18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7 MA YIS 1986 CUMHURÎYET/7 Çağlayangil: Herşey ikinize bağlı 4 24 Temmuz 1980 Perşembe günü, "Çankaya zirvesi"ni beklerken ne umutlu, ne de umutsuzduk. Çankaya'da Çağlayangil'in çağrısı uzerine Demirel'le Ecevit akşam yemeği yiyecekler, "önemii sonınlan" konuşacaklardı. Gün boyu bekleyecektik. Demirel, Başbakanhkta çalıştı, Ecevit partisinde. Yemeği düzenleyen Ihsan Sabri Çağlayangil'i aradım, o " u m u t l u " idi. Çağlayangil, Köşkün ikinci katında 24 Temmuz gecesi, tüm kenti gören balkonda iki önderi yan yana getirdi. Yemek, "sakin, karşılıklı göruş alışverişleriyle" geçti. Asıl konuşma, yemekten sonra başlayacaktı. Bu konuşmaların tutanağı ertesi günu Çağlayangil tarafından yazdınldı. 24 Temmuz 1980 günü Ecevit ve Demirel'i Çankaya'ya çağıran Cumhurbaşkanı vekili, "Millet birleşmenizi istiyor" dedi 12 Eylül'e Beş Kala CÜNEYT ARCAYUREK venlik Mahkemesine anayasada yer verilmiştir. Doğrudur, ama 12 Mart dönemi ortadadır. Bu hüküm, anayasaya dışardan empoze edilmiştir. Anayasamızda bir yama gibi duruyor. Çünkü anayasada genel olarak tabii hâkim ilkesi vardır. Mahkemelerin bağımsızlığı, kurumsal güvencelere bağlanmıştır. En önemii konu da hâkimlerin seçilmesinde siyasal gücün etkisi olmamasıdır. Devlet Güvenlik Mahkemelerinin kuruluş biçimi bu ilkeleri zedeliyor. 136. madde bu ilkelerin dışına çıkıyor. Yargı dengesi bozulmamalı Bize göre anayasamızdaki yargı organları ile ilgili genel denge asla bozulmamalıdır. Bunun için bu mahkemeler daha kurulmadan talihsizlikle maiul bir hale gelmişlerdir. Bunlarm kuruluş biçimi doğarken tepki uyandırmaktadır. Onun içindir ki, anayasanın bu hükmü mümkünse hemen değiştiriünelidir veya diğer bazı anayasa hükumleri gibi bir kenara bırakjlarak başka türlü çözum aranmalıdır. Mesela, anayasa, cumhurbaşkanı seçimini 15 gunde öngörüyor. Toprak reformunun çıkanlmasını istiyor, istiyor ama olmuyor. Çağlayangil: Bütün siyasi partiferin, anayasal kuruluşların ittifakından evvel, iki büyük lider, iki önemii parti arasında görüş birliği anyorum. Bu bana, en kestirme yol olarak görünüyor. Yoksa anarşi ve terör afetinin önünü alamayız. Bir kopyası Ecevit'e, bir kopyası Demirel'e gonderildi. Ecevit, gönderilen metin üzerinde kimi düzeltmelerle ekler yaptı. Son biçimini alan metin, yeniden yazılıp taraflara gönderildi. Göruşmeleri Cumhurbaşkanı Vekili Çağlayangil açmıştı ve metin bu konuşmayla başlayıp sünjyordu. Düzeltilmiş son tutanak tnetni: Çağlayangil: "Konuşmamızı acabilmek için ben, bir girizgâh yapayım. Sayın Ecevit iktidardayken Türkiye'nin içine düştüğu bunalıma hangi açıdan bakardı bilemiyorum. Bendeniz Demirel kabinelerinde ve hükümet sorumluluğu altında bulunduğum uzun yıllarda iç politika çekişmelerinin, içte ve dışta memleketin görüntüsune ve itibarına yaptığı tahribatın üzüntusunden bir türlü kurtulamazdım. Memleketin durumunu yeni baştan hikâyeye kalkışarak, sizleri sıkmak istemem. Son uc gunün ölüleri ne hale geldiğimizin, neyin eşiğinde olduğumuzun en canlı tasvirleridir. Memleket sağsol kavgasını gerilerde bırakmıştır. Bir tarafta devlet var, öbur tarafta ona kasteden sağh, sollu terör var. Sağsol meselesi, terörün iç taksimatı haline geldi. Bu durumda 'sen hangisinden yanasuı?' diye birbirimizden soramayız. Bunlardan hangisinin tercih edileceğini tartışamayız. Cenaze başında suçlu aramanın zamanı da gelip geçti. Şimdi mutlaka bir şey yapmak ihtiyacı ile karşı karşıyayız. Bir şey yapmaya ancak siz ikiniz kadirsiniz. Bu benim gözümde de böyledir. Turk milletinin gözünde de böyledir. Şu mutevazı davetim memleket çapında akis gördü. Her taraftan telefon, telgraflar yağıyor. Millet bir müjdeye, bir iyi habere, bir güler yuze susamıştır. Milleti mahzun etmeye, inkisar içinde bırakmaya razj olacağımızı sanmıyorum. Bir şeyleri ancak siz ikiniz yaparsınız diyorum. Bunun sebebi, siz ikiniz Tiirk siyasi kamuoyunun yüzde seksenini temsil eden kitlelerin sözcusüsunüz. Geçen gün Ataıürk'ün 100'uncü doğumyılı hazırlıklan toplantısında, 'Biz ikimiz birleşırsek, bu konu ile ilgili yasayı birkaç günde Meclisten çıkarırız' demiştiniz. Doğrudur, siz hangi yasayı isteseniz, hatta isteseniz anayasa değişikliğini de, bu hızla gerçekleştirebilirsiniz. Onun için ki, millet her şeyi ikinizden bekliyor. Bugunkü konuşmamız belirli bir konuya saplanıp kalmayacak. Neyi isterseniz konuşacağız. Tüm dikkatlerin uzerinize dikilmiş olmasına rağmen, bir yeÇANKAYA'DA ' Çağlayangil iki lideri "Çankaya Zirvesi"nde bulusturdu, birieşme zemtni aradı, ama. da yararlı sonuçlar verebiür. Ancak, aynı olağanüstü yetkiler, Türkiye gibi ulkelerde demokrasi ile bağdaşmayan sorunlar yaratabilirler. Mesela, Ingiltere'de radyo ve televizyon için BBC'ye uygulanan bir statu var. Aynı statuyü Türkiye'ye tatbık ederseniz TRT dupeduz bir iktidar televizyonu olarak ortaya çıkar. Aynı şey Fransa'da da gorülmüştür. Demokrasiyi kurtarmak \e kuvvetlendirmek için De Gaulle yönemasına destek olduk. Bu tasarılar müzakere safhasına geldiği vakit konuyu gruplarımızda goruştük. Bazı değişiklikfer onerildi. Ortak bir çabayla tasanlann kanunlaşmasını sağladık. Bu gerçeğin mantıki sonucu olarak, alınacak butün tedbirleri o mekanizma içinde almamız gerekir. Yani alacağımız önlemlerin demokrasi ile çelişmemesi lazımdır. Demokrasi dışında tedbirlere başvurulursa demokrasinin kendi kurumları husrana uğrar. Sorunlar ne kadar ağır olursa olsun, çözümler demokratik haklar ve ozgürlükler zedelenmeden alınmalıdır. Önlemleri boyle aramalıyız. Çağımızda ve yöremizde yer alan olaylar, demokrasi kuralları ile bağdaşmayan yetkilerin huzur sağlamak şöyle dursun, huzursuzluğu arttırdığını gosteriyor. Işte Iran gozlerimizin önunde. Butün şiddet tedbirlenne rağmen bir türlu huzura kavuşamıyor. Başka ülkelere de bakalım. Türkiye'nin ortağı bulunduğu ülkeler topluluğu ile de bağlantılarımızı sağlıkh olarak surdurebilmemiz, alacağımız önlemlerin yine demokrasi kuralları içinde kalmasını zorunlu hale sokuyor. Ecevit: Olağanüstü hal kanunlarında mutabık kalabiliriz. Yalnız eğer beni bağışlarsa Sayın DemireVin bir yaklaşımı oluyor. İşbirliği ve uzlaşma isterken hiçbir şey vermek istemiyor. Sade istediklerini almaya bakıyor. Bu kamu gorevlileriue mi olağanüstü yetkiler tanıyacağız? Kamu görevlilerinin hepsini bugünkü hükumet atamakta. Hangi hukümet? 'Bu memlekette butun fesadın kaynağı Halk Partisindedir' diyen bir, başkanın hükümeti. Kamu görevlileri icraatında ışığı bu hükümetin başından alacaklardır. Bu durumda olağanüstü hal yetkılerine samimi bir teşhis nasıl konuyor bilemiyorum. Biz buna ne kadar ran olmazsak, eğer hükümette biz olsak Demirel de razı olmaz. Ben Demirel'e diyorum ki, olağanüstü yetkileri devlete ve onun kamu görevliierine tanıyabiimek için gelin evvela kamu yönetiminı iktidara tabi olmaktan çıkaralım. Hangi makama olursa olsun bütün mevkilere atamalan objektif kurallara tabi tutalım. özluk hakları ile ilgili siyasal iktidar yetkilileri son derece sınırlı olsun. Devletin surekliliği güvence altına abnsın, muhalefet huzur içinde çalışabilsin. Kendi gözlerimIe gördüm. Bir Nevşehir valisi, dışarda dehşet verici olaylar olurken, Hükumet Konağında vali, emniyet müdürü bir de odacı kapıyı kilitleyip saklanabiliyor. Aynı vali benim yanımda gerçekleri tahrif ederek Sayın Başbakana beyanlarda bulunabiliyor. Bu hallere tanık oldum. Buna rağmen o idarecilere olağanüstü yetkiler mi tanıyacağım? Bunlan bizden istemek insafsızlık olur. Ama bunun yolu vardır. Kamu yönetimi evvela herkesin güvenebileceği hale getirilir, o zaman yetkiler tanınabilir. Kamu yonetiminde tahribat öyle bir noktaya geliyor ki bu noktadan itibaren hiçbirimiz bu tahribatı onaramayız. Koalisyonlardan soz ediliyor. Bugunkü durumda koalisyonlarla yaşamaya mecburuz. Demirel de azınlık hukümetleri ilkesine karşı çıktı, sonunda geldi kendisi azınlık hükümeti kurdu. Bunu şikâyet için söylemiyorum. Ben azınlık hükumetlerine karşı değilim, koalisyonlar da bu memlekette pekâlâ başarılı olabilir. Demirel hiçbir şey vermek istemiyor Demirel'in mektubunda sözunu ettiği yasaları iki bölüme ayırmak lazımdır. Birincısinde Güvenlik Mahkemeleri ve Olağanüstü Hal Kanunlan vardır. Ikincisinde diğer tasarılar yer alıyor. Diğer tasarılar bizim için sorun yaratmaz. Bu tasarılar komisyonlardan bizim çoğunluğumuzla çıkmıştır. Mutabık kalabiliriz. Bunlar için bizden güçlük beklenmez. Yalnız eğer benı bağışlarsa Sayın Demirel'in bir yaklaşımı oluyor. İşbirliği ve uzlaşma isterken hiçbir şey vermek istemi>or. Sade kendi istediklerini almaya bakıyor. Bizim de önerebileceğimiz bazı şeyler elbette olacaktır. Evvelce de işaret ettiğim gibi Devlet Güvenlik Mahkemesi ve Olağanüstü Hal tasanları bizim için ciddi birer sorundur. Ben de komutanlarla birlikte çahştım. Eğer arada kökten bir değişikhk olmadıysa onların ille de Devlet Güvenlik Mahkemesi diye saplanıp kalacaklarını sanmıyorum. Önlann şikâyetleri var, 'Mahkemeler yukludür. Çok iş var. Ağır işliyorlar. Usul hukümleri de zorlaştırıcı bir rol oynuyor. Yargıçlarda büyük bir can korkusu ve terörün baskısı var' diyorlar. Biz bu şikâyetlerın mutlaka Devlet Güvenlik Mahkemeleri yoluyla karşılanmasına gerek görmü>oruz. Bu şekil mahkemeyi sakıncalı buluyoruz. Devlet Gu Devlete olaganüstü yetki verebiliriz Şimdi konulann aynntılarına geliyorum. Olağanustu hal yaşıyoruz. Bu gibi durumlarda devlete olağanüstü yetkiler verilebileceğini kabul ediyorum. Batıda da bunların orneklerı vardır. Ancak unutmamak gerekir ki, Türkiye'de demokrasi benimsenmiştir, ama gelenekleri henüz yerleşmemiştir. Bizde demokrasi yi özgürlüklerinden so>utlama temayiilü vardır. Demokrasimizin gelenek eksikliği karşısında toplumumuzun bazı etkin kesimlerinde, demokrasinin zaman zaman ihmal edilmek istendiği görülmektedir. Demek istiyorum ki, olağanüstü yetkilerin devlete verilmesi konusunda, demokrasinin sağlam gelenekli ülkelerinde yürurluğe konabilen yetki yasaları oralar Çağlayangil: Millet her şeyi ikinizden bekliyor. Bir şeyleri, ancak siz ikiniz birleşirseniz yaparsınız. Neyi isterseniz konuşacağız. Biz bir işe başlıyoruz.Bitirinceye kadar devam edeceğiz. timinin ilk döneminde alınan onlemler, Turkiye'de uygulansaydı bizde demokrasinin sonu olurdu. İngiltere'nin Irlanda için aldığı onlemlere de aynı şeyler soylenebilir. Turk halkının sabırlı bir bekleyiş içinde olduğu doğrudur. Fakat haklanna kısıntılar getirilirse. Turk halkının sabrı sona erer diye kaygılanırım. Alınması düşunülecek butun onlemler halkımızın bu özelliği göz önunde tutularak uygulanmalıdır. Alınması istenen önlemlerin bir kısmını evvelce biz Meclise sunduk. Bu yeni hükumet gelince de çıkarıl Demirel ve Askeri Müdahaleler Cüneyt Arcayurek Daha Türkiye'de millet, içinden çıkardığı bir iktidan görevden uzaklaştınp yerine kendi oyuyla bir iktidar getirmedL 4 Şimdi şöyle bakalım: Dediklerine göre, 12 Eyliü felsefesi ve 12 E>lül'ün getirdigi anayasa özgnıiök]eıisııii»tiınaJettinnemek için çalıştıgım iddia eden ve kısıtlamalar getiren bir anayasa degil mi? DEMİREL 12 Eylül Anayasası daha çok devlete disiplin getirme hedefıni alan bir anayasadır. Yani, l%0 ihtilalinin ve ayaklanmasının veya devlete el koymasımn adına ne derseniz deyin, karşı çıktığı, tahrip ettiği, kuvvetli bir icrayı yeniden ihya etme anayasasıdır. Evet, Sayın Evren de böyle diyor zaten. DEMİREL Şimdi, aslında 12 Eylül Anayasası üzerinde konuşmuyoruz, Sadece, 12 Mart Anayasası'na değindiğiniz için bunlan söyledim. 12 Eylül Anayasası üzerinde söyleyecegim birçok şey vardır. Aslına bakarsanız, her üçünün de yapılış tarzı, bizatihi kendileri kadar önemlidir. Şimdi, hukukta usul esasa tekaddüm eder. Usul o kadar önemii bir meseledir ki, esasta iyi bir şey bile yapsanız, doğru usule göre yapmamışsanız, onu yaşatmamz mümkün değildir. Ona ayrıca geleceğiz. Şimdi ben, sualinize devam edeyim: Şimdi, 12 Mart hakkındaki düşüncelerimi söyledim. 'Nedir?' sorusuna, 12 Eylül'e geliyonız. Tabii ki, 12 Eylül emir komuta zinciri içerisinde yapıuiuştır. Ve yine, İç Hizmet Kanunu'na dayanılarak yapılmıştır. Iç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesine dayarularak yapılmıştır. Her üçünün de, İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesine dayanılarak yapümış olması, her üçünün müştereğidir. Dotru... DEMİREL 1961 Anayasası'nın 124. maddesi vardır. Sıkıyönetim ilan eder. Evet. DEMİREL Ve sıkıyönetim ilan etmek demek, Silahlı Kuvvetlere, polisin, jandarmamn yapamadığı bu işi sen yap demektir. Ve siz sıkıyönetim ilan edinceye kadar, Silahlı Kuvvetler kendiliğinden o göreve gitmezler. 5442 sayılı kanunun vaülere verdiği çağırma yetkisinin dışında. Ve siz bu sıkıyönetimi ilan ettiğiniz takdirde, Silahlı Kuvvetler derhal o göreve başlarlar. Eğer Meclis, bu sıkıyönetimi 48 saat zarfında tasdik etmezse Silahlı Kuvvetler o vazifeyi yapmaya devam etmezler. Yani dijorsunuz ki, sıkıyönetimler bir nevi Meclise niyabetten ordunun o tehlikeyi önleme hareketidir. DEMİREL Meclise niyabet değil, hayır Meclisin emriyle... önleme görevi, Silahlı Kuvvetlerin. Meclisin değil. Onu harekete geçirme Meclisin... DEMİREL Emriyle tabii... Şimdi yine Atatürk'ün üçüncü bir sözü daha var: "Efendiler! Mebus olan Erkanı Harbiye Umumiye Reisi ve kumandaniar!.. Orduda siyasete alakadar unsur bulunmasmdaki mahzuru takdir ederek, bu baptaki teklifimi üstün telakki ve bana fıilen itimatlarını söyledikten sonra, Cevat ve Cafer Tayyar Pasalann müfettişlik ve kumandanlıkta kalmalan caiz görulmez, görulemez... Binaenaleyh derhal askeri vazifesinden istifa ederler" diyor Atatürk. Atatürk annesinin mezan başında, "Hakimiyeti milh'ye namusumdur. Onun uğrunda canımı feda ederem" diyor. Şimdi eğer Silahlı Kuvvetler komuta heyeti, Meclisi kapatmaya, hükümeti feshetmeye karar verirlerse, o bir defa hâkimiyeti milliyenin üstünlüğünun ortadan kaldırılmasıdır. Binaenaleyh, bu bunalımlarda yapılan şeylerin Atatürk ilkelerine uygun olduğunu iddia etmek mümkün değildir. Anayasalara uygun olduğunu iddia etmek de mümkün değildir. Onun için bütün bunlar büyük bunaümlardır. Adına ne derseniz deyiniz. Burada kollanan ve korunan ortadan kalkıyorsa, ki ortadan kalkan rejim olarak, demokrasi rejimidir, cumhuriyettir. Buna rağmen adına Türkiye Cumhuriyeti diyebilir r.ıisiniz? Ama artık o cumhurivet defildir. artık o. k 1 'Rejim korunmuyor kaldmlıyor' Çağlayangil: Hiçbir nizam ve insaf tanımayan örgütler tarafından yaraülan olağanüstü hal, normal zamanlarm önleme tedbirleri ile karşılanamaz hale gelmiştir. Bunun çaresini iki lider beraber arayacaksınız. Belki bu çare normal kurallann dışına taşabilir. mekle her şeyin hallolunacağını da ne iddia edebiliriz, ne bekleyebiliriz. Biz bir işe başlıyoruz. Bitirinceye kadar devam edeceğiz. Teröristlerin silahı karşısında, özgürlüklerin ve demokrasinin savunması her geçen gun biraz daha zor hale gelmektedir. Hiçbir kaide, nizam ve insaf tanımayan örgütler tarafından yaratılan olağanüstü hal, normal zamanların önleme tedbirleri ile karşılanmaz hale gelmiştir. Bunun çaresini iki lider beraber arayacaksımz. Bu çare belki de demokrasinin normal kurallannın dışına taşabilir. İhtiyacı en az zararlı halde karşılayacak tedbirleri beraberce arayacağız. Maruzatımı özetlemek istersem şu neticelere varıyoruz: Memleketin acıklı durumu karşısında muhakkak bir şeyler yapmaya mecburuz. Çok tehlikeli, son derece önemii bir noktada bulunuyomz. Yapacağımız şeyler sureti katiyede ortak bir tavırla çozumlenebilir. Ortak bir tavır için asgari iki parti arasında göruş birliğine ihtiyaç vardır. Ben sızieri bu maksat için davet ettim. Millet sizin inisıyatifinizi bekliyor. Millet sizden çok şeyler bekliyor. fşte bu akşam bunlan konuşacağız, benim maruzatım budur..." Ecevit: Gözler bize çevrildi Çağlayangil'den sonra, CHP onderi Ecevit soz aldı, sergileyeceğı davranış önemliydi: "... Her şeyden evvel bu toplantıyı düzenlediğiniz ve bu konuları konuşmak imkânını verdiğiniz için tejekkur etmek istiyorum. Memleketin guç durumda slduğu doğrudur. Her şeyden umut kesilmesini teş/ik edici olayların ve kan dökulmelerinin sürup gitnesine rağmen, Turk halkı çareyi yine TBMM'den /e partilerden, ozellikle iki büyük partiden beklemete devam ediyor. Sizin de dediğiniz gibı işte bunun çin bütün gözler bizim buluşmamıza çevrilmiştir. Bu x>k sevindiricidir. Çünku, hailknruzın çozümü demokatik kurallar içinde aradığını gosteriyor. Demokrainin bütün aksaklıklanna, eksikliklerine rağmen, hai Ecevit: Demokrasinin bütün aksaklıklanna rağmen halkımız neticeyi yine demokrasiden beklemektedir. Bu gerçeğin mantıki sonucu olarak alınacak tedbirleri yine o mekanizma içinde almamız gerekir. 12 Mart donemlerini hatırlıyorum. Ben o zaman Genel Sekreterdim. lnönu ile göruşüyorduk. Bana en çok ağır gelen, beni her zaman düşundüren bir muşahedesini dile getirdi. 'Demokrasiyi düşe kalka yürütuyoruz dedi.'Biz siyasiler kaideleri bozuyoruz, restorasyonu orduya düşuyor. Biz bozdukça bu böyle surüp gidecektir. Restorasyon hep orduya düşecektir ve restorasvon arası devirler gitgide kısalacaktır.' Şimdi bakıyorum, bır bakuna talihli gelişmeler var. Restorasyonun her devirdekinden daha zorunlu hale gelmesine rağmen, askerlerin müdahale ihtimali yok denecek kadar zayıftır. Neden böyle oldu? Çünkü tecrübe sahibi oldular. Akıllı insanlar. Görduler ki, müdahaleler işe yaramıyor. Kitle çatışmalanna engel olunamıyor. Çozümü Silahlı Kuvvetlerde aramak beklenemez. Onlar dış düşmana gore eğitiknişlerdir. Bir cenaze töreninde önlem almalan gerekse, Kıbrıs'a çıkarma yapar gibi hareket ediyorlar. Bu yollarla da siyasi meselelerin ustesinden gelinemiyor. Müdahaleler her şeyi bozuyor. İnönü'nün kerameti ordu bakımından geçerliğini yitirmiş olsa bile, temeli doğrudur. Demokrasimizde yine onarım devTİne geldik. Biz hükümet olduk beceremedik. Demirel hükümet oldu. O da beceremedi. Deneyecek neyimiz kaldı? Tek başına iktidar mı? Onun sonu da 12 Mart'a çıkıyor. Bunalım çok derinlerden kaynaklamyor. Bu doğaldır. Bizim jeopolitik mevkiimizde demokrasiyi bizim kadar işletebilecek başka bir millet bulmak mümkün değildir. Ülke budur. Her beş yılda bir nüfusumuz Danimarka kadar artıyor. Bugünku dünya ekonomik bunalımında, kimse bunun altmdan kolay kolay kalkamaz. Hiçbirimiz bunun altından tek başına kalkamayız. Yıllardır vergi reformu yapmak gerekli. Adalet Partisi bizim vergi reformumuzu engelledi. Şimdi de Adalet Partisi istediği vergi reformunu yapabilecek durumda değil. 1971 'de Mecliste salt çoğunluğu varken sınırlı bir vergi reformuna girişti, başı derde girdi. Bunu ancak ikimiz beraber olursak yapabiliriz. Ben önerimde direnivorum. DEMtREL Askeri siyasete sokup da zarar görmemiş devlet yok. idaredir. Yani, korunan, korunması lazım gelen, kollanması lazım geleni ortadan kaldınyorsanız, onu nasıl korumuş ve kollamış olursunuz?.. Herhalde, Türkiye bu çeliskiye, daha doğrusu bu çıkmaza, bir çözüm bulacak. Evet tabü... DEMİREL Bakınız ne oluyor... Devletin işlerliğini sağlayaiım diyonız, her defasında rejimi bir kenara buakıyonız. Rejimin içerisinde meseleleri halletmek yerine, onun dışına çıkıp, askeri idareye müracaat ediyoruz. O devleti çahştıramazsmız, çünkü, devleti götürenler, administrasyon veya siyasi kadro bilir ki, bir yerden sonra eğer fedakârlık yapmaya veya görevlerini büyük bir feragatle yapmaya, hevesle yapmaya, cesaretle yapmaya kalkarlarsa, başlarına dert gelir. Nitekim de öyle olagelmiştir. O zaman da, o devlet işlemez. Devlet, bir hadiseyle karşı karşıya kalınca, halktan parlamentoya kadar, en küçük memurdan, en büyük memura kadar, nasıl olsa asker gelir beklentisine girdi mi, o devlet işlemez ve ikide bir, bu çeşit işlerin içine girdikten sonra da, asker hem disiplininden, hem eğitiminden çok şey kaybeder ve bir gün, gene iç ve dış tehlikeler dolayısı ile lazım olacağı zaman, o görevini yapmakta sıkıntılar içine düşer. Askerini siyasete sokup da zarar görmemiş bir devlet, tasavvur edemiyorum. Bunlar çok dogru efendim. Tabü de, "rejim islemiyor" savı kamuoyunda da, halkta da yerleşirse ona ne demeli? DEMİREL Rejimin işlemeyişinin sebebi de, her on senede bir müdahaledir. Her on senede bir müdahale olduğunda, o ülkede rejim nasıl işleyecektir. Rejimin işlemesine müsaade etmiyorsunuz ki. Daha Türkiye'de millet içinden çıkardığı bir iktidarı görevden uzaklaştınp yerine kendi oyuyla bir iktidar getirmedi. Uziaşmada direniyorum ij'zlaşamadığımızı söyluyorlar. ama ben asbnda uzlaşmada direniyorum. Uzlaşma, bazı kanunlan b i r torbaya koyup 'ille bunlar çıkacak' diyerek olmaz. Uzlaşma karşılıklı alışverişle mümkündür. Karşıhklı çalışırız. Belirli ve mutabık kalacağımız bir program üzerinde seçime kadar yuruyecek, süresi sınırlı bir hükumet için birleşmede görüş birliğine varınz. Benim soyleyeceklerim bunlardır..." SCntECEK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle