28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER tericilerini küçümsediğim sanılmasm. Ben bir devletsiyaset adamı olsam da yabancı bir ülkeyi temsilci olarak ziyaret etsem, orada daha çok halka, sokağa önem veririm. Ama şimdilerde buna aldınş eden yok, dünyanın gidisi devletsiyaset adamlan arasında saptanıyor, halk da sonradan buna uymakta pek gecikmiyor. Yukarda "şimdilerde" sözcüğünü kullandım ama bu hep böyle olmuştur tarihte. Bakın, gene tarih çıktı karşımıza! Ha... Kurultaydaki yuhalamanın özelliğine gelelim. Bu yuhalama, hızla iktidara yurüdüğünü söyleyen büyük bir partinin seçilmiş delegelerinden geldiğine göre, acaba ilerde uygulanacak dıs politikamn erken bir görüntüsü sayılabilir mi? Başka bir deyişle, SHP, iktidara geçtiğinde, Kurultayda alkıjlananlarla dost, yuhalananlarla düşman mı olacak? SHP'nin başında bulunanlar, "Ne miinasebet, Uç öyle şey olur mu!" diyeceklerdir. Bunu biliyorum. Ama bu olayın terbiyesizlik dışında, böyle bir kuşku uyandırma niteliği taşıması olasılığını sözkonusu etmek istiyorum. Bir önceki yazımda, kunılması düşünülen bir sosyalist partisinin ilkeleri ne olacağı konusunda düzenlenmiş bir paneli ele almıştım. O panelde de konuşmacılar, kurulacak sosyalist parti proSovyet mi, yoksa antiSovyet mi olsun konusunu işlemişlerdi. Düşünün, daha ortada parti yokken, partinin dış politikası biçimlendiriliyor! Anlamıyor değilim, o tartışma "Moskova'dan emir alınacak mı, alınmayacak mı?" anlamına geliyordu, ama böylesine açık seçik ortaya konmadığı için, dostluk mu, düşmanlık mı yorumuna kapı açtı. Yoksa Moskova'dan emir almamak antiSovyet anlamını mı taşıyordu? tçinden çıkamadım, sadece dış politika ilişkilerinin değişen koşullar içinde saptanabileceğini söylemekle yetindim. Başka bir deyişle, ideolojiler saptamaz dış politikaları. Burada da o dUşüncemi yineleyeceğim. SHP Kurultayındaki alkışlar ya da yuhalar, birtakım güncel yargıların duygulanndan kaynaklanıyordu sanınm, fakat bunca önemli bir kongrede ortaya çıktığı için bir dış politika egilimi taşıyordu sanki. Olayın, üzerinde durulacak yanı, olsa olsa, budur. Şimdi, orada kimlerin alkışlanıp, kimlerin yuhalandığını tam olarak bularnıyorum. Ben orada bulunsaydım bunlardan hangisini onaylar, hangisini onaylamazdım? Hiç de böyle bir davranışa girmezdim. Sadece gülümserdim içimden. Ileride değişecek koşulların belki de tam tersi sonuçlar doğurabileceğini düşünürdüm. TürkYunan dusmanlığı, Atatürk ile Venizelos arasındaki anlaşma ile TürkYunan dostluğu durumuna geçmedi mi? Birbirleri ile üç kez büyük savaşlara girişmiş oian Fransızlarla Almanlar, bugün iki dost komşu ülkedir. örnekleri çoğaltmayalım. Eğer konu ideolojik açıdan ele alınıyorsa, yakın tarihte, o ölçütün tutmadığını gösteren örnekler de var. Stalin, gerektiği için Hitler'le anlaştı ve komünist Çin nerdeyse Sovyetlerle savaşa tutuşacaktı. Diyeceğim, dış politika ilişkileri, duygulardan değil, günün karmaşık koşullanndan alır biçimlenişini ve bunlann tümü de geçicidir, ilkeleştirilemezler. Bulunduğum yer, ilkçağda "Keramos" diye bilinen, şimdiki ören köyünün kıyı mahallesi. Daha turizm baskımna uğramamış bir doğa cenneti. Dün muhtar secimi yapüdı. Kimin kazandığını bugün öğrenecegiz sanıyorum. Ama seçim öyle çekişmeli geçmedi. Yanımda ilginç bir kaç kitap var, onları okumak bana sevinç veriyor. Bir eksiğim gazete. Gazeteleri düzenli göremiyorum. Şunu da ekleyivereyim; dedikodusu dünyaya yayılan enerji santralımn yapımı olanca hızı ile sürüyor. NOT Anday arkadaşımızın bu yazısı postadan çok geç çıktı. Nerdeyse bir aylık. Yazhkta MELİH CEVDET ANDAY Gazeteye haftada bir gün yazmanın kimi güçlükleri var; onlardan biri ve en önemlisi, güncel olayların gerisinde kalmak; yaalan yazılmış, çizilen çizilmiş, siz arkadan yetişmeğe bakacaksınız... Üstelik belli günlerde yazanlar, o günden en çok üç gün önce yaalannı vermek zonındadırlar, iç sayfalar daha önce hazırlandığı için. Bu yüzden, haftada bir gün yazanlara, günceli yakalama fırsatı kırk yüda bir düşer. Bu yüzden ben, ta baştan beri, genel diyebileceğimiz konuları, esküneyen sorunları yeğler olmuşumdur yazılarımda. Buna alışan okur da sizden hep o tür konulan bekler. Dinlenceye gitmeniz ise durumu büsbütün güçleştirir; çünkü gazeteye birkaç yazı bırakmak zorundasınızdır. Böylece olaylann büsbütün gerisine düşersiniz. Yanlış anJaşılmasın, güncel olana pek düşkünlük yoktur bende; neden derseniz, unutulup gidecektir güncel olan, sorunlar kalacakür arkada. Elbet bunlar gökten inme değildir, işte o unutulan güncel olaylann kimi ortak özleridir. Diyelim, 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül olayları, anlığımızdaki yerlerini, zamanla siyasaasker ilişkisi sorununa bırakır ve o olaylar öylesine unutulur ki, eskiden asker yanlısı olanlar, bakarsınız ki, demokrasi öncüsü olmuş çıkmış yeni tartışmalar sırasında. Bana gelince, ben bu iki görüşten şunu ya da bunu tutanı olağan karşılanm da, ikisini birarada kullananı anlayamam. öyle ise, olaylan elden geldigince doğru yorumlamak ve kişileri gereğince tanıyabilmek için, güncelin geçip gitmesi gerekir, demek güncel olmaktan çıkması. Tarih de böyle yazılır ancak. Böyle yazılır yazümasına da, benim tarihe de güvenim tam değildir. Künbilir, tarihtir diyerek ne yanlıslan yutuyoruz! Dahası var, insanoğlunun tarih biliminden yararlandığı çok kuşku götürür. Deliliğin tarihinden delilerin yararlanamadıklan gibi, genel tarihten de insan yararlanamamıştır derim. Bizim dışımızda bir şeydir o. Bu yazımı Gökova Körfezi'nin kıyısmdaki tenha, sessiz bir köyden yazıyonım. Ben yolda iken SHP Kumltayındaki yuh çekme olayı geçmişti. Bu kadar gün sonra o olayı nasıl olup da tazeleyebilirim? Yazılan yanldı, çizilen çizildi. Bütün yazar arkadaşlarımız, yuh çekenleri ayıpladılar, hattâ bunun "terbiyesizlik" olduğunu da söylediler. Bana ne kaldı diyecek. Hiç de kalmadı değil diye düşünüyorum. Neden derseniz, siyasetin terbiye ile hiçbir ilişkisi yoktur. Siz devletin yönetimini, devlet yönetimini en iyi bilen birine mi bırakmak istersiniz, yoksa çok terbiyeli bir kimseye mi? Sanınm yanmnız "Devlet yöoetJmini en iyi bilene" olacaktır. Aynca, Ankara'daki SHP Kurultayında yuhalanan yabana ülkeler temsilcileri, bu tür olaylara alısıktırlar sanınm, üstünde durmazlar pek. Yabancı bir ülkeyi ziyaret eden devlet adamlarmın başına sık sık geliyor sokakta yuhalanmak. Polis yuhalayanlan dağıtıyor, sorun da kalmıyor. Çünkü yuhalanan o yabana devlet adamı, o ülkeye halkla anlaşmak için değil, o ülkenin devlet ve siyaset adamlan ile anlaşmak için gelmiştir. Böyle bir anlaşma gerçekleşti mi, yabancı devlet adamı, işini başarmış demektir, halktan ona ne! Ama SHP Kurultayındaki olay, böyle bir yoruma pek elverişli değil gibi görünüyor; çünkü Kurultayı oluşturanlar ülkemizin dört bir yanından gelmis delegelerdir, sokak göstericileri değil. Bunu söykdijim için, sokak gös PENCERE 27 HAZİRAN 1986 Şapkaya Şapka... Rüzgâr horozunun görevi, tavuklara önderlik yapmak, yumurta üretimine katkıda bulunmak, sabahları güneşin doğuşunu haber vermek değil, rüzgârın hangi yönden estiğini bildirmektir. Kümeste o tavuğa hot bu tavuğa zot diyen, öttu mü mahalleyi ayağa kaldıran, kırmızı ibikli, sarı mahmuzlu, kasım kasım kasılan horozun yamyassı fosilidir rüzgâr horozu; edilgindir, rüzgâr nereden eserse o yone döner; yüksek yere oturtulmuştur; ama, kişiliği yoktur keratanın... Bizim toplumda çoğu insan rüzgâr horozuna benzer; soldan mı esti rüzgâr, bizimkiler hoop sola; sağdan mı esti rüzgâr, bizimkiler hoop sağa... Hiç unutmam, 27 Mayıs ertesinde geml aslanı kılıklı rüzgâr horozları ortalıkta dolaşmaya başlamışlardı. Ne de yaman sosyalistlerdi bunlar; gerçek sosyalistleri geride bırakmışlardı; boş atar dolu tutmaya calışırlar; hotzot'larından geçilmezdi. 12 Eylül'den sonra bu rüzgâr horozları sapına kadar sağcı kesildiler; varsa yoksa ekonomide liberalizm, serbest rekabet... Sosyalizm mi? Haydi canım sen de!.. Modası geçmiş bir akım. Gün kapitalistin, kompradorun,üçkâğıtçının,holdingçinin,kapkaççı isadamının değil mi? Rüzgâr horozları da artık semnaye babaları hesabına horozlanmayı yeğlediler. Nedense bizim alaturka toplum yaşamında, her şey tepeden inme ve ciheti askeriye marrfetiyle yukandan aşağıya oluşuyor, hazır, hazırlop yumurtaya dönüşüyor Her şeyin bir sınırı olmalı; ama, komprador kapitalizminin yamuk ideolojisi 12 Eylül'den bu yana öylesine baskın çıktı ki, neredeyse ördek yumurtasından kaz çıkartacak; vallahi insanoğlu şaskınlıktan dilini yutacak. Başbakanımız Sayın özal, Çin seferine çıkmıştı ya... OhoooL Gazetelerimizde neler okuduk? Meğer o milyar nüfuslu Çin artık kapitalist olmuş, liberal ekonomiye geçmiş, serbest rekabetin erdemini anlamış, bu nedenfe belini doğrurtmuş; Babıali'nin saçiı sakallı, koskocaman adamlan yazıp çiziyorlar... Yahu kardeşim, bu koCa ulkeyi yöneten Çin Komünist Partisi değil mi? Olsun... Ne demek olsun? Çin Komünist Partisi artık gerçeği gördü, serbest rekabetin erdemini anladı. Sayın Başbakanımız Ozal, liberal ekonominin ne demek olduğunu Politbüro üyelerine bir güzel anlattı, Çin bundan böyle ya hey serbest teşebbüsçü... Al bakalım, gör hayrını... Daha önce Çin, serbest rekabetle neden topartanamamıştı? Kapitalizmin çiftliği değil miydi bu Çin? Kimi lokantanın kapısına "Çinttterie köpekler buraya giremez" diye yazanlar kimlerdi? Dünyanın üç büyük gücü arasına Çin nasıl ve ne zaman girdi? Serbest rekabetle mi oldu bütün bunlar? Bizim Türkiye'deki yasalar bir tuhaftır. Bir komünist veya sosyalist ülkeye gidıp gördüklerinizi doğru dürüst yazmaya kalkarsanız, ceza kanunundaki "komünizmi övmek" suçunu işleyebilirsiniz. Sanınm bu yüzden olacak, Cumhurbaşkanı Sayın Evren'le Macaristan'a giden gazeteci dostlar, hem bu ülkeyi öve öve bitiremiyortar; hem de "sosyalizm delindF diye müjde veriyorlar; Macaristan'da da serbest rekabeti ve liberal ekonomiyi keşfediyorlar. Meğer bu şirin orta Avrupa ülkesi de liberalmiş... Vallahi bilmiyorduk. Kimbilir belki de Çekoslcvakya, Küba, Doğu Almanya da liberakjir de bizim Türkiye sosyalist ekonomiyle yönetiliyor. Ben ne Çin'i gördüm, ne Macaristan'ı; ama, gezip gören arkadaşlanmız yalan söyleyecek değiller ya!.. Liberal ekonominin ve serbest rekabetin cenneti diye anlatılan bu ülkeleri artık sosyalist partilerin yonettiğine kim inanabilir? * Atatürk, Osmanlıya karst Türk'ü gerçekçilik adına uyarmış, uyandırmıştır. Gerçekçi olmak ne demek? Mustafa Kemal'in yaptığı gibi şapkayı gostererek, "Efendiler, buna şapka derler" demek değil mi? Biz daha şapkaya şapka diyemiyoruz. AR4DA BİR FEYYAZ TOKAR Çekirdeğin Parçaları Istanbul'un kendine özgü yaz trafiğinin yoğun olduğu 1981'irı temmuz ayında Batının ünlü televizyonlarından birisini yöneten dostum misafır gelmişti. Anarşinin ürkütücü baskısından sıynlmış istanbul, hareketli bir davetler zincirinin halkalanna her gece bir yenisini ekliyordu. Bir yıl öncesinin solmaya yüz tutmuş renkli istanbul yaşamı canlanıp, ışıldamaya başlamıştı İşadamı, gazeteci ve yüksek bürokratı ile kent, karanlık günlerin kâbusundan sıyrılmanın getirdiği coşku ve sevinç içerisindeydi. Bu davetler kervanına bir hafta sureyle katılan yılların gazeteci ve televizyoncusu dostum, ayrılırken "İlginç bir tablo" demişti. "Sağcısı, solcusu, seveni, sevmeyem, profesörü, bürokratı ve işadamıyla beş yüz ile bin arasında değişen bir çekirdek kadro gece gündüz berabersiniz." Elekte sallanan cisimlere benzetmişti bizleri... "Durumu sarsılan işadamı, gözden düşen bürokrat, etkenliğini yrtiren politikacı ve de emekli olan askerin süzülerek gittiği delikier, yeni gelenleri üstunde sallıyor" diyerek, acımasız bir shaka dansı yaptığımızı vurgulamıştı. Bu deliklerden süzülenleri çoğunluJda iki değişik yasam bekler. Kendilerini mutlu kılacak uğraşlan olanlar mutevazi köşelerine çekilirken, hobby'leri ile yalnız kalmanın zevkine dahi varabilirler. Ancak o hareketli yaşamın büyüsüne kapılan ve dünyalarını bu duzene göre kuranlar ise, içinden elendiklerinde o küçük toplum dilimine karşı acımasız eleştiriler başlatırlar. Politikacının politikadan başka bir şey konuşmayanı, işadamının işten ayrı bir şey düşünmeyeni, gazetecinin günlük olaylann yorumu, ya da dedikodusundan öteye bir dünyası olmayanı, üst düzey bürokratının dosyalarından sıyrılamayanı, kuşkusuz yarınki etkinliksiz (pasif) hayâtlarında mutsuz olmaya mahkum tiplerdir. Bizim ünlü televizyoncu dostumuzun deyişi ile "Türkiye'yi yönlendirecek güçteki" bu çekirdek kadro galiba pek de bilincinde olmadığı ciddi bir sorumluluğu, olduğundan da heybetli görülen geniş omuzlarında taşımaktadır. Bizans gibi bir yakıştırma içinde gösterilen ve gösterenlerin çoğunun da içinden çıktığı, istanbul'un o çekirdeği, süratle bir "hobby" edinme sürecine girmelidir. Ola ki; bir Vehbi Bey'in şırketlerini elinden alsanız kurup geliştirdiği vakıfları ile nasıl mutlu olabilecekse, Sabancı'nın önüne halkın ve basının ilgisi sürecek teminatı ile holding başkanlığından ayrılma önerisi getirseniz, nasıl ciddi ciddı düşünmeye sevk etme olanağı varsa ve de çoğu kimseye ters gelen felsefesi ve tarzına karşı doğru bildiğini soyleme tutkusundan sıyıramayacağınız Halit Narin tarzı köşelenmiş tipleri ile, istanbul'dakı çekirdeğin öbür molekülleri de, daha açık ve seçık olmak zorundadırlar Ankara'nın istanbul'a karşın değişik yönü, davetler zincirinin halkaiarının sayısal azlığıdır. Ancak başkentteki binanın bacasından yıllardır buram buram politika tüter Zaman zaman gıpta ettiğimiz o Batı demokrasilerinin ünlü başkentlerinde, eskı ve yeni polıtikacısından, her kademedeki bürokratından ve de berberinden manavına dek böylesine sıcak politika kazanının kaynatıldığı bir örnek göstermek olanaksızdır. Aktif politikadan ayn düşürüldükten sonra dünya meselelerine eğilmiş, opera, tiyatro ve konser izleyiciliği nıteliklerini daha da geliştirmiş Çağlayangil, Uğur gibi isimleri, iki elin parmaklarına kolayca sığdırabilirsiniz. • • • Malzeme yoksa üretmek için iç politikada üstün kimyasal sentezler ve analizler yapar, er geç başarırız da... Son aylarda Siyaset sahnesine oturtmak için uğraş verdiğimiz : temsil, Sayın Demirel ile Sayın özal'ı kapıştırabilmektir. Demirel in bir burukluk içinde olması ne kadar normal ise, Sayın Özal'ın da bir çatışmadan kaçınması çok daha fazlası ile ödevidir. Fakat galiba murada erilecek ve birbirlerine yönelik eski hitap tarzları ile, "agabey ve kardeş", yavaş yavaş elenseyi sertleştireceklerdir. Prof. Erdal İnönü de şimdilik bu tür polemıklere çekilmesi için atılan çeşitli oltalardan hiç belli etmediği vücut çalımları ile kaçabilmektedir. Çok pasif gösterilmeye çalışılan kişiliğınin altında, bildiğimiz sağlam yapısı umarız eğilip, bükülmeyecektir. Çünkü bu olmamasını dılediklerımizin gerçekleşmesı halinde, Türkiye'de daima siyasal tepişmeler başlamıştır. Ondan sonrası da malumdur. Tümümüzün çabası ve kavgası demokrasi uğrunadır. Duygular içtenli, yöntem ise arabesktir!.. özgürlükçü parlamenter sistemin kesintisiz işlemesi askeri ve sivili ile amacımızdır. Ancak ekoncmisi az gelişmiş, çevresi karmakarışık bir ülkede her sektörün önemli görevleri vardır. Sade vatandaş tüm seçimlerde, günün şartlarına göre en yararlı yolda oy kullanarak yıllardır kendi ödevini örnek şekilde yapmaktadır. Artık bu kez sade olmayan vatandaşların, kafalarımızda fes ve hatta çoğunlukla şapka da olmadığına göre önümüze koyacak bir şey aramaksızın başlarımızda esen hızlı kazanç, hızlı particilik, hızlı habercilik rüzgârına kapılmadan düşünmemizgereklidir. İnsanoğlunun, çekirdeğin bir parçası olmak ve eleğin üstünde kalacak gücü sürdürebilmek için savaş vermesi doğal hakkıdır. Bunun ardındaki güvencesi ise, elekten süzüldukten sonra yaşama zevkini ve onurunu kaybettirmeyecek soylu uğraşların hazırlığını yapmış olmaktır. Politikacısı da, işadamı da, yasamlarında bu kuralları gerçekleştirdikleri ölçüde, bizim büyük kentlerdeki ilginç görünümlü çekırdeğimizin molekülleri, ayrı ayrı birer sağlık unsuru olacaklardır. "Vesikalık" anında gereklidir. İşte 4 adet kaliteli vesikalık fotoğrafınız. BAŞSAGUGI Polaroid Miniportrait Artık vesikalık fotoğraflarınız anında hazır olacak. Çabucak... üstelik çok hesaplı. Bütün yapacağınız en yakın POLAROİD fotoğrafçısına gitmek ve gülümsemek. Birkaç dakika içinde 4 adet vesikalık fotoğrafınız elinizde. Dilersenız renkli... dilerseniz sıyah/beyaz. Üstelik çok hesaplı. Şimdi "Vesikalık" gerektiğinde doğru POLAROİD fotoğrafçısına. Demokrasinin yiğit savunucusu, eğitimci değerli dost, eski CHP Adana milletvekili İSMAİL HAKKI ÖZTORUN'u yitirdik. Ailesine ve tüm dostlara başsagbğı dileriz. darfilm a.ş. Yeni Çarşı Bıllez Han No 40 Galatasaray Tel 1 4 4 7 5 0 0 1 4 4 4 8 4 3 ISTANBUL MUâLA YALÇIN RİZE HATAY IŞIL/Anta/rya OZEL Arhavi D\ANAılskenderun SİVAS RENKAnttkya AKIN STİL'Anta/tya ATA KIRTASİYE İZMİR TEKİRDAÖ AKÇAY/ Alsancak GORÇEK KAPKIN, E^es Ole); BURSA TRABZON KAPUAN CENNET ARZU TEZCAN KORAY1 M RÜSTEM' KORAY II REKOR COLOR Mılll Kütüphana SlMGE'G«mfl* İZMİT ATMACA DENİZLİ ANKARA KAYSERİ DİVARBAKIR ULUĞ DAKİK KIRKLARELİ AKTAN Luleburgaz EOİRNE MARDİN BEHÇET GENCO KAPÇAK FLAŞ BAHAR İPEK ESMER SOYLU KALE RENK'fdremıt TEKNİK VAROL S AKSOYTffeÖO/u Polaroid Turkıye Temsılcısı SEMBOIrNEŞET TARHAN Pdaroid Miniportrait stüdyolanndan bazıları: ISTANBUL STUDYO AS'8a91ar0a{ı ŞlMAL/Safc/rfröy ZAFER Se$/*rsî STUDYO &>Beşıktaf GORÇEK'Bayoğlu N OZKAH Btyoğlu MODEL Btyoglu KUTSAUBeyoğlu KOKSAL Gayrattep» AVRUPA, Kanarya BERRAK'Karfa/ SELÇUK, La/»/ı EYFEL/Lertnf LEVENT Levent STUDYO A,L»vant ADANA 3ARAJ'Baraıyolu ERSEN/Gaz'pa^a Bulvarı KİMSAN/Gaiıpas» Bulvarı SADİn Kadırl, MAHlR/Kad/r// ŞENA Yv Kuruköpru MESUt Zı/apaja Bulvarı BALIKESİR GİRESUN SAVU; Disk Genel Başkanı Abdullah Baştürk'ün Stinyönetim Askeri mahkemesindeki savunması çıktı. YARGI ÖNÜNDE GÜN FOTO AJANSI'aa/ıçe/'av(er ALO BASIN AJAMS\/Kıvaklldera CIĞIR/Ki2//av SANFO'Kırı(ay KAYA/Km/«>< TAN I/Kızılay TAN ll/S/h/lıy» FERAH/S/ftft/y» DUNYA GENÇLİK MERKEZİ' ANTALVA Nısantaf FENNİ 'Atatürk Caddtsı KAUOEMİP'Nısantas HAYAT/Höltumet Yanı HED\M'lsrmlpasa Cadöesı DAMLA. Sırkecı OZ SEMA/Saray Sıneması ERŞEKER 'Sırkecı FAHRİ' Şarampol İLHAN KIRTASlYE/S/r*»Ci GOKSEL/Şarampo/ ATLANTlK,Suadıy« G Ö Z D E ' r f i r Caddesı GUVEN/Ş/J// KENT SPOT IŞiflı LAD\N/Tak3im AYDIN KALE/Kusad<a ANKARA «SKB& ELAZIÖ ESKİSEHİR eı II TAKJ 1 oUL1 AN 1 SULTAN II ALP 'Erdamlı ONURBUROUray Caddesı OZER'Gülnar MERSİN / ..« 2750 lira (KDV içinde) ığdaş I : ığaloğlu , Türkocağı Cad. 39/41 İ NOT ISTANBUL HARİÇ DlGER SEHIRLER ALFABETIK SlRAYLA YAZILMIŞTlR SON YILLARIN EN İLGİNÇ KİTABI İLAN CEYHAN 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNDEN 985/89 Davacı Meryem Özdemir ile davalı Vakkas Özdemir arasındaki boşanma davasının duruşmasında verılen ara karar gereğince: Yukanda numarası yaalı mahkememiz dosyasında davacı Meryem Özdemir Gaaantep ili, Ya\uzeli ilçesi Karahüseyinli kövü nüfusunun 3 hanesinde kayıtlı bulunduklan eşi Vakkas özdemir aleyhine 1.3.1985 tarihli dilekçesi ile şiddetli geçimsizlik nedeni ile boşanma davası açmış olup, Davalı Vakkas Özdemir'in gösterilen adreslerinde bulunamadığından adına ilanen lebligat yapılmı;, ve duruşmaya gelmediğinden, adına gıyap kararının ilanen teblifine karar verildiğinden, Adı geçen davalının 16.9.1986 günü saat: 9'da Ceyhan 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde yapılacak olan duruşmada bizzat hazır bulunması v o a bir vekille temsil olunması, gıyap yerine geçerli olmak üzere 7201 sayılı kanunun 28 ve müteakip maddeleri gereğince ilanen tebliğolunur. 13.6.986 Basın: 22373 BÜLENT ECEVİT HAPÎSHANE GÜNLERİNİ CfülEVT ARCüytİllCK'E ANLATTI • "ı ayımlanma>an Savunma • 'Oyun Bıttı Herkes E\ıne" Kimıleri de Cezaevıne • Hamzako> • ^rkadaş Yalmzhgı • Genel Baskanlıktan Çeltilme • Hapıshanc Gunlcrı • Gözaltı ve Mahkumıyet • \enlmemış Demeçlerden Tuiuklanma • Bır Vaz]' Dunya Turu Yapıyor • Mahkemeden Âvrupa ParîamenıosuBa M«aj • Unıvcrsıteler • Ekler 'SAVLNMALAR 1FADELER' ve dıger ıletnc bölumlcr Bütün kıtapçılarda KDV dahi! 1375 /ıte B/LGt YA YİSEVİ. Meyuttytt Teif İl 16 65 31 81 22 Cflrf YABANCIYA KIRALIK KAT Abdi ipekçi Cad. 300 m şömineli, telefonlu, garajlı kat kiralıktır. Tel: 163 38 67 2 Oğlum SERKAN ACAR'ın inmemiş testis ve fıtık ameliyatım başarıyla gerçekleştiren TEŞEKKUR Sn. Doç. Dr. SUADİYE'DE SATILIK SÜPER LUX DAIRELER Bağdat Caddesi'ne paralel, 120 ve 240 m , kaloriferli MÜR: 355 25 60 163 38 67 2 EROL ÖZDİLER ve yardımcı ekibine teşekkür ederim. SÜLEYMAN ACAR ALANYA Dr. Med. FUAT AZİZOĞLU ^ff Hapishanedeki ECEVİT # Grtur *» 9 GECE 10 GÜN YARIM PANSİYON R7 nna I Ö/.UUÜ TİL Kad*6y Tel: 336 16 60 Çocuk Sağlığı ve Hastalıklan Uzmanı Muayenehane: Rumeli Cad. Huzur Apt. 2628 Nişantaşı Tel: 130 50 54 Ev: Kuyulu Bostan Sok. Gürel Apt. 58/2 Teşvikiye Tel: 148 52 14 Td 161 10 74 • 161 82 26 161 22 «1
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle