16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet Moskova'da masayu kalkan bahğı gelecek özal'ın Moskova ziyaretinin üç kritik gündem maddesi bulunuyor: 1. Türk balıkçılarına Karadeniz'de kalkan avlama yasağı, 2. FIR sorunu, 3. Moskova büyükelçiliğinde mülteci hayatı yaşayan Mustafayev Süleymanov. SEDAT ERGİN ANKARA Başbakan Turgut özal'ın önümüzdeki hafta gerçekleştireceği Moskova ziyaretinin Uç kritik gündem maddesi bulunuyor: 1) TUrk balıkçılarına Karadeniz'de kalkan yasağı, 2) FIR sorunu, 3) Moskova'daki TUrk Büyükelçiliği'nde 15 aydır mülteci hayatı yaşayan TUrk asıllı Bulgar vatandası Mustafayev Süleymanov... Sovyetler Birliği, her Uç konuda da katı bir tutum içinde Ve Türkiye'nin getirdiği çeşitli önerilere karşılık "şimdilik" esneklik göstermeye yanaşmıyor. Sovyetler'in şu an için tam bir çözümsUzlük içinde bulunan ve ikili ilişkileri olumsuz yönde etkileyen bu konularda geri adım atmaya yanaşıp yanaşmayacağı, önümüzdeki hafta özal'ın Kremlin'de yapacağı görüşmeler sırasında belli olacak. Bu açıdan bakıldığında, bu sorunların kaderi de Kremlin'de belirecek "siyasl hava"ya bağlanmış bulunuyor. Bu sorunlar üzcrindeki TUrk ve Sovyet pozisyonlan şöyle özetlenebilir: 1) KALKAN SORUNU: Karadeniz kıyılarında yaşayan TUrk balıkçıları için önemli bir geçim kaynağı olan kalkan uvalığı, Sovyetler Birliği'nin 1983 yılında Karadeniz'de ekonomik bölge ilan etmesiyle sona erdi. TUrk balıkçılannın kalkan avladıkları Kırım Yarımadası sahılleri boyunca uzanan bölge Sovyet ekonomik bölgesi içinde kaldı. Ankara, bunun U/eriııe Moskova'ya başvurarak TUrk balıkçılannın eskisi gibi geleneksel avlanma bölgelerinde kalkan avlamalarına izin verilmesini ve bu amaçla belli kotalar tanınmasını istedi. Sovyetler Birliği'nin Türkiye'ye tanıdığı yıllık 200 ton dolayındaki kota TUrk balıkçılannın avlanma kapasitesi olan 6 bin tonla kıyaslandığında yetersiz bulundu. Pazarlık sürerken, Sovyetler Birliği, kendi bilim adamlarıııa yaptırdıği bir çalışmaya dayanarak, kalkan neslinin tUkenınekte olduğunu, bu nedenle kalkan avcılığını on yıl süreyle yasakladıjını Ankara'ya duyurdu. Türkiye ise, kendi uzmanlarının yaptığı çalışmaya dayanarak, kalkan neslinin geleceği açısından bir tehlike görmediğini bildirdi. Türkiye, ayrıca Sovyetler'e bir nota vererek kalkan avcılığının 10 yıl süreyle yasaklannıasının, bu Ulkcnin daha önce müzakerelerde takındığı "Kota lanıyalım" yaklaşımıyla çeliştiğine dikkat çekti. Bu konuda yürütUlen müzakerelerin tıkanıklığa girmesinin en somut sonucu, TUrk balıkçı motorlarının Uç yıldır Karadeniz'e açılamaması, ayrıca kalkanın TUrk mutfağından kaybolması oldu. Mevcut durumda, Sovyetler Birliği "Kalkan nesll ttıkenlyor. On yıl avlanma yasagı zorunlu", TUrkiye ise, "Blzlm bulgulanmıza göre böyle bir tehlike yok. Bırakın avlayalım, ikimize de yelecek kadar kalkan var" diyor. Başbakan Turgut özal, Moskova ziyaretinde Sovyetler'in karşısına kalkan sorununa ilişkin yeni bir öneriyle çıkaçak. özal, kalkan neslinin geleceği konusunda TUrk ve Sovyet uzmanlarının ortaklaşa bir çalısma yUrütmelerini önerecek. Bundan önce laraflar kalkan nesli Uzerindeki araştırmalarını ayrı ayrı yürüttUklerinden, özal, "Bir kere de blrlikte arastıralım. Bakalım bu ortak araşlırma da aynı sonucu verecek ml?" diyecek. özal'ın bu yeni yaklaşımı, bir bakıma Sovyetler'in öne sürdükleri kalkan yasağının gerekçesini çürUtmeyi amaçlıyor. FIR'A KİM HÂKİM? 2. FIR SORUNU: Bu konudaki anlaşma/lık TUrkıye ile Sovyetler Birliği'nin Karadeniz hava sahasuıda kontrol cttiklcri FIR bölgelerinin sınınnın ne şeküde belırleneceğı noktasında çıkıyor. Anlaşmazlık, Sovyetler Birliği'nin 1970 yılında Uluslararası Sivil Havacılık örgütü'ne üye olmasından sonra Karadeniz'de bu Ulkenin denetimine verilen FIR sorumluluğunun TUrk karasularına oldukça yakın bir çi/giden geçırilmesi üzcrine patlak vermişti. TUrkiye ile Sovyetler Birliği'nin Karadeniz'deki uçuş trafiğinin düzenlcnmesinc ilişkin FIR sorumluluk alanlarını ayıran sınır doğudan batıya doğru Sınop'un on mil kuzeyinden geçcn duz bir enlem çi/gisini izlıyor. Türkıye'nin Karadeniz'deki karasulannın 12 mil olduğu hatırlandığında FIR sınırı Türkiye'nin kuzeydeki en uç noktası olan Sinop'ta TUrk karasuları ve ulusal hava sahasırun 2 mil kadar içinden geçiyor. Bu çizgi Rize'nin doğusuna doğru 12 millik karasuları sınırını izlerken, diğer alanlarda Türk karasulannın biraz kuzeyine çekilıyor. Mevcut uygulamada Sovyetler Birliği Karadeni/'deki FIR bölgesi nin yüzde 75'inin denetimini üstlenmış bulunuyor. TUrkiye, mevcut FIR sınırına itiraz ediyor ve bu çizginin iki komşu Ulke arasındaki kıta sahanlığı sınırını belirleyen ortak hatla kaydınlmasını istiyor. Başka bir deyişle, Türkiye, Sovyetler'in FIR sorumluluğunun karasulannın içine gırecek kadar "tepesinde durmasını" kabul clmiyor, kendi FIR sorumluluğunu kuzeye doğru genişletmek istiyor. Sovyetler, ı'ürkıye'nin FIR sınınnın "gonı$ulmesi" yolundaki önerisine ilk kez 1978'de olumlu bir yanıt vermişlcr. Ecevit hUkümeti döneminde bir tur görü^me yapıldıysa da bir sonuç alınamamıştı. Sovyetler, 1978 yı ltndan geçen yıla kadar bu konuda müzakere masasma oturmadılar. Geçcn sonbaharda ise bir "siirpriz" yaparak konuyu yeniden müzakere etmeye hazır olduklarını bildirdiler. Bunun Uzerine 2 kere geçen aralık ayında Moskova'da bir tur görüşme daha yapıldı. Ancak bu turda da Sovyetler Birliği mevcut FIR sınırında değişiklik yapılmasına yanaşmadı. Halen Sovyetler Birliği konuyu "müzakere etmeyi" kabul etmekle birlikte, müzakere masasına oturduğunda değişikliğe yanaşmıyor. MOSKOVA'DA BİR GARİP 3. SÜLEYMANOV SORUNU: Yaklasık 15 aydır Türkiye'nin Moskova'daki büyükelçiliğinde mülteci hayatı yaşayan ve Türkiye'ye dönmesine Sovyet makamlannca ızin verilmeyen Mustafayev SUleymanov, bunun için TürkSovyet ılişkilerinın en çok "başagntan" konusu haline gelmış bulunuyor. Süleymanov bir başka Ulkenin vatandası olsaydı belkı TUrkiye'ye gelişine ilişkin bir formülün bulunması zor olmayacaktı. Ancak, Süleymanov'un Türk asıllı bu Bulgar vatandası olması işi değiştiriyor. Sovyetler Birliği'nin Türkiye ile olduğu kadar Bulgaristan'la da ilişkilerini ilgilendiren siyasi bir konu haline geliyor. Bu haliyle bakıldığında özal, Kremlin'de Bulgarıstan'daki Müslüman Türklere yapılan baskılan gUndeme getirırken, "Süleymanov'un durıımu", bu baskıların Moskova'daki Türk Büyükelçiliği'ne kadar uzanmıs sembolık bir göstergesi oluyor. Bu konuda üç çözüm olasılığı var: 1. Sovyetler Birliği'nin Süleymanov'un Türkiye'ye dönüşünc izin vermesi. 2. Sovyetler'in Süleymanov'un donUşüne izin vermemesi. 3. Bir başka formül bulunması.. Sovyetler, Süleymanov'un TUrkiye'ye dönüşüne izin verdiği takdirde, bir anlamda Bulgaristan'ın Ulkesindeki Müslüman Türk azınlığa baskı yapıldığım Ankara karşısında ka(Arkası 13. Sayfada) Suhıhı Cumhuriyrf Maıbaaulık vc Cıa/cic'ulık lurk Aııonım Şırkctı adına Nadir Nadi, # (ienel V.ıvın Mtıduru Hasan (emal, Muesscv Mudurtı Kminr U>akll|(il, Yd/ı lilcn Mııduru Okav (.oncnsın, 0 llaber Merke/ı Mııduru Yalçın Bayer, Savta l)u/eııı Yoncımenı Ali Acar, £ It'muhtlt'r ANKARA Yalfin »uftan, I/MİR Hikmel (.rnnkaya, AOANA Mehmrl Mrrran Isıanbul Haberlen Rcha Öı, Dış Haberler Ergun Bakı, Ekonomı: Osman Ulagay, Kultür: Celâl Usler, Magazın. Yalçın Ptkfc*. Spor Danışmanı Abdulkadlr Yttcelman, DUzelıme: Reflk DtıriMf, Ara$tırma: Şahla Alpay, UScndıka Şıikran Kelend. HaberArasurma Ufuk GuldemJr. • Koordınalör: Ahmd Konıbaa, • Malı tşlcr Erol Eıtul, Rcklâm ve Halkla llişkiler GUMeraı KofV. Idare: H t e y i a GHrar. Ijletme: ÖMkr ÇcHk. BUgilşkm: Nail laal. Basan ve Yayan < umhuriyrl Matbaacılık vc Gazelecılık T A Ş TUrk Ocagı Cad W/41 (ağaloglu 34314 l« , PK 246istanbul, TelM2 OS 0M20 haı)Telex' 22246 # Rurolur Ankara: /ıya Cıökalp Bulvan Inkılap Sokak No: 19/4 Tel. 33 II 4147, Idex 42144 • lımlr: H /.ıya Bulvarı 1352 Sok 2/3. Tel. 25 47 0913 12 30 Telex. 52359 • Adana: Çakmak Cad No. 134 Kat 3, Tel. 1455019731 Telen. 62155. TAKVİM 23 TEMMUZ 1986 lmsak: 3.54 Güneş: 5.44 öğle: 13.13 lkindi: 17.12 Aksam: 20.36 Yatsı: 22.18 Mtiziğîn gizli tehlikesi ülodern tıbba göre devamlı dınlenen miizik vejetatif sistemi etkileyerek aşırı terleme ve ishale yol açıyor, sinırlilik ve depresyon yaratıyor. Rock ve bazı klasik müzikler de kalp kaslannı ve damarlan zayıflatıyor. Uzmanlar, müziğin sömürü aracı olarak kullanıldtğım, çalışanlara yorgunluklarını hissetme fırsatı tammadığını, işverenlerin müziğin bu özelliğinden faydalamp işyerlerinde verimi yüzde 20 arttırdıklarını öne sürüyorlar. Dış Haberler Servisi Nereye giderseniz gidin ondan kurtuluş yok. Kuaförde saçınızı yaptırırken, lokantada yemek yerken, mağazada alışveriş yaparken, lokantada, yolculukta, hatta ameliyat masasında bile yakanızı bırakrnıyor. "Konksiyonel miizik" diyorlar ona, her yerde karşınıza çıkıyor ve her yerde başka bir işlevi var. Kimileri bu işin artık bir çevre sorunu haline geldiğinden şikâyet ediyor. Mağazalarda sıcak bir hava yaratarak müşterilerde ister istemez bu rahat ortamda gezinme, kararsızlarda satın alma isteği uyandırıyor. "Çalışma miızigi" büyük bilrolarda ve bantlarda çalışanlara hitap ediyor, monotonluğu bozup onlara yorulduklarını hissettirmiyor. Yararı sadece çalışanlara değil, işverenlere de. Çünkü araştırmalara göre işyerlerinde çalınan müzik verimi yüzde 20 oranında arttırıyor. Bu arada, müziğin sömürü aracı olarak kullanıldığını, çalışanlara yorgunluklarını hissetme fırsatı bile tammadığını savunanlar da yok değil. Üstelik tarihten de birtakım örnekler vererek piramitlerin yapımında çalışan esirlerin hep bir ağızdan şarkı söylediklerinden, Dixieland cazı HER YERDE MÜZİK VAR İster mutfakta olun, ister güneşlenin. ister ders çalışın, ondan kurtulııs yok. Her yerde müzik var. Çevreciler. müziğin artık bir gürültu haline geldiğini, yarardan çok zarar vermeye başladığını one suruyorlar. zenci kölelerin yarattığından söz ediyorlar Hemen hemen bir alışkanlık haline gelen "fon müzigi" arabalıların da pesini bırakmıyor. Berlin Teknik Ûniversitesi'nin yaptığı bir araştırma oldukça ilginç sonuçlar verdi: Sürücülerin müzik zcvkleri kullandıkları arabanın markasına gore değişiyordu. Opel sürüculeri halk müziği dinlerken, Citroen kullananlar kendileri şarkı söylemeyi tercih ediyorlardı. Porsche sürüculeri ise garip bir biçimde, motorlarının sesini dinlemekten hoşlanıyordu. Müzik ABD'de ameliyat odalarına kadar girmeyi başardı. "New York Times" giderek daha fazla ameliyat odasında müziğin yardımına başvurulduğunu söylüyor. Ameliyatlarında piyano eserlerini tercih eden Dr. Walker, "Bundan hoşlanmayamn hali kötü. 15 yıldan beri bu işi yapıyorum ve burası da benim ameliyat odam" diyor. Müziğin hastalara bir zararı olmadığı açık, ya sağlıklı insanlara? Modern tıbba göre müzik sağlıklı insanlara dokunuyor, hele bir de sürekli dinlenirse. Doğrudan doğruya vejetatif sistemi etkileyerek aşırı terleme ve ishale yol açıyor, sinirlilik ve depresyon yaratabiliyor. Psikiyatrlar ise araştırmalan sonucunda çağdaş bestecilerin eserlerini çalan orkestra elemanlarında uykusuzluk, dolaşım bozuklukları, hatta bazı nefesli sazları çalanlarda "çok özel cinsel sapmalar" saptadı. Çalınan müziğin ritmine uyum sağlamaya çalışan kalbimiz için en büyük tehlikeyi rock müzik ve bazı klasikler oluşturuyor. Kalp atışlarının bu eserlerdeki iki kısa bir uzun ritme ayak uydurması sonucunda kalp kasları ve damarlan zayıflıyor. Gözlerimiz gibi kapakları olmayan ve ister istemez çevredeki butün sesleri algılamak zorunda kalan kulaklarımız da zarardan paylarını alıyor. Çok fazla, çok yüksek ya da çok alçak sesli müzik dinleyen insan kulağı zamanla ayrım yeteneğini kaybetmeye başhyor. Bir Fransız bilim adamı piyano, forte, fortissimonun yarattığı sübjektif etkinin son 20 yıl içinde giderek daha büyük ses yoğunluğunu gerektirdiğini belirtiyor. Fransız bilimci, teknik olarak ölçüldüğünde bugünün piyanosunun geçmişin fortesiyle aynı değerde olduğunu söylüyor. Polis sirenleri de insan kulağının zamanla daha duyarsız olduğunu gösteriyor. Amerika'daki büyük kentlerde polis otolarının sirenleri 1912 yılında 88 desibelken, bugün ancak 120 desibelle seslerini duyurabiliyorlar. Böyle devam ederse bir gün caddelerde hava saldırılarında kullanılan uyan sirenleriyle dolaşmalarından korkuluyor. Fonksiyonel müzikten tek kâr edebilen kesim bu tür müziğin üreticileri herhalde. New Yorktaki "Muzak" şirketi de bunların başında geliyor. Çeşitli Avrupa ülkelerinde şube açan Muzak'ta eserlerin seçimi, sınıflanması, yorumlanması psikologlar ve araştırmacılardan oluşan komitenin önerileriyle yapılıyor. Fonksiyonel müziğin en önemli özelliği hem ritm hem de sözleriyle dinleyenleri yormaması, kolay anlaşılır olması. lsviçreli bir radyo müdürü bu tür müzikte ne fazla tiz, ne de fazla bas seslerin bulunmaması gerektiğine dikkat çekiyor. Muzak şirketi, çalışmalarında her türlü olasılığı göz önünde bulunduruyor, hatta bir nükleer savaşı bile. Şirket sahip olduğu elektrik jeneratörleri aracılığıyla atom bombalanndan sonra da ayakta kalabilenlere müzik yayını yapacak. Hamburg Müzik Yüksekokulu Başkanı Rauhe, video devriminin müziğin yarattığı tehlikenin boyutlarını daha da büyüttüğünü belirterek insanların konser fılmleriyle uzun süre haşır neşir olmaları halinde "müzikli cahillik" doğacagını ileri sürüyor. Çin Başbakanı Çeşme'de İZMİR, (a. a.) Çin Halk Cumhuriyeti Başbakanı Zao Ziyang, tzmir'in çeşme ilçesini gezdi. Başbakan Turgut özal'ın resmi konuğu olarak Türkiye'ye gelen Çin Halk Cumhuriyeti Başbakanı Zao Ziyang, Ankara ve hlanbuVdan sonra geldiği Çeşme 'de denize girdi ve çevreyi gezdi. Sıkı güvenlik Önlemleri altında Çeşme çarşısını gezen Çin Halk Cumhuriyeti Başbakanı Zao Ziyang'ın armağanları kabul etmediği görüldü. Sahle dolar VAN (a.a.) Van'da yaklasık 12 milyon liralık sahtt Amerikan Doları ele geçirildi. Olayla ilgili dört kışı gözaltma alındı. Bir ihbarı değerlendiren Van mali şube ekiplerince, Cevdet Paşa Mahallesinde Hacı Bayer adlı kişinin evine yapılan baskmda 160 adet yüzlük sahte Amerikan Doları bulundu. Hacı Bayer, yapılan sorgulamasmda, dolarları kendisine Kilisli Mustafa Marangoz'un verdiğini söyledi. Bu kişinin de yakalanmasından sonra soruşturmayı derinleştiren polis, olayla ilgisi görülen Sabahattin Urun ve Mehmet Sabri'yi Van 'da yakaladı. Amerikan uzay laboratuvarı HASHINGTON, (a.a.) NASA'ya ait bir uzay laboratuvarmın altı yıl sonra dünyaya dtişeceği öne sürüldü. 1984'te uzay mekiği Challenger'ın yörüngeye oturttuğu "Uzun Süreli Keşif tstasyonu"nun (LDEF), görevini tamamladıktan sonra dünyaya geri getirilmediği için, gittikçe yükseklik kaybettiği açıklandı. Amerikan Uzay Dairesi'nin, Uzay Teknolojisi Bürosu Başkanı Raymond Colladay, LDEF'nin 1991'de yerden 186 kilometre yüksekte bir yörüngeye ineceğinı, dengesini kaybederek bir süre sonra düşeceğini söyledi. BMden PTVye ANKARA, (ANKA) Birleşmiş Milletler, kalkmma programı eğitirn hizmetlerinde kullanılmak üzere PTT'ye 300 bin dolarlık yardımda bulunacak. Bırleşmiş Milletler kalkmma programı ile Türkiye arasında imzalanan ve Bakanlar Kurulu'nca onaylanarak Resmi Gazete'de yayımlanan anlaşmada, Türkiye'de halen 100 kişiye düşen telefon sayısının 3.5 oldu£w ve bu sayının 12.5'e çtkarılması için on yıllık bırplan yapıldığı belirtildi. Bu artışın sağlanabilmesi için PTT personelinin eğitilmesi gerektıği vurgulanan anlaşmada, Birleşmiş Milletler'in aynı amaçla PTT'ye daha önce de 1 milyon 171 milyon dolarlık yardım yaptığı kaydedildi. Ingiltere'de düğüngünü RAGIP DURAN LONDRA "Kraliyel ailesinin mutlulugu bizim mutlulugumuzdur" ilkesini yürekten benimseyen Büyük Britanya'nın kulları.lahıııı 4. vânsı Prtns Andrew ile popUler Prenses Sarah Fergusson'un dUğUnünU bugün ulusça kutluyor. Ancak bu arada, muhafazakâr Başbakan Margaret Tbatcher'ın GUney Afrika'daki ırkçı rejime karşı yaptırım uygulamama konusundaki ısrarı ve bu tutumun lngiliz Uluslar Topluluğu içinde yarattığı huzursuzluk nedenıyle Kraliçe 2. Elizabeth ile Başbakan Thalcher arasında anlaşmazlık başgösterdigi ileri sürülüyor. 'Sunday Times'ın Buckingham Sarayı'mn bir yetkilisine dayanarak verdiği haber, Kraliçe'nin sözcüsü tarafmdan tekzıp edilmesine rağmen, Avam Kamarası'nda Muhafazakâr Partili çok sayıda milletvekili, 'Saraydaki kaynagın' cezalandınlmasını talep etti. Kraliçe'nin, Thatcherın tavizsiz tutumunu benimsemediği belirtilirken, lngiliz Uluslar Topluiuğu'nun birliğinin. hatta varlığının tehlikeye düştüğü gözleniyor. Kraliçe bugün ortanca oğlunun dUgUnUne kalıldıklan sonra yarın Edinbourgh'da başlayacak olan tngiliz Uluslar Topluluğu geleneksel oyunlarırun açılış törenine katılacak. DUn sabaha kadar, topluluk Uyesi 49 Ulkeden 31'inin oyunları boykot ettiği açıklanmıştı. Bu arada, oyunların organizasyon komitesı başkanı, tşçı Partili basın imparatoru Robert Maxwell, "1 hatıher'ıı kıırşı bir şeykr yapmak istiyorsanu bunun yeri Edinbourgh oyunİan degildir" diyerek boykot hareketıne karşı çıkmış, "Spor ile politikayı birbirine kangtırmamak gercktiglnl" söylemişti. "Maxwell, boykotçu Ulke sayısının 31'i bulmasından sonra yaptığı açıklamada ise, "2 milyon slerlln açığımız var. Bunun faturasını boykotçu lilkdertve Başbakan Thatcher'a göndereceglm" dedi. Londra'nın merkezindeki Westminster Katedrali ile Buckingham Sarayı arasında olağanüstu güvenlik önlemleri alınırken, düğünün aynntılı programı açıklandı. Dakikalar ve saniyelerle saptanan program uyarınca, kraliyet ailesinin Uyeleri, teker teker saraydan altın kaplamalı at arabalarıyla ayrılıp katedrale varacaklar. 11.36'da dini nikâh töreni başlayacak. Bu arada, nikâha çağrılanlar arasında Prens Andrew'un eski kız arkadaşlarından porno film yıldızı Koo Stark, ÜrdUn Kralı Hüseyln, pop müzik sanatçıları Phil Collins ve FJlon John da bulunuyor. Çağrılması olası olarak görülen, ancak daveüye almayan unluler arasında ise Bob Geldof ve Aga Han'ın isimleri dikkat çekiyor. Duğünün en ilginç davetlisi ise Prenses Andrew adım alacak olan Fcrgie'njn annesinin ikinci kocası Arjantinlı subaykazanova Hector Barrantct. Prens Andrew'un 1982'deki Falkland savaşında yer aJması. Barrantes'ın vaıhğına özel bir öncm katıyor. DUğünün bir başka ilginç konuğu da UnlU otomobil yarışçısı Nlkl Lauda'nın menajeri 47 yaşındaki Paddy Mcnally. Faddy, törene, Fcrgie'nin eski arkadaşı sıfatıyla katılıyor. Bu arada 7 katlı düğün pastasının, iki adet yapıldığı, herhangi bir kazaya karşı gerekli tüm önlemlerin alındığı bildirildi. AndrewSarah çifti düğünden sonra, perşembe gUnU Kraliyet ailesinin yatı 'Brittania' ile balayına gidecek. Istikamet ise hâlâ meçhul... Hatayhn kurtuluşu ANTAKYA, (a.a.) Hatay'ın düşman işgalınden kurtuluşu ve anavatana katılışmm 47. yıldönümü bugün düzenlenecek törenlerle kutlanacak. Kutlama törenlerinin ilki saat 07.00'de Atatürk Anıtına çeienk konulmasıyla başlayacak. lstiklal Marşı eşliğinde göndere bayrak çekilmesinden sonra topluca Şehitlik ziyaret edilecek ve tören mangası tarafmdan saygı atışı yapılacak. Belediye başkanı, il genel meclisi ve belediye encümen üyelerinin Türk Silahlı Kuvvetleri'ne şükran ziyaretinı, Belediye Başkanı Mahmut Alpagot'un günün anlam ve önemini belirten konuşması izleyecek. Gece defener alayı düzenlenecek. \eremli çocuklar zor durumda Beykoz'daki SSYB Çocuk Göğüs Hastalıklan Hastanesi'nde hafta sonları ve mesai saatleri bitiminde nöbete kalacak dokıor bulunmuyor. Yatarak tedavi gören 100 kadar çocuk hemşirelerin eline kalıyor. Sahle reçete ANKARA, (Cumhuriyet Bürosu) fstanbul'un Cerrahpaşa 71/7 Fakültesi civarmdaki bazı eczanelerin sahte reçete düzenledıklerinin saptandığı açıklandı. Maliye Bakanlığı tarafmdan yapılan açıklamada, tstanbul bölge müfettişliğinin denetimleri sonucunda Istanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi çevresindeki bazı eczanelerin sahte reçeteler düzenleyerek bunları Emekli Sandığı'na fatura ettirdikleri ve sandığa zarar amacı güttüklerinin belirlendiği bildirildi. Açıklamada, yapılan görüşmeler sonucunda tespıt edilen sahte reçetelerin tslanbul Emniyet Müdürlüğü Kriminoloji Servisi'ne de onaylattırıldığı kaydedildi. AStYE UVSÂL Yaklasık 100 tüberkülozlu çocuğun yatarak tedavi gördüğü SSYB Beykoz Çocuk Göğüs Hastalıkları Haslanesı, cumartesı ve pazar günlerı ile iş günleri mesai saatleri dışında doktor ycrine nöbete kalan tek hemşıre ile idare ediliyoı. Nöbetçi hemşire rahatsızlanan çocukları muayene ediyor, ilaç veriyor, ışin içinden çıkamadığında da durumu ağırlaşan çocuğu bir başka hastancye sevk ediyor. Ancak sevk kâğıdı vereınedığınden bazen öteki hastanelerin doklorlarının "aksiligi" tutup "Bir hastanenin nöbetçi dokloru da olmazmıymış?" diyerek hasta çocuğu muayene dahi etmeden geri gönderiyor. Padişahların av köşkü olarak kullanması için yaptırılan ve çevresındc daha çok "Saray Haslanesi" olarak bilinen Beyko/ ; daki 150 yataklı Çocuk Hastanesi'nin "normal" bir hastane mı, yoksa "Çocuk bakım yuvası" mı olduğu belirsiz. Hastane ilgililerinden ve hasta yakınlarından edınılen bılgıyc göre, bir süre önce aynı zamanda başhekim olan bir çocuk doktoru ile bir ıç hastalıklan u/manına sahıp olan "hastane", iç hastalıklan doktoru Vedat Özaydın'ın Tepeüstü Hastanesi'ne gorevlendırilmesiyle Başhekim Dr. Süheyla (îulyağcı ile idare edilmeye başlıyoı. Daha sonra Dr. Gulyagcı'nın yıl HASTA ÇOCUK llastanenin koğu$unda tüberkülozlu bir çocuk refakutçısı ile. Hastanenin sanslı çocuklarından. Hiç olmazsa akşam refakatçısı yardımına kosuyor. Diğerleri ise çaresiz. Ağlamalarına karşılık verecek bir hemsire bulabilirlerse ne mutlu onlara. lık izne çıkmasıyla hastane hem doktorsuz, hem de başhekimsiz kalıyor. Yerine Beykoz Dcvlct Hastanesi'nde kadrolu gencl cerrah Dr. Ateş Ulusoy vekâlcten görevlendiriliyor. Böylece genel cerrah Ulusoy, hem söz konusu tüberküloz çocuk hastanesinin başhekimı hem de tek doktoıu oluyor. Bu arada', Beykoz Devlet Hastanesi'nde bıraktığı hastalanyla arada da bir olsa ılgılcnmek durumunda kalıyor. Konuyla ilgili olarak bilgisine başvurduğumuz Ulusoy, düzenli ilaç tedavisi yapamayacak ailclerin çocuklarını gözctim altında tuttuklarmı, başlarında sürekli doktora gcrek olmadığını belirterek, devlet ınemuru olduğundan konuşamayacağını söylüyor. Ancak gerek Gülyagcı'nın, gereksc lllusoy'un döneminde cumartesi ve pazar gunleri ile ış günlerinin mesai saali dışındaki saatlerinde, diğer bir deyişle günün üçte ikilik dilııninde durum değışmıyor. Bu saatlerde yaklasık 100 çocuğun bakımından, gerektiğinde muayene ve tedavisınden nöbete kalan tek hemşire sorumlu oluyor. Muharrem Kalıraman adlı bir baba geçen pazar günü tüberkülo/daıı yatarak tedavi gören 4.5 yasındaki kızı Derya'yı ziyaret için Beykoz Çocuk Hastanesi'ne gidiyor. Bir kuruluşta şoför olarak çalışan Kahraman, ziyarctı ile ilgili olarak şunları söylüyor: "Çocuk pek iyi degildi. Baktıın ateşi yıikselmiş urtada ne doktor ne de ambulans var. Hemşire hanıınla Beykoz üevlet Hastanesi'ne lelefon etlik. Kendi olanaklarımla hastaneye gotürdum. Havale kâftıdı olmadıgından benden bin IIra muayene parası aldılar. Reçetesini aldım, çocuğu kendi olanaklarımla tekrar haslanesine getlrdim. O gece saal 10.30'da komşuya telefon geldi. Kızımı çocuk haslanesinden SSK Göztepe Hastanesi'ne kaldırmışlar. Telaşlanıp hastaneye giltim. Gu/upe Hustanesi'deki doklor 'Sevk kâgıdı gerekli. Ben bir başka hastanenin hastasına sevk kâgıdı olmadan bakmaın. Bir hastanenin nöbelçi dokloru olmaz mıymış hiç' diyerek çocuga bakmadı ve Derya'yı kendi olanaklarımla yeniden hastanesine götıirdum." Benzer durumlar olduğunda ne yapııklan sorulan Beykoz Çocuk Hastanesi heınşiıeleri "Öteki hastanelere sevk ediyoruz. Tedavi edilip geri geliyorlar" yanıtını veriyorlar. Hasta yakınlarırun yakınmaları salt doktorsuzluktan değil. Görüşülen hasta yakınları özetle şunları söylüyorlar: "Sabahlan kahvaltı diye kokmuş yumurtalar ile bir iki zeytin veriyorlar. Yemek diye habire lavuk, pilav, palales. Akşam saat 17.0018.00'de yemek vcriliyor. Çocuklar saat 21.0022.00 oldu mu acıkıyorlar. Refakatçisi olmayanlar aglamaya. haslahakıcı, hemşirenin peşinden yiyecek diye dolanınaya başhyor. Hastane başhekimi akşamlan çocuklara sürekli sıit verildiğini sanıyor. Oysa düzenli süt verilmiyor." Yellenen çobandan yeni vaka BİGA, (Cumhuriyet) Çanakkale 'nın Kozçeşme kasabası beledıyesi tarafmdan, bir süre önce şehrin meydanında kasten yellendiğı gerekçesiyle dava edilen ve bir gün hapis cezasma çarptınlan çoban Ahmet Yuksel, bu kez bir kadına iurkmtılık etmek suçuyla tutuklandı. Bıga Nöbetçi Sulh Ceza Mahkemesi 'nde yapılan duruşmada, Zeynep Yalçın udındakı kadına tarlada tecavüz etmek isteyen Çoban Ahmet tutuklandı ve cezaevine gönderildi. KâinatgüzeU Venezüetta'dan öncekigün yapılan Kâinat Güzelliği Yarışmasım 22 yaşındaki Venezuella güzelı Barbara Palacios kazandı. Palaclos sonucun açıklanmasmdan sonra, "Bu benim her zaman gerçekiesmesini istediğim rüyamdı'' dedi. Palacios 1.72 boyunda ve 55 kilo ağırlığında. Yanşmada ABD güzelt Christy Tchtner ikinci, Kolombiya güzeli Monica Urbina üçuncü oldu. Kâinat güzelliğini kazanan Palacios, bu unvanı elde eden üçuncü Venezüellalı. Palacios 'a 10 bin dolar ödul ve 240 bin dolar değerinde armağanlar verilecek. (Fotoğraf: AP)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle