19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABERLER CUMHURİYET/7 OzaPda devlet kavraım yok Friedmancı anarşist: Anarşist kavramı devleti etkisiz duruma getirmek isteyenler için kullamlır. Çağımızın bazı Friedmancı sağcıları devleti eritme niyetlerini liberallik kılıfı altında saklamaya çalışırlar. özal bunun tipik örneği. Haber Merkezi Başbakan Turgul Özal'ın, "Demirel ve Ecevit'in 1980 öncesi anarşi döneminden sorumlu olduklan inkâr edüemez" sözleri uzerine önceki gun "Özal'ın en kötii anlamda bir anarşist olduğunu bdgelerie kanıtlayacagıın" diyen kapatılan CHP'nin eski genel başkanı Bülent Ecerit, dün DSP'nin Zeytinbumu'ndaki kahve toplantısında yaptığı konuşmada, 12 Eylül öncesi, Özal'ın da aralannda bulunduğu büyük sennaye çevrelerinin terör örgütlerine büyük para yardımlarında bulunduklannın belgelerle ortada olduğunu söyledi. Ecevit dünkü konuşmasının büyük bölumünü özal'a yanıta ayırdı ve sert eleştirileri sık sık alkışlarla kesildi. renin pervazından dışan sarnde sürekli olarak koruyucu larma çarpmasmı önlemeye çalışan bu şefkatli el, tabii ki Rahşan Ecevit > aitti. Ecevît bir keresinde başını hızla kaldınp, pervazla başı arasında yumuşak bir el hissedince dönüp hayretle arkasına baktı. Kansıylagöz göze gelince gülümsediler. Ecevit, hem kendisi hem de CHP hakkında Ankara Sıkıyönetira KomutanlığYnca yapılan genış kapsamlı sonışturmada askeri savcılann aklayıa raporlar verdiklerini bildirdi. Bülent Ecevit, "anarşi" deyiminin genellikle solda devleti etkisiz duruma getirme çabalan için kullaıuldığını bıldirerek, Friedman'cı sağcılar arasında da aynı amacın liberallik kılıfı altına saklandığını söyledi. Ecevit, Özal'ın kafasında devlet kavramının bulunmadığının her davranışından belli olduğunu da öne sürerek, şöyle dedi: "Öylt anlaşılıyor ki, Sayın Özal'ın amacı, önce Ataturk'ün kurdugu bukuk devletini bu şekilde yozlaştınp islemez duruma getirmek, devletin vannı yoğunu elden çıkarmak, ondan sonr» da artık apaçik görulen Osmanb ozenticiliğiyle, kendi saltanatını kunımlaştırmaktır. Fakat buna gucu yetmeyecektir. Halk bu olanagı kendisine vermeyecektir. Turkiye Cumhuriyeti Devleti'ni 'konıma ve kollama' görevini, artık demokrasi kurallan içinde halk yerine getirecektir." BüJent Ecevit, 1982 yılında bir başka partinin avukatlarının suç duyurusu üzerine Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı'nca geniş kapsamlı bir sonışturma açıldığını hatırlatarak, suç duyurusunda yer alan 200'ü aşkın iddia arasında terörden anarşiye, komunizmden bölücülüğe kadar her konuda ağır isnatlarda bulunulduğunu belirttı. BÜTÜN tDDİALARDAN AKLANDIK Genel Sekreterliği döneminden başlayarak kendisi hakkında öne sürülen iddialann da aylar süren bir sonışturmada asker ve sivfl savcılar kurulunca araştınldığuu bildiren Bölent Ecevit şunları söyledi: "Ben 600 sayfalık bir yaalı ifade, aynca uzun bir soztü ifade verdim. CHP'nin rahmetli Genel Sekreteri Mustaf* Üstündag'ın da o hacimde bir yazdı ifadesi vardı. Aynca yiızlerce eski paıiementerimizin, parti yooelicilerimizin ve biryok uyelerimizin ifadcleri alındı. Partinin tum evrakı İDcelendi. Sonunda, savcılar. beni ve Cumhnriyet Halk Partisini. deginilen tüm konularda öylesine aklayıa bir rapor verdiler ki, hakkunızda dava açılabümek şöyle dursun, sıkıyönetim kendi savcılıklannın raponına yayın yasagı koymak ihtiyaanı duydu. Yayın yasagı artık gecersiz olduğu için, sayın Ciineyt Arcayıirek'in birkaç ay önce yayımlanan "Hapishanedeki Ecevit" başlıkh belgesel kitabmda, bu savcılar raporunun geniş bir özeti yayımlandı." Bülent Ecevit, soruşturmayı yürüten savcılann raporlarından bazı örnekleri de açıkladı. ÇAMUR ATMAK ÇtRKİNDİR Askeri yönetim döneminde yapılan inceleme ve soruşturmalar sonun Bülent Eceviften 'anarşist* suçlamasına ayrıntılı açıklama: DltYDUK/GORDUK YALÇtN PEKŞEV Ozan'ın ölümü ve davası... 12 Eylül sonrası açılan bir dava nedeniyle yurtdışına çıkan ve "yurda dön'' çağrılarına uymadığı için vatandaşlıktan atılan bir okur ziyaretime geldi. Vatandaşlıktan çıkarılma olayı üzerinde konuşurken, laf lafı açtı ve söz, ünlü ozan Hasan Hüseyin Korkmazgil'e, ölümünden kısa süre önce açılan yardım kampanyasına geldi... rımı ayırmayacağım... Açılan kampanyanın anlamı da, biçimı de, gitmekte olduğu yer de çarpıktı, kırıcıydı, kuşku vericıydi... Önce ve hemen telefonda karşı çiktım. Erol Toy, 'Hasan Hüseyin sizın tekelinizde mi? Biz devrimci bir dayanışmayı başlattık. Toplanan parayla ozanımızı tedavi ettireceğiz. Göreceksiniz çok büyük ilgi ve katılım olacak' dedikten sonra, Daha ileri giderseniz bir manşet atar, bu dayanışmayı engellediğinizi kamuoyuna duyururuz' dedi. Dediğim gibi, o günler, değil noterden, mahkemeden yardım istemeye zaman ayıracağım, gözümü kırpacağım günler değildi... Somut'taki yayın sürdürüldü... Her hafta ve her sayıda 'Ozanımıza yardım' diye çığlık atıldı... Kasım 1983 sonunda kendisine (Erol Toy'a) telefonla 'Yeter artık... Madem bize karşın topladınız, parayı gönderin... Hastamızı yurtdışına gönderme yolları açılıyor' dedim. Erol Toy, bana, 200 bin lira yolladı ve 'Bağlantılarım var. Tamamını 15 Şubat 1984'te size ulaştıracağız. Siz yurtdışına götürün, biz ardınızdan yollarız' dedi... 26 Şubat 1984'te ozan Hasan Hüseyin öldü... Somutçulardan ses yok. Mart sonunda Erol Toy'a bir ihbarname çektim. Somut'un 6 Nisan 1984 tarihli sayısında kötü bir övgü edebiyatıyla bir açıklama çıktı. Özeti şuydu: 'Üç milyon toplanmıştı. Ailesi, bir Hasan Hüseyin vakfı kursun, parayı oraya nakledelim' Ne vakfı, niçin vakıf diyebileceğim birini bulamadım. Bununla birlikte Hasan Hüseyin vakfı için toplanan paranın bize intikal ettirilmediğini, Erol Toy'da kaldığını kamuoyuna bildirmek gerekiyordu. Sanat Olayı dergisinin Mayıs 1984 sayısında Sayın Önder Şenyapılı yardımıyla açıklama yaptım... Erol Toy, Sanat Olayı'nın Haziran 1984 sayısında, Bu parayı aileye toplamamıştık ki ..Vakıf kursunlar, oraya aktaralım' diye özetlenebilecek bir yanıt verdi..." Azime Korkmazgil, mektubunun sonraki bölümlerinde Ankara Barosu'ndan bir avukat aracılığıyla dava açmaya kalktığını, ancak avukatının çeşitli oyalamaları sonucunda davanın açılmadığını çok geç öğrendiğini yazıyor ve şunları ekliyor: "Şimdi ilk bakışta bana ımiş gibi görünen, benim onurumu yaralayan, özünde ise bu halkın yetiştirdiği sayısız ozanlardan biri olan ve en büyük özelliği her tür sömürüye karşı çıkmak olan Hasan Hüseyin'in anısına yapılan ve de ilericilik savıyla yapılan, bu iki başlı sapmç, ozanın kurtarılması için gösterilen kolektif çabanın ve o coşkulu dayanışmanın sayısız sahibini hiçe saymak gibi bir anlamı da içerdiğinden, sergilemesiz ve cezasız kalmamahdır diyorum..." Hasan Hüseyin'e yardım konusu sayın eşi Azime Korkmazgil tarafından geçen günlerde yeniden dava konusu yapılmış bulunuyor. O nedenle üzerinde bir tartışma açılması yasalar açısından sakıncalı. Son olaraK Azime Korkmazgil'in suçlamaları karşısında Erol Toy'un görüşlerine de yer vererek, bu konuyu noktalayalım.. Toy, şunları söyledi: hnuzı kıdlanarak neye kalkmasın yret ettim: Bizim, tavnmızı ve kararlılığımızı larca ortaya koymamıza karşın, SHP'nin sayın el Başkanının dün yine, "DSP ile SHP mutlaka :cek" demesine hayret ettim. Hicilerinden şunu beklemek hakkımızdır. r en bize rağmen bizim adımıp kullanarak enmeye çalışmasmlar. Kendi güçleri ne ise nla yetinsinler. nı Rattşan Ecevit, Genel :er Adana Milletvekili Nari naz ile birlikte toplantı yeareket eden Bülent Ecevit, . tıkanıklığı yüzünden da başlayacağı bildirilen ınya 45 dakika gec geldi. :eşme'de 50 otomobillik bir >y tarafından karşılanan ler, Zeytinbumu'nda bir tur ın sonra açık bir kamyoneerinde yogun alkışlaı, ıshk ve "Halkçı Ecevit", "Eceııu defilsiıı" sloganlan araDostlar Kahvehanesinin buğu sokağa girdiler. Elini sıkisteyenlerin yarattığı izdian görevlilerin yoğun çabaendilerine yol bulabilen Ecekahvehanenin içine girdike de kadın dinleyicilerin tezahürau ile karşılaştılar. ın süren tezahüratlann dinden sonra ilk söz alan Mur'elikel'in kısa konuşmasın>nra kürsüye gelen DSP Geışkanı Rahşan Ecevit, SHP Başkanı Erdal Inönü'nün * ile SHP mutlaka *ek" şeklindeki sözlerine el ettifcinj" belirterek şöyle cek sosyal demokratlarda >iiyök bir yönelme göriildir. Befli ki SHP yönetfcfleri HrieyeMmeniıı caresini 'Nam birieşecegü, onun icin >e gitmenize gerek yok' havasını yaymakta bulabileceklerini umuyoriar. Fakat çok yanüıyorlar. tki parti birkşmeyecektir, ama haik birieşecektir ve birieşmektedlr." Rahşan Ecevit, geçmişte Halkçı Parti ve SODEP'in kendilerini topluma kabul ettirebilmek için Ecevit' in adını kullandıklannı öne sürerek, "SHP yöneticUerinden şunu beklemek hakkımızdır. Lütfen bize ragmen bizim adımızı, bizim parümizi knllanarak güçlenmeye calışraasınlar. Kendi göçleri ne ise onunla yetinsinler" şeklinde konuştu. "Halkçı Ecevit", "Ecevit yalnu degUsin", "Başbakan Ecevit" sloganlan arasında kürsüye gelen Bülent Ecevit, konuşmasına 1982 Anayasası'nın eleştirisi ile başladı. "Bu anayasamn getirdigi hak lusıtiamalanndan yakınmalar oldnkça, bu anayasamn degiştirilmesi gerektiti öoe süruMükçe, ban çevreler 'Hayır böyle bir istek ve şikâyette bulunamazsmız. Çünkü bu milJet yttzde 92 oy çoklugu ile bu anayasayı kabul etmiş, benimsemistir' diyoriar. Gerçekten yüzde 92 'evet' oyu çıktı, ama hangi kosullar altında. Anayasa tartçdırken yauuzca anayasayı hazurlayanlann konnşmalanın izin verildi. Anayasaya 'evet' oyu veya 'hayv' oyu verüebflir de..." dedikten sonra, DSP'nin alana asılı mavi üzerinde beyaz güvercinli 'nün "Birleşiriz" sözüne tepki: mızı kullanmasımlar: SHP bayraklannı göstererek şöyle devam etti: "Şu ak güveranii bayraktald gibi maviden söz etmek suç sayüıyordu. Anayasaya hayır rengjndeki bayragın altında özgüriük simgesi olao güvercinle berabersiniz. Anayasa oylamasında 'evet' oyu verilmesi için telkinde bulunmak serbestti ama hayır oyu verin demek suctu, yasakü. Eger anayasaya hayır oylan çoklukta çıkarsa askeri yönetime devam edilecegi resmen ilan edildi. O halde bdki de bircok yurttaşlarunız askeri yönetim bir an önce sona ersin ve askerlerimiz sınırlanndaki esas görevlerine dönebüsin diye 'evet' oyu verdi." Bülent Ecevit, Çırpıcı Mahallesi'ndeki Köşe Kıraathanesi'nde yaptığı ikinci konuşmada da aynı konulara değinirken, her iki konuşmasının ağırlık noktasım Başbakan özal'ın kendisine 1980 öncesi anarşi döneminden sorumlu olduğuna ilişkin değerlendirmesine yanıt için ayırdı. Bu konudaki uzun açıklamalardan sonra sözü özal hükumetince kurulan fonlara getiren Ecevit şöyle dedi: "Devtet yönetiminin baa kurallan vardır. Bnnlann başmda devlet parasının sonımluca ve denetlenerek harcanması gelir. Fakat Özal ne yapıyor: 7.5 triryonluk bütçenin dışında fonlar denen bütçede biriken 33.5 trilyon lirayı nasıl harayor? Bu paranın nasıl harcandıgını Sayıştay, parlamento, hükümet bflmiyor. Denetleyemiyor. Bu paranın nasıl harcandıgım Başbakan Turgut özal bihyor." BUGÜN FATtH'TELER Ecevitler, bugün saat 18.30'da Fatih Vatan Caddesi'nde Yeşilova Kıraathanesi'nde, saat 21.00'de de Cerrahpaşa Caddesi'nde tkizler Kıraathanesi'ndeki toplantılarda konuşacaklar. da böylesine aklanrruş bir kim&eye ve partiye, şimdi Başbakan'ın "uluorta çamur atmaya kalkısması"aın son derece çirkin olduğunu söyleyen Ecevit şöyle devam etti: "Arcayurek'in kitabmda beürtildjgi gibi, ben, soz konusu sonıştunna dolayısıyia kitap duzeni içinde hazırladıgım ifademi, istesem artık yayımlayabilecegim halde, o döneme ilişkin olarak, başka partilerie ve kunıluşlarla ilgili bazı davalar henüz siirerken, bunu yayımlamayı erken buluyonım. Siyasal haklan Hinden abnmıs bir kimse olarak ben bu sorumluluğu gösterirken, şu smda Başbakan oian kimsenin, her bakıatdan aklanmış kimselere uluorta isnatlarda bulunması, büyuk bir sorumsuıluk ömegidir." ÖZAL NtÇİN ANARŞİST? Bülent Ecevit, Başbakan Turgut özal'a yönelttiği "anarşistlik" iddiası konusunda ise şöyle dedi: "Başbakan Sarm Özal, bayramdan önceki bir demecindc de, işci kunıluşlanna çamur atmış ve 1980 oncesi olaylann sonımlulan arasında onlan da gostermişti. Oysa, buyuk konfederasyonlar dışmdaki biriki nydunık sendika dışında. hicbir işçi kuruluşanun, herhangi bir şiddet eylemiyle, en küçük bir ilişkisi saptanabilmiş degildir. Buna karşılık, o yılarda Sayın Turgut Özalın da bem iş adamı hem işveren sendikası yöneticisi olarak içinde yer aldıgı buyuk sennaye çevrelerinden pekçok kimsenin, terör örgutlerine büyiik para yardımlannda bulundukbn, beJgeleriyle açıkianmıstır. Sayın Özal, terönın, anarşinin bazı sorumlulannı, işçi kuruluşlannda degil, Cumhuriyet Halk Parttsi'nde değil, içinden geldiği ve hâlâ hizmetinde olduğu o çevrelerde aramalıdır. "Anaışi", kısaca, devletin eritilip yok edilmesi demektir. Bunu bir felsefe akımı olarak benimseyenler, gunün birinde insanlann kendi kendilerini devietsiz yönetebüeceklerini hayal ederler. Fakat gercekleşmesi olanalmz gorünen bu hayal ciddiye ahnmadığı için, "anarşi" deyimi, daha çok, kural nizam tanımaksızın kargaşa çıkaranlara \e devleti etkisiz duruma, işlevlerini yapamaz duruma getirme cabalannı tanımlamak için kullamlır. Gendlikle de solda buna nğraşanlar için kullamlır. Çagıınızın bazı Friedman'a sağcüan arasından çıkan, devleti etkisiz duruma getirme, eritip yok etme girisimcileri ise, gercek niyetlerini, saygın bir kavram olan "liberal'Mik kılıfı altında saklamaya çalışırlar. Oysa çağımızın gerçek anarşistleri, vani devlet tahripçileri, öyleleri arasında gorulmektedir. Devleti yıkmak. tahrip etmek isteyen, bunun için verieşmiş kurallan çiğnemekten çekinmeyen kimselere anarşisi deniyor. Boyie anarşistler elbette 1980'den once vardı, ama bugün de var. Sayın Turgut Özal da, bu en olumsnz anlamdaki "anarşist"ligin tipik bir ornegjni sergilemektedir. Sayın Özal'ın kafasında "devlet" kavramı bulunmadığı, her davranışından beilidir. Devletin tum yetkilerini kendi dlerinde toplayıp keyfi biçimde kullanarak: anayvsayı, yasalan, koşullara göre, kendi işine geldiği gibi çarpttıp uygulayarak, hatta, öyle bir yetkisi otmadığı halde, "Anayasanın falanca maddesini şu kadar süre için askıya aldım" diyerek, devleti etkisiz lalmaya. işlevsiz bırakmaya ve adeta yok etmeye uğraşmaktadır. Bütçenin yansı kadar parayı, "fonlar" yoluyla, hiçbir yere besap vermeksizin, düedigi gibi harcaması ve devlet yonetiminde yasa, hukuk, kural tanımazlığı "iş bitirici"Uk sayması da, sayın Özal'ın, en olumsuz anlamdaki 'anarşist' ligini kamtlamaktadır.'' : Ziyaretime gelen okur, ozana yardım kampanyasına yurtdışından katılmış ve toplanan paraları Türkiye'ye yollama işini üstlenmışti. Yurda döndükten sonra bu paraların yerine ulaşmadığını büyük bir üzüntüyle öğrenmişti. Bu işin kurcalanmasını istiyordu. İsteğine uyarak olayı kurcaladım. Hasan Hüseyin Korkmazgilin Ankara'da bulunan eşiyle mektuplaştım. Sayın Azime Korkmazgıl'in bu konuyla ilgili olarak yazdığı mektubun bazı bölümlerini aynen yayımlıyorum... "Somut gazelesi. ozan hastalandıktan sekiz ay sonra, nasılsa 14 Ekim 1983 tarihli sayısında, sorup etmeden, düşüncemızi almadan, beni ve çevremi küçültücü, dikkatsiz ve saldırgan ifadeli bir yazı ile Hasan Hüseyin'e yardım' kampanyası açtı... Biz o günlerde ozanın burun, mide beslenme hortumunu henüz çıkarmış, bu yeni duruma uyum çabasında, onu belki artık besieyememek gibi ürkünç bir olasılıkla da karşı karşıya, bundan böyle incecik damarlardan damlalar halinde serum yollama savaşımı dönemine girmiştik. Bu, şu demekti: Evdeki üç çocuk da üniversiteye gittiğine göre, evde ozanın başmda bir ben olacağım ve seruma bağımlı, çok zor ele geçen damarlardan bir an bile gözümü ve parmakla "Biz, bu parayı ozanın tedavisi ve yurtdışına gönderilmesi için toplamıştık. Fakat Hasan Hüseyin öldü... Elimizde kalan parayı ne yapacağımız* bilemedim. Gönderenlere iade mi edelim, yoksa ozanın adına kurulacak bir vakıf için mi harcayalım diye düşünürken, Sayın Azime Korkmazgil tarafından mahkemeye verildik... Paralar yok olmuş değildir. Bir yerde duruyor. Mahke^ me sonucuna göre işlem yapılacaktır..." AMARATA^I Turizmimiz Allaha emanet BAKANLIĞININ daha çok "turtzm" yönüyle ılgilenen Bakan Mükerrem Taşçıoğlu'nun bütün gayretine karşın bir türlü "patlamayarak" bugüne kadar direnen "turizmsizliğimiz"den Karadenizbölgesi de önemli ölçüde nasibini aldı. İllerin turizm müdürlükleri tarafından hazırlanan il envanterlerinde de bu olgu "çok acı" ama açık bir şekilde ortaya çıktı. Bir kere turizmin patlamasına neden olan "gerekli altyapı"nın olmaması, Karadeniz bölgesinin bu konudaki şansını hemen başta ortadan kaldırıyor. Bu konuda ortaya çıkan tabio Karadeniz'de öyle ele avuca gelir bir "kamp" yeri bulunmadığı şeklinde. Ulaşım sorunu ile turistık belgeli tesis sayısının çok az olması da turizmimizin önündeki "nurlu ufukların" ayağına kostek olmaya devam ediyor. Öyle ya, bazı turistik yerlere "yürüyerek " gitmeyi göze alacak turist bulmak pek mümkün olmuyor. Karadeniz bölgesinin bir diğer sorunu da eğlence alanında yoğunlaşıyor. Samsun'un dışında gece kulübü bulunmayan yörede, sinemaların dışında pek bir eğlence yeri bulunmadığı kaydediliyor Yabancı turlstlerin "hlcranlı" Türk fılmlerinden hoşlanmamaları ve bu konuda bizden çok farklı düşünmeleri ne acı ki sorun yaratıyor. Ama Artvin'de eğlenmek isteyenlerin önüne daha başka alternatifler sunulabiliyor. Burada geceleri düzenlenen "Latifeli, eğlenceli sohbetler, türkülü, fincanlı oyunlarla" eğlenmek mümkün olabilirken, dileyenler ise daha modern eğlence olanaklarına yönelerek, "radyo, gramofon, plak " dinleyebilir ya da "dünyada eşlne benzerlne bir daha raştlayamayacaklan" boğa güreşleri izleyebilirler. Tabii tatillerine "bir bayram ya da büyük bir düğün" denk, gelirse. Turizm rehberlerine göre, coğrafi konum itibanyla Tokat'ta deniz bulunamaması, deniz olmayınca yatçılık yapılamaması da turizmimiz önünde dolaşan bir diğer doğal engel oluyor. Ama yine de turizmimiz açısından umutsuzluğa düşmek gerekmez. Karadeniz "umduğu " gibi keşfedilir ve gerekli ilgiyi görürse turizmin patlamaması için bizim açımızdan bir engel kalmıyor. Turistlerin de bizim gibi düşünmeleri şartıyla... ıden notlar onuşmak... uzKısi'nde oğan 'mişler. r,BultafçonDSP ışıyortyman.Beloturur iın üsandaln. Yer tn kur adan. mnfi'aama tatop•i.Balit'i seitiyor. eri bir baktı tkısını de bir tyor. Rahledip, an bıı, öteahşan arlörtşladı. zgöze dığını >il de. iğildi, ' '/Vasti Ouıuunui.. aıye sorau. ttuunıı ö t n ı , uafinı sallayıp, "lyi" dedi. Bülent Ecevit'in hemen yanında olduğumuz için, daha sonradan il başkanı olduğunu açıklayan Mahmut Çılgm, kimliğimizi sordu, basın kartımızı görmek istedi. Gördü. Sonra, Bülent Ecevit'in hemen önündeki birini masadan aşağı indirmek istedi, kalabalığı dağıtmak için. O kişi, "Ben milIetvekUiyim" dedi. Şükrii Babacan'mış. Tanıştılar. Rahşan Ecevit, boynundan geçirip omuzuna astığı çantasını çıkardı, elindeki bloknotla birlikte Bülent Ecevit'e verdi. Masanın önüne çıktı, yaztlı metni okuyarak konuşmaya başladı. Rahşan Ecevit konusurken, kahvedeki kadmlar "Halkçı Ecevit" diye tempo tuttuiar. Ecevit, kadınlara "Susun" diye işaret etti. Rahşan Ecevit konuşmasını sürdürürken, DSP milletvekili Şükrü Babacan, Bülent Ecevit'e bir şeyler söylüyordu. Kulak kabarttık. 'Cumhurbaşkanı... teltfon... babamia konuşmuşlar... yasaklar... referandum... babam askerdi... benimle de görüşmek istemişler..' gıbi sözcüklerduyduk. Ecevit, hep dinledi. Babacan, "Sonra bir ara konuşsak" dedi. Rahşan Ecevit, oldukça tiz sesiyle okumasını bitirince Bülent Ecevit'in yanma dundü ve çantası ile bloknotunu geri aldı. Saat 19.4O'ta Bülent Ecevit, mikrofonu eline aldı. Alkışlar, alkışlar. Anayasa'dan söz etti. DSP bayrağmdaki mavirengin "anayasaya hayır"ın simgesi olduğunu söyledi. önceki gün olduğu gibi, dün de "1986'da bu anayasaya evet mi, hayır mı diyorsunuz?" diye sordu. "Hayv"yanıtını alınca bu kez "Evet diyen bir kişi var mı?" diye sordu. Halktan yine "Hayv" yanıtı geldi. ANAP'a neden oy verilmemesi gerektiğini anlattıktan sonra ANAP'ın dümen suyundan ayrılmayan SHP'ye de oy verilmemesini isterken saat 20.00'de akşam ezanı okunmaya başladı. Konuşmasına ara vermedi. Bülent Ecevit'i, önceki gün olduğu gibi dün de sokakta toplananlann tümü alkışlamıyordu. Amafonlarda biriken milyarların ne olduğunu, "Yabuzca Başbakan Turgut özal ile DPT Müsteşan Öıal'ın kardeşi özal'uı bildiğini" söyleyince herkes alkışladı. Hatta, arka sıralarda o ana kadar sessizce dinleyen bir grup kendi arasında, "Doğru söyiüyor vaila" diye konuştu. Ecevit, konuşmasını 50 dakikada tamamlayıp saat 20.30'da hava karardığında masalardan kursunün ustünden indi. Geldığı gibi izdihamla Dostlar Kıraathanesi'nden ayrıldı, yine Zeytinbumu'nda Çırpıcı Mahallesi'nde Köşe Kıraathanesi'ne gitti. Dostlar Kıraathanesi'nin önünde kaç kişi mi vardı? En az Köşe Kıraathanesi'nde bekleyen kadar... Ecevit'in Ankara ve Istanbul konuşmaları incelemede KARŞILIKSIZ BURS VERİLECEKTİR Holdingimiz bünyesinde yeni kuaılan Okan Kültür Egitim ve Spor Vakfı, 198687 öğrenim yılından itibaren orta ve yüksek ögrenim kurumlannda okuyan öğrencilere karşılıksız burs verecektir. BCJRS KOŞÜLUKRI: 1. Orta öğrenim bursu: Bu yıl yapılan sınavlarda Anadolu liseleri ile Fen liselerinde okumaya hak zananan öğrencilerle turizm meslek lisesi öğrencileri bu burstan yararianabilirier. Burs miktan ayda 15.000 TLdir. 2. Yüksek öğrenim bursu: Mühendislik; (gıda, tekstil, makine, inşaat, endüstri, ziraat ve bilgisayar) ekonomi; (iktisat, işletme, pazarlama) ve turizm dallanndan birinde öğrenim gören ya da görmeye hak kazanan öğrenciler bu burstan yararlanabilirler. Burs miktan ayda 20.000 TLdir. İlgilenenler, İstanbul'da Okan Holding A.Ş. 2. Taşocağı Cad. ürfalı İş Hanı Kat: 3 Mecidiyeköy, TRT'nin saygısı BİZİM TRT'miz, özü, içeriği olmayan kuru kalabalık laflar etmeyi ve dinleyicilerine yerli yersiz, iyi dileklerde bulunmayı pek sever. Yine "Aaaah, ah evladım, neydi o eski bayramlar" feryatları ve basma kalıp özentiler içinde bir bayram geçirdık TRT'yle. Her bayram "Bize eski bayramları anlatır mısınız?" diye soranlara "eski bayramlar başkaydı" diye verilen yanrtlar bu bayram da değişmedi Radyo programlarında bu yıl bir yenilik getirilerek, bugünkü çocuklara da bayramı nasıl geçirdikleri soruldu. Yanıtlar aynı. Sabahleyin kalkma, harçlık, kesilen kurbanlar, yenigiysiler vs .. İnsan "Peki eski bayramlann bugünkünden ne farkı varmış ki" demeden edemiyor. İnşallah, TRT'ciler de bu durumu fark etmişlerdir de artık eski bayramlar diye kafa şişirmezler. Çünkü bu ülkenin gelenekleri ve kültürü, giysiler, harçlıklar ve kurban arasına sıkışacak kadar kısır değildir ve yeni şeyler bulunabilir. TRT programlarında bu bayram da yine bol bol iyi dilekler ıletıldı. Her programcı, programın başmda çingene duasına benzer cümlelerle bayram dileklerini sundu. Programın ortasında, dinleyicilerin bayramını bir kez daha ve aynı biçimde kutladı. Programın sonunda ise dilekler yinelendi ve gelecek bayramların da en az bu bayram kadar iyi geçmesi isteği ile getirildi. Bütün bu davranışlarının nedenini yine bir TRT'ci açıkladı: "Dinleyici ve izleyicllere saygımızdanl" TRT'ciler, bu saygıyı içerikli ve güzel programlar yaparak, programları vaktinde başlatıp bitirerek gösteremez misiniz? Haber Merkezi Bülent Ecevit'in, Ankara ve lstanbul'daki kahvehane toplantılannda yaptığı konuşmalar inceleniyor. Ankara Yenimahalle Savcı Yardmıası Mirbey Tekin, a.a. muhabirine, Ecevit'in 12 ağustos salı günü Demetevler ve Şçntepe'de yaptığı konuşmaların bantlarının çözüldüğünü ve incelemeye başlandığını bildirdi ve "Kapatılan bir siyasi partinin genel başkanının yeni kunılan bir siyasi partiyi desteklememesi lazım. Sayın Ecevit DSP adayı ile birlikte konuşmalar yapmış. Tetkik ettikten sonra geregini yapacağız" dedi. Tekin, gerekirse Ecevit'in ifadesine başvurulacağım bildirdi. Ecevit'in DSP tarafından Alibeyköy ve Bayrampaşa'da yaptığı konuşmalar Istanbul Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şubesi'nce incelendi, daha sonra dosya Olağanüstü Hal Bürosu'na gönderildi. Yetkililer bu tür konuşmalann hepsinde aynı işlemin yapıldığını, olayın bundan sonraki kısmının valüiği ilgilendirdiğini söylediler. Bir yetkili, bu konuda, "Eger orası yapacağı inceleme sonucunda gerekli göriirse ilgili bakanlıklara ve savcılığa intikal ettirebilir" şeklinde konuştu. Eyüp Cumhuriyet Savcı Yardımcısı Sebabattin Erzincan ise siyasi parti toplantılarını savcılığın doğrudan izlemesi diye bir şeyin söz konusu olmadığını belirterek, "Emniyet tarafından bize evrak gelirse, suç var mı, yok mu diye ilgileniriz" dedi. Yine Dalan'ın şoförü Trafik kuraUanna uymayan Anakerrt Betediye Başkanı Bedrettin Daten'ın makam şoförü Coskun Umur konusunu aslında kapatmıştık, ama ardı arkası kesilmeyen mektuplar nedeniyle Coekun Umur yine bu köşeye konuk oWu. Mektuplardan birinde adtnın acıkJanmasını istemeyen bir okurumuz "Nedense yaptıklanna hep göz yumuldu, hep örtbas edildi. O altındaki arabayı kaç kere parçaiadı bir bilseniz. O araba yerine üç araba alınırdı" diyerek Dalan'ın şoförünü eieştiriyordu. Mektup, Anakerrt Betediye Başkanltğı'nda görevti bir kişi tarafından gönderilmisti. Radi Dikici admdaki okuyucumuz ise açık adresini de bikJirerek gönderdiği mektupta aynen şoyle diyordu: "Yakiaşık 6 ay kadar önce, içinde Bay Bedrettin Dalan'ın da buiunduğu styah renkli Mercedes araba, Aksaray'da bütön arabaların kırmızı ışıkta durdugu bir sırada (yaklaşık 10 saniye sonra) arkasında siyah Renault araba olduğu halde hızla Yedikule istikamettnde uzaklasmıstır. Kendisi hakkında (plaka no btldirerek) gerek betedtyeye ve gerekse Emniyet Mödüriügü'ne şikâyetimiz vardır. Gazeteci otmadığımız için de 6 aydır cevaplandınlmamıştır. Saygıtenmızla." Anakent Belediye Başkanı Sayın Bedrettin Dalan ve Istanbul Trafik Şube Müduru Sayın Şevket Ayaz'dan bu vatandasın sikayetine yanıt bekliyoruz. Ankara'da Şehit Adem Yavuz Sok. No: 9/17 Kızılay ve Gaziantep'de Belediye Cad. No: 12 adresine başvurarak Okan Kültür Eğitim ve Spor Vakfı Burs Yönetmeliği edinebilirier. OKAN HOLDİNC A.J.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle