15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER dan geliyor. Bidayet Mahkeınesi (Asliye Hukıık Mahkemesi) başkanı iken, 1899'da Yemen'e sürülür, aydın ve ileri düşünceli olduğu için. II. Me^rutiyettcn sonra Istanbul'a döner ve Şurayı Devlet Tazminat Dairesi'nin başına getirilir. Gazetelerde yazılar yazar, Ahmet Mithat, Abdülhak Hamit ve Namık Kemal'in edebiyat anlayışına karşı çıkar. Bu yüzden de, Sirkeci'de Ahmet Mithat Efendi'den bir güzel meydan dayağı yer. işte bu Sait Bey, "Intihabı Memurin Komisyonu'nun (Memur Seçme Komisyonu'nun) başına getirilir. Komisyondan istenen, hatır gönül saymadan memur seçmektir. Ne var ki, bu seçim için bir kural gösterilmemiş. Yapılacak şey, olsa olsa, baştaki yüksek görevlileri örnek alnıaktır. Sait Bey, padişaha (Sultan Reşat) sunduğu bu "mazbala layıhasf'nda çok kötümser görünüyor. Şöyle ki, ona göre "bizim devlet işlerine dışarıdan bakılınca bir sürü haydutun halkı soymaktan ve izac etmekte bulunmasından başka bir devlet meselesi görülmüyor." İşte Memur Seçme Komisyonu da bu duruma bir çare bulmak için kurulmuştur. Yazara göre "Memurlar için, her şeyden önce aranacak maddeler, yetenek ve güvenliktir. Ne var ki, komisyon sadece küçük memurları seçmekle yükümlüdür. Oysa halk, küçük mcmurdan çok, büyük memurlardan nefret etmektedir. Küçük memur seçiminde büyükleri örnek alırsak, diyor Sait Bey, hepsi de halkın nefreti ile karşılanır. Komisyon,^urayıDevlette kurulan Dairei Mülkiye'de bile örnek alınmaya değer kimseye rastlamamıştı. Yazar bu savını somuta bağlamak için, Şurayı Devlet Başkanı Sait Paşa'yı ele alıyor ve onun için şunları söylüyor: "Bu zat halis cbullaklaka unvanına layık olup, eline bir tef verilerek akşama kadar şakşakazenlik etmek hizmeti için yaradılmış bir insandır... Yalrıız lakIaka görevi ile yükümlü olması ve hiçbir ciddi iş yapmamayı seçen bir adamı memur seçiminde nasıl örnek alabiliriz?" • * • Büyük memurların sorumsuzluğu konusunu, aynı dönemin bir başka yazarı da dile getiriyor. Bu yazar Mizancı Murat Beydir. Meskenet Mazcrel leşkil Rder mi? adlı kitabında, biraz aşırıya kaçarak şöyle diyor kısaca: "Alî ve Fuat Paşalara varıncaya kadar bilcümle rical (devletin ileri gelenleri) devletin geleeekteki selametini düşünmekten ziyade, kendi zamanlarını şöylece idare etmeye çabalamaktadırlar." • • • Kısacası, Sait Bey, bu küçücük yapıtında, balık baştan kokar sözünü dile getirmek istiyor ve yapılması gerekli en önemli işin kodamanları gıyaplannda sınava çekmek olduğunu ileri surüyor. Teşhiri Izmihlâl yazan, yapıtın sonuna uyaklı yergiler ve taşlamalar koymuş. Buniardan birkaçı şöyle: Daireler dairei irtikap ' Talibi mansıp geziyor bap bap Boğdu bizi tavsiyei intisap Ver bize ey asafı zişan cevap Böyle mi memur edelim intihap * Hep küberamn emeli sim üzer Her işe memur olanın kârı şer Zulüm ve laaddi yeter artık yeter • Yu'z adete vardı müşir ve vezir Rütbei balâ dahi kat kat kesir Riitbei ulâ ise itten vefir * Zam ne demek eğer para yok ise Borç ödenir eğer akçcı çok ise Bin açı var eğer birisi tok ise Ey vükelâ mayiine hoş habab Böyle mı memur edelim intihap 13 TEMMUZ 1986 De v let lerin Çöküşü Üzerine Söyleşi >A VEDAT GUNYOL Bir devlet, küçük büyük yoneticilerinin dar kafalılığından, uzağı görmeyişlerinden, büyük ölçüde, kişisel çıkar batağına saplanıp kalmalanndan çöker. Genellikle Osmanlı tmparatorluğunda olduğu gibi. Devlet deyince, çoğu kez, insan soyut, ele avuca sığmaz, dokunulmaz yüce bir varlık gelir akla. Oysa, devlet aslında, yöneticilere bağlı, onlarla var olan, var olduğu sanılan, öyle bellenen bir kurumdur, rengi, huyu suyu, kamu gücünü ellerinde tutan (seçimle, çoğu kez seçimsiz, punduna getirip başa geçen) ön ve art niyetleri doğrultusunda, milyonlarca insana kader biçen bir avuç insanın ya da insancığın buyruğunda bir kurum. • • • Bu açıdan Osmanlı tmparatorluğunun çöküşünü düşünürsek, dikkatimizi, ister istemez, padişahı, sarayı, saray uşaklarını, çanak yalayıcılannı, iyisi kötüsüyle beyleri, ağaları, şeyhleri ve bir sürü destekleyiciyi göz önüne almamız gerek. Bir imparatorluk, sınırlarını genişlettiği ölçüde güçsüz düşer. Birbirine düşman toplulukları, bir tek egemen güç altında tutmak isteği ne Roma'ya ne de Osmanlı tmparatorluğuna yaramıştır, bundan sonra ABD ve SSCB'ye de yaramayacağı gibi! Dünyayı ele geçirme yarışında her iki sömürgen imparatorluk da, gelmiş geçmiş imparatorlukların yazgısını paylaşacaklardır. Bunda kuşkunuz olmasın. ABD ve SSCB kendi içlerinde, türlü ırksal ve bölgesel topluluklara özerklik tanıyarak bir bütünlük sağlıyorlarsa da, kendi dışlarında, yani uluslararasında, savunma kaygısıyla, az gelişmiş ülkeleri egemcnlikleri altına alarak emperyalist amaçlara yönelmektedirler. Osmanlı Imparatorluğu için nedir geçerli olan? Bu imparatorluk kendi içinde de bütünlük sağlayamamıştı. Nitekim, Yunan ve Bulgar ayaklanmalarını önleyememiş, Trablus'u, Cezayir'i, özellikle de Mısır'ı kaybeımişti. Peki, niye çöktü bu imparatorluk, 500 yıllık bir egemenlikten sonra? Ekonomi ve çağdaşlaşma dışındaki nedenleri sıralıyorum: Bir kez, din ayrılığı vardı ortada. Sonra ırk sorunu. Anadolu, öz evlat Anadolu hep harcanmıştı. Neden? Kimin yüzünden? Dış kökenli padişah analarının etkisi yok muydu bunda? Türk topluluğu, yalnız savaşiarda kanı canı harcanan, vergi ve haraç deposu bir küme değil miydi? * • * Bırakalım bunları da, çok önemli bir çöküş nedenine değinelim. Elıındc Teşhiri tzmihlâl (Yokoluşun Sergilenmesi), 30 sayfalık bir kitapçık var. Yazarı, Kemal Paşazadc Sait Bey, bir başka adıyla Lastik Sait. Yaz kış ayakkabısının üstüne kauçuk potin giyermiş. Lastikliği bura PENCERE "Balkanlar'daki Füzelerimiz" Hizmetçinin başı hiç ağrımaz; hannm sık sık başagrısına yakalanır, yatağa düşer, Zavallı hizmetçi ne yapacağını şaşırır; hanımın şakaklarını kolonya ile uğuşturur; çevresinde pervane gibi döner; ilaç bulmak için koşturur Hizmetçi hiç âşık olmaz, hanım âşık olur; ama hizmetçinin yüreğı tıp tıp eder. Uşak hiç parasız kalmaz, âşık olmaz. Bey parasız kaldığında uşak bozulur; bey âşık olduğunda uşak telaşlanır. Uşak beyin dertleriyle sarmaş dolaştır Bey uşağın ozel yaşamı olduğunu bile düşünemez. insanlık 20'ncı yüzyıla dek böyle yaşadı. Edebiyatta roman kahramanları çoğunlukla beylerdir, hanımlardır, prenslerdir, prenseslerdir. Resim sanatının tarih galerisinde dolaştığm zaman hep soyluların, kralların, kontların, düklerin, düşeslerin, konteslerin portrelerıni görürsün. Ne demiş atalarımız: Zenginin malı züğürdün çenesini yorar. Doğrudur. • Bizim televizyonda hep zengin Amerika'nın dertleriyle haşır neşir oluyoruz. Gangsterleri, kovboyları, şerifleri, polisleri, işadamları, politikacılanyla Amerikan serüvenlerini izliyoruz. Televizyonumuz yeni çıkan tam otomatik çamaşır makineleri gibidir; düğmeye bas, karşısına geç otur, beynini yıkasın: Bir sağa, bir sola, bir sağa, bir sola... Değil mi? . Hayır: , Hep sağa, hep sağa... Şu günlerde televizyonda "Kennedy" dizisi yayımlanıyor. Göz ucuyla izliyorum: 1960'ların ilk yarısı, siyahbeyaz sorunu, demir çelık piyasası ve Küba bunalımı... 1962'de Sovyetler Küba'ya füze yerleştiriyorlar; Amerika'nın aklı başından gidiyor: Burnunuzun dibine füze yerleştiriyorlar, bu girişim özgürlüğü, insanlığı, demokrasiyi tehdit demektir Batı yarım küresine füze yerleştirilemez. Füze nereye yerleştirilir? Doğu yarım küresine... ' Sözgelimi Türkiye'ye. "'•Amerikan mantığıyla düşünmeye öylesine alıştırılmışız ki, bu yaklaşımı yadırgamıyoruz; nükleer savaşın ilk hedefi, ileri karakolu olmayı doğal sayıyoruz. • 1960'ların ilk yarışında Küba bunalımını biz nasıl yaşadık? O dönemde Turkiye'de Amerikan Jüpiter füzelerı vardı. Sovyetler de Küba'ya füze yerleştirince savaş rüzgârları esmeye başladı. Bızım toplumun dünyadan haberi yoktu. Bir kıvılcım Türkiye'yi nükleer savaşın ilk cehennemine çevirecek ve nüfusumuzun çoğunluğu yok olup gidecekmiş; umurumuzda mı!.. Amerika'nm hınk deyicisi rolünü üstleniverdik, kraldan çok kralcılık yaparak .. Sonuç ne oldu? Kimine göre: Kennedy bastırınca, Sovyetler yelkenleri suya indirdi, Küba'daki füzeleri geri çekti. Kimine göre: Kruçef kurnaz tilkiydi. Füze manevrasıyla hem Kastro1 nun geleceğini güvenceye aldı, Vaşington Küba'yı istila etmeyeceğine söz verdi; hem Türkıye'dekı Jüpiter füzelerini söktürdü. Özetle: Türkiye'nin sırtından bir pazarlık yapıldı; Ankara byna seyırci kald.. , Vfı^M% s* n;, • TV'deki "Kennedy" dızısmde eski ABD Cumhurbaşkanı, ikide bırde yınelıyor: Balkanlardaki füzelerimiz.. Balkanlardaki füzelerimiz.. Balkanlardaki füzelerimiz... Hangi Balkanlar'daki füzeler? Düpedüz Türkıye'deki füzeler... Türk halkını devlet televızyonundan aldatmaya kalkışanlar, hiç utanmıyorlar mı? EVET/HAYIR OKTAY AKBAL OKURLARDAN İstanbul ValiliğVnin açıklaması Kadıköy Anadolu l.lsesl Müdürü'nün, eski öğretmen kadrosunu okuldan atmak için mücadele ettiği ve bunda da başarılı olduğu seklinde gazetenizin 2. sayfasmda 2.6.1986 tarihinde yaytmlanan ve bir grup öğrenci velisi şikâyetini kapsayan bu haber hakkında valiliğimizce gerekli inceleme yaptmlmıstır. Olayın aslının aşağıdaki şekilde olduğu anlaşılmıştır: Kadıköy Anadolu Lisesi'nde, bazı öğretmenlerin aynı okul öğrencilerine özel ders verdiği, okul mudürlü'ğüne yazılı olarak ihbar edilmiştir. thbar üzerine gerekli sorusturma yapılmıştır. Sorusturma neticesine göre, dört öğretmenin ilçe dışına tayini yapılmıştır. Okul müdürünün şahsi bir mücadelesi söz konusu değildir. Bilgilertnizi saygılarımla rica ederim. NEVZAT AYAZ tstanbul Vatisi birtakım olaylarm kaynağı olabilecek ve geleceğlmizi karartabilecek gericiirticai davramşlar sürüp gitmektedir. Şöyle ki: Pazartesi günü Yalvaç'ın pazarıdır. O gün bütün köylü Yahaç'a alışverişe gelir. Ancak belediye hoparlöründen pazar duası yapılmadan altşveriş başlamaz. Pazar duası başlar başlamaz herkes kıpırdamadan duaya katılır. Bir belediye başkanı buna nasıl müsaade eder bilinmez. Sadece Yalvaç'ta değil. Isparta'nın bütün ilçelerinde sürmektedir. YALVAÇTAN BtR GRUP VATANDAŞ açarak vadesi sonunda çektiğim ferdi kredi yetmediğinden çeşitli kişilere de borçlanmak suretiyle ancak bir bodrum dairesi satın alabilmiştim. Aldığım bu kredinin 3.7 milyon lira tutan faiz ilavesiyle benim bodrum bana 7 milyon liraya mal oldu. Kredi veriliş tarihinden iki ay sonra faizsiz kredi yönetmeliği yürürlüğe girdi, ben ve benzerim kişilerin mağduriyeti başladı. Faizsiz krediden faydalanmak için belge istemeye gittiğim banka şubesi ilgilileri, isteğimi reddettiler. Yönetmelikte belirtilen sürenin çok üzerinde kıdemli bir devlet memuru olmama karşın iki ay önce ferdi kredi kullandığım için faizsiz kredi hakktmı kaybetmişim. Kullandığı kredi haricinde kimlere ne kadar daha borçlandığım hususu ise onlar için hiç önemli değildi. Konutsuz, hatta tek konutu olsa bile bankada hesap açan her vatandaşa tanınan bir haktan yararlanırken memuriyetim hiç söz konusu olmamış ve memur kredisi de kullanmamıştım. Normal vatandaş olarak kullandığım bu kredinin, 16 yıllık memuriyetimi inkâr ettireceğini bilebilseydim bodrum dairesini de almaz, 12 yıl daha kirada sürünebilirdim. Önce faizsiz krediden yararlanır, sonra da Toplu Konut Kredisi kullanıp, hem daha üstün nttelikli bir ev alır, hem de özel kişilere borçlanmazdım. Böylece 15 yıl boyunca aybaşları uykumu kaçıracak taksit yüküne değecek bir yuvanın sahibi olurdum. Ama devlet babamız bizi bu imkândan mahrum etti. Acaba söz konusu yönetmeliği hazırlayanlar ile Sayın Toplu Konut Idaresi Başkanı ve Sayın tmar Bakanımız hatta Sayın Başbakanımız bu konuda ne düşünmektedirler? Mağduriyetimizin önlenmesi ve adaletsizliğin düzeltilmesi hususunda bir açıklamalarım sabırsızhk ve heyecanla bekliyoruz. HAMZA FİDANC1 KAYSERİ Gazetede İkindiüstü Söyleşi... Oturmuş konuşuyoruz. Sıcak, çok sıcak. Yarın Sirmen, Bodrum'a gidecek, İlhan daha uzaklara, 1966'dan bu yana özlem çektiği yerlere... Hep böyle olmaz, bir türlü biraraya gelemeyiz. Sanırlar ki ben, İlhan, Ali sık sık birlikte olur, olayları korıuşur dertleşiriz! Önce zaman yok. Sonra da fırsat... Tam dalmışken söyleşiye, telefon çalar, birimizi ararlar. Derken biri çıkar gelir. Bir dost, bir tanıdık, ya da bir okur... Olsa olsa gazete dışında bir yerde, bir masa başında, iki kadeh içerken baş başa kalabiliriz yakın dostlarla... Aldım elime bir dergiyi, yelpazeleniyorum. Tam bu sırada İlhan "Bakın" dedi, "Oktay şimdi bu anı anlatır bir yazısında; böyle başlar, hava sıcaktı, bir serin yer arıyorduk, ilhan konuşuyordu diye, sonrası gider kendiliğinden..." Gülüştük. Niye olmasın dedim içimden. İşte güzel bir an. Dostluk anlarından biri. Sağlıklıyız üçümüz de. Hiç değilse şu anda, şu günde... Gerçi az önce bir dostun hastaneye kaldırıldığı haberi de gelmişti, üzülmüştük. İlhan 'Gün geçmiyor ki, bir arkadaşın hastalandığı haberini duymayalım' dedi, telefondaki konuşmasını bitirdikten sonra... Bir süre sustuk. O arkadaşı düşündüm; hastane odalarına, koğuşlarına dayanamıyorum Bu yüzden çok zorlanıyorum hastayı ziyarete gitmeye. İlhan, her zaman dostlarının sağlığıyla ilgilenen bir insandır. Kimin başı sıkışırsa yanındadır. Benim bu hastane korkum küçük yaşta babamı bir hastane odasında bırakıp, bir daha göremeyişimden mi, belki... Hasan Cemal, terasa atmış bir masa, gölgede çahşıyor. O da yakınıyor bu sıcakta yazı yazmanın zorluğundan. Kaçmak, bir yerlere kaçmak, bir deniz kıyısına, bir gölgeye, bir serinlige...Ama önce görev... Üstelik de bu yaz, siyasal açıdan çok sıcak geçecek. Ekim başında ara seçimler var. Daha bugünden bir heyecan, bir coşku, bir çekişme başladı. özal, işin içinden başarıyla çıkmak ya da başarılı görünmek için elinden geleni yapacağa benziyor. ilk işi TV'yi ve radyoyu muhalefetin elinden almak! Kendisi istediği gibi konuşacak, ama karşısındakiler susacak, buna da eşit koşullarda seçim yarışı denecek, Bay Özal da kendini başpehlivan ilan etmekten hiç mi hiç çekinmeyecek!.. İlhan Selçuk'un yeni kitabı "Görülmüştür"ü gördünüz mü? Yeni dediysem 2. baskısı elimdeki... Böyle bir yazar işte bizim ilhan, okurlarca çok sevilen, kitapları üst üste yeni baskılar yapan bir kişi. "Düşünüyorum Öyleyse Vurun" 11 baskı yaptı, dile kolay. Eskiden gazetede çıkan yazıları kitaplarda toplamanın gereksizliğini söylerdi. Niye? derdim. Kitaplaşabilecek yazılar vardır, her zaman okunabilecek yazılar, bir de belge değeri taşıyanlar. Bunları gazete koleksiyonlarında niye bırakmalı? Artık o da, arada bir bu yazıları kitaplaştırıyor. Gördüğü ilgi de, böyle yapmakla ne kadar yararlı bir davranışta bulunduğunun kanıtı... Ali Sirmen'in "On Ikiden On Ikiye Türkiye"s\n\n de yeni baskısı çıktı. Ardından da "Kelepçeli Yazılar"\... Samim Lütfü adıyla cezaevinde yazdıkları... Neredeyse Samim Lütfü, Ali Sirmen'i yaya bırakacaktı! Öyle tutuldu, sevildj. Ali hapisten çıkınca bazı okurlar Aman Samim Beyi de gazetede alıkoysanız, Sirmen kadar onu da sevdik' dediler. Sonra anladılar ki Ali ile Samim aynı kişi... "Kim bu Samim Lütfü? içimizden biri diyordum. Samim Lütfü içimizden biriydi. Düşünen, düşündüğünü yazmak isteyen, acı çeken, iyiye güzele özlem duyan biri." Kaç yıl geçti aradan? Çeyrek yüzyıldan çok... ilhan Selçukla dostluğumuz en küçük bir esintiye bile uğramadan sürdü geldi. Yaşlandık mı? Babıali'nin en kıdemli köşe yazarları mı olduk? Ben bu tür yazarlığın otuzuncu yılını bitirdim. O da en az yirmi beşinciyi... "Ama sabahın serinliğinde pencereyi açıp dışanya baktığında baharın geldiğini görürsün. Ağaçlar çiçeklenmiştir. Şaşıp kalırsın doğadan bunca uzak kaldığına. Sonra her bir ağacın değişik olduğunu anımsarsın, Adları neydi? diye düşünürsün, yanarsın cahilliğine. Hiçbirini tanımadan, güzelliklerine vurulursun. Evrensel çeşitliliğin gizemi, benliğinde dallanıp budaklanır, yüreğinde yansımalar yapar, kişiliğin, çevrendeki ağaçları bütün ayrıntılarıyla yansıtan duru bir suyun aynasına dönüşür" diye yazan İlhan Selçuk 'gizli' bir şair değilse nedir? İkindiüstü. Bir kıyıya gidelim diyoruz. Birkaç dost. Mehmed Kemal, 'Öğle Rakıları' der durur, ama ben ikindi rakılarından yanayım. "Buyurun içelim birer kadeh / Güzeldir öğle rakıları efendim / Unutulmaz / Bir kadından söz eder gibi/Utangaç gizli yasak" diye başlamış, "Öğle Rakıları" kitabına... Ama biz ikindi rakısı içeceğiz bu sıçağa, bu temmuza, Bay Özal'ın kurnazlıklarına karşın... Evet, İlhan'ın dediği oldu, 'Oktay şimdi bu andan bir yazı yaratır' demişti, yalancı çıkarmadım sevgili dostumu!.. Memıır oldıığumıız inkâr mı ediliyor? 16 yıllık memur olup halen bir devlet dairesinde çalışmaktayım. Toplu Konut Kredisi kullanmak için bankada alıcı payı hesabı OZEL MODA LISESI'NE ÖĞRETMEN ALINACAKTIR İngilizce eğitim yapan lisemiz öğretim kadrosu için: lngili/ce. tngili/ce matematik, ingilizce fizik vc deneyimli tarih oğretmenine ihtiyac duyulmaktadır. Yalvaç'ta irtica Yalvaç, Isparta iline bağlı 22 bin nüfuslu bir ilçedir. Bu şirin ilçede pek şirin olmayan ... BaşMirular için tel: 338 44 84 337 2ü 22 BİR DAMLA SUDA ÇARPILMAK İSTEMİYORSANIZ ELEKTRİĞE KALEPORSELEN' SİZ DOKUNMAYIN Turkiye'de ilk defa KALEPORSELEN yepyeni bir modelde nemli yer malzemeleri (Antigron) üretiyor. , • Elektrık iç tesısat yonetmelığıne uygundur. • Turk ve Dunya standardlannda uretılmıştır. • Nemli Yer Malzemeleri, bir kasa, kasa ıçıne yerleştırılmiş monoblok govde, kasa kapağı.mandal ve biri kapalı, biri açık giriş iki bzel contadan meydana gelmektedir. • Anahtar gbvdeleri monoblok düzende tasarlanmış, klemens vıdalan kaldınlarak montaj suresı \ azaltılmış ve tesisatçıya zaman ı'.^ | kazandınlmıştır. /Q*&(0[ .^^ bosfor turizm ISTANBULBARSELONA Bütün Avrupa şehirleriyle bağlantılı muntazam otobüs seferleri. İstanbul: Mele Caödesı No 18 TaksımTel 143 25 25 Ankara: Adpm Yavuz Sokak No 3/1 Kızılay Tel 34 47 40 iı Satış Bayileri Arıyoruz İlcii.şim \ a s ınlıiı ı n ı n A ı i c u i o l u ' d n m k s i ı l r S ı i l ı . ^ ı m \ p . ı p i H i i k s n l ı . ş o l i s i \ < % SiUı. 1 ? k . K İ ı o s u o l a n v r y a s.ıtı^ o l i s i v c s a i ı ş K a d ı o s ı ı <>kışuııal)ilc<ck kişi \ c k ı ı r u l ı ı ş l . ı ı . ı A ı ı k . ı ı . ı İ s u ı n h u l \<" İ/nıir (lışıiKİ.ıki İİICKIC \ a \ m s a l ı ; ? I).ı\ i l i k l c ı ı c ı il<< c k ı i ı . İ s t < k l i l c r i n ^•ı^ vî*'<,' < ' l c ı n ı n ı ı / I<>K<> ı . ı r ı h ı ı u k a d . ı ı l o i o A ı a l l ı o / * > r t . n ı i ^ l t ı i il<" \ a / ı l ı I >ı\ş\ u ı ul<ıı ı n ı h c k l i s o ı ı ı / . I I. P A İLETIŞIM PAZARLAMA K I < M İ I , l | t ' t ( , 1 < | t l ( M l*;.ll 1 | 1 1 , 1 1 1 \ , | T'.i < . l ü . l l l l ^ l l l K l . l l l l M l l | , | ,|> 1 7 | | Anne üniversite öğretim gorevlisi, baba elektronik muhendisi olan, Kalit'orniya'da oturan bir Turk aile 1.5 \c 3.5 ya>larında iki kı^lan için mesuliyet sahibı, coi.uk so\en \e cidden lngili^ee oğrennıek isteyen hanım aramakıadırlar. Ürmersite öğrenirni şart değil, teccih sebebidir. Ilgilenenlerin Ku<jadası Ataturk Bulvarı No: 82'deki yazlığımıza 1113 temmu/.da gelmeleri veya saat 1921 arası(6361) 1591 'e telefon etmeleri. AMERIKA İÇİN BAYAN BAKICI ARANIYOR Di:\ix viv c.i'Ms III'K YIK'DI VAK'. Dnsiluk \c <İA' ( K'İİM... İNGİLİZ LİSAN OKULLARI DANIŞMA MERKEZİ Ingılıere nın onde gelen 10 okulunun Turkçe broşurlerınden uçak rezervasyonuna kadar tum hızmetler I I.\ < IÜIK1 Irl:ııııiıiL<<) SiıkMol IwıikTİ\i>v t ; . '= > ŞERİFE BALTA (DURNA) MEHMET ALİ BALTA evlendiler. 12 TKMMLZ 1986 ESKİŞKHİR ile UeRKEZVEFASRIKA H,)«.iiı Ajrıü'Nc TOSelahö^ K'anöuî ! > « 5 ? 9 I İ I O 1: 5J90Î29 4798288 T P « I 28iKASETB r U. 1 ' T i t f t » KALEPORSELEN ISIANBULIRTIBAT 6UR0SU ANKARA BOLGE MUDURLUCU I2MIRIRIIBAIBUROSU Ocu"ius.ı Cıa lui^h bü^ No J K ı M Amtj.ifi,i' CJQ &t,.ı. hM^ Apl Nc 10 t lojjn Meydünı No 3AlsancaK Karakov • IslanDul SıW»/e Ankaıd Tel ?l 55 ?7 • 78 • 79 Tel 15S3S51 1553194 Te 2 9 3 6 " TeBllı |9 5 H 2 1 I 4 28 'e«a. ,9 41.211)05 AOANA IflTİBAI BUROSU 1 J'i.sıı | j s||ı| SAMSUN IRTIBAT BUROSU Ka/ımpaşa Cad Alerrdagı IJ Manı No 5 Ssmsun Tel 13 510 TeMlax |9 361) 20S 6? T Comal Berılter Bulvarı Kalaoglu Is Hanı Kal 3 No 7 8 Adana Tel 19 765 îakıla* ı9 711135 047 Yurt.Kur. depcvito makbu/unnı yitirdinı. Cieveısi/diı. NURAY KARAP1SAR
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle