16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 TEMMUZ 1986 CUMHURİYET/13 Melilla'dan Kopenhag'dan Ispanya'nın Cezayir'i NİLGÜN CERRAHOĞLU MELİLLA Melillalı Müslümanların lideri Ömer Dudu, kentin belediye sarayı önünde yapılan bir gösteride, "Burası bizim memleketimiz. Buradan ancak öliimüz çıkar" diye bağırıyordu. Az sonra kameralarını Hıristiyanlara çeviren İspanyol Televizyonu'na, Hıristiyan Melillahlar da benzeri açıklamalarda bulundular. Melilla'nın Müslüman nüfusu gibi Hıristiyanlar da "Sokaklarda kan akmak pahasına da olsa buradan çıkmayız" diyorlardı. Fas sahillerinde Ispanya'ya ait küçük bir kent olan Melilla'da lelerinde oturuyorlar ve Hıristiyanların yapmak istemediği işleri yapıyorlar. Her türlü sosyal haktan da mahrunı bulunan Arap Müslümanlar, çalışma şartlarında da sürekli sömürüye maruz kalıyorlar. Arapların ispanyol vatandaşlığı istemlerine kentin Hıristiyan nüfusu karşı çıkıyor. Hıristiyanlar, "Afrika'nın C'ebelilarık'ı" olarak görülen Melilla'da Müslüman l.spanyolların artmasını kendi varlıkları için bir tehdit olarak görüyorlar. Araplara İspanyol tabiyetinin tanınması, Fas'tan sızan Müslümanlarla "Müslüman Ispanyolların" giderek çoğalma olasılığını artırıyor. olarak adlandırıyorlar. Fas topraklarında küçük bir İspanyol adası gibi kalan bu kentteki genel hava, 50'li yıllar sonundaki Cezayir'i çağrıştırıyor. Hıristiyanlar doğma büyüıne Melillalı olmalarına rağmen, aynen, Fransızlann Cezayir'de yapmak zo runda kaldıkları gibi, Müslü manlar karşısında giderek üstün durumlarını yitirerek bu toprak parçasını bırakmak zorunda ka lacağa benziyorlar. Fas'ı yakından tanıyan İspanyol gözlemciler, bu gelişmelerin ardında kesinlikle Fas Kralı Hasan'ın stratejisinin yattığını ileı i sürüyorlar. Bu gözlemcilere göre Fas, Melilla'daki Müslüman nüfusu çoğaltarak ilerde, 15. yüzyılın sonunda Ispanya tarafından işgal edilen bu kent üzerinde hak iddia etmek istiyor. Her halükârda bu mini İspanyol kentinde artık tspanyol Hıristiyanlar ve Faslı Müslümanlar arasında barışçı bir ortak yaşam mümkün görünmüyor. İspanyol sosyalistlerinin ve Felipe Gonzalez'in tutumu, İspanyol vatandaşlığına hak kazanan Fas kökenli Müslümanlara bu vatandaşlığı tanımak olarak beliriyor. Fakat Müslümanlara yardım etmeye ve bu kesimin yaşanı şartlarını iyileştirmeye çalışan sosyalistler, bu çabalarının bedelini son seçimlerde burada sağ karşısında büyük bir hezimetc uğrayarak odemiş bulunuyorlar. Bundan 4 yıl önce sosyalistlere oy veren Melillalı Hıristiyanların, bu kez oylarını Fraga'nın sağcı ana muhalefet koalisyonu "Halkçı Birlik"e verdikleri görülüyor. Her halükârda Ispanya, hiçbir şekilde Ceuta ve Meliİla'yı Fas'a kaptırmaya hazır görünmüyor. özellikle ispanyol ordusu ve sağ, Melilla'nın Fas'a katılmasına yol açabilecek önşartların yaratılmasıııa şidclctle karşı çıkıyor. Danimarka'nın yaz kimsesizliğini gideren olguların başında, en ücra köşelere kadar yayılan festivaller gelir: Rock müzikten şiire, tam 70 festival. FERRUH YILMAZ KOPF.NIIAG Danimar ka'ya yaz geldi miydi yanlış anlaşılmasın yaz rnevsimini kastediyorum kimseyi bulamazsınız yerinde yurdunda. Herkes tatile bir yerlere gitmiştir. Ne var ki bu kimsesizliğin en yoğun olduğu tcmmuz ayında, BARYSHlVtKOV VI'. SVREYEV NureyevgibiSovyetler Birliği'nden Batı'ya geçen dünyaca ünlü Danimarka'nın en ücra köşelerine kadar yayılan festivaller, 2 baletten biri olan Baryshnikov (sağda) Beyaz Geceler filminde "Rusya'dan kaçış"ı oynuyor. binlerce kişiyi toplamaktan geri kalmaz. Kimbilir, belki de aradığınız kişiler bu festivallere gidiyorlardır. Elimdcki festival kataloğunda, bir yıl boyunca Danimarka'da düzenlenen festivalleri saydım: Rock müzikten şiir festivaline uzanan tam 70 festival düzenleniyor bu 5 milyon nüfuslu küçük ülkede. Bu sayıya, yaz ayyor. Oysa ikinci arada, üç üniSinemalarda bir süredir, Sovyet Kirov Balesi'nin lormalı polisin hayranlarının hü lanndaki yüzlerce açıkhava konünlü baleti Baryshnikov'un başrolünde plduğu seri dahil değil. cumundan korumaya çalıştığı 'Beyaz Geceler' adlı film gösteriliyor. Ünlü Festivallerin çoğu, taşradaki Baryshnikov'a doğru kararlı şirin kentlerin hemen dışındaki adımlarla yürüyen de yine bu balet, kötü bir rastlantı sonucu Sibirya'ya, park ya da yeşil alanlarda yapıikisi. Kolpakova bir an duruyor, kaçtığı ülkeye iniyor, ama yine Amerikan lır. En az ikiüç gün süren festibir şeyler söylemek ister gibi. becerisiyle kurtuluyor. vallerdeki grupları izleyebilmek Sonra vazgeçiyor. için, kolunuzun altında çadır ve Sovyetler 'in Kirov'u turesmi belgeleri yırtıp tuvaletten uyku tulumu, çünkü festival bora çıkarmaktaki kazançları ne? GÖNÜL DÖNMEZ aşağı atıyorsa da gizleyemiyor yunca uyku için birkaç kısıtlı saBir kere kendine dönüklüğün yakimliğini. Ve böyleec hiç planjaatin dışında zaman ayrılmamışrattığı artistik durgunluktan kurMONTRKAI, Sinemalarda madığı bir yaşam başlıyor. Üstır, bilet yerine kolunuza takılan tulmasına yardımcı oluyor. Ikinbir süredir 'Beyaz Cecelcr' oynutelik bir de Vietnam'da gönlü şeritle, etrafı tellcrle çevrili fescisi, iyi para getiriyor. Ve sonunyor. Sovyetler Birliği'ndcgördübulanıp Rusya'ya sığınan bir tival alanına girersiniz. Ondan cusu da Kfemlin'in kültürel ğü artistik baskıdan Kuzey Amezenci Aıuerikalıyı başına bela sonraki günler tamamen müzik, programlar aracılığıyla diplomarika'ya sığınan ünlü bir Sovyet ediyorlar. Böylelikle iki erkek dans, içki ve müptelası olanlar tik ilişkileri ilerletme çabalarına dansçısmın öyküsü. Bir tur döarasındaki dostluk ve kin çatışiçin haşhaşla dolu saatleri içeryardımcı oluyor. Oysa Krastin'nüşü ııçak arıza yapınca Sibirmalarının geldi gittisi rahatlıkla mektedir. Hava güneşliyse sıcakin dedediği gibi kültürel sorunya'a mecburi iniş oluyor. Kahiki saalinizi dolduruyor. Ve sotan, yağnıurluysa daha fazla ıslara çözüm yolu bulmak, politik raman rolündeki Baryshnikov, nunda kuşkusuz Amerikan beeelanmamak için üstünüzdekileri sorunları çözmekten daha kolay. bu kaıgaşalıkta üzcıindcki tiiın risiyle kurtuluş... çıkarır, "çılgınca" danseder, eğlenirsiniz. Işte Danimarka'nın en ünlü ve belki Avrupa'nın da en büyük rock festivali, geçen hafta sonunda, Kopenhag'ın yaklaşık 30 kilomctrc dışındaki Roskilde kentinde yapıldı. 3 gün 3 gece süren festivalde, Eric Clapton, Billy Cross, Klvis Costello gibi isimlerin yanı sıra, sayıları ellinin üzerinde bulunan grup, yağmura aldırmadan kendilerini dinleyen 46 bin kişiye mutlu saatler, ne saatleri, günler yaşattılar. Festivalin düzenlendiği alanın iki ayrı köşesine kurulan kocaman sahnelerin birinden ötekine koşmaktan dili sarkmış müzik, daha doğrusu festivalseverler, üç gccc boyunca bir kaç saatlik uykuyla yetinmek zorunda kaldılar. Festivalin mutluları sadece müzikseverler değildi. Festival düzenleyicileri de iki milyon kronluk kâr mutluluğunu ladıyorlardı. Üzellikle son iki gün boyunca şarıl şarıl yağan yağmur, festivaldeki müzikseverleri nc kadar etkilemediyse, festival düzenleyicilerini de o denli mutlu kılan etkenler arasındaydı. Düşünün bir kere, kızgın güneş altında her biri onlarca bira içmiş 46.000 kişinin idrar kokusunu. Yağmur, bu binlerce kişinin doğal ihtiyacını doğal bir şekilde doğaya katarken, festival düzenleyicilerinin elindeki limon kokulu binlerce litrelik dezenfeksiyon suyu da gelecek yılki festivale kaldı. Yazla gelen festivaller fas sahillerinde küçük bir kent olan Melilla'da Müslüman ve Hıristiyanlar arasındaki çatışma giderek sertleşiyor. Hıristiyanlar, en kötü işleri yaptırdıkları 'kimliksiz' Müslümanlar'ın ispanyol uyruğuna geçmesine ve nüfusça artmasına direnmeye çahşıyorlar. 'Müslüman tspanyollar'ın giderek çoğalması ve ilerde Meliİla'yı îspanya'dan koparacak bir plebisite başvurmaları, Hıristiyanlar'm korkulu rüyası. Müslümanlar ve Hıristiyanlar arasındaki çatışmalar giderek sertleşiyor. Kent merkeziyle sınır arasındaki uzaklığın 12 kilometreyi aşmadığı Meliİla'yı televizyonda, gazetelerde manşet yapan olay "ırkvılık." 47.000 Hıristiyan Ispanyolun yaşadığı bu kentte, Fas kökenli Müslüman Araplur azınlıkta kalıyorlar. Sayıları 27.000 olarak hesaplanan bu Müslüman Arapların sadece üç bin kişiye yakın küçük bir bölümü İspanyol tabiyetinde bulunuyor. Geriyc kalan Müslümanların lıiçbir ııyruğu olmadığı gibi, ellerinde herhangi bir resmi belge de bulunmuyor. Bu "sahipsiz" Araplar, kentin en yoksul mahalBu durumda, Müslüman Ispanyolların ilerde Meliİla'yı îspanya'dan ayıracak bir plebisit yapmalarına hemen hemen mutlak gözüyle bakılıyor. Böyle bir plebisitin gerçekleşmesi halinde ise, Melilla'nın gene Fas kıyısındaki diğer İspanyol kenti Septe ile birlikte, Fas'a katılmak istemesi, beklenen bir gelişme olarak ortaya çıkıyor. Işte şimdi İspanyol milliyetçileri Meliİla'yı giderek "Faslaşmak"tan korumak için sokak gösterileri yapıyorlar. Protesto gösterilerini yatıştırmaya çalışan güvenlik güçleri ile de sık sık çatışmaya giren tspanyol milliyetçileri, bu giiçleri "vatan haini" MontreaVden Beyaz Geceler... Yabancı gözüyle Tarihi pazar Bursa'da, 15. yüzyddan kalma ve restore edilmiş bir pazarda, insanlar 1400 yıllık geleneği sürdürerek ipekböceği kozası, ipek yumaklan satıyor. Bu insanlar her yıl mayıshaziran ayında köylerinden yola düşüp, ürünlerini buraya, bu "İpek pazarı"na getiriyorlar. Bu onlar için tekdüze yaşamı renklendirmenin de bir yolu. MAGDA KRANCE BURSA Türkiye'nin kuzeybatısında Marmara Denizi ile Uludağ arasında bir milyondan fazla nüfuslu tarihi Bursa kenti. Kentin merke/inde 15. yüzyıldan kalma ve restore edilmiş bir pazarda bugün de insanlar 1400 yıllık bir geleneği sürdürerek büyük hasır sepetlcre, plastik torbalara doldurulmıış ipekböceği kozası ya da ipek yumurtaları alıp satıyor. "Koza pazarı" olarak bilinen tarihi Koza Han'ın havası, çay ve kahvede "simit" denilen üstii susamlı halka biçimindc ortası delik bir tür ekmekten, taze soyulmuş salatalıktan yükselen rayihadan, bu sıcak haziran güııünde yünlü elbiselerin içinde ipek eğiren insanların ter kolularından olıışan, zengin bir aroma oluşturuyor. Bunlann karıları, kızları, küçük çocukları Koza Han'ın avlusunu çevreleyen binanın ikinci katında, ipeği, bitrniş ürün haliyle, yani ipekli kumaş olarak satıyorlar. Eıkek çocuklar Balılılar gibi giyinmiş, oysa kadınlarm ve genç kızların giyimi yerel özcllikleri yansıtıyor. Bildiğimiz etek yerine ayak bileklerine dek uzanan ucu lastikli, büzgülü "şalvar" dedikleri bir tür pantolon giyiyorlar, ama bu pantolonlar bol bir etek kadar gcniş, üzerlerinde ise yinc şalvarınkiler gibi çiçekli desenli buluzlar var. Boyun ve başları ise meraklı gözlerden (ve kameralardan) örlülerle korunuyor. Bu insanlar, Bursa'yı (Türkiye'nin 6. büyük kenti) çevreleyen köylerden geliyorlar. Her yıl nisan ayının sonlarında, 14460 köylü, kooperatiflerden ipekböceği kozası satın alıyorlar, evlerinde dııt yaprakları ile besliyorlar. Bir ay sonra ipekböcekleri değerli kozalarını örüyorlar. Köylüler de bu kozaları hemen pazara götürüyorlar. Haziranda ortalama 2 bin ton ürün elde ediyorlar. Eylül ayında pazara götürülen ikinci parti ise ancak 66 ton dolayında oluyor. 35 kilo ipek ipliğinden bir ailenin kazaneı 50 dolaı kadar. (35 bin lira). Türkiye ipekçiliğe İ.S. 550 yıllarında başlamış. Bizans İmparatoru Justinyen Çin'de yaşayan iki İranlıyı Konstantinopolis'e (şimdiki Istanbul) kaçak olarak ipekböceği getirmeye ikna elmiş. 8 yü/yıl sonra ise göçebe Türkler Bizanslıları Anadolu yaylalarından kovmuşlar; Bursa pazarını da 145l'de kurmuşlar. 1973'dc hükümet Bursa'daki Koza Han'ı restore etmiş. Oüniımüzde ülkenin toplanı ipek üretiminin yüzde 34'ü Bursa'da gerçekleştiriliyor. Türkiye'nin' ham ipek üretimi yılda 325 tonla, Çin'in yıllık 23 bin tonlıık üretimine oranla denizde bir damla gibi. Türkiye'nin ipekli dokuma sanayii de dünya ipek üretiminde yüzde binden daha az bir boya sahip. Ama bütün bu rakamlar sepetlerinde ipekböceği kozaları taşıyan, elleriyle, parmaklarıyla ipek eğiren insanlar için pek bir anlaın taşımıyor. Onlar için önemli olan, Bursa pazarına inmek; böylece kısa bir süre de olsa köyün tekdüze günlük yaşamıııdan kurtıılmuş oluyoılar. Yüzlerce yıldır atalarının oynadığı rolü oynuyorlar. Eski pazarda tarihi yaşam, tiyatro oynar gibi bir panayır havasında, alışveriş yapıyorlar. Bursa tpeh pazarmda kuza üreticileri... Paris'ten Burerfin sütunları SABETAY VAROL PARİS Fransa, tarihinin çok sayıda devrim ve karşı devrim dönemleri geçirnıesi yüzünden, düşünme ve yaratma özgürlüğü süreçleri sık sık kesintiye uğramakla birlikte, sanatçılarına tanıdığı sınırsız özgürlüklcriyle övünen bir ülkedir. r.lbettc, sanat ve düşiince akımlarının patlama dönemleri hemen hemen her zaman, belli toplumların, zerıginlik ve bolluk dönemlerinde doruğuna çıkınış, imparalorlukların yükselme ve kudrct yılları, düşüm.e ve sanai adamları için çckim merkezleri oluşmasına yardımcı olmuştur. Fransa'da da kültür ve sanatın ön plana çıkması güneş kral 14. Loııis'nin ihtişamlı ve gösterişli dönemine tesadüf eder. Ama bunun üzerine "aydınlanma çağı"nınyaratma özgürlüğü anlayışı eklenmeseydi, Paris iki yüz yıl boyunca sanatsal ve küllüıel yaratıcılığın simgesi haline gelemeyecekıi. ikinci Dünya Savaşı'ndan sonra Paris bu "ışık kcnt" imajını, başka bir merkez olan New York lehine yitirmeye başladı. Artık dünyanın en yetenekli sanatçılarmııı çekim ıııerkezi, eski kıtadan yeni kıtaya doğru kaymaya başlamıştı. Nazi Almanyası'nın baskısı altında olan Avrupa, ifadc özgürlüğü imıiyazını yilirirken, günümüz sanatlarıyla yapışık kardeş gibi olan para da Ozgürlük Anıtı'nın ülkesinde bulunur olmustu. Şu anda iktidaıdan uzaklaşmış bulunan sosyalist hükümet Fransa'nın kültür planında eski itibarını kazanınası için büyük çaba harcadı. Milterrand tarat'ından Kültür Bakanlığı'na atanan Jack l.ang geniş bir bütçcyle, ııeredeyse sınırsız bir özgürlük anlayışıyla sanatı vc sanatçıyı, yeteneklerini en iyi şekilde kullanması için teşvik etti. Bir yandan da bizzat cumhurbaşkanının gozelimi altında Paris için dev kultıırel projeler geliştirildi. Işte halen gelişme aşamasında olan bu projelerden bir kaçı: 15üyiik Lonvre projesi, dev bir kültür ve teknolojik sitesi olan Villcite Parkı, mctruk bir gar olan Oısay (iarı'nı müze haline getiınıe çalışmalurı, Bastille Meydanı'nda ikinci bir operu binası inşaau, Arap kültürünü taıııtmak için Arap Dünyası r.nstitisü binası, Paris'in baiı banliyösü Defense senıiinde ilelişiın ıııerkezi Merke/i devlet geleneği ola Fransa dışında hiçbir Batılı ülke niıı devlet eliyle bu kadar büyük projeleri ele alnıadığı söyleniyoı. Bu dev inşaatlar yanında daha küçük olmakla birlikte, fırtına koparan kültürel etkinlikler de yok değil. Bunlardan biri PalaisRoyal avlusuııda kurulan ve sanatçının adına ithaten "Buren Sütunları" adı verilen sütunlar. Danışia). Comedie I'rançoisc gıbı kurumların merkez olarak kullandığı PalaisRoyal, bağrında çeşilli döııenı ve stilleri laşıyan bir tarihi binalaı topluluğu. Eski Kültür Bakanı Lang ve Miıierrand bu anıisal yapının avlusuna çağdaş bir aıut yerleştiımesi için üniü sanatçı üaniel Buren'i seçnıişlerdi. Buren, çeşitli büyüklükıc siyahbeyaz çizgili sütunları kapsayan bir sütunlar lopluluğundan oluşan yapıhnı ortaya koy ma aşamasiıida iken, sağeğilimli Lc Hjıaro gazetesinin önayak olduğu büyük bir karşı kampanya 1974 yılında Sovyetler Birliği'nden Kanadn'yı ve dedikuduya göıe bir kadını alet ederek Amerika'ya kaçan Kirov Balesi'n den yetişme Baryshnikov. I.eningrad merkezli Kirov Balesi'nin 100 sanatçısı ise, 22 yıldır ilk kez geliyor Kuzey Amerika'ya. Oysa yokluğunda sanki ünü bir kez daha artmış gibi Kirov'un. Bunun bir nedeni de topluluğun bir masalı anımsatan geçmişi: Kirov'un Büyük Kalerina tarafından kurulduğunu söylüyorlar. 1977'den bu yana balenin artislik direktörlüğünü yapan Oleg Vinogradov'a göıe, önemli olan şu anda balenin Kuzey Amerika'da bulunuşu ve son 22 yıl içindeki gelişmcleri Amerikan seyircisine sunabilmesi. Oysa milletin bir gözü FBI ajanlaıında. Philadelphia gösterisinde kuliste tam dört gece, birisi aynalı gözlüklü, iki sivil polis dolaşıyor. Son akşam da 12 yıl önce Toronto'da vedalaştığı meslekdaşlarını sıradan bir koltuktan seyretnıeye gelen Baryshnikov'un dibindeler. Makarova da bir akşam önce gclmiş. Bu konuda Kirov'un tutumu bir bilmcce. Tiyatro direktörü Maxin Krastin, "Tiyalro hainleri" diyor Batıya kaçanlara. Baryshnikov'un eski.dans arkadaşı ve şimdi Kirov'un ismen "Prima Ballcrina"sı Irina Kolpakova ise, "Arlık aıılaşamıyoruz" di Kapıkule'de modernleşmeye rağmen hürokratik zaman kaybı sürüyor Stuttmrt'tan IstanbuVa Tatil yiyen giimrükler AHMET ARPAD STLTTGART tSTANBUL Alp dağlarının ardından yüksek güneşin ilk ışınlan bi/e, •'A\us1una')a h«> Kfldini/I" dedı Taııl ba>iadı Herkes gibi biz de anavaıan yolundayız! Yeııi gunün ilk saallerinde Stuttgan'tan yola çıktıgımız ıçîn, biraz sonra kahvaltı molası vcriyoruz. Bu güzel ulkenin güzel göllerinden Worther 'in kıyısında. Buralar kişiye güney Avrupa kıyı kasabalarını anımsatıyor, I \leri, insanları ve dükkânları ile. Gölünde sandallar, yelkenliler, yatlar, koıralar ve gezinti gemileri. Yüzenler dc var. Bir kıyı kahvesinde kahvaltımızı yaplıktan sonra kalkıp. hemen yola koyulmak z.orundayız. Bıra/ daha olursak, latilden vazgevip, bu gıi/el yorede kalmaya karar vermemiz hiç de zor olmayacak. Hele bizi bekleyen binlerce kilometreyi ve Yugoslavya iic Bulgaristan'ın yollarını düşününce! Ve biraz sonra da soluk renkli ılnifornıası ile Yugoslav sınır polısini karşımızda gOrüyoruz. Buıün sınırlardakı polısler gibi pasaportlarımızın saytalarını karışıırıp, damga vuran bu polis de hiç gulumsemiyor. Liyubliyana'yı geçtikten sonra Alrnan plakalı işçi olomobillerinin sayısı arııyor. Akşama doğru Belgrad'a girip de, oiKeden yer ayırttığımız IUristik fıyaılı otele kapağı amgımı/da mutluyuz. Bulgarıstan'ı da bir aılaiırsak, yarın akşam lstanbul'dayız! Niş'e uzanan yol, günün ilk saatlerinde henüz boş. Geeeyi otoparklarda geçirmiş insanlarımız uyanmış. ElyUz yıkayanlar, kahvaltı yapanlar görüyoruz. Niş'i geçip de sınıra yaklaştıkça, üzeri yük dolu otomobillerin sayısı artıyor. Biraz sonra trafiğin akışı yavaşlıyor, otomobiller duruyor. Ağır ağır ilerleyerek, iki saatıe Bulgar pasapon polisinin önünde durduğumuzda, dört kişinin çalıştığım görüyoruz. Buna da şükür, deyip ülkeye giriş yapıyoruz. İlk işimiz en yakın bankaya koşmak oluyor Maık verip leva alıyoruz. Yol boyunca gerekli. CocaCola içmek, sandviç yemek, tuvaiete gırmek ve de lıalik polisine ceza ödemek için. Ruçuk köylerden geçerken ağaç veya kulübe arkasına siper almış göreviiler gözümüze çarpıyor. Buralarda 40 km.'nin üzerineçıkmak yasak. Birkaç saat sonra yine kuyruktayız. Ülkeden çıkabilmck için. Gö/ümU/ Kapıkule'ııin kulesinde dalganan bayrağımızda. Saatler geçiyor. Sonunda bizim de sıramız geliyor. Pasaportlara damga vuruluyor. Çıkabiliriz. Olomobilimizle su dolu çukurun içinden geçip, anavatana kavuşuyoruz. Kavuşur kavuşmaz da, hemen bir kuyruktan ötekine koşmağa başlıyoruz. Polisti, pasaporttu, damgaydı, ıriptikti ve Duly Free'ydi derken, iki günün yorgunluğu tam biıkinliğc dönüşüyor. Otomobille son kuyruga da geçip, gümrük kontrölüne hazırlanıyoruz. Ancak önümüzdeki araçlar çok yavaş ilerliyor. Nedense bazıları çalışmıyor. Merak edip, yanlarına sokuluyoruz. Içlerinde başönülü kadınlarla çocuklar oturuyor . Direksiyonlarmda hiç kinıse yok Birkaç kişiyle birlikte itiyoruz. lam gumruğe yaklaştıgımızda, ba/[ insanlar koşakoşa geliyor. Araçları iıenler öfkeyle, nerede kaldıklarını soruyor. Nefes nefese gelenler de, triptik, giriş damgası ya da sigara kuyruğunda olduklarını anlauyor. Venı Kapıkule, eskisinin yanında çok gUzel ve büyük. tşçilerin yıllardır odediği ıriptik gelirlerınden bir bölumunü Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu, ülkenin en önemli gümrük girişinin büyütülmesine ve guzelleşıirilmesine harcamış. Ancak plânlanması devletçe yapılan Kapıkule gümrügünde büıün ijlemlerin oloıııobille sıraya girdikten sonra peş peşe yapılmaması, yorgun argın gelen işçilerin gişeden gişeye, kuyruktan kuyruga koşmasını zorunlu kılıyoı, harcanmıs milyarlar da bir yerde anlamını yiliriyor. ÎJnlü sanatçı Buren, Danıştay, Comedie Françoise gibi kurumların merkez olarak kullandığt PalaisRoyal'in avlusuna bir sütunlar topluluğu yerleştirdi. Yapımı sırasında büyük tartışmalar yaratan bu yapıtı, Chirac hükümeünin nasıl karşılayacağı merakla bekleniyordu. Ama yeni kültür bakunı, 'İ/k işiın bir kültür yapıtını engellemek olmayacak hcrhalde' diyerek, merakları giderdi. ile karşı karşıya kalmıştı. Sütuııların PalaisRoyal'in avlusuna yerleştirilmesine karşı çıkanlar, buranııı klasik siilde bir nıimariye sahip olduğuıuı ve çağdaş sanai anlayışıyla geliştirilen bir yapılın ahengi bozduğunu öne sürdüler. Buren veyandaşları ise gerçekte avlu çevrcsindeki binaların monoton bir tarzı olmadığını, geçen yılların ardındun bakıldığında bir tarz birliği var gibi gffzüküyorsa da aslında l'arklı dönemlerin taıvlarmı barındırdığını soylediler. Bunlara göıe sulunlara alışıldıktan ve araclan birkaç on yıl geçtikıen sonra Buren'in çağdaş saııat aıılayışına uygun sütunları, ınevcut bütünlük içinde eriyip gidecekti. I,e Figaro çcvresi, çalışmalar hiımek üzereyken, bir Danıştay kararına dayanarak inşaalı clurduıınayı başaınııştı. Herkes sağ eğilinıli yeni hükümeıin Kültür Bakaıu'nın kurarını bekliyordu. Yeni Bakan François Lcoiard, "İşbaşına yclir gelnıc/ ilk işiın bir sanai yapılını t'n|>ellemck olmayacak herlıalde" diyerek, de• aııı kararı verdi. Buren Süıunları geçen günlerde lamamkındı ve aluuı çevreleyen lahıalar söküldü. Yapılın yaralıcısı lîıırcn dc "Vapıl hillij;ini' yort' lıi'rkcs tikıini söylryi'bill'l'C'k" şeklilRİC koılUŞÎU. Bu k o ÇUKUROVA UNIVERSITESI REKTÖRLÜĞÜ'NDEN L'ııİM.Tsiıcıııizc bağlı hustanc ile diğer bırimlerde islihdam edilmek ılzere 657 S.K.nun değişik 36. 45. 4,s nıaddekıindeki sarılan laşıyanlar arasından sınav ve mulâkalla personel alınacaklır. Dc\ k'i mcmurluğuna ilk defa başvuracak olanların zorunlu yeterlik ve mülâkat sınavlan 11.8.1986 gunu saaı lO.OO'da /iraal Faküllesi anfilerinde yapılacaktır. llanmıızda bclirıilen kadıolara başvuracak adaylar ilanın ga/eıede yayınlandıgı tarihıen iıibaren 15 gun ıçensınde Balcalı kampusundakı universitemızın Personel Dairesi Bajkanlığı'na ij lalep formunu doldurıııak u/ere 4.5x6 ehadında I adet fotoğraf ile birlikte başvurmaları gerekmekledir. Vaıdımcı hizmcıler sınıfına basvuruda bulunacakların erkekler için askerliğini yapmış, 30 yaşından gün alınamıs olmaları >arllır. Helirlilen o/ellikleri tasımayaıı (alepler islem dısı bırakılacaktır. Ilızililcrc duvurulur. SIMKI LNVAM G.l.H. Programcı Cl.l.H. Cİ.I.H. Cı.l.H. Cİ.I.H ( . I II UtRECESI 6 Ço/umlcyici 6 Progranıcı Vard. 7 Vcri Ha/ı ,ıe Konı .M İÜ Ambar Mcınuru Menıur !1 Şolör K.ımya^er Tekniıyen Lczacı Biyoloi! Diyelısycn Fizyoterapisı PsikülOl! Başhemsiıe llem>irc Sajlık Mcmuıu Hcmsirı1 Sa^lık lcknıs\cnı Sosşal Calısmacı Hemsiıe ^'ard. Öğreımcn Inıam Cıassal Hi/mcıli Aseı Hasiabakıcı Hasiabakıcı Saghk 1'i/ıkv'iM Cı.l I H H.S. 13 6 10.12 " 6.7 4.6,7 4.5,6,7 S I H S. S H.S S.H.S S.H.S. S.H.S. S.H.S. S.H.S. S H S S.H.S. 5.7 s.ıı.s. S.H.S S.H.S. S H.S. S.H.S. L.O.H. 2,3 3,4,5,6,7,8.9,10,11 3.4,5.6.8,10,12 ADEDİ ARANILAN ÖZELLİKLER 1 Bilgisayar dillerinden birini çok iyi bilen, fakülle me/unu 1 1 2 1 Lise Mez.konusunda deneyimli 1 Uevlcl Menı ve üniversitc pers. kanunu ve luzuklerine aşina, seri daktilo yaznıasını bilen en az lise mezunu. 1 5 yıl agır vasıla ehliyeıi olup konusıında lecrübeli. 1 5 Sanai ensı. mez. 2 adet Elekırik. 2 adel ınakinc. 1 adcl kaynak teknisyeni, konusunda deneyimli. ı 4 3 5 1 4 Yukvek Hemşirı1 Okulu Mrzunu " •• • * " " " II 177 10 •) Osmaıııve Mclfk Vuksek Okulıında vulışıınlmak u/ere 4.5.(ı,9.IO 5.6.7 10 9 •y 3.5 8,10 8 8 21 } ; > D.H.S. V.H.S 9.12 13 11.12 Hemşire Okulu mezunu l'akulıv veya \uksckokul mezunu çocuk gclişiıni \e eğitimi bol. Oğreımeıılik l'ornıasvoııuna salııp. ImamHatip lis.mez.Lîinı ınerasinıde deneyimli llkokul ııııv.unu dını ınerasinıde deneyimli Meslejinde deneyimli I ise veva orıaokul mezunu Oııaokul me/ıınu hayan bııluıımadıjı lakdirdc ilkokul me/unu bayan. nııdaki sondajlaı sonunda, bir kez daha I ransı/.ların büyük çoğunluğunuu, süıunları görsüngönnesin yapıtıan yana oldukları ortaya çıktı. V.H.S. V.H.S. V.H.S. V.H.S. 11 10.11.12 13 1 31 20 Basm: 23Î26
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle