17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
ÖUMHURİYET/8 HABERLERİN DEVAMI 4 EYLÜL 1986 Zaman Yürüyor... "Pazar ekonomisine evet, ama Thatcher'in yaptığı gibi körcesine değil, bir sosyal planya devam ediyorlar. lama çerçevesinde" diye özetledigı anlayış... Önümde iki ihtiyar konuşuyor: Sayın İnönü "tfev/er"ten söz ederKen de "Tıpkı babası, değil mi?" dikkat ettik, "demokratik" sıfatını hiç eksik "Ama bu uzunu!" etmiyor. Gülüşüyorlar. Devteti demokratikleştirmek... Bir başka köşede, yaşlıca bir adam arkaBu slogan, bugün İspanya'da iktidarda daşına kahvenin camına yapıştırılmış SHP olan Sosyaiist İşçi Partisi'nin gerçeklestirmeamblemini gösteriyor. ye çalıştiğı temel bir ilkeyi seslendirmekte"Bak hele bak; bir altıok gitti, bir alttok geldir. İspanyol sosyalistlerinin ideoloğu ve Milli di. Bas göğsüne damgayı seçimde gitsin." Eğitim Bakanı Maravval, geçen yıl Madrid : • Gevrek gevrek gülüyorlar, memnun gözüde kendisiyle sohbet ederken şöyle demisti: küyoriar. Bildikleri, tanıdıkları bir şeye yeni"Devlete demokrasiyi getirmeden halka deden kavuşmanın mutluluğu mu bu acaba? mokrasJyi nasıl götürebiliriz ki..." Kırk yaşlaPartileri, kapatılmalarına karşın yaşatan burındaki İspanyol Bakan, kırk yıllık Franco na benzer duygular da olabilir mi? faşizminden sonra devleti demokratikleştirmenin, toplumu özgürleştirmenin ne denli Gitti bir altıok, geldı bir altıok... çetin bir iş olduğunu, yapılacak birçok göreEvet, biri gitti biri geldi; geldi ama, gidenle vin yanı sıra bu konuda eğitim politikasının gelen aynı mı? "Aynı" olduğunu öne süren"kilit" rolüne işaret ediyordu. ler de var. Kuşkusuz SHP, altmış küsur yıllık "Demokratik devlet, özgur toplum"u seçim : Halk Partisi geleneğini, birikimini reddetmi1 bildirgesinin sloganı yapan SHP'nin Genel yor; bir bakıma böyle yapmakla da akıllılık Başkanı Erdal İnönü, hemen her kahve ko• ediyor. SHP, altıoku amblemiyle birtikte benuşmasında halkın demokrasiye sahip çık. nimsiyor, programına alıyor; ama acaba bu masını, onu korumasını da istiyordu, . ilkelerin tümünü o eski bilinen klasik anla"Amaamız, kesintisiz bir demokrasiyi yertesmıyla mı yorumluyor? Bazı ilkeleri kuşkusuz tirmektir; siviliyle askeriyle bunun için bu anlamda benimsemektedir; fakat ömeğin çalışmalıyız" diyordu. "devletçiliği"" eskisi gibi mi yorumlaKuşkusuz bu herkesin amacı olmalı. , maktadır? Bir gün boyunca Erdal İnönü'yü dinleyen Bunu iddia edebilmek bize kalırsa biraz insanları dikkatle izlemeye çalıştık. Şöyle bir haksızlık olur; herkes için yürüduğü varsaizlenim edindik: Hemen herkesin gözlerinde * yılan zamanın SHP için durduğunu öne sürbirşeylere bağlanmak isteğinin samimi pırıkmek inandırıcı olmaz. tılan vardı; umut etmek istiyorlardı; kendileri Bornova'nın Atatürk mahallesindeki bir ve çocuklan için daha güzel bir geleceğin tat, kahvede Erdaf İnönü; kravatı ceketi çıkarmış, lı beklentisine hazırdılar. Ne kadar doğal ve , elinde mikrofon, her zamanki gibi sakin, tekinsanca bir duygu; gözlerinde sevecen pırıl• düze ses tonuyla, heyecansız konuşuyor: tılar, söylenenleri içtenlikle, coşkuyla alkışlı• "Biz planlı eikonomi istiyoruz." yorlardı, ama kendilerini havaya tam Bir süre susup devam ediyor: anlamıyla kaptırabilmiş değillerdi. "Ama yanlış anlaşılmasın, piyasa kuralları Zihinlerinde takılı sorular olabilirdi yakın yine geçerii olacak. Bizim anlayışımız, mer geçmişten kalma. Kocaman bir umut ve hekezi bir uygulama değildir. Gene piyasa ekoyecan dalgasının tepesinde iktidara tırmanan nomisi, katılımcı bir planlamayla sosyal bir hareketin, daha sonra kendilerinde yaratdoğrultuda gelişecektir. Yani ekonomiye hal tığı düş kırıklığının belleklerde bıraktığı hakkın çıkarları dogrultusunda müdahale edilelı ve karşılıksız sorular... cektirf' Ama zaman yürüyor, onu durdurmak kimPazar ekonomisi çerçevesinde planlama... senin elinde değil. Insanlanmız gene hazırİngiltere'de sosyal demokratların muhafazalanıyorlar, ama bu kez de onların güzel ve kârlara karşı geliştirdikleri "sosyal pazar mutlu bir gelecege dönük umutlarını tüketekonomisi" kavramı... İngiliz İşçi Partisi'nin meyelim. (Baştarafı 1. sayfadaj 'Cinsel temas kontrolü'Mecliste (Baştarafı I. Sayfada) lanetlediğini" söyledi. SHP Genei Sekreteri barış Can, Cumhuriyet'te çıkan konuya ilişkin haberi değerlendirirken, "Hiikiimet işi nerelere kadar indirdi. Artık insanların mahremiyetine giriyoriar. Umanz ki, bir gün kendileri de böyle bir araştırma nedeniyle buralanna kadar inilme durumuyla karşı karşıya kalmazlar" diye konuştu. Can, "Özal, kendi aile diizenini geleneksel otorite Ue disiplin ve düzen altına alamazken, faşizan yönlemlerle milleli baskı altına almaya çalışryor" dedi. Can, daha sonra şunları söyledi: "Hükümetin yasalan hiçe sayıp çiğneyerek birtakım idareciİere verdiği geniş yetki sonucunda, idarecilerin yaptıklan faşizan uygulamalann bir örneğidir bu oiay. Artık kocası aranan bir kadına cinsel temas kontrolünün yaptınlması, demokratik hak ve özgürlüklerin nerelere indirildiğini göstermektedir. İşi nerelerde araştırıyoriar? l tanmıyorlar da. Polis Vazife ve Selahiyetleri Yasası'nda, polise verilecek yetkilerin. polis ve idareci eğitiminin önceük kazanması, insan hak ve özgurlüklerine saygı duyan bir kadronun göreve getirilmesi sonucu bir şey ifade edecegini söylemiştik. lşte görüldüğü gibi eline dıidük verilen kişi kendisini devlet sayıp, akıl almaz işler yapıyor. Ama bunlar. ellerindeki dfldiik alınınca, düdiiğe dönüyoriar. Kimsenin kuşkusu olmasın, bu tür yöntemlere başvuran idareci ve polisler zamanı gelince düdiiğe döneceklerdir. Bu yapılan işlemler, bir çeşit manevi işkencedir. Bu tür olaylan gördükçe ağlamalı bir gülme içindeyiz. Keodi aczlerini kapatmak için vatandaşa akıl almaz baskı yöntemlerine ve uygulamalara başvuruyorlar. İnsanJann mahremiyetine giriyoriar". Kocası aranan kadına cinsel temas kontrolü ve soyadlan tutmadığı için jandarma tarafından dolaşmaları engellenen ve ayr: cinsten kişilerin durumlan konusunda İçişleri Bakanı Yıldırım Akbulut'un yanıtlaması istemiyle bir soru önergesi hazırlayan SHP Genel Başkan Yardımcısı ve İçel Milletvekili Fikri Sağlar da olayı nefretle karşıladığını söyledi. Sağlar, yasalarda polisin ve adliyenin nasıl araştırma yapacağının belli olduğunu belirterek, kocası aranan kadına cinsel temas kontrolünü insanlık dışı uygulama olarak niteledi. Tunceli'deki olay Meclis gündemine geldi. TBMM'nin dunkü birleşiminde gündem dışı bir konuşma yaparak konuya değinen SHP Adana Milletvekili Cuneyt Canver "Tunceli valisinin konuya ilgili olarak "Bu normal bir şeydir, kocasuıa yataklık yapıp yapmadığını nasıl anlayabilirdik?" şeklindeki sözlerini eleştirerek, "Eğer Vali aranıyor olsaydı onun kansına böyle bir şey yapmaJanna razj olur muydu?" şeklinde konuştu. Canver, Türkiye'nin artık her gün insan haklarırun çiğnendiği bir ülke olmaktan cıkanlması gerektiğini vurgulayarak sözlerini "20. yüzydda böyle şeyler olmamalıdır. Bunu yapanlan lanetle kınıyorum" diyerek tamamladı. bHP'li Cuneyt Canver gazetemizde dün yayımlanan, "kocası aranan kadına, cinsel temas kontrolü" başlıklı haberi, Mecliste gündem dışı bir konuşma yaparak dile getirdi. Canver, 20. yüzyılda bunlarla uğraşılmaması gerektiğini belirterek, "Bunu yapan tüm göreviileri lanetie kınıyorum" diye konuştu. Bu sırada ANAP'tan bir üyenin, "yuh" diye bağırdığı duyuldu. Ancak üyenin kimliği saptanamadı. Canver, gündem dışı yaptığı konuşmada, haberde yer alan unsurları anlattıktan sonra, Tunceli Valisinin, "Bunda ne lerslik var?'" dediğini anımsatarak, şunları söyledi: "Bunda çok terslik var. Aranan Vali olsaydı, eşine aynı şey yapılır mıydı? Cevap verin. Artık insanlık dışı uygulamatardan vazgeçin. Bu tür cağdışı yöntemlere başvurulmasın, Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devleti mi, guguk devleti mi sonucuna artık varalım. İşkencelerden kurtulalım". MUSTAFA EKMEKÇİ ANKARA NOTLARI Turgut Bey Neden Sinirliydi? Operasyona mutabakat (Baştarafı 1. Sayfada) rimiz üzerinde cereyan etmesi ve eylemcilerin eylemlerinden sonra, komşu ülke topraklarına sığındıklarının saptanması durumunda ilgili komşu ülke ile hükümet arasında varılacak mutabakat çerçevesinde Silahlı Kuvvetler, sınır ötesi harekât icra edebilecekler. Bu harekât eylemcileri ele geçirmek veya etkisiz hale getirmek amacını tasıyacak. Her defasında Genelkurmay Başkanlığı kanalı ile hükümetin izni ile ihtiyaca göre, kara, hava veya deniz kuvvetleri unsurlarıyla sınırlı, hedefli, sınır ötesi harekât planlanıp icra edilecek. Harekât, valinin istemi üzerine ilgili komutan kanalıyla da aynı usullere göre yapılabilecek. Yasa hükmündeki kararname, Milli Savunma Komisyonu'nda ilgili komşu ülkenin önceden mutabakatı aranmaksızın ve sıcak takip kuralından yararlanılarak harekâtın yapılmasını öngörüyordu. Muhalefet tarafından, "Her harekât kararı için Cumhurbaşkanının onayının alınması"na ilişkin önerge ile, "Her harekât sonrasında Meclisin toplantıya çağrılarak bilgi verilmesi"ne ilişkin önerge de, iktidarın oylarıyla reddedildi. Yasanın görüşmeler sırasında ANAP grubu adına konuşan Grup Başkan Vekili Pertev Aşçıoğlu, "Bölücu eşkıyaların 12 ağustosta askeri konvoyumuzu pusuya düşürmeleri" olayını ve yasa hükmünde kararnamenin nasıl çıkanldığını anlattı. Aşçıoğlu, Cumhurbaşkanının yetkisi bulunduğunu, Meclise danışmaya gerek olmadığını belirterek, kararnamenin anayasaya uygunluğunu savundu. Aşçıoğlu. "Bir politikacının İsraihari hareket benzetmesini üzüntü ile karşılıyoruz" dedi. Aşçıoğlu, karada sıcak takibin, meşru müdafaa hallerinde devletler hukuku kurallarına uygun olduğu görüşünü de savundu. DYP grubunun görüşlerini açıklayan Namık Kemal Şentürk, karamameyi prensip itibariyle uygun bulduklannı, genelinde mutabık olduklarını ve harekâtı onayladıklarını söyledi. Şentürk, hükümetin tedbirler almakta geciktiğini de vurguladığı konuşmasında, komşu ülkeyle mutabakat aranması ilkesinin son derece sakıncalı olduğunu belirtti. Şentürk, hükümetin Meclisi dikkate alması gerektiğini belirterek, Meclise sık sık bilgi verilmesini istedi. SHP Meclis Grup Başkan Vekili Cahit Tuium, kararnameye neden ihtiyaç duyulduğunu sordu. Önce Meclisin görüşünün alınmamasmı da eleştiren Tutum, komisyonda ANAP'hlarca yapılan değişikliğin çok sakıncalı olduğuna dikkat çekti. Tutum, "sıcak takip" kuralının deniz hukukunda yer aldığını belirterek, bu kuralın kararnamede yanlış kullanıldığını kaydetti. Tutum, hükümetin nasıl bir yetkiye ihtiyaç duyduğunun belli olmadığını belirterek, komisyonda eklenen hüküm ile sıcak takibin sınırlarının aşıldığını bildirdi. Tutum, mutabakatsız operasyon ile karşı tarafa, "mukabeleyi bilmisil" olanağı yaratılabileceğine dikkati çekerek, "Hükümet bu konuda açık ve seçik fazla düşünmemiştir. Hükümet sorun mu çözmek istiyor, tereddüt mü yaratmak istiyor?" dedi. Cahit Tutum, hükümetin kararnameyi muhalefetin baskısı ile Meclis gündemine hemen getirdiğini kaydederek, "Bu konuların Mecliste göriişülmesi, Başbakanın keyfine mi kalmıştır? Meclis, yürutmenin kararlannın meşrulaştırılması için başvurulacak bir mekanizma değildir" diye konuştu. HDP grubunun görüşlerini açıklayan İsmet Tavgaç, sıkıyönetim ve olağanüstü hal uygulanmayan yerlerde bölücü ve terörist eylemler karşısında ne yapılacağının belli olmadıeını sövledi. Şahsı adına konuşan DYP'li Murat Sökmenoğlu, güvenliğin yalnız Silahlı Kuvvetler'e bırakıldığı izlenimi yaratılmasının, yabancıların Türkiye'de demokrasinin yerleşmediği savını doğruladığını bildirdi. Vatandaş Partisi Genel Başkanı Vunü Ankan, hükümetin Güneydoğu Anadoluda "olayların ilk başladığında, Şırnak ve Şemdinli'de terörist bölücü eylemler ortaya çıktığında Başbakan Bodrum'da tatil yapıyordu. Bu da hükümetin olaylara verdiği önemi gösteriyor" diye konuştu. GENEL GÖRÜŞME Başbakan Turgut Özal tarafından Doğu ve Güneydoğu'daki gelişmelerle ilgili olarak başkanlığa verilen ve önceki günkü birleşimde yapılması kararlaştırılan genel görüşme, meclisin bugünkü birleşiminde ele alınacak. Danışma Kurulu'nun karan uyannca, genel görüşmede hükümete 15, gruplara 30'ar dakika görüş bildirme hakkı tanınacak. (Baştarafı 1. Sayfada) dı. Ancak bu çalışmalar sonuç vermedi. Olay basından gizlendi.. Ateş edenler kimlerdi? Araba içinde rastgele ateş mi edilmlşti? Yoksa Büyükelçi Hupe^ ' ye karşı bir suikast mı söz konusuydu? Olayı aydınlatıcı herhangi bir ipucu bulunmamıştı. Aynı günlerde Anıtkabir bahçesinde başlayan yangın da kuşku vericiydi. Gerçekten bir sabotaj mı söz konusuydu? ' Bu da belli olmamıştı. Irak topraklanndaki terör kamplannın Türk jetlerince bombalanmasından sonra yurtdışındaki Türk temsilciliklerine ya da yurtiçinde yabancı diplomatlara "PKK ve ASALA isbirtiği" ile yeni saldırılar düzenlenebilirdi. PKK ve ASALA'nın ey' lem birliği kararı aldıkları, Londra'da yayımlanan "ASALA lnterview" ve "lnterview With Mihran Mihranian" adlı ASALA örgütünün yayın organlarında 1985 yılı başlarında açık' ça yayımlanmıştı. Ermeni terörünün Kıbrıs Barış Harekâtı'ndan hemen son ra başlatılması bir rastlantı mıdır? ASALA ve PKK militanlarının Suriye'de aynı kamplarda eğitilmeleri de rastlantı sayılabilir mi? Ermeni terörünün hangi yıllarda yoğunlaştığı konusu bıle bizlere ipucu vermektedir: • 1975 yılında 5 saldırı.. 76'da2... 77'de3... 7B'de4... 79'da 9... 1980'de en yoğun: 14 saldırı, 1981'de 11, 1982 yılında 13 saldırı, 1984'te 5 saldırı.. Aynı yıllar iç terörün de yükseldiği yıllardır. Türkiye'de 1979 ve 80 yılları arasındaki dönem, terör olaylarının en yoğun olduğu dönemdir. 12 Eylül 1979 ile 11 Eylül 1980 tarihleri arasındaki bir yıl içinde saldırılar sırasında ölenlerin sayısı 2677'dir! Ne ilginçtir; 197980 arasında Ermeni teröaı de en azgın • saldırılarda bulunuyor: Lahey Büyükelçisi Özdemir Benler'in oğlu Ahmet Benler, Paris Büyükelçiliği Turizm Müşaviri Yılmaz Çolpan, Atina'da İdari Ataşe Galip Özmen ve kızı Neslihan Ozmen, Sidney Başkonsolosu Şarık Arıyak ve koruma görevlisi Engin Sever, ASALA'nın silahlı saldırıları sonunda yaşamlarını yitiriyorlar. 1975 yılından 85 yılına kadar Ermeni terör örgütlerince yapılan saldırılarda 143'ü yabancı ve 65'i Türk olmak üzere 208 kişi yaralanmış, 20'si yabancı, 31 "i Türk olmak üzere 51 kişi de öldürülmüş. Türk temsilcilerine en çok saldırı ABD ve Fransa'da düzenlenmiş. 19 saldırı Fransa'da, 12 saldırı ABD'de, 8 saldırı italya'da, 7 saldırı da İsviçre'de.. Terör konusunda "genel" ve "scyuf" sözler yerine araştırma ye bilgiye dayalı değeıiendirmeler yapmak zorundayız. Yine bu yaklaşımla değerlendirmeler yaparsak, 1985 yılının Avrupa'da terör örgütleri açısından oldukça yoğun bir dönem olduğu gerçeği ile karşılaşırız. 1986 yılı da aynı yoğunlukta geçmiştir. Uçak ve gemi kaçırmalar, diskotek bombalanması ve isveç Başbakanı Palme'ye suikast gibi. Şu olgu da herhalde ilginçtir: Devlet ve hükümet adamlanna karşı düzenlenen suikastların en çok arttığı bir dönem de 197080 arasıdır. Sizi çok bıktıran, benim de yazmaktan bıktığım kacakçılık olaylarının dökümünü yapmıyorum: Silah ticaretinin en yoğun olduğu dönemleri yaşıyoruz. 20. yüzyılda bu yoğunluk ilk kez 1913 yılında yaşanmış; daha sonra da 1933 yılında.. Sonra neler olduğunu biliyoruz. Böyle bir tablo içinde Ortadoğu olaylarını da kolaylıkla yorumlayabilirsiniz. Ortadoğu şu anda bir barut fıçısı gibidir Çokuluslu güçler ve istihbarat örgütleri bu bölgede bilek güreşine tutuşmuşlardır. Ayrılıkçı teröristler ile ASALA'nın eylem birliği de bu açıdan değerlendirilmelidir • Türkiye, Ortadoğu'daki bir olası savaşa mı itiliyor? AB0 Büyükelçisi'nin konutuna yapılan silahlı saldırı başarıya ulaşsaydı, siz olabilecekleri hiç hesaplayabilir miy^diniz? Siyasal koşullanmaların yarattığı "at gözlüklerini" bir ya*na atarak somut gerçekleri açık ve yalın olarak görmek z o rundayız. Terör niçin tırmandınlır? Ve terörün tırmandınlmasında kimlerin yaran vardır? GOZLEM ANKARA'dan YAiflN DOĞAH (Baştarafı 1. Sayfada) ye düşünürken, mavi sularda biraz sonra atacağınız kulaçların serinliğini vücudunuzda hissederken, bir de bakıyorsunuz.aaa o da ne?.. Bir Yunan hücümbotu sizin kulaç aımayı tasarladığınız kıyıda olanca hızıyla ilerliyor. Kars 'ın Kızılçakçak sınır köyündesiniz. Dağiık bölgede "Temiz hava almak için'"' biryürüyüş yapmaya hazırlamyorsunuz. Aaaa, o da ne?.. BirSovyet tankı paletterini gıardatarak Türk sınırını çoktan geride bırakmış, ilerliyor. Hakkâri'de Cilo Dağlarının eteklerindesiniz. Petekleri bırakmtşsınız bir hafta önceden, bal topluyorsunuz. Aaaa, odane?.. Alçaktan uçan iki İran Fantom 'unun gök gürültüsünü andıran sesiyle irkiliyorsunuz, İran Fantomları, bombalannı Türk sınırlarındaki tepelere yağdırıyor. Camnızı kurtarmak için kendinizi yere atıyorsunuz. Fantomlar Türk sınırını çoktan geçmiş, ilerliyor. Hiç telaşlanmaym, bu manzaralan Türkiye 'nin dört bir sınır köşesinde görmeniz az kalsın mümkün olabilirdi. Çünkü, "Komşular sıcak takipte" olacaklardı. Her türlü hukuku, kuralı, ekonomiyi, sosyal yapıyı, Çin'den Hint'e kadar her türlü ilmi, irfanı bilen ve işbiüren ANAP iktidarınm TBMM'nin Milli Savunma Komisyonu 'nda hafta başmda kabul ettiği, "5ıcak Takiple İlgili Yasa Cücündeki Kararnamenye göre Türkiye, komşu ülkelerde teröristlerı kovalamak amacıyla "sıcak takipte" bulunabilir ve komşu ülke sımrlarından içeri girebilirdı. Insanın kolay kolay inanacağı gelmiyor. ANAP hükümeü, son Irak operasyonuyla ilgili yasa gücündeki kararnameyi TBMM'ye getirerek, Meclisten "komşu ülkelerde operasyon yetkisi" almaya çahşırken, ANAP'lı üyelerin verdikleri değişiklik önergesiyle, bu tür operasyonlar için komşu ülkelerden izin alınması koşulu kaldırılıyordu. Üstelik, Milli Savunma Bakanı Zeki Yavuztürk de değişikliği benimsiyordu. Böylece kararname, Türkiye'ye bu yetkiyi vermekle kalmıyor, aynı zamanda komşu ülkelere de pekâlâ Türkiye sınırlarma "bir gece ansızın" dayanabilmeleri için emsal oluşturuyordu. Yani, herhangi bir komşu ülke Türkiye'nin kendi kendine çıkardığı bu yetkiyi örnek alarak "teröristleri kovalamak amacıyla sıcak takipte" bulunabilecek ve Türkiye'den içeri girebilecekti. Böyle bir kural, uluslararası hukukta yok. Böyle bir kural, Bir/eşnıiş Milletler kararlannda yok. Böyle bir kural, uluslararası hukuku düzenleyen hiçbir meıınde, tüzükte, bildiride, sözleşmeâe, içtihatıa, teamülde, yazılı vesözlü hiçbiryerdeyok. Ama A SA P hük 'tmeıinin ' 'kadında'' var Alluh 'lan ^e sun anda Dısişleri Bakanı Vuhiı Haiefoğlu müdahale ediyor. Çıkartılmaya çalışılan karar öylesine vahim ki, '' Türkiye uluslararası politikada bir anda saldırgan bir devlet" görunıüsune bürünebilir. Turki ye bir anda "komsularından gelecek herhangi bir sıcak tukip" kurşı.'iinda hukuk açısından i'v/nı hıle çıkaramayabilir. Asia ınübalağa eımeksır.irı. böyle bir karar sonucunda "Türkiye, bir anda bir savaş ilam ile karşı karşıya kalabilir. Çünkü, kendi kendine yetki veriyor hükümet ve diyor ki: "Ben karşımdaki ülkeden izin almadan teröristleri kovalamak için o ülkenin topraklanna girebilirim. " Kararnamenin özü bu ilk anda. Hem adamın topraklanna gireceksiniz, hem de onların iznini almaya gerek görmeyeceksiniz. Uluslararası hukukta bunun tek adı var: Saldırganlık. Tek bir sonucu var: Savaş ilanı. Eğer varsa, tarih bilginizi şöyle hafif zorlarsanız, o zaman çıkan savaşların genellikle sınır ihlallerinden kaynaklandığını hatırlayabilirsiniz. Gerçi ANAP milletvekilleri, Milli Savunma Komisyonu 'ndaki üyeler, Milli Savunma Bakanı Zeki Yavuztürk, bu küçük tarih bilgilerini pek hatırlamamışlar anlaşılan. Hatırlamamışlar ki, "Komşu ülkeden izin almadan sıcak takibe girme" kararını kendi kendilerine alabiliyorlar. Son anda Dışişleri itiraz ediyor. O da, Bakan Haiefoğlu böylesine vahim bir kararı gazetelerden öğrenerek telefona sartlıyor. Konuyu yeniden ele alarak, "Böyle bir operasyonda komşu ülkenin onayının zorunluğu" ilkesi ekleniyor ve yasa gücündeki karamame böylelikle düzeltiliyor. "Ben bilirim, ben iş bitiririm, benim kimseye danışmaya Uıtiyacım yok " mantığı işte bir hükümeti hem böylesine komik durumlara düşürebilir, hem de bir ülkeyi çok ciddi biçimde ' 'saldırgan'' damgası yemeye götürebilir. Hatta, mantığı zorlarsanız, iki ülke arasında çıkacak bir savaşm "yasal altyapısını" bile kendi ellerinizle oluşturmuş olabilirsiniz. "Devlet ciddiyeti" gibi, ANAP'lılara sıradan gelen bazı kavramların, gerçekte ne ölçüde ciddi olduğu belki bu tür örnekle daha iyi anlaşılmıştır. MGK iç ve dtş olaylan görüştü ANKARA (Cnmhuriyel Bürosu) Milli GüvenJik Kurulu, aybk toplantısında yurt içindeki ve dışındaki son gelişmelen değerlendirdı. Cumhurbaşkanı Evren'irı başkanhğında Çankaya Köşkü'nde yapılan Milli Güvenlik Kurulu'nun aylık ola|an toplantısına, Cumhurbaşkanı Kenan Evren. Başbakan Torgot Özal, Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Necdel Ürug. kurul üyesi bakanlar ve kuvvet komutanlan, Jandarma Genel Komutanı ve Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Orgeneral Hüsnü Çelenkler katıldılar. 4 saat suren toplantıdan sonra Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğince yapılan açıklamada. "Kurul bu toplanıısmda. son bir aylık dönem içersinde iç ve dış oiaylarda meydana gelen gelişmekri değerlendirmişıir" denildi. Patlamamış mermiler (Baştarafı I. Sayfada) rek, günde ortalama 5 işçinin iş kazaları sonucu yaşamını yitirdiği bildirildi. İş kazalarının yanı sıra. "trafik kazalarından, sağlık hizmetlerinde yetersizlik ve bozuk ilaçlardan, işsizikpahalılık nedeniyle geçimini saglayamayıp cinnet getirmelerden" ölenlerin sayısının da günde ortalama 35'e ulaştığı belirtildi. Açıklamada, bir süre önce Kırıkkale Yahşihan'da meydana gelen kaza sonucu çevreye dağılan patlamamış mermilerin işçilere, elle ve hiçbir güvenlik önlemi almadan toplattırılması da kınandı. Petrollş Sendikasfnca yapılan bir araştırma sonuçlannın dile getirildiği açıklamada, grevlerin yol açtığı işgünü kayıplan ile iş kazalarından doğan işgünü kayıplan kıyaslanarak jöyle denildi: "Vücut organlanmızı verdiğimiz ya da can verdiğimiz iş kazalan sayısı 1984 yılında SSK raporlanna göre 152 bin 652'dir. Yine SSK verilerine göre, yalnızca geçici iş göremezlik nedeniyle kayıp işgünü sayısı 2 milyon 380 bin 420, loplam sağlık zararları nedeni ile ise 29 milyon 58 bin 778 işgünü olmaktadır. Aynı yıl grevde kaybolan işgünü sayısı ise yalnı/ca 6O'tır. 1985 yılı sağlık zaraıian nedeni\kkayıp işgünü sayısı en az 30 miiyondur. Aynı yıl grevlerde kayıp işgünü sayısı 254 bin 421'dir. Geçmiş günlerde iş kazalarında kaybolan iş günlerine oranla çok daha düşük olan grev nedeniyle kayıp iş günleri belirli •çevreler'ce hesaplanır, ülke ekonomisine olan zararlan sürekli kamuoyu gündemine getirilirdi. Ancak bu günlerde her nedense kayıp iş günleri hesaplan bunların ürelim düşüklüğüne yol açması ve giderek ekonomiye maliyeli hesaplanmaz oldu." İş kazalarının artmasıncla. "ihmallerin, alınmayan önlemlerin, eğitimsizliğin ve denelim yetersizliğinin en önemli faktör olduğu" savunulan açıklamada, Kırıkkale ve Elmadağ Barut Fabrikalarında işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin yetersizliğinin işverene iletildiği, ancak girişimlerin yanıisız kaldığı kaydedildi. Bu yılın haziranında Kırıkka'e Yahşihan askeri mühimmat depolarında meydana gelen patlamada 2 bin dönüm araziye patlanıaya lıazır her türlü tam atım mernıinin dağıldığı hatırlatılarak, sıcaklarda daha da tehlikeli hale gelen bu mermilerin işçilere eile toplatlırılınası eleştirildi. Alırıabilecek önlemler konusunda işverene yapılan bildirimlerin sonucsu/ kaldığı belirtildi. Osmaniye'den yazan G.D.'nin mektubu oldukça eskiydi. Şöyle diyordu: "Hey bre koca Ekmekçi, Bu hıtap biçimi sana ne denli yakıştyor bir bılsen! Sevgisini yüreğimizin sırça kuşkünde taştdığımız, 'Adı güzel, kendi güzel, sesi güzel' Ruhi Su'ya ölümü nedeniyle gereken önemi verdiği için, önce Cumhuriyet gazetesine, sonra siz köşe yazartanna damttılmış duygularta, imbikten geçirilmiş sevgiler sunanm. Cumhuriyet gazetesi ve o gazetede siz çalışanlar. yazılanyla yüreğimizin teHenni titreştirenler olmasa sanmm, aydınım' diyen bizlerin yüreği burukluktan kurtulmayacak. Bmas ebem, 'Fukaranın hastalığı, zenginin orospuluğu belli olmaz yavrum' derdi. Ebem okumasız, yazmasızdı, ama ağzından çıkan sözler, namlusundan çıkan kursunlar gibi hedefini döverdi. Bizim bu yörede adına 'Abdal' denilen etnik bir grup var. Sevgileri, sövgülehyie, gelenek ve görenekleriyle, yasayışlan ve dünya görüşJeriyle ilginç bir topluluk. Hırsızlık yapmazlar, dilenmezler, para karşthğı, evlenenlerin dOğünlerinde çalarlar. Çalgıları ise davul ve zumadır. Zeynep'in bir davulcu ile evlenmesinden sonra, aslında çok korkak olan yöremiz Abdallanna bir yureklilik geldi. Bu yürekliliğin nedeni ise, gene onlara göre, 'iktidarta acar hısım oluşlanndan' ileri geliyormus. Komşu ilçe DüzJçi'nde belediye yol yapım çalısmalannı sürdürürken bir boş arsa üzerine çadır kurmus bir Abdal'ın çadır direğini dozerle yıkar. Abdal, bu yıkım karşıstnda bağınp çağırmaya baslayınca, kansı Fattö elmi beline dayayıp kocasının karşısına dikilir: Bana bak herif, öer, minnet etmeden ırayını (reyini, oyunu) verenin kazzığını da sökerler uzzüğünu de Söylenmeye hakkın yok, kes sesini! Hey! Kazzığınızı sökenlere oy verenler. Yurecikleriniz ne denli yaralı söylermisiniz? Sayın Ekmekçi, bunlan niye yazdım? Yazınca öylesine rahatladım ki. Vhzarsan köşende ciğerim yanlır. Adımı da yaz. Yazdıklanma yer verirsen sana çaresizlik daha çok yazanm. Saygılar, sevgiler sunanm..." • • • Meclis Başkanı Necmettin Karaduman'ın Meclis bahçesinde verdiği kokteylde Turgut Bey nasıl da sinirliydi. Turgut Bey'in bir grupla konustuğunu görünce Nimet Arzık'a: Haydi başbakanın yanına gidelim, bakalım neler söytüyor, dedim. Sen git, dedi Nimet Arzık, ben gitmem! içimden, "Demek artık Turgut Bey ilginç olmaktan çıkmıs" diye geçirdim. Yanlanna vardığımda, bir grup yabancı büyükeiçi, Turgut Bey'in çevresini almışlar, seçimler konusunda sorular yönettiyorlardı. Biri: Cumhuriyefin kamuoyu araştınvası da sizin iyi olduğunuzu gösteriyor... dedi. Turgut Bey, henüz bir şey söylemenin guç olduğunu söylüyor, ama yazılanlardan partisi ne de bir pay çıkarıyordu. Keyifli gorünmeye çalışıyordu ama, değildi. Kokteyle Semra Hanım gelmemiş, o yalnız gelmisti. Biri: Sdeyman Demirel için ne diyorsunuz? diye soruverdi. Turgut Bey, geçiştirmeye calışırken, Büyükelçiye "No CommenV" (Yorum Vbk) dedim, gülüştüler... Turgut Bey'e Süleyman Bey sorulur muydu? Aynlıp, Nimet Arzık'ın yanına gittim Kimler nerede ne yapıyor, gözlüyoruz. Yine Turgut Bey, çevresinde gazeteciler, mılletvekillerı, konuşuyorlar... Turgut Bey: ANAP'ın gücünü Cumhuriyet bile kabul etti. Onun anketinde olay ortaya çıktı! dedi. Cuneyt Canver: işinize geldiği zaman dayanak olarak Cumhuriyeti gösteriyorsunuz, işinize gelmediği zaman da 'Babı Ali'nin Pravdası' diyorsunuz! dedi. Biri o ara: Sol amigo da diyorsunuz! deyince Turgut Bey: Ben bir yalçın Doğarfa 'Sol amigo' dedim, başka kimseye demedim! dedi. Sana da dediniz! deyince; Evet, sana da dedim! demez mi? Haydaaa! Çocukluğumuzda karşılıklı tekerlemelerle atışmalar geldi usuma. Turgut Bey, kamuoyu araştırmalarıyla da dalgasını geçiyor: Siar, Piar, ha bu dtyar... diyordu. Demokrasinin 1D"sinden anlamadığı nasıl da belli! Nakşibendi Şeyhinin elini öperek kurmadı mı partiyi 12 Eylül'den sonra? Biri de: . "#§4* Cumhuriyeti nasıl tavladınız Sayın Başbakan? diye sordu. " ' O strada Cuneyt Arcayürek geldi. Turgut Bey, ona: Siz Ecevifle gidiyonvuşsunuz geziye, öyle mi? diye sordu. Cuneyt: Vboo, diye karşılık verdi. Ben sizinle çıkmayı düşünüyordum. Hangi gazetecinin, kimle geziye çıkacağı başbakanı niye ilgilendiriyordu? Başbakan, böyle biigiler de topluyordu demek.. Bu sırada radyoda, TV'de konuşmalan yayımlanan "Buyük Vatan Partisi" Genel Başkanı, gazeteci Tayyar Satak'a: Siz ryisiniz! dedi. Nasıl yani çok mu oy alacağız? Hayır, oy almayacaksınız, tabelanız bile yokmuş. Ama iyi gazetedlik yapıyorsunuz! Seçim konuşmalannda gazetecilik. Devletin radyo, televizyonlarında tabelası bile olmayan partiye konuşma olanağı sağlamak, böyle yasa çıkartmak demokrasiyle bağdaşır mı, bağdaşmaz mı? Bu, neyin kurnazlığı? Tayyar Şafak, Turgut Bey'e: Sen de sizinle geziye katılmak istiyorum! dedi. Turgut Bey: Olmaz, dedi, o olmaz... Turgut Bey, demokrasiyi de banker olayına mı çevirmek istiyordu? • ** CelalBayar'm cenaze töreninde olanlar, askerleri de, asker ailelerini de çok üzmüstü. Bir albayın eşi telefon etti: Cenazenin konduğu top arabasını Harbiyelilerin çekmesi olayını, Celal Bayar'dan özur dileme olarak nitelemek ne ayıp! diyordu. Eski Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk, cenaze töreninde yoktu. istanbul'daydı. Cumhurbaşkanlığı sırasında Kbrutürk'ün tek korkusu, Bayar'm onun döneminde ölüvermesi miydi? Anıtkabir konusu o zaman ortaya atılacaktı. Neyse, Bayar o zaman ölmedi. 12 Eylülcüler gelir gelmez, ölecek eski cumhurbaskanlarının Anrtkabir'e gömülemeyeceklerine ilişkin yasayı çıkarmışlardı. Korutürk'ü telefonla aradım. Aramızda şu konuşma gecti: Paşam saygılar... Mustafa Ekmekçi, sen misin? Benim efend/m. Evet, ben de Korutürk... Saygılar sunanm, nasılsınız? Afiyetteyim Allaha çok şükur. Sizi burada gözlerimiz aradı... Evet ben Bayafın kızına taziyet telgrafı çektim, damadına da birlikte. Binaenaleyh, merasime iştirak zarureti duymadım... Gözüm aradı, eğer bu devlet töreniyse 'Paşam nerede acaba?" diye. Sağol, daima hatırtarsın. Emin ol Ekmekçi, yazılannı okuyorum. Candan, samimi, açık yazan bir çocuksun sen. Tam bir Turk çocuğusun. Bunu bana, zannediyorum, Cumhurbaşkanı da sordurmuş AkademiKomutanı vasıtasıyla, onlarda sordular, 'Nerede, niye gelmedi?' filan diye. Kendilerine covap olarak aynensana söylediğimi söyledim. 'Taziyet telgrafı çektim. Vazitemı yaptım, kabul ediyorum. Bu itibarla resmi merasime iştirak etmedim' dedim. Orada ayakta durmak, sıcaklar da vardı. Mesele bundan ibaret... Ankara'ya ne zaman dönüyorsunuz? Daha yeni geldik canım, yazı geçirelim istiyoruz burada... Peki efendim, size sağlık dilerim. Emel Hanım'a saygılar sunanm. Gözlerinden öperim... Avrupa fındık alımını durdıırdu (Baştarafı l. Sayfada) dık alımını durdurdu. Ordu Valisi Necati Çetinkaya. vörede yeniden radyasyon ölçüıııü yapıldığını bildirirken, "Bu Türk fındığı üzerinde oynanan bir oyundan başka bir şey değildir. Rekabete giren ülkeler uydurma haberlerle fındığımızın dış ülkelerde değer kaybetmesine çalışıyoriar" dedi. F. Almanya'daki lirmalar Karadeniz Fındık İhraeatçıları Birliğfne gönderdikleri (eleks mesajlarında fındık alımını durdurduklurını bildirirken, gerekçe olarak AET raporlarına göre Türk i'ındığında radyasyon oranıııın yükselmesini gösterdiler. F.dinilen bilgilere göre, Ordudan ihraç edilen fındıklarda Al T'ııin heiiılediği 1 kilo iç lındıkıa 6()() bekoerer derecesindeki ladşoakıivite. I(KX) bekoerer derecesine ulastı. Bunun üzerine başia I. Almanya olmak üzere öteki AET ülkeleri de fındık alımını durdurduiar. Ordu Valisi Necati Çetinkaya, dün bir basın toplantısı düzenledi ve Atom Enerjisi Dairesi'ne konuyu ileltiklerini. yeniden yörede ölçüm yapıldığını, sonuçlann bir iki gün içinde alınaeağınJ bildirdi. Vali Çetinkaya, Atom I>.erjisi Dairesi Başkanı Prof. Ahmel Yüksel Özemre ile görüştüğünü de belirterek, Özemre'nin şöyle dediğini anlattı: "Siz bıldırcın yemiyor musunu/.' Bıldımnlann anayurdu (Vrnobil'dir. Bıldırcınlar üzerinde de yaptığımız ölçümde en ufak bir radyasyon görmedik. Bıldırtınhır bile rahatlıkfa yenebilir." Ordu valiM. fındıkıa radyasyon olduğuna ilişkin haberlerin ticari rekabeiten kaynaklandığını belirterek, bu tür haberlerin han^i firmadan kaynaklandığını da araştırdıklarını söyledi. Vali Çetinkaya, "Radyasyon var diye yurdumuza gelecek turistlere de mani olmak istediler. Ama bildiğiniz gibi başarılı olamadılar" dedi. konu Sanayi ve Ticaret Bakaniığı'na da iletilirken Ordu'daki fındık ihracatçılarından Ahmet Tanrıverdi, Akçakoca yöresindeki fındıkta radyasyon bulunmadığını belirterek. "Akçakoca bölgesindeki fındığı salmak, bizim bölgemizdeki fındığın fiyatını düşürmek için oynanan bu oyunun perde arkasında İslanbul Fındık İhracalçılan Birliği var" dedi. ABD elçisinin konutuna (Baştarafı 1. Sayfada) nırrdan geçen Renault marka bir otomobilden konuıun baheesine doğru birkaç el ateş açıldı. Olay meydana geldiği sırada Büyükelçi StrauzsHupe'nin konutta olduğu öğrenildi. ABD Bü>1ikelçiliği yetkilileri, konuta ateş açılması olayını üstü kapalı bir şekilde doğruladılar. Bir büyükelçilik yetkilisi, bu konuda Cumhuriyet'e şunları söyledi: "Geçen hafta ortalarında büyiikelçinin rezidansında tabanca sesini andıran bazı sesler duyulmuş. Bunun üzerine durum Türk polis makamlanna bildirilmiş. Ancak yapılan ara$iırma sonucunda hiçbir şey bulunamamış. Aynca büyükelçilik bahçesinde de kurşun bulunamamış. Belki de tabanca atılmanuştır. Çok farklı şeyler silah sesini andırabilir." ABD Büyükelçiliği yetkilileri olayı büyütmemek eğilimi içinde gözükürlerken, patlamadan hemen sonra Türk güvenlik görevlilerinin çevrede geniş çaplı bir araştırma yaptıkları, gözaltına alman bazı şahıslann hemen serbest bırakıldıkları ve herhangi bir ipucuna rastlanamadiğı bildirildi. Hanımlar Lokali, saat 11.0018.30 arası idare ve servise yardımcı arıyor. Tel: 149 01 35
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle