,/Kızılcık./Üç tane.lBir daha seneye beş tane verir jömür çok,/BekJeriz;/Ne çıkar? ilahi Kızılcık!" Nihat Sargın'\a, Haydar Kutlu'nun (Nabi Yağcı) tıpış tıpış ülkeye gelişleri, yurtiçinde olduğu gibi, yurtdışında da geniş yankılar yaptı. Seçim kampanyalan bile yer yer, gazetelerin eteklerine düştü. "Tercüman" gibi gazeteler, aleyhlerinde kampanyalar başlattılar. Hiç yadırgamadım. Nihat Sargın'la Haydar Kutlu'ya işkence yapılmamasını isteyen bir tümcemi, Tercüman'da sürmanşete çıkardılar. Güldüm. Haberi yazan "Tercüman" muhabiri Hilmi Bengı, gelip gazete başlığından dolayı üzüntüsünü bildirdiğinde, şöyle dedim: Tercüman 'dakilere söyle, onlann da başına bir şey gelirse, bana gelsinler! Onlar için de savaşım veririz... Kimseye işkence yapılmasını ıstemem. Gazetecilik yıllarım, bu savaşımla geçti. insan haklarıyla demokrasi, etle tırnak gibidir; ayrılmaz birbirinden. Yalnız faşizmin olduğu yerde, insan haklarından söz edilmez. Server Tanilli, yeni çıkan "Nasıl Bir Demokrasi istiyoruz?" adlı yapıtında, demokrasinin can duşmanı olarak faşizmi gösterir. Şöyle der: "Eski Yunahlılar, demokrasinin düşmanı olarak 'demagoji'yı, yani safsatayı gösterirlerdi. Demagoji bugün de demokrasinin düşmanları arasında. Ne var ki, çağımızda ister Batılı ister Marksist olsun demokrasinin baş duşmanı 'fasizm'dir..." t ie° 6° Madde 141... (Baştarafı 1. Sayfada) Yeni baştan ele alınan ve değiştirmeğe bir türlü el vardınlamıyan maddeler, vaktile faşist italyan Ceza Kanunu'nun devlet otoritesini Mussolıni'yi okuyunuz korumak, bu otoriteyi her şeyden üstün tutmak amacı ile hazırlanmış hükümleridir. Devlet idaresini ele alışının ilk yıllarında hürriyetçi partilerin, bilhassa sosyalistlerin şiddetli muhalefeti ile karşılaşan Mussolini korkutma, adam sürme, hatta adam öldürme gibi tedbirlerle ortalığı sükuna kavuşturamıyacağını anlayınca, kendi hâkimiyetine kanuni bir şekil vermek istemiş ve medeni bir eser olan İtalyan Ceza Kanunu'na birtakım antidemokratik maddeler ekliyerek güzelim eseri mahvetmişti. Sonradan, tek parti devrinin belki zorunlu kıldığı şartlara uyarak bu maddeler ufak değişikliklerle bizim Ceza Kanunumuza da sokuldu. O zamanlar Rusya ile aramızda dostluk hüküm sürüyordu. Düpedüz komünizmi yasaklayıcı maddeleri kanuna yerleştireceğimize "kökü dışarıda olan siyasi teşekküller", "milli duyguları yok edici veya zayıflatıcı toplantılar", "bir sosyal sınıfı diğerleri aleytiine tahrik" gibi müphem ve komünizmi açıkça değil de dolayısile hedef bilen tâbirler altında rejimimizi savunma yoluna gidildi. Fakat asıl amaç ne olursa olsun, gerçekte savunulan, iktidardaki şahıslardı. Çünkü herkes bilir ki, faşizmin mıstıği devlet otoritesini her şeyin üstünde tutmaktır. E, devlet dediğiniz nesne de gökte asılı durmaz, yeryüzünde birtakım insanların nefsinde tecelli eder. Bu bir kuvvettir; yukanki tarıfe göre fertler onun emrine girecekler, yani o kuvveti elinde tutan adama körükörüne bağlanacaklardır. İmdi, komünizme, irticaa ve ırkçılığa karşı demokrasiyi koruma amacı ile giriştiğimiz teşebbüs, Adalet Komisyonunda sadece Mussolini'nin hazırlattığı maddeler üzerinde bazı kelime değişikliklerinden ibaret kalacağa benzediğine göre kendi kendimize sormakta haklı değil miyiz: "Hangi demokrasiyi kime karşı koruyacağız?" Antidemokratik kanunlann yürürlükten kaldırılması uğruna yıllarca savaşan, hürriyet misakı diye umdeler ilân eden, bu yüzden bütün bağımsız Türk basınını en kuvvetli bir destek olarak yanında bulan parti, ikttdart kazandıktan sonra sözünde durmaz da (devlet otoritesini korumak) formülü altında eski gidişi devam ettirmek hevesine kapılırsa, bu memleket hesabına ümit kesici bir hareket olmaz mı? Mussolini sahneden çekilir çekilmez İtalyan Ceza Kanunu'nun mahut maddeleri İtalya'da lâğvedilmiştir. Nazi rejiminin bünyesine ait hürriyet kısıcı ne kadar mevzuat varsa Almanya'da kaldırılmıştır. Bugün medeni dünyada bu köhne usullere bağlı kalan tek devlet bizizdir. Şu hazin müşahedeyi Demokrat Parti iktkJannın dokuzuncu ayında, 14 Mayıs devriminin birinci yıldönümüne üç ay kala yapmak zorunda kaldığımızdan ötürü ayrıca üzüntü duyduğumuzu saklayamıyoruz. Demokrat Parti kısa zamanda pek çok hatalar işliyebilir, acemilikler yapabilirdi. "Gençtir, tecrübesizdir" der halk ve aydın vatandaş bunları gönül rahatlığıyla bağışlardı. Fakat başlıca ülküsü memleketi fikir ve düşünce hürriyetine kavuşturmak olan bir partinin, demokrasiyi korumak maksadiyle faşist kanunlanndan medet ummakta ısrar etmesi bizce her şeyden önce o parti hesabına bir talihs i 2 l i k o l u r 'Kürtlere Destek Programı' (Baştarafı 1. Sayfada) lığı sözcülüğü, "Herbangi bir yonunda bulumunayacağY'nı belirtmekle yetindi. Ote yandan, tran'ın Amerikalı rehinelerin kurtanlmasıru önlemek için her birini bir yana dağıttığı dönemde, Amerikan istihbaratının rehinelerin yerlerini saptamak amacıyla, Türkiye'de karargâh kurduğu ortaya çıktı. Yine General Secord'un komutan yardımcısı olduğu "Rehine Kurtarma Görev Kuvveti"nin, Secord'un açıklamalanna göre, en büyük sorununun "istihbarat eksikligi" olması dolayısıyia "16. ülke"de (Türkiye olduğu iddia ediliyor) geniş bir istihbarat faaliyetine girişildiği, hepsi ayn yerlerde tutulan bazı rehinelerin yerlerinin öğrenildiği, ama rehinelerin serbest bırakılmasından sonra, "16. ülke'Me edinilen istihbaratlann tümünün yanlış olduğunun ortaya pktığı kaydedildi. Soruşturma Komisyonu ekli belgelerine göre, bu dönemde North'un ilişkide bulunduğu sahıslar içinde Cumhuriyet yazan Ugur Mumcu'nun yazılannda yer alan Frank Terpii'in de adı geçiyor. Terpil, 12 Eylül döneminde hakkında dava açılmayan tek MHP'li Murat Bayrak'a da silah sattığını, bir TV programında açıklamıştı. Filipinler'de Marksistlere de silah sağlayan Terpil, daha sonra eski CIA ajanı Sam Cummings'in Interarms Corp. şirketinden aldığı silahları Libya'ya sattığı sırada yakalanmış, FBI tarafından bürosunda yapılan aramada Murat Bayrak'ın da adına rastlanmıştı. her şeyi göze aldığı düşünülürse, resmi destek programının ötesinde resmi sıfatı bulunmayan sahıslar aracılığı ile bu bölgedeki Kürt hareketine yaklaşımda bulunarak, rehinelere dönük yararlar beklemiş olabileceği, Terpil ile ilgili akla gelebilecek olasılıklardan bir tanesi. Ancak Soruşturma Komisyonu raporunda Kürtlerle resmi olmayan ilişki konusunda herhangi bir bilgi yok. Oysa ABD'nin Kürtlerleresmiiliskisi konusunda çeşitli kanıllar var. Kongre Soruşturma Komisyonu'nun yüzlerce ifade ve 100 bini aşkın doküman üzerinde yaptığı çalışma ABD Savunma Bakanlığı'nın, Doğu Asya'da Mung Laos gerillaları ile "Kurdish Insurgenc, Support Programme" (Kürt Ayaklanmasına Destek Programı) adı altındaki gizli bir projesinin varlığım ortaya koymuş. Komisyon raporu, ekli belgeler, 58 Mayıs 1987 tarihleri arasındaki oturumda alman ifadeler bunu doğruluyor. 1980 sonrasında ABD Savunma Bakan Yardmıcı Vekili olan General Secord'un burada yer alan cümleleri aynen şöyle: "Evet, bizzat ben, dognıdan ben, bu programlarla ilglliydim. Düzensiz bazı gruplan destekledik. Özellikle Mai veya Mung Laos ve KttrtAncak Secord'un ifadesinden daha sonra bu desteğin durdurulmuş olabileceğine ilişkin bazı işaretler de aunıyor. Nitekim Secord, daha sonra "Kendimizi geri çekügimiz için bu insanlar ölüyor ve ölmeye devam edecek de" diyor. "çok gizli" derecesi ile hazırladığı 20.11.1986 tarihli bir rapora göre, "Türkiye bu kriz sırasında aracı olarak" devreye girmiş, ancak "İran'daki iç aynlıklar ve Uutışmalar bu açıumın amacına ulaşmasım engeUemiş." Reagan'ın talimatı Bu çerçevede ekli belgeler içinde yer alan bir başka belge de ABD Başkanı Reagan'm talimatlannı kapsıyor. 17 Ocak 1986 tarihini taşıyan direktif, CIA'yı, Irangate skandalına yol açan Beyrut rehine krizi sırasındaki faaliyetleriyle ilgili olarak Kongre'ye bilgi verme zorunluluğundan muaf tutuyor ve şöyle devam ediyor: "Irmn ile irtibatta olan dost servislere, iicüncü ülkelere ve üçüncü partilere yardımda bulunun. Onlardan Iran hükümetinin lerör konusunda »e komşulanna karşı niyetlerini ögrenin. Bunu (emin amacıyla bireylere, gruplara, dost servislere ve üçüncü ülkelere fonlar saglayın, istihbarat ve istihbarata karşı koyma egitimi verin." Başkan Reagan'm bu talimatı, bir bakıma, 147 bin dolann hangi şahıs veya kuruma dönük olarak sarfedümiş olabileceği konusunda dolaylı olarak fikir de veriyor. Aynca Başkan Reagan'm böyle bir direktifinin var olması, bu harcamayı yapanlann sorumluluğunu ortadan kaldınyor. * Aradan 36 yıl geçti, ama hâlâ aynı yasalardan, sözde "demokrasiyi korumak için" medet ummaya ne yazık ki devam ediyoruz. Nadir Nadi 11 Şubat 1951 Türkiye aracı giriyor... Soruşturma Komisyonu ekli belgelerinde Türkiye'nin adı geçen bir baska bölüm de Beyrut'taki Amerikalı rehineler olayına ilişkin. Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi'nin Kürt... Soruşturma Komisyonu raporunda da vurgulandığı gibi, ABD'nin o dönemde rehineleri kurtarmak için Batu, şııhat sevkiyaü' haberini yalanlamadı ANKARA (Cumhuhyet Bürosu) Dısişleri Bakanhğı Sözcüsü Büyükelçi Inal Batu, 45 Şubat 1987 tarihlerinde tspanya'dan İran'a gitmekte üzere kalkan ve "tıbbi malzeme" taşıdıklan bildirilen ABD'ye ait iki uçağa Türk hava sahasından geçiş izni verıldiğine ilişkin haber konusunda, Başbakan özarve Dısişleri Bakanlığı'nca önceki gün yapılan açıklamaları tekrarlamakla yetindi. Büyükelçi Batu'nun, ısrarlı sorulanmıza rağmen, söz konusu haberi yalanJamaması dikkat çekti. Ankara'daki ABD Büyükelçiliği'nden bir yetkiü ise haber hakkında bir yorum yapmak istemediklerini söyledi. Gazetemizde dün çıkan haberde, ABD'nin, tspanya'nın başkemi Madrid yakınlanndaki Torrejon Hava Üssünden kalkıp 45 Şubat 1987 tarihlerinde Tahran'a gidecek olan iki sivil uçağın Türk havasahasından geçmelerine için verilmesi için Dısişleri Bakanlığı nezdinde bir girişimde bulunduğu belinümisti. 23 şubat tarihlerinde yapılan girişimler sonucunda Türkiye'den gereken iznin almdığı, bu arada Türk yetkılilennin sorulan üzerine uçakların kargolannın "tıbbi malzeme" olarak bildirildiği kaydedilmişti. Dısişleri Bakanlığı Sözcüsü Inal Batu konu ile ilgili sorulanmızı dün yanıtlarken, "Basbakanın bir gazeteye yapUğı ve dün (önceki gün) bakanhk adına yapdan açıklamaya Uave edecek bir şey olmadığını" söyledi. Başbakan özal, Milliyet gazetesine önceki gün verdiği demeçte "Üzerimizden geçen (ayyareler netice itibanyla askeri ta>yare ise veyahat sivil Uyyare ise yükünü bildirir. Mesela, sıhhi malzeme, der gider. Yoksa indirip aramamız söz konusu degildir" demişti. 6 UĞURMUMCU (Baştarafı 1. Sayfada) GOZLEM Kutlu ve Sargın için doktor muayenesi (Baştarafı 1. Sayfada) Haydar Kutlu'nun eşi Ayse Çiçek Yaga'run. Türkiye'ye dönmek için gelir gelmez gözaltına alınıp alınmayacağının açıklığa kavuşmasını beklediği öğrenildi. Kutlu'nun avukatlanndan AlUla Coskun, DGM Savcıuğı'nın "Sorulanmıza istedigimiz yautlan vermiyorlar" gerekçesıyle gözaltı süresini uzaımasını yasadışı bir tuıum olarak niteleyerek, Avnıpa tnsan Hakları Komisyonu'na kişisel başvuruda bulunarak müvekillerinin dunımlannı şikâyet konusu yapmayı düşündüklerini söyledi. Türk Tabipler Birliği Merkez Konseyi, Kutlu ve Sargın'ın avukatlarırun geçen hafta içinde kendilerine yaptıkJan, "Müveklollerimizin sagiık durumlanııdan endişe duyuyoruz" şeklindeki başvurulannı değerlendirerek, bir sonuca bağladı. Konsey Başkanı Prof. Dr. Nusret Fisek, bir dilekçe ile Ankara DGM Savcılığı'na başvurarak, Kutlu ve Sargın'ın kendileri tarafından seçilecek doktorlara muayene ettirilmderi için izin verilmesini istedi. Dilekçede şöyle denildı: "Nabi Yağcı ve Dr. Nihat Sargıni ın avukatlan birliğimize yan\\ olarak başvurarak, müvekkillerinin biriiğimizce seçilecek hekimlerce muayenesini istemişlerdir. Geçmişte sorgulanan kişileri muayene eden hekimler hakkında yerli ve yersiz ithamlann basında yer aldığı bilinmektedir. Bu iki kisiyi muayene eden hekimlerimizin dürustlüklerini de teyit için Bay Yaga ve Sargın'ın buiigimizce seçilecek bekimlere muavene ettirilmesine izin verilip verilmeyeceginin bildirUmesini saygılanmızla arz ederim." İngilizcesi ile Kurdish Insurrsction Support Program"\n başında, yazışmalarda "Dick" adıyla geçen General Secord varmış... General Secord, ABD'de Savunma Bakanlığı Bakan Yardımctlığına bir ara "vekâlet" de etmiş... öylesine önemli bir adam bu Secord... Güldemir'in dünkü haberi de iran'a gizli silah gönderilmesi sırasında yardımları görülen Türk yetkililerine General Secord'un İsviçre bankalarında açtırdığı "fon hesaplar/"ndan "ruşvet" ödendiğini duyurmaktaydı. ABD'nin "Kurt AyaklanmaJannı Destekleme Programı" hiç şüphe yok, yalnızca iran'daki Kürtleri kapsamıyor. Kürt sorunu, Iran, Irak ve Türkiye'yi ilgilendiren bir konu. "Ayaklanma" ise şu anda Türkiye'de söz konusu... Ufuk Güldemir'in bugünkü haberinde ayrıca Frank TerpilYarbay North ikilisinden söz ediliyor. Frank Terpil adı Cumhuriyet okurları için hiç de yabancı değil. Niçin yabancı değil? Çünkü, Terpil adı, önce silah kaçakçılığı ile ilgili yayınlarda yer almış; daha sonra Terpil'in MHP'nin hakkında soruşturma açılmayan tek yöneticisi Murat Bayrak'a silah sattığı da gazetemizde açıklanmıştı. Kimdi bu Terpil? Frank Terpil, bir eski CIA görevlisiydi. Terpil, CIA'da görevii bir başka ajan olan arkadaşı Edvvard VVİIson ile "Delex Intemational" adlı bir şirket kurmuş; bu şirket ile Asya ve Afrika'daki çeşitli örgütlere ve hükümetlere silah satmtstır. Terpil ve VVilson'un şirketi, bu silahları "Interarms Corperation" adlı bir başka şirketten alıyordu. Bu şirketin sahibi de Sum Cummings'dı. Cummings da bir eski CIA görevlisrydi. Kalifornia'da kurduğu "Vfastern Arms" şirketi ile silah ticaretine başlayan Cummings'ın Küba'nın eski diktatörü Batista döneminde komünistlere; Castro döneminde de CIA tarafından planlanan "Domuzlar Körfezi çıkartması" için antikomünistlere silah sattığı biliniyor. İşin daha da ilginç yanı Cummings'ın "Cummings Investmen Associates" adlı bir başka şirket kurmasıydı. Bu şirketin ilginçliği, şirketin kısaadının "C./.d"olmasıydı. Eski CIA görevlisi kurduğu şirkete dünyayia alay etmek için olacak CIA adını vermişti. Bütün dünyada silah ticareti genellikle "eski istihbaratçılar" tarafından yapılır. Böylece istihbarat örgütleri, dünyadaki silahlı eylem ve ayaklanmaları da denetimleri altına alırlar. Türkiye'de MİT'ten ayrılan "eski istihbaratçılar"m da silah ticareti yaptıkları ileri sürülür. Yarbay North ile işbirliği yapttğı anlaşılan Terpil'in silah ticaretinde birara CIA denetiminden çıkarak Filipinler'deki Marksist örgütlere ve Libya'ya silah sattığı anlaşılınca, CIA ile Terpil'in arası bozulmuş ve Terpil 1982 yılında Madrit'te yakalanmıştı. Daha sonra serbest bırakılan Terpil, ABD'de yeniden tutuklanmış ve işyerinde Murat Bayrak'ın teleks ve telefon numaralan ele geçmişti. Cumhuriyet okurları için bu olay da biliniyor. Bilinmeyen, MHP'nin son yöneticilerinden biri olan Murat Bayrak hakkında 12 Eylül 1980 "Bayrak Harekâtı"ndan sonra Ankara Sıkıyönetimince niçin soruşturma açılmadığıdır. Evet niçin? MHP'nin bütün yöneticileri o gece gözaltına alınırken istihbarat ve güvenlik birimleri niçin Murat Bayrak ile ilgili bir işlem yapmadılar? Bu soruyu eski Ankara Sıkıyönetim Komutam Recep Ergun'a sorduğumuzda şu yanıtı aldık: Emin olun Sayın Mumcu, Murat Bayrak adını ilk defa sizin yazı dizinizde gördüm! 12 Eylül öncesinde MİT'te müsteşar yardımcıhğı da yapan Emekli Orgeneralin bu açıklaması da çok ilginçtir herhalde... ABD Savunma Bakanlığında "Kurt isyancılannı Destekleme Programı" acaba PKK ayaklanmasını da kapsryor mu? Kapsıyorsa, bir NATO ülkesini "destabilize" etmeyi amaçlayan bu eylemler, "NATO'nun patronu ABD" tarafından hangi "savunma conceptı"na dayanılarak desteklenryor? Gerçek şu ki, Kürtler, Ortadoğu'da gerek Sovyetler gerekse ABD tarafından desteklenir. Bu destek, bölgedeki dengelere ve konjonktüre göre değişir. Başlangıçta Sovyetlerce desteklenen Molla Mustafa Barzani'nin, Irak'taki rejim değişikliklerinden sonra bu kez de ABD tarafından destek görmesi ve Barzani'nin 1979 yılında Amerika'da Rochester kentinde ölmesi bu yüzden hiç de şaşırtıcı gelmiyor. Nedir bu 147 bin dolarlık rüşvet? Nedir şu "Kurt Ayaklanmalannı Destekleme Programı?" Nedir şu Frank TerpilMurat Bayrak bilmecesi? Ve nedir şu Yarbay North'un ve General Secord'un Türkiye'de çevirdikleri dolaplar? tıyoruz. Sürenin uzaolmasındaki ka rak ettigini" söyledi. "Yurda dönüş bahat kendilerinin' diyor. Ama Mzim için kendisine hukuki yönden yarceza yargdaması sislemimLze göre ki dımda bulunmam için benimle göşilerin sorgulannda susma hakkı var ruştü. Yasal girişimler için şimdi ön dır. DGM Savcılıgı'nın, bu haklan hazıriıklan yapıyorum. Gelmesinde nı kullanan sanıklann gözalü süre herhangi bir sakınca bulunup bulunsini, susuyorlar diye uzatması sorgu madıgını araştınyorum" dedi. lanan kişiler üzerinde baskı kurma Ayşe Çiçek Yağcı'mn Türkiye'ye nheligiiKİedir. Onlan konuşmaya zor gelir gelmez gözaltına alınması halamaktadır. Susına haklannı engel linde eşine yardımcı olamamaktan lemektedir. Böyle bir yaklaşım huku çekindiği de bildirildi. Id degildir, yasaya aykındır. Çünkü DGM Savcılığı, Kutlu ve Sargın'üzerierinde baskı kuruluyor" dedi. ın sorgulannın tamamlanması için Kutlu ve Sargın'ın basında yer alan polise, 29 Kasım'da yapılacak seçimpijamalı fotoğraflanna da değinen lerin sonuna kadar süre verdi. SavCoşkun, "Ögrendigimize göre bu fo cılıktan verilen bilgiye göre, siyasi tografiar Başbakanlık kanalıyia ve polise gözetim için 1 aralığa kadar rilmiş. Bunlar nerede, nasıl. kim ta süre verildi. Buna göre polis, Kutlu rafından çekildigi beili olmayan fo ve Sargın'ın sorgularını I aralık salı tograflardır. Biz avukatlann göriıj gününe kadar sürdürecek, sorgulame istemleri varken bu istegimiz ye rın bitirılmesı halinde Kutiu ve Sarrine onlann birtakım fotograflannı gın'ın aynı gün DGM'de savcı önüyayunlamak gibi bir yöntem bizim ne çıkarılmaları gerekiyor. Bitmemekusku ve endişeleKmizi daha da si halinde ise yeniden süre verilmesi artünmştır" diye konuştu. Coşkun, yoluna gidilebileceği kaydedildi. "Bu konuda kişisel stkâyet hakkınu kuBaıuhp kullanılmayncagı" sorusuna da şu yanıtı verdi: "Kanıma göre, zora dayalı bir göz (Baştarafı 1. Sayfada) alü uygulanmaktadır. Türk yasalanna göre yasadışı olan bu gözaltıyı or ra yardım" şeklinde açıklarken, bazı yabancı çevreler "artık yük tadan kaldırmak olanaklı degildir. Bunun itiraz mercii yok. Bu fiili duolarak görülen yabancdan döniinıma son verebilecek bir yargı yolu şe teşvik" yorumunu getiriyorlar. yok. Sanıyonım ki kişisel başvuru Hollanda hükümelinin bir taşla cercevesinde Avnıpa Konseyi sözleşiki kuş vurmak istediğini söylemderine göre şikâyet hakkımıa kulyen bu çevreler, uygulamayla lanma koşulumuz dogmuştur. Bn Hollanda'da işsiz sayısının azalyönde bir girişimde bulunmak konutılması ve sosyal ödeneklerde tasunda taenüz karar vermiş değiliz. sarnıf yapılmasımn amaçiandıAma degerlendiriyoruz, tartışma ğını savunuyorlar. örneğin evli gnndemimizde bu koanyu da bulunduruyoruz." bir Türk işçisi Hollanda'da ayda 770 bin lira alırken, Türkiye'ye Coşkun, müvekkiDerinin nerede TTB Genel Sekreteri Uğur Celadönmesi halinde aylığı 512 bin litutulduklannın da tam olarak bilinsan, cumartesi günü yaptıkları bu raya iniyor. Bunun yanı sıra Holmediğini kaydederek "Bu durum da başvuruya, DGM Savcılığı'ndan hegösteriyor ki, müvrkkillerimizin giilanda'da hakkı olan çocuk paranüz bir yanıt alamadıklannı söyledi. venligi şüphe altındadır. Güvenlik sı, sağlık sigortası gibi sosyal baklan sagJanamamışür. Kimden neAvukatın iddialan haklardan feragat etmesi geyCnicin giztemişlerdir? Bu durum birekiyor. Kutlu'nun avukatlarından Atilla zim endişderimizi arttırmakudır" Yapılan tahminlere göre uyguCoşkun, "DGM Savctsı Nusret De dedi. Kutlu'nun eşi Ayşe Çiçek Yağlamadan her yıl 1300 işçi ailesi miraL 'Kutlu ve Sargın komışmadıkcı'nın Türkiye'ye dönmek istediğini CENGİZ MUMAy ları, sorduğumuz sorulara yanıt veryararlanacak. Bu durumda Holve kendisine başvurduğunu kaydeden medikleri için gözetim süresini uzaVAN Fınna Haydar Talay'ın, Coşkun, "EsİDİn durumumı çok melanda hazinesinin yapacağı tasargözaltına alındığı Van Çarşı Karakonıfun 1992 yılından itibaren yıllu'nda ölümüyle ilgili olarak babası da 30 milyar lirayı bulması bektbrahim Talay'dan sonra eşi Sdma leniyor. Talay da savcüığa başvurarak, soruş(Baştarafı 1. Sayfada) yor. Yıl sonu nedeniyle dış borç ödeturma açılmasım istedi. melerinin yoğunlaşması Merkez pacaklar ve Türkiye'de önümüzdeSelma Talay, eşinin Çarşı KarakoBankası'nın döviz rezervlerini ki dönemde uygulanacak ekonomi lu'nda işkence sonucu öldürüldüğüzorluyor. politıkalan hakkında bilgi vereceknü öne sürerek faillerin bulunmasıler. Banka yöneticileri ile yapılacak Yapılan belirlemelere göre, bugüru isterken, DSP Van ll Başkanı Mugörüşmelerde uygulanacak yeni döne kadar faiz ve ana para taksidi biaip Keremoglu da, olayın, düzenleviz ve kambiyo politıkalan anlatılaçirainde yaklaşık 3.8 milyar dolar dış nen hastane raporlanyla saptınlmak cak ve bu poÜtikalarda başanya borç ödemesi yapüdı. Aralık ve ocak istendiğini öne sürdü... ukşılabilmesi için bankalann destek aylannda ise, dış borç ödemeleri daCumhuriyet Savcısı Ömnr Oraasoy sağlamalan istenecek. ha da yoğunlaşacak. Önümüzdeki iki ise yaptığı açıklamada, soruşturmaayhk dönemde yaklaşık 2 milyar doBaşbakan ve ekonomi kurmaylanm gizli sürdürüldüğünü belirterek, lar tutannda dış borç ödemesi yapılBONN (Cumhuriyet) Federal nnın ekonomiye dış destek arayışla"Bu konuda acıklama yapamara. Yaması gerekiyor. Almanya, 1988'de Türkiye'ye 150 rını ^ashington'da da pdan otopsinin sonucuna göre Haymilyon mark tutannda özel yardım sürdürecekleri bildirildi. Başbakan ödenecek bu borçlar, büyük ölçüdar Talay'ın ölüm nedeni sirozdan yapacak. özal'ın Washington'da Dünya Banolabilir. Aocak, kesin sonuç için Adli de Hazine ve KİT'lerin dış borçlannHazine ve Dış Ticaret Müsteşar kası ve IMF başkanlanyla birer göTıp raponınu bckliyonız" dedi. dan oluştuğu için tümüyle Merkez Yardımcısı Yener Dincmen başkanrüşme yapması bekleniyor. Aynca; Bankası'ndan karşılanacak. lığındaki bir Türk heyeti, 1988 yılı Bir yıl kadar önce çarptığı bir traCanevi, Saracoğlu ve Tigrel de IMF Alman ekonomik yardımına ilişkin fik polısinin ölümüne neden olan fıve Dünya Bankası'nın Türkiye ile ilYetkililer, Türkiye'nin döviz ve teknik görüşmelerde bulunmak üzere nncı Haydar Talay, geçen cuma gili birim başkanlanyla görüşmeler sermaye hareketleri dengesi yönünBonn'a geldi. günü saat 16.00 sıralarında alkoliü yaparak, uygulanacak yeni istikrar den dış borç ödemede herhangi bir halde yürürken hükümet konağı yaprogramının ana hatlannı anlatacakTürkiye'ye her yıl verilen 130 milsorunla karşılaşmasının söz konusu kınlannda bekleyen ve içinde sivil p o lar. Bu görüşmelerde, uygulanacak yon mark tutanndaki ekonomik yarolmayacağını beliıtiyorlar. Ancak, lisler bulunan bir otomobile çarptı. yeni ekonomik programın başarısı dım ve 20 milyon marklık teknik yarekonomik politikadaki seçim önceHaydar Talay, çıkan tartışma sonuniçin Dünya Bankası'nın Türkiye'ye dım anlaşmalanmn yarın imzalansi belirsizlikler ve devaluasyon bekda sivil polisler ve yakında bekleyen yönelik kredi ve finansman kotaybkması bekleniyor. 150 milyon marklık lentileri döviz üzerine görevli çevik kuvvet elemanlannca lannı arturması, IMF'nin de uluslayardımlar, Istanbul su projesi, spekülâsyonlan arttırdı. Dövizin resönce Çarşı Karakolu'na, daha sonra rarası sermayc çevrelerinden destek TCDD lokomotif alımlan ile Ziraat mi kanallara gırişi önemli ölçüde yada alkol muayenesi için Van Devlet sağlaması istenecek. Yetkililer, IMF ve Halk bankalannın mali sektör düvaşladı. Hastanesi'ne götürüldü. Alkol muile yeni bir standby anlaşması yapılzenlemelerinde kullamlacak. Türk ayenesinden sonra yeniden götürulması veya dış borç ertelemesine giheyeti gelecek yıl için 130 milyon Aynca, kambiyo rejimindeki serdilmesinin ise kesinlikle söz konusu marklık ekonomik yardımı da Anka • düğü Çarşı Karakolu'nda ölen Haybestlik uyarınca, Türkiye'nin döviz dar Talay'ın cesedi, 20.30 sıralarınolmayacağını belirttiler. ra su projesi, Adıyaman Gölbaşı gelirleri daha çok ticari bankalarda Termik Santralı gibi projelerde kul da yine Devlet Hastanesi'ne getiriltoplanırken, dış borç ödemeleri Merdi. Cesedin otopsisinde bulunan ve lanmayı planlıyor. kez Bankası kanalıyia yapılıyor. Bu Dövizde zor günler adının açıklanmasını istemeyen gödurum Merkez Bankası'mn borç Diğer yandan Bonn'daki görüşmerevli savcı, ölüm nedeninin henüz an1988 yılı başlarından itibaren serödemelerinde zaman zaman zorlanler sırasında 1988 yılında Türkiye'yi laşılamadığını söyledi. Savcı, vücutbest döviz kuru sistemine geçiş kamasına yol acabiliyor. Yetkililer, Alman ekonomik yardımırun yanı sıtan bazı parçalann Adli Tıp'a gönderan verilmesine karşın, bugünlerde borç ödemeleri konusunda şimdilik ra, 150 milyon mark tutannda bir rileceğini belirterek, sorusturmanın döviz cephesinde oldukça zorlu bir herhangi bir aksama olmadığını beözel yardımın sağlanması konusunsürdürüldüğünü söyledi. dönem yaşanmakta olduğu bildirili lirttiler. da da ilke an'aşmasına varıldı. Geri dönüşe Karakoldaki ölümde işhence iddiası NATO'da süah dengesi arayışı ŞEBNEM ATtYAS NEW YORK Orta menzilli nükleer füzelerin bir kısmının kaldınlması anlaşması yaklaşırken, konvansiyonel silahlarda NATO ve Varşova Paktı arası nda belirginleşen dengesizliğin giderilmesi için yapılan çalışmalar, Amerikan silah sanayiine yeni iş sahaları sağladı. General Dynamics, Martin Marietta ve Honeywell yeni tür konvansiyonel sistemlerin araştırma, geliştirme projeleri için bir konsorsiyum oluşturdular. ASELSAN Ordu Yardımlaşma Vakfı da bu projelerden birine katıhyor. ASELSAN'ın katıldığı ve APGM (Autonomist Precision Guided Munition) olarak isimlendirilen 6 milyon dolarlık proje, hedefi kendisi bulabilen mermi sistemleri geliştirmeyi amaçlıyor. ABD, Kanada, Federal Almanya, Italya, Hollanda, tspanya'nın da katıldıkları konvansiyonel silahları geliştirme konsorsiyumu çalışmalannı General Dynamics, Martin Marietta ve Honeywell'in ortaklığında sürdürüyorlar. Martin Marietta'da halkla ilişkiler bölümü yetkililerinden aldığımız bilgilere göre, 155 mm Howitzer mermilerinin yapımım içeren proje için adı geçen üç Amerikan şirketi önerilerini Amerikan ordu yetkililerine sunmuş durumdalar. Hedefi kendi bulabilen mermi sistemlerinin son yıllarda çok geliştiğini belirten Martin Marietta halkla ilişkiler yetkilisi, projenin hafızalı mermiler üzerinde yoğunlaştığını kaydederek, "Top mermilerinin hedefi kendi bulan çeşiflerinden biri, lazer kontrollü olanıydı. Yeni sislemlerde 'ateşle ve unul' denilen bir mermi geliştirildi. Tanklarda hassas radar aracılıgıyla geliştiriien bir kafa ile mermi hedefi tümüyle kendi bulmaktadır" ifadesiyle Martin Marietta'nın önerisini açıkladı. Aynı yetkili, yeni tür konvansiyonel sistemler için çalışmalann hızla sürdürüldüğünü kaydetti. Bu çalışmanın sürdürülmesi için NATO ülkeleri, ilk prensip anlaşmasını geçen ilkbaharda yaptılar. Programın bütünü tanksavar silahlann geliştirilmesini içeriyor. ABD Savunma Bakanlığı'nda konuyla ilgili olarak sorulanmızı yanıtlayan bir yetkili ise konvansiyonel sistemlerin geliştirilmesi çalışmalanna uzun süre önce başlandığını, NATO ve Varşova Paktı arasındaki konvanf iyonel dengesizliğin gideril. mesi için özellikle. NATO'nun güney kanadı Türkiye ve Yunanistan'a bu konuda özel teşvikler verildiğini kaydetti. ABD'de kısa adı DIDA olarak bilinen Savunma Endüstrisi Geliştirme Programı'nın Türkiye'de bu amaçla başlatıldığını, tümüyle konvansiyone! dengesizliği gidermeye yönelik bir girişim olduğunu söyledi. "INF ile dunım daha acüiyet ve öncm kazanmıştır" diyen Amerikan Savunma Bakanlığı yetkilisi, "Türkiye savunmasmda ne kadar bagunaz olursa NATO açtsından o kadar iyi olur" şeklindeki Amerikan göriişünü özetledi. "Konvansiyonel dengesizlik NATO içinde çok önceleri farkına vanlan bir olaydı. Bu nedenle özellikle Türkiye'yi tebdit eden bu sonınu çözmek açısından çahşmalara başlanmtşü. Sistemlerin modernlestirilmesi bu çahgmalaruı bir bömmüydn. Tabi isteaiien düzeye beU asamaJarla varmak mümkün olmaktadır. Bu nedenle örnegin önce tanklann modemleştirilmesi ve baglı olarak bazı sistemlerin Türkiye'de yapılmasına basiandı. Hedef, Türkiye'nin tankını bütünüyle kendi üretmesiydi. Bu şekilde kademe kademe ilerlenmektedir" şeklinde açıklamada bulunan ABD Savunma Bakanlığı yetkilisi, anlaşmadan scnra çalışmalann daha d3 yoğunlaşmasının doğal olduğunu sözlerine ekledi. Dış borç: 2 ayda 2 milyar EAlmanya'dan 150 milyon ıııark özel yardım
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle