17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/6 21 EYLÜL 1986 Kitaba göre yaşayanlar Amerikan halkı, günlük yaşamının en ince ayrıntılarına kadar inen bir dizi "guide" (rehber) kitap tarafından kuşatılmış durumda. Otobüste, vapurda, trende bile bu tür kitapları elinden düşürmüyor ve birbirleriyle kitaplardaki tavsiyeler üzerine hararetli tartışmalara giriyorlar. Son "guide" hızlı yemek üzerine... ŞEBNEM ATtYAS NEW YORK "Tipik bir Anerikalı" deyince, hayatını, satın aldığı tüketim mallannın uzennde yazan direktiflerle duzenhyen bir tip canlanıyor insanın aklında. Üstelik bu direktifler yalmzca tüketim mallannın üstunde yazüı olmakla kalmayıp ABD'nin en çok satan kitaplan arasında yer almaktalar. Aklııuza gelebilecek her türlu ihtiyacınızı gelir düzeyinize ve yaşam standartlannıza uygun olarak karşalamak için bu kıtaplara ba^vurmak en akıllıca yol. Böylelikle en kârlı ve en çok tüketimi yapmamz mümkün. Işte ABD'nin son günlerin satış rekorları kıran yepyeni kitabı: "FastFood Guide" (Hızlı Yemek Rehberi); McDonalds, Burger Kıng, Kentucky, Fried Chicken vb. gibi ayakta hızlı yiyebileceğiniz pek çok 'zincir' lokantada 'daha sagükh' yiHızlı yemek (Fastfood) Amerikan yaşamının ayrümaz birparçası. Şimdi daha sağlıklı beslenmek için bu konuda bir de rehber yayımlandu yebılmenin yollan nelerdır sorusuna çeşitli kıstaslardan cevap vermekte. Bu tür zincir lokantalar ABD'de özellikle gelir duzeyi duşuk grubun sabah, öğlen ve akşam yemeklerini karşıladıklan ve bol bol hamburger, kızarraış patates yedikleri yerler. Tavuk yerine tavuk derisi, et yerine soya fasulyesi ve bol miktarda yağ kullanarak çok ucuza yıyecek üretebilmekteler. Tabii bu nedenle Amerikalılann üzerinde titizlendikleri sağlık testleri ve kuralları ihlal edilmekte. Kıtabın en önemlı özellıği zaman darlığı ve gelir düzeyı nedeniyle bu lokantaları kullanmakta olanlara en az zarar görmenın yollarını öğretmek. ABD'de "FastFood Guide" benzeri doğrudan insanların gunluk yaşamlannı duzenlemeye ilişkın pek çok kitap "en çok satan kitaplar" arasında. Hatta öyle detaylara dair olanlan var ki, bu tur bir kitabm varlığı bile insanı şaşırtabilir. Örneğin geçen yılm yayımlanan bir ev hayvanları rehbennde "Köpeginiz gerçek bir köpck mi? Emin misiniz?" denilıyor. Bu kıtapta "Gercek bir köpek" nedır ve sahtesinden nasıl ayırdedılir, bunlar nasıl test edilir şeklindeki sorular kitabın iddasına göre "bilimsel" yollardan anlatılıyordu. Yine buna benzer kıtaplardan bin, "Doklonınuzla Nasıl Konuşursunuz, Sonılacak Sorular" adını taşımakta. Bir dığerı ıse, "tş ve Aileyi Biriikte Yunıtmenin Tum Sonınlan Rebberi". Bu kıtabın ilginç bölumlennden bin ise "evlüik, metresler ve yöneliciler" bölumu. Bu liste giderek uzayabilir. "30 Gönde Daha \ı Stresle Yaşamanın SırlanRahatlamak İçin Butıinlıiklu Bir Program", "Ömur Boyu Surecek Bir Aşk tlişkisi Kurmanın Sırian", "Irza Tecavuzlerin Etkikrinden Koriulma Rehberi", "Nasıl Ö£retmen Olunur", "Ev Kadınlan için Çalışma Havadna Alılırken Bilmeleri Gerekenler". "Sodvumlar tçin Butürüüklü Rehber", "Bekârlar tçin Ev Btılmanın Sııian". "Başkalanna Yardımcı Olma El Kitabı". "Çocngnnuzla Cinsellik Konusunda Nasıl Koauşmalı El Kitabı", "Joggİng tçjn Kalori Hesaplan Rebberi", "Bir Şirketin Başı Nasıl Olunur", "lhalePreppies El Kitabı". "Nükleer Savaşt* Korunmanın Yollan", "Çocoltsuz Çiftlere Tavsiyeler" ve pek çok benzeri "tavsiveler" kitabı. New York'ta otobuslerde, crenlerde benzer soranlarına fArklı tavsıyelerde bulunan kitapları şaşkın bir yüzle hararetli hararetli tariışan ınsanlara sık sık rastlamak mümkün. Yine de Amerikalılar çamaşırhanelerde gömlek yakalannda yazan direktiflere, mutfaklarında yemek kitaplanna. seyahatlerde seyahat rehberlerine, iş yerlennde "Tecnıbe Konuşu>or" rehberlerine, lokantalarda sağlık rehberlenne, çocuklanyla ilişkilerinde "Psikologunnz Anlatıyor" rehberine ve benzerlerine guvenmeyi tercıh ediyor, okudukları gibi yaşamakta ısrar ediyorlar. Rehberler dizilerinden bırinm sahibi olan şirketin yönetıcisı sorulanrruzı yanıtladıktan sonra sloganını söylüyor: "tşte gelişmenin en guzel >anı. Kendine değil kitaba guven." New YorkHan ParisHen Tati mağazası ve 'Amcaırf Günlerden çarşamba. Oğlanla evdeyiz. Bir telefotv Patlama sesini duydun mu? Apartmamn kapısmdan çıkıp yü'z metre yürüyünce dehşet ve felaket manzarasının ön görüntüleri kendini ortaya koyuyor. Patlamanın olduğu ve bana her önünden geçişte Jacques Tati'nin 'Amcam' fılmini anımsatan mağazanın ışıkları hâlâ yanıyor. SABETAY VAROL PARİS Art arda gelen patlamalar yüzünden, evde radyo başından aynlamıyorum. "Arap ve Ortadoğtılu siyasl tutukiulan destekleme komitesi", hükümeti yeni eylemlerle tehdit ediyor. Biz dahil herkes yeni saldın bekliyor. Günlerden çarşamba, Fransa'da okullann tatil olduğu bir gün. Oğlan, odasmda çocuklar için hazırlanan TV programlannı izliyor. Hanım ise Rennes Sokağı'nın öbür ucundaki St. Germain Des Pres civannda, Türkiye'den gelen bir arkadaşıyla buluşacak. Telefon çaldı. Çok yakınımızda oturan başka bir arkadaşın sesi: "Patlama sesini duydun mn?" Radyo açık. Hiçbir sey dnymadım. Patlama olduguna emin misiniz? Evet, eminim. Rennes Sokağı tarafından geliyordu. Çok şiddetli bir patlama sesiydi. Radyo bir sey söylemedi. Kaç dakika önce oldu? Daha bes dakika bile olmadı. Bir sey duyarsan lütfen haber ver. Henüz konuşma tamamlanmamıştı ki, yaymını kesen radyo, Rennes SokağYndaki Tati mağazasının önünde yeni bir bombalı saldın olduğunu, çok sayıda ölü ve yaralı bulunduğunu söyledi. Mevsimin erken olmasına karşın hava soğuk ve bardaktan bosanırcasına yağmur yağıyor. Birden aklıma kanmın 17.30'da buluştuğu arkadaştan aynhp eve döneceği, Rennes Sokağı'nın da St. Germain Des Pres iie Montparnasse semtini birleştiren tek yol olduğu geldi. Gazetecilik refleksiyle, acaba bizimkine bir sey olmuş mudur, endisesi arasında gidip geldim. "Şimdi oraya gitsem onu bulmama imkfin yok. Biraz daha bekleyeyim" diye geçirdim içimden. Neyse ki, karım gecikmeden döndü, yollar kesilmiş. TV ekipleri dahil, kimseyi patlama yerine yaklaştırmıyorlarmış. Apartmanın kapısmdan çıkmamla biriikte, helikopter sesini andıran motor gürültüleri ortalığı kaphyor. Yüz mette kadar ytlrüyüp Montparnasse Bulvan'nı kesen "18 Haziran 1940 Meydam" görününce dehşet ve felaket manzarasının ön görüntüleri de kendini belli etmeye başhyor... Kırrnızı renkli ilk yardım helikopterlerinin biri inip biri havalanıyor. Rennes Sokağı'na girişi olan tüm yollar barikatlarla kesilmiş bile. Bir şeyden habersiz, metroya binmek üzere geçenler, olayı duyunca "vah, vah" karşılığı ünlemler kullanarak daha önce orada bulunanlar gibi bekleşmeye başlıyorlar. ltalyan şivesiyle konuşan bir yabancı: "Bir tanesini yakalayıp bana teslim etsder, jiktlc dotranm" diyor. Entelektüel tipli, sakaJlı bir Fransız, "tsin kötö tarafı, burada yaşayan Araplar sorumln tutıüuyor" seklinde değerlendirrne getiriyor. Dünya yıkılsa keyfıni bozmayacak tipler de eksik değil. Barikatı aşarak metroyı yetişmek istediklerini, polisin buna engel olmaya hakkı olmadığını belirtiyorlar. "Meydanı dolaşın" yanıtı alınca, çok yağmur yağdığmı ve ıslanacaklanm öne sürüyorlar. Rennes Sokağı'na paralel Vaugirard Sokağı'nı takip ederek, Tati mağazasının hemen önüne çıkılan ara sokağa giriyorum. Mağazanın ışıklan her zamanki gibi yanıyor. "Sanki hiçbir sey olmamış gibi bir hava var" diyor bir seyirci.. "Patiama içerde degil, girişte oldn" karşılığı veriyor bir başkası. Tati'nin ışıklan yanmaya devam ediyor.. Yağmur devam ediyor. Her gün en az biriki kez geçtiğim Rennes Sokağı. Her Allahın günü, her saat, her dakika çoğunluğunu gariban Arap ve Afrikalılann oluşturduğu müşterilerin dolup taştığı Tati mağazası. Müşterisi ve önünden geçen yaya yolcusuyla yeni terör kurbanı. Tati, önünden geçerken, "Amcam" filmiyle sinema tarihine geçen Fransız yönetmen ve oyuncu Jacqucs Tati'yi çağrıştırırdı hep. Bombanın patlamasıyla biriikte, daha somut bir çağnşım, 5 kişinin ölümü, 3060 kişinin yaralanması Jacques Tati'nin yerini alacak bundan sonra. Zaten Tati adının neden "Amcam" filmi ve yönetmenini çağnştırdığnıı bilince çıkardım patlamayla birlikte. "Amcam" filminin kahramanı, zengin bir ailenin yoksul akrabasını anlatıyordu. Tati mağazası da, şık moda evleri, lüks parfümerileri arasında yoksul akraba gibiydi. Zürih 'ten Kiralık bahçeler DOĞAN ABALIOCLU ZÜRİH JuchhoPta ki belediye bahçelerinde yazın çilekler olur. lsteyen gider, "Kendin pLşir, kendin ye" örneği toplar, toplarken bedavasına yiyebileceği kadar atıştınr, ama çıkarken beraberınde getirdiği kabın darası düştukten sonra kilosuna 3.60 frank (1 frank= yaklaşık 370 TL.) öder. Belediye, aynca yağmursuz günlerde tatil boyunca bütün okullar ve bahçeler müdürlüğUne bağlı çim sahalan da gençlerin spor yapması için açtığını yerel basınla duyurdu. Bu her yıl uygulanan bir yöntem, halka açılma. Kentin kendi bağları da var. Ancak Isviçre'de oluşan üzüm masalık değil. Yazın kısa sunnesi, güneşli günlerin azlığı, salkımlan salt şaraba elverişli olgunluğa eriştirebiliyor. Hem de dunyanın en pahalı şaraplan elde ediliyor. lsviçre'de dışarda yemek yerken dikkat edeceğiniz tek nokta, tabağın yanındaki içki. Bir şişeye, bir kişilik gider diye bakmalısınız. Bazı lokantalar da yemeklerinden çok kavlarında olan şise sayısı ve çeşidiyle caka satarlar. Kent belediyesinin de hizrnetlerine katkıda bulunan mahzenlerindeki fıçılan, küçümsenmeyecek düzeyde. Atina'dan Haydut Rohamis STELYO BERBERAKİS ATİNA AET ulkeleri arasında terör, cınayet, soygun, ırza tecavüz, hırsızlık gibi suç eylemlerınin en az göruldügu ülkelerden biri de Yunanistan. Bu, AET'nin suç işleme oranlannı saptamak için çıkardığ) istatistik raporunda belirtıliyor. Ancak bu konularda Yunanistan, pek sık olmasa dahi, arada bir öyle bir soyguncu, komplocu ya da kabadayı yetiştiriyor ki, maharetlen, polıse parmak ısırtırken, kamuoyunun bilinçaJtı takdirleriru bile kazandınyor. Yunan poüsi şimdi de belki Yunanıstan'ın en buyuk kabadayısı ile karşı karşıya bulunuyor. Kabadayının adı: Evangelos Rohamis. 1951 doğumlu ve yeraltı dünyasınm şöhretlerinden bin. Rohamis'ın boynunda ömürboyu hapis, 25 yıl hapis, 3 yıl, 5 yıl ve birer yıllık hapis cezalan var. 20 yaşından bu yana yankesıcilikten başlamak üzere, banka soygunu ve soygun sırasında adam öldurmeye kadar suç işlemiş... Üç kez yakalanmış, üçünde de hapisten firar edebilmiş. Rohamis, en son 7 Nisan 1986'da Koridallos Cezaevi'nden, gardiyanlann yardımıyla kaçtı. O gün bugündür her yerde kanş karış aramyor. Ama sonuç yine aynı... Polis, her defasında seferber olurken, Rohamis de toz olmayı başanyor. Bundan iki ay önce, doğum yeri olan Evıa (Eğriboz) Adası'run bir pavyonunda da silahlı olay çıkarmıştı. Orkestra gecenin 03.00'ünde polis mudahalesiyle stop edince bu, arkadaşlarıyla eglenen Rohamis'in gucune gitmış. Orkestranın stop etmesi için yapılan uyarının, uyanyı yaptıktan sonra mağazadan ayrılan polis tarafından yapıldığını öğrenir öğrenmez, pavyonun dışında park etmiş arabasına gitmiş, makineli tüfegini almıs ve pavyonun duvarlannı delik desik etmisti. Gelelim önceki gunkü Rohamis ile ilgili haberlere... Yine ön sayfalara konu oldu. Polis bu kez "kumaz" davranıp, Rohamis'in en sevdiğı sevgililerinden birini "rebine" almıstı. Ve Rohamis'uı teslim olmasını beklemeye koyulmuştu. Bunun üzerine iki arkadaşıyla bırlıkte çaldığı bir taksi ve başka bir otonun yardımıyla Atina'nın iki polis karakoluna silahlı saldırıva geçti. Vtakineli tufeklerle polis karakolunun duvarlannı delik deşık etti. Polis otolan anında hareketegeçti. Seferberlik ilan edildi, yollar bloke edildi. Ama sonuç yine aynıydı Rohamis yine paçayı kurtarmıştı. Zurih'e hangi yönden girerseniz girin, küçük bahçeler içinde, bizim gecekondular benzeri küçük kulübeler görüp şaşınrsuuz. Bunlar, bdediyenin halka, yılhğı lOfranktm kiraladığı kuçuk bahçekrdir ve kent insanlannın doğa tutkusuna katkıda butunmaya yarar. Bu bahçelerden bir yer kiralayabilmek ise, Bern'dekiparîamentoda bir koltuk kapmaktan daha zordur... Zürih'e hangi yönden girerseniz girin, kent başlamadan yolun kenarlarında aynı ölçü bahçe içinde, aynı ölçüde küçük kulübeler görürsünüz. Aklınızdan "Bunlann gecekondnlan ne kadar ufak ve düzenli" diye geçebilir. Bizim apartmanlara dönüştürdüğümüz, ağalar türettiğimiz bu yerlesme yerlerine göre, boyutlan Guliver'in cüceler ülkesi örneği, bu yerler gene belediyece, yıllık, halka dönümü 10 franktan kiralanan alanlardır. Kendi toprağını kazıp, istediğini yetiştiremeyen, çoğunlukla emekli kişüere kiraladığı kent insanlanrun doğa tutkusuna katkıda bulunmak için uyguladığı başka bir sistem. 13 yerleşim alanında toplam 6377 bahçenin yüzeyi 1,5 milyon m J 'den az fazla. Bir dernek tarafından yönetiliyorlar. Kendi statüleri, kendi bütçeleri olan bu kurulusa hizmeti belediye veriyor. Soyulan sebze kabuklan, içleri solmuş çiçekler, yaprak, hatta yumurta kabuğu bile çöpe atılacağına, havalanmasını sağlayan tel kafesli toplama yerlerine dökülduğünde, çürümesinden elde edilen gübre, bu bahçeler için en ucuz gübre ve çevre kirliliğini önleyici diğer bir önlem. Nasıl yapüacağının da acıklaması, boyutlan yazıyla saptanmış. Ancak bu bahçelerden bir yer kiralayabilmek, Zürih gölünde kayığını bağlayacak kazık bulmakla eşanlamlı ve Bern'deki parlemontodan bir koltuk kapmadan cok daha zor bir olay. BİR BAŞKA DL \YA Floransa 'da Piazza Signoria meydanı gece yansından sonra değişen yüzleriyle yepyeni bir dünyaya kapısım açar. Floransa'dan Gece yurısı meydanları Andreina minik bongoyu eline alıyor. Parmakları zarm uzerinde önce okşarcasına geziniyor. Gittikçe sertleşiyor. Afrika tamtamlarıyla ltalyan melodilerinin arasındaki ses yankılanırken, herkes sessiz onu dinliyor. Meydanın sakinleri ise topu topu 10 kişi. MEHMET AKİF FLORANSA Koyu renk gözluklu, dazlak kafalı genç başını eğdi, gırtlağından bir hırıltı çıktı: "Esrar ister misiniz?" Müşteri bulması zor olmadı. Uzun saatler meydanda oturan Michael Jackson kılıklı mor tişortlu esmer genç ilk müşteriydi. Lacivert gecenin ilk olağanüstu ziyaretçileri koyu renk gözluklu esrar satıcısı ve giysileri ıslak, goğusleri açık sevgilisi, yaşayacağı karnavala hazırlanan Piazza della Signoria (Bayanlar Meydanı) sahnesinden birer frigo satıcısı gibi geçtiler. Sonra gitaristler, ardından orkestra, palyaço ve her şeyin bitiminde Andreina geldi ve her şey yeniden başladı. Alanın kuzeyini oluşturan Eski Saray'ın merdivenlerini dört gitarist tutmuştu. Turist oldukları belli olan ikisi yabancılıklarının nostaljisiyle Beatles'in tarihte kalmış parçalannı çalarken, merdivenin diğer ucundakıler sevgiliye övguler yüklü ltalyan melodilerini yeğliyorlardı. Orkestraıiın iğne deliğinden geçebilecek incelikteki solisti Dire Straits'ten, Eiton John'dan şarkılar soyledi sonra kenara bıraktığı maskesini taktı pandomime başladı. Ve sonra Andreina geldi. Babasının verdiği isme çok benziyordu ama hiç Yunanca bilmiyordu. Garip bir vücudu vardı: Erkeğimsi, kısa, üçgen... Küremsi başı boyun kullanmaksızın \iıcundaki yerini bulmuştu. Bir pizzacı dükkanında çalışıyordu, akşam beşon iki. Müşterilerinden oğrendiği Ingılizce ile konuşuyordu. "Adım Andreina, babam YunanJıları çok severaıiş." Gözlerinin ilginç bir yeşili vardı. "Hava açıksa mavi, kar yagarsa yeşil plur, bazan de kurşuni." Saray'ın merdivenlerine oturmuştu; yüzu olabildiğine asıktı. Floransa'da guzelliğin başkentinde insanın yüzü asık olmamalı. "Olur. Niçin olmasın? Siz turistsiniz, bunlan görmeye geliyorsunuz, eskileri. Biz ise onların içinde yasıyoruz. Her gün bir diğerinin tckran; tek bir yenilik yok bu kentte. Genç olmak dinamizmi getirir. Yenilik istersiniz. Oysa defiisen bu kentte insanlardır. Paralar geri kalanın degişmemesi için akıtılır." Andreina'yı Floransa'nın heykellerle dolu meydanı Piazza Signoria'da Michelangelo'nun Davud'unun taklidinın dibinde tanımıştık. Çekingen, sorularımıza dost ararcasına sıcak yanıtlar veriyordu. Milano'nun bir koyunde doğmuştu, uzun zamandır Floransa'da tek başına yaşıyordu. 17 yaşındaydı, universite öğrenimini görmemişti. "Çahsmak zorundayım. Yeterince pararn olunca bir fotoğraf makinesi alacagım, geziye çıkacağım; sizler gibi. Sonra resim yapacağım. Çiinku yapmaya zamanım olacak." "Şimdi de resim vapabilirsin." "Ben gece yaşıyorum. Renkleri gormeden resim yapamazsın. Benim >aşamımda şimdi yalnız gecenin siyahı, sokak lambalarının sansı var." Andreina gece yaşıyordu. Günü saat 24.00'ten sonra başhyordu, Piazza Signoria'da. Günün doğuşunu gormeden yatmıyordu. "Floransa'yı eğer sanat yapıtlannı gördüyseniz ve onları biliyorsanız gece yaşamalısınız. tnsanlar bir muzedeymişcesine yaşarlar ve bu kentte ve ancak geceleri kendilerine donebilirler." Birisinin kendisi ile ilgilenmesinden hoşnut gözleri parlıyor; bu gece yalnız değil. Topluluğa yaklaşıyor. "Ver şunu bana." Minik bongoyu eline alıyor. Parmakları zarın uzerinde önce okşarcasına geziniyor. Gittikçe sertleşiyor ritm, yükseliyor. Afrika tamtamlarıyla ltalyan melodilerinin arasındaki ses alanda yankılanıyor; alan sessiz onu dinliyor. Alanın sakinleri de topu topu on kişi. Ve birden susuyor. "Şimdi birisi açar camı, alabildigine >agdınr küfürti. Polislere kızıvorum. Bazı akşamlar müziği yasakhyorlar, sevgililerin öpüşmelerini. Oysa burası uygar bir ülke. Ama bu akşam yoklar." Yoklar, çunku, dun gece burnunu Neptün heykeline dayamış iki Carabinieri otosu uzerinde gençler bir bildiri basıp dağıttılar. Bu gece her şey serbest. "Galeri Uffizi'yi gördün mü? Boticelliler var. Oyie resimkr yapacağım. Aydınlık ve pariak. Insanlar giılümseyecek." Gün ışıyor, Andreina'nın vakti geldi. "Seni istasyona bırakayım. Beş buçukta bar açılır, birer capucino içeriz." Birkaç dakikalığına yok oluyor, az sonra siyah eski bir bisikletle geri geliyor. Barın ilk müşterisi oluyoruz. Kasaya yaklaştığımda Itaİyanca anlayamadığım pekçok sözu bir anda yağdırıyor. Atılıyor hesabı ödüyor. Milföyün üzerindeki pudra şekerleri lacivert kazağına dökuluyor. Gösterip kahkalahalar atıyor. Yeşil gözleri parlıyor. "Dönuşte ugrasana, Italyan yemekleri yedirmek istiyorum. Ama bizim "pizzeria"da degil. Orası pahalıdır, sana göre degil." Yanaklarımı öpup uğurluyor. Donüşte Floransa'ya uğrayamadım ama Floransa'ya yolu düşenler karnavaldan hemen sonra gece saat 24.00'te Andreina'>ı Davut heykelinin dibinde bulabilirler. Berkes hocayla birgün RAGIP DURAN FOLKESTONE Kısa boylu, sevimli. Yuksek sesle konuşuyor. "Çünkü kulaklanm agır işitiyor artık". Gözluklerinin ardında ise dipdiri bakışları. Çoğu uzman tarafından TurkiyVnin en önemlı sosyoloğu olarak tanımlanan Ni>azi Berkes, yaklaşık on >ıldır, İngiltere'nin guneydoğu ucundaki sahil kasabası Folkestone^ da huzurlu emekli yaşamını sürdunjyor. lskoçyalı eşı Aniss geldi, bizi tren istasyonundan aldı. "Bo aralar birez beü ağn>or ama şimdi sizi görüp konoşmava başlavınca bir şeyi kalmaz." Gerçekten de oyle oldu. Kıbns'takı çocukluk gunlerinden, üniversiteden haksız yere çıkanlmasına, Amerika ve Kanada gunlerine kadar tum sonılanmızı ayrıntılı bir şekilde yanıtladı. Güçlü bir bellek Niyazi Hoca. Türkiye'cle aydınlann tarihe, geçmişin bilincine vermeleri gereken önemi vurguladı. Atatürk'un diltarihcoğrafya disıplinlerini bir arada değerlendirmesinın önemıni hatırlattı. Turkçe konuşmasınm da verdiği rahatlık ve se\inçle zaman zaman ayağa kalkıp, soz konusu ettiği kişilerin hareketlenni taklit etmekten de çekinmedi, şeker sohbet. Islamiyet, laiklik, Atatürk ve irtica konulannda, ki yıllardır bu alanda bilimsel araştırmalar yapmış, kitaplar yayımlamış son derece berrak göruş ve tahliller sergiledi. Mızrağın ucunu faşizm yanlıları ile din sömürüculerine yöneltirken, Mustafa Kemal'in Bolşeviklerle olan bağlarına dikkat çektı. Donem arkadaşlan değerli halkbilim uzmanı Perto Naili Boratav ve Behice Boran'la ilgili amları dile geürirken, canlı tarih. Sonra çalışma odasma geçtik. Beş klasörlük hauratının el>azmalarını gösterdi. Savaş sonrası Türkiye'sinde cadı kazanı öykuleri, "solcıı profesorier" dosyası ve ırkçıNazıTurancı kesimin çılgınlıklan. "Ben ikiuç sene sonra aranızdan aynlmış olnrnjn. Ba batıralar bugun Turkiye'de serbestçe yayımlanabilir mi acaba?" Kuşkulu. Bir de zengin kitaplığının iyi ellere kalmasıru istiyor. "Universiteye yazsam ilgilenirler mi dersiniz?" Niyazi Hoca'run memleketle ilişkisi bana biraz sevginefret ikileminde yüzuyormuş gibi geldı. Sabahattin Ali'nin girişkenliği, hoşsohbetleri ve komikliklerıni anlatırken yüzunde bir Akdeniz guneşi ve 1925 darulfunun ve kurbanı olduğu 45 sonrası üniversite tasfiyesinden soz ederken umutsuzluk tufanı. "Benim ne isim var Amerika'da, Kanada'da, Ingiltere'de? Benim memleketim Türkive degil mi?" Geçmiş haksızlıkların kurbanı olmak unutulur mu? BinJerce öğrenciyi böyle ustün bir beyınden mahrum etmenın faturası? "Bugun artık ne yan yazabiliyor ne de kitap okuj'abiliyorum" diyor ama son olarak ele aldığı Alman nazizmi ve Turkiye'dekı uzantılan konusunda hâlâ kafa yoruyor. tahlil geliştiriyor. 2. Dunya Savaşı konusundaki göruşlen de, ne denlı gerçek bir yurtsever olduğunu kanıtlıyor. Benim ilgimi çeken bir başka yonü de alçakgönüllü otması. Altı saatlik söyleşi boy^ınca bir kez olsun kendisinden söz etmedi. Foikestone'dan Romada 'sıcak eylül NİLGÜN CERRAHOĞLU ROMA Roma'da eylul hâlâ sıcak. Pantheon Meydanı'ndaki kahvelerin şemsiyeleri altında kume küme oturan turistlere, Romalılar da katıhyor yavaş yavaş. Nispeten ucuz restoranlar olan "trattoria"lann önünden geçerken kulağa çalınan yüksek sesle Itaİyanca konuşmalar, "Ves pa"nın icat edildiği 60'lı yıllardan bu yana motosikletten vazgeçmeyen îtalyan gençlerinin patırtısı, yoğunlaşan kent trafiği artık İtalyanlann tatilden dönduğunü hatırlatıyor. Dukkânlar yavaş yavaş vitrinlerinden ağustos ayından kalma artık demode gozuken yaz giysilerini ve ucuzluk ilanlannı kaldınyorlar. Bu yıl siyah, gri ve kahve tonlannm hâkim olduğu kışlıklar butiklerin camekânlanna yerleştiriliyor. Fakat tatil dönüşü de bu kentte tempoyu pek hızlandırmışa benzemiyor. Siyaset adamlannın, memurlann, papazların, kardinallerin, "mavi kan"larıyla övünen eski aristokratların, servetini yitirmiş kontlarm, sanaıkârlann, spekülatörlerin, yakışıklı motosikletli gençlerin ve tu Roma'dan 9 T.C. İSTANBUL BÜYÜK ŞEHİR BELEDİYESİ İSTANBUL SU VE KANALİZASYON İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜNDEN İSKİ Sosyalist Parti Genel Sekreteri Craxi, son 3 yıldır işbaşında kalabilen ilk başbakan olarak rekor kırmış bulunuyor. Fakat siyasi çevrelerde herkes Craxi'nin de artık süresini doldurduğu kanaatinde. Hıristiyan demokratlar, büyük bir olasılıkla önümüzdeki bahar aylarında desteklerini çekebilir. ristlerin kenti olarak tanınan Roma'da "telas" diye bir kavram yok gibi. Ispanyol merdivenleri çevresinde, en şık butiklerin olduğu kent merkezinin trafiğe kapanmış olması da camekânlarda gölgelerini seyrederek gezinenlerin "telassızlığını" büsbütun vurguluyor. Roma'daki kent yaşamı denli ağır tempolu olan ftalyan politikası ise, eylül ayına beklenmedik canlıhkla giriyor. Istanbul sinagog katliamı ve Karaçi'deki Bettino Craxi Daha ne kadar başbakan kalabilecek uçak kaçırma olayı, Craxi hükümetine 1982'de Roma'mn en önemli sinagogunda ve geçen Noelde Leonardo Da Vinci Havaalanı'nda yapılan katliamları bir kez daha hatırlattı. ltalyan uzmanlannın bu saldınlarda kullanılan silahların ülkeye büyük bir olasılıkla diplomatik valizler içinde sokulduğunu ileri sürmesiyle Dışişleri Bakanı Andreotti, bu valizlerin sıkı kontrolünü hedefleyen bir öneride bulundu. Bu öneri ile harekete geçen Craxi DUYURU İDAREMİZ İHTİYAÇI 2 ADET 10 MVA 34,5/6 KV ve 2 ADET 2 MVA 34,5/3 KV YÜK ALTINDA TAM OTOMATtK KADEME DEĞtŞTİRİCtLJ TRANSFORMATÖR KAPALI FİYAT TEKLİFİ ALINMAK SURETİYLE SATIN ALINACAKTIR 30 Eylül 1986 Salı günü yapılacak olan ihalenin tahmini tuun 320.000.000.TL geçici teminatı 9.600.000.TL.'dir. ihaJeye ait teklif ve teknik sartnamesi ücreti karşılığında Idaremiz veznesinden temin edilebilir. Ihaleye iştirak edecek nrraaların teklif zarflarını en geç 30 Eylül 1986 Salı günü saat 11.00'e kadar Inküap Caddesi No: 34 Aksaray'da Genel Evrak Müdürlügü'ne vermesi gerekmektedir. Basın: 27463 hükümeti derhal karar aJarak Italya'ya giren ve çıkan tüm diplomatik valizlerin diplomatik ayrıcalığını kaldırdı. Bundan böyle hafta başından itibaren diplomatik valizler de normal valizler gibi havaalanlarında kullanılan metal dedektörlerden geçecek. Bu şekilde diplomatik valizleri denetime tabi tutan tek Avrupa ülkesi haline gelen ltalya, şimdi diğer AET ulkelerinin de benzeri önlemler almasını ümit ediyor. Öte yandan sosyalist Başbakan Craxi'nin en önemli koalisyon ortağı Hıristiyan demokratlann sürekli hedefı hahne gelmesine rağmen hâlâ işbaşında kalabilmesi tüm gözlemciler tarafından ilgiyle izleniyor. Bilindiği gibi son 10 yıldır Sosyalist Parti'nin genel sekreteri olan Craxi, aynı zamanda, ortalama ömrü 10 ay olan savaş sonrası ltalyan hükümetlerinde üç yıldır iş başında kalabilen ilk başbakan olarak rekor kırmış bulunuyor. Fakat siyasi çevrelerde herkes Craxi'nin de artık miyadını doldurduğu kanaatinde. Hıristiyan demokratların büyük bir olasılıkla önümüzdeki bahar aylarında Craxi hükümetinden desteklerini çekmesi bekleniyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle