21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER kılmış; aradan 69 yıl geçmış olmasına karşın, anlamlı okur yazar oranı Vo 60'a çıkarüamamış; böylece Atatürk'ün kutsal saydığı aşamaya yaklaşılamamıştu. Günümüzde yinelenen 60'h, 70'li, 8O'lioranlar, sayımcılann sorulanna verilen "evet" ve " h a y ı r " yanıtlarının toplanndırlar. Aynca besleyici yayınlardan yoksun ilköğrenim görmüşlerin de zamanla okuryazarlıklannı yitirdikleri unutulmamaüdır. Gerçek okuryazarlıkta ölçut, bu etkinliğin bir işte ve yaşamda kullanılabilmesidir. Sonına niceî ve nitel açıdan baktığımızda bunca yıl sonra alınan ve alınmakta olan sonuçların yeterli, doyunıcu olmadığı açıkça görulmektedir. Bunda politikacıların, savsaklayıa iktidarlann, sözde ve art niyetli Atatürkçülerin sorumluluk payı en başta gelmektedir. Bu gibiler genelde eğitimin^ bilmezlikle savaşın, halk eğitiminin, ulusal ve demokratik, toplumsal, ekonomik etkinliğinden, geniş halk kitlelerinin, özellikle kırsal bölgelerde yaşayanlann bilinçlenmesinden tedirgin olmakta ve korkmaktadırlar. Bunlar elleıinden geldiğince eğitim dizgesini politika aracı olarak kullanmaya, çarpıklaştırmaya, çağın gerisine kaydırmaya çalışmaktadırlar. Nitekim başöğretmenlik yerine müdürlük etiketi yeğlenmiş; öğretmen yetiştiren kaynaklar kurutulmuş; öğretmenlik mesleği en son başvunılan ekmek kapısı olmuştur. öğretmenler geçim sıkıntısı yüzünden meslek dışı işlere surüklenmiş; okuma yazma, düşünce özgüriüğunden, örgutlenmekten yoksun bırakılmış; horlanmış, partizan tutumlarla, jurnallarla yerinden, mesleğinden uzaklaştınlmışlardır. ö t e yandan, Atatürk'ün tutum ve eylemleriyle, eğitime ve öğretmenlere verdiği değer yargılarıyla bağdaşmayan böylesine bir ortamda ulus okullarındaki başöğretmenliği, bilmezlikle savaş seferberliği, halk eğitimci kişiliği bir yana bırakılarak duygusal ve politik yonımlarla öğretmenlerden yana görünerek, seçim bahanesiyle bu yıl ertelenmiş olsa da 24 Kasım birkaç yıldan beri " ö ğ retmen Günü" olarak kutlanmaktadır. Hem de eğitim genelinin, halk eğitiminin, öğretmenlerin yıldan yıla katmerlesen, yeni boyutlara tırmanan bunca sorunlanna dokunulmadan; biçimsel, resmi törenlerle, söylevlerle sözde yılın öğretmenini seçmiş olmakla geçiştirilen bir gün olarak! Böylesine çelişkili, içtensiz, oyalayıcı, baştan savma törenlerle; ne ayrı nitelikli, görevine bağlı öğretmen sağlanabilir ne öğretmenlik çekici bir meslek durumuna getirilebilir ne de eğitim dizgesinde ve uygulamalarda gerçekçi, atılımcı, yaratıcı, çağdaşlaşmaya yönelik özveriler, etkinlikler beklenebilir. Önerimiz: Buraya değin sergilenen olgular Atatürk'ün eğitimci kişiliği yanında ağır basan halk eğitimciliği, eylemleri, günün gerçek kimliği ve işlevsel niteliği dikkate alınınca, 24 Kasım'ı "Bilmezlikle Savaş" ya da "Halk Eğitimi Günü" olarak anmak, daha gerçekçi bir değerlendirme olacaktır. Bilmezlikle savaşın, çağdaş halk eğitiminin, Türkiye'de ilk kez özel bir yaptınma bağlandığı 24 Kasım'a, ancak o zaman usa, mantığa uygun, adıyla, içeriğiyle tutarlı ve eş anlamlı bir nitelik kazandmlmış olur. Aynca yüce Atatürk'ün halkçı ve halk eğitimci kişiliğinin, bilmezlikle savaşta üstlendiği görevlerin; halkın eğitiminde, devlet ve hükümet başkanlannın, tüm yönetici ve eğitimcilerin, aydınlann uzerinde örnek olabilme etkinliği daha da belirginleştirilmiş olacaktır. Aynı zamanda geçmiş yıllann savsaklayıa tutumlannı önleyici, okuliçi, okuldışı eğitimin butunleşmesi önlemleri alınmış olacaktır. Bununla birlikte "24 Kasım" bir halk eğitimi derneği kurulur, halk eğitimi dergisi yayınlanabilir. Bu tür guişinilerle yaygın, çeşitli ve dağınık, tümleştirici bir örgütten yoksun yurtici halk eğitimi çalışmalannı derlemek ve değerlendirmek, ülke dışındaki gelişmeleri izlemek kolaylaşacaktır. 24 KASIM 1987 24 Kasım*ın Gerçek 24 Kasım birkaç yıldan beri "öğretmen Qünü" olarak kutlanmaktadır. Hem de eğitim genelinin, halk eğitiminin, öğretmenlerin yıldan yıla katmerleşen, yeni boyutlara tırmanan bunca sorunlanna dokunulmadan; biçimsel, resmi törenlerle, söylevlerle sözde yılın öğretmenini seçmiş olmakla geçiştirilen bir gün olarak! Böylesine çelişkili, içtensiz, oyalayıcı, baştan savma törenlerle. PENCERE 12 Eylül Faşizmi ve ANAP... "12 Eylül faşizmi" deyimi, kimi çevrelerde doğaldır ki tepki yaratacaktır: Sen 12 Eylül önceslni mi özluyorsun? Terör, anarşi, kargaşa mı istiyorsun? iç savaşa tırmanan çattşma ve kavgalar 12 Eylül'ü zorunlu kılmadı mı? önce bir noktayı aydınlatmakta yarar var. Aklı başında hiç kimse terör, anarşi, iç savaş istemez; faşizm hep böyle süreçlerin ardından gelmiştir. İspanya'da Franko, Italya'da Mussolini, Almanya'da Hitler, iç kavgaların ardından faşist rejimi oturt muşlardır Ekonomik bunalımlar iç çelişkileri keskinleştirir, emekçi halk özgürlük ve ekmek ister; sermaye sınıfı dayatır; çatışma başlar; oluşturulan kargaşa ortamında faşizm bir çare ya da çözüm olarak ortaya çıkar. Faşizm kimi zaman ekonomik başarılar da sağlayabilir, halkın onayını da alabilir. Ama sonu falekettir. 12 Eylül'den önce Türkiye'de yaşanan iç çatışmanın, terörün, anarşinin kökeni, ekonomide sermaye düzeninin çıkmazına, siyasette özgürlüklerin çiğnenmesine dayanıyordu. Dış ve iç sermaye güçleri bu nedenle "ortamın oluşması"rn beklemişler; halk anarşi ve terörden yılınca, Vaşington güdümlü darbe vurulmuştur. Sokaktakı adam bir soluk almış "oh" çekmiş, canını kurtardığına sevinmiştir; artık çocuğu okula, kendisı işıne rahat gidip gelebılecektir. Ancak "darbe"nın faşizme dönüşmesi süreci de böytece başlatılmıştır. • Faşizm, bilim dılinde en kısa tanımıyia "sermaye diktası" demektir. 12 Eylül darbesıyie siyasal yetki ve sorumluluk beş kişilik generaller kurulunun elinde toplandı; bu kurulun adı Milli Güvenlik Konseyı (MGK) ıdi. MGK'nın yetkisi sınırsızdı. Çıkanlan bir "emirnameTye göre beş kişiden oluşan generaller kurulunun verdiği her karar anayasanın da üstünde sayılacaktı. MGK, bu yetkiyi üç yıllık baskı rejimi süresinde tek başına kullanmış, iç ve dış sermaye çevrelerinin siyasetini yürütmek için ne gerekiyorsa, onu yapmıştır. Toplumbilim sözlüğünde 12 Eylül rejimine faşizmden başka ad yakıştırılamaz. Ne var ki, 12 Eylül faşizminin MGK yapısında kurumlaştınlması, iç ve dış kuvvet dengeleri bakımından elverişli ve olanaklı görünmüyordu. MGK, "anayasayı ve gerekJikanunlaıf sermaye sınıfı çıkariarına göre değiştirip düzenledikten sonra, iktidarı güdümlü seçimlerle ANAP'a bıraktı; çekildi. Sermaye buyurganlığı kabuk değiştiriyor, demokratik görüntü altında sürmek olanağına kavuşuyordu. • 29 Kasım seçimleri tarihsel bir önem taşıyor. Çoğu yerde örtülü faşizm; terör, anarşi, iç savaş gibi kanlı olaytarın uzerine sararak geldiğinden emekçi halk korkuyu ve yılgınlığı üzerinden koiay kolay atamaz. Faşizmın miras bıraktığı kanunlar katı yasaMar koyduğundan toplumsal örgutlenme çok zordur. So(Arkosı 15. Sayfoda) ŞEVKET GEDİKOĞLU Eğitimci, Emekli Öğretmen 24 Kasım, bir utkunun değil, yeni bır savaş için örgütlenmenin kuruluşunu simgeleyen gündür. Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın başkomutaıu Atatürk, Türk ulusuna bağımsızlığını, özgürlüğünü, demokratik cumhuriyet düzeniyle ulusal egemenliğini kazandırdıktan sonra, sıra çağdaşlaşmanın üçüncü köşe taşını oluşturan eğitim, kultür savaşına gelmiştir. Bu kez geniş halk kitleleri bilmezliğin koyu karanlığından, bağnazlıktan, boş inanç ve düşüncelerden, sömurü aracı olmaktan kurtanlacaktır. Şuncasuu da vurgulayahm ki, Ulus Okullan yönetmeligi, Atatürk'ün eğitime bakış açısından halkın korkunç derecedeki bilmezliğinden, harf devriminden kaynaklanmaktadır. Daha 1922'de: "Izîeyeceğimiz eğitim politikasının temeli, önce içinde bulunduğumuz bilmezliği gidermektir. Bu amaca varmak, milli eğitim tarihinde kutsal bir aşama olacaktır" diyen Atatürk, eğitimde bilmezliğin yok edilmesine öncelik vermiştir. Çünkü ona göre gerçek anlamda okuryazarlık, herkesin elinde bulunması zorunlu bir "anahtar"dır. Bu nedenle bilmezlikle savaş uygulamalarına katılmış, eğitimde süreklilik, bütunsellik ilkeleri uzerinde durmuş; tüm okulların çevrelerinde birer kültur ve eğitim merkezi olmalannı öne sürmüş; öğretmenlerin bu işlerde neleri, nasıl yapacaklannı belirleyen örnekler vermiştir. EğitimJe ilgili görüşlerini, temel ilkeleri belirlemekle kalmamış; halkevlerini, dil ve tarih kurumlarını, eğitmen kurslarını açtırmış; köy enstitülerınin deney evresini başlatmıştır. Kısaca Atatürk'ün üstlendiği görevlerle, uygulamalanyla, kurduğu kunımlarla bilmezlikle savaşı da içeren halk eğitimine ağırük verdiği görulmektedir. Ulus Okullan Yönetmeligi Ülke çapında girişilecek bilmezlikle savaş için, devletçe ulus okullannın açılması öngönilmüş; tuzük niteliğini taşıyan "Millet Mektepleri Yönetmeligi" 1928'in 24 kasımında yururlüğe girmiştir. Bu yönetmeliğin en ilginç özelliği: "millet mektepleri örgutünün başkanı ve millet mekteplerinin başöğretmeni, Cumhurbaşkanı Gazı Mustafa Kemal hazretleridir" maddesı, öteki de, merkez örgutünün başbakan ve bakanlardan genelkurmay başkanından, CHP sekreterinden kurulmuş olmasıdır (Madde 45). Görulüyor ki, yönetmeliğin saptadığı amaç, eğitim, öğretim ve yönetim işleri, onlemler bir yana 24 kasımın kimliğini; bilmezlikle savaş, kurulan örgüt, örgütun başkanlığını ve millet mekteplerinin başöğretmenlıgiıu Atatürk'ün üstlenmesi, merkez örgutunün kuruluşu oluşturmaktadır. Bilmezlikle savaşta Cumhurbaşkanı Atatürk'ün hükumetiyle, ordusuyla, en önde bulunması, dünya çapında eşine rasüanmayan ciddi ve kesin bir kararlıhk örneğidir. Sonuç 24 Kasım için yaptığunız öneriyle öğretmen Günü olmasın demek istemiyoruz. Daha önce yapıldığı gibi, öğretmen okullannın, öğretmen derneklerinin kuruluş gunlerinden biri öğretmen gunu olabilir. Elverir ki böyle bir gün, eğitim hesaplaşmasına, sorunlannın ve çözüm yollannın belirlenmesine, geleceğe yönelik nitelik taşımış olsun. Böyle bir tutum ve nitelik, bilmezlikle savaş ya da halk eğitimi günü olarak kutlanacak 24 Kasım için de gerekli ve geçerlidir. Inanıyorum ki bir gün halktan, halkın dizgeli (sistemli) ve surekli olarak bilinçlenmesinden, tüm kuralları ile işleyen çağdaş demokratik düzenden yana bir yönetimin oluşmasıyla, bilmezlikle savaş, bilmezlikten kurtuluş günu olarak kutlanacaktır. Çarpıklıklar, geriye dönüşler Ne var ki 195O'li yıllann başından bu yana Atatürk'ün devrim ve ilkelerinde yapılan sapmalar, geri dönüşler, eğitim alanını da etkilemiştir. Halkevleri, köy enstitüleri kapatılmış, imam hatip okullan, izinli izinsiz kuran kurslan yaygjnlaştınlmış, okullarda din ve ahlak dersleri zorunlulaştınlmış, cami ve mescit yerleri açılmıştır. Halkın eğitimi, bilmezlikle savaş oluruna bıra HESAPLAŞMA BURHAN ARPAD OKURLARDAN Üniversite yemekhanesi İstanbul üniversitesi öğrencilertn öğle ytmeklerini üniversite yemekhanesinden karşılamaya çahşmakta, yemek bedeli olarak da öğrencilerden, çok az bir ucret almaktadır. Ancak öğle saatlerinde yemekhane önünde görülen birikim adeta 1. Boğaz Köprüsu'ndeki kuyruğu ve yetersizliği andırmaktadır. Yemekhane önünde yaşanan aştn birikim dısmda, bazı fakültelerde anfilerin yetersizliği yüzünden, yemek saatlerinde ders yapılması, bu fakültedeki öğrencüerin üniversite yemekhanesinden hiç yararlanamamalarına neden olmaktadır. 40binin uzerinde ' bir öğrenci topluluğu olan bir üniversitenin, tek bir yemekhane ile hizmet vermeye çaiışması, yemekhanede tıkanmaların meydana gelmesine yol açmaktadır. Bir öğrencinin yemek alabilmesi için 5060 dakikayı yemekhane kuyruğunda geçirmesi, öğrencinin akademik çalısmasını aksatıcı zaman kaybma, en azından derse girememesine, geç kalmasına neden olabümektedir. Üretmeden tüketen, kısıtlı bir bütçe ile öğrenimini sürdüren üniversite gençliğinin, ekonomik sakmtılara düşmemesi, bannma, beslenme, kültürel etkinliklerde bulunması, özel becerilerini gelistirmesi için, devletin öğrencüere daha geniş olanaklar tamyıp, destek olması, şüphesiz eğitimde kaliteyi arttıracak, ilerici, aydın bir gençliğin olusumunda etken olacaktır. HASAN ÖNDfR İstanbul Köprüler ve Kopriicüleıi İstanbul'da gerçek bir belediye, hiçbir dönemde yoktu. istanbul'da belediye, en parlak günlerde bile varla yok arasıydı. Ne var ki, ANAP'lı belediye ve başkanı gibisi, hiçbir yasa, tüzük, kural, gelenek, kültür mirası, doğa güzelliği tanımıyor. İstanbullular, ANAP'lı belediyecilerin yeni girişimlerini dehşette yaşıyoriar. Bunlann en korkuncu ve istanbul düşmanı olanı, Üçüncü Boğaz Köprüsü çalışmalan. Birinci köprünün kesin bilançosu yapılmadan, ikinci köprünün çalışmalan bitirilmeden, bu ne telaş! Bu ne el çabukluğu. Yangından mal kaçınrcasınal Kocaman kocaman sorular! Bu arada sert çekişmeler. DPT'nin metrotüp geçit projesine İstanbul Belediye Başkanı karşı çıkıyor. Karşı çıkmakla kalmayıp bambaşka tasanlar öneriyor. Hepsi de yıkıntıya, geniş otoyoJlanna, bol sayıda motorlu araca dayanıyor. Bu arada, geçeritği tarbşılan Essen planı da söz konusu ediliyor. Essen ptenı uygulama planını hazıriayan Prof. Ahmet Keskin şunlan söyluyor: "Essen planı öylesine yanlıştı ki, başkalan kenti busbütun mahvetmesin diye işi kabul etb'm, elimden getdiği kadar insancsl ölçülere indirmeye çalıştım. Istanbul'u tarla sandılar..." Yüksek mımar ve şehirci Prof. Behruz Çinici de kestirip atıyor: "İstanbul gibi bir kerrte bu şekilde otoyol sokmak cinayettir. Trafiği kendi başına bir olay olarak görmek yanlış. Yapılan büyuk masraflara yazık. istanbul elden grtti gidiyor." Mimariar Odası istanbul Şube Başkanı Yusuf Yücel, sorunu bir başka açıdan ele alıyor: "3. Boğaz Köprüsü ve bağtonblı otoyollar, 6 mityonluk Istanbul halkmm ulaşım sorunlannı çözmeyecektir. Zaten Sayın Dalarfın böyle bir derdi yoktur. Dalan'ın derdi, artık açıkça söylemekten çekinmediği gibi, Boğaz öngörunümünde oturan yerti yabanct Işadamlannın ve üst duzey yönetidlerinin Perşembepazan ve HaBçİBki gökd&ten iş merkazlerine en kBstirmeden varmalarmı sağlamakVr. Sevda Tepesi sabşlan, Anayasa Mahkemesi iptal ettiği halde bizzat Dalan'ın imzası ile Boğaz öngörünümünün ve korulannın yağmalanması, Haliç yıkımlannın planda yeşil alan değil, arsa olarak gösterilmesi, 3. köprü imüyazının ıngiliz, tüp geçit kntiyazmm Fransız firmalanna verilme girişimhn 3. köprü ve kentiçi otoyol planının arkasında hangi güçlerin olduğunu açıkça OÖstermektedir. Essen planı olarak ünlenen bu plan, 'kökü dı1 şanda yıkıcı bir piandır . 21. yüzyıla yaidaşırken şehircilik bilimi, kentin gelişimini ekonomik, sosyal ve küttüret strükturünün bir bütünluk içinde önceiMebirnaztmplanabağlanmasmıöngörür. Nazım planı kentin 2530 yıllık gelişmesinin anayasadır. Bu yasa bir baskanın, arsa vurguncutannm keytine ve çtkarlarma göre değiştinTermz. Nazım plan bir yasa olduğu için herkes tarafından bilinir. Dalan'ın sayesinde Istanburun ulaşımı gecekondulaşmasma benzemektedir. Nasıl geçmişts önce gecekondulaşma olusmus, plan geriden gelmisse, Dalan önce yıkmakta, yolu geçirip sonra plan yapmaktadır. Bir yıkJır yıkılan Tahabaşı'nm hâlâ asal bir planı yokturf' istanbul'da son yıllarda girişilen o başına buyruk yıkmalar, trafik tıkanmasıyta yorumlanıyor. Oysa, durum çok daha başka. Belediye önce trafiği arapsaçına döndürüyor. Sonra bu arapsaçı durumu ileri sürerek Boğaz'da ve Haliç'te yeni köprüler öneriyor. Bu arada şehir içi yeni otoyollar ileri sürüyor. Yıkılan yollar da altı şerit geniş yollar. Bu gidişle bir süre sonra sayılan artacak Boğaz köprülerine milyariar değil, trilyonlar saçılacakl Söz konusu çevre sağlığı değil, çevreye çıkarlar şölenil Günlük çekişmelerle bunalmış, kafası işlemez olmuş yığın, kısa süre için de olsa umuda kapılıyor, o dar sokaklan, eski yapılan yıksınlar da bir rahatlıyalım, diye düşünüyor. Yığın düşüne dursun, Anadolu Ajansı korkunç bir haber yayımlıyor: "Boğaz'm Sanyer ilçesinde, Boğaz \asası nedenıyle insaat izni bulunmayan arsaiar, paytı mülkiyet alanlan ve yapılanna kat çıkmak isteyenlere, kısa surede insaat izni verileceği açıklandı. Sanyer Belediye Başkanı Ali Sandıkçı, dün yaptığı yazılı açıklamada, bökjenin haritasmm çıkanldıgını, ıslah ve imar planlannm ihalesinin yapMığını bHdirerek, bu ishmlerin bitlminde, her arsa sahibine ruhsatlannın teslim edüerek, insaat yapmalarma izin verHeceğini bHdlrdi." Sadece Sanyer mi? Boğaz bütünüyle vurguna teslim ediliyor. Oysa İstanbul'un ANAP'lı Belediye Başkanı bu durumdan çok üzüldüğünü söylüyor. Göz yaşartıcı bir duruml Fakat Başkan yine de umutlu: "Ağaçlann en çok yüzde onu kesilecekl" diyor. Boğaz'da yapılaşmaya ve ağaçlan kesmeye yeşil ışık tutanlar, hıçkıra hıçkıra ağlıyorlart Uzüntüden mi, sevinçten mi? Almanların bir deyimi vardır: "Timsah gözyaşları!" Garanti Bankası, 1987 yıl sonu hedeflerine ilk 9 ^ d a ulaşu. Garantfde 1988 ydı başladı VJaranti Bankası, 1987 yıl sonu hedeflerine üç ay önce ulaşn. İlk 9 ayın sonuçlanna birlikte göz atalım: • Mevduat: Büyüme % 81 • Krediler: Büyüme % 84 • Kârhlık: Büyüme % 142 • Özkaynaklar: Büyüme % 390 • TUhsili gecikmiş alacaklar: Küçülme % 95 Elinizdeki bilanço, Garanti Bilançosu'dur. Onu dikkatle incelediğinizde, siz de Garanti'yi seçecek, yüksek geliri güven içinde kazanacaksınız. BANKACILIKTA KEMALİZMİN DRAMI Vedat Nedim Tör 2. bası. 550 lira (KDV içinde) Çağdaş Yaymlan Türkocağt Cad. 39/41 Cagaloğlutst. GARANTİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle