17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER miyle katkılannız yadsınamaz. Konumunuzun ve nesnel koşulların size yüklediği tarihsel işlev ve sorumluluklan bilinçle taşıyacak durumunuz ve demokrasiye içtenlikle bağlılığınız, bir yeniden değerlendirme yapmanızı gerektirmektedir, kanısındayım. Siz, son yıllarda öne sürduğunuz, demokrasi için tabandan örgütlenme, toplumsal süreçlere ivme kazandırma ve buradan daha uzun süre alacak, soluklu bir demokrasiye geçiş biçimini yeğler görünüyordunuz. Bu yaklaşımı, son aylarda bir yana bırakarak DSP'nin oy alması için, uğrası vermeye başladınız. Tutumunuzdaki bu değişikliği, izlediğim kadarıyla, kamuoyuna açıklamadınız; nedenlerini belirtmediniz. Dolayısıyla bu nokta uzerinde burada durulmaması gerekir. Burada tartışma konusu olan, sizin kuramsal yanılgılarınız değildir. Günumüzde, sorulması gerekli, can abcı, önemli ve kaçınılmaz soru şudur: Yapılacak ilk genel seçimlerde DSP iktidara gelebilir mi? Bu sorunun yanıtı, bunca deneyiminizle siz de bilirsiniz ki, açıktır: DSP'nin yapılacak ilk genel seçimlerde yonetime gelmesi olasılığı yoktur. Bu noktada, SHP gündeme gelmektedir. SHP'ye pek çok eleştiri yöneltilebilir. Ancak bir nokta açık ve nettir: SHP yönetime geldiğinde demokrasiye tüm kurum ve kurallarıyla işlerlik kazandıracak tır. Sayın Ecevit, bilirsiniz, siyasal önderlik, öbür koşullar yanmda, toplumsal özlemlere uygun davramş biçimleri de gerektirir. Toplumsal zorunluluklar, çoğu kez, bireysel davramşlann, onyargıların bir yana bırakılmalarıru kaçınılmaz kılar. Ülkemizin, topluluınumuzun içinde bulunduğu koşullar, yapılacak ilk genel seçimlerde, demokrasiye işlerlik kazandıracak bir yönetimi iş başına getirmeyi gerektirmektedir. Bu gerçekler karşısında, kanımca, size çok önemli bir tarihsel görev ve sorumluluk düşmektedir. Demokrasiye içtenlikle bağh kişiliğinizle, gelecek seçimlerde, demokrasiden yana bir yönetimin oluşmasına katkıda bulunmanız gerekmektedir. Bu nesnel zorunluluk toplumumuzun içinde bulunduğu ve yukanda kısaca sözü edilen koşullardan kaynaklanmaktadır. Toplumumuzda gerçek demokrasiye susayanlar, bunlar arasında yıllarca sizinle omuz omuza uğraş verenler, gelecek seçimlerde SHP'nin iktidara gelmesini engellememenizi istemektedir. Olası bir SHP iktidarı sizin girişimlerinizle engellenirse, bunun tarihsel sorumluluğu bir yana, toplumsal kayıpları, gerçekten ağır olacaktır. Yann bugünlerin siyasal gelişmelerini inceleyeceklerin varacağı sonuçlan bir yana bırakalım. Bugünun ezilenleri, açları, işsizleri, haksızhğa uğrayan, baskı altına alınan kitleleri bu durumu nasıl değerlendirirler? Böyle bir tutum, demokrasi düşmanlarının, işçileri sömürenlerin, köyluleri yoksullaştıranların, sanatı, kültürü, bilimsel çalışmayı baskı altında tutanların ekmeğine yağ surmek olmaz mı? Kanımca, uzerinde yeniden duşünülmesi gereken çok önemli sorular bunlardır." SONUÇ Özellikle belirtmeliyim ki, yukanda özetlenen noktalar, bireysel ya da örgütsel, öznel bir beklentiden kaynaklanmamaktadır. SHP, ülkemizde demokrasinin işlerlik kazanması için gerekli çabayı gösterecek ve bunu başaracaktır. Ek olarak, toplumumuzda, demokrasinin er ya da geç egemen olacağmdan kuşku yoktur. Vurgulanmak istenen, günümüzün nesnel toplumsal koşullarının, demokrasiden yana olanlar arasında, bir iç hesaplaşmaya izin vermediği ve bunun doğuracağı toplumsal, tarihsel sorumluluktur. Gunümüz Türkiyesinde, demokrasiden yana olanlann, en azından, demokrasi duşmanlarıyla aynı konumda olmamaları gerektiği açıktır. Bu anlayışla, Sayın Ecevit'e seslenmek istedim. 21 EYLÜL 1986 Özvemye, Anlayışa Çağlrı Bilindiği gibi, toplumumuzun demokratikleşmesi süreci büyük bunalımlara sürüklenmiş ve 1980 sonrasında kesinîiye uğramıştır. Demokrasinin önündeki engeller, demokrasiye işlerlik kazandıracak süreçlerdeki tıkamklıklar ve bunlara ilişkin yasal düzenlemeler, 1983 'te genel seçimler yapılmasına karşın, ağırlığını korumaktadır. Bu durum ve nesnel toplumsal koşullar, siyasal iktidarın seçimle el değiştirmesini ve demokrasiye işlerlik kazandıracak bir yönetimin iş başına getirilmesini, kaçınılmaz, zorunlu bir görev konumuna getirmektedir. PENCERE Olumsuzdan Olumluya Bir Adım Atılabilir mi?.. Tarihsel getişmede otumlu ile olumsuz bir aradadır; toplumsal yapıda aıt ile eksin\n çakışmasıyla çatışması eş zamanlıdır. 1919'da Yunan askeri İzmir'e çıkarken, ünlü İngiliz emperyalisti Churchill direniyordu: Yunan ordusunun Anadolu'ya çıkması, Türklerdeki mHlh yetçilik bilincini keskinleştirir. Sömürgecilik lanetlenir, ama sömürge güçlerinin saldırılarıyla baskıları, geri toplumlarda uyanış ve direniş krvtlcımlarını yaratan çelişkiyi içeriğinde taşır. Ortaçağ tümüyie karanlık mıdır? Kölelikte bir aşama, bu dönemle geride bırakılmış, toprağa bağlı serf düzeniyte köylü az buçuk soluk almıştır Ortaçağda; "uyanış çağı"nın birikimi de istiftenmiştir. Türkiye'de çok partili rejim, Ataturk'ün bağımsızlık, cumhuriyet, laiklik devrimlerini "karşıdevrim"yörüngesineoturtmakla birlikte, bireysel özgürlük ve demokrasiye donük bir içerik de taşımaktadır. Diyalektik düşüncenin bilincinde çiftleşen algılama kapsamında, her dönemin geleceğe dönük yatırımlarını görmek ve değerlendirmek gerekir. Bir süreden beri Türkiye'de yaşananlar karamsariık yaratmak için bire birdir. Ne var ki, yaşanan bunca acı ve baskıların, halk katmanlarında azımsanmayacak birikimler yarattığı da gerçektir. Bütün Anadolu'da en azından yüzde 30'a ulaşan uyanışın varlığı yadsınabilir mi? Hafk kitleleri, askeri otoritenin 12 Eylül'deki baskısına karşın, yerel direnişini örgütlemek için 1980'lerin en olumsuz yıllarında Halkçı Parti'yj.destekledi; ardından siyasal açılışla birlikte SODEP'i varetti. Üçüncü aşamada bu iki örgütün birteşmesi de durup dururken olmamış; tabandan gelen rtici gucün bastırmasryla gerçekleşmiştir. Yaşanan gerçek budur. Toplumsal bilinç mintarafillah oluşmaz; uzun yıllann çabaları, gelgitleri ve çatışmalan sürecinde katman katman istiflenir. Halkın bilinçlenmesi, ne bir kişinin marifetidır, ne bin kişinin işidir; gürül gürül akan tarihsel sürecin sonucunda sürgün verir. Anadolu'da iste bu olgu, siyasal yaşama yansıyor. Yirmi yıl önce solculuk mikrop gibi yorumlanırken, bugün aydınlanmış tabanda kurtarıcı fikir gibi algılanıyor. 12 Eylül'ün bütün baskıları, bu gelişmeyi silemedi ve durduramadı. Bütün karamsarlıkların karşısında iyimserliğimizin kaynağı iste bu uyanıştır. Ne var ki, soldaki bilinç birikiminin iktidara dönüşmesi bir ayrı konudur. var olan birikim, parsellenir, bölünür; sol, kendi içinde kısır kavgalarla tükenirse, iktidara geçmek şöyle dursun, muhalefette bile ağıriığını yeterince duyuramaz. Bölünme nereden kaynaklanır? Halk, emekçi demektir, işçi demektir, küçük esnaf, küçük memur, küçük toprak sahibi demektir. Emekçiler, işçi ler, köylüler niçin birbirleriyle çatışmaya girsinler? Niçin bölünsünler? Neyi payiaşamıyorlar ki kavgalassınlar? Büyük sermaye egemenleri halkı bölmek için yapay kavgalar yaratırlar; mezhep, soy, aşiret çatışmalannı körüklerler. Seçkin kişiler, kendilerini aydın sananlar ve kimi hırslı politikacılar da kafalarında türettikleri yapay çatışmalan yukarıdan aşağıya sol tabana yaymaya çalışırlar. Solun içinde çatışma çıkararak, bunu halk tabanına yaymaya çalışan seçkinler, halktan değillerdir. Bunlar ne koytüdür, ne esnaftır, ne işçıdir; ışleri laf üretmektir; böylece egemenlerin "böl ve yönet" politikasına hizmet etmiş oiuriar. Sol kesimdeki halk, yukarıdan aşağıya çatışma ve bölünme siyasetini yaymaya çalışanlara aldırmadan ara seçimlerde oylarını kullanabilirse, Türkiye'de olumsuzluğun olumluya dön'lşmesi sürecinde bir adım atılabilecektir. Prof. Dr. Yakup KEPENEK Sayın Ecevit'in ülkemizdeki siyasal gelişmeler ve nesnel koşullar uzerinde, demokratikleşme açısından bir yeniden değerlendirme yapmasını dilerim. Bilindiği gibi, toplumumuzun demokratikleşmesi süreci büyük bunalımlara sürüklenmiş ve 1980 sonrastnda kesintiye uğramıştır. Demokrasinin önündeki engeller, demokrasiye işlerlik kazandıracak süreçlerdeki tıkamklıklar ve bunlara ilişkin yasal düzenlemeler, 1983'te genel seçimler yapılmasına karşın, ağırlığını korumaktadır. Bu durum ve nesnel toplumsal koşullar, siyasal iktidarın seçimle el değiştirmesini ve demokrasiye işlerlik kazandıracak bir yönetimin iş başına getirilmesini, kaçınılmaz, zorunlu bir görev konumuna getirmektedir. Siyasal gidişin, demokrasiye işlerlik kazandırma yönünde d'eğiştirilmesini gerekli kılan nedenleri, kısaca, yinelemekte yarar vardır. Emeğiyle geçinenlerin, işçilerin, memurlann, kırsal ve kentsel küçük üreticilerin gelirleri sürekli azaltılmakta, alım güçleri 1980 düzeyinin yarısına inmektedir. Binlerce calışanın işine hiçbir gerekçe gösterilmeden son verilmiş, kamu büroksasisi çökertilmiş, üniversiteler yıkılmış ve binlece genç güvenlik soruşturmalanyla işsiz ve aç bırakılmıştır. Son altı yılda iş arayanlar, işsizler, yüzde yüz artarak 4,5 milyona ulaşmıştır. Toplumun, düşün ve sanat alanındaki gelişimi baskı altına alınmıştır. Her duzeyde, yaşamın tüm yönlerine uzanan bir toplumsal çöküntü, yolsuzluklan, ahlak dışı davranışlanyla, giderek yaygınlaşmaktadır. Ülkenin konumu, çevresindeki sıcak savaşlar, dışarıdan oynanacak oyunlara da elverişlidir. Açıktır ki bu karanlık ortamda, gerçekten demokasiden yana olanlara, kaçınılmaz bir görev ve sorumluluk düşmektedir. Bu da, yapılacak ilk genel seçimlerde, demokrasiye yeniden işlerlik kazandıracak bir yönetimi iş başına getirmektir. Toplumsal ve tarihsel sorumluluğun, günumüzde "olmazsa olmaz" biçiminde gerekli kıldığı katı gerçek budur. ECEVtTE SESLENtŞ Bu durumu belirttikten sonra Sayın Ecevit'e şöyle seslenmek istiyorum: "Sizin, ülkemizde sosyal demokrat oluşuma düşünce üreti EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Yfen/ljiîndem HAFTALIK HABER DERGİSİ. Sanat Gerçeği Başka Olur... "Akıl Çağı" romanının kahramanı Mathieu ile yazarı Sartre arasında ne gibi yakınlıklar vardır? Mathieu'de Sartre 'kendini' mi anlatmıştır? Kendi serüvenlerini mi yazmıştır? Kimileri, bir romanı okurken yazarla kahramanı arasında benzerlikler bulurlar, 'adam başından geçenteri yazmış1 derler. Roman onların gözünde ayrı bir tad kazanır böylece, hoşlanırlar bu tür polis hafiyeliklerinden!.. "Akıl Çağı"nın kahramanı Mathieu de felsefe öğretmenidir. Sartre da... İkisi de 1938 yılında Montparnasse'da yaşamıştır, ikisi de kadınlarla ilişki kurmuştur. Mathieu gebe bıraktığı kızı ortada bırakır, ama eşcinsel bir arkadaşı gebe kadınla evlenir, çocuğu da büyütmeyı üstlenir. Mathieu bu kez bir üniversite öğrencısıyie ilişki kurar, yine de evlilik çemberınden kaçar.Montparnasse'daki balkonunda özgürlüğün tadını çıkarır. 1938'de MathieuSartre'ın çocuğu 1959'da 21 yaşında olacaktır. Lozanlı Sartre delisi bir edebiyatçı genç kendini SartreMathieu'nün oğlu yerine koyar. Paris'e gelir, romanın geçtiği yörelerde dolaşır. O yöreyi SartreMathieu'nün gözleriyle görmek, tanımak ister. Romanda anlatılan yolları, sokakları birer birer dolaşır. Huyghens sokağına girer, Dome kahvesi oracıktadır; Sartre da üne kavuşmadan önce bu kahvede, nice ünlü yazarın yanı sıra oturmuştur, yaşamda neler yapmak istediğini hayal etmiştir Ama romanda sözü geçen köşebaşı, yani Huyghens sokağı ile Froidevaux sokağının kesiştiği köşeyi bir türlü bulamaz. Oysa yolu şaşırmamıştır, Dome'agitmek içın Dolambre sokağından; La Coupole'a gitmek için Montparnasse bulvanndan; sevgılısiyle Le Latin'de buluşmak için Luxemburg parkından gecmek gerekir, Mathieu romanda böyle yapmıştır. Ama Mathieu evine gitmek için Froidevaux sokağına sapar, ki bu sokak tam ters yöndedir gerçekte... Demek Mathieu'nün yaşadığı söylenen ev gerçekte yoktur, çünkü öyle bir köşebaşı yoktur, iki caddeyi Montparnasse mezarlığı baştan başa kesmektedir. Genç adam bu tutarsızlığa şaşar, Hemingvvay gibi bir gerçekçi yazar da roman kahramanını yine böyle düşsel bir apartman katında yaşatmıştır. Sartre'ın o yıllarda oturduğu yer ise Montparnasse mezarlığının güneyinde, Froidevaux ve Maine bulvarı arasındaki, bugün de aynı adı taşıyan Çels sokağındaki Mistral otelidir. Michel Contat ki sanırım Lozanlı genç kendisidir 'Le Monde'da bu olayı anlatıyor. 1938'de doğmuş, Lozan'da büyümüş, Paris'e gelerek Akıl Çağı' romanmda Mathieu'nün, yani Sartre'ın yaşantısını bunca yıldan sonra yeniden kurmak, canlandırmak istemiş... Ama olmamış!.. Nedeni şu; roman gerçeği başka, yaşam gerçeği başkadır da ondan... Hiç kimse bir yaşantıyı, bir olayı olduğu gibi yazıya aktaramaz. Bir yerleri, bir şeyleri değişik olur hep. Olmalıdır da... Zaten tersini yapmak olanaksızdır. Kişi bir zamanlar yaşadığı bir olayı anlatırken başka türlü, başka bir zaman parçasında başka birine anlatırken daha başka türlü dile getirir. Kaleme alınırken o gerçek olay daha başka bir biçim, bir anlam kazanır. Sanat gerçeği ile yaşam gerçeği birbirine hiç benzemez. Kimileri bir öyküde, bir romanda ille de yazarı arayıp bulmaya çalışırlar. Benzerlikler, yakınlıklar olabilir, ama bu yanıltıcıdır. İstesek de, özlesek de, nice çaba harcasak da gerçeğin tıpkısını bir daha yaratamayız. Sanatın eli işin içine gırdi mi o gerçek ölümsüz olacaktır. Yaşamın gerçekleri ise zaman içinde uçup gider.Kalıcı olan sanat gerçeğidir. 'Le Monde'daki yazıyı okuyunca bir kez daha bunları anımsadım. Yasaklar yararsız, seçmen kararsız, politika zararsız Ne Kadar Demokrasi 0 Kadar Seçim Oğlu ANAP'lı damadı Doğru Yol cu eski demokrat Hidayet Bey oğulları DSP'li kızları SHP'Iİ İnönücü Özgür ailesi ve apartman yöneticiliğini bırakmış Emekli Albay Tunerkan'ın öyküsü. Sosyalist Parti: Yollar ayrıldı mı? Her dört köyden birinin adı değişti Bir oğul babasının hesabını soruyor: İlden ile dolaşan işkence dosyası Yeni Sezon: Çağdaş tiyatroya yer var mı? Bilsak Caz Festıvalinde parlak isimler: Rava. Zvverin, Mangelsdorff Basketbol da Efe, Aydan Siyavuş, Hıncal Uluç kapışması İletişim Yayınları VATANDAŞ! kendini ANAP'ın ellerine bırak, gerisini düşünme BUGÜN ÇIKTI Halkımıza. Halkımızı korkuyu yenmeye çağırıyor, güzel ve mutlu bir Türkiye'nin hakkımız olduğuna inanıyoruz. Birlikte olmayı öneriyoruz. Bu seçimde en ileri, tek ilerici parti olarak SHP'yi görüyoruz. Bu seçimde SHP'yi destekliyonız. SizJeri SHP'yi desteklemeğe çağınyoruz. Desteğimiz isteğimizdir. Ölülerimiz dışında, tüm kayıplarımızı geri istiyoruz. Acılanrnız üzerine kimsenin sünger çekmeğe hakkı olmadığını düşünüyoruz. Üzerimize bindirüen karabasanın tekrarıru önlemek için sorumlu arıyor ve sorumlu istiyoruz. Çalışanların gelirini arttırmayı temel politika sayan kalkınma sürecini kaçınılmaz görüyor, mümkün görüyor ve talep ediyoruz. İşçilerimizin gelirlerini sürekli olarak arttırmadıkça, demokratik rejimin kurulamayacağına ve yaratılamayacağına inanıyoruz. Biz, din, dil, ırk aynmına dayanan bir Türkiye düşünemiyoruz. Tüm inançlara saygı istiyoruz ve dirün bir baskı ve sö'mürü aracı olarak kullarulmasma, bunun bir devlet politikasına dönüştürülmesine son verilmesini istiyoruz. Komşu ülkelerle dostluk, barış istiyoruz. Kapsamlı ve çekingesiz bir af istiyoruz. Halkımızın içine işleyen ölüm ve hapislik korkusunu atmak istiyoruz. Özgür yaratıcılık, sansürsüz sanat, özerk üniversite istiyoruz. Gençliğimize birer suç deposu olarak değil, sorumlu ve girişimci genç yurttaslar olarak bakılmasıru istiyoruz. SHP'yi bunun için destekliyoruz. İstemekle desteklemek yürekliliğini gösteriyoruz. Stdıka SU • Esin AVŞAR (Sanatçı) • Adakt AĞAOĞLL' (Yazar) Prof. Dr. Erdem AKSOY (Karadenız Teknik Üniversitesi eski rektörü) Tank AKAN (Sanatçı) • Mehmet AKAN (Sanatçı) • İrem ARSEBÜK (Yönetici) Dr. Erdal ATABEK (Tabibler Odası Merkez Konseyi eski başkanı) Ergin ATLIHAN (Ressam) • Engin AYÇA (Yonetmen) • Rutkay AZİZ (Sanatçı) Namık Kemal BEHR.\MOĞLU (Avukat) • Demirtaş CE\HUN (Yazar) Necati ÇUMALI (Yazar) • İsa ÇELtK (Sanatçı) • GüJçin ÇAYLIGİL (Avukat) Niyazi DALVANCI (Gazeteci) • Hasan İzzettin DtNAMO (Yazar) • Ferit EDGÜ (Yazar) BUgesı=ERENUS(Yazar) • Müştak ERENUS (Yazar) • Geoco ERKAL (Sanatçı) Mengü ERTEL (Sanatçı) • Sadık GÜRBÜZ (Sanatçı) • Yalçm GÜZELCE (Sanatçı) Reha İSVAN (Eğitimci) • Tiırgut KAZAN (Avukat) • Dr. lldeniz KURTULAN Yalçın KÜÇÜK (Gazi Üniversitesi eski öğretim görevlisi) • Pınar KÜR (Yazar) Aza NEStN (Yazar) • Arif MERDOL (Inş. Mühendisleri Odası eski başkanı) Zeki ÖKTEN (Yonetmen) • Prof. Dr. Metin ÖZEK • ErdaJ ÖZ (Yazar) Bülent ÖZÜKAN (Gazeteci) • Rasin (Ressam) • Rahmi SALTUK (Sanatçı) Tiraur SELÇUK (Sanatçı) • Nur SÜRER (Sanatçı) • Ali TAYGUN (Sanatçı) Orhan TAYLAN (Ressam) • Melek TAYLAN (ODTÜ eski öğretim görevlisi) ÜSAN OKULLARI DANIŞMA MERKEZİ Ingdtere nın önde geıev 10 okıiunuf Tırkçs broşürtennden jçak rerefvasyonuna kaüatür hızmetlef VEFAT Rabia Engin'in vefakâr eşi, îbrahim, Muzaffer, Erdal Engin ile Müzeyyen Sürek'in sevgili babalan, Cansel, Esin ve Meral Engin ile Erdoğan Sürek'in kayınpederleri, MUST4FA ENGİN (Bigalı Mustafa) SfîVU] AMolk/ı YRRGI ÖNÜNDE 19.9.1986 günü vefat etmiştir. Cenazesi 20.9.1986 Cumartesi günü öğle namazını müteakip Çanakkale mezarlığına defnedilmiştir. Mevla rahmet eyleye. AİLESİ BAZILARI ÖZAL SEVER 27SOltr» tKDV ıçmde) Çagdaş Yay^üan. Tuıkoca^ı C a d 39/41 Caöalo§lu Istanbul Nokta'nın Aydınlar Sorusturması # Aydınlar Ozal'a, ısbıtırıcilık, demokratlık, çağdaslık, yoratıcplık, kultur düzeyi, hitabet yeteneğı, hoşgörü derecesi derslerinden not verdi • Coğurluk olumsuz bakarken, soldan "Özal'ı sevenler" de var •Ozal anket sonuclan • ^ ^ ^ ^ ^ ^ • ^ ^ • • • k ^ ^ B nı Nokta ya değerlendırdı. "Ben US^BSBSSU^SM^ ^^ sıir bıleyazann''*Nele'dedı H B l l J R j n j K H l H S B t . ler "Aydınlora luzjmsuz mah ^ ^ ^ ^ B B r J J ^ B f f î ^ k lukol gozuyle bokycr ^^^^^^^^^BES'T^^^^^B PETEK DERSANESİ Oniversite öğretim üyelerinin dersanesinde yetkin ve özenli kurslanmızla ÜNİVERSİTEVT GİRİŞ garantisi İki aşamanın toplam ucretı Hafta sonu: 198.500 TL. Hafıa içı: 247.500 TL. Uygun taksıtlerle. 161 61 05 158 28 23 bosfor turizm ISTANBULLONDRA Bütün Avrupa şehirleriyle bağlantılı muntazam otobüs seterleri. İstanbul: Mele Caddesı No 18 TansımTel 143 25 25 Ankara: Adem Yavuz Sokan No 3/1 Kız>lay Tel 34 47 40 "Yasam Itulturu tek kelıme ile ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ P } / ^ ^ ^ ^ H lumpen" . "Cağdaslığı bın bif ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ f t f J^^^^^M yana, o'ekı ote ycna bakon ıkı ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ H ^ ^ A^^^^l goz sasılığında ' . "Menderes' V ^ B H Ş ^ İ H & U ^ ^ ^ ^ le Ecevıt'm toplamı ' "Cumhufc^^i^^^/B ^F pyet larıhımızın en radiko! H i ^ ^ ^ ^ ^ H i ^ ^ ^ basbakanı" after shave'in "Sıvıl toplumun ' Gulsoyu ile gorip sentezı' koraH dusmanı" Nokro'nm onlceli: arosaida OuH'ı Ay*nfar P flk Jt M r ^ ^ ^ ^ H ^ ^ ^ V • CetinAltan "Benımderdımbazt fıkirlerle, Ozal bahone ' ^• ^ ^^W ^ ^ TUZLAMERCAN YUVASFNDA KONUT İLAÇLAMA • Dubleks • Şömineli • Barbekülü • Yüzme havuzlu L • Turkıye de 8 bın dıs hektmı, 20 bin sahte dısc vor #Karakolda skondalEsnaf kelepce zoruyla odun tasıd # J SHP'yeoy'r coğns yapan sol oydınlora gore SHP ve DSP#"Cocuğum okul .sfefTnyor' lllcokulda uyum zorluklan #Cınsellıkte siddet arayanlar # Yazılıkaya Bir tanh hazınesı yok edıljyor BACA Temızleme Servisi Tel: 585 95 39 Akçadağ Öğretmen Okulu'ndan aldığım diplomamı kaybettim. Hükumsüzdür. KASIM ÜNLÜ TLSf dergı yazarı, deneyimlı oğretmenden ÖSSÖYS matematik 33656653454174 SAITLIK VtLLALAR OBA tNŞ. Tel: 338 31 63 338 93 28 Pazar. 356 98 19 SERPİL YEŞİL HALDUN TARIK DAĞLIOĞLU nişanlandılar. 20.9.1986 ERENKÖY ' ile noKta Haftalık Haber Dergisi Nüfus huviyet cüzdanımı kaybettim. Hükıimsuzdur. 1977 yılında aldığım evlenme cüzdanımı kaybeltim. Hukiimsuzdür. Henuz ulaşamadığımız dostlanmız. bueun 144 ^5 38 144 7 5 05 numaralı lelefonlardan bıze seslerini ulaştırabilirler KAMİLE ÜNLÜDivriği ÜNLÜ KARAKÖÇEK Dıvriği
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle